Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gölgesiyle, serdar, tay, yarışan, yıldırım

Gölgesiyle Yarışan Tay - Serdar Yıldırım

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gölgesiyle Yarışan Tay - Serdar Yıldırım



At yarışlarının yapıldığı şehir hipodromu çok kalabalıktı Tribünler tıklım tıklım doluydu Her pazar günü olduğu gibi, bu pazar da birinci olana büyük ikramiyenin verildiği yarışlar yapılacaktı Birincilik için en büyük aday Kara Bomba isimli attı İki yıla yakın bir zamandır bu şehirde yapılan yarışmaların tek ve mutlak hakimiydi Simsiyah rengi, kocaman gözleri ve dev gibi uzun boyuyla o her zaman atların en irisiydi Daha uzun bir süre birinciliği kaptırmayacağı tahmin ediliyordu

Diğer yarışmacı atlar ise, Fırtına, Ak kız, Pençe, Sürpriz, Zorlu, Tavşan ve Yekta idi Yekta, böyle bir yarışa ilk defa katılıyordu, oldukça heyecanlıydı Gerçi yetiştirildiği yarış atı çiftliğinde çok iyi hazırlanmıştı, fakat genç ve tecrübesiz oluşu onu korkutuyordu Ya birinci olamazsa?Böyle bir şeyi düşünmek bile istemiyordu O zaman, sıradan bir yarış atı durumuna düşecek ve belki bu durum hep böyle sürüp gidecekti Bin bir çeşit yarış hilelerinin yapıldığı, düzenin ve entrikanın bol olduğu bu yarışlarda birinci olmak sadece süratli olmak ve dayanıklılık demek değildi Mesela, bazı yarışlarda Tavşan tavşanlık yapardı Yarış başlar başlamaz öne geçer, temposunu gittikçe arttırır, atları yorar ve yarışı bırakırdı Son düzlükte Kara Bomba yaptığı bir atakla birinciliği kazanırdı Pençe isimli yarış atı Kara Bomba’nın diğer yardımcısıydı Yarış sürerken form durumu yüksek olan atları kollar, onlara çarpar, önlerine geçip hızlarını azaltır ve Kara Bomba’nın yarışı kazanmasını sağlardı

Atlar, düzenli olarak başlama yerinde sıralandılar Start için tabanca sesi duyulur duyulmaz, sekiz tane güçlü yarış atı ileri atıldılar Çıkışı çok kuvvetli olan Tavşan hemen öne geçti Yekta tüm çabasına karşılık ikinci sırada kalmıştı” Tüh be, Tavşan’ı kaçırdım!Bu Tavşan’ı zaten son düzlüğe kadar kimse geçemezmiş Yarışın ortasına gelmeden onu mutlaka geçmeliyim Haydi Yekta, daha hızlı, daha hızlı…”

1500 startı geçildiğinde Tavşan ikinci durumdaki Yekta’nın üç boy kadar önündeydi “ Bomba nerelerde ki, dönüp bakmalı Tavşan bu süratiyle yarışı tamamlayamaz Vay, Bomba hemen arkamdaymış! Ne oluyor ya, ne dümen çeviriyor bunlar? Son düzlüğe kadar orta sıralarda saklanırmış bu Benden huylandılar muhakkak

Yarışın ortası: 1000 startı geçilirken, Tavşan isimli yarış atı aniden koşu pistinin kenarına çıktı ve yarışı bıraktı Yekta süratle onun yanından geçti ve birinci duruma yükseldi Fakat yarışın bitmesine 1000 metre vardı ve Kara Bomba, Yekta ile arasındaki farkı gitgide kapatmaktaydı

Son düzlüğe ( son 500 metre ) Yekta ile Kara Bomba başa baş girdiler Nefesleri kesen bir mücadeleden sonra bitişe 100 metre kala başlayan Yekta’nın öldürücü deparları yarışı iki boy farkla kazanmasını sağladı Yekta mutluydu artık çünkü ilk yarışını zor da olsa birinci olarak bitirmeyi başarmıştı

