Stefan Zweig (1881 - 1942) |
08-23-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Stefan Zweig (1881 - 1942)Stefan Zweig (1881 - 1942) Stefan Zweig (1881 - 1942) Stefan Zweig, 28 Kasım 1881'de Viyana'da doğdu 18 yaşına geldiğinde, Viyana Üniversitesi Felsefe ve Edebiyat Bilimleri Fakültesi'ne girdi Yüksek öğrenimini burada yaptı Zweig ilk şiirlerini 1901'de "Gümüş Teller" adıyla yayınladı Bu epik eser, ona, tarihsel minyatürleri ve biyografi yazıları ile aynı derecede şöhret kazandırdı 1902'de "Yeni Özgür Basın Gazetesi"nde, uzun yıllar devam edecek bir işe başladı Theodor Herzl ile buradayken tanıştı ve dost oldu Aynı yıl, Paul Verlaine ve Baudelarie'in şiirlerini Almanca'ya tercüme etti Aynı yılın yaz mevsiminde yaptığı Belçika seyahatinde Emeli Verhaeren ile tanıştı ve 1904'e gelindiğinde, Verhaeren'in şiirlerini tercüme etti Yine aynı dönemde, "Hipolyte Taine'in Felsefe" başlıklı doktora tezini vererek, yüksek öğrenimini tamamladı 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi Bunu, 1911'deki Newyork, Kanada, Panama, Küba ve Portoriko'yu kapsayan Amerika Seyahati izledi1914 yılında Belçika'ya Emile Verhaeren'in yanına gitti 1 Dünya savaşı, Stefon Zweig Belçika'dayken patlak verince, Viyana'ya döndü Savaş Bakanlığı, Zweig'i " Savaş Arşivine" memur olarak tayin etti Bu görevi sırasında " Yabancı Ülkelerdeki Dostlara Açık Mektup'u yazdı ve yayımladı Zweig, 1917-1918 Yıllarında Herman Hesse, Fritz Von Uruh, James Joyce, Ferrucio Buroni ve Anette Kolb ile görüştü 1920 yılına gelindiğinde, Frederike Von Winternit ile Viyana'da evlendi 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", " Yıldızın Parladığı Anlar" ve " Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı Yine 1927'nin 20 şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı Bir yıl sonra ise , Ünlü yazar Kont Leo Tolstoy'un 100 Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere Sovyetler Birliği'ne gitti 1931'deki seyahati Fransa'ya oldu Cap d'Antibes'te Joseph Roth ile buluştu Tarihler "1933"ü gösterirken, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Zweig'ın eserleri de yer alıyordu1934 yılında, Nazilerle Stefon Zweig arasındaki çatışmalar doruk noktasına ulaşınca, Zweig'dan "savunma" istendi ve hemen arkasından, Zweig'ın Kapuzineberg'deki evi basılarak, silah araması yapıldı Eğer evde silah bulunmuş olsaydı, Zweig'ın hapsi boylayacağı kesindi Bu uğraşmalar üzerine Zweig, ailesini bile yanına almadan yurdu terketti ve Londra'ya yerleşti Bu esnada "Rotterdamlı Enasmus'un Zaferi ve Trajedisi" adlı eseri yayımlandı Zweig 1937'de karısı Frederike'den ayrılıp ve bir yıl sonra Portekiz'e giderken yanında Lotte Altman adında bir kadın vardır O sıralarda Avusturalya, Alman Reich'ına katılır ve Zweig da Ingiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat eder 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlanır ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlenir 1940 yılının temmuz ayında, karısı Lotte ile birlikte önce Newyork'a ve sonra da konferanslar vermek üzere Brezilya, Arjantin ve Uruguay'a giderler Aralıkta Newyork'a geri dönerek "Amerigo-Tarihi Bir Hatanın Öyküsü" adlı kitabı yazmaya başlar 1941'de "Brezilya-Geleceğin Ülkesi" isimli kitabı yayımlar Brezilya daha sonraları Stefon Zweig'ın hayatında çok önemli bir yer tutacaktır Bu kitabın yayımlanmasının ardından Zweig ve eşi, Brezilya'nın Petropolis şehrine yerleşirler Orada "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme alır Bu kitabın önemi şuradan kaynaklanmakta: "Bir Satranç Öyküsü", satrancı gerek pratik gerek felsefi olarak çözümlemiş biri, yani Zweig tarafından yazılmıştır Satrancı derinlemesine çözümlemiş bu kitabı okurken, Trevenian'ın "Şibumi" isimli romanında anlatılan "Go" oyunu ve yazarın bu oyunu, hayata bir uygulaması hatıra geliyor Zweig romanda, ilginç bir satranç maçını, okuyucunun anlayıp takip edebileceği şekilde anlatırken, şunun farkına varılıyor: "Bir Satranç Öyküsü" kitabı da, tıpkı bir satranç karşılaşmasında olduğu gibi, hamlelerden ve açılımlılardan oluşuyor Bu kısa romanda, anlatım aşama aşama gelişirken, yine başka bir enterasan durum çıkıyor okuyucunun karşısına: "Out of Africa" romanıyla ünlenen Danimarka'lı yazar Karen Blixen'in de keşfedip, "Ölümsüz öykü" hikayesinde uyguladığı, "Doğu Anlatım Biçimi" yani "öykü içinde öykü" şeklinde bir ifade tarzını kullanıyor S Zweig Genel olarak "Doğu Anlatım Biçimi" diyebileceğimiz bu tarz anlatım, Batı Roman'ında kullanılan flaşbekten çok farklıFlaşbek, "Öykü içinde öykü öykü içinde öykü" biçimindeki anlatımın bir versiyonu Zweig'ın bu eserinde de "Binbir Gece Masalları" nın anlatım biçimi, yazarın, Arjantin'e giden gemide karşılaştığı ilginç bir karekter nedeniyle karşımıza çıkıyor Yazar, okuyucusuna bir gemi yolculuğu ve gemide yaşananları anlatırken, birdenbire enterasan bir doktor "tak" diye olaya karışıyor Doktor öyküsünün, ne gemi yolculuğuyla ne de diğer insanlarla hiçbir bağlantısı yok Bu 2 öykü, bizi bambaşka ve fantastik bir dünyaya götürüyor "Bir satranç Öyküsü" aynen "Ve Şehrazat, Şehriyar'a demiş ki" diye başlayıp, binlerce sayfa tutan hikayelerin anlatıldığı çizgiyi takip ediyor Bu, aslında hoş birşey Çünkü, bize ait ve değişik bir anlatım şekli kullanılıyor Bu durum da, okuyucu "giriş, gelişme, sonuç" biçimindeki kuru ifade biçiminin tekdüzeliğinden kurtarıyor ve bambaşka dünyalara taşıyor Stefon Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başlar ve "Dünün Dünyası-Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme alır Zweig 22 Şubat 1942'de karısı Lotte ile birlikte intihar eder ve devlet töreniyle Petropolis Mezarlığına gömülür |
|