Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hıristiyanın, islâm’a, teksaslı, yolculuğu

Teksaslı Bir Hıristiyanın İslâm’A Yolculuğu

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Teksaslı Bir Hıristiyanın İslâm’A Yolculuğu




ORTA BATI AMERİKA’DA Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim Atalarım bu topraklara ilk yerleşenlerdendi Yaşadığımız çevrede hayır işleriyle, özellikle çok sayıda okul ve kilise yaptırmakla tanınan insanlardı Biz de ailece onların izinden gitmeye özen gösterdik




1949 yılında ilkokul öğrencisi iken, Teksas Houston’da yaşıyorduk Kiliseye bağlı bir aileydik Her hafta kiliseye giderdik




Genç bir delikanlı olunca, inancım hakkında daha çok şey öğrenmek istedim Bu amaçla, elimden geldiğince kiliselerin temsilcileriyle görüşüp onlardan bilgiler edinmeye çalıştım Fakat din konusundaki araştırmalarımı sadece Hıristiyan mezheplerle sınırlı tutmadım Hinduizm, Budizm, Yahudilik, hatta Amerikanın yerli inançlarını bile araştırmaya gayret ettim Belki size garip gelebilir ama o dönemde ciddi olarak incelemediğim tek din, İslâm’dı




Aynı zamanda, klasik müzik ve ilahilerle ilgilendim Bu alana yönelmemde dindar ve müzikle ilgilenen bir ailenin çocuğu olmam etkili oldu O yüzden, ne zaman kilise faaliyetlerine katılsam, piyanonun başına ben oturuyordum 1960 yılında klavyeli enstrüman hocalığı yapmaya başladım 1963’te Maryland’de “Estes Müzik Stüdyoları” adıyla kendi işimi kurdum Bundan sonraki otuz yıl boyunca babamla birlikte pek çok iş yaptık Çok sayıda program ve şov yaptık Teksas ve Oklahoma’dan Florida’ya kadar pek çok yerde piyano ve org satış dükkânları açtık Çok yoğun ve hareketli geçen bu yıllarda çok para kazandım Fakat hakikati bilmenin veya selametli bir yola girmenin vereceği huzuru hiç duymadım




Kafamda dinî konularla ilgili pek çok soru vardı: “Tanrı beni niçin yarattı?” “Tanrı benden ne yapmamı istiyor?” “Tanrı kim?” “Niçin ilk günah fikrine inanıyoruz?” ve “Neden Âdemoğulları bu günahları yüklenmeye zorlandı, neden sonsuza kadar cezalandırıldılar?”




Kafamda bu sorular vardı, ama cevap almak umuduyla bu soruları birisine sorduğumda, “Bu konular çok fazla sorgulamadan inanılması gereken konulardır,” şeklinde cevaplar alıyordum Ve her şey, benim için bir sır perdesinin arkasında kalıyordu




1991 YILI, dinî serüvenim açısından benim için önemli bir yıldı Bir vesile ile, Müslümanların da Kitab-ı Mukaddes’e inandıklarını öğrendim Bu, beni gerçekten çok şaşırtmıştı Bu nasıl olabilirdi? Dahası, Müslümanlar Hz İsa hakkında da benim aklıma bile gelmeyecek bir inanışa sahiptiler Onlar için Hz İsa, Tanrı’nın bir elçisi ve peygamberiydi Mucizevi bir şekilde babasız olarak dünyaya gelmişti Mesih veya “müjdeci” olarak kabul ediliyordu Tanrı’nın katına alınmıştı; ve Kıyamete yakın zamanlarda tekrar yeryüzüne dönerek inançsızlarla mücadele edecekti




Bütün bunları ilk duyduğumda, “Hayır, bu işte bir yanlışlık var!” diye düşündüm Çünkü yıllardır tanışıp görüştüğümüz Evanjelistler İslâm’dan ve Müslümanlardan nefret ediyorlardı Hatta İslâm hakkında yalan yanlış şeyler söyleyerek, pek çok kişinin İslâm’dan korkmasına sebep oluyorlardı Onların bu olumsuz bakış açılarından etkilenerek Müslümanlarla ortak noktalarımızın olabileceğine ihtimal vermemiştim Ama öğrendiklerim, bunun böyle olmadığını söylüyordu




