A'dan Z'ye Deyimler |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
A'dan Z'ye DeyimlerDeyimler A'DAN Z'YE A Aba altından sopa göstermek: Üstü kapalı sözlerle korkutmak,gözdağı vermek,tehdit etmek Abayı yakmak: Aşık olmak,sevdalanmak,birisine gönül vermek Abdala malum olmak: Bir olayın ya da işin olabileceğini önceden sezinlemek,tahmin etmek Abdestsiz yere basmamak: Dine ve dinin buyruklarına inceden inceye bağlı olmak Abesle uğraşmak/iştigal etmek: Boş,saçma bir işle uğraşmak,zamanı boşa geçirmek Abuk sabuk: Saçma sapan ipe sapa gelmez,akla mantığa aykırı,anlamsız yersiz söz,hareket Abur cubur: Vücuda yararlı olup olmadığını düşünmeden,rasgele yenilen yiyecekler Saçma sapan,olur olmaz,karmakarışık şeyler Acayibine/tuhafına gitmek/acayip bulmak: Bir durumu,nesneyi,bir şeyi yadırgamak,normal görmemek,uygunsuz bulmak Aceleye boğmak: Bir şeyi çabucak bitirmeye uğraşmak,doğruluğunu veya yanlışlığını görmemek,tam yapmamak Aceleye gelmek: Çabuk yapıldığı için gereken özenin gösterilmemiş olması Aceleye getirmek: Bir işi çabucak yaparak karşısındakini aldatmak Acemi çaylak: Deneyimsiz,beceriksiz,toy kimse Acı söz söylemek: İncitici biçimde konuşmak,kalp kırmak Acı duymak/çekmek: Üzülmek,kederlenmek Acı çığlık/feryat: Yüksek sesle,üzüntülü bir şekilde bağırmak,haykırmak Acı görmüş: Çok kötü günler geçirmiş,birçok felaketle karşılaşmış Acısı içine/yüreğine çökmek/işlemek/yüreğini delmek: Bir olayın ya da bir şeyin acısını,üzüntüsünü çok aşırı derecede duyup hissetmek Acısını bağrına basmak: Acıyı,üzüntüyü kabullenip,katlanmak Acısını çıkarmak: 1)Öç almak 2)Uğradığı zararı,sonradan yaptığı bir işle kapatmak Acısını unutturmak: Avutmak,teselli etmek,üzüntüsünü gidermek Aciz kalmak: Bir olay karşısında çaresiz olmak,bir şey yapamamak Aç açık: Evsiz barksız,sığınacak bir yeri olmayan,yoksul Aç gözlü: Kanaat etmeyen,azla yetinmeyen Aç susuz kalmak: Yiyecek içecek bulamayacak kadar yoksul olmak Açığa alınmak: İşine,görevine son verip çıkarmak Açığa vurmak/vermek: Gizli kalanı,sırrı meydana çıkarmak,açıklamak Açığını bulmak: Bir kimsenin yaptığı işteki hilesini,kusurunu,eksiğini yakalamak,ortaya çıkarmak Açığını kapatmak/örtmek: Birisinin yaptığı hile,kusur,eksiklik veya düzenbazlığı ortadan kaldırmak,düzeltmek Açık alınla: Şerefli tertemiz,dürüst,utanılacak bir durum bulunmayan,suçsuz olarak,onurla,kıvançla,başarılı olarak Açık gözlülük: Kurnazlık,başkasını düşünmeme,uyanıklık yapmak Açık kapı bırakmak: Bir konuda son sözü söylememek,ilişkiyi tamamen kesmemek,karşı tarafa şans tanımak,ılımlı davranmak Açık konuşmak: Gerçekleri çekinmeden,dürüstçe söylemek,hiçbir şey saklamadan olduğu gibi anlatmak Açık olmak/Açık sözlü olmak: Hiçbir şey gizlemeden dobra dobra konuşmak,içten,samimi davranmak Açık kapı bırakmamak: İşini tam yaparak eleştiriye fırsat vermemek Bir konuda her türlü tedbiri alarak son sözü söylemek,karşı tarafa şans tanımamak Açık vermek: 1)Hesabı tutturamamak,gelirle gider arasında denge sağlayamayıp zarar etmek2)Bir konuda başkalarının eleştirisine sebep olacak yanlış sözler söylemek,karşısındakilerin faydalanabileceği hatalar yapmak,tedbirsiz olmak Açık yürekli/kalpli: Düşündüklerini olduğu gibi