Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cerrahi, nureddin

Nûreddîn Cerrâhî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nûreddîn Cerrâhî




NÛREDDÎN CERRÂHÎ

Evliyânın büyüklerinden İsmi Muhammed olup, babasınınki Abdullah'tır 1671 (H1082) senesi Rebîülevvel ayının on ikinci gecesi, Cerrah Mehmed Paşa Câmiinin karşısındaki Yağcızâde konağında doğdu Babası, Sultan Dördüncü Mehmed Hanın Mîrâhûr ağalığından emekliye ayrılmıştı Nûreddîn Cerrâhî'nin soyu, Ebû Ubeyde bin Cerrâh'a radıyallahü anh ulaştığı için, Cerrâhî denilmiştir Cerrahpaşalı olduğu için böyle denildiği de söylenmiştir Çoğunluk birinci rivâyette ittifak etmişlerdir Nûreddîn Cerrâhî, daha küçük yaşta Kur'ân-ı kerîmi, Cerrahpaşa mektebinde öğrendi Kur'ân-ı kerîm hocası Yûsuf Efendidir Tahsîlini tamamlayan Nûreddîn Cerrâhî, zâhirî ilimleri öğrenmek için medreseye gitti Medrese tahsîlini tamamladıktan sonra, çok genç yaşta Mısır kâdılığına tâyin edildi

Nûreddîn Cerrâhî Mısır'a gitmeden önce, vedâ etmek için Üsküdar'da bulunan dayısı Hüseyin Efendinin konağına gitti Hava iyi olmadığı için dayısının konağında bir müddet bekledi Bir gece dayısı, onu evin karşısında bulunan Selâmi Dergâhına götürdü Yatsı namazından sonra dergâhta ders veren Ali Efendinin yanına gittiler Nûreddîn Cerrâhî, