Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Şiir Cenneti

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
Şiirleri, ataol, behramoğlu

Ataol Behramoğlu Şiirleri

Eski 10-09-2006   #1
mate

Ataol Behramoğlu Şiirleri



ESKİ NİSAN

--------------------------------------------------------------------------------
Canımın yongası, sevdiğim,
Bir kaç gün çaldık ilkbahardan
Geçtik yıllardır özlediğim
Erguvan ışıklı kıyılardan

Aşkı sessizlik tanımlar
Gençken tersini düşünürdüm
Akşamla dönerken geriye dalgalar
Yalnızlığı çırılçıplak gördüm

Durduktu önünde Ege Denizi''nin
Gözleri mayıs bulanığı,
Kuytuluğunda eski evlerin
Dolaştıktı Ayvalığı

Eski nisan, her şey gibi,
Kalbim de, rüzgar da eski,
Çırpınıp duruyor havada
Yitik anıların kelebeği



--------------------------------------------------------------------------------

HERŞEY ŞİİRDİR

--------------------------------------------------------------------------------
Her şey şiirdir, uğultusu rüzgarın
Bir ırmağa usulcacık yağan kar
Her gece okunan bir dua çocuklukta
Gökyüzünde bölük bölük turnalar

Her şey şiirdir, sevinç ve keder
Dünyada olmak duygusu
Kıyıda, ıssız kayalıklarda
Kendi başına ışıldayan su

Her şey şiirdir, şimdi, şu anda
Ak kağıt üstünde dolanan elim
Karşıdaki avluda salınan söğüt
Yandaki odada uyuyan bebeğim

Her şey şiirdir, çağrısı aşkın
Bahar toprağından yükselen tütsü
Umut ve acı, başlayan ve biten,
Yağmurun ve akıp giden hayatın türküsü

Her şey şiirdir ve bir gün belki
İlk aşkım, ilk göz ağrım şiir
Koynunda ona yazdığım mektuplar
Bir yerlerden çıkıp gelecektir


--------------------------------------------------------------------------


Başlık: KİRAZLI MESCİT SOKAĞI

--------------------------------------------------------------------------------
Kirazlı Mescit sokağı
Haliç''e doğru iner
Yoksuk ahşap evler
Cumbalı pencereler

Yol üstünde kadınlar
Oturmuş örgü örer
Asmalı kahve önünde
Çatık yüzlü erkekler

Fabrika dönüşü, yorgun bir kırıtmayla
Geçer solgun giysili kızlar
Kürtçe bir şeyler konuşur
Köşe başlarında delikanlılar

Yüz yaşında bir hamal
Yüz kiloya didişir
Minnacık oğlanlar
Çöpllükte küfürleşir

Konuşsam bu bebelerle
Söyleyebileceğim ne var
Naylon talaşı topluyor
Kışın yakmak için bir ihtiyar

Kirazlı Mescit sokağı
Bir sokak, yoksul İstanbul''dan
Aklımda bu dizeler
Geçtim bir ikindiüstü ordan


-----------------------------------------------------------------------


KARŞILIKLAR

--------------------------------------------------------------------------------
-Yaşıyor muyum,yoksa öldüm mü
Diye sordu biri ötekine
-Ben neden yaşadığımı sormaktayım
Yıllardır kendime

-Beni gerçekten seviyor musun
Diye sordu ilk yaz kırlangıca
-Bir gün kendimi öldüreceğim
Dedi adam yargıca

-Öğleye ne yemek pişireyim
Diye sordu kadın kocasına
-Tüm okyanuslarda yüzmek isterdim
Kahrolası sınırlar olmasa

-Adamı neden öldürdünüz
Diye sordu yargıç katillere
-Seviyorum seni ey yaşam
Bütün hücrelerimle