Yekta, Kara Bomba ve ekibiyle birçok defalar daha yarıştı Girdiği her yarışta birinci oldu Artık bu şehir ona dar gelmeye başlamıştı Dışa açılmalı, adını daha geniş çevrelere duyurmalı ve daha büyük yarışlar kazanmalıydı Nitekim girdiği bölge birinciliği koşusunu da kazanınca, bir ay sonra yapılacak olan ülke şampiyonluğu yarışına katılmak için antrenmanlarını daha da sıklaştırdı

Hazırlandığı yarış atı çiftliğinde birçok yarış atı Yekta’ya değişik zamanlarda katıldıkları yarışmaları anlattılar Yekta, onları büyük bir dikkatle dinledi Görgüsünü, bilgisini arttırdı Yekta’ya göre, bilmenin, öğrenmenin sonu yoktu Her yeni bilgi yeni bir şeyler öğretirdi Önemli olan öğrendiklerine kendi düşüncelerinden yeni fikirler katarak “ özgün bilgi “ elde edebilmekti Doğru düşünebilmek ancak kendini çok iyi tanımakla mümkün olabilirdi Bu da kişisel erdem için gerekli olan “ oto kontrol “ yani kendi kendini kontrol etme yeteneğini sağlardı Oto kontrol yeteneğinin düzenli olması, mükemmellik sınırlarını zorlardı

Günler günleri kovaladı Her geçen gün Yekta’nın gücüne güç katıyordu Gittikçe daha süratli koşmaya ve mesafeleri daha kısa zamanda aşmaya başlamıştı Büyük yarışa yedi gün kalmıştı Öğleden sonra özel olarak hazırlanmış kamyona Yekta’yı bindirdiler Kamyon, biraz sonra ülkenin en büyük şehrine gitmek üzere yola çıktı Yolun yarısı geçilmişti ki, kamyon büyük bir gürültüyle yol kenarındaki hendeğe yuvarlandı Sonra derin bir sessizlik

Yekta’ya şans eseri bir şey olmamıştı Kapısının açılmasını bekledi Gelen giden yoktu Uzun bir süre uğraştıktan sonra kapının kilidini kırmayı başardı Korkuyla dışarı fırladı Yola çıktı Çok uzaklarda tek tük ışıklar görünür gibi oluyordu Yarışın yapılacağı yer oralarda olmalıydı Kamyon olmasa da olurdu Kendi başıma da olsam oraya varabilirim, diye düşündü Koşmaya başladı Koştu…Koştu…

Aradan bir saatten fazla zaman geçti Hava kararmaya,Yekta, şaşırmaya başladı Ne oluyordu? Neden ortalık hep aydınlık kalmıyordu? Karanlık kadar anlamsız şey var mıydı? Şaşırmakta haklıydı Gündüzleri açık havada antrenman yapar, hava kararmadan içeriye girerdi İçerde de ışıklar gece gündüz yanardı O, şimdiye kadar karanlıkta hiç kalmamıştı

Yekta ay ışığı altında, yavaş bir tempo tutturmuş olarak kilometrelerce koştuktan sonra birden ürperdi Sol tarafında bir karartı vardı ve kendisini geçmeye çalışıyordu Hızla başını çevirdi Bir at ! Yekta: “ Kim ola ki? Nereden çıktı birdenbire? Neyse kim olduğu beni ilgilendirmez Önemli olan beni geçmek üzere olmasıİşte buna izin vermem!Şimdiye kadar kimse bana toz yutturamadı Tempoyu biraz arttırayım, bakalım ne yapacak? “ diye düşündü

Yekta’nın gölgesini geçmek için verdiği uğraş bütün bir gece boyu devam etti Sabaha karşı karanlık yerini aydınlığa bırakırken Yekta’nın gölgesi silinip gitti Bir aralık, kafasını sol tarafına çeviren Yekta onu göremedi Sağına baktı, yine yok Arkasına baktı, gerilere daha gerilere baktı Rakibinin olağanüstü tempoya ayak uyduramayıp yarışı bıraktığını zannetti Hızını yavaş yavaş azalttı

