Alanya İlçesi | Antalya |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Alanya İlçesi | AntalyaAlanya (Antalya) Alanya Kuzeyinde Toros Dağları Güneyinde Akdeniz’in bulunduğu küçük bir yarımada üzerinde kurulmuştur Antik çağda Pamfilya ve Klikya arasındaki çizgide yer aldığı için bazen Pamfilya bazen de Klikya olarak anılmıştır Alanya'nın ilk iskânı ile ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadır Prof Dr Kılınç Kökten‘in 1957 yılında Kent merkezine 12 Km uzaklıkta yer alan Kadıini Mağarasında yaptığı araştırmalar, bölge tarihinin Üst Paleolitik (MÖ20,000,-17,000,) dönemine kadar uzandığını göstermektedir Alanya’nın ilk kez ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu henüz bilinmemektedir Kentin bilinen en eski adı Korakesium’dur Bizans döneminde ise Kalanoros ismi verilmiştir 13, YY da Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından IAllaaddin Keykubat’ın (1200 -1237) kaleyi alması ile şehrin ismini Alaiye olarak değiştirmiştir 1935 yılında Kenti ziyaret eden Atatürk ise Alanya adını vermiştir (Korekesium’dan İlk kez bahseden MÖ4, Yüzyıl antik coğrafyacılarından Scylax’dır Bu dönemde bölge Anadolu’nun önemli bir bölümünü istila eden Perslerin egemenliği altındadır Daha sonra ünlü antik çağ yazarı Strabon, Piri Reis, Seyyep, İbn-i Batuta ve Evliya çelebi bölgeyi gezen seyyahlar olup eserlerinde kentten bahsetmektedirler Bölgenin ilk çağları ve Bizans dönemi hakkında fazla bilgimiz yoktur MS7yüzyılda Arap akınları sırasında kent savunması daha da önem kazanmış,akınlara karşı korunmak amacıyla kale yapımlarına öncelik verilmiştirBu nedenle Alanya ve çevresindeki pek çok kale ve kilise MS6 ve 7yüzyıla tarihlenmektedir Anadolu Selçuklu hükümdarlarından IAlaaddin Keykubad, Alanya kalesinde hüküm süren ve Hıristiyan sülalelerinden olan Kyr Vart’ ı 1221 yılında yenilgiye uğratarak Kaleyi ele geçirmiştir Hükümdar kendi adına burada bir saray yaptırmıştır Selçukluklar başkent Konya’nın yanı sıra Alanya’yı ikinci bir başkent ve kışlık merkez olarak kullanarak imar faaliyetlerinde bulunmuşlardır 1243’deki Moğol saldırıları 1277’de Mısır Memluklarının Anadolu’ya girmeleri Selçukluları yıpratmış, 1300 yılında Selçuklu Devleti parçalanmış ve bölge Karamanoğulları tarafından beş bin altın karşılığında Memluk Sultanına satılmış daha sonra 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı Devleti sınırları içerisine alınmıştır Alanya, Tarsus ile birlikte 1571 yılında Kıbrıs eyaletine bağlanmış,1864 yılında ise, Konya vilayetinin sancağı olmuştur 1868 yılında Antalya’ya bağlanmış, 1871 yılında bu ilin ilçesi olmuştur |
Alanya İlçesi | Antalya |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Alanya İlçesi | AntalyaTarihi Yerler Alanya Kalesi Surlarının uzunluğu 65 kilometreyi bulan Alanya Kalesi, denizden 250 metreye kadar yükselen yarımada üzerindedir Kandeleri adıyla da bilinen Alanya yarımadasındaki yerleşim, Helenistik döneme kadar inmekle birlikte günümüze kalan tarihi dokusu 13 yüzyıl Selçuklu eseridir Kale, 1221 yılında kenti alıp yeniden inşa ettiren Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır Kalenin 83 kulesi ve 140 burcu vardır Ortaçağda surların içine yerleşmiş kentin su gereksinimi sağlamak üzere 400’e yakın sarnıç yapılmıştır Sarnıçların bir kısmı günümüzde de kullanılmaktadır Surlar, planlı bir şekilde Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu’nu inerek Tophane ve Tersane’yi geçip Kızılkule’de son bulacak şekilde inşa edilmiştir Yarımadanın zirvesinde açık alan müzesi olarak değerlendirilen içkale bulunmaktadır Sultan Alaaddin Keykubat sarayını burada yaptırmıştır Kalede yerleşim günümüzde de sürmektedir Ahşap ve kagir tarihi evlerin önünde tahta tezgahlarda ipek ve pamuklu