1991 YILINDA babam Mısırlı bir adamla iş yapmaya başladı Benim de bu şahısla tanışmamı istedi Hoşuma giden bir teklifti bu Çünkü bu sayede Nil Nehri’ne, piramitlere ve daha pek çok yere seyahat edebilirdim Fakat babam o kişinin bir Müslüman olduğunu söyleyince, bütün hevesim kursağımda kaldı Kulaklarıma inanamadım Önce babama çıkıştım Ona bu insanlar hakkında bildiklerimizi hatırlattım Onlar terörist, bombacı, uçak ve insan kaçıran kötü kimselerdi Ayrıca, Tanrı’ya inanmıyorlardı Günde beş kez yeri öpüyorlar; ve çölde siyah bir kutuya tapıyorlardı Böyle bir insanla ben nasıl iş yapabilirdim?




Babam tüm itirazlarımı dinledi ve hepsini reddetti Görüşmeye eşim ve iki kızımla birlikte gittim Kendimce yaptığım manevi hazırlıklardan sonra, Müslüman birisiyle karşılaşmaya hazırdım fiirkete vardığımda babama bahsettiği kişinin nerede olduğunu sordum O da eliyle işaret ederek, “İşte, hemen orada,” cevabını verdi Gözlerimi çevirdiğimde şaşırmıştım Çünkü gördüğüm kişi, hiç de zihnimde canlandırdığım Müslüman tipine uymuyordu Ben zihnimde canlandırdığım haliyle, başında sarığı ve savrulan uzun entarisiyle iri yarı bir adamla karşılaşacağımı umuyordum Onun göğsüne kadar inen sakalı ve neredeyse tüm alnı boyunca uzayıp giden kalın kaşları ile kaba bir görünüme sahip olacağını düşünmüştüm




Oysa, bu adamın sakalı yoktu Hatta kel denilecek kadar saçı azdı Tahmin etmediğimiz bir kibarlıkla bizi selamladı ve tokalaştık Bu tavırlarına yine de temkinli yaklaşmaya çalıştım Sonuçta bu insanlar terörist veya bombacı idiler Fakat kendi kendime, “Öyleyse bütün bunlar neyin nesi?” diye sormadan da edemedim Ve içimden, bu adam üzerine çalışmaya ve onun hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya karar verdim




Çünkü o “kurtarılması” gereken biriydi Tanrı bunu benim elimle gerçekleştirmek için bana bir fırsat sunmuştu Hızlı bir tanışma faslından sonra, sorular sormaya başladım ve aramızda bir diyalog başladı:


“Tanrıya inanıyor musun?”


“Evet


“Adem ve Havva’ya inanıyor musun?”


“Evet


“Peki İbrahim’e ve O’nun Tanrı için oğlunu kurban etmesine inanıyor musun?”


“Evet


“Musa hakkında ne dersin? On Emir? Denizin yarılması?”


“Evet


“Diğer peygamberler Davut, Süleyman, Yahya?”


“Evet


“Kitab-ı Mukaddes’e inanıyor musun?”


“Evet


Sıra asıl soruya gelmişti:


“İsa’ya inanıyor musun? O Mesih midir?”


“Evet




İçimden “Bu, düşündüğümden de kolay olacak! Çünkü karşımdaki insanın sadece vaftiz edilmeye ihtiyacı var Ancak kendisi bunun farkında değil İşte bu eksiği tamamlayacak olan da benim,” diye geçirdim Büyük bir başarıya imza atmak üzereydim Bir Müslümanı Hıristiyan yapma başarısını göstermem an meselesiydi




