Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ardahan, çıldır

Çıldır | Ardahan

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çıldır | Ardahan



Çıldır | Ardahan



Tarihi

Çıldır, en eski Türk yerleşim merkezlerinden biridir


Heredot Tarihi’ nde de bahsedildiği gibi, MÖ 650-700 yılları arasında bölgeye gelen Saka Türkleri, Çıldır’ a ebedi Türk olma damgasını vurmuşlardır Zaten Çıldır adı da oradan gelmektedir

Çıldır, Oğuz Han’ın Çavuldur Boyu adının; Çavuldur (Çaldur) Çıldır şeklinde fonetik bir değişikliğe uğramış biçimdir

Çavuldur, Oğuz’ un Gökhan’ dan olma ikinci torunudur Yöre halkının meskuniyeti, böylece 1071 Zaferi’nden çok daha gerilere gider Öyle ki, Anadolu kapılarını ebedi olarak Türklere açacak olan Sultan Alpaslan’ın ordusu, Çıldır’a geldiğinde, Akçakale mevkiinde üç gün misafir edilir ve ordusuna takviye birlikler verilir


1980 Yıllarında Çıldır







Çıldır’ ın bilinen tarihi zamanımızdan 6000 yıl öncesine gitmektedir Yapılan araştırmalarda Hurrilerin burada Akçakale ada kenti olmak üzere bir devlet kurduklarını göstermiştir

MÖ 1900-1400 yılları arasında kurulan Kitanlı Devleti Çıldır gölü ve çevresine 500 yıl hakim olmuştur Bundan sonra merkezi otoritesi kayıp olan Hurrilerin 600 yıl süren derebeylik devresinde Akçakale Köyü merkez olmak üzere Gökdağ, İnektepe, Kalaça, Akçakale’ nin kuzeyinde Senger denilen yerlere birer kale kurarak derebeylik yörede egemen olmuştur Özellikle Senger- Gökdağ üzerinde Trabzon’a kadar uzanan tarihi ipek yolunun bir kolunun da kontrol altına alınabilmesi için bir tepenin yapay engellerle sarplaştırılmasıyla dikkati çeker Burası hem Çıldır gölüne hem’ de Çıldır ovası’ na hakim bir derebeylik’ idi









Daha sonra aynı ırktan olan Urartu Devleti’nin egemenlik sürdüğü görülür MS 650 yıllarında Saka Devleti, Urartu Devleti’ nin egemenliğine son vermiştir Bir süre sonra yani MS 429 yılında 200 yıl boyunca İranlılar Çıldır’ a hakim oldular Bu dönemin izleri mezarda ateş yakmak ve ateşe su dökmenin günah sayılması gibi inançlarla günümüze ulaşmıştır 450-500 seneleri arasında Musevi inancını kabul etmiş olan Hazarlar büyük bir Devlet kurarak Çıldır ve çevresini’ de topraklarına kattılar Bu dönemde buralarda bulunan Kazak ve Borcalı’ lara Terekeme adı verilirdi

Selçuklu Sultanı Alpaslan 1064 yılında Horasan’dan büyük bir ordu ile gelip Mayıs ayında Cavak Sancağının merkezi olan Akçakale’ yi feth etti Alpaslan’ ın savaşmadan teslim olma önerisini götüren İbni Mücahit ve Ebu Semre-yi Akçakale Beyi öldürttüğünden kent savaşla alındı ve gece yakıldı Gölün doğu kıyısındaki Albiz Kalesi’ de alınarak yakılıp yıkıldı Çıldırın İdaresi Alpaslan’ın kayın pederi sayılan Müslüman Loru Terekeme beylerine verildi Akçakale, Akal-Palak halkı göç ederek yanan şehirlerinin yerine Ahırkelek Kalesini yaparak yerleştiler Türkçe’de Şeytan anlamına gelen Albız halkı ise Rabat (Yıldırımtepe) kuzeyine Şeytan Kalesini yaptılar 1064 yılından itibaren Çıldır bölgesi merkezi Şeytan Kale oldu

Loru Terekeme Beyleri Cavak Sancağını 60 yıl idare ettiler Kıpcaklar 1124 yılında Daryal boğazından geçerek Çıldır’ı ele geçirdiler Kıpçaklar Gürcüler in Bangrat Kırallarını tahta geçirdiler Bu dönemde Çıldır’ dan diğer bölgelere büyük göçler oldu 1125 yılında Çıldır Gürcülerden Harzem Şah’ ların eline geçti

