Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Romantik Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
güzele, gözlü, mektup, türkü

Türkü Gözlü Güzele Mektup

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkü Gözlü Güzele Mektup





Türkü Gözlü Güzele Mektup





Sana, saflığın, güzelliğin ve aşkın ifadesi olduğu için "Türkü Gözlüm" diyorum




"Beni bensiz bırakan Sen ile Beni sensiz bırakan Sen" çelişkisinin

kördüğüm olup boğazıma geçerek, bir şafak vakti beni darağacında

sallandırdığını görünce pişman olmayasın diye ilk ve son defa sana, ilk

ve son olarak yazıyorum BİLESİN!!




Bir günlük hasretinin dahi, yüreğimde yıllarca süren çilelere denk

fırtınalar koparmasına karşı, zamanın ve mekanın hissiz

vurdumduymazlığına düşülen aykırı notlardır yazdıklarım


Hasretinle ve özleminle daha bir güzelleştiğinin ve daha çok

sevildiğinin belgesidir aslında, zamana ve mekana düşülen aykırı notlar




"Sensizken Seninle Olmak ile Seninleyken Sensiz Kalmanın" paradoksunda

yüreğimin tâ dibinden yükselen sessiz çığlıkların kağıda izdüşümüdür

yazdıklarım Ama olsun varsın "Sessizliğin tenhasında, Sensizliğe

takılıyken gözlerim Sevdan ve Sen daha bir güzelsin BİLESİN!!




Türkü Gözlüm sakın sevdamı, siyah-beyaz arabesk Türk filmi sevdalarıyla

ve sözlerimi arabesk şairlerin sevgililerine kin kusan şiirleriyle

kıyaslama Eğer beni ve sevdamı anlamak için illa bir misal arıyorsan,

Leyla ile Mecnun var Gerisi yalan BİLESİN!!




Mevsimlik ahlaksızlıkların aşk ile etiketlendiği internet kafelerdeki

"chat" li aşkların bulunduğu bir ortamda figüran olmamam birileri

tarafından monotonluk yada yüreğimin çağdışılığı ile sıfatlandırıIsa da,

sana ve aşkına talip olan benim tek ve en sağlam bonservisim budur

Ben sana binlerce yıllık geçmişimdeki yiğitlerin, bir çeşme başında bir

pencere kenarında bir çift kara gözün kaçamak bakışı yada platonik bir

tebessümle yüreklerinin yanıp kavrulmasının mirasçısı olarak

sesleniyorum BİLESİN!!




İşte tüm bu duygularla bir gece vakti senin için yakılmış TÜRKÜLER'i

dinlerken, sen niyetine bir KIRMIZI GÜLE bakarken ve bir "bozlak"

hüznünce uzayan dumanlar ciğerime dolarken, bir hikaye düşer aklıma,

BÜLBÜL ve KIRMIZI GÜLE dair;




"Daha zamanın çok fazla eskimediği günlerde, sarayın genç bahçıvanı,

padişahın kızına sevdalanır Sevdası bir kor halini alınca, hatırlı

kişiler padişahtan kızı istemeye giderler Padişah anlayışlı adamdır




-Neden olmasın der


-Senden tek işleğim kızımı alabilmek için dünyanın en iyi bahçıvanı

olduğunu ispat etmen Bunun için de bana 30 gün içinde bir dal KIRMIZI

GÜL getirmeni istiyorum


Herkes birbirinin gözüne bakar, çünkü dünya üzerinde gülün sarısı, siyahı, beyazı vardır da kırmızı yoktur o zamanlar




Bahçıvan bildiği bütün kitaplara bakar, yazmazlar Tohumları karıştırır

kırmızı olmazlar, bilginlere sorar, bilemezler tüccarlara sorar,

bulamazlar Kısaca kimse bulamaz bahçıvanın derdine derman Zaten ne

zaman dertliye derman olmuştur ki derdi olmayan




Son akşam uzanır yatağına ve ağlar saatlerce, gece yarısı bir Bülbül konar cama ve şöyle der;


