Anadolu Ve Evrim |
08-24-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu Ve EvrimTürkiyede üzerinde en çok tartışılan, ama bir o kadar da korkulan konuların başında insanın evrimi geliyor Günümüz modern bilimlerinin çoğu evrim tabanı üzerinde yükseldiği gibi, evrimin değişik alanları hakkında doğrudan araştırmalar da yapıyor İnsan evrimini ilk elden, kazılar ve laboratuvar çalışmalarıyla araştıran bilim dalı paleoantropoloji Kabaca, eski çağlarda yaşamış insan ve insansı hayvanları araştırma konusu edinen bu bilim dalı, bilgi edinme sürecinin her aşamasında diğer bilim dallarından da bol bol yararlanıyor Böylece, paleoantropoloji araştırmaları, modern insanın ilk dönemlerinden (Homo sapiens) başlayıp milyonlarca yıl öncesine, primatlara kadar uzanabiliyor Tabii bunun için faydalandığı ana malzemeler de kemik fosilleri ve insana ait taş aletler Burada küçük bir parantez açıp, arkeoloji ile özellikle prehistoryanın paleoantropoloji karşısındaki zamansal ayrımını belirtmek gerek Arkeoloji, en genel yapısıyla yazı ve diğer insan kültürleriyle başlayıp, ağırlıklı olarak Yunan, Roma ve Bizans çağlarında doruğa ulaşarak yerini belgesel tarih bilimine bırakır Daha açık bir deyişle arkeoloji, uygulamalı ve insanın kültürel evrimini kendi yönünden açıklamaya yönelik bir bilim dalıdır Prehistoryaya gelince, adından da anlaşılacağı gibi, seçtiği zaman dilimi tarihöncesi, ana konusu ise yine insanın tarih öncesindeki kültürel evrimi Bunun için kullandığı ana malzeme çok sayıdaki taş alet ve duvar resimleri Dolayısıyla, ilgilendiği insan türü de, ağırlıklı biçimde Homo sapiens ve onunla çağdaş olan Neanderthal adam Bundan sonrası için ise, söz paleoantropolojinin ve ana uğraşısı insanın evrimi Kültürel evrim artık ikinci plana düşüyor ve incelenen malzeme taş aletler ile kemik iskelet fosilleri Ve bütün bunları ortaya çıkartmak için, doğrudan kazılar yapan bilim dalı yine paleoantropoloji İnsan evrimine ilişkin dünya çapındaki en önemli araştırmalar Afrikada; Kenya, Etiyopya ve Çad gibi ülkelerde yoğunlaşıyor Buna ilişkin ilk örnek, Amerikalı paleoantropolog Tim Whiteın bulduğu Ardipithecus ramidus, 4,4 milyon yıl önceye tarihlendirildi Aynı grubun bir alttürü sayılan ve yine Tim Whiteın bulduğu Ardipithecus kadabbanın yaşı ise 5,7 milyon yıl olarak saptandı Daha sonra iki fosil daha bulundu İlki 6 milyon yaşındaki Orrorin tugenensis, Kenyada Tugen tepesinde; diğeri ise, yaklaşık 5-7 milyon yıl ile Fransız paleoantropolog Michel Brunet tarafından geçenlerde Çadda bulunan Sahelanthropus tchadensiste keşfedildi Bunlar, gösterdikleri genel özellikler açısından da hominid (çağdaş insan, fosil insan ve onların doğrudan ataları) sayılıyorlar Prof Dr Erksin Güleç, Çokyerler kazısında çıkarılan bir fosili gösteriyor Buna göre ilk insanın Afrikadan çıktığına ilişkin epeyce ve tartışılmayacak kadar fazla kanıt var Türkiyedeki paleoantropoloji çalışmaları ise, 1936 yılında Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Atatürkün yönlendirmesiyle başlıyor Günümüzde ise, dünya çapındaki insan evrimi kazı ve çalışmalarının ana ayaklarından birisi durumunda Bütün bu açıklamaların devamında, Anadoluya baktığımız zaman, bu denli eski ve doğrudan hominid fosillerini bulamıyoruz Çünkü Afrikadan ilk homo (insan cinsi) çıkışı 1,6 milyon yıl öncesine dayanıyor ve Anadoluda bu tarihlerden önce hominid, doğal olarak yaşamıyor Ama, bu hominidler ya da örneğin Çadda bulunan Sahelanthropus tchadensisten önce evrimde bunları hazırlayan bir grup daha vardı Bunlara hominid