1239-1240 yıllarında Moğollar Harzem Devletini yıkarak Çıldır’ ı aldılar Moğollar Ardahan, Çıldır ve Ahıska’ nın yönetimini Kıpcak beylerine verdiler Dönem dönem beylikler egemenliği altında kalan Çıldır Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın Oltu, Ardahan ve Kars’ ı almasından sonra 1546 yılında Safavı Şahı birinci Tahmasap Çıldır’ı Ata bek’ lerden alarak Cavak beylerinden Varaza oğlu Mahmut Hana verdi Çıldır’ da Rabat ve Şeytan Kalesini yönetim merkezi yaptı Safavi’ ler ve Osmanlılar Çıldır ve Ardahan arasında baskın ve talanlarla birbirlerini hırpaladılar





İran Serdarı Tokmahan ile Osmanlı Ordusu 09 Ağustos l578 günü Zurzuna, Purut ve Suhara (Çıldır, Eşmepınar ve Aşıkşenlik) arasında şimdiki Çıldır düzünde meydan muharebesi yaparak Şeytan Kalesi alındı Lala Mustafa Paşa Feth edilen yerlerde 3 eyalet kurdu Evliya Çelebi Seyahatnamesinde eyaletlerden birisi olan Çıldır eyaletini Osmanlının doğudaki en güçlü ve zengin eyalet olduğunu belirtmiştir

93 Harbi olarak geçen savaş sonrasında 1877 yılında bölge yeniden Rusların eline geçti 14 Temmuz 1878’ de yapılan Berlin anlaşmasıyla Ruslara savaş borcu olarak verilecek olan 245 milyon Osmanlı altınının 200 milyonunu karşılamak üzere 3 sancak denilen Kars, Çıldır ve Batum sancakları Ruslara teslim edildi


Bir Gürcü Kilisesi kalıntısı ve etrafında kurumaya bırakılan tezekler







1917 yılında Rusya’da başlayan Bolşevik ihtilalini fırsat bilen Gürcüler bağımsızlıklarını ilan ederek Çıldır’ ın işgaline başladılar Bu dönemde Çıldır Gürcülerle Ermeniler arasında çekişme bölgesi haline geldi İşgale direnen Çıldır’ da yaşanan, Meryem ve Kotanlı köylerinin katliamlarından sonra iki yerleşim birimi yok edildi Bu dönemde 19 Mayıs 1919’ da Samsun’ dan doğan güneş Amasya, Erzurum ve Sivas’ ta Ülkeyi aydınlatmaya başlamış, Çıldır’ dada Kuvay-i Milliye direnişi başlamıştır Direnişe karşı başlatılan sindirme hareketi sırasında 1828 yılında Ruslarla yapılan Türkmen Çay anlaşmasıyla yaşadıkları bölgeler Ruslara bırakılan bu sebeple oralardan göç eden ve kitleler halinde Çıldır’ a yerleşen Terekemeler ile o zamana kadar Çıldır’ da yaşayan halktan büyük gruplar göç etmeye başladılar Ancak Kuvay-i Milliye güçleri ve halk ozanı Aşık Şenlik gibi insanlar göçü değil, savaşarak kurtuluşu anlatmaya başladılar


Merkezi Erzurum’ da olan 15 Kolordu, Kazım Karabekir komutasında Milli Şura kuvvetlerinin yardımı ile önce Ermenilerin sonrada Gürcülerin üzerine yürüdü 25 Şubat 1921 günü Çıldır düşman işgalinden kurtularak Çıldır Türk topraklarına katılmıştır



Nüfusu


İlçenin 2000 son Nüfus sayımlarına göre İlçe Merkezi 2415, Köylerinin 12454 nüfusu olup, toplam İlçenin Nüfusu 14869 dur Bu dağılımdan anlaşılacağı gibi toplam nüfusun %70 köylerde yaşamaktadır Toplam nüfusun %51 ini erkekler, %49 unu ise kadınlar teşkil etmektedir Toplam nüfusun tamamı ise Türkçe konuşmaktadır



Coğrafi Yapısı


a) Arazi Yapısı: İlçemiz merkezi, ortalama 1950 m yükseklikte düz bir alana kurulmuş , köyleri ise kısmen düz ve kısmen de engebeli bir arazi üzerine yerleşmiştir İlçemizin toplam yüzölçümü 1163 km2 dir Bunun 1016 km2’ lik kısmı kara, geri kalan kısmı ise göllerle oluşmaktadır Bu göllerden Çıldır Gölü 120 km2, Aktaş Gölü ise 27 km2 alana sahiptir Bölgemizin en yüksek dağı Keldağ ve Gökdağ dır, her iki dağın yüksekliği’ de 3000 m dir İlçemizde 2 adet akarsu bulunmaktadır, bunlar Kura ve Karasu isimleriyle bilinmektedir

