Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
değişiminden, ekoloji, iklim, isinmaya, küresel

Ekoloji -İklim Değişiminden Küresel İsinmaya 2

Eski 08-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ekoloji -İklim Değişiminden Küresel İsinmaya 2



6 Bölüm

Hızla artan nüfus , gelişen sanayi ve teknoloji , ihtiyaçların çeşitlenmesi enerji kaynaklarına duyulan gereksinimi arttırmıştır İnsanoğlunun ihtiyaç duyduğu enerjiyi fosil kaynaklarından alması ve her geçen gün bu kaynaklardaki tüketim oranının artması , felaketlerin başlamasına yol açmıştır Araştırmalara göre bugünden itibaren bu kaynakların kullanımından tamamen vazgeçilmesi bile süreci ancak 20 yıla kadar etkilemeyecektir Dünya’nın doğal olarak kendisini yenileyebilmesi içim ortalama 70 yıllık bir zamana ihtiyaç duyulacaktır Dünya’nın birçok ülkesinde bilim adamlarının özverili çalışmaları ile yapılan bilimsel uyarılar gerektiği gibi sonuçlanamamaktadır Bu konuda Dünya’nın en önemli organizasyonu olan KYOTO Protokolü -ABD dahil- bazı ülkeler onaylamadığı gibi; onaylayan birçok ülke de sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmemektedir Kaldı ki KYOTO Protokolüne göre atmosfere salınan zararlı gazların 2012 yılına kadar % 52 oranında azaltılması hedeflenmiştir Bu hedef , söz konusu sorunun çözümü için son derece yetersizdir Yakın gelecekte hiçbir kimlik farkı ve coğrafya gözetmeksizin insanlığın sonunu hazırlayacak bu değişimlere ülkeler adeta kulaklarını tıkamaktadırlar Büyük bir savaşın hazırlığını yaparcasına korkunç silahların icadına imza atarlarken bir an bile tereddüt etmeyen ülkelerin iklim değişimini görmemeleri düşündürücüdür Ulaşılan silah teknolojisi ile küresel ısınmaya gerek duyulmadan tüm yer yüzü kısa bir zaman içinde yaşanmaz hale getirilebilir Bu silahların korkusu ve küresel ısınmanın dayattığı değişimler, ünlü fizikçi S HAWKING’in endişelerini arttırmış ve dünyadan ümidini kesmiş olmalı ki , insanlığı uzayda koloniler kurmaya çağırmıştır Bu günün kazanımları uğruna yarının kayıplarını düşünmeyen ülkeler , gelecek kuşaklara nasıl hesap vereceklerini düşünmek gerekir
Küresel ısınmaya neden olan sera gazlarını üreten ülkeler ürettikleri ölçüde değişimin sonuçlarından etkilenselerdi sorunun çözümü farklı gelişebilirdi Ne yazık ki doğal yapı tüm yeryüzünü bundan etkilenmesine yol açıyor Küresel ısınmada en çok rol oynayan ülkeler ve büyük şirketlerin , menfaatleri uğruna konuyu gizleyebilmek için , bilim adamlarına rüşvet gibi uygunsuz teklifler sunması tepkinin kaynağını oluşturabilir
Bazı ülkeler sorumluluk göstererek veya gelecekte enerji kaynağı sıkıntısına düşme telaşından , tükenebilir fosil kaynakları yerine yenilenebilir kaynaklara yönelmişlerdir Bu yönelişler takdir edilse de gelişmeler karşısında son derece yetersiz kalmaktadır Küresel ısınma üzerindeki payı % 35 olan Almanya son yıllarda aldığı bazı önlemler ile sera gazı salınımını % 17oranında azaltmıştır Almanya bunu yaparken yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiştir Böylece ekonomik büyümesinde de bir aksama yaşanmamıştır