-Derdini biliyorum Ben sabaha kadar ararım, bulursam bahçeye bırakırım


Bahçıvan gece güne devrolana dek bekler son bir umutla, padişahın yanma

gitmeden çıkar bahçeye, gördükleri karşısında şaşkınlık bile yasayamadan

gece neler olduğunu sorar Kırmızı laleye Kırmızı lale gördüklerini

anlatır; Seher vakti Bülbül geldi, en güzel makamda, en güzel ses ile

şakıdı ve beyaz güle; En sivri dikenini yüreğime hatır dedi Beyaz gül

denileni yapınca BÜLBÜL öldü GÜL kızardı "


Sen de bakışlarınla yüreğimi darmadağın ettin Güzelliğin yüreğimin darmadağın olmasındandır BİLESİN!!!




İşte bu sebeple sana GÜLÜM diyorum Ve pek çok yiğidin sevdiği pek çok

güzelin, yiğitlerin sözleri yerine sarhoş ağızlardan dökülen ayyaş

kelimelere hayran olarak; yiğit yüreklere sultan olmak dururken,

laçkalaşmış et parçalarına mülteci olmak istediklerini görünce seni daha

çok seviyorum




Türkü Gözlüm tüm bunlara rağmen, hissi ve mantıki zafiyete düşmüş

kitleler sana benim bir suçlu olduğumu söylerlerse Sebebi; Körler

ülkesinde bakmanın yasak olduğunu, çok geç öğrendiğimdendir BİLESİN!!!




Ve bağışla beni, sınırsız duyguları, sınırlı zamanlarda, sınırlı

mekanlara sığdırmanın sınırsız zorluğunda sadece bunları yazabiliyorum

Gerisini, ANLAYASIN!!




Fuzuli'nin "Aşk imiş her ne var alemde


İlim bir kıyl ü kal imiş meğer beytinden


"Zannetme ki ölmek zor


ölmek kolay kolay da


Kan gibi aklımdasın" a kadar


Tüm zamanlar boyunca senin için yazılmış en güzel şiirleri ve sözleri bilirim




Ama ben; Seni ve güzelliğini, kelimelere cümlelere ve şiirlere sığdırmaya çalışan tüm şairler adına senden özür dileyerek ve,




Bir seni, hep seni, tek seni sevdiğimi


Bir sana, hep sana, tek sana seslenerek




ŞİİR DİYE YÜREĞİMİ SUNUYORUM YÜREĞİNE


BİLESİN!!!






Mustafa TÜRKARSLAN

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkü Gözlü Güzele Mektup

Eski 08-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkü Gözlü Güzele Mektup



TÜRKÜ GÖZLÜ GÜZELE MEKTUP-II




Yıllar sonra bu sefer kim olduğunu bilerek gene seni yazıyorum, gene

sana yazıyorum Çünkü yazmak yaşamaktır, yazmak yanmaktır Yazmak

ağlamaktır, yazmak anlamaktır Yazmak gözlerine dalmaktır, yazmak

yüzünden ilham almaktır Yazmak seni sevmektir ve seni sevmek Allah’a

şükretmektir Bilesin!




Şimdi Sensizliğin ve sessizliğin tenhasında hayalinle baş başa sana seni anlatıyorum


Kerkük’te bir Türkmen ananın balasına söylediği bir hoyrat kadar,

Kaşgar’da, Urumçi’de bir Türkistanlı’nın Gökbayrağa duyduğu özlem kadar

büyük bir özlemle sesleniyorum sana Bilesin!




Ey gözlerine destanlar yazdığım Türkü Gözlü Güzel! Yokluğunun öldürücü

suskunluğuna bürünmüşken, şimdi; sensizliğin kurşun karası demlerinde

biriktirdiğim sevda masalıdır sana anlattığım Bilesin!