gizlemeden,hiç kimseden korkmadan,çekinmeden söyleyen,özü sözü,içi dışı bir,temiz kişi Açıkta bırakmak/Açığa almak: İş ya da görev vermemek,evsiz barksız bırakmak Açıkta kalmak: İş ya da görev bulamamak,evsiz barksız kalmak Açlığı beynine/başına vurmak: Çok acıkmak,açlığından mantıklı düşünememek,sersem duruma düşmek Açlıktan nefesi kokmak: Yiyecek birşey bulamamak,çok yoksul olmak Açtı ağzını yumdu gözünü: Ağzına ne gelirse söyledi,sövüp saydı,kızarak çok ağır sözler söyledi Adamını bulmak: En kötüsünü,en işe yaramayanı bulmak Ya da işi çok iyi bilen birisini bulmak Ad bırakmak: Sağlığında yapmış olduğu faydalı işlerden dolayı,öldükten sonra da anılmak Adak adamak: Bir dileğin yerine gelmesi için çeşitli vaatlerde bulunmak Adam/insan sarrafı olmak: İnsanların,iyi ya da kötü olduğunu seçebilmek,insanları iyi tanımak Adam etmek: 1)Bir kişiyi yetiştirip topluma yararlı hale getirmek,terbiye etmek2)Bir şeyi düzeltip,onararak işe yarar duruma getirmek Adam içine çıkamamak: İşlediği bir suç ya da hatasından dolayı insanlar arasına çıkmaktan utanmak Adam olmaya yüz tutmak: İyi bir insan olmaya başlamak,adam sırasına girmek/karışmak Adam olmak: Yetişip topluma yararlı duruma gelmek Adam akıllı: İyice düşünerek,taşınarak,tam kıvamında olarak Adet yerini bulsun: İstemeyerek,gösteriş olarak yapılmış şey,alışılagelmiş şey Adı dillere destan olmak: Ün kazanmak,çok iyi tanınmak,herkesçe konuşulmak Adı çıkmak: Kötü olarak bilinip,belli bir nitelikle tanınır olmak Afal afal bakmak: Şaşırmış olarak bakmak,şaşırmak Ağaç olmak: Uzun süre ayakta durmak,birisinin buluşmaya gecikmesi ya da gelmemesi yüzünden bekleyip durmak Ağdalı dil/söz: İçindeki yabancı kelimelerin çokluğundan anlaşılması güç olan konuşma Ağır almak: Ciddiye almamak,savsaklamak,çabuk yapmamak,ihmalkar davranmak B Baba adam: Hoşgörülü ve olgun davranan,yardımsever insan Bağrına basmak: Sevgiyle okşamak,şefkatle ve merhametle birine yardım etmek Bağrını delmek: Üzüntü içinde olmak ve çok dertlenip kederlenmek Bağrı yanık: Çok çile ve kahır çekmiş,sevdalı Bahtı kara: Şansı kötü olan Baltayı taşa vurmak: 1)Yanlışlıkla ve istemeyerek birine karşı kötü söz söylemek,kırıcı olmak,hatalı davranmak2)Kendi hatasını,eksiğini yanlışlıkla ortaya çıkarmak Bam teline basmak: Birisine hoşlanmadığı şeyleri hatırlatmak veya unutmaya yüz tutmuş dertlerini deşelemek Bana mısın dememek: İşinin,durumunun değişip kötüye gitmesine,bozulmasına aldırış etmemek,veya bu kötü gidişten etkilenmemek Barut fıçısı: Kızgın ve öfkeli olmak,sinirli davranmak C Cana can katmak: Yaşam sevincini,mutluluğunu arttırmak Cana minnet bilmek: Varolanları ve bulunduğu durumu çok istediği,beklediği şeylerden saymak,bunlara şükretmek Cana yakın: Kendini sevdiren,sevimli,sokulgan Can evinden vurmak: Öldürecek biçimde vurmak,insanın en duyarlı olduğu yana saldırmak Canı çekmek: Elinde olmadan bir şeye istek duymak Canı gitmek: Beğendiği,çok sevdiği bir şeye zarar gelecek diye kaygılanmak,çok üzülmek Canına okumak: 1)İyi bir şeyi kötü duruma getirmek2)Bir kimseyi büyük bir yıkıma uğratmak Canına tak etmek: Bıkmak,usanmak,dayanamamak Canından bezmek: Sıkıntı ve eziyet yüzünden yaşamdan soğumak,hayattan usab-nmak,bıkmak