Yekta hafif bir tempo ile koşmaya bir saat kadar daha devam etti Yarışın yapılacağı şehrin işte ilk evleri gözükmeye başlamıştı Yekta yolda rastladığı bir sütçü beygirine at yarışlarının yapılacağı hipodromun nerede olduğunu sordu Tarif edildiği üzere yoluna devam etti Göğsü gururla kabarmış olarak, başı dimdik vaziyette, şehrin ana caddesinden geçerken arabalar durmuştu ve yol kenarındaki insanlar gazetelerde, dergilerde birçok defalar resmini gördükleri, hakkında yazılan yazıları okudukları bu şahane tayı çılgınca alkışlıyorlardı

Hipodromun kapısının açık olmasından yararlanan Yekta, içeriye girdi Biraz sonra koşu pistine çıkmıştı Altı gün sonraki ülke birinciliği koşusu burada yapılacaktı Ağır adımlarla koşu pistinde tur atan Yekta o yarışta birinci olmayı düşünüyordu mutlaka Yekta’yı getiren kamyonun devrildiğini haber alan sahibi olay yerine gelmişti Sürücü ile seyis yaralı olarak hastaneye kaldırıldılar

Yekta’nın sahibi sabah olunca Yekta’yı aramaya koyuldu ve onun hipodroma geldiğini haber alınca oraya gitti Hipodromun kapısından içeriye giren Yekta’nın sahibi Yekta’yı koşu pistinde ağır adımlarla koşarken görünce “ Yekta… Yekta…”diye bağırarak piste fırladı Hızla koşarak Yekta’ya yetişti ve onun boynuna sarıldı Yekta neden sonra durumun farkına vardı Sahibi onu bu yabancı şehirde aramış ve bulmuştu

Yekta’nın sahibi Yekta’yı bir arkadaşının yarış atı çiftliğine götürdü Yorgun durumdaki Yekta o günü ve ertesi günü dinlenerek geçirdi Daha sonra koşu antrenmanlarına başlayan Yekta üç gün içinde eskisinden daha iyi bir form tuttu Artık hazırdı ve birincilik için en şanslı kendisini görüyordu

Yekta yarış günü kasırga gibi esti Daha ilk metrelerde yaptığı korkunç atakla öne geçti Çılgın gibi koşuyordu Türkiye’nin en iyi yarış atları onun sürati karşısında çaresiz kalmışlardı Açık farkla ve rekor bir dereceyle yarışı birinci olarak bitirdi Bu birincilik onun pratik ile teoriyi en iyi şekilde birleştirmesiyle oluşmuştu Sonuç olarak, mükemmele ulaşmış ve geçilmez ünvanına sahip olmuştu

Türkiye Şampiyonu olan Yekta doğup büyüdüğü yarış atı çiftliğine geri dönünce coşkulu bir şekilde karşılandı Çiftlikteki yarış atları bahçedeki televizyondan yarışı izlemişler ve Yekta’nın birinciliğine çok sevinmişlerdi

Yekta birkaç ay sonra özel uçakla İngiltere’ye götürüldü Yakında Avrupa şampiyonası vardı ve Yekta bu yarışta Türkiye’yi temsil edecekti Yekta sıkı bir antrenman programına alındı Yaptığı her antrenman onun derecesini giderek geliştirmesine ve daha hızlı koşmasına yol açıyordu Şampiyonaya birkaç gün kala Yekta’nın Avrupa rekorunu zorlar hale gelmesi sahibini sevindirmişti Ama Yekta’nın durumuna sevinmeyenler de vardı Tribünlerde Yekta’yı dişlerini gıcırdatarak seyreden birkaç kişi onun ölüm fermanını imzalıyordu:

“ Yekta, Yekta dedik aldık başımıza belayı Yarış atı değil sanki fırtına Yaptığı şu dereceye bak Son adımını biraz çabuk atsa Avrupa rekoru olacak