dokuma yapılmakta, değişik figürlerde su kabakları boyanmakta, küçük bahçelerde otantik yemek servisi verilmektedir Ayrıca kaleye çıkan yol üzerinde ve limana egemen yamaçlarında restoran ve kafeteryalar vardır Kale taşıt trafiğine açıktır Yürüyerek ise yaklaşık 1 saatte çıkılabilir Kızılkule Limandadır Kentin sembolü olan sekizgen planlı yapı 13 yüzyıl Selçuklu eseridir 1226 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından Sinop Kalesi’ni yapan Halepli yapı ustası Ebu Ali Reha el Kettani’ye yaptırılmıştır İnşaat sırasında belli bir yükseklikten sonra taş blokları kaldırmak güç olduğu için üst kısmı pişmiş kırmızı tuğlalarla yapılmış ve bu nedenle Kızılkule adını almıştır Kule duvarlarında antik çağdan kalma mermer bloklar görülmektedir Kaleden Kızıl Kule Görünümü Sekizgen planlı ve her bir duvarı 125 metre genişliğinde olan kulenin yüksekliği 33 metre, çapı 29 metredir İçinde zemin dahil beş kat vardır Kulenin üstüne yüksek aralıklı ve 85 basamaklı taş merdivenle çıkılır Kulenin tepeden aldığı güneş ışığı birinci kata kadar ulaşır Kulenin ortasında bir sarnıç bulunur Kule denizden gelecek saldırılara karşı limanı ve tersaneyi korumak amacıyla yapılmış ve yüzyıllar boyunca askeri amaçla kullanılmıştır 1950’li yıllarda onarılan kule 1979 yılında ziyarete açılarak birinci katı Etnoğrafya Müzesi’ne dönüştürülmüştür Tersane Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın kenti almasından altı yıl sonra Kızılkule’nin yakınında 1227’de yapımına başlanmış ve bir yılda bitirilmiştir Kemerli beş gözden oluşan tersanenin denize bakan cephesi 565 metre, derinliği 44 metredir Tersane için seçilen yer, gün ışığından en fazla yararlanılacak şekilde planlanmıştır Tersanenin giriş kapısındaki yazıt, Sultan Keykubat’ın armasını taşır ve rozetlerle süslüdür Alanya Tersanesi, Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesidir Daha önce Karadeniz’de Sinop Tersanesini yaptıran Alaaddin Keykubat, Alanya Tersanesi ile “iki denizin sultanı” unvanını almıştır Tersanenin bir yanında mescit öteki yanında muhafız odası bulunur Gözlerden birinde de zaman içinde körlenmiş bir kuyu vardır Denizden teknelerle ya da Kızılkule’nin yanındaki surlardan yürüyerek ulaşılan Tersane’ye giriş ücretsizdir Tersanenin Önündeki Plaj Alanya Kalesi - Ayrıntılı Konu İçin Tıklayınız Atatürk Evi ve Müzesi Atatürk Evi ve Müzesi, Alanya'daki tarihi sivil mimarlık örneklerinden biridir Evin ilk katında Kurtuluş savaşı ve cumhuriyetin ilk yıllarına ait Atatürk'le ilgili fotoğraflar, Atatürk'ün bazı fotoğrafları sergilenmektedir İdare bölümü, kütüphane ve mutfak bu kattadır Evin üst katı oturma, çalışma, yatak odaları olarak eski bir Alanya evini yaşatmaktadır Alanya Atatürk Evi ve Müzesi - Ayrıntılı Konu İçin Tıklayınız |
Alanya İlçesi | Antalya |
08-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Alanya İlçesi | AntalyaDoğal Güzellikler Doğanın güzellikleri yeryüzünde dağıtılırken, Alanya bundan fazlasıyla pay almıştır Akdeniz’in en güzel kıyılarından biri Alanya’dadır Kilometrelerce uzanan sahil, genellikle kumdur Kimi yerlerde öylesine ince bir kum vardır ki, vücuda yapışmaz Alanya’ya doğru rengi maviden turkuvaza dönüşen Akdeniz’den hemen sonra Batı Toroslar yükselir Çam ve sedir ormanlarıyla, zirvelerden kopup gelen akarsularıyla, vadileriyle bambaşka bir dünya yaratır Toroslar Kentin içi portakallar çiçek açtığı zaman parfümle yıkanmış gibi olur; her mevsim rengarenk çiçekler yol kenarlarını süsler, insanın güzü ve gönlü dinlenir Alanya’da Mağaralar ise hem kara hem denizdedir; büyüleyicidir, gizemlidir, şifalıdır Ve güneş, hayattır Alanya güneşin gülümsediği yerdir Plajlar Alanya plajları geniş kumsallardan oluşur ve Mavi Bayraklıdır Mavi Bayrak, yüzme amacıyla