Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atlantis

Mu Ve Atlantis

Eski 08-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mu Ve Atlantis




MU ve ATLANTİS


Şüpheciler, Arkeologlar, Jeologlar ve Antropologlar ne kadar karşı çıkmaya çalışsalarda, "Atlantis" efsanesi dimdik ayakta durmaktadır Çok kiritik ve aynı zamanda talihsiz bir olay yaşanmasaydı, bu tartışmaların hiçbiri olmayacaktı Büyük İskenderiye Kütüphanesi'nin yakılması, bilgilerin günümüze aktarılmasını engelleyen büyük bir darbe olmuştur


Eflatun, Atlantis'le ilgili ilk yazdığı eseri Timea (Timaios) ve daha sonra MÖ345 yılında "Kritias"I yazdığı zaman kaynak olarak MÖ 7 yy' da yaşamış atası, politikacı Solon'u gösteriyordu Solon MÖ 590'da Mısır'a gitmiş ve Mısırlı rahiplerden kadim bilgiler edinmişti Bu bilgiler Atlantis'de yaşam şeklinin yanı sıra, Mısır Uygarlığı'nın köklerinin MU ve Atlantis'e dayalı olduğuna ilişkindi Bu büyük ada ülke Solon'un anlatımlarına göre, Solon'un doğumundan 9 bin sene önce çok güçlü bir krallıktı ve buradan gelen işgalci kabileler, Akdeniz kıyısındaki tüm ülkelere yayılmışlardı


Ünlü kahin Edgar Cayce'ye göre; Atlantisliler İÖ 10500 yılından önce Mısır'a göçettiler ve yanlarında Atlantis Uygarlığı'nın 40000 yıllık kayıtlarını da götürdüler Plato'ya göre ise, Mısırlı rahipler İÖ 500 civarında Yunan Filozofu Solon'a Atlantisin hikayesini anlattılar Eski Mısır'a ait kayıtlar, muhtemelen lahitlerden ve tapınaklardan yağmalanmış oldukları için nadir olsalar da, mutlaka bu Kütüphane'de bulunmuş olmalıydılar Edgar Cayce, bu kayıtların en sonunda, Sfenks'in yakınlarında, henüz keşfedilmemiş ve tamamen toprağın altındaki bir başka piramidin içinde yer alan, kendi verdiği isimle "Kayıtlar Salonu"nda bulunacağını söylemişti


BİLİMADAMLARI VE PSİŞİKLER: Olay gerçekten büyük çaplı 50000 yıl önce, yüksek teknolojiye sahip ileri bir uygarlığın varlığına ilişkin bir kanıtın ortaya çıkarılmasının, bilimsel, dini ve sosyal arenada çok muazzam etkileri olacaktır Bu keşif, birçok sözde bilimsel dogma dahil olmak üzere, sıkı sıkıya tutunduğumuz ve kutsal bildiğimiz neredeyse bütün inançlarımızı kesin biçimde değiştirecek ve insan ırkının kökenine bütünüyle yeni bir ışık tutacaktır Darwinci evrim kuramı dinozorlar gibi yokolacaktır Bilim, Atlantislilerin bütün bilimsel başarılarını incelemek üzere tamamiyle yeni bir istikamete yönelecektir Büyük dinler bu yeni bilgiyi kendi öğretilerine uyarlamak konusunda ciddi sıkıntılar çekeceklerdir

Atlantisin mevcudiyeti ve/veya arkeolojik kanıtları hakkında tarihi kayıtların yokluğunda, iki tür bilgi kaynağı bu boşluğu doldurmuştur İlk olarak, oldukça sezgiye dayalı ve asla o katı ve artık devrini tamamlamış araştırma geleneklerine bağlı olmayan yeni nesil bilimadamları ortaya çıkmıştır Bunlar Atlantis senaryosunu oluşturacak bilgileri, yüzlerce ihtimal dışı görünen kaynaktan, büyük çabalarla biraraya getirmiş olan cesur ve öncü araştırmacılardır Bu araştırmacılardan sonra, durugörürler ve medyumlar (kanallar), arkeologlar ve antropologların bıraktıkları yerden işi ele almışlardır


CAYCE'NİN ATLANTİSİ : Ancak, tartışılmaz biçimde, Atlantis hakkındaki en açık bilgi birikimi bakımından, her iki kategorideki en üretken kişi, Virginia Beach'in Dünyaca ünlü Uyuyan Kahin'i Edgar Cayce olmuştur 1945'te ölen Cayce, ardında, yıllarca sekreterliğini yapan Gladys Turner tarafından büyük bir vazife duygusuyla kelimesi kelimesine kaydedilen psişik okumalarını içeren çok geniş bir literatür bırakmıştır Kendisine başvuranların yaşamları hakkında okumada bulunurken, sık sık onların Atlantis'teki önceki yaşamlarına atıfta bulunmuştur Böylelikle, Cayce'nin okumalarını gerçekleştirdiği 1923-1944 yılları arasındaki 20 yıllık aktif dönem süresince, Atlantis hakkında çok geniş bir bilgi birikimi sağlanmış ve sonucunda bu bilgiler, Cayce'nin Virginia Beach'de kurmuş olduğu Araştırma ve Aydınlanma Cemiyeti (ARE) tarafından arşivlenmiştir