Kanada olayın ciddiyetini devlet bazında hissetmiş olmalı ki , çevre bakanını konuya karşı yetersiz kaldığından görevden almıştır Avustralya da yapılan bir ankette; en çok korktuğunuz şey nedir diye sorulduğunda nüfusun üçte ikisi küresel ısınma olarak cevaplamıştır Terörizm gibi konular daha alt sıralarda yer almıştır Bu da Avustralya toplumunun hassasiyetini ortaya koymaktadır Ülkemizde ise bu hassasiyet , oluşturulan kamuoyu ile yeni yeni belirlemektedir

5Bölüm

Küresel ısınma sonucu tüm yeryüzü olumlu veya olumsuz etkilenirken , ülkemizi bunların dışında düşünmek mümkün değildir Ülkemiz de yeryüzünde yaşanacak her değişimden payını mutlaka alacaktır Hızla gelişmekte olan ülkemizde çevre , su , atmosfer kirliliği oranı dünya standartlarının çok üzerinde olduğu belgelenmiştir Türkiye yılda yaklaşık 350 milyon ton sera gazı atmosfere yaymaktadır Ülkemizin dünya genelinde atmosferi kirletme oranı % 13 kadardır Türkiye ; Yüzölçümü ile dünyanın 24 büyük ülkesi , nüfusu ile 19 sırada yer alırken küresel ısınmadaki etkisi ile 13 sırada bulunmaktadır Sanayileşme ve kentleşme oranındaki yükseliş yakın doğamızı ciddi oranda etkilemektedir Küresel ısınmanın da ilk belirtileri her geçen gün ülkemizde görünmeye başlanmıştır Türkiye’yi bu süreçte bekleyen başlıca değişimleri şöylece sıralayabiliriz





Küresel ısınma sonucu tüm yeryüzü olumlu veya olumsuz etkilenirken , ülkemizi bunların dışında düşünmek mümkün değildir Ülkemiz de yeryüzünde yaşanacak her değişimden payını mutlaka alacaktır Hızla gelişmekte olan ülkemizde çevre , su , atmosfer kirliliği oranı dünya standartlarının çok üzerinde olduğu belgelenmiştir Türkiye yılda yaklaşık 350 milyon ton sera gazı atmosfere yaymaktadır Ülkemizin dünya genelinde atmosferi kirletme oranı % 13 kadardır Türkiye ; Yüzölçümü ile dünyanın 24 büyük ülkesi , nüfusu ile 19 sırada yer alırken küresel ısınmadaki etkisi ile 13 sırada bulunmaktadır Sanayileşme ve kentleşme oranındaki yükseliş yakın doğamızı ciddi oranda etkilemektedir Küresel ısınmanın da ilk belirtileri her geçen gün ülkemizde görünmeye başlanmıştır Türkiye’yi bu süreçte bekleyen başlıca değişimleri şöylece sıralayabiliriz
• Ülkemizde tüm Dünya ile birlikte asgari sıcaklıklar 2 C artacak…Son 70 yılda 70 istasyonda kaydedilen sıcaklık verilerine göre ülkemizin yıllık ortalama sıcaklıkları artış göstermektedir Özellikle Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sıcaklık ortalamaları her 10 yılda 007-034 derece artmaktadır Dünya Yaban Hayatını Koruma Fonu (WWF) raporuna göre Akdeniz havzasında bulunan Türkiye’de 40 dereceye yakın sıcaklıklar mevsim normali kabul edilecek
• Akdeniz’de tarım alanları yok olacak , kuraklık , orman yangınları ve yağmur dengesinin bozulmasına yol açacak Bütün dünyada küresel ısınma yaşanırken , dünyanın bazı yerlerinde yağış oranları azalacak bazı yerlerde ise artacaktır Maalesef Anadolu da hem sıcaklık değerleri yükselecek hem de yağış oranları genel olarak azalacaktır
• Tarımsal arazilerin % 40 kurak iklim bölgesinde kalarak tarımsal verimlilik düşecek tarımsal çeşitlilik azalacaktırSanayileşme ile birlikte bir tarım ülkesi olan ülkemiz , önemli tarım alanlarını kaybederek ,tarımsal ürün sıkıntısına girebilirKuraklığın en çok hissedileceği Orta Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki tahıl ve baklagiller üretiminde ciddi sıkıntılar yaşanacaktır Tahıl zengini olan ülkemiz tahıla muhtaç hale gelebilir Ülkemiz tarımsal kuraklığa karşı tatlı su potansiyelini tasarruflu kullanmak zorundadır Bunun için damlama ve yağmurlama usulü sulama alanları yaygınlaştırılmalı , tarımsal alanlarda nem oranını artırmak için rüzgar perdesi gibi önlemler almalıdır Ülkemizde süregelen tarım politikalarında ( özellikle destekleme – denetleme ve teşvik alanlarında ) köklü değişimlere gidilmelidir
• Nehirlerimizdeki su oranı azalacak Barajlardaki su seviyesi düşecek ( ocak 2006 döneminde barajlarımızdaki doluluk oranı % 43’lerde iken , bu oran ocak 2007 yılında % 25’lerde kalmıştır ) Hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacak Ülkemiz ciddi bir su sorunu ile karşılaşacak Dünya kriterlerine göre kişi başına düşen su oranı 1000 metre küpten az olan ülkeler su yoksulu sayılırken , kişi başına 2000 metre küpten daha fazla suya sahip ülkeler suyu yeterli ülke olarak kabul edilmektedir Ülkemizde teknik ve ekonomik anlamda tüketilebilecek yer altı ve yer üstü su miktarı 110 milyar metreküp kadardır Kişi başına 1692 metreküp su düştüğü belirlenmiştir 2025’yıllarında nüfusu 80 milyona ulaşacağı zannedilen ülkemizde bu oran kişi başına 1300 metre küp suya düşecektir Bu da ülkemizin zannedildiği gibi su zengini bir ülke olmadığını gösterir Ülkemiz yer altı sularının yaklaşık % 40’nı barındıran Konya Havzası , yağışların yetersizliği yanında ,sulama amaçlı açılan 10 binlerce kuyu taban suyu seviyesini her yıl yaklaşık bir metre düşürmektedir Bunun sonucunda da Konya havzasındaki taban suyu seviyesinin Tuz gölü taban seviyesinin altına düşme tehlikesi gündeme gelmiştir, yer altı su döngüsünün Tuz gölünden Konya havzasına dönüşmesi , bölgenin hızla çoraklaşmasına ve verimsizleşmesine neden olacaktırBöylece Tuz gölü ile birlikte Van Gölü, Sultansazlığı, Hotamış ,Bafa ve Manyas gibi birçok gölün sularındaki ciddi azalmalar geleceğe dönük tatlı su sıkıntısının ilk emareleridir Türkiye haritalarında görülen mavi renkli bir çok göl alanı ortadan kalkmıştır ( Tuz gölün bir bölümü , sultansazlığın tümü gibi )

• Yüksek basınç kuşağının kuzeye kayması ile ülkemizde tropikal iklime benzer bir iklim oluşacak Ülkemizin önemli bir alanı çölleşecek Düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar , seller heyelanlar ve hortumlar sıkça oluşacak Bu yıl özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde ki yağışlar sellere neden olmuştur Sonuçta bir çok can kaybı ile birlikte önemli maddi zararlar ortaya çıkmıştır
• Isınma ile birlikte denizlerimizdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek balıkların göç yolları bozulacaktır Son yıllarda ülkemizin Akdeniz kıyılarında sıcak Hint okyanusunda yaşayan balık türlerinin görülmesi , Akdeniz’de yaşayan balık türlerinin Kuzey Ege, Marmara ve Karadeniz’de yaşam ortamı bulması küresel ısınmanın denizler üzerindeki etkisine somut bir kanıttır
• Kış mevsimi ortadan kalkacak, kar yağışları azalacak İklim değişiklikleri göçlere neden olacak Ülkemizde yaşayanlar kuzey bölgelere yerleşmeye çalışacaklar Son yıllarda ülkemizde kış mevsiminde uzun süreli yaşanan kuraklık hepimizi endişelendirmektedir
• Ülkemizde, deniz seviyesinin yüz yıl içerisinde yaklaşık 1 metre yükselmesi beklenmektedir Deniz yükselmesinden kıyılar etkilenecek , kıyı çizgisindeki yerleşmeler sular altında kalırken , delta alanlarındaki tarım alanları plajlar ve limanlar kullanılamaz hale gelecektir
• Türkiye’nin gelişen turizmi olumsuz etkilenecek…Yaz yerine bahar turizmi yapılacak Güney bölgeleri , turizmi kuzeye kaptıracak , Akdeniz yerine Karadeniz öne çıkacaktır Samsun ,Trabzon , Sinop ve Kastamonu kıyıları ülkemizin önemli deniz turizm alanlarına dönüşecektir
Ülkemizde ki yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı durumunda , ülkemizin en büyük ithalat kalemini oluşturan petrol – doğalgaz ve kömür alımlarında önemli azalmalar yaşanacaktır Bu ülkemizin dışarıya olan bağımlılığını da azaltır Ülkemizin coğrafi konumu nedeni ile sahip olduğu güneş enerjisi , rüzgar ,jeotermal ve dalga enerji kaynaklarını kullanır hale getirmelidir Bunun içinde ülkemizin büyük maddi yatırımlar yapması gerekecektir Ülkemizin coğrafi konum ve iklim özelliklerine bağlı olarak güneşli gün sayısının fazla , güneş etkisinin yüksek olmasına karşılık güneşten yüksek düzeyde enerji elde etmek pahalıyla mal olacaktır Ülkemizde 500 megavatlık bir kömür santralinden ürettiği elektriği , güneşten sağlamak için 80 kilometrekarelik düz bir alana ihtiyaç duyulacaktır Ülkemiz rüzgar enerjisi yönünden de azımsanmayacak bir potansiyele sahiptir Ülkemizin belirlenen rüzgarlı alanlarında kurulacak rüzgar enerji santrallerinden günümüzde üretilen enerjinin iki katı enerji elde edilebilir Bir rüzgar enerji türbininden 20 bin kişinin enerji ihtiyacı karşılanabilmektedir Ülkemiz fay hatlarının yoğun olduğu bir deprem ülkesidir Bunun sonucunda da her coğrafi bölgemizde jeotermal enerji kaynakları bulunmaktadır Bu güne kadar sadece Denizli Sarayköy de bir jeotermal elektrik santralinin kurulmuş olması büyük bir eksikliktir İstanbul – Çanakkale boğazları ile Marmara denizinde Karadeniz ile Akdeniz sularının üstten ve alttan ters yönlü akışlarından yararlanmak mümkündür Bu alanlara kurulacak büyük tribünler sayesinde yoğun bir elektrik enerjisi elde edilebilir Ülkemizin artan enerji ihtiyacına karşılık , bu alanlarda çeşitli hedef programları belirlemelidir Türkiye’nin yıllık enerji üretimi şu anda 165 milyar megavat / saat’ir Artan ihtiyaca binaen on yıl içinde enerji üretimimizi iki katına çıkartmamız gerekmektedir Bu yatırım için ise 100 milyar YTL’ik bir ödeneğe ihtiyaç duyulacaktır Unutulmamalıdır ki yakın gelecekte enerji kaynaklarında yaşanan , sıkıntılar enerji ihtiyacını dışardan karşılama olasılığını da kaldıracaktır Böyle bir durumda her ülke mutlak anlamda kendi enerjisini üretmek zorunda kalacaktır
Ülkemizde ; mevsim sıcaklıklarında meydana gelen düzensizlik , kış aylarında uzun süreli kurak dönemlerin yaşanması , kar yağışı oranlarında yaşanan düşüşler , yağış rejiminde başlayan değişimler, akarsu ile kaynak su seviyelerindeki azalmalar, sıcak iklim bölgelerindeki kuş türlerinin ülkemizde de görülmeye başlanması , orman ağaçlarının yetişme dönemlerinin uzaması, sıkça yaşanan orman yangınları vs ülkemizdeki iklim değişiminin ilk emareleridir
Ülkemizin bu sorunun üzerine sağlıklı bir şekilde gidebilmesi için Kanada , Japonya misali kuraklık üzerine araştırma yapan bilimsel bir merkez oluşturmalıdır
Küresel ısınma ile ilgili ilk teori 19 yüzyılın sonlarında İsveçli kimyager Svante ARRHENİUS tarafından dile getirilmiştir1970 li yılların başlarında bilimsel veriler ışığında bazı gazların sera etkisi yaratabileceği konusunda bilim çevreleri, fikir birliği aşamasına geldiler İlk ciddi oluşum , Dünya Meteoroloji Örgütü öncülüğünde , Dünya İklim Konferansının Cenevre’de toplanmasıdır Konferansın sonunda hükümetlere insanın sebep olduğu iklim değişiminin olumsuz etkilerinin önlenmesi için çağrıda bulunuldu 1988 ‘de NASA’ya bağlı olarak çalışan iklim uzmanı James HANSEN , katıldığı bir toplantıda sera gazlarının etki ve sonuçlarını gözler önüne serdi Hansen’in açıklamalarının yarattığı yankılar, BM Hükümetler Arası İklim Değişimi Panelinin ( IPCC )1990 yılında gerçekleşmesine zemin hazırladı Dünya’nın farklı ülkelerinden yaklaşık 2000 bilim adamının katıldığı IPCC; küresel ısınmaya insanın yaptığı etkinin henüz ispatlanmadığını bildiren bir rapor yayınladı1992 ‘de Brezilya’nın Rio de Jenerio kentinde UNCED ( Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı ) toplandı 160’ tan fazla ülkenin katılımı ile İklim Değişimi Konvansiyonu imzalandı 1995’in sonlarında 2000 bilim adamının verilerine dayanarak IPCC ikinci raporunu yayınladı ve iklim değişiminin doğal nedenlerden dolayı değil; insan etkilerinden kaynaklandığını bildirdi1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde düzenlenen konferansa katılan ülkeler , sera etkisi yaratan gazların emisyonunu engelleyecek veya azaltacak koşulların altına imza attılar Kyoto Protokolüne göre 1990 yılında yayılan gaz oranının , 2008-2012 yılları arasında % 52 oranında azaltılması hedeflenmiştir Görülen tehlikenin boyutları yanında belirlenen bu hedef son derece yetersiz kalmaktadırYeryüzünde günümüzde yaşanan küresel ısınma nedenli değişimler ve sıkıntılar 1960’lı yıllarda atmosfere yayılan sera gazlarından kaynaklanmaktadır Günümüzde atmosfere yayılan gazların etkileri ise 10-15 yıl sonra ortaya çıkacaktır 1960’lı yıllarda atmosfere yayılan gazlar ile günümüzde atmosfere yayılan gazların oranı kıyaslandığında önümüzdeki yıllarda dünyayı telafisi imkansız sonuçların beklediği ortadadır Dünyadaki sera gazı emisyonunun derhal 1950’li yılardaki oranına çekilmesi gerekmektedir Günümüzde bu oran bazı ülkeler için ciddi rakamlara ulaşmıştır Örneğin , ABD’nin yılda ortalama sera gazı emisyon miktarı yaklaşık 7 milyar ton kadardır Dünya nüfusunun % 4 ‘ünü oluşturan ABD’nin küresel ısınmadaki rolü % 24’lerde seyrederken , bu ülkenin Kyoto Protokolüne imza atmamış olması düşündürücüdür Zaten 1997’ de imzalanan protokol 2005’te ancak yürürlüğe girebilmiştir Protokolün yürürlüğe girebilmesi için onaylayan ülkelerin 1990’daki emisyonlarının Dünyadaki toplam emisyonun % 55 ‘ini bulması gerekiyordu Bu oran, 8 yıl sonra Rusya’nın protokolü onaylaması ile gerçekleşti Bu protokole imza atan kimi gelişmiş ülkeler farklı taktiklere başvurmaya başladılarRusya’nın ülkemizin Karadeniz kıyılarında özellikle Zonguldak yöresinde rafineri yapma isteği , gelişmiş ülkelerin geri kalmış ülkelere sera gazı emisyonu yüksek teknolojilerini satmak istemeleri gibi Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler son derece pahalı yatırımlar gerektirmektedir ABD KYOTO protokolüne imza attığı taktirde , yaratmış olduğu sera gazı emisyonunu azaltmak için ortalama bir trilyon dolar harcaması gerektiğini belirtmiştir ABD yetkilileri açık bir şekilde böyle bir harcama yapamayacaklarını söylemişlerdir

