Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dönemi, fatih, hekimi, sabuncuoğlu, şerafettin

Şerafettin Sabuncuoğlu | Fatih Dönemi Hekimi

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şerafettin Sabuncuoğlu | Fatih Dönemi Hekimi





Şerafettin Sabuncuoğlu
( 1386-1470)








Fatih döneminin meşhur hekimleri arasında yer alan Şerafettin Sabuncuoğlu 1386 yılında şehzadeler şehri diye anılan Amasya şehrinde doğmuştur Kitaplarında yer verdiği soy kütüğüne göre Babasının adı Ali Çelebi Dedesinin adı Sabuncuoğlu Hacı İlyas Çelebidir

Sabuncuoğlu Hacı İlyas Çelebi 1408-1421 yıllarında , babası Ali Çelebi’de 1421-1451 yıllarında hekimbaşılık yapmış zamanın ünlü hekimleridir

Şerafettin Sabuncuoğlu temel eğitimini Burhanettin Ahmetten almış ve Amasya Darüşşifâsı'nda tamamlamış , 17 yaşında hekimliğe başlamıştır Bundan sonra hayatını okumaya , araştırmaya ve denemeye veren Sabuncuoğlu Şerafettin eserlerinde 14 yıl hekimlik yaptığını iftiharla belirtir Hekimliğin usta çırak usulüyle dükkanlarda yapıldığı dönemde bir darüşşifada çalışabilmek gerçekten çok güçtü ve böyle bir hizmet ancak liyakat sahibi üstatlara veriliyordu






Şerafeddin Sabuncuoğlu, diğer birçok hekimin aksine özellikle cerrahî ile ilgilenmiştir Genel olarak hekimler cerrahîye pek ilgi duymamışlar hatta cerrahî tedavinin gerekli olduğu durumlarda bile, ilaçla tedaviyi tercih etmişlerdir Bunun sebebi cerrahî müdahalede hayatî tehlikenin çok yüksek olması ve bu tehlikeyi asgariye indirecek ve ameliyatı kolaylaştıracak bazı teknik imkanların bulunmamasıdır


Sabuncuoğlu Şerafeddin 14 yıl boyunca da Bimarhane'de çalışmalarını sürdürmüştür Yaptığı çalışmalar sonucunda zamanla adı bütün Anadolu'da duyulmuştur Şu anda adına bir hastahane bulunur





Eserleri

Şerefeddin Sabuncuoğlu'nun bilindiği üzere 3 eseri bulunmaktadır

* Akrabadin Tercümesi
* Kitâbü'l-Cerrahiyyeti'l-İlhaniyye
* Mücerrepname









Akrabadin Tercümesi

II Bayezid, şehzadeliği zamanında, Amasya Valisi iken (1481-1512), Şerefeddin Sabuncuoğlu'ndan Zeyneddin el-Cürcânî'nin (öl 1136) Zahire-i Harzemşâhî diye bilinen eserini tercüme etmesini istemiş Sabuncuoğlu da bu hacimli eserin sadece farmakoloji kısmını çevirmiştir ayrıca kendiside eserin sonuna iki bölüm eklemiştir






Eserde ilaçların özellikleri , hazırlanması gargara, yağlar, merhemler anlatılmakta ayrıca kusturucular müshiller,ağız dil ve damak , diş göz ilaçlarına ve lavmanlara yer verilmektedir eserin sonunda Türkçe sözlükte önerdiği Türkçe tıp terimleri incelemeye değerdir







Kitâbü'l-Cerrahiyyeti'l-İlhaniyye

Sabuncuoğlu'nun ikinci ve nispeten daha meşhur olan eseridir Eser, bilindiği kadarıyla, Osmanlı İmparatorluğunda kaleme alınmış yegâne resimli cerrahî eseridir

11 yüzyılda Endülüs'te yaşamış olan Ebû'l-Kâsım Zehrâvî'nin Kitâbü'l-Tasrîf adlı eserinin cerrahî ile ilgili kısmının tercümesi olduğu ileri sürülmüştür Ancak Sabuncuoğlu her ne kadar büyük ölçüde söz konusu eserden yararlanmışsa da, eseri tam olarak tercüme ettiği söylenemez Eserde, yer yer kendi gözlem ve deney sonuçları da yer almaktadır

Doğal olarak, Sabuncuoğlu kendinden önce yaşamış belli başlı cerrahlardan olan Zehrâvî'den yararlanmak zorunda idi, ancak bir hekim, bir cerrah olarak kendi çalışmalarıyla mevcut bilgiyi kaynaştırmış ve bize bu terkibi sunmuştur Zehrâvî'nin eserinde yapılan ameliyatlar ve bu ameliyatlarda kullanılmış olan aletler verilmiştir







Halbuki Sabuncuoğlu'nda gerçekten önemli bir katkı daha vardır ki o da, aletlerin yanı sıra ameliyatın nasıl yapıldığını gösteren temsili resimlerin mevcut olmasıdır Bu resimlerde hasta ve doktorun pozisyonu ile aletlerin nasıl kullanıldığı da görülmektedir Böylece kullanılan cerrahî tekniğini de açık ve seçik olarak görmek mümkün olmaktadır