Canını dişine takmak: Büyük dertleri,tehlikeleri göze almakBir işi başarmak için var gücüyle,büyük gayretle çalışmak Canını sokakta bulmamak: Sağlığının değerini bilerek olur olmaz şeyler için vücudunu yıpratmamak Canını yakmak: Birine acı verecek davranışta bulunmakBirine zarar vermek Canı yanmak: Vücudun herhangi bir yeri kendine acı vermek,çok üzülmek,zarar etmek,kaybı olmak Can kulağıyla dinlemek: Özenle birşeyler öğrenmek amacı ve isteği ile dinlemek Canla başla: Olanca gücü ile,her türlü özveriye katlanarak Can pazarı: Herkesin canını kurtarma derdine düştüğü ölüm-kalım yeri D Dağdan gelip bağdakini kovmak: Bir yere yeni gelenlerin, o yerde öteden beri yerleşmiş olanların yerini,işini alması Dağlar dayanmaz(bu acıya): Çok büyük ve derin,dayanılmaz bir dert,sıkıntıyla karşılaşmak Dağları devirmek: Çok zor,ağır işleri başarmak Dal budak salmak: Herhangi bir sorunun genişlemesi ve artması,akraba ve dost sayısının artması Dalga geçmek: Dinler ve yapar görünmek,alay edip küçümsemek Dallanıp budaklanmak: Bir işin genişleyip büyüyerek karmaşık bir durum alması Damarına basmak: Birisinin kızmasına neden olacak bir davranışta bulunmak Damarı tutmak: Birdenbire sert ve huysuz hali görülmek Damdan düşer gibi: Birdenbire ve yersiz,söylenen söz,davranış Dam üstünde saksağan vur beline kazmayman(kazmayı): Tutarsız saçma sapan şeyler için söylenir Dananın kuyruğu kopmak: Daha önceden zaman zaman süregelen anlaşmazlık sonucu büyük bir olayın çıkması Bir işte sonuca ulaşmak,bir işi bitirmek Danışıklı döğüş: Aralarında anlaşmış oldukları halde bunu belli etmeden çevreden yardım ve destek almak Dar boğaz: Özellikle ekonomik ve siyasal sorunlarda karşılaşılan sıkıntılar ve zorluklar Darad kalmak: Para sıkıntısı çekmek,imkanlarının kısıtlı olması Defteri kapamak: Üzerinde çalıştığı bir işin olabileceğinden umudunu keserek o işle ilgilenmeyi bırakmak Demir atmak: Bir yerde sürekli kalmak Devede kulak: Büyük bir işin yanında çok küçük bir parça Deveye hendek atlatmak: Birine üstesinden gelemeyeceği bir görev vermek Diken üstünde olmak: Sürekli tedirginlik içinde bulunmak Dikiş tutturamamak: Bir görevde sürekli kalmayı başaramamak E Eceline susamak: Ölümüne ya da öldürülmesine neden olabilecek davranışlarını ısrarla sürdürmek Ecel teri dökmek: Tehlikenin verdiği korku ile büyük bir bunalım geçirmek Eciş bücüş: Her yanı eğri büğrü,biçimsiz durumda Ekmeğine yağ sürmek: Bilmeden birinin yararına iş yapmak Ekmeğini taştan çıkarmak: Geçimini sağlamak için,en güç işlerde bile çalışıp,para kazanmak Ekmek kapısı: Ekmek parası kazanılan,geçim sağlanan yer,iş El altından(gizli gizli): Kimseye duyurmadan,haber vermeden gizli olarak El atmak: Birisinin işine karışmak,el koymak El ayak çekilmek: Ortada kimsenin kalmaması,özellikle gece herkesin evine çekilmesi El bebek gül bebek: Çok nazlı büyütülen ve özen gösterilen El çekmek: Sürdürmekte olduğu bir işten vazgeçmek,bırakmak Elden ayaktan düşmek: Hastalık,ileri yaşlılık nedeniyle yürüyemez,iş yapamaz durumda olmak Elden çıkarmak: Satmak Elden düşme: Kullanılmış Elden ele dolaşmak: Değer verildiği için bir çok kimse tarafından kullanılmak Elden geçirmek: Düzeltmek,onarmak Ele