Protokole göre:
* Atmosfere salınan sera gazı miktarı % 5 ‘e çekilecek


* Sanayiden , motorlu taşıtlardan ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek
* Daha az enerji ile ısınma , daha az enerji tüketen araçlar ile uzun yol alma , daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini sanayi alanlarına yerleştirme, ulaşımda , çöp depolamada “çevrecilik”i temel ilke olarak alma
* Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına ön plana çıkartılacak Fosil yakıtlar yerine alternatif enerji kaynakları kullanılacak
* Çimento, demir- çelik , kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek
* Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler , teknolojiler devreye sokulacak
* Güneş enerjisinin önü açılacak Nükleer enerjide karbon oranı sıfır olduğu için Dünya’da bu enerji ön plana çıkarılacak Nükleer enerji tesisleri atmosfere karbon yaymasa da ; Nükleer santrallerdeki radyasyon tehlikesi , reaktör güvenliği , nükleer atıkların yok edilmesi gibi çevre sorunlarını unutmamak gerekir Bu sorunlar oldu olalı uluslar arası kamu oyunda büyük tartışmalara ve tedirginliklere yol açmıştır1986 yılında ki Çernobil faciası bu tartışma ve tedirginlikleri haklı çıkartmıştır Bu gün dünyada 30 kadar ülke de yaklaşık 450 tane nükleer santral bulunmaktadır Bu santrallerin 110 tanesi ABD’de 58’i Fransa’da 14’ü İngiltere’de bulunmaktadır Kaldı ki Nükleer santrallerin hammaddesini oluşturan uranyum mevcut rektörler de kullanımı ile 65 yıl içinde tükeneceği tespit edilmiştir
* Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak vs
95 ülkeden , 360 bilim adamı tarafından hazırlanan“ Milenyum Ekosistem Değerlendirmesi ” adlı raporda Dünya’da yaşamın devamı için gereken doğal kaynakların 2/3 ‘nün insanlar tarafından tüketilmekte olduğu belirtilmiştir Ayrıca, insan türünün hem kendisi hem de yeryüzündeki diğer 10 milyon canlı türü için tehlike oluşturduğu vurgulanmıştır Doğal değişimin yanı sıra , sanayileşme ve kentleşmeye bağlı suların kirlenmesi , teknolojik gelişmelerin de etkisi ile son 100 yıl içinde balık türlerinin büyük bir çoğunluğu yok oldu Ocak 2007 yılında Paris’te yapılan Küresel Isınma ile ilgili son uluslar arası çalışma raporu ; dünyamızın geri dönülmez bir sürece girdiğini duyurmuştur Artık dünyamız hastalanmıştır Bu hatalığın olumsuz sonuçlarından en az etkilenmek , gelişen olumsuz koşulları geciktirmek için dünya genelinde önlemlerin alınması gerektiği belirtmiştir Bu önlemler sadece devletler bazında değil bireyler bazında da alınması gerektiğini ortaya çıkartmıştır

İnsanlık doğaya verdiği bu büyük tahribattan vazgeçmelidirBunun için de sanayi ve teknolojiden vazgeçmeden , teknolojiyi doğaya da yararlı hale getirmelidirBelki de teknoloji kullanılarak orman alanları genişletilerek atmosferdeki su döngüsü korunmaya çalışılabilir Özellikle termik karakterli değişen yerel ve sürekli basınç alanları korunmalıdırOzon tabakasındaki seyrelmeye müdahale edilerek doğa ve canlı hayatı kısa sürede bu tehditten kurtarılmalıdır Dünya’yı bekleyen şiddetli depremlere karşı üst düzey önlemler alınmalıdır İnsanlar depremlere karşı bilinçlendirilmeli ve depremleri önceden tespit eden cihazlara ulaşılmalıdırOluşması beklenen süper volkan patlamalarına karşı geniş boyutlu teknolojik müdahaleler hazır hale getirilmelidir vs
