Baskalasan Zaman |
08-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Baskalasan ZamanAslında böyle zamanlarında cebine kimliği ile birkaç kuruş iliştirip, saçlarının dağınıklığına aldırmadan bir şapka altında kıstırıp kolduk değneklerine asılırdı tüm hırsıyla Nefes nefese ve içindeki kızgınlıkla sadece; - Ben çıkıyorum, gelirim!! diye seslenirdi evin içinde kimlerin olduğuna aldırış etmeden Apartmanın her bir basamağından demir çubuklarla inmeye çalıştıkça biraz daha yutkunurdu, her bir basamakta gözlerindeki baraj setleri dahada basınca maruz kalırdı ama yinede işlevini görürdü set kiprikleri Çırpınırdı "hayır" diye Apartmanın kapısına ulaştığında derin bir nefes alırdı Az soluklanıp -Bundan sonrası kolay! derdi burnunu istemsize çekerek Aslında en zor bölümün başladığını bildiği halde Çocukların arabalara aldırmaksızın hoyratça oynadıkları kahkahaları ile paslaşan topu izlerdi aklına getirmemeye çalışırdı bir zamanlar onların arasında olduğunu zaten getirdiği anda da iki yanındaki metal çubukların sesi hemen o hayali tekrar gözlerinde canlandırmasına izin vermezdi Küçük sevimli bir İstanbul ilçesinin göçlerine yenik düşmeden ayakta kalmaya çalışan sokağı Çok seviyordu burayı Hele sokağın çıkışında tam iki yol ayrımının ortasında duran yaşlı çınar ağacı tek dostu gibiydi Genelde annesi pazardan gelirken poşetlerine dalar, meyvelerden alabildiğini ceplerine doldurup bu yaşlı çınar ağacının dalları arasında yok ederdi kendini Sonrada mahallede uyuz olduğu kişiler yoldan geçerken çekirdeklerini onların üzerine atıp sessizce kıkırdar saklanırdı Küçük bir tebessüm ilişti boğazındaki boğum boğum düğümlere aldırış etmeksizin yüzüne -Kanka n'aber? Nerden çıkmıştıki şimdi bu? Bu saatte asla evden çıkmadığınıda bilirdi, ne diyecek, nasıl geciştirecekti -Hayırdır, evde birşey mi oldu nereye böyle? -Yok birşey, ev biraz kalabalık hava almaya çıktım öylesine Kafasını kaldırsa şapkasının altındaki dolu dolu gözlerini gördüğünde ne yapacağını düşündü, yanlızlığa ihtiyacı vardı, oysa kötü olduğunu farkettiği an bırakmayacaktı arkadaşı Derdini anlatsa oda anlatacaktı ki çok sevdiği dinlemeyi kaldıracak kadar iyi değildi ki? Kendiyle kalmaya ihtiyacı vardı -Az turlayıp geleceğim hem bacaklarım için egzersiz olur -Emin misin? -Boşver sen beni, annen balkondaydı görmüştür seni bekletme kadını ömrünü yedin zaten İstemdışı gülüşü yerleştirdi yüzüne, bacakları artık titremeye ve boğazındaki düğümlü nehir patlamaya hazırlanıyordu durdukça -Yarın lokale gelecekmisin? Birkaç adım sonra ne alakaydı ki bu soru? -Gelirim Belki babamda gelir Bu seferde mahallenin CNN Neclası belirmişti hemen dibinde, gözlerini kapatarak;-Şimdi ayvayı yedim sabah namazına anca inerim sahile bunun çenesinden diye söylenip zorunlu selamını verdi Rüzgar çıkmıştı ve şapkasını alnının üzerine çivilemiş gibi çekmesine rağmen kıvırcık uzun saçları dağılmaya ve şapkayı oynatmaya başlamıştı -Kızım sen ne zaman uslu olacaksın ne işin var lokalde? -Üf teyze başlama yine? Bakkala gidiyorum tutma beni! -Abin gidemedimi, bu halinle otursana kızım evinde akşam oldu kız kısmının ne işi var bu saatte dışarda bakkalda -Sen dışardasın ya kuvvet alıyorum say, hadi ben gittim! Bu kadını çocukluğundan beri hiç sevmiyordu hep lafı yarım bırakıp uzaklaşmayı yeğliyordu Şimdi onu gördüğünü ertesi gün eklerle birlikte tüm mahalle öğrenecekti Allahtan başına buyrukluğunu