öncesi primatlar ya da hominoidler deniyor California Üniversitesinden Prof Tim Whiteın bilimsel başkanlığını yaptığı Etiyopya Middle Awash İnsan Evrimi kazılarının ikinci başkanı ve aynı zamanda Ankara D T C Fakültesi Paleoantropoloji bölümü başkanı Prof Dr Erksin Güleç bundan sonrasını şöyle açıklıyor: İnsan öncesi primatlar (hominoidler), yaklaşık 65 milyon yıl (Miyosen) öncesinden başlayıp son bulunan Tchadensise kadar 59 milyon yıllık bir süreçte evrimleşiyorlar Bu zaman dilimi içinde Anadoluda bulunmuş en eski fosiller Orta Miyosene, yani 14 milyon yıl öncesine tarihleniyor Bu ara dönem çok önemli; çünkü, hominidlerle ilgilenmek istiyorsak Miyosen primatlarını araştırmamız gerek Bunlar, Alt Miyosende, 25-16 milyon yıl öncesinde sadece Afrikada yaygın Bu dönemde Afrika ile Avrasyanın kara bağlantısı da yok Kara bağlantısı, Orta Miyosende kuruldu Bu bağlantı nedeniyle, hominoidler kuzeye, tüm Avrasyaya yayıldılar ve İspanyadan Hindistana kadar olan alan içinde yaklaşık 8 milyon yıl boyunca evrimleştiler Bu dönem içinde dikkate değer nokta ise, Anadolunun bu hominoid yayılmasından en çok yararlanmış alan olması Anadoluda şu ana kadar bilebildiğimiz dört farklı hominoid cinsinin (genus) bulunması, çeşitlenmenin fazlalığını göstermesi bakımından çok çarpıcı Benzer bir durum sadece Kenyada var Anadolu, daha milyonlarca yıl öncesinden başlayarak bir yol kavşağı olmuş Anadoluda hominoidler açısından böylesi bir çeşitlenmenin olmasındaki baş etmen, bu dönemde dünya ikliminde meydana gelen değişmelerle buna bağlı olarak ortaya çıkan göç olgusu Anadolunun bizlerin evrim açısından bilmediğimiz bu yoğun yapısı, bazı bilim adamları arasında ayrılıklara neden olmuş ve bu konuda iki ayrı görüş ortaya atılmış Güleç, bu karmaşık yapıyı şöyle açıklıyor: Hominoidler Afrikadan kuzeye 16 milyon yıl önce (Geç Miyosen) gelmişti, ama iklim Miyosende giderek kuraklaşmaya başlamıştı Bu durum, ünlü Messignen krizine kadar giderek arttı ve Messignende doruk noktasına ulaştı Öyle ki bu dönemde Akdeniz bile kurudu Günümüzden 8 milyon yıl önce, artan kuraklık etkisiyle hominoidler Avrasyayı terk etmeye başladığından, bu dönemde bir primat bilmiyoruz İşte bu durumda, Avrasyada çalışan bilim adamlarının görüşüne göre, bu hominoidler buralarda yaygınlık gösterdiler, ama iklim kuraklığa dönünce zorunlu olarak ve yeniden Anadolu üzerinden Afrikaya göçtüler Çokyerlerden çıkarılan fosiller Anadolunun evrime katkısnı bulmada etkili olacak Soruna yaklaşım, Afrikada çalışan, Tim White ve Michel Brunet gibi tanınmış uzmanlar açısından ise, hominoidlerin atalarının Afrikadan hiç çıkmadığı, hep orada yaşadığı biçiminde algılanıyor Afrikada bu fosillerin neden bulunamadığı sorusunu da, bölgenin yoğun yağış, nem ve sık ormanlarla kaplı olması, bu nedenle fosilleşmenin gerçekleşmemesi olasılığıyla yanıtlıyorlar Buna karşılık kuzeyde, Avrasyada fosilleşme yoğun ve binlerce fosil var, çünkü iklim daha uygun Erksin Güleç, yine de aynı dönemde kuzeyde yoğun ormanların bulunduğunu belirterek Anadoluya geçiyor: Anadoluda Alt Miyosen buluntular yok, ama Orta Miyosene ait buluntu çok Hominoid, ilk olarak Batı Anadoluda Paşalar kazısında ortaya çıkıyor Orta Anadoluda da Çandırda tür olarak Grifopithecus alpani tanımlanıyor Bu Grifopithecus, şempanzeden küçük bir tür Batıdaki Paşalarda da aynı tür var Ancak Paşalarda Orta Miyosen tabakalarında henüz tanımlanmamış ve bu nedenle adı konulmamış bir genus (cins) daha var Bunu da British Museum Nature Historyden Prof Pitt Randers ile yine bölümümüzün