Vehbi Koç |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Vehbi KoçVehbi Koç, 1901 yılında Ankara’da Çoraklık semtindeki yazlık evde, “üzüme alaca düştüğü” günlerde doğdu Doğduğu günü hiç bilmedi Annesi “üzüme alaca düştüğü günlerde” deyince, sonradan çocuklarıyla birlikte 20 Temmuz’u doğum günü kabul ettiSoyu, Kütükçüzadeler olarak anılan ana tarafından 600, Koçzadeler olarak anılan baba tarafından da 250 yıllık Ankaralı ailelere dayanıyordu Babası Koçzade Hacı Mustafa Efendi, annesi Kütükçüzade Fatma Hanım’ın ilk çocuğuydu Sonra iki kardeşi daha doğdu Zehra ve Hüsniye Koçzade Ahmet Vehbi, 5 yaşında mahalle mektebine başladı Hacı Bayram Camii’nin yanındaki "Topal Hoca’nın Mektebi"nde ilk tedrisini aldı Mahalle Mektebi’nden sonra yine Hacı Bayram Camii’nin yanında kiralık bir evde ders görülen ilkokula başladı Bu okulu birincilikle bitirdi Daha sonra, bugün Tıp Fakültesi İhtisas Hastanesi’nin bulunduğu yerde olan "Taş Mektep" denilen Ankara İdadi’sine (lise) gitti Ancak idadi hayatı uzun sürmedi Dedesi Koçzade Hacı Mehmet Efendi ile, Vilayet Meclisi Umumi Azalığı yapmış, Ankara’da iyi tanınmış, zaman zaman taahhüt işlerine girmiş, buğday ticaretiyle uğraşmış hareketli bir insandı Babası medreseye devam etmiş, hoca olmuş ancak bu konuda çalışmamıştı Babası, o günlerde Ankara’nın en güzel caddelerinden biri olan Karaoğlan Caddesi (bugünkü Anafartalar Caddesi) üzerinde olan evlerinin altındaki dört dükkanı ticaret yapan gayrimüslimlere kiralık vermiştiO zamanlarda, tüm Osmanlı’da olduğu gibi, Ankara’da da ticaret gayrimüslimlerin elindeydi Müslüman Türkler, ülkenin sahibi olmakla birlikte, çoğunlukla ticaret erbabının emrinde çalışan, basit hayat süren kimselerdi En güzel binalar, en güzel mağazalar, en güzel yazlıklar ticaret yapan gayrimüslimlerindiBu, Koçzade Ahmet Vehbi’nin dikkatini daha çok küçükken çekmişti Fakir sayılmazlardı Geçim sıkıntısı çekmiyorlardı Kışlık evlerinin yanında, Çoraklık semtinde doğduğu yazlık evleri de vardı Ama bir gariplik hissediyordu Sünnet olduğunda babası ona bir eşek hediye etti Çok sevindi Ama eşeğiyle yazlık evlerine giderken ilk hüznünü yaşadı Zira, onun gibi yazlık evlerine giden gayrimüslim çocukları, daha güzel eşekleriyle yolda onu sürekli geçmişlerdi Üstelik, güzel arabalarıyla imrendirmişlerdi Eşeğine, daha hızlı gitsin diye, babasının atının arpasından yedirdi Ama fayda etmedi, hayvan ne kulaklarını dikti, ne de bir canlılık emaresi gösterdi Bu içine işledi Ticarete atılmaya karar verdi: "Eğer Allah bana 50000 liralık bir servet verirse, beş katlı güzel bir mağaza açacağım" diye kendi kendine söz verdi Okuldan ayrılmaya karar verdi Ancak anne ve babası "katiyyen olmaz" dedilerIsrar etti Ailesi dayanamadı ve Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’nin yazdığı dilekçeyle, hayatında yeni bir sayfa açıldı: "Diyki maişet (geçim darlığı) dolayısıyla mektebimi terk etmek mecburiyetinde kaldım Lazım gelen tasdiknamenin verilmesini rica ederim Ahmet Vehbi" Okuldan ayrıldı 15 yaşındaydı Dedesi ve babasıyla görüşerek esnaflığa başladı Karaoğlan Caddesi'nde oturdukları evin altındaki dükkan, bir sandık ayakkabı lastiği, bir sandık şeker, bir kaç teker kaşar peyniri, zeytin, makarna gibi mallarla bakkal dükkanı haline getirildi ve üzerine "Koçzade Hacı Mustafa Rahmi" tabelası kondu Sermayeleri 120 liraydı Onun görevi, dükkanı açmak, süpürmek, tozlanan malları temizlemek, müşterilerin aldığı malları tartmak ya da saymak, mangalı yakmak, camekanları temizlemekti Kısacası, hademe, satıcı ve muhasebeci görevlerini bir arada yürütüyordu Babası, tezgah başında oturup, satılan malların parasını alırdı Zaman geçip, piyasada iş yapanları gördükçe ustalaştı Güzel mallar getirip satmaya başladı Artık İstanbul’a mal almaya da o gidiyordu Ayakkabı lastiği işine girdi Müşteri gelir, çamurlu ayağını uzatır, o da temizler ve ayağına lastiği geçirirdi Bir çift lastiğin maliyeti 200 kuruştu ve 225 kuruşa satıp, 25 kuruş kazanıyordu İki yıl daha böyle gitti Sonra bakkallık işleri az gelmeye başladı Yine ticaret yapan gayrimüslimleri izledi Kösele işi cazip geldi Ankara’daki en büyük kösele satıcısı gayrimüslim bir tüccarın yanındaki Kosti adlı satıcıyla anlaştı ve kösele işine girdi İyi iş yaptı Bir süre sonra kösele işi de az geldi Ayakkabı yapımında kullanılan malzemeler için ikinci bir dükkan daha açmaya karar verdi Kösele dükkanına bitişik kendilerine ait dükkanı ayakkabı, hırdavat mağazası olarak açtı Bir süre sonra yine gayrimüslim bir tezgahtar olan Hiya Elmalaki ile anlaştı ve aktariye işine girdi Artık, kösele, hırdavat ve aktariye işlerini yapıyordu Her çeşit iplik, makara, baharat, bardak, fincan, tabak, ayna, boncuk satıyordu O günlerde, İstanbul işgal edildi Tarih 16 Mart 1919’du Kurtuluş Savaşı başladı Atatürk’ü ilk o günlerde gördü İstanbul’un işgalinden sonra vatanseverlerin yavaş yavaş Ankara’ya geldiği günlerde, Atatürk Adnan ve Halide Edip Adıvar’ı karşılamak için istasyona gitmişti Koçzade Ahmet Vehbi de o gün, biriken halkın arasında Atatürk’ü görebilmişti O dönemde askerlik çağına gelenlerden önce subay olacaklar askere alınırdı Koçzade Ahmet Vehbi'yi lise mezunu olmadığı için askere almadılar Ancak Kurtuluş Savaşı sırasında, o da birşeyler yapmak istiyordu Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra, Genel Sekreter Recep Peker’e bir dilekçe vererek, Meclis’te bir memuriyet istedi Ve 1920 yazında Meclis Matbaası’nda Cevat Fehmi Başkut'un yanında musahhih yardımcısı olarak işe başladı Bir süre sonra da Muhafız Kıt’a Kumandanlığı’nda askere gitti Askerden döndükten sonra yine işlerin başına geçti Hem vatandaşın ihtiyacını, hem de ordunun ihtiyacı olan malzemeleri getiriyordu Ordu mal bedelinin yüzde 60’ını öder, geri kalanı için “Tekalif-i Harbiye” denilen bir borç makbuzu verirdi O da bu makbuzlarla mal verdi Ve zaferden sonra hükümet, bütün borçları ödedi Artık Cumhuriyet ilan edilmişti Her şey değişiyordu En azından umut doluydu1925’in sonlarında 24 yaşına gelmişti Anne ve babası onu evlendirmeye karar verdi Gelin adayı da, teyzesinin kızıydı Aile içinden evlilik geleneğine “pek de iyi