İlçemiz’ in tarımsal alanı 276 bin dekar, Çayır-Mera 970 bin dekar, Ormanlık alanı 13 bin dekar, elverişsiz alan 121 bin dekar olup; Tarımsal alanlarda üretimin dağılımı ise 197 bin dekarla tahıllar ilk sırayı almaktadır Yem bitkileri 550 dekar, Patates yıldan yıla azalmış olup 400 dekara inmiştir Nadas alanı 54800 dekar , diğer tarım arazisi ise 21250 dekardır Sebzecilik alanı ise sadece 1300 dekardır

İlçemize bağlı 7 köyün mikro klima özelliği taşıması nedeniyle meyvecilik yapılmaktadır Bu meyvelerden armut, ayva, elma, erik,kiraz, vişne, zerdali, dut ve ceviz yetişmektedir


b) İklimi: Kışları çok sert ve soğuk, yazları ise ılık ve yağışlı geçen bir kara iklimine sahiptir En soğuk ayın sıcaklık ortalaması –40 derecedir En sıcak ayın sıcaklık ortalaması ise +25 derecedir


Donmuş Çıldır gölünden atlı kızakla ulaşım







c) Çevre: İlçemiz Ardahan İlinin güneydoğusunda yüksek yaylalar üzerine kurulmuş Gürcistan ile 66 km, Ermenistan ile 3 km sınır uzunluğunda sınıra sahip olup, doğuda en uzun sınır hattı ile çevrilidir İlçemiz Kuzeyinde Posof, Kuzey Batısında Hanak, Batısında Ardahan, Doğusunda Gürcistan, Güney Doğusunda Ermenistan ve Güneyinde Arpaçay ile çevrilidir



Çıldır Gölü











Alıntı Yaparak Cevapla

Çıldır | Ardahan

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çıldır | Ardahan



Yöresel Özellikler







Yörede evlenme gelenekleri pek az degişime uğramıştır Evlenme çağı kızlarda 15-19, erkeklerde 18-23 yaşları arasındadır, çoğunlukla görücü usulü ile evlenilir Oldukça azalmış olmasına rağmen bazı yörelerde devam eden başlık parası geleneği, kız kaçırma olaylarını da artırmaktadır Bu ise yakın zamana değin aileler arası düşmanlıklara yol açmıştır Kızların söz hakkı yok gibidir Erkeklerse evlenme istemlerini ev içinde çekingen, küskün tavırlarla belirtir Aracılarla iletirler Yanıtta aracılara verilir

Erkeğin istediği kızı ana-baba da uygun görürse, kızın evine elçi gönderilir Erkeğin herhangi bir isteği olmasa da, eğer oğlan evlenme çağına gelmişse kız boylamaya (beğenmeye) çıkılır Elçi gönderme doğrudan kız isteme anlamına geldiğinden, önce kadınlar gidip kızı görürler Elçiler, yörenin saygın kişilerinden seçilir Oğlanın babası ya da yakınların dan birileri elçilerle birlikte gider Bunun için de genellikle Cuma günleri seçilir Elçiler arasında en yaşlı kişi sözü açar, isteklerini bildirirler Kız babası da evlenmeden yanaysa, ''Allahm emri varsa menne diyecem? Bir de gızdan sorak, bahah ne der'' diye cevaplar Karısı aracılığıyla kızın düşüncesini elçilere iletir Evlenmeden yana değilse "Kocalık kızımız yok Sizin yitiğiniz bizde değil, başka yerde arayın''gibi yanıtlar verilir Kız tarafı olumlu yanıtlıysa ''şirni (tatlı) yeme günü'' kararlaştırılır Erkek tarafınca getirilen kolonya, şeker, meyve gibi şeyler konuklara sunulur Bu aynı zamanda ''beh günü'' (söz kesme) olarak da değerlendirilir Kız evine söz yüzüğü, kalağı (baş örtüsü) ve çeşitli hediyeler getirilir Kalağının bir ucuna kararlaştırılan başlığın bir bölümü bağlanmıştır Kadınlar ve Erkekler ayrı odalarda toplanır Güveyin yakınlarından biri kıza yüzüğü takar Kimi zamanda kız, erkeklerin toplandığı odaya getirilerek, yüzük orada takılır Sonra ''boy görmesi'' denen para verilir Kız da bahşiş alır Beh, nişan niteliğinde olmakla birlikte, aynca nişan töreni de düzenlenir Nişan günü kararlaştırılır