Babama, “Bu adamla iş yapmalıyız; hatta kuzey Teksas’taki iş gezilerimde bana eşlik etmesi için onu cesaretlendirmeliyiz,” şeklinde bir teklif götürdüm Böylece birlikte daha çok zaman geçirebilecek ve görüştüğümüz insanların inançlarıyla ilgili farklı konularda çokça konuşma fırsatı bulacaktık Ayrıca yolculuk süresince bu zavallı kişiye ibadetle ilgili radyo programlarım vesilesiyle etkili bir tebliğ yapma imkânım olacaktı Gerçekten de yolculuk sırasında Tanrı kavramı, hayatın anlamı, yaradılışın gayesi, peygamberler ve misyonları, Tanrı’nın buyruklarını insanlığa nasıl ulaştırdığı gibi pek çok konu üzerinde konuştuk




BİR GÜN adı Muhammed olan bu kişinin arkadaşıyla paylaştığı evden ayrılacağını ve bir süre caminin misafirhanesinde kalacağını öğrendim Babama, Muhammed’in kalıcı bir yer bulana kadar şehir dışındaki büyük evimizde bizimle birlikte kalıp kalamayacağını sordum Böylece, hem işleri hem giderleri paylaşabilirdik Ayrıca, seyahate çıkmamız gerektiğinde, onu aramak zorunda kalmayacaktık Babam teklifimi kabul etti ve Muhammed bize taşındı




Bu arada, Teksas civarında yaşayan evanjelist rahip arkadaşlarıma ziyaretlerim devam ediyordu Onlarla dinî konularda sohbet ediyorduk Bu arkadaşlarımdan biri bir gün ciddi bir kalp krizi geçirdi ve uzun bir süre hastanede yatmak zorunda kaldı Rahip olan bu arkadaşımın gideceği bir yeri olmadığı için evimize yerleşip bizimle yaşamasını teklif ettim Eve dönüş yolunda, arkadaşımla İslâm inancıyla ilgili farklı konular hakkında konuştuk Onunla pek çok konuda hemfikir olduğumuzu görmek, benim için ilginç bir deneyimdi Katolik rahiplerin İslâm hakkında akademik çalışmalar yaptıklarını ve bazılarının doktoralarını bu konu üzerine sürdürdüklerini söylediğinde, şaşkınlığım daha da arttı Bu rahipten İslâm hakkında duyduğum şeyler benim için epey aydınlatıcı olmuştu; ve daha öğrenmem gereken çok şey olduğunun farkına vardım




Evde belli bir süre yerleşme düzenimizi sağlamakla uğraştık Zamanla her şey yerli yerine oturdu Birlikte yediğimiz akşam yemekleri sonrası masa etrafında oturup dinî meseleler hakkında konuşmayı âdet haline getirdik Fakat her birimizde farklı İncil çevirileri mevcuttu Babam sohbete Kral James İncil’i ile katılıyordu Ben ise Standart İncil ile katılıyordum Yine, eşim başka bir İncil ile, rahip arkadaşım ise Katolik İncili ile katılıyordu Bu nedenle, zamanımızın çoğunu, Muhammed’i Hıristiyan olmaya ikna etmek yerine, hangimizin elinde tuttuğu İncilin hakikate daha yakın olduğunu konuşmakla geçiriyorduk




BİR GÜN, Muhammed’e Kur’ân hakkında bir soru sordum; ve Kur’ân’ın indiği zamandan bu yana kaç uyarlamasının yapıldığını öğrenmek istedim Bana, sadece bir tek Kur’ân olduğunu ve hiçbir değişikliğe uğramadan bugüne kadar geldiğini söyledi Dahası, Kur’ân’ın tamamının yüz binlerce insan tarafından ezberlendiğini ve dünya üzerinde pek çok ülkeye dağıtıldığını ekledi Yüzyıllar boyunca milyonlarca insan, Kur’ân’ı harfi harfine ezberlemişler ve başkalarına öğretmek sûretiyle nesilden nesile bir harfi bile değişmeden aktarılmasını sağlamışlardı




Muhammed’in bu anlattıkları, bana pek mümkünmüş gibi gözükmüyordu O kadar eski bir zamandan bugüne bir kitabın orijinal haliyle kalabilmesi, kendi kutsal kitabımızın tarihçesini düşündüğümde bana hiç makûl gelmiyordu Kitab-ı Mukaddes’in orijinal dili, yüzyıllardır kullanımdan kalkmıştı Bizim kitabımız bu halde iken, bir başka dinin kutsal kitabı nasıl olur da orijinalliğini yitirmeden bugüne gelebilirdi?