kullanılan deniz sularının temizliğini, plaj standartlarını belirleyen ve bunları denetleyen uluslararası bir uygulamadır Aranan niteliklere uyan plajlara 1 yıl geçerli olmak üzere Mavi Bayrak verilir Her 15 günde bir suyun mikrobiyolojik ve fizikokimyasal analizleri yapılır Alanya’da deniz suyunun rengi kıyıda maviden turkuvaza dönüşür Durgun havalarda dipteki balıkları, çıplak gözle görmek olasıdır Küçük balıkların, ayakaltında dolaşması olağandır Alanya kent merkezinin tarihi yarımadaya göre batı ve doğu kıyısı plajdır Batıda Damlataş ve Kleopatra, doğuda Keykubat ve Portakal plajları vardır Kent dışında ise Ulaş, Konaklı, Fuğla, İncekum, Mahmutlar gibi plajları bulunur Alanya kumsalları kilometrelerce uzayıp gider Kumsalların yanı sıra karayolu kenarında ağaçlarla kaplı bir yamacın altında veya antik kalıntılar arasındaki doğal plajlar ise doğa ya da tarihle baş başa kalmayı yeğleyen konuklarını ağırlar Alanya kent merkezindeki plajlarda uluslararası kuralların yanı sıra yerel yönetimlerin öngördüğü kurallar uygulanır Buna göre, plajlara giriş ve duş ücretsizdir Güneşlenme tahtaları ve plaj şemsiyeleri ise ücrete tabidir; bu hizmetleri almak zorunlu değildir Plajlarda yiyecek ve içecek servisi yapan büfelerde fiyat farklılığı yoktur Plajlarda kıyıdan belli bir mesafeye tekneler ve su sporları yapılan deniz taşıtları giremez; yüzme alanları bariyerlerle belirlenmiştir Plajların güvenliği, kıyıdan güvenlik güçleri denizden ise deniz zabıtası tarafından denetlenir Dim Çayı Toroslardan gelerek Alanyanın doğusundan Akdenize dökülen Dim Çayının kıyıdan 15 kilometre kadar uzaktaki kıyılarında piknik yerleri vardır Ulu çınarların altındaki kır lokantalarında masalar yaz aylarında çayın içine kurulur Konuklar çıplak ayakları ile suların içinde oturur Dim Çayı - Ayrıntılı Konu İçin Tıklayınız |
Alanya İlçesi | Antalya |
08-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Alanya İlçesi | AntalyaMağaralar Alanya için bir mağaralar kenti dense yeridir Kara ve deniz mağaralarının gizemli dünyasını Alanya’da keşfedebilirsiniz Milyonlarca yıl öncesinde varolan kara mağaralarında on binlerce yılda oluşmuş sarkıt ve dikitlerin büyülü dünyasında gezerken yeni sarkıt ve dikitlerin oluşumuna da tanık olabilirsiniz Bu tanıklık, mağara içindeki aydınlatmanın yarattığı dekorla sizi fantastik bir sinema filminin içine sürükleyecektir Alanya’nın dünyaca ünlü mağarası Damlataş’tır Damlataş’ın havası astım hastalıklarını iyileştirici özelliktedir ve doktorlar tedavi için astım hastalarına mağarada oturma kürü uygular Henüz ziyarete açık olmayan Kadıini Mağarası ise 20 bin yıl önceki insanların Alanya’daki ilk evidir Yarımadanın altındaki deniz mağaraları da tarihin eski çağlarından gelen efsanelere ev sahipliği yapar Damlataş Mağarası Damlataş Mağarası, 1948 yılında liman inşaatında kullanılacak taş için ocak açılması sırasında bulundu Mağara, tarihi yarımadanın batı kıyısındadır Mağaranın giriş kısmında 50 metrelik bir geçit vardır Yüksekliği 15 metreyi bulan geçitten sonra silindirik bir boşluğa gelinir Buradan mağaranın tabanına inilir Yarı kriztalize kalker içinde bulunan mağaranın sarkıt ve dikitleri 15 bin yılda oluşmuştur Mağaraya, sarkıtlardan damlamaya devam eden su damlaları nedeniyle Damlataş adı verilmiştir Mağara, büyüleyici güzelliğinin yanı sıra astım hastalarına iyi gelen havasıyla da ünlüdür Doktor kontrolünde mağarada belli bir süre oturarak 21 günlük tedavi kürü uygulayan hastalar vardır Mağaranın havası yaz kış değişmez; sıcaklık 22 santigrat derece, rutubet yüzde 95, sabit basınç 760 mm’dir Mağaranın havasında yüzde 71 azot, yüzde 205 oksijen, onbinde 2,5 karbondioksit ve bir miktar radyoaktivite ile iyonlar bulunmaktadır Mağaraya giriş