Osmanlı'da Bayram Kutlamaları |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı'da Bayram KutlamalarıBayramlar, İslam ülkelerinde bütün milletin katılımı ile kutlanan, her seviyeden insanın sevin(diril)diği, yardımlaşma ve İslam kardeşliği duygusunun en fazla hissedildiği günlerdendir Başta devletlular olmak üzere insanlar, evlerinden çıkıp caddelerde, sokaklarda, meydanlarda birbirleriyle buluşur, misafirlikler, el öpmeler, bayram tebrikleşmeleri, yaşlıları ve hastaları ziyaret vasıtasıyla görüşürler, bayramlaşırlar Bazı bazı da tatil köylerine, turistik eğlence merkezlerine sığınıp tebrikleşmeyi (resm–i muayede) ıskalarlar Resm–i muayede Buna şimdilerde bayramlaşma protokolü deniliyor ve devlet dairelerinde, bayram öncesinin son mesai gününde amir memur arasında çukolata–kolonya ikramı ile kutlanıyor Resm–i muayede Fatih Sultan Mehmed tarafından, ünlü Kanunname–i Âl–i Osmân’ında şöyle ferman olunmuştur: “Bayramlarda meydan–ı divâna taht kurulup çıkmak buyruğumdur El öpüldükte vüzerâ ve kazaskerlerim ve defterdarlarım kafadarım olup duralar Hoca ve müfti’l–enâm–ı evveline (yani şeyhülislama); vüzera ve kazaskerlerim ve başdefterdarıma ve nişancıya kendim kalkmak kanunumdur; çavuşlar el öpme kanunumdur ve ehl–i mansabım hurde ehl–i mansıplarından alaybeyi el öpmek kanunumdur ve müteferrika ve ulûfe ile olurlarsa el öpmek kanunumdur ve çaşnıgirler el öpmek kanunumdur ve zâim ve erbâ–ı timar el öpmek lazım değildir” (Kanunnâme–i Âl–i Osman, s 25) Daha sonraları Ali Seydi Bey’in anlattığına göre (Teşrifat ve Teşkilatımız, s 27 vd) padişah, bayramın ilk günü sabah namazını Hırka–i Saadet Dairesi’nde, yakın dönemlerde de saray dışındaki bir camide kılmıştır Büyük bir protokolün yaşandığı, hediyelerin alınıp verildiği, halkın sokaklara döküldüğü, cami çıkışlarında padişaha “Aleyke avnillah, Uğurun açık ola, Devletinle bin yaşa, Maş” gibi alkış ve temennilerin okunduğu bu bayramlaşma usulü muhteşem bir şölene dönüştürülmüştür Buna bir de arefe günü ikindi namazını müteakiben on pare ile başlanıp bayram müddetince her sabah, öğle ve ikindi vakitlerinde on beşer pare şeklinde devam eden top atışlarını da ilave ettiğinizde hayatın sevinen yüzünü görürsünüz Gayr–ı resmî muayede Bu tür bayramlaşmanın herhangi bir yazılı kuralı yoktur; tamamen örfe dayalı olarak devam eder Hatta bölgeden bölgeye, kasabadan kasabaya değişen âdetlerle dinî ve folklorik bir özellik bile kazanmıştır Bayramın birinci günü zevale kadar kabir ziyareti yapılması sünnet–i seniyyeden olduğundan, kabristana gidilip sanki evvelen ahirete irtihal eden büyükler ile bayramlaşılır; ruhlarına aşr–ı şerifler okunarak da hediyyeleri takdim kılınmış olur Eskiden şehir ve kasabalar bayramın dört gününü mahallelere bölüştürüp hangi mahallenin bayramının hangi güne rastladığını da bayram namazında ilan ederlermiş Böylece her mahalleye tahsis edilen günde, o mahallenin eşraf ve halkı evini terk etmez, ziyaretçiler de buna göre gittikleri evi kapı–duvar görüp üzülmekten kurtulurlarmış Bu adet halen Anadolu’daki birbirine yakın köyler arasında devam ettirilmektedir Çocuklar için bayram Eski İstanbul’un Nedim devrindeki bayram yerlerinin bununla bitmediği tabiidir Çocukların ve bu vesile ile büyüklerin toplanıp eğlendikleri bu meydanlarda asma salıncaklar, dönme dolaplar, atlı karacalar, at ve deve ile meydan turları, özel çadırlarda teşhir edilen canlı mahluklar, egzotik canavarlar, deniz kızları ve yine çadırlarda icra–yı san’at eyleyen eski zaman tiyatrocuları, karagözcüler, canbaz ve hokkabazlar Şüphesiz o eski bayram yerlerinde de mevsimine göre ciğer kebabı, pilav, aşure, keten helva, meyve, kuru yemiş, şerbet, boza, dondurma vs satan insanlar vardı ve yine eskiden de dilli düdük, zilli maşa, kaynana zırıltısı, def vs sesleri ile çocuk şamataları birbirine karışıyordu Belki ayı ve maymun oynatanlar ile macuncu tablaları da bir aksesuvar olarak orada yerlerini alıyordu Iydiniz said, ömrünüz mezid olsun! Bayramın şiiri Bayramlara eskiden ıyd denildiğinden olsa gerek, giriş kısımlarında bayramdan ve bayrama ait hallerden bahseden kasidelere ıydiye (bayramiye) adı verilmiştir Şairlerin saygı duydukları kişilere sundukları bu kasideler, bir tür bayram hediyesi, bayram için tebrik kartı olarak kabul edilegelmiştir Bu bakımdan hemen her şairin divanında birkaç ıydiye manzumesine rastlamak mümkündür Nedim, İstanbul’un bayram yerleriyle ilgili olarak bakınız ne diyor: Binüp sad ızz ü nâz ile semend–i şuh–reftâra Güzeller Atmeydanı’nda alur şimdi meydânı Hususâ hazret–i Eyyub ile meydân–ı Tophâne Birer takrib ile elbetde cezb eyler cüvânânı Firâz–ı Üsküdar’ın bu’du vardır gerçi amma kim Yine inkâr olunmaz hak bu kim anın da seyrânı Ya Sa’d–âbâd–ı dil–cunun efendim sorma hiç vasfın Kulun bir vech ile ta’bire kâdir olmazam anı Bayramın şiiri Bayramlara eskiden ıyd denildiğinden olsa gerek, giriş kısımlarında bayramdan ve bayrama ait hallerden bahseden kasidelere ıydiye (bayramiye) adı verilmiştir Şairlerin saygı duydukları kişilere sundukları bu kasideler, bir tür bayram hediyesi, bayram için tebrik kartı olarak kabul edilegelmiştir Bu bakımdan hemen her şairin divanında birkaç ıydiye manzumesine rastlamak mümkündür Nedim, İstanbul’un bayram yerleriyle ilgili olarak bakınız ne diyor: Yani ki “Güzeller, şöyle bin naz ve işve ile şuh edalı atlara binip de Atmeydanı’nda (Sultanahmet Meydanı) salınmaya başlarlar Özellikle Eyüp Sultan ve ve Tophane Meydanı’ndaki eğlenceler birer vesile ile gençleri cezbeder Gerçi Üsküdar yokuşu pek uzaktır; ama yine de zahmete katlanıp orada seyrana çıkmanın zevki inkar olunamaz A canım, sultanım! Ya o gönül çekici Sadabâd’ın vasıflarını hiç sorma! Ben kulun, onu anlatmaya muktedir değilim, kelimelere sığdıramam” Kaynak :16122001 Zaman Gazetesi |
|