Bir Aşk Hikayesi.. |
08-13-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Aşk Hikayesi..Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı Okul salonundaydı maç Tribünsüz,minik bir salon Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadeceO kadar yakındılar Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti Az sonra bir şeyi daha hissetti Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini Kız servis atarken hemen önünden geçti Göz göze geldiler Kız gülümsedi Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda Kız onu tanımış olmalıydı Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, o da karşıya gitti Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba Bir defa daha gülümsedi Manidar"anladım" der gibi bir gülümseyişti bu Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu Dahası Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılışı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı Kız bu defa, iyice gülmüştü Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu Arkadaştılar Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı O kızdan fena halde hoşlanıyordu Galiba kız da ona karşı boş değildi Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü Kaptan "tabi" dedi "bu hafta sonu güzel bir konser var Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten Sen de gel Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız" "Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı "Mutluluk işte bu!" Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı O ne heyecandı öyle Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar El sıkıştılar O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştülerİnanamıyordu delikanlı Onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken –o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde Ama uzatamıyordu işte elini Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandıKolunu kızın koltuğunun arkasına koydu Kızın omzuna değil Koltuğun üzerine Sonra kız arkaya yaslandı Bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü Konserden çıkarken, kız, şakalaştı "Sizi her maçımızda görüyoruz Alıştık nerdeyse Yarın Adana'da da maçımız var Gözlerimiz sizi arayacak" Hayır, aramayacaktı Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı Gece yarısı kalkan otobüse bindi Sabah erkenden Adana'ya indi Maç saatine kadar başı boş dolaştı Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu Maç falan değildi sebep tabii İlk sette kız farkında bile değildi onun Nerden olsundu ki İkinci sette öbür tarafa gittiler Döndüklerinde, ügüncü sette kız fark etti delikanlıyıYüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu Maç bitti Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti Tek kelime konuşmadan Konuşmaya gelmemişti ki Kız "keşke orada olsaydın" demişti O da olmuştu işte Hepsi o Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için Kızın karşıdan geldiğini gördü Koşarak yanına gitti "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını okurken "Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar Ne de şeytan bir günahı Seni beklediğim kadar!" Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene Kız karşıdan geliyordu Bu defa yanında arkadaşları yoktu Yalnızdı Yaklaştığında işaret etti delikanlıya Gözlerine inanamadı genç adam Onu yanına mı çağırıyordu yoksa Evet, çağırıyordu işte Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız O da heyecanlıydı, belli "Bak iyi dinle Dünkü satırlar için çok teşekkürler Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok" "O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden Ayrıldı kızın yanından Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan Bir daha onu hiç görmeden Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu'nun sözlerini o zaman biliyordu sanki Aşk "onurlu" olmalıydı Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi Heyecanla bekledi Hırsla, arzuyla bekledi Umutla, umutsuzlukla bekledi Bazen öfkeyle bekledi Ama bekledi Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu İki dörtlüktü şiir İlki kıza verdiğiydi Bir ikinci dörtlük daha vardı orada O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı Cebine koydu Bekleyiş sürüyor, sürüyordu Okullar kapandı, açıldı Aylar, aylar geçtiBir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız "Günlerdir seni arıyorum İşte sana haber Artık hayatımda hiç kimse yok!" "Yaa" dedi delikanlı "Yaa" dedi sadece Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı: "Yaaa!" Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün" dedi "Bu da sonu onun" Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken "Geçti istemem gelmeni Yokluğunda buldum seni Bırak vehmimde gölgeni Gelme artık neye yarar!" Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti Delikanlı bugün hala düşünüyor O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı O sevgilinin kendisi bile Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani? Ya da Ya da Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba? Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor Bilmediğini de en iyi ben biliyorum Çünkü, o delikanlı, bendim! Yazar : Hıncal Uluç |
|