Günümüzde de zaman zaman yazılı açıklamalara yardımcı olmak üzere bu tip şemalar verilmektedir Bu eserin bilinen üç kopyası vardır bunlardan ikisi istanbulda biriside Paris Bibliothque National’dedir






İstanbul'da bulunan Fatih millet kopyası ile Paris kopyası yazarın kaleminden çıkmıştır Fatih Sultan Mehmet’e takdim edilen ve içinde IIBeyazıt’ın mührü bulunan kopya eserin kapağındaki kayda göre : Tanzimat Meclisi üyesi Yasinci Zade Mehmet İlmi Efendi tarafından 186O yılında Fransız hekimi Bırjuven’e armağan edilmiş Böylece eser 9 Haziran 1871 de Bibliotheque Nationale girmiştir 409 sayfa olan 2 Kopya itina ile hareketlenmiş, Türk neshi ile yazılmış olup 138 resim ve 168 alet resmi içermektedir






Mücerrebnâme

Sabuncuoğlu'nun üçüncü , en son ve en önemli eseri Mücerrebnâme adını taşıyan eseridir Bu eser adından da anlaşılacağı gibi, ilaçlarla ilgilidir Şerefeddin Sabuncuoğlu bu eserinde sadece muhtelif ilaçlar ve onların kullanılışlarıyla ilgili bilgiler vermemiştir Bilindiği gibi, uzun yıllar hekim olarak görev yapmıştır; bu sırada kazandığı deneyimlerinin yanı sıra, bizzat yaptığı bazı deneyleri de burada aktarmıştır Onlardan biri de bazı zehirlerle ilgili olarak yaptığı hayvan deneyleridir Bu deneylerde denek olarak horozları kullanmıştırBu eserde kendi yaptığı deneyler sonucu önerdiği bazı ilaçlar anlatılmaktadır

Eldeki kaynaklara göre sabuncuoğlu’nun bilim alemine ilk defa tanıtılması 1920 yılında İKDAM gazetesinde Ruscuklu Doktor Hakkı UZEL tarafından yayınlanan bir makale ile yapılmıştır

Türk tıp tarihinde , kendi denediği ilaç ve tedavi metotlarını derleyen ilk eser Şerafeddin Sabuncuoğlu tarafından yazılmıştır Mücerrepname adını alan bu eser ve eserde geçen deneyler kısaca şöyledir:

İlk deney yılan sokmasına karşı kendi hazırladığı antidotu içmiş sonra elinin orta parmağını yılana ısırtmıştır Kendi deyişiyle “Ne parmağı şişmiş nede vücudunda belirti gözlenmiştir

İkinci deneyde ise, yılan zehrinin etkisini araştırmak amacıyla yapılmıştır bu deney için horoz deney hayvanı olarak seçilmiş hayvanın bir budunun tüyleri yolunarak çok zehirli bir yılana çıblak derisinden ısırtılmıştır Sonra daha önce hazırlanan ve zehrin etkisini yok eden tiryak horoza içirilerek hayvan kontrol altına alınmıştırErtesi gün deride yeşilimtrak bir yara görülmüş ve tekrar tiryak verilmiştir İkinci günde belirti kaybolmuş ve hayvan eşleriyle gezinir halde bulunmuştur

Şerafettin Sabuncuoğlu orijinal gözlem ve deneylere cerrahi eserinde de yer vermiştir Bunlardan diş ağrısına akupunktur kullanması trakeotomili bir hastada yaptığı estetik cerrahi girişimi ve boğaza kaçan cisim çıkarılması hakkındaki yöntemler in ilginç olanlarındandır

Eserlerinde en dikkat çekilen temel unsur tedavi metodlarının en ince ayrıntılarına kadar anlatması ve cerrahi teknikleri çok açık bir dilde herkesin anlayacağı şekilde açıklaması ve kullanılan aletlerin şekillerinide resmetmesidir






Sabuncuoğluna göre tedavi başarısız olursa cerrahi yol denenmelidir ayrıca ameliyat sonrası bakıma da çok önem verir Denediği ilaçlarda görülebilecek yan etkileri belirtmiştir

Gerçekten iyi bir derleyici ögretici ve aktarıcı olan eser verebilecek nitelikte hekimler yetiştiren Şerafettin Sabuncuoğlu Doğunun bilim dilleri olan (Arapça ve Farsça) ‘yı iyi bildigi halde Cerrahiyet al-Haniyye’nin ön sözünde : “Bu kitabı Türkçe yazdım şu nedenle ki Anadolu Halkı Türkçe konuşur , zamanımızın cerrahlarının çoğu okuma yazma bilmezler bilenlerde Türkçe yazılmış kitapları okuyabilirler“ demektedir
Akrabadin’in önsözünde ise “Otuzüçüncü babda kitaptaki terimler için bir sözlük hazırladım çünkü eger yalnız Türkçe yazacak olursam Türkçe kısırbir dil olduğundan kelimelerin ahengi kalmaz ve tıp dili bozulur” demektedir Yani eserlerinin Türkçe yazarken türk dilinden çok türk ulusunu düşünmüştür Eserlerinin kolayca anlaşılabilmesi için halk dilini kullanmıştır

Şerafettin Sabuncuoğlu kendi eliyle yazdığı eserleri elimizde olduğu için yalnızca bilimsel ve kültürel içeriği değil hat ve resim sanatı açısından da değerini irdeleyebilmekteyiz





Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.