Kız evinde yapılan nişana her iki tarafın yakınları çağrılır Kız evine ve geline çeşitli armağanlar alınır Güvey evi hazırlanacak yemeklerin gereçlerini ve birkaç koyunu kız evine gönderir Evlenecekler ayn köylerdeyse, ertesi gün ''karşı nişan'' anlamına gelen ''Hon'' düzenlenir Hon, güvey evinde yapılır, kız yanı kendilerine armağan getirenlerin her birine mendil, çorap götürür Ayrı bir sinide de kete ya da çörekle birlikte, güvey için giysilik peştamam, çorap, mendil ve nişan yüzüğü bulunur Düğünün iki bayram arasına ya da Muharrem ayına rastlamamasına özen gösterilir Nişanlılık süresi uzunsa ''kız yanı olayı'' yapılır Damat, kız tarafınca iyi tanınan bir arkadaşı aracılığıyla, gizlice nişanlısını görmeye gider Düğün öncesinde, belli bir günde çeyiz düzme için iki tarafın önde gelenleri çarşıya iner Başlıkla birlikte alınacaklar saptanır Çarşıya inenlere de armağan alınması adettendir Oğlan evi, kız evinin bütün ihtiyaçlarını evine gönderir Düğüne her iki taraf kendi konuklarını (konağ) ayrı ayrı çağırır Konuklara ''atlı'' denir İlkin gelin yada güveyin evine alınan konuklara ''atlı çayı'' verilir Çayda çeyiz görme, kına ve düğün günleri bildirilir Kimi köylerde ''atlı'' deyimi yalnız oğlan evinden kız evine giden konuklar için kullanılır Konuklar köy halkınca paylaşılır Her evde birkaç atlı misafir edilir

Sağdışlık geleneği yanında birde ''Solduş'' geleneği vardır Gelin ve güveyin en yakın arkadaşlarından biri sağ, öbürü sol koluna girer, düğün süresince yanlarından ayrılmazlar Düğünden bir gün önce beş dallı ağaç dalları yada birbirine tutturulmuş çatallardan oluşan ''kız şahı'' kaldırılır Kız şahının çevresi ipe dizilmiş meyvelerle bezenir Sagdış evinden kalkan kız şahının tüm harcama ve sorumluluğu yine ondadır Meyve kaçırıp sagdışa getirene bahşiş vermek zorunludur Bunu önlemek için şahın önünde ''çubukçu'' yürür Elleri mendille bağlanan güvey, sagdışla solduşun ortasındadır Şah gelin evine gelinceye dek yol boyunca ''dostun dostluguna, düşmanın horluğuna, her bir Allah'', bağırışlarıyla havaya ateş edilir Şahın ardından genç kızlar gelirler, sagdış ve solduş da gelin evine girer

Gece gelinin evinde kına gecesi düzenlenir Kına yakılmadan önce gelinin de güveyinde avucuna para konulur Bu para yoksulluktan uzak kalmak inancıyla yoksul bir çocuk tarafından üç kez sayılarak alınır Daha sonra odadaki tüm konuklara kına yakılır Oyunlar oynanır Ertesi sabah gelin alma günüdür Gelin hazırlanırken kapı önünde davul çalınır, oyunlar oynanır Aşıklar Türkü söyleyip, atışma yaparlar Bu sırada ''ağlatma'', ''ağır ağlatma'' ve ''yürük hava'' çalınır Öğle saatlerinde gelin ata biner Bu güvey evine hareket anlamına gelmektedir Gelin ata binerken Köroğlu, Cezayir, Suvazlopol (Sivastopol) havaları çalınır Yengelerde gelinin yanındadır Onlarla birlikte ''müjde yastığı'' da yola çıkar Yastığı bundan önce güvey evine götürene çeşitli armağanlar verilir Yol boyunca cirit oynanır Akşam ezanından sonra güvey sagdıcının evinden de ''oğlan şahı'' kalkar Bu da güvey evine gelir Gece koyun kesilir, buna ''düş garı'' denir Yemekten sonra konuklar hediye olarak para verirler Bu paralar kız yengesinindir Konuklar dağılınca sağdışlar gelin ve güveyi gerdek odasına götürür Şah meyvesinin gerdek öncesinde yenmesi uğur sayılır





Kız Şahı



********YEMEKLERİMİZ********



Ekmek pişirme


Yörenin yemek kültürü ağırlıklı olarak tahıl, et ve hayvansal ürünlere dayanmaktadır Tahıl ürünü olarak en çok arpa ile buğday kullanılır