Bir günlük hasretinin dahi, yüreğimde yıllarca süren çilelere denk

fırtınalar koparmasına karşı, zamanın ve mekânın hissiz

vurdumduymazlığına düşülen aykırı notlardır yazdıklarım Hasretinle ve

özleminle daha bir güzelleştiğinin ve daha çok sevildiğinin belgesidir

aslında, zamana ve mekâna düşülen aykırı notlar Bilesin!




Yokluğundan varlığına doğru çıktığım yolların sonunda varlığın yok olur

Ben yokluğunda varlığına destan yazmışım Hiç gelmediğin halde “Aşk’ın

Aşkına Gitme!” demişim Şimdi varlığında yokluğuna ağıt yakarım


Rengârenk ve kat kat perdelerle örttüğün gönlündeki sırların gözlerine

olan yankısına yazılmış bir destandır bu yazdıklarım Bilesin!




Türkü Gözlüm, bil ki; bu çağa inat bu çağın yabancı yalancı

çağrışımlarına inat… Yalancı sevdalarına mevsimlik aşklarına inat… Sahte

dostlarına, Vefayı sadece semt sananlara inat… Ağlayamayan ve

anlayamayanlara inat… Sevdamız da vefamız da Allah rızası içindir

imanıyla sana seslenmeye devam edeceğim Bilesin!




Gözlerine yazdığım şiirlerden bir köprü kurup, yokluğundan varlığına yol almaktayım Bilesin!


Erciyes kadar köklü ve yüce, bir Selçuklu medresesi kadar bilge bir

sevdanın kelimelerle resmedilmesidir bu yazdıklarım Bilesin!




Sanma ki bu mektup sana bir sitemdir, sana bir şikayettir Bu mektup

kendi gönlüme serzeniştir Bu mektup; gecenin güne, bülbülün güle,

toprağın semaya, canın canana arz-ı hâlidir


Ben Hz Yusuf’a kuyuda, Hz İbrahim’e nârda, Hz Eyyub’a sabırda hâldaş

olmaya niyetlenmişim Seni vazgeçilmez davamın ve sevdamın yolunda her

dem yanımda bilmişim Bilesin!




Şimdi bir türkü böler hayallerimi, bir türkü saplanır gönlüme hançer

gibi… Bir türkü süzülür gözlerimden damla damla; “ Ellerini çekip benden

yârim bugün gider oldu / Hem sever hem sevilirken bu ayrılık neden

oldu” Bu türkü gönlümde açar bin türlü yara Bilesin!




Ve bülbül ve güle dair bir hikâye düşer aklıma eski zamanlardan kalma;


“Bülbül sema’da uçup dururken öyle bir koku almış ki bir anda başı

dönmüş kolu kanadı kırılmış, gülün rayihasının meftunu olup nereden

gelir bu koku diye semadan yer doğru uçmuş


Uzun bir müddet ağaçların çalıların otların arasında bu güzel kokunun

sahibini aramış durmuş Bulamayınca da yüksek bir yere konmuş yanık

yanık öterek sesini duyurmaya çalışmış:


Gül uzaklardan gelen bu hoş sesi işitmiş oda güzeller güzeli sesin

sahibine bir anda meftun olmuş Rahiyasından olabildiğince kokuları

rüzgârın peşi sıra savurmuş Bülbül rüzgârın ardından gelen bu kokuları

takip etmiş Bülbül gülü görmeden kokusuna meftun olmuş gül bülbülü

görmeden sesine âşık olmuş Âşıkla maşuk vuslat hasretiyle yanıp

kavrulurken kavuşmaları çok fazla vakit almamış Bülbül güle öyle bir

sevdalanmış öyle bir sevdalanmış ki onun her halini görmek istemiş


Gülde sevdalısının sesine öyle meftun olmuş ki ona en güzel kokularını

hediye edebilmek için bir solmuş bir açmış bir solmuş bir açmış ve ona

en güzel kokusunu göstermek istemiş Gül kokusuyla dile gelmiş


Her aşkın bir cilvesi vardır Bülbül ile Gül’ün aşkının cilvesi ise

birbirlerine âşık olup kavuşup hasretlerinin son bulmamasıdır yani

vuslatın hep bir başka bahara kalmasıdır Bülbül öttükçe gül açmış gül

açtıkça kokusu bütün âleme yayılmış gül utancından gonca haline dönmüş

bülbül gülün bu halini görebilmek için var gücüyle ötmüş ötmüş ötmüş

Gelgelelim gülün tomurcuktan gonca haline geçtiği sıra hep bitap düşüp

gaflet uykusuna dalmış Her uyandığında gül açmış bülbül feryat figan

edip göremediğine yanmış ve o günden beri her seher vakti bu ıstıraplı

aşk tekerrür edip durmuşBülbül sevdiğinin gonca halini görmek

hasretiyle bir ömür ötmüş gül ise sevdiğinin en güzel halini görebilmesi

ümidiyle bir ömür boyu açmış açmış solmuş


Ne gül olmak kolay ne de bülbül olmak; bülbül olmayı seçtiysen bir ömür yanacaksın gül olmayı seçtiysen bir ömür solacaksın




Bir düş görürüm düşümde Bir beyaz gül gelir düşer tam kalbimin üstüne

Düş bu ya ben o gülün saçlarını okşarım gül uyur öylece Hayra yorup

düşümü, düşmüşüm beyaz gülün kokusunun peşine… Bilesin!




Beyaz gülüm! Ben senin kokuna vurulmuşum Sana gelirken çalılara

takılmış kolum kanadım gecikmişim, yorulmuşum, vurulmuşum Şimdi

geciktiğim her saniye için asırlara denk çileler yaşarım Sana değil

kendime yanarım Bilesin!




Gül’e naz, bülbüle niyaz yakışır Güne güneş, geceye ayaz yakışır Sen

her daim gül de küçülsün gözlerin Sen gülsün güle gülmek ve güle en çok

beyaz yakışır Bilesin!


Sebepsiz bölünen uykuların, seher vakti gözyaşı dökerek edilen duaların

ve her seher dua ederken dökülen gözyaşlarının sebebi sensin Bilesin!




Gün oldu konuştun Ağustos zaferleri yaşadım Gönlümde her kelimenle

kutlu bir ihtilâl oldu Hazan mevsiminin hüzün günlerinde dilin lâl

oldu Sana da bana da bir hal oldu Bilesin!


Türkü Gözlüm! Tarihin mirasını da talihin yükünü de beraber

omuzlamalıyız Aşkı, sevdayı, vefayı biz yaşatmalıyız Ve biz

öğretmeliyiz cennet kokulu bebeklere… Sensiz bu yük ezer beni ve bensiz

sen yıkılıp çökersin Bilesin!




Yavuz Sultan Selim’i köle eden, o koca sulatanı kızgın çöllerde yaya

yürüten sevdanın varisiyiz Seninle kalabalık, karanlık çirkefe bürünmüş

yollarda değil, sıcak çöllerde ak yokuşlarda yan yana omuz omuza

yürümektir muradım Bilesin!




Senden öğrendim karşılıksız, hesapsız sevmeyi ve sen öğrettin bana

sevilmeyi… Hz Mevlana’nı buyurduğu gibi; “Aşksız insan kanatsız kuş

gibidir” Sen kolum kanadım, sen derdim dermanım, sen bana Aşkı öğreten,

sen canım cananımsın Bilesin!




Vuslat türküleri kadar şen, hasret türküleri kadar hüzünlü ey Türkü

Gözlü Güzel! İman ile isyan arasında gidip geldiğim vakitlerde

gözlerinden hayalime düşen ışıkla yol buldum Bilesin!