almak: Eleştirilerde bulunmak,bir konuyu çözüme kavuşturacak şekilde konuşup,tartışmak El ele vermek: Yardımlaşmak Eli açık: Cömert,esirgemeyen Eli ağır: İşini ağırdan alan,yavaş hareket eden Eli altında olmak: İstediği anda yararlanabileceği yerde olmak F Faka basmak: Birinin tuzağına düşmek,aldatılmak Felekten bir gün çalmak: Gönlünce eğlenmek,gününü neşe içinde geçirmek Felsefe yapmak: Olayların neden ve sonuçları üzerine kendine göre fikirleri abartılı bir biçimde söylemek Fikir yürütmek: Bir şeyin ne olduğu,ya da nasıl olması gerektiği üzerinde düşüncelerini söylemek Fol yok yumurta yok: Hiçbir belirti olmadığı halde varmış gibi davranıp,buna göre hareket etmek Foyası meydana (ipliği pazara)çıkmak: Birinin kötülüğü ya da kötü niyeti,bir olay nedeniyle ya da zamanla kendiliğinden anlaşılmak Fütur getirmemek: Umutsuzluğa kapılmamak,yılgınlık göstermemek,gayreti devam ettirmek G Gam yememek: Kaygısız,tasasız olmak,üzülmemek Gazel okumak: Aldatıcı,oyalayıcı boş sözler söylemek Geceyi gündüzüne katmak: Ara vermeden sürekli çalışmak Geçim kapısı: Geçimi sağlayacak paranın kazanıldığı yer Gel zaman git zaman: Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Gemisini yürütmek: İşini ustaca,engelleri ortadan kaldırmasını bilerek yürütmek Gık dememek: Bir baskı ve uyarı karşısında ses çıkarmamak Gına gelmek: Bıkmak,usanmak Gırgıra almak: Şaka ile karışık alay etmek Göbeği çatlamak: Çok uğraşmak,zorlukları başarabilmek için çok çaba harcamak,aşırı derecede çalışmak Göğsü kabarmak: İftihar etmek,övünç duymak Göğüs geçirmek: Üzüntüyü derin derin soluk alarak belirtmek Göğüs germek: Zorluklara,sıkıntılara dayanmak Göklere çıkarmak: Aşırı övmek Gökte ararken yerde bulmak: Bulamayacağı sandığı şeyi ya da kişiyi kolayca bulmak Gökten zembille mi indi?: Çok saygıdeğer biri mi?Ona ayrıcalık tanınmasının sebebi nedir? Gölgede bırakmak: Öncekinden veya başka birisinden daha üstün bir duruma ulaşmak Gölge düşürmek: Bir şeyin değerini gözden düşürmeye çalışmak,değersizmiş gibi göstermeye çalışmak Gölge etmek: Yolunda giden bir işi aksatacak ya da bozacak hareketlerde bulunmak H Haddini bilmek: Yeterli olduğu konular dışındaki işlere karışmamak Hakkı geçmek: Alacağının bir bölümü başka birine verilmiş olmak Yapılan bir işte emeği,katkısı bulunmak Hakkından gelmek: Bir güçlüğü yenmek Kötülük yapan birini gerektiği biçimde cezalandırmak Hakkını vermek: Emeğinin karşılığını vermek Bir şeyin eksiksiz yapılması için ne gerekiyorsa yapmak Hakkını yemek: Emeğinin karşılığını vermemek,kendisine ayırmak Halden anlamak: Bir kimsenin durumuna göre davranmak Hallaç pamuğu gibi atmak: Toplu halde bulunan şeyleri düzensiz bir biçimde oraya buraya atmak, darmadağın etmek Hangi dağda kurt öldü?: Böyle beklenmedik ve güzel bir davranış da nerden aklına geldi? Hangi rüzgar attı: Geleceğini hiç ummuyordum,nasıl oldu da geldin Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: Her işi bilir, yada bildiğini ileri sürer Her işte emeği, katkısı var Hapı yutmak: İçinden çıkamayacağı kötü bir duruma düşmek(Çaresizlik) Haraca bağlamak(kesmek): Birine, zamanı, miktarı belli olan bir parayı vermeyi zora dayanarak kabul ettirmek(Zorbalık) Harcı