Kaz Budu


Kaz etinin yörede ayrı bir yeri bulunmaktadır Sığır ve koyun eti de yaz aylarında taze, kış aylarında da kavurma olarak fazlaca tüketilmektedir Sebze cinsinden gıda maddelerinin başında ise patates(Kartof) , kuru fasulye ve soğan gelir

Yörenin kendine özgü birçok yemek çeşidi bulunmaktadır Bunlardan çorba olarak ayran aşı, Hörre aşı ve Evelik aşını, hamur işi olarak Pişi, Mafiş, Lalanga, Hengel, Kete , Feselli, kuymak ve Katmeri, tatlı olarak da, Lokum tatlısı, Un Helvası ve Hasudayı sayabiliriz
Bunların dışında Yabani otlardan yapılan çok lezzetli ve sağlıklı pekçok yemek bulabilmek mümkün Çincar, Kuş Eppeği, Evelik, Yarpuz, Yalnız Ne yazık ki yöresel mutfaklarda bulabileceğimiz bu enfes yemekleri Restaurant/lokantalarda bulabilmek çok ta mümkün görünmüyor Bu yemeklerin tadına bakmak istiyorsanız Hiç çekinmeden Çıldır''ın köylerinden herhangibirine gidip, herhangibir kişiden bunlardan birini isteyebilirsiniz Bu Yöre insanına Zahmet gibi gelmeyecek bilakis mutlu olacaklardır Böyle birşey yapacak olursanız Önerimiz herhangibir şekilde para ödemeye kalkışmayın

Yazın Oradaysanız,

Gımı, Adol, Yemlih, Düğe Davanı, Çeçil Peynir, Nezih, Kete, Kuymak, Gımı Turşusu

Kışın Oradaysanız,

Kaz, Ala Balık, Aynalı sazan, Kar yemelisiniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Çıldır | Ardahan

Eski 08-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çıldır | Ardahan



Şeytan Kalesi





ŞEYTAN KALESİ; eşsiz bir güzellik örneği olan şeytankalesi, tarihi özellikleri bakımnındab bir Urartu kalesi oldugu sanılmaktadırismini şeytan anlamına gelen alvız kelimesinden almıştırçıldır ilçe merkezine yaklaşık olarak15 km uzaklıktadırkalenin sadece yıldırımtepe köyünden girişi olup başka ulaşım olanagı bulunmamaktadır Yıldırımtepe köyünden geçerek kale yoluna kadar araçla gidilmektedir yalnız kaleye 01 km kadar araçla gidilememektedir kalenin yolu patika bir keçi yolundan ibarettirKaleye giderken yol üzerinde izlenebilen eşsiz güzellikteki doga bileşenleri ;kayalıklar,makilikler ve kalenin üç yanından adeta bir yılan gibi süzülen karaçay çok muhteşem güzellikler katmaktadır kale önüne geldiğimizde bizleri tabiatın can kaynagı olan ve büyükbir özenle yontulmuş surlar adeta bizlere selam verirkale girişinde kapı üstünde bulunan gözetleme delikleri hemen göze çarpmaktadırkıalenin içine girdiğimizde bizleri şahane bir yapı karşılıyorkilise şapelsu kuyusu ve küplerin çıkarıldıgı küçük kuyucuklar,yinekale içerisinde nbulunan kaya yıgınaklarıve kalenin üst bölümüne çıkmak içğin kullanıalan merdiven şeklinde döşenmiş taşlar güzel bir yapı örneği oluşturmuşturkalenin merkezine yani odalarına girebilmek için altı tane kapının bulundugu yalnız geçen sürelerde bu kapılarınb kayboldugunu ve bir daha hiç kimsenin bulamadıgını da söylememiz gerekmektedirkale içerisinde gezdiğimizde elimizde mutlaka bir kamera ve foto olması şarttır çünkü yaşanan bu güzellik abidelerinin aklımızda kalmasının başka yolu yoktur geçen zamanlarda kalede müthiş bir mtarihi eser kalıntıları çıkarılmış olup bir çok kimseler gayri resmi yollarla kaleği harebeye çevirmişlerdir bu yüzde kalede gezerken büyük kazılar ve toprak yıgınakları göze çarpmaktadır kale uzun zamanlardır yetkililerce değerlendirilmediğinde önemini yavaş yavaş yitirmektedir

Çıldır Gölünden Manzaralar














Korunamayan Tarihi Bir değer

Aziz Prkitch Kilisesi 1034 yılında yapılmış





Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.