herkez biliyordu akıllarına başka birşey gelmezdi Yoksa şimdiye her evden çıkışında - Bak yine kimbilir kimle fingirdemeye gidiyor diye başlanırdı koyu kahve dedikoduları Güç bela gelebildiği bakkaldan 1 paket sigara ile 2 bira aldı Kasadaki Nusret amcası bilirdi onun bu hallerini Aldıklarını poşete koyarken sigaradan sararmış postbıyıklarının arasından söylenirdi -Yinemi bunalttılar seni attın kendini dışarı -Hıhı -Ah be kızım sen bu zıkkımları içemiyorsun ki ne işkence edersin kendine? -Alıştırıyorum be amcam, hayata alıştırdığım gibi bunada alıştırıyorum Nusret amcasını çok seviyordu, hele onun bulgar göçmeni şivesine az takılmıyordu Onun yaşlarında bir oğlu vardı Yaz tatillerinde her gelmelerinde birlikte takılırlardı Şimdi İzmir'de okuyordu, onun kadar şanslı değildi ailesinden ve ondanda uzaktı artık -Fazla takılma içemezsen dök denize gitsin -Zaten öyle olacak kafamdakileri uçurayım da -Bacakların nasıl oldu daha fazla hissediyorsun artık değil mi? -Yok Aynı Nefret ediyordu bacaklarının sorulmasından İyi kötü yürüyordu fazla hissetmesede Aylar öncesinde bitkisel hayatta değilmiydi Atlatmamışmıydı Bilmiyorlarmıydı sorduklarında daha fazla canının yandığını Siyah poşete sarılı emanetlerini koltuk değneğinin köşesine asıp çıktı bakkaldan, son dayanma gücünü bırakmıştı sanki Sahildeki kayalıklara varmalıydı ama sanki tükeniyordu Kaldırıma oturup önce koltuk değneklerini birleştirdi Şapkasını çıkartıp tamamen dağılmış saçlarını tekrar toparlayıp şapkanın altına sıkıştırdı Üzerinde tsort ve jean vardı, aslında saçları uzun olmasa kız olduğu bile anlaşılmazdı Paspal giyinip gezinmeyi severdi, evdekiler "kız gibi giyin" söylenmelerinede aldırış etmezdi Koltuk değnekleri ile kayalıkların ucuna gitmesinin imkansızlığı geldi aklına Betona ellerini sıkıca kavrayıp kendini aşağı bıraktı Ayaklarının kayalara değdiğini bile hissetmedi ama yinede bıraktı kendini Düştüğünde biraz beli acıdı ama o kadarda önemsemedi Sadece koltukdeğneklerine sardığı poşeti çıkardı pantolonun kemerine bağladı ucunu ve kayalıklara tutunarak birinden öbürüne doğru geçti -Birazdaha sabretmeliyim Artık gözlerinden usul usul kaynar sular dökülmeye başlamıştı Ama önemi yoktu Gelmişti dere yatağının sonuna Denize bırakacaktı hepsini En uçtaki küçük kayalığa geldiğinde akciğerleri patlayacak gibiydi Hissetmiyordu Tek hissettiği yanaklarından aşağı bıraktıklarıydı Hıçkırıklarını dahi duymuyordu artık Bütün gücüyle bıraktı kendini yosunlu ve dalgaların her yükselişinde çarpıp parçalayarak küçülttüğü kayalığın üzerine Denize baktı Burayı çok seviyordu Tek sırdaşı tek anlayanı tek ortağı idi Doktorlardan bile daha çok biliyordu deniz kızın ne kadar çok yarası olduğunu ne kadar krampları geldiğini ve ne kadar çok yorgun düştüğünü Bir sigara yaktı yarım yamalak ilk nefeste öksürmeye başladı açtığı biradan aldığı ilk yudumlada yüzünü ekşitecekti biliyordu ama yinede koca bir yudum aldı -İstemeye istemeye içiyorum sizi, istemeye istemeye de yaşıyorum işte Gücü olsa gitarınıda alacaktı yanına ama sadece dudaklarındaki mırıltıyla baktı denize Sonra kayalıkların üzerine bıraktı bedenini Dalgalar çaldı Dudakları mırıldandı Gözyaşları vokalistlik yaptı sessizce Evet Buna ihtiyacı vardı genç kızın Kilometrelerce ötede bıraktığı ve şimdi her bir anısını hastanedeki soğuk odasının duvarlara çizdiği anılarını tekrar yaşamaya ihtiyacı vardı İlayda Seralı |
|