olmak(birinin): Başarabileceği bir iş olmakBirinin yeteneklerine bağlı,ona özgü bir davranış olmak Har vurup harman savurmak: Gelişi güzel para harcamak(Savurganlık) Hasret gitmek: Özlediğine kavuşamadan ölmek Hasret kalmak: Kavuşamamak Haşır neşir olmak: Hem kendi, hem başkalarının işleriyle sürekli uğraşır olmak Hatır gönül bilmemek(tanımamak): Değer verdiği, sevip saydığı birini bile kırma pahasına inandığı gibi davranmak I-İ Icığını cıcığını çıkartmak: Her yerini elden geçirip didik didik etmekEn küçük ayrıntılarını bile ele alıp değerlendirmeye, eleştirmeye çalışmak Iskartaya çıkarmak: Yararsız olduğu anlaşıldığı için bir kenara bırakmak Işık tutmak: Herhangi bir konuyu ya da sorunu aydınlatıcı düşünceler ileri sürmek İcabına bakmak: Gereğini yerine getirmek Yok etmek, ortadan kaldırmak İç etmek: Başkasının malına sahip çıkıp ortadan kaldırmak, herkesten gizlemek İçi açılmak: Sıkıntısı geçmek, içi rahatlamak İçi almamak: Midesi bulanacakmış hissi içinde kalmak Bir işi, sakıncaları olduğundan ya da hoşuna gitmediğinden yapmakta isteksiz davranmak İçi çekmek: Canı çok istemek İçi daralmak (içi sıkılmak),(Sıkıntı basmak): Sıkıntıya kapılmak, bunalıma düşmek İçi dışı bir: Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan, her şeyi ortada, gizlisi saklısı olmayan İçi dışına çıkmak: Sürekli kusarak rahatsız olmakTaşıtın taşlı ve inişli çıkışlı yoldan geçtiği sırada vücudu çok sarsılmak İçi geçmek: Çok uykusu geldiği için kendisinden geçip dalıvermek Zayıf ve yaşlı insan, gücü çok azalmak İçi gitmek: Bir şeye kavuşmayı çok istemek İçi götürmemek: Acılı olaylara dayanamamak Vicdanı kabul etmemek Birini başarılarından, ya da iyilik ve güzelliğinden ötürü çekememek, kıskançlık duymak İçi içine sığmamak: Aşırı sevincin heyecanını yaşamak K Kabak başına (başında) patlamak: Toplulukla ilgili bir olaydan bir kişi kayba uğramak, cezalanmış olmak (Kötülük ona rastlamak) Kabak çiçeği gibi açılmak: İçine kapanık biri, kısa sürede aşırı serbestlik gösterecek duruma gelmek Kabak tadı vermek: Bir konunun sık sık söz konusu edilmesinden bıkkınlık duymak Kabuğuna çekilmek: Çevre ile ilgisini keserek içine kapanmak, kendi halinde yaşamak Kaçın kur'ası: Çok deneyim geçirmiş, zeki ve kurnaz Kaçmaktan kovalamaya vakti olmamak: Çok önemli işlerle uğraştığından başka konularla ilgilenmemek Kadınlar hamamına dönmek: Her kafadan bir ses çıktığı için çok gürültülü bir ortam oluşmak Kafadan atmak: Rastgele, gelişigüzel konuşmak Kafa dengi: Her konuda birbiriyle kolayca anlaşabilen arkadaşlardan her biri (Uyuşma) Kafa patlatmak: Bir konu üzerinde uzun süre düşünmek, kafa yormak Kafa tutmak: karşı gelmek Kafası kazan (gibi) olmak (Kafası şişmek): Sürekli gürültüden başında rahatsızlık hissetmek Çok okumak ve düşünmekten zihni yorulmak L Laf altında kalmamak: Kırıcı sözlere gereken etkinlikte ve sertlikte kerşılık vermek Laf (söz) aramızda: Konuştuklarımız ikimiz arasında gizli kalsın Laf atmak: Birisine tedirgin edici sözleri uzaktan söyleyip işittirmek Lafa tutmak: Gereksiz yere uzun konuşarak birini işinden alıkoymak Laf (söz) düşmemek: Kendisinin söz söylemesine gerek bulunmamak Konuşan çok olduğu için kendisine sıra gelmemek Laf (söz) ebesi: Çok konuşan, söyleyecek şeyi çok olan Laf etmek: Bir olayı, bir davranışı dedikodu konusu yapmak Lafı (sözü) ağzına tıkamak: Konuşmakta olan birinin konuşması bitmeden, tepki göstererek kendi sözleriyle susturmak Lafı (sözü) ağzında gevelemek: Anlatacağı şeyleri bir türlü açık seçik söyleyememek Lafı ağzında kalmak: Konuşmasını bitirememek Lafı ağzından kaçırmak: Bir sırrı istemeden söyleyivermek Laf olsun diye: Ağzına geldiği gibi, belli bir amaca dayanmadan, bir şey söylemiş olmak için Laf (söz) diyecek yok: Her yönü ile eksiksiz, eleştirilecek bir yanı yok Lakırdı (laf) taşımak: Biri için söylenen kötü sözleri kendisine ulaştırmak (Dedikodu) Lamı cimi yok: Kesinlikle yerine getirilmeli, tek çıkar yol bu Leb demeden leblebiyi anlamak: Konuşmasının daha başında ne diyeceğini anlamak Leke sürmek: Birine onur kırıcı bir suç yüklemek Lügat parçalamak: Süslü ve anlaşılmaz sözlerle konuşmak M Madalyanın ters (öteki) yüzü: İyiye giden bir iş ya da durumun akılda tutulması gereken olumsuz yönü Mahalleyi ayağa kaldırmak: Gürültü ve patırtı çıkarıp konu komşuyu rahatsız etmek, telaşa düşürmek Mahkemede dayısı olmak: Kendi işiyle ilgili yerde bir koruyucusu bulunmak Makaraları koyuvermek (salıvermek): Kendinden geçercesine uzun kahkahalarla gülmek Makasa almak: Birini zor durumda bırakacak biçimde sıkıştırmak Mantar gibi yerden bitmek: Çok sayıda ve bir anda meydana çıkmak Masal okumak: İnandırıcılıktan uzak, avutucu sözler söylemek Maskeyi atmak (çıkarmak): Kendini çevresine iyi bir insan olarak tanıtan bir kimse, bu durumunu bırakarak kötü olan gerçek kimliğini ortaya koymak Maşası olmak (birinin): İsteklerine göre hareket eder duruma gelmek, kullanılmak Mat etmek: Karşısındakini cevap veremez duruma düşürmek, yenmek Maymun iştahlı: Beğeni ve sevgileri çok değişken, hiçbir işi tamamlayamayan Mekik dokumak: İki yer arasında sık aralıklarla gidip gelmek Merhabayı kesmek (biriyle): Dostluktan kesinlikle vazgeçmek Mesele çıkarmak: Hiçbir nedeni yokken bir anlaşmazlık çıkarıp rahatsız edici bir durum meydana getirmek Meteliğe kurşun atmak (sıkmak): Parasız kalmak Metelik vermemek: Önemsememek, değer vermemek Meydana atılmak: Bir konu ileri süürlmek Bir işi sonuçlandırmak üzere kendini göstermek Meydanı boş bulmak: Ortada engel olabilecek kimse bulunmadığı için dilediği biçimde davranmak Meydan kalmamak: Bir işin, yapılmasına gerek ya da fırsat kalmamak N Nabza göre şerbet vermek: Birinin sevgisini kazanmak için onun hoşlanacağı, beğeneceği davranışlarda bulunmak Nabzını yoklamak: Birinin ne düşündüğünü, nelere ilgi duyduğunu anlamaya çalışmak Naza çekmek (kendini): Kendisinden istenen şeyi yapacağı halde yapmak istemiyormuş gibi davranmak Nazı geçmek (birine): Her dileğini yaptıracak kadar birinin yanında saygınlığı olmak, hatırı sayılmak Nefes aldırmamak: Çok sıkı bir çalışma yaptırarak dinlenmesine fırsat vermemek Nefesi kesilmek: Ya çok yorgunluktan ya da heyecandan nefes alamaz duruma gelmek Nefes nefese: Koşarak geldiği için sık sık soluya soluya Nefes tüketmek: Bir şeyi anlata anlata çok yorulmak Ne günlere kaldık: Çok kötü günler yaşıyorum Eskiden böyle değildi Ne hali varsa görsün: Hatalı yolda ilerleyip söz dinlemiyor Kendi düşen ağlamaz Ne isterse yapsın Ne idüğü belirsiz: Kendisi ve ailesi hakkında hiçbir bilgi yok Ne kokar ne bulaşır: İyilik yapma imkanı olduğu halde iyilik yapmayan, ama kötülüğü de dokunmayan Ne oldum delisi olmak: Beklemediği üstün bir imkana kavuştuğu için aşırı şımarmak Ne pahasına olursa olsun: Gelebilecek her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göğüsleyerek, mutlaka Ne şiş yansın ne kebap: İki tarafında zarar görmeyeceği bir çözüm bulmak Nevri dönmek: Çok sinirlendiği halde, belli etmediği için yüzü sapsarı olmak Ne yardan geçer ne serden: İstediği şey için hem özveride bulunamıyor, hem de isteğinden vazgeçmiyor Neye uğradığını bilememek: Birdenbire karşılaştığı acılı bir durum nedeniyle donup kalmak Nuh der Peygamber demez: Düşüncelerinde sonuna kadar direnir, hiçbir etki ve zorlama ile değiştirmez Numara yapmak: Yalanı gerçekmiş gibi göstererek birini aldatmaya çalışmak Nutku tutulmak: Üzüntüden, heyecandan, korkudan hiçbir şey söyleyememek O Ocağına düşmek (birinin): Yardımına gereksinme duyarak çok yalvarmak Ocağına incir dikmek: Birinin evini barkını yıkmak, ailesine kötü günler yaşatmak Ok yaydan çıkmak: Vazgeçilemeyecek, geri dönülemeyecek bir iş yapmak Oldu bittiye getirmek: Bir işi başka biçime sokulamayacak, değiştirilemeyecek durumda bitirmek P Pabucu dama atılmak: Daha iyisi bulunduğu için eskisinin rağbet görmemesi, unutulması Pabuç bırakmamak: Hiçbir şeyden çekinmeden yapacağını yapmak, korkmamak Papuç pahalı: Tehlikeli bir işe benziyor R Rafa koymak (kaldırmak): Bir iş üzerinde çalışmaktan vazgeçmek Rast gelmek: Yolda karşılaşmak Düşünmediği, aklında olmadığı halde kendisini bulmak (bir şey) İş, istediği gibi olmak Rayına oturmak: Bir işin istenilen şekilde devam ettirilmesi S Saati saatine uymamak: Sık sık değişen durum olmak Sabahın köründe: Sabahın alaca karanlığında, erken saatte Sabır taşı: Çok sabırlı davranan, sıkıntılara katlanan T Tabana kuvvet: Yürümek zorundayız Tabanları kaldırmak: Birdenbire koşmaya başlamak Tabanları yağlamak: Uzun süre yürümeye hazırlıklı olarak yola çıkmak Taban tabana zıt: Birbirinin tam tersi U Ucu dokunmak: O işten zarar görmesine neden olmak, birine zarar vermek Ucunda bir şey olmak: İçinde açığa vurulmayan bir maksat bulunmak (Gizli maksat) Ucu ucuna (gelmek): Gerektiği kadar olmak, fazla olmaması V Vakitli vakitsiz: Canı istediği zaman, gelişi güzel zamanlarda Vaktini almak (yemek): Uzunca bir süre uğraştırmak, gereğinden fazla zaman harcanmış olmak Vaktini öldürmek: İş yapmadan, boşuna zaman geçirmek Varlık göstermek: Kendi gücüne ve yeteneğine göre bir iş yapmak Y Yabana atmak: Önemsememek, üzerinde durmaya gerek duymamak Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli: Ancak bu işi yaparsan burada kalabilirsin Ya devlet başa, ya kuzgun leşe: Giriştiğim iş sonunda ya büyük bir başarı kazanırım, ya da tümüyle her şeyimi kaybederim Z Zaman öldürmek: Dilenerek ya da sohbet ederek vakit geçirmek, hiç iş yapmamak Zart zurt etmek: Bağırıp çağırarak kendini önemli bir kişi gibi göstermeye çalışmak Zar zor: İstemeye istemeye, güçlükle Zehir zemberek: İnsanın içine işleyen, onurunu yıkan çok acı söz |
|