“ Ne demezsin Bu sadece bir antrenman koşusu Yalnız koşuyor, kendisini zorlayan rakibi yok Esas yarış olsa kesinlikle geçilmez Şu anda Avrupa’daki en iyi yarış atı Yekta

Bir üçüncü kişi ise: “ Bizim at Yekta’yı geçemez O zaman ha ikinci olmuşsun, ha sonuncu Yekta yarışa girmese biz birinci oluruz Bu gece Yekta’ya bir iğne vurursak ölür gider Birincilik ödülünü alır, harcarız Hem ülkemizin reklâmı olur Reklâm işi ülkeye döviz kazandırır

“ Tamam, bu gece üçümüz Yekta’nın durduğu yere gireriz Hepimizin elinde birer zehirli iğne Yekta birimizden kaçsa ötekine yakalanır

Gecenin ilerleyen vakitlerinde Yekta bir iç sıkıntısı yaşıyordu Huzursuzdu Huzursuz olması, onun uyumasını engelliyordu Derinden gelen ayak sesleri duydu Bu saatlerde bakıcılar ahıra girmezlerdi Yoksa gelenler yabancı mıydı? Amaçları ne olabilirdi? Yekta yine de aklına kötü şeyler getirmedi Bekledi Biraz sonra ellerinde sopalarla, iğnelerle üç kişi karşısına dikilince ürperdi Korktu Zalim adamlar aniden harekete geçerek bütün suçu iyi bir yarış atı olmak olan Yekta’ya sopalarla acımadan vurmaya başladılar Canı yanan Yekta birkaç adım gerileyince arkası duvara dayandı Adamlar, Yekta’nın üstüne çullanınca sert tepkiyle karşılaştılar Yekta şaha kalkarak güçlü ön ayaklarını adamlardan birinin kafasına indirdi Adam, boş çuval gibi yere düştü Yekta geri dönerek arka ayaklarını savurdu Darbe hedefini bulmadı ama iki adam niyet bozarak yerde yatan arkadaşlarını sırtlayıp olay yerinden uzaklaştılar

Yekta daha sonra yerdeki sopaları ve iğneleri bir torbaya koyup çöpe attı Olanların kimse tarafından bilinmesini istemiyordu Kötülükler yayılmamalıydı Dünyada kötülükler iyiliklerden daha çoktu Kötülük yapmak kolaydı, zor olan iyilikti Yekta şimdi zoru başarmıştı Adamlar kaçmıştı Belki bir daha kimseye kötülük yapmazlardı Tekme yiyen adam yaşıyor muydu? Bunu bilemezdi Adam yaşasa bile insanlar Yekta’yı kısa bir süre de olsa gözetim altına alırlardı Bir, iki gün antrenman yapmamak, Yekta’nın Avrupa şampiyonu olamaması demekti Bu durum Yekta’yı psikolojik olarak çökertirdi Geride ondan birincilik bekleyen koskoca bir ülke vardı Milyonlarca insanın hayali gerçek olmazdı Yarış atı çiftliğinde arkadaşları vardı Kendisine fikir bakımından büyük destek olan can arkadaşları Ülke şampiyonluğu ödülü gibi, Avrupa şampiyonluğu ödülünü de arkadaşlarına verecekti Güzelim altın kupalar iki tane olacaktı

Avrupa şampiyonasında Yekta taktik gereği ilk 300 metreyi orta sıralarda geçti Yavaş yavaş temposunu artıran Yekta 1000 metre geçilirken az bir farkla öndeydi Son 500 metreye dört at yan yana girdi Yarışın bitmesine 50 metre kala bir aralık dördüncü duruma düşmesine karşın, hınçla ileri atılarak ciğerlerini parçalarcasına gayret gösterdi ve yarışı kazandı Yekta, Avrupa Şampiyonu olmuştu

Yekta, ülkesinde coşkulu bir şekilde karşılandı Gazete, radyo ve televizyon haberlerinde hep Yekta vardı Avrupa’daki yayın kuruluşları da Yekta’dan bahsediyordu

