Hz.Hızır(A.S)İ Görmek İsteyen Padişah... |
08-05-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hz.Hızır(A.S)İ Görmek İsteyen Padişah...Geçmiş devirlerde padişahlardan birinin memleketinin düzeni çok bozulmuş, her şey fesada gitmişti Padişah bunu düzeltmek için, çok çareler aradıysa da bulamadı Nihayet: “Bunu ancak Hızır (as) yapabilir Ne yapıp etmeli, onu bulmalıyım!” diye karar verdi Memleketin dört bir yanına haber salarak Hızır'ı (as) bulup, getirine çok büyük ihsanlarda bulunacağını ilan etti Padişahın yaşadığı başkentte her şey alt üst olduğu için ilme ve âlime rağbet de kalmamıştı O memlekette yaşayan büyük bir âlim zat da âdeta sefalat içinde yaşıyordu Bu âlim zat, çaresiz padişahın huzuruna çıktı “Bana ihsanını yap, iki de at ver, 3 ay müddet ver, Hızır’ı bu atın birine bindirip getireceğim!” dedi Padişah derhal istenilenleri verdi ve âlim zatı Hızır’ı bulmak üzere gönderdi O âlim zat da o paralarla evinin ve çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını gördü ve “Hızır (as) aramakla bulunmaz, dilerse onu gönderir” dedi ve üç ay boyunca ’a iltica ve ibadetle meşgul oldu Ama padişah üç ayın bütün günlerini sayıyordu ve hoca’nın Hızır’ı alıp geleceği günü, halka ilan etmişti Halk bir meydanda toplaşıp, bekleşiyordu Hoca, yanında Hızır aleyhisselâm olmaksızın meydana geldi Padişah, “Hani nerde Hızır? Neden bulamadın?” diye sordu Hoca: “Padişahım! Hızır aramakla bulunmaz, ben fakir bir kimseyim Verdiğiniz parayı, fakirlikten kurtulmak için ihtiyaçlarıma harcadım, Hızır’ın beni gelip, bulması için de dua edip bekledim Ama Hızır (as) gelmedi, ne cezam varsa razıyım Cezamı verin!” dedi Padişah’ın üç veziri bir de Şeyhu’l-İslâm’ı vardı Onları çağırdı, “Bu âlim hakkında her biriniz hükümlerinizi verin!” dedi Mahakeme de orada toplanan halkın huzurunda yapılıyordu Halkın arasına üstü başı pek düzgün de olmıyan bir de çocuk katılmıştı Padişah sağ tarafında oturan baş vezirine “Bunun cezası nedir?” diye sordu, baş veziri de: “Padişahım! Bu zat size söz verdiği halde sözünde durmamış, sizden aldığı paraları şahsına harcamış, böylece de sizinle alay etmiştir Bunu, benim fikrime göre keşkek havanına koyup, öyle ezdirmeli ki, görenlere ibret olsun! Ve bundan sonra kimse size karşı yalan demeye cesaret edemesin!” dedi Bu sözleri dinliyenlerin arasında olan çocuk herkesin duyacağı tarzda, “Küllü şey’in yerciu ilâ aslihî: Her şey aslına, köküne, rucu’ eder, döner!” dedi Padişah 2 vezirin fikrini sordu, o da şöyle dedi: “Bence bunu canlı canlı fırına sokup, kızartmalı ve vucudunu parçalara ayırıp, memleketin dört bir yanına göndermeli ki, halk suçlunun nasıl cezalandırıldığını görsün ve kimse bundan sonra size karşı suç işlemeye cesaret edemesin” Çocuk yine: “Herşey aslına rucu’ eder, döner!” dedi Padişah 3 vezirine fikrini sordu, o da diğerlerinden daha insaflı değildi “Padişahım! Bu adamı kasaba teslim edin, diri diri derisini yüzsün Etlerini de parçalara ayırsın, her parçayı bir ayrı vilayete gönderin ki, halk görüp, ibret alsın!” dedi Çocuk da yine: “Herşey aslına rucu’ eder, döner!” dedi Padişah son olarak Şeyhu'l-İslâm’ın (ülkenin en büyük din âlimi) fikrini sordu, o da gayet merhametli insanca bir teklifte bulunarak şöyle dedi: “Padişahım! Bu âlim bir kimsedir Söylediği üzere, bakmakla mükellef olduğu çocuklarına bakmaktan aciz kalmıştır İşte bu durum bunu böyle bir şey yapmaya sürüklemiştir Kendisinin de dediği gibi Hızır aramakla bulunmaz, o, dilerse kendi gelir! Onun için, bunu afv etmenizi ve buna verdiğiniz paraları hazineden verdiniz ise, sizin telafi etmenizi sizden istirham ediyorum” Çocuk bu cevaba yine: “Herşey aslına döner!” deyince, Padişah çocuğa bu sözlerle ne demek istediğini sordu, çocuk kılığındaki o zat da: “Ey Hızır’ı arayan ve mülküne onun vereceği nasihata göre yön verip, ülkesini düzeltmek isteyen iyi kalpli Padişah! Bu söylediğim sözlerin manası şudur: Birinci vezirinin yapacağı iş, vezirlik değil olsa olsa keşkekçiliktir, babaları da keşkekçi idi Siz onu saraya keşkekci yaparsanız, size ağız tadıyla keşkek yemeği yedirir İkinci veziriniz ise sözlerinden anlaşıldığına göre, güzel fırıncılık yapar, çünki babaları da fırıncı idi Siz de onu fırıncıbaşı tayin edin ki, size güzel ekmekler pişirsin Üçüncü vezirin söylediklerinden güzel bir kasap olacağı anlaşılıyor, zaten baları da kasaptı Onu da kasapbaşı tayin edin ki, size güzel etler hazırlasın Çünki bunların üçü de ceza vermekte hak ve adalet aramadılar, size doğru ve insaflı yolu göstermediler Şeyhu’l-İslâm ise, Hindistan’da bir hükümdarın oğludur Babasının ölümünden sonra kardeşleri arasında çıkan taht kavgasından nefret ederek memleketini terk etmiş, kendini ilme vermiştir Ama size vezirliğe en layık ve ülkenizi düzeltecek olan işte bu Şeyhu’l-İslâm’dır Siz onu kendinize baş vezir yapınız, o gerisini düzeltir, der Huzurunuzda suçlu durumunda duran âlim ise, kendisine münasip bir hizmet ve geçinecek kadar para verilmediği için, bu yola tevesül etmek mecburiyetinde kalmıştır Onu da kendinize Şeyhu’l-İslâm yapınız, o zaman her şey yerine gelmiş olur Ben baştan beri, “Herşey aslına döner” demekle işte bunu söylemek istedim Hızır da gelse, yapacağı budur” dedi ve uzaklaştı O zamana kadar boynunu bükmüş, verilecek cezayı bekleyen âlim zat, hemen yerinden fırladı ve “İşte Hızır! Buldum Hızır’ı!” diyerek çocuğun peşinden koştu ama bir daha ne bulmak, ne görmek nasip oldu Padişah da çocuk kılığındaki Hızır’ın söylediklerini aynen yaptı ve işler ehline verilince memleket de huzura kavuştu |
|