Tasavvuf Simurg Ve Hüd Hüd |
08-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tasavvuf Simurg Ve Hüd HüdTasavvuf Simurg ve Hüd Hüd Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru, Dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri vardır Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle, Kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir Hüthüt söze başlar ve HzSüleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra; Kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söyler Ama hiç bir kuşun haberlerinin olmadığını, Herkesin padişahının daima Simurg olduğunu belirtir Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında Gizli olduğu için bilinmediğini Ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatır Simurg’u arayıp bulmaları için Kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince; Kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp onu aramak için Yollara düşerler Kuşların hepsi de Simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar… Ama yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan; Kuşlar yorulup hastalanırlar Hepsi de, Simurg’u görmek istemelerine rağmen, Hüthütün yanına varınca “kendilerince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye” başlarlar Çünkü kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri Çok daha basit ve dünyevî’dir (!) Örnek olarak, bülbülün isteği gül; Dudu kuşunun arzuladığı abıhayat; Tavus kuşunun amacı cennet; Kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher; hümânın nefsi kibir ve gurur; Doğanın sevdası mevki ve iktidar; üveykin ihtirası deniz; Puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define; Kuyruk salanın mazereti zafiyeti Dolayısıyla aradığı kuyudaki Yûsuf; Bütün diğerlerinin de başka başka özür ve bahanelerdir Bu mazeretleri dinleyen hüthüt, Hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir Simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır Hüthüt söz alır ve şunları söyler Söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir: Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu? Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu? Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür Simurg’u görecek gözün yoksa gönlün ayna gibi aydın değil demektir Kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatımız kalmadı Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil O, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör! Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, Yine onun rehberliğinde Simurg’u aramak için yola koyulurlar Ama yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır… Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar Çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler Bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri, Ayrıldığı köşkünü özlemesi, Geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, Ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, Pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, Ferahlık arzusu, kararsızlık, Hediye götürmek dileği gibi hususlarla; Bir kuşun sorduğu “daha ne kadar yol gidileceği” sorusu vardır Hüthüt hepsine, bıkıp usanmadan Tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken Yedi vadi” bulunduğunu söyler Ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra Simurg’a ulaşabileceklerdir Hüthütün söylediği, “yedi vadi” şunlardır 1istek 2aşk 3marifet 4istiğna 5vahdet 6hayret 7yokluk (fena) Kuşlar gayrete gelip tekrar yola düşerler… Ama pek çoğu, ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolur, Ya aç susuz can verir, ya yollarda kaybolur, Ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların tepesinde can verir, Ya güneşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur, Ya ağır hastalıklarla geride kalır, Ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır Bu sayılan engellerin hepsi de Hakikat yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır Bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer Bütün vadileri aşarak menzil-i maksutlarına Yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuşlar, Rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak için Aradıkları Simurg’u sorarlar Simurg tarafından bir görevli gelir… Görevli, otuz kuşun Ayrı ayrı hepsine birer yazı verip okumalarını ister Yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında Birer birer başlarına gelenler ve bütün yaptıkları yazılıdır Bu sırada, Simurg tecelli eder… Fakat otuz kuş, tecelli edenin (!) bizzat kendileri olduğunu; Yani, Simurg’un mana bakımından Otuz kuştan ibaret olduklarını görüp şaşırırlar Çünkü kendilerini Simurg olarak görmüşlerdir Kuşlar Simurg, Simurg da kuşlardır Bu sırada Simurg’san ses gelir: “Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz Çünkü burası bir aynadır!” Hâsılı, otuz kuş, Simurg’un kendileri olduğunu anlayınca; Artık, ortada, ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz Çünkü hepsi BİR’dir Aynı, âşıkla, maşukun aşkta; habible, mahbubun muhabbette; sacidle, mescudun secdede; bir olması gibi Aradan zaman geçer, “fenada kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp”, Yokluktan varlığa ererler…” Kuşdili sembolizması yukarıda özetlenmiştir Attar, “ölümden sonraki ölümsüzlüğün sırrına” lâyık olacakların bilinciyle; Ancak, bunları yazabilir Kuşdili olarak; sembolik lisanla! Tabiî ki, okuyup da anlayanlara (!) Kuşdili, Mesnevî anlam ve kapsam olarak Zengin bir sembolizmadır Kuşlar, “Hakikat Yolunun Yolcuları” ; Simurg, “Hakikat” olarak tanımlanır İnsan ömrünün engebelerine eşdeğer Merdiven basamaklarını çıkabilmek ve sonunda Ancak çok az kişinin hedefine ulaşabilmesi şeklinde düşünülebilir Bunlar, tekâmül merdiveninin, İstek’ten Fena’ya doğru çıkan basamaklarıdır Açıklandığı gibi, kuşların bazıları, Fena’dan daha ileri gide¬rek Fenanın da Fenasını, yani Beka’yı idrak eder Sembolik evrende terk etme, yegâne kemalât yoludur Bu sembolizmada, kuşlar salikleri, Kılavuz Hüd hüd kuşu mürşidi temsil eder Simurg (otuz kuş), yani Anka ise, Allah'ın zuhur ve taayyünü¬dür Tûyurname, Bir vadiden öteki vadiye sırayla geçilerek Olgunlaşmak şeklinde kuşlarla temsil edilen ilginç bir örneğidir alıntı |
|