Aylar sonra Yekta’yı Amerika’da görüyoruz O New York’ta yapılacak Dünya Şampiyonası için buraya getirilmişti Otoriteler tarafından birinci olmasına kesin gözüyle bakılan Yekta, ne yazık ki, Avustralya şampiyonuna geçildi ve ikinci oldu Ödül töreninde dünya ikincisi Yekta gümüş madalya boynuna takılırken neşeliydi Kolay değildi, bir yıldır pek çok yarış kazanmış, hep birinci olmuş, hiç geçilmemişti Dünyanın en hızlı koşan ikinci yarış atı olmak nice yarış atının hayallerinin bile ötesindeydi Gerçi dünya ikinciliği imkânsız değildi ama çok zordu Yekta bu çok zoru başarmıştı

Birkaç gün sonra Yekta’yı sıkıntı basmaya başladı Geçen günler ona başarısını benimsetiyor, birinci olamamanın verdiği üzüntüyü artırıyordu Giderek artan üzüntüye dayanamayan Yekta, New York’taki yarış atı çiftliğinden kaçarak Appalaş Dağları’na gitti Yekta, Appalaş Dağları’nda gezerken ilerdeki çimenlikte otlayan vahşi atlar gördü Bunlar Mustang atlarıydı
 
Yekta, onların yanına giderek: “ Merhaba, beni de aranıza alır mısınız? “ diye sordu
 
Mustangların başkanı olan Gera: “ Olur tabi, gel katıl bize arkadaş “ dedi Yekta, Mustangların arasına katılıp, onlarla birlikte otlamaya başladı İyiydi, güzeldi buralar, Mustanglarla kaynaşıverdi
 
Aradan bir saatten fazla zaman geçmişti Başkan Gera, on kilometre ilerdeki çamlığa gidileceğini söyleyip, haydi, dedi ve koşmaya başladı Yekta’nın katılmasıyla sayısı yirmiye ulaşan at sürüsü hızla yol alıyordu Mustang atlarında en güçlü olan ve en hızlı koşan sürüye başkan olurdu Orta sıralarda koşsun, sürüye başkan olsun? Böyle şey olmazdı Sürü başı geçildi mi, başkanlığı kaybederdi Şimdi Gera farklı şekilde önde koşuyordu Diğer atlar Gera’ya yetişmek için çaba sarf ediyorlardı

Yekta ise, hep son sıralarda koştu Çamlığa varıldığında sadece iki atı geçmişti, yani Yekta 18 olmuştu Yekta bunu kabullenmek istemedi O, bir yarış atıydı ve kum veya çim pistte koşmaya alışkındı Başkan Gera, on kilometre ilerdeki çamlığa gidiyoruz deyip fırlamış, diğer atlar da, onun peşine takılmıştı En son koşmaya başlayan ise, ne oluyor, ne çamlığı diye düşünmesine bile fırsat kalmayan Yekta’ydı Gerçi çim üstünde de uzun süre koşmuşlardı ama sonra taşlık bir araziden geçmişler, daha sonra çalılık ve ağaçlık bir yerde koşmak zorunda kalmışlardı Mustanglar, daha önce defalarca gidip geldikleri bu yolu ezberlemişlerdi Taşlıkta koşarken nereye basılması gerektiğini, çalılıktan, ağaçlıktan geçerken hangi yolun kestirme olduğunu biliyorlardı Yekta bu sebeplerden dolayı her kilometrede bir adım gerilese on kilometrede on adım gerileyeceğini düşündü Zaten Gera ile arasındaki fark işte o kadardı

Yekta, bir daha yarış pistlerine dönmedi Hep dağlarda Mustanglar arasında kaldı Geçen zaman genç Yekta’nın gücüne güç kattı ve Gera bir gün Yekta tarafından geçildi Mustanglara başkan olan Yekta uzun yıllar başkan kaldı



SON


Yazan: Serdar Yıldırım

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.