ücretlidir Çevresinde küçük bir çarşı vardır, önü ise plajdır Damlataş Mağarası Ayrıntılı Konu İçin Tıklayınız Dim Mağarası Alanya’nın 12 kilometre doğusunda, 1649 metre yüksekliğindeki Cebel-i Reis dağının yamacındadır Mağaranın denizden yüksekliği 232 metredir 1998 yılında ziyarete açılmıştır, Türkiye’nin ziyarete açılan ikinci büyük mağarasıdır 1 milyon yıl yaşında olduğu tahmin edilmektedir İki ayrı koldan dağın içinde ilerleyen mağaranın kollarından biri 50 diğeri 360 metredir Sarkıt ve dikitlerden oluşan mağaranın dip kısmında küçük bir göl vardır Merdivenlerle inilip çıkılan mağaranın içindeki ortam fantastik film dekorlarını andırmaktadır Mağara gezisinden sonra yamaçtan yürüyerek aşağıdaki Dim Çayı vadisine gidilebilir Aynı şekilde Dim Çayı kenarındaki piknik yerlerinden de mağaraya tırmanma yürüyüşü yapılabilir Mağaranın bulunduğu yamaçtan Alanya Kalesi’nin panoramik görüntüsü vardır Mağaraya, kent merkezinden dolmuş seferleri yapmaktadır Giriş ücretlidir Dim Mağarası Ayrıntılı Konu İçin Tıklayınız Kadıini Mağarası Alanya’nın 15 kilometre kuzeydoğusunda Çatak mevkiindedir Kent merkezindeki Damlataş mağarasından üç kat büyük sarkıt ve dikitleri vardır 1957 yılında uzmanların mağarada yaptıkları araştırma sırasında insan iskeleti ve fosil kalıntıları bulunmuştur Kalıntıların 20 bin öncesine ait olduğu saptanmış ve Alanya’daki ilk yerleşimin burada olduğu belirlenmiştir Mağaranın bulunduğu bölgede piknik alanları vardır Mağara henüz ziyarete açılmamıştır Korsanlar Mağarası Alanya Kalesi’nin bulunduğu tarihi yarımadanın altında bir deniz mağarasıdır Teknelerle gidilir Yarımada çevresindeki tekne turlarında ilk mağaradır 10 metre genişliğinde ve altı metre yüksekliğinde ağzı vardır Küçük teknelerle mağaranın içine girilebilir Tekne gezisi sırasında yüzerek de mağaraya girilir Bir söylenceye göre mağaranın içinden kaleye çıkan gizli bir yol vardır ve antik çağın korsanları ganimetlerini bu yoldan yukarı çıkarır Deniz dibindeki kayaların görüntüsü, mağaraya ayrı bir gizem katmaktadır Aşıklar Mağarası Tarihi yarımadanın, denize yakın yamacında iki girişli bir mağaradır Cilvarda burnuna doğru teknenin kayalıklara yanaşmasından sonra kayalara tırmanılarak çıkılır Birkaç adımda mağaranın alçak girişine gelinir 75 metre uzunluğundadır Alçak tavanı nedeniyle mağaranın içinde zaman zaman eğilerek yürünür Mağaranın, Damlataş tarafındaki ağzı, denizden sekiz metre kadar yüksektedir ve buradan denize atlanır Bu sırada tekne Cilvarda burnunu dönüp gelmiş olur ve mağaradan atlayanları denizden toplayıp yoluna devam eder Ancak denize atlamaktan son anda vazgeçenler olabilir Fakat kayalıklara tutunarak aşağıya inmek çok daha zordur Yapılacak iş burnunu tıkayıp kuvvetli bir çığlık eşliğinde çivileme atlayış yapmaktır Söylenceye göre antik çağın korsanları bu mağarada ganimetlerini ve esir kızları saklamıştır Mağaranın Aşıklar adını kimseye görünmeden baş başa kalmak isteyen aşıklardan aldığı sanılmaktadır Fosforlu Mağara Tarihi yarımadanın Damlataş tarafındaki yamacında bir deniz mağarasıdır Küçük tekneler mağaranın içine girebilir Mağaranın jeolojik yapısından kaynaklanan zemini, geceleri ay ışığının yansıması nedeniyle fosfor gibi parlamaktadır Parıltı gündüzleri de fark edilmektedir Gezi tekneleri, Fosforlu Mağara’nın önünde de kısa yüzme molaları vermektedir Hasbahçe Mağarası Kent merkezine dört kilometre uzakta Hasbahçe Mahallesi’nde İnişdibi mevkiindedir Damlataş Mağarası’ndan dört kat kadar daha büyüktür Henüz ziyarete açılmadığı gibi oluşumu hakkında da bilimsel bir çalışma yapılmamıştır İçindeki havanın serinliği nedeniyle bir dönem narenciye ürünleri depolamak için kullanılan mağara gezenlerin anlatımına göre sarkıt ve dikitlerle süslüdür |
|