Daha sonra, 80'li yılların ortalarında, Edgar Cayce'nin en küçük oğlu Edgar Evans Cayce, Atlantis'e ilişkin araştırmalar hakkında, Vakıf programlarının sonuçlarını da kapsayacak bir kitap yazmanın zamanının geldiğini hissetmişti Kızı Gail Cayce Schwartzer ve Douglas GRichards ile birlikte yazdığı "Atlantis'in Gizemleri" (Harper ve Rowe) adlı kitabı 1988'de yayınlandı Edgar Evans bize, Atlantis'e atıfta bulunan tüm ifadeleri saptamak için, 1 yıl boyunca babasının bütün "okumaları" üzerinde çalıştığını söylemişti İstatistiksel olarak, bütün "yaşam okumaları"nın hemen hemen üçte birinin Atlantis'ten sözettiği ortaya çıkmıştı


MISIR'DAKİ ARAŞTIRMA: Kitabın başlıca amacı, yeni keşiflerin, bazıları bir hayli fantastik görünen Cayce'ye ait iddiaları doğrulayacak nitelikte olup olmadığını anlamak için, onun Atlantis hikayesiyle son araştırmaları ilişkilendirmekti Cayce, Büyük Piramit'in İÖ 10500 yılında inşa edildiğini söylemişti Eğer gerçekse, İÖ 3500 yılından öncesine ait resmi bir Mısır tarihi olmadığından, bu iddia Büyük Piramit'in Atlantis teknolojisi kullanılarak yapıldığı teorisini desteklemektedir


Robert Bauval, Giza Piramidi kompleksinin planlamasının İÖ 10500 yıllarında başladığına, fakat, rahiplerin inşaata başlamadan önce gerekli koşulların oluşmasını beklemek zorunda kaldıklarına inanmaktadır Belki de, yeraltındaki çalışmaların bazıları gerçekte bu tarihte başlamıştı Cayce'nin, Sfenks'in İÖ 10500 yılında inşa edildiğine dair inancına bilimsel destek büyüyordu

Edgar Cayce aynı zamanda "Kayıtlar Salonu"ndan da sözetmişti Cayce, ayrıca, Atlantisli göçmenlerin, kayıtlarını Mısır ve Yucatan'a taşımayı kararlaştırdıklarını iddia etmişti Görünen o ki, günümüz teknolojisi gözönüne alındığında, eğer kararlı bir çaba gösterilse, Cayce'nin söylediği gibi, Sfenks ile Nil Nehri arasında ve Sfenks'in sağ pençesinin yakınlarında bir yerde, böyle bir odanın gömülü olup olmadığını anlamak mümkün olabilecektir


1977'de, geliştirilmiş bir projeyle; direnç taraması, manyetometre, hava fotoğrafçılığı ve termal kızılötesi resimleme gibi oldukça gelişmiş teknikler kullanıldı Araştırmacılar, ikisi Sfenks'in pençelerinin önünde, bir tanesi de 10 metre derinlikte olmak üzere 5 anomali ve Sfenks'in arkasında Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde bir tünelin varlığına ilişkin güçlü belirtiler saptadılar Aynı teknikler daha sonra Büyük Piramit'in temelindeki kayık odasının keşfinde kullanıldı Cayce'nin ifadelerini destekler gibi görünen bu cesaret verici sonuçlar, ECF'yi araştırmaları sürdürmeye teşvik etti 1978 yılında, Sfenk Tapınağı ve Mabedinin geniş ve detaylı şekilde, uzaktan algılama yöntemiyle araştırılması için SRI ile ortak bir proje finanse ettiler "Gölgelendirme Akustiği" adı verilen yeni bir teknik kullanarak, daha önce keşfedilmemiş bazı önemli karanlık bölgeler ve kör noktalar tesbit ettiler Fakat iç sorunlar ve projenin yüksek maliyeti sebebiyle daha fazla ilerleme kaydedemediler


SUALTI YOLLARI: 1965 yılı Cayce'nin, Atlantis'in yeniden yükseleceğini söylediği yıldı Zoolog ve arkeolog JManson Valentine ile önde gelen sualtı araştırmacısı Dmitri Rebikoff, Bimini'nin 1,5 mil açıklarında üçgen şeklinde devasa taş bloklar buldular Bunlar yüzlerce feet mesafeye uzanan ve keskin bir dik açı ile biten belirgin bir yol oluşturacak şekilde, zekice yerleştirilmiş görünüyorlardı