paleoantropologlarından Prof Dr Berna Alpagut birlikte çalışıyorlar Buna göre, Anadoludaki iki genus çizgisini buluyoruz Orta Anadoluda bu süreç devam ediyor ve Ankara Kızılcahamam yakınlarındaki Sinaptepede Prof Dr Fikret Ozansoy, hominoid evrimine ilişkin ilk fosilleri buluyor Adını 1957de, Ankarapithecus meteai koyduğu bu fosil, daha sonra Ankara maymunu şeklinde de tanındı Tarihlenmesi yönünden, bu daha sonraki bir döneme rastlıyor Daha açık bir anlatımla, Çandır ve Paşalar fosilleri 14 milyon yıl civarına tarihlenirken, Ankarapithecus meteai 10 milyon yılda kalıyor Üstelik genç olduğu kadar, daha farklı ve iri bir fosil Böylece Anadoludaki üçüncü genusu da belirtmiş oluyoruz Prof Güleçin başta Anadoluda dört ayrı cinsin var olduğunu söylediği hominoidlerin sonuncusunun izine de, bilimsel başkanlığını aynı bölümden, Prof Dr Ayla Sevimin yaptığı Çankırı Çorakyerler kazısında, geçen yıl rastlanmış Bu fosil buluntu, daha genç ve yaşının 8 milyon yıl olduğu tahmin ediliyor Burada tarihlendirme, şimdilik yalnızca dönemin flora ve faunasına dayandırıldığı için bazı eksiklikler yaşanıyor Üstelik, kazı 1997 yılında başladığı için çok yeni Prof Güleç, bu nedenle bazı yabancı bilim adamlarıyla bazı ayrılıkların bulunduğunu belirtiyor: Prof Dr Ayla Sevim ve ben bu bireyin ayrı bir genus olduğunu düşünüyoruz Prof Tim White ise, Yunanistanda yaşamış olan Uranuspithecus macedoniensis adındaki cinsin bir alttürü olduğunu savunuyor Ama, bize göre aralarında öyle çok fark var ki, bu nedenle ayrı bir cins olduğunu düşünüyoruz Henüz kanıtlama aşamasındayız Tezimizi kanıtladığımızda, bu buluntu cins boyutunda değerlendirilecek; kanıtlayamazsak, tür boyutunda Bu durumda ona vereceğimiz adı bile belirledik, örneğin Uranuspithecus anadoliensis gibi Tabii Nature Dergisi de konuyu yayınlamak için adeta sıra bekliyor Süs eşyaları Kazının bilimsel başkanı Prof Dr Ayla Sevim de Çorakyerler kazısının önemini özetle Hominidler ile hominoidler arasındaki eksik halkayı tamamlıyor diye belirterek, bunun anlamını şöyle açıklıyor: Buluntumuza, bu yönüyle tam bir geçiş formu denilemezse de, en azından Orta Miyosen, Geç Miyosen, Pleyistosen dönemlerini kronolojik bir süreç içinde düşündüğümüzde, bir çizginin kopuk bir bölümünü birleştireceği anlamına geliyor Bu durumda, Prof Dr Ayla Sevimin Çankırıda bulduğu hominoid fosili, başta sözü edilen Anadoludan Afrikaya primatların yaptığı düşünülen geri dönüşümlü göç açısından, özellikle önem kazanıyor Anadoludan Miyosen sonunda iklim değişikliklerinden Afrikaya dönüş göçlerinin savunucularından Kanadalı paleoantropolog David Begun da, bu fosilin 8 milyon yıl kadar olduğu görüşünde Erksin Güleç ve Ayla Sevim ise, fauna yapısı yanında, sedimantasyonun da önemi olduğu söyleyip 7,8 milyon yıl olduğunu savunuyorlar Böylece diyerek yeniden başlıyor Prof Güleç, Anadoluda, en eski fosillerle, yani Afrikadan göçlere ilk çıkanlarla (Çandır ve Paşalar), geri dönüşteki 8 milyon yaşındaki daha genç olanların fosilleri (Çorakyerler), hep bir arada bulunuyor Buna göre geri dönüş teorisi kesinlik kazanıyor gibi ve Anadolunun işlevi bu açıdan adeta eşsiz bir konumda Ancak, Tim White gibi Afrikada çalışan kimi araştırmacılar, Anadoludan çıkan bu Çorakyerler fosilinin diş yapısının Afrikada bulunanlara göre daha gelişmiş olduğundan yola çıkarak, Afrikadakilerin daha ilkel olduğunu savunuyorlar Bu durumda dönüş göçünün Anadoludan gelmek yerine, yeniden Afrikadan Anadolua gitmesi gerektiği gibi bir durum çıktığını savunuyorlar Bu da, göçün dönüş başlamadan geri gitmesi gibi bir olanaksızlığı sergiliyor Eğer bu doğruysa, büyük olasılıkla paralel bir evrimleşme söz konusu ve primat evrimi açısından durum böyle Tabii bu arada, söz gelişi Çada yeni bulunan fosilin yaş tarihlenmesi de 6 ile 7 milyon yıl arasında oynuyor Anadolunun bu ilk hominid göçlerinden sonra, Prof Dr Ayla Sevimin bulduğu yaklaşık 8 milyon yaşındaki fosilden başlayıp günümüze doğru 1,6 milyon yıla kadar, kuzeyde (Avrasyada) insanın evrimleşme sürecine koyulabilecek ara fosiller bulunamıyor Maymun fosilleri çokça bulunmuş, ama hominid ve hominoid çizgisinde yok İklim ve doğa koşulları buna elvermemiş Kuşkusuz, bu arada Afrikadaki evrimleşme de insanlaşma çizgisinde hızını kesmeden ilerlemesini sürdürüyor Dolayısıyla el becerilerinin, elin, beynin ve dilin gelişmesi de aynı biçimde devam etmekte Bu noktada insanlaşma sürecine giderek yaklaşan bu insanımsı canlılar, ateşi kullanıp taştan el aletleri üretebiliyorlar Bunu ilk gerçekleştirdiği düşünülen de Homo habilis Bundan sonra gelen Homo erektusun Afrikadan başlayıp kuzeye doğru uzun göçü başlıyor Bu göç, insanlığın ilk ve en önemli göçü sayılıyor Günümüzden yaklaşık 1,6 milyon yıl önce başlayan bu göç, kuzeye Anadolu üzerinden ulaşıyor Anadolunun doğusunda Gürcistan Dminiside bulunan Homo erektus kafatası, yaklaşık 1750000 yıla tarihleniyor Afrikadan çıkan bu ikinci göç dalgası için, Prof Dr Erksin Güleç, Anadolunun önemini bir kez daha şöyle vurguluyor: Bu göç dalgasının geçiş noktası olması nedeniyle, Anadolu yeniden önem kazanıyor ve bütün gözler Anadoluda toplanıyor Çünkü çok büyük bir potansiyel bulunuyor burada, ama ne yazık ki, bu olanak değerlendirilemiyor Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, Enver Bostancı ve Kılıç Kökten hocalar, çok sayıda kazı yapmışlar, mağaralar bulmuşlar Ama, onlardan sonra 1970lerin başlarına kadar, evrime ilişkin bilimsel çalışma ve kazılarda önemli oranda bir kesinti olmuş Prehistorik kazı ve çalışmalar, insan evrimini açıklama ve araştırmaya yönelmek yerine, aletlerin teknik araştırmalarına kaymış Böylelikle Anadolu, insan evrimindeki hak ettiği yeri ve önemi alamamış Bu nedenle de Homo erektusa ulaşamamış oluyoruz Gerçi biz Tim White ve Clark Howel ile birlikte yaptığımız araştırmalarda, Dursunlu ve ardından Hatay Üçağız mağaralarında bazı izler bulduk, ama henüz yetersiz Doğrusu Anadolunun insan evriminde bir üçüncü yol ayrımı denilebilecek, modern aşamayı da içerdiğini belirtmek gerekiyor Bu daha çok, onun bildirdiğine göre, modern insanın dünyanın hangi bölgesinde ilk kez çıkmış olduğu sorusunun yanıtına ilişkin sorunları içeriyor Erksin Güleçin kazdığı Üçağızlı Mağarası, bu açıdan çok önemli Mağaranın yaklaşık 42 bin yıllık katmanında, çok sayıda süs eşyası bulmuşlar Bunlar bildiğimiz yapma süs eşyası değildi Küçük deniz kabukları delinip, kolye ya da benzeri bir süs olarak kullanılmıştı Bu durum bize, çok ilkel bir atadan gelen canlının artık toplum içinde bir benlik, fark edilme, farklı olma gibi modern kavramlara ulaştığını göstermesi açısından çok önemliydi Bulduğumuz bu doğal boncuklar, üstelik dünyada bulunanların en eskisiydi Yani Anadolu, modern insanın ortaya çıkışı sürecinde de çok önemli bir yer tutuyordu Anadolunun insanın biyolojik evriminde çok önemli bir yer tuttuğuna hiç kuşku yok Ancak, Prof Dr Erksin Güleç, bu gerçeğin ortaya çıkarılmasında Türkiyeye özgü bilimsel aksamaların, insan evrimine ilişkin araştırmaların amacına ulaşmasını engellediğini belirtiyor İrfan Unutmaz Kaynak: focusdergisicomtr |
|