Ben zihnimde bu tür sorularla uğraşırken, evde misafir ettiğim rahip arkadaşımın dünyasında başka şeyler oluyordu Adı Peter olan bu arkadaşım, bir gün Muhammed ile birlikte camiye gitmek ve caminin nasıl bir yer olduğunu görmek istediğini söyledi Birkaç saat sonra eve döndüklerinde Peter, hâlâ, yaşadığı tecrübenin etkisindeydi ve Muhammed ile orada şahid oldukları hakkında konuşuyorlardı Ben de, rahip arkadaşımın cami izlenimlerini öğrenmek için sabırsızlanıyordum




Peter, sözlerine, Müslümanların camide aslında “hiçbir şey” yapmadıklarını söyleyerek başladı İnsanların sadece camiye geldiğini, namaz kıldığını ve sonra da ayrıldığını belirtti Bu sözler karşısında, ben “Ne, ayrılıyorlar mı? Yani, hiç konuşmadan ve şarkı söylemeden mi?” demekten kendimi alamadım Fakat, Peter cevabında bir değişiklik yapmadı




Bana ilginç gelen bu izlenimlerden sonra, Peter birkaç gün sonra, Muhammed’le birlikte tekrar camiye gitmek istedi Ancak bu kez durumunda bir değişiklik var gibiydi Ben evde onları bekledim Fakat akşam karanlığı basmasına rağmen, eve dönmediler Başlarına bir şey geldiği fikriyle endişelenmeye başladım Neyse ki, bir süre sonra geldiler Kapıdan girerken Muhammed’i tanıdım, ama yanındaki beyaz takkeli beyaz cübbeli adamı ilk anda tanıyamadım




Biraz dikkatli bakınca, onun Peter olduğunu anladım Evet, Peter idi O Müslüman kıyafetine bürünmüş olan kişi, daha düne kadar rahip olarak bilinen bir insandı


Peter, “Bugün gerçekten Müslüman oldum, elhamdülillah,” diyerek selamladı bizi Ben ise hâlâ şaşkın bir vaziyetteydim Eşimle konuşup rahatlamak amacıyla üst kata çıktım Ama gün “sürprizler günü”ydü ve sürprizler bitmek bilmiyordu Bu sefer de, eşim İslâm’ın hak din olduğuna inandığını ve Müslüman olmak istediğini söyledi Muhammed ile konuşmak üzere tekrar aşağıyla indim




TÜM GECEYİ konuşarak geçirdik Sabah namazı vakti girdiğinde, Muhammed namaza hazırlanmak için yanımdan ayrıldı Onunla konuşmalarımız sonunda hakikat kendini o kadar belli etmişti ki, artık buna ben de kayıtsız kalamazdım Bu düşüncelerle evin arka tarafına geçtim Burada bulduğum bir kontraplağın üzerinde Müslümanların günde beş kez yöneldikleri tarafa dönerek alnımı onlar gibi yere koydum Tamamen yere kapanmış ve secde eder vaziyetteyken “Ey Tanrım, eğer oradaysan lütfen beni duy ve lütfen bana yol göster!” diye yalvardım




Bir süre sonra başımı kaldırdığımda bir şey fark ettim Hayır, gökten inen kuşlar ya da kanatlı melekler görmedim Sadece içimde, ruhumun derinliklerinde bir tazelik hissettim Artık o dakikadan sonra, samimi olmadığım bir inanç üzere hayatımı devam ettiremezdim Hakikate dayalı bir hayat sürmem gerektiğini her zamankinden daha fazla farketmiştim Ve ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyordum




Hemen yukarı çıkıp yıllar boyu sırtıma yüklediğim günahlardan temizlenmek adına ve buna başlangıç olsun diye duş aldım Benim için yeni ve hakiki bir hayat işte bu şekilde başladı




Sabah saat on bir civarında Peter ve Muhammed’in şahitliğinde, kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldum Birkaç dakika sonra, eşim de yanımıza geldi ve o da aynı sözleri tekrarladı O da Müslüman oldu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.