---------------------------------------------------------------------------
NE YAĞMUR NE ŞİİRLER

--------------------------------------------------------------------------------
Soruyorum sevgilime
- Darağacından Notlar’ ı okudun mu ?
Bu bizim hayatımız
Gece doluyor içeri
Yıldızlarıyla
Üç ilde
Sıkıyönetim var
"Askeri savcı"
Sözü
Yer alıyor
Günlük bir sözcük olarak
Hayatımızın sözlüğünde
Aşklar kelepçeli
Güney Amerika’ da
Kederden
Geberiyorum
Herkes hayatını anlatıyor
Deli anneler
Yıkık binalar
Paramparça
Bir gençlik
Yaşadığımız
Hayatımızın kanadığını görmüyor musun?
- Darağacından notları’ ı okudun mu?
İşkence
Ve umut
Şiiri fışkırtır
Ruhumun yaralarını saracak
Şafağın sözcüklerini
Arıyorum
“Kalın devrimci romanların
Sonundaki keder”
Kalın
Devrimci
Bir roman olarak hayatımız
- Darağacından Notlar’ ı okudun mu?
Sevgilim
Seni
Öpüyorum
Her gün
Geçtiğim denize
Yabancılaşmasam
Bütün hayatları
Anlatabilsem
Ölüme karşı
Dururken bir adam
Tek bir mısra halinde
Hayatını
Okuyor
Çıldırasıya
Boğuntuluyum
Çıldırasıya
Bir özlem
Günler ve Prag
Ve trenler
Ve alıp beni
Götüren keder
Günleri zincire
Vuruyorlar
Aşklar kelepçelidir
Güney Amerika
Çe Gevara
Her şeyi bir bir
Anımsıyorum
Kalın
Devrimci romanları
Hayat
Dolduruyor beni
Nasıl
Yıkık bir binayı
Gökyüzü doldurursa
- Darağacından
Notları’ ı okudun mu?
Prag’ da
Bir sevgilim var
Ve ikinci dünya savaşı
Ve tanklar
Ve ellerim
Sana son kez dokunduğunda
Artık
Senin
Olmayacağını bilmek;
Artık
Olmayacağımız
Çünkü
Çıkış yok buradan
Silah sesleri
Bir bahar
Ey uçuşan
Güvercinleri kalbimin
Ey bir imkanı
Yaşamak duygusu
Ey içime
Sindirdiğim sevgin
Prag’ daki
Sevgilim
Karlı gecelerde
Anımsarım seni
Yağmurlar altında
Dolaştığımız Litvanya’ yı
“Kanal” ı
Seyrederken
Bütün Slav
Ve Slavak güzellikleri
Kalın sesli
Kadınlar
Ortodoks
Hüznü
Ve “Tütün” ü
Okurken
Ve Fuçiği
Kanımızla
Yazılmıştır
Hayatın destanı
Toprakta
Dudaklarımızın
İzi var
Ve donup kaldığımız
Cephelerde
Buruşuk
Mektuplar
Ve yerlerine
Ulaşmamış
Savaş
Ve keder
Ve şiirler
Korkunç bir
Aşk özlemi
İnsanlara
Duyduğum sevgiden
Boğulurcasına
Kalbimi
Çatlatırcasına
İmgeler
Ve trenler boyunca
Taşıdığım
Şehirlerden
Geçerek
Ve her bir insanın
Bakışlarında
Köyler ve uzak
Duygular
Sonsuzca seninle
Sevişme özlemi
Ve erkek olduğumun
Bilincinde olarak
Ve idama
Giden bir adamın
Karısına
Bıraktığı
Mektup kadar
Çağdaş ve anlaşılır
Ekmek kadar
Kederli
Vaptzarov’un
Şiirleri kadar
Sevgilim, binlerce kilometreye
Yayılan kalbim
Ve gözyaşlarım
Ve her şeye
Yetişme duygusu
Bütün romanları
Yutarak
Bütün aşkları
Yaşayarak
Ve çağdaş ve sarsak
Kalbimi
Avutamaz
Ne yağmur…
Ne şiirler…


--------------------------------------------------------------------------


ÖĞRENDİM Kİ

--------------------------------------------------------------------------------
Öğrendim ki
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız

Öğrendim ki
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika


Öğrendim ki
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli

Öğrendim ki
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek

Öğrendim ki
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir

Öğrendim ki
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli

Öğrendim ki
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var

Öğrendim ki
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor

Öğrendim ki
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit

Öğrendim ki
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun

Öğrendim ki
''Bittim'' dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var

Öğrendim ki
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder

Öğrendim ki
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar

Öğrendim ki
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor

Öğrendim ki
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor

Öğrendim ki
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor

Öğrendim ki
Para ucuz bir başarı

Öğrendim ki
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz

Öğrendim ki
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
Kaldırmak için elini uzatır

Öğrendim ki
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir

Öğrendim ki
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır

Öğrendim ki
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor


Öğrendim ki
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir

Öğrendim ki
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır

Öğrendim ki
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez

Öğrendim ki
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır

Öğrendim ki
Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin
nereden geçtiğini bulmak zor

Öğrendim ki
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez
Gerçek aşkların da!

Öğrendim ki
Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var

Öğrendim ki
Aile hep insanın yanında olmuyor
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz
Aile her zaman biyolojik değil

Öğrendim ki
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir
Onları affetmek gerekir

Öğrendim ki
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor

Öğrendim ki
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor

Öğrendim ki
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz

Öğrendim ki
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez

Öğrendim ki
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır

Öğrendim ki
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor


--------------------------------------------------------------------------


SANA SESLENMEK İÇİN

--------------------------------------------------------------------------------
Gece sesizce başlıyor ve ırmağın-
Öte yakasına geçiyor atlılar
Bir papatyanın acısını dinliyorum
Gökyüzü gitgide genişliyor
Islak yaprakların derin yeşilliği
Islak dağların uyandırdığı keder
Kendime bir demet çicek topluyorum
Öğretmenimin iliklediği göğsüm
Ne kadar genç
Ağzımda taptaze bir tütün kokusu
Ve taze ceviz kabuklarının kararttığı parmaklarımda
Bir ağız mızıkası
Öğrendiğim ilk şarkılar
Yollar yollar yollar boyunca
Söylediğim ilk şarkılar
Sevgilim olan bütün kızlar
Siyah önlükleri ve
Kaçamak bakışlarıyla geçip gittiler
İlk fotoğraflarımdaki yakışıklı saçım
Ey akşam, ey bir aşkın
Başlaması ve bitmesi
Ey turuncu akşam, bütün akşamların akşamı
Ey mor akşam, dudaklarım gibi moraran
Gece evleri sardığında
Ve bahçeleri
Işıklar içinde kaçıp giden
Bir tavşan gibi yalnızım
Yolun iki yanında kalan
Karanlık dağların ötesinde
Neler olup biter
Ve girdiğimiz uykulu kasabada
Lokantadaki uykulu çocuk
Olgun ışıklı lokantada
Olgun patatesler
Bir adamın
Doğmasi ve ölmesi
Ve bazı işlemeler yapması hayatında
Bazı bağlardan
Üzüm toplaması
Bazı sinamalara gitmesi
Bazı kızları sevmesi
Ve ölesiye yalnızlık çekmesi
Bazı şehirlerde
Ey akşam, turuncu ve mor akşam
Ey gökyüzü, ey benim
Gittikçe esmerleşen kalbim
Şimdi beyaz bir kızın
Yanında olabilmek için
Bazı çılgınlıklar yapabilirim
Onu boynundan öpsem ve onunla
Dünyada olup bitenleri konuşsak
İngiliz birahanelerinde
Damalı kasketleri
Ve şaşılacak kadar yorgun yüzleriyle
Ve bütün emekçiler gibi
Çocuksu gözleri
Partal elleriyle oturan
İşçilerden konuşsak
Zencilerden konuşsak sonra
Gülünce bütün yüzleriyle gülen
Yakışıklı ve hazin
Zencilerden
Gece dünyanın her yerinde
Geliyor ve her yerde
Aynı duygu uyanıyor kalbimizde
Sen şimdi
Duvarına bir şiirimi asmışsındır
Uyuyorsundur
Belki düşünüyorsundur
Sonuncu kattaki odandan
Yıldızlara bakarak
Ve yıldızlar her zaman
Eski ve tanıdıktır
Özellikle bir tren penceresinden bakıldığında
İçimiz nedensiz bir hüzünle dolduğunda
Sırt üstü uzanıp toprağa
Baktığımız yıldızlar
Bir harman yerinde ya da
Düz bir damda
Uzaktan
Bütün kürtçe türküler gibi
Yanık bir türkü gelirken
Sıcaktan bunalırken
Evler ve yollar;
Ve yaşlı kadınlar
Uyuklar gibi büzülüp minderlerine
Düşünürlerken eskisini
Olağanüstü günlerini
Gece sesizce başlıyor ve ırmağın
Öte yakasına geçiyor atlılar
Çalıların hışırtısını dinliyorum
Sana seslenmek için
Yeni şiirler tasarlıyorum


--------------------------------------------------------------------------



Başlık: TOPRAĞA DÜŞEN

--------------------------------------------------------------------------------
Ona "Haydi
Savaşa dediler
Başkaca birşey
Söylemediler

Aldılar köyünden
Davulla zurnayla
Geride üç çocuk
Bir eş ve bir ana

Eline bir silah
Tutuşturdular
Ve karşılaştı
Düşman ordular

Vurulup düştü
İlk çatışmada
Göğsünde bir oyuk
Üç delik alnında

"Ey bu topraklar için
Toprağa düşen"
Bir karış toprağın
Var mıydı yaşarken?


--------------------------------------------------------------------------


KIRK YAŞIN EŞİĞİNDE ŞİİR

--------------------------------------------------------------------------------
Küçük heyecanlara paydos
Çünkü rüzgarla aynı yaştayım
Çünkü güneş kardeşim
Bir ırmakla sevişmekteyim

Bana artık dingin olmak
Bana yalınlık yaraşır
İçimde şiirin güzelliği
Yaşamak sevinciyle yarışır

Güzeller güzeli ömrüm
Sana gitgide sevdalanıştayım
Nice emeklerle dokunmuş
Bir ince, bir nazlı nakıştayım

Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdöndürücü akıştayım


--------------------------------------------------------------------------



Başlık: SEVGİLİMSİN

--------------------------------------------------------------------------------
Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok, yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden

Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim
Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru
Kanatların yorulur, ter içinde kalıyorsun
Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun
Her sabah el sallıyorum metalle karışmana

Sevgilimsin, arasıra bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı
Otobüslerde ve trende kaçamak yaşanan
Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana


--------------------------------------------------------------------------



YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİRŞEY VAR

--------------------------------------------------------------------------------
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana



--------------------------------------------------------------------------


YENİDEN HÜZÜNLE

--------------------------------------------------------------------------------
İşte yine can sıkıntısı
bana bir şiir yazdıracak
Tırnaklarım uzamış,
İçimde yaralı bir aşk

İçimde yaralı bir aşk
ve birkaç piyes ölüsü,
birkaç gözyaşı kırıntısı,
intihar gelgiti birkaç

Sırtüstü uzandım dünyaya,
odamın ampülüne bakıyordum,
ampulün bağlı olduğu borunun
tavanda kıvrılışına

Tavanda kıvrılışına
birkaç damla gözyaşının
birkaç damla tentürdiyot,
kalbim ağrıyordu, bir yaz-
günü düştüm sokaklara,
karanlık sokaklara düştüm,
bir yaz gecesiydi galiba,
ürpererek indikçe bayırlardan,
kimsesiz ve boş alanlara,
çaresiz, bomboş bir cesettim,
bir suyla dolu bir kova
olarak kalmışım dünyada
Herkes kim bilir nerdedir-
şimdi? sevgilimKim bilir-
nerdesin?
Kalbim -ki bir gün durur-
var mıydı acaba?
Ölümü ve tuzlu
fıstıkları unutmadım,
bayat tuzlu fıstıkları
Sarhoşlar kusardı bir de
ben varken orda Dünya''da
1965 yılında
Bir savaş ve hüzün korkusuyla
kahvelere dolardı insanlar
Sevgilim! Sevgilim!
"Kanayan yerim benim"
çürük yumurta, bayat pastırma
ve
bamya yenilen bir lokantada
mareşal fevzi çakmak, koca yusuf
dünya güzeli fatma
dostumdular
Ben o şehirde yalnızdım
bunu kimseler bilemez
gidip gidip rıhtıma
dururdum
Kör bir dilenci vardı, o da-
dostumdu, beni-
evlendirmek isterdi kızıyla
Ben içimde bir acıyla
boyna bir resim yapardım
Sarı kurdeleli kızlara-
hikayeler anlatırdım hatta
uzak dünyalar ve
albert aynştayn hakkında
Onlar
uzun uzun susarlardı
Güzelim kızlari Hürriyet-
gaztesi okurlardı
Ses ve Hafta

Her şey o kadar birbirinin
aynıydı, hayat-
akıp gidiyordu sıkıntıyla
Domino taşlarına ve
bir nehrin akışına benzeyen
cesur ve genç hayat Akıp giden
Kitapçı vitrinlerini
ve
alanları hızla eskiten-
hayat, bazen-
beni heyecanlandırırdı
Yağmurlu, ıhlamur ağaçlı bir yolda
kocaman, eflatun, bir güneş
tıkanırdı gırtlağıma
onu karnıma sokardım
Güneşi, göğsüme ve karnıma
Akşam-
beni bulurdu bir koyda
Kırlara doğru
koşardım bir bağırtıyla
Az önce ıslanmış kırlara,
serin ve bereketli,
her zaman bağışlayan,
o taze, ve hüzün-
anası kırlara

Sevgilim! Sevgilim
Gece-
yürüyor,
Dünya-
yürüyor ordularla
Kitaplarla ve matbaacı-
çıraklarıyla İçimde-
bir dağ çeşmesi akıyor
Sabah oldu oluyor anında-
eski, külüstür, kömür-
yüklü sarı bir kamyonla
yanında durmuştuk, orman-
battaniyeliydi hala
Bir hastane odasında-
sabaha karşı, yaralı-
bir onbaşı gibi uyuyordu
Sabaha-
karşı bir hastane odasında-
aklıma çanlar geliyor
Bir adam-
kesik çocuk başları satıyor
Yeniden
hüzünle başlıyorum bir
romana


------------------------------------------------------------------------



Başlık: İNSANLAR

--------------------------------------------------------------------------------
İnsanlar da ülkelere benziyor
Sınırları var, yüzölçümleri
Yasaları var
Bayrakları, ilkeleri
Kimi dağlık bir arazidir
Kimi kıraç
Kimi bereketli
Kimi dardır
Kimi engin gözalabildiğince
Kiminin sınırlarından sıkı pasaport denetimiyle girilebilir
Elini kolunu sallayarak girersin kiminden içeri
Sonuçta ne küçümse insanları kızım
Ne de önemse gereğinden çok
Ama anlamaya çalış
Nedir ve ne kadar genişleyebilir yüzölçümleri


--------------------------------------------------------------------------


YIKILMA SAKIN

--------------------------------------------------------------------------------
Kötü şey uzakta olmak
Dostlarından, sevdiğin kadından
Yasaklanmak bütün yaşantılara
Seni tamamlayan, arındıran
Kapatıldığın dört duvar arasında
Sağlıklı, genç bir adam olarak

Neler gelmez ki insanın aklına
Sevinçli, özgür günlere dair
Kalmıştır yüzlerce yıl uzakta
Onunla ilk kez öpüştüğün şehir
Acı, zehir zemberek bir hüzün
Kalbinden gırtlağına doğru yükselir

Görüyorsun işte küçük adamları
Köhnemiş silahlarıyla saldıran sana
Kimi tutsak düşmüş kendi dünyasına
Kimisi düpedüz halk düşmanı
Diren öyleyse, diren, yılma
Yürüt daha bir inatla kavganı

Babeuf''u hatırla, Nazım Hikmet''i
Bir umut ateşi gibi parlayan zindanlarda
Hatırla Danko''nun tutuşan kalbini
Karanlıklari yırtmak arzusuyla
Ve faşizme karşı, zulme, zorbalığa
Düşün acılar içinde vuruşan kardeşleri

Elbette vardır bir diyeceği, bir haberi
Bir kaçağa çay sunan Kürt kadınlarının
Dağlar dilsizdir yalçındır
Ama gün gelir bir diyeceği olur onların da
Ve dağlar, ıssız tarlalar başladı mı konuşmaya
Susmazlar bir daha, söz artık onlarındır

Kötü şey uzakta olmak
Dostlarından, sevdiğin kadından
Yasaklanmak bütün yaşantılara
Seni tamamlayan, arındıran
Ama bir devrimciyi hakli kılan
Biraz da acılardır unutma

Yıkılma sakın geçerken günler
Yaralayarak gençliğini
Onurlu, güzel geleceklerin
Biziz habercileri düşün ki
Ve halkın bağrında bir inci gibi
Büyüyüp gelişmektedir zafer


-------------------------------------------------------------------------

İSTANBUL

--------------------------------------------------------------------------------
Göğsüme bir İstanbul çiziyorum
Başparmağımla, kelebek biçiminde
Çocukmuşum gibi aynanın önünde
Yüzümü saçlarımı okşuyorum

Kadıköyden herhangi bir deniz
Tenha bir tramvay Şişliden
Samatyadan belki Sultanahmetten
İncir ağaçları anmsıyorum

Göğsüme bir İstanbul çiziyorum
Başparmağımla, kelebek biçiminde
Biraz umutsuzum, biraz yorgun işte
En çok gözlerimi seviyorum



--------------------------------------------------------------------------


BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

--------------------------------------------------------------------------------
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır

Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar


--------------------------------------------------------------------------

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 10-09-2006   #2
sawman
Varsayılan


hepsı cok gusel olmus ellerıne saglık
__________________


Yaşamla ölümü ayıran çizgi
Siyahla beyazı ayıramaz ki
Her yolun sonunda ölüm olsa da
Sevenleri kimse ayırmaz ki


ÇARŞI
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.