bakmıyordu” ama, karşı gelmedi Sadberk Hanım ile nişanlandılar 1926’nın ilk haftasında düğün yapıldı Cuma günü başlayan düğüne Ankara’nın tanınmış kişileri, İstiklal Mahkemesi Başkanı ve üyeleri de geldi Münir Nurettin Bey (Selçuk) ve Riyaseticumhur Musiki Heyeti şarkılar söyledi Düğünde o kadar yorulmuştu ki, gelinin yüzünü açmayı unuttu Uyarılar üzerine yüzünü açtı ve Sadberk Hanım’ın yüzünü ilk defa o zaman gördü 47 yıl sürecek mutlu bir beraberliğin, minnettarlığın ilk adımı o gün atıldı Evlenmişti Artık daha çok çalışıyordu Rakipleri arasında ün yapmaya başlamış, babasının tam güvenini almıştı Koçzade Hacı Mustafa Rahmi Efendi, 1917’de kurdukları Koçzade Hacı Mustafa Rahmi firmasını 1926 yılında ona devretti Böylece Koçzade Ahmet Vehbi firması kurulmuş oldu Bir yıl sonra da babası öldü Dükkanları yol genişletmesi nedeniyle yıkılmıştı Yerine şimdiki Koç Han’ı yaptırdı Artık esnaflıktan çıkmış, tüccar sınıfına girmişti İşleri iyi gidiyor, ilerlemek, yükselmek istiyordu Ankara Ticaret Odası’nda ikinci başkan olmuş, ilk çocuğu Semahat Koç (Arsel) doğmuştu Bu arada Ford ve Standart Oil’in (Mobil) Ankara Temsilciliklerini almış, taahhüt işlerine girmeye başlamıştı Otomobil ve petrol işine girmişti Ankara dar geliyordu Bütün isteği, İstanbul’da bir mağaza açmaktı Artık, koşmanın zamanı gelmişti 1931 yılında ilk Avrupa yolculuğuna çıktı Trenle yaptığı bu seyahatte dış dünyayı tanımaya başladı Budapeşte, Viyana, Berlin ve Paris’i gördü Ama o günlerde içini bir evham kapladı Babasının ve kayınpederinin genç denilecek yaşlarda ölmesi onu korkutmuştu Paris’te devrin tanınmış kalp doktoru Dr Vacquez’e muayene oldu Kalbinin sağlam olduğunu öğrenince çok sevindi 1934 yılında İstanbul’da ilk teşebbüsüne başladı Bu aynı zamanda onun ilk sanayi teşebbüsüydü Haliç Sütlüce’de Hovagimyan Biraderler’in kurduğu boru fabrikasına ortak oldu Ancak daha işin başında hesaplar iyi yapılmadığı için iş battı Böyle bir iki tecrübe geçirdikten sonra, “Başkalarının kurduğu işe ortak olmam, kendi kurduğum işe ortak ararım” kararını verdi1937’de İstanbul’da ilk şubesini açtı Fermenciler’de 100 bin lira sermayeli Vehbi Koç ve Ortakları Kolektif Şirketi faaliyete geçti 1938’de de Koç Ticaret Anonim Şirketi’ni kurduArtık, ülkenin sayılı ticaret adamlarından biri haline gelmişti 1930 yılında oğlu Rahmi Koç, 1938’de kızı Sevgi Koç (Gönül) ve 1941’de de kızı Suna Koç (Kıraç) doğmuştu Artık dört çocuk babası bir ticaret adamıydı1944 yılı, yıllar boyunca başarılı bir şekilde sürecek bir işbirliğinin başlangıcı oldu Otomobil işinde daha da gelişmek için iyi bir yönetici arıyordu Sonunda Bernar Nahum’la tanıştı ve onu transfer etti 1944 başlarında, Bernar Nahum, Koç Ticaret AŞ Otomobil Şubesi Müdürü oldu Böylece uzun yıllar sürecek bir işbirliği ve dostluk başladı Bu arada İkinci Dünya Savaşı devam ediyordu 1945’te savaş sonrası ticarette öncelik kazanmak için New York'ta Ram Commercial Corporation şirketini kurdu Ama bu şirket istediği sonucu vermedi Bu arada lastik firması US Rubber (Uniroyal) firmasının temsilciliğini aldı Savaş sonrası ilk Amerika seyahatine çıktı 52 gün kaldığı bu ülkede, gördüğü herşey onu etkiledi 102 katlı Empire State binası, yollar, binalar, fabrikalar, mağazalar, araçlar, herşey ama herşey bambaşka bir dünyanın görüntüsü gibiydi Burada işadamlarının zamanı nasıl kullandıklarını, iş görüşmelerini nasıl yaptıklarını gördü Bir anlamda “işadamlığı stajı” gibiydi Amerika seyahati Bu seyahatte Ford’la ilişkilerini geliştirdi, ama Henry Ford’la görüşmeye muvaffak olamadı General Electric’i Türkiye'de ampul fabrikası kurmaya ikna etti Ama içindeki evham Amerika’da da peşini bırakmadı Önce Ford Hospital’da daha sonra Chicago’da ünlü Mayo Clinic’te muayene oldu Yine sağlam çıktı, biraz rahatladı Türkiye’ye döndükten sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ısrarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni kurulan Parti Divanı’na (Kırklar Meclisi) girdi 1947’de kendi sermayesiyle ilk sanayi teşebbüsüne girişti Ankara Oksijen Sanayi Şirketi’ni kurdu Ardından bir yıl sonra da General Electric Ampul Fabrikası’nı kurduArtık ticaretten sanayiye kayıyordu Bunda, çocukluk yıllarının etkisi büyüktü O çok iyi bir gözlemciydi Ticarete, ticareti çok iyi yapan gayrimüslimleri izleyerek girmiş, hep en kazançlı işleri seçmişti Sanayiye girerken de, ülkenin, insanların ihtiyaçlarını gözledi Artık o, ülkesinin en büyük sanayicilerinden biri idi 1954’te demir mobilya işi yapmak üzere Arçelik’i kurdu İsrail’li Amcor firmasıyla anlaşma yaparak onlardan kompresör alıp buzdolabı üretmeye başladı Buzdolabı işi geliştikçe, Arçelik demir mobilya işinden çekildi ve yavaş yavaş elektrikli ev aletleri endüstrisine geçti Üstüne üstlük, General Electric’le yaptığı anlaşma çerçevesinde, ürettiği Arçelik buzdolapları General Electric markasıyla yakın doğu ülkelerine ihraç edilmeye başlandı Artık, sanayi yatırımları birbirini izliyordu Daha sonra, Bozkurt Mensucat, Demirdöküm, Türkay, Aygaz, Gazal, Türk Elektrik Endüstrisi, Siemens ile kablo fabrikaları kuruldu ve FIAT lisansıyla traktör üretimine geçildi 1956 başlarında, Ford’un 34 yakın doğu ülkesi acentaları arasında açtığı yarışmayı, Ankara Acentası olarak Koç kazandı Amerika’ya davet edildi Bu yolculuğa Bernar Nahum ve Kenan İnal ile birlikte çıktı Bernar Nahum’la birlikte geliştirdikleri plan, Türkiye’de otomobil endüstrisinin kurulması, bunun için de önce montaj endüstrisinin başlamasıydı Bir otomobil montaj fabrikası kuracaklardı Bunun için Başbakan Adnan Menderes’ten Ford Başkanı Henry Ford II’ye böyle bir yatırıma hükümetin destek vereceğini belirten bir mektup aldı 9 Kasım 1956’da Ford’la biraraya geldiler Ardından birlikte yemek yediler Ama, Ford, daha önceki olumsuz tecrübelerinden dolayı, Türkiye’de bir ortak yatırıma girme yanlısı değildi Ancak, böyle bir işi kredi vererek desteklemeye taraftardıVehbi Koç Türkiye’ye döndü, sanayi yatırımları birbirini izlerken, otomobil işini kovalıyordu Ama, Ford’un şartları güç geldiğinden onlardan kredi almadı Krediyi hükümetten istedi Kendi başına bu işi başaracağına söz verdi Yeni fabrikanın adı Otosan olacaktı Arsa alındı, makinalar sipariş edildi Fabrikaya otomobil acentaları da ortak edildi 2 Ağustos 1960 günü fabrika işletmeye açıldı Bir kaç yıl sonra, yerli bir otomobil üretmek için çalışmalar başladı Bir akşam Ankara’da Otokoç Şirketi’nde olan Bernar Nahum ve Rahmi Koç’un dikkatini, yedek parça almak üzere gelen bir bayiinin pikabı çekti Araba, saç olmayan bir maddeden, fiberglass-cam elyafından yapılmıştı Kısa bir araştırmadan sonra, fiberglass için İngiliz Reliant, teknik aksam olarak da Ford ile yerli otomobil üretimi için anlaşma yapıldı Çalışmalara başlandı İşleri artık çok büyümüştü Türkiye’nin dünya ölçüsünde tanınmış, başarılı olmuş bir işadamıydı Ancak, kurumsallaşmayı başaramamıştı En büyük endişesi, müesseselerinin kendisinden sonra devam ettirilememesiydi Topluluğun devamını sağlamak, daha randımanlı bir organizasyona ulaşmak, müşterek hizmet ve masraflardan tasarruf etmek, iş arkadaşlarını bünyesine katarak sosyal adalet ilkelerini hayata geçirmek ve Topluluğun serbest kalacak varlığını ülke yararına olacak yeni teşebbüslere daha kuvvetle yöneltmek istiyordu Şirketler daha fazla büyümeden temellerini sağlamlaştırmak, şirketlerin birbiriyle bağlantısını güçlendirmek, modern yönetim prensipleriyle yönetilmelerini ve en önemlisi sürekliliklerini sağlamak istiyordu Bazı ülkelerde çok büyük, çok köklü firmaların, kurucularının ölümünden sonra parçalanıp, silinip gitmeleri onu çok üzüyordu Çocuklarına güveni vardı Onların devralacakları müesseseleri zedelemeden yürüteceklerinden ve kendilerinden sonrakilere devredeceklerinden kuşkusu yoktu Ama daha sonraki kuşaklar için şimdiden aynı ümit ve güveni besleyemiyorduÇözüm kurumsallaşmaydı Amerikalı bir danışmanlık firmasıyla anlaştı Uzmanlar geldi, topluluğu inceledi ve bir rapor hazırladı Holding Kuruluyor Şirketlerin Koç Ailesi elindeki hisselerinin kurulacak bir Holding’e devredilmesiyle, şirketleri bu Holding’e ortak etmek, bütün iş arkadaşlarına Holding’den pay ayırmak, bu suretle Holding’e gerçek ve halka açık bir anonim şirket vasfını kazandırmak en doğru çözüm olarak ortaya çıkmıştı Ailenin Holding’deki çoğunluk hissesini yönetimde dengelemek için, kurulacak bir Vakfa da Holding’den hisse vermek ve bu hisseye yönetimde daha kuvvetli bir mevkii ayırmak da devamlılığı destekleyecektiAncak Holding kurmanın önünde yasal engeller vardı 1961 yılı başlarında Kurumlar Vergisi Yasası’nda yapılan değişiklikle bu sorun ortadan kalktı Ve Holding projesini, yakın dostu Hulki Alisbah hazırladı ve danışman firmanın değerlendirmeleri doğrultusunda son şeklini verdi Holding esas mukavelesi 20 Kasım 1963 günü Divan Oteli’nde kurucular tarafından imzalandı Kurucu ortaklar şunlardı: Koç Ailesi’nden; Vehbi Koç, Sadberk Koç,Semahat Arsel, Rahmi MKoç,Sevgi Gönül, Suna Koç, Çiğdem Koç, şirket müdürlerinden; Hulki Alisbah,DrNusret Arsel, Ziya Bengü, Adnan Berkay, İsak de Eskinazis,Erdoğan Gönül, Kenan İnal, Can Kıraç, Muhterem Kolay, İsrael Menaşe, Bernar Nahum, Behçet Osmanağaoğlu, Fazıl Öziş ve Hüseyin Sermet Ancak, çok istediği Holding esas mukavelesini Vehbi Koç imzalayamadı O sırada çok önemli bir Avrupa seyahatindeydi ve onun adına Hulki Alisbah imzaladı Artık kurumsallaşmayı başarmıştı İçi rahattı Sanki daha hızlı koşuyordu 1964 yılında Uniroyal Lastiklerini Türkiye’de üretmeye başladı 1966 yılı Şubat’ında, çalışmaları 1960’ların başında başlayan yerli otomobil üretimi konusunda hükümet, imalatın yıl sonuna kadar gerçekleşmesi ve 26 bin 800 liradan satılması şartıyla izin verdi Çalışmalar hızlandı İlk Türk arabasının adı için 100 bin kişinin cevap verdiği geniş bir anket yapıldı Ve yıl sonunda "Anadol" piyasaya çıktı 1967'de uzun yıllar planladığı bir yatırımı gerçekleştirdiTat Konserve Sanayii’ni kurdu İlk düşüncesi 1946 yılında ortaya çıkan konserve ve meyve suyu projesi, 21 yıl sonra Heinz firmasının teknik desteği, İsviçre’li Migros, Türkiye Şeker Fabrikaları ve Şeker Sigorta ortaklığıyla hayata geçtiArdından 1968 yılında İtalyan FIAT firmasıyla anlaşılarak, yeni bir otomobil fabrikası kurulmasına başlandı Fabrika 12 Şubat 1971 günü açıldı Yine bir anketle yeni arabanın adı "Murat" olarak belirlendi 1970’li yıllar ülkedeki çalkantılara rağmen, Koç Holding’in ve Vehbi Koç’un hızlı gelişme ve “kök salma” dönemi oldu 1972’de yine bir ilke imza atarak Türkiye’nin ilk dış ticaret şirketi Ram Dış Ticaret’i kurdu Koç Yatırım ve Pazarlama AŞ halka açıldı, Türkiye’nin ilk süpermarketlerinden Migros, Koç Topluluğu’na katıldı Özel sektörün ilk araştırma geliştirme birimi Koç AR-GE’yi kurdu 1980’lere gelindiğinde Koç Holding, her alanda büyük yatırımları olan büyük bir topluluktu artık Ve 80’lerde Topluluk “olgunluk dönemi”ni yaşıyorduVehbi Koç, 1984 yılında Koç Holding İdare Meclisi Başkanlığı’nı oğlu Rahmi Koç’a devrederek, aktif olarak yönetimden çekildi Ama, çalışmayı bir an bile bırakmayan bir insan olarak, Koç Holding Şeref Başkanı sıfatıyla çalışmalarını sürdürdü Ve zamanının büyük bölümünü vakıf ve hayır işlerine yönlendirdiFord’la 60 yıla yaklaşan birliktelik, Türkiye'de ilk Ford otomobil üretimini getirdi Hemen ardından American Express Company ortaklığında Koç Amerikan Bank’la, bankacılık sektörüne girildi 1990’larda, küçük bir bakkal dükkanından yola çıkan Vehbi Koç, dünya çapında bir topluluk yaratmıştı Çocukluğunda, evlerde gaz lambaları yakılırdı Yiyecekler evin en soğuk yerindeki tel dolaba konurdu Yazın da kuyuya sarkıtılırdı Bahçelerdeki fırınlarda ekmek, mangallarda yemek pişerdi Bir yerden bir yere gitmek için ya yürünür, ya da eşeğe, ata binilirdi Çamaşır yıkamak için çay kenarına gidilir, çaydan su alınır, kazanda kaynatılan çamaşırlar yıkanırdı Mahalle çeşmesinden taşınan suyla bulaşıklar yıkanırdı Ailece yıkanmak için ocakta su ısıtılır ya da ayda bir hamama gidilirdi Kışın saç soba kurulur ya da mangal yakılırdı Temiz hava ancak, açılan kapılardan girerdi Kış şiddetli olduğu zaman, pencere kenarları hamurla sıvanırdı Bütün bu anılar, ona insanların ihtiyaçlarının neler olduğunu gösterdi Ve bu ihtiyaçların giderilmesi yolunda adımlar atarak Türk insanını çağdaş ürünlerle tanıştıran o olduBu çabaları onu dünya çapında ödüllerle tanıştırdı İşadamı olarak yıllarca Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nı yürütmüştü Türkiye’nin müteşebbis insanlarına örnek olmuştu Ve küçük bir bakkal dükkanından bir dünya devi yaratmıştı 1987 yılında Milletlerarası Ticaret Odası onu “Dünyada Yılın İşadamı” seçti Ödülünü Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi’den törenle aldı 1994 yılında ise Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’ndaki çalışmaları nedeniyle Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Planlaması Ödülü’nü Genel Sekreter Boutros Boutros Ghali’nin elinden aldı Vehbi Koç sadece iş dünyasındaki başarılarıyla öne çıkmadı Sosyal faaliyetleriyle de örnek oldu Özellikle Avrupa ve Amerika seyahatlerinde, büyük işadamlarının eğitim ve sağlık alanındaki faaliyetlerle isimlerini ölümsüzleştirmelerinden etkilendi “İşe başlayıp biraz para kazandıktan sonra, mahallesinde, çarşısında, halk arasında muhtaç olanlara yardım etmekten mutlu olduğunu” söylerdi Ve 1948 yılında bir adım atmak istedi Pek çok kişi cami yaptırmasını önerirken o yine “toplumsal ihtiyacı” görerek, öğrenci yurdu yaptırdı Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Öğrenci Yurdu 1951 yılında hizmete girdi 1960 yılında çocuk hastanesi olarak Ankara Valiliği’ne kiraya verdiği binayı, çocuk hastanesi olarak kullanılmak üzere Hazine’ye bağışladı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vehbi Koç Göz Bankası, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Vehbi Koç Kitaplık ve Araştırma Binası, ODTÜ Vehbi Koç Öğrenci Yurdu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Enstitüsü, Amiral Bristol Hastanesi Vehbi Koç Kanser Pavyonu, Taksim Atatürk Kitaplığı, Vehbi Koç ve Ankara Araştırmalar Merkezi onun sosyal alandaki faaliyetlerinin birer örnekleriydi Daha sonra sosyal faaliyetlerini de kurumsallaştırma yoluna gitti İlk olarak 1967 yılında bir yurt dışı seyahatten aldığı ilham ile çelenk bağışlarını eğitime yönlendirmek üzere Türk Eğitim Vakfı’nın kuruluşuna öncülük yaptı Ardından 1969 yılında eğitim, sağlık ve kültür alanında faaliyet göstermek üzere Vehbi Koç Vakfı’nı kurdu Türkiye'nin nüfus ve aile sağlığı sorununu gören Vehbi Koç 1985 yılında Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’nı kurdu ve ölümüne kadar başkanlığını yürüttü Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı TEMA’nın bir numaralı kurucu üyesi oldu Artık sosyal çalışmalarını bu vakıflar aracılığıyla yürütecekti Bu çalışmalarla 100 bine yakın öğrenci öğrenim imkanı buldu Tüm bunların ardından Koç Özel Lisese, Koç Üniversitesi ve Sadberk Hanım Müzesi ve geldi 95 yıllık başarılarla dolu bir ömre, çok şey sığdırmıştı Vehbi Koç Türk insanının başarı simgesi olmuştu Türkiye’yi, insanını hep ilklerle, hep çağdaş ürünlerle tanıştırmıştı Ülkesinin yaşadığı her aşamanın tanığıydı Bir Cumhuriyet Çınarıydı Ülkesiyle var olan, ülkesiyle gelişen, ülkesini geliştiren bir çınar “Devletim ve ülkem varoldukça, ben de varım diyen bir çınar |
|