Tüm insanlığı ve doğayı tehdit eden yüksek teknolojiye dayalı silahların tüm ülkelerde geliştirilmesi ve bulundurulması yasaklanmalıdırAtom ve hidrojen bombasının , nükleer silahların, biyolojik silahların ulaştığı çap, kullanımı durumunda telafisi imkansız durumlar ortaya çıkmasına neden olacaktır Bu alanda harcanan ekonomik boyut astronomik rakamlara ulaşmış durumdadır Bu gün dünya gayri milli hasılasının % 1’i küresel ısınmaya karşı kullanılsa gidişatın durdurulması söz konusudur Buna karşılık bundan sonra her yıl küresel ısınmanın verdiği zararla dünya ekonomisi % 5-6 oranında kayıp verecektir 50-60 yıl sonra ise tüm dünya ekonomisi sorunu düzeltmeye yetmeyecektir
Artan nüfusa rağmen sınırlı olan yaşam alanları , kutup bölgelerine , çöllere hatta deniz altlarına doğru kaydırılmalıdır Bu alanlar zaman içerisinde yaşam alanlarına dönüştürülmelidirYerleşim alanları ile sanayi alanları kurulurken; Tarım alanları da mutlaka düşünülmelidirÜlkemizdeki ulaşımın % 91’nin karayollarında yapılması , her geçen yıl karayollarının gelişimi ve genişlemesi tararım alanlarının daralmasına yol açmaktadır Özellikle birinci sınıf tarım alanlarında , yerleşme yerleri , sanayi alanları ile yol yapımları ülkemizin konu ile ilgili bilinç seviyesini gösterir
Bütün araştırma verileri , küresel ısınmanın en fazla orta kuşak – Akdeniz havzasında etkili olacağıdır Gelişmiş ülkelerin nerdeyse tamamının orta kuşakta bulunması , salınan sera gazlarının bu kuşaktaki sıcaklık oranlarını artırması , artan ısının ekvator ile kutup kuşağına dağılamaması bu alanı hızlı bir şekilde kuraklığın pençesine düşürecektir Bu nedenle Türkiye de bundan en fazla etkilenecek ülkelerden biri olacaktır
Ülkemiz farklı iklim çeşitliliği,yer şekilleri ve ender rastlanan coğrafyası ile bu felaketlerin yıkımına terk edilmemelidir Ülkemiz bunu engellemeye çalışırken , uluslar arası çalışma organizasyonların da aktif görevlerde bulunmalıdır Türkiye ; Kuraklaşmaya , çölleşmeye ve erozyona karşı ciddi bilimsel projeler üretmeli ve bunları geniş çaplı bir biçimde uygulamaya sokmalıdırÜlkemizin zengin doğal kaynaklarına ve artan nüfusuna rağmen doğayı bekleyen olumsuzluklara karşı ilgisiz ve yetersiz kalınmamalıdır Yapılması gerekenler hükümet politikası değil; devlet politikası haline dönüştürülmelidir
Jeolojik zamanlar incelendiğinde değişen ve gerçekleşen doğal olaylar birçok canlı türünün yok olmasına neden olmuştur Ne kadar istemesek de doğal değişim süreci işleyecektir Bu sürecin bir kesitinde günümüz canlılarından birçoğunun yok olacağı –ne yazık ki-acı bir gerçektir İnsan türünün bunlardan biri olmayacağı düşünülemez Malum olduğu üzere, insanlık kendi sonunu getirecek süreci düşündürücü bir şekilde hızlandırmıştır İnsanoğlunun doğaya yaptığı olumsuz her müdahalenin , doğa tarafından karşılıksız bırakılmadığının bilimsel bir gerçek olduğu kesinlikle unutulmamalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.