Terkedilmiş eski başkentler kadar yalnız, viran olmuş bir cami kadar

mahzun ve kimi kimsesi olmayan bir ana kız kadar çaresizim Eski

başkente akşam iner, yağmur yağar, hüzün yağar şimdi… Rahmettir yağan ya

da gök ayrılığın hüznüne ağıt yakıyordur kendi dilince… Bilesin!




Bir şairin gönlüne, şiirin menziline girmek zordur Türkü Gözlüm Ne

zaman bir türkü dinlesen, ne zaman bir şiir okusan ve ne zaman bir beyaz

gül görsen yüreğin sızlar Ne zaman aynanın karşısında gözlerinle göz

göze gelsen, gözlerine yazılmış şiirler bir damla yaş olur süzülür

yanağına…


Senin yangının, senin gözyaşın ta ötelerden gelir saplanır bir şairin yüreğine… Bilesin!




Leylâ eğer Mecnun’u sevmeseydi, Mecnun onca sene çölde gezer miydi?

Şirin Ferhat’ı beklemeseydi, Ferhat dağı deler miydi? Ya da Aslı’nın

aslı olmasaydı Kerem yanıp küle döner miydi?


Ey türkü gözlerine destan yazdığım güzel!


Şimdi Mecnun’a, Ferhat’a, Kerem’e sevda manifestosu yazıyorum ve Fuzûlî

misali diyorum ki; “Âşık-ı sadık benim onların sadece adı var” Bilesin!




Ey bu mektubu okurken her harfte bir damla gözyaşı döken güzel!


Seni ve güzelliğini, kelimelere cümlelere ve şiirlere sığdırmaya çalışan

tüm şairler ve yazdığım tüm harfler adına bir kez daha senden özür

dileyerek ve gene ve sadece;




Bir seni hep seni tek seni sevdiğimi


Bir sana hep sana tek sana seslenerek;


Şiir diye yüreğimi sunuyorum yüreğine




Ve canım deyip aldığın canımı kurban diye adıyorum bir damla gözyaşına Bilesin!


Bayramın mübarek olsun…


Vesselam…




Mustafa Türkarslan

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkü Gözlü Güzele Mektup

Eski 08-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkü Gözlü Güzele Mektup



Ey can özüm!


Ey gönül gözüm!


Ey söylenmemiş sözüm!


Ey eski başkentin sultanı, Türkü Gözlüm!


Nasılsın? Bak her zamanki gibi sıradan, basit bir nasılsın sorusunun ardına gizliyorum aşkımı, hasretimi ve o koca sevdamı


Nasılsın bahar sözlüm?


Nasılsın ay yüzlüm?


Nasılsın Türkü Gözlüm?




Sensizliğin katran karası vakitlerinde, yokluğunun öldürücü

suskunluğunda; kat kat ve rengârenk perdelerle örttüğün gönlünden

gönlüme düşen ışıkla aydınlanan bir vakitte, gene sana sesleniyorum

Bilesin!




Tarihin talihsiz sevdalarında figüran olmak yerine; tarihin mirasını da

talihin yükünü de omuzlayıp sevda yorgunu gönlüne derman olayım diye

sesleniyorum Bilesin!




Daha en baştan biliyorum ki; gün gelecek bu mektubu da sahiplenenler

olacak “ben yazdım” diyecekler ya da birileri üstüne alınacak “bana

yazıldı” diye gurur yapacaklar Ama sevda cümlelerimin gizli öznesi olan

Türkü Gözlü Güzel olduğunu bir ben bileceğim bir de sen Bilesin!




İki günlük nefsanî arzularına aşk adını verip AŞK’ın adını kirletenlere

inat, onca hasrete onca sevdaya rağmen yan yana gelince, birbirinin

gözlerine bakmaktan, ellerini tutmaktan hayâ eden edepli, nezih

sevdaların bu çağda da var olduğu bilinsin diye sana sesleniyorum

Bembeyaz bir sevda benimkisi arabesk şairlere, siyah-beyaz Türk

filmlerine, 21 yy’ın gündelik sevdalarına inat bembeyaz bir isyandır

bu Bilesin!




Bazen sen bile anlamakta zorlanıyorsun, bu çağda böyle aşk olmaz

diyorsun Acabalar sarıyor zihnini oysa senden öğrendim karşılıksız

sevmeyi, beklemeyi ve dua etmeyi… Seven kişi sevdiğine sitem etmez,

sevdiğini suçlamaz kendinden ziyade sevdiğinin mutluluğunu düşünür;

Canına canan değil, cananına can diler mevladan Biz aşkı bu çağın

şehvet, ihanet, rezalet üçgeninde değil, çağlar öncesinden kalma

sadakat, letafet, zarafet üçgeninde yaşıyoruz Bilesin!




Çünkü sevda dediğin; Hz Yakup gibi beklemek; bekleye bekleye gözden

olmaktır Ondan gayrısını görmemektir Hani şair diyor ya; "Sensizlik

ışık olacaksa gözlerime ben karanlığa razıyım, Varsın güneş hiç doğmasın

sevdiğim"




Gözlerinin içine bakarak, şimdiki zaman çekiminde senli cümleler kurmak

dururken, boğazımın dokuz boğumuna dizilen sevda sözleri yerine havadan

sudan konuşmak ölümün diğer adıdır Sensiz cümlelerim yetim kaldı

suskunluğa vurdum kendimi, terk ettim cümlelerin cümlesini… Bilesin!




Her sabah aynanın karşısında adını Türkü koyduğum gözlerinle göz göze

gelince yüreğinin derinlerinden bir sevda alır başını yürür, yaş olur

damla damla gözlerinden süzülür Ve sen seher vakitlerinde ağlıyorsundur

gene Harf harf damlıyordur gözyaşların kâğıda O damlalar şiir olur,

nâme olur gelir yüreğimin orta yerinden beni vurur Bilesin!


Sen İbrahim misali yangınlardasın Ben ateşi söndürmek için su taşıyan

karınca misali dua taşıyorum sana Biliyorum bu su bu ateşi söndürmez

Ama sevdamız belli olur Çünkü bu bir hikâyedir, bu hikâye di'li geçmiş

zaman rivayetlerinden ziyade şimdiki zaman çekiminde geçmektedir

Bilesin!




Keşkeler sarıldı boğazıma nefes alamıyorum, ne beni sana ne seni sana

anlatamıyorum diye çırpınırken ve yokluğunun hüznüyle biten gün,

hayalinle aydınlanan geceye devrederken kendini, bir türkü çalınır

kulağıma “Ellerini çekip benden, /Yârim bu Gün gider oldu /Hem sever

hem sevilirken /Bu ayrılık neden oldu”


“Ama senden ayrı gezen / Yürek değil beden oldu” Bilesin!




Ve bir hikâye düşer hatırıma gene bülbül ve beyaz güle dair;




“Gülün yüzünde hep bir hüzün vardı Nicedir uzaktan onu seyretmekte olan

bülbül, gülü böyle görünce, içinin yandığını hissederdi Gül neden

böyleydi ki? Etrafında nice kuş pervane oluyor ve bakanlar,

hayranlıklarını gizleyemiyorken… Böylesine gözde ve güzelken, neden bu

kadar hüzünlüydü? Herkes gidince, yalnız kalan ve gözyaşları

yapraklarından süzülen gülün dalına kondu…




“-Ah güzeller güzeli, niçin ağlıyorsun?” dedi, fısıltı gibi bir ötüşle… İnilti gibi bir sesle cevapladı gül:




“-Dikenlerimin acısıyla yanmayacak ve dikenimin batmasıyla, şu ipek

yaprağımın okşamasını bir görecek olanın hasretindeyim Dikenimin de,

yaprağım kadar rahmet olduğunu sezecek… Ve canını yaktığı için,

dikenimin varlığına şükredecek olanın hasretini çekmedeyim… Bülbüller,

ipeksi yapraklarıma şiirler yazdılar; kokumla mest olup, tavafıma

durdular Nice serenat dinledim, nice aşk îlanına muhatap oldum Fakat

ne vakit, o âşıklık iddia edenlerden birine dikenimi değdirecek oldum,

canının derdine düştü de, çekip gitti «Senin için ölürüm!»

diyenlerin, daha tenlerini çizmeme bile dayanamadıklarını ve yalancı

olduklarını görmek, beni böyle mahzun etti




Bülbül, gülün söylediklerini duyunca, hiçbir şeyin göründüğünden ibaret

olmadığını anladı Sonra bir an kendi duygularını sınadı Acaba, dedi,

ben de diğerleri gibi miyim? Gülü sevdiğimi zannederken, yoksa canımın

sevgilisi miyim?




Gül, gözlerindeki ağlamaklı bakışla uzun uzun daldı önce Sonra devamla dedi ki:




“-Ağlamayı sevmeyenler, gülmeyi de sevemezler…”




Bir bülbüle hasretim ki, dikenim kanadını yırtıp geçtiği hâlde,

kanadının derdine düşmeyip, yine gözlerimin içine aşkla bakmaya devam

etsin… Oysa bakıyorum, öncesinde rengim ve kokumla güya sarhoşa

dönenler, canlarını azıcık yaktığımda gaflete düşüp, yüzüme bakmaz

oluyorlar…




Böylece devam etti gül anlatmaya gül anlattı bülbül dinledi saatlerce

Bülbül, sadece, hayranlıkla gülün gözlerine baktı… Cevap vermedi… Tam o

sırada, gülün nicedir gülmeyen yüzünde, tatlı bir gülümseme belirdi Bu

gülümsemeyle, etrafa öylesine güzel bir koku yayıldı ki, duyan bilir…




Bülbül, gülünün gülmesiyle gönlü temelli coşarak ve gülümseyerek sordu:




“-Nasıl da yakıştı gülmek sana… Hele deyiver, neye güldün gülüm!?”




Gül, hiçbir şey söylemedi… Bir yandan gülen, bir yandan yaşlar akan

gözleriyle, sadece başını eğdi… O vakit bülbül, gülün dalına geçmiş olan

tırnaklarını ve dikenlere takıldığı için saatlerdir kanamakta olan

kanadını ve kanıyla beyaz gülün kırmızıya döndüğünü fark etti




Hele deyiver sen neye güldün Türkü Gözlüm?




Canım canında, kaderim duanda yazılıdır Halim ruhunda tecelli, ruhun kalbime aynadır Şimdi;


Sensizim, sessizim, kimsesizim


Gözlerinin,


Sözlerinin,


Gönlünün,


Hatırına


Ya bırak beni düşeyim uçuruma


Ya da çekiver yanına…




Ben her şeye rağmen sana geliyorum… Ardımda bırakıp sensiz geçmişi

gönlünde yeniden dirilmek için Yiğit düştüğü yerden kalkar Türkü

Gözlüm! Asırlar önce düştüğüm gönlünden şimdi kıyama kalkıyorum

Bilesin!




“Seni ben gönlüme sultan, beni kurban bilirim


Seni beklerken ağarmış nice tan bilirim


Seni pençesi kandır canavardır dediler,


Seni gene de canıma can derdime derman bilirim


Dörtlüğünden,




“Cânı kim cananı içün sevse cânânın sever


Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever” beytine kadar tüm zamanlar

boyu senin için yazılmış en güzel şiirleri ve sözleri bilirim ama ben

gene ve sadece;




Bir seni, hep seni, tek seni sevdiğimi


Bir sana, hep sana, tek sana seslenerek;




Şiir diye yüreğimi sunuyorum yüreğine… Bilesin!




Her ne kadar sürçü lisan etti isem,




AŞK OLSUN!




Mustafa TÜRKARSLAN

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.