Daha sonra, 1974 yılında, Valentine, Texas'taki Lamar Üniversitesi'nde İngilizce Profesörü olan DrDavid Zink'in ilgisini çekmeyi başardı Uzman bir denizci, dalgıç ve sualtı fotoğrafçısı olan Zink, her iki sualtı yolundan da, ciddi bir araştırma gezisi başlatacak kadar etkilenmişti Bu araştırma gezisine "Poseidia 75" adını verdi DrZink, dalgıçlar, arkeologlar ve jeologlardan oluşan bir ekip topladı ve bütün kalıntı alanının detaylı bir haritasını çıkarttı Ayrıca, doğal formasyonlar olmadığı belli olan bazı bloklar buldu Bu keşif onu, kalıntıların yol olmaktan öte, daha çok Stonehenge benzeri bir megalit alanı olduğunu düşünmeye yöneltti Daha sonra, 1975 yazında, Zink'in ekibi, yol kalıntılarının yakınında 300 pound ağırlığında, insan kafasına benzeyen bir mermer yapı ve birbiri içine geçmiş bir inşaat bloku keşfetti Bu keşif bütün dünyanın ilgisini çekti ve Zink'e 1976 yılında, Florida Uluslararası Kaşifler Birliği'nce verilen Yılın Kaşifi ödülünü kazandırdı


CHURCHWARD: Batık Mu kıtası ve Mu uygarlığı hakkındaki bilgilerin çok büyük bir bölümü, 19 yüzyılda yaşamış olan İngiliz araştırmacı James Churchward'ın incelemeleri neticesinde gün yüzüne çıkmıştır İngiliz Silahlı Kuvvetlerinde Albay olan Churchward, 1880'li yıllarda Hindistan ve Tibet'te görevle bulunduğu sıralarda bu kıta hakındaki ilk bilgileri edinmiş, emekliliğinden sonra da Orta Amerika'da araştırmalarını tamamlayarak bu batık uygarlık hakkında beş eser yazmıştır Churcward'ın kaynakları, Batı Tibet'te bir mabette, bu mabedin başrahibi tarafından kendisine verilen"Naacal Tabletleri" ile, Amerikalı Jeolog William Niven'in 1921-23 yılları arasında Meksika'da ortaya çıkardığı tabletler olmuştur


Bilim dünyası, bu iki kıtanın battığı öne sürülen tarih olan 12 bin yıl önce dünyada büyük bir jeolojik olayın yaşandığını onaylamaktadır Kaldı ki, dünyanın hemen her yerindeki kavim ve milletlerin tufan efsaneleri de, büyük bir felaketin yaşandığını doğrulamaktadır ve bilim dünyası ister kabul etsin, ister etmesin, Mısır, Maya kalıntıları, Paskalya adası uygarlığı gibi bugün nasıl ortaya çıktıkları izah edilemeyen birçok eser bu batık kıta uygarlıklarının varlığı ile mantıklı izahlara kavuşabilmektedir


Pasifik okyanusundaki hemen bütün adalarda, Sibirya ve Orta Asya'da, Avusturalya'da, Mısır'da incelemeler yapan Churchward'a yeni nur kaynağı Meksika'da parladı Amerikalı Jeolog William Niven, 1921-23 yılları arasında Meksika'da yaptığı kazılarda, 11500-12000 yıl önce yazıldıkları saptanan 2600 dolayında tablet buldu Tabletlerin varlığını duyan Churchward Meksika'ya gitti ve Tibet'te öğrenmiş olduğu Naacal diliyle yazılı olduklarını ispatladığı Meksika tabletlerini çözmeyi başardı Tibet tabletlerinde eksik kalan bilgilerini Meksika tabletleri ile tamamlayan Churchward, batık uygarlık Mu hakkında büyük yankılar getiren eserlerini yazdı


Churchward ve Niven'in bulguları, Mu kıtasının bugünkü Pasifik okyanusunun oldukça büyük bir bölümünü kapladığını, Hawaii, Haiti, Fiji, Paskalya adaları ile diğer Polonezya adalarının bu batık kıtadan artakalan parçalar olduklarını ortaya koydu Churchward'a göre Mu kıtası, doğudan batıya 8 bin kilometre, kuzeyden güneye de 5 bin kilometre uzunluğunda dev bir ada kıtaydı Naacal tabletleri bu kıtanın, uygarlığın beşiği olduğunu öne sürnıektedir Yaklaşık 70000 yıllık bir uygarlık geçmişine sahip olan Mu; zaman içerisinde tüm dünyada birçok koloniler ve büyük imparatorluklar oluşturmuştur


Mu uygalığının kolonileştirdiği ve daha sonra bağımsızlaşarak birer imparatorluğa dönüşen en önemli iki devlet, "Atlantis" ve "Uygur" İmparatorluklarıdır Ayrıca, bugün Antik Mısır, Çin, Hint ve Maya uygarlıkları diye bilinen uygarlıkların kökeninde de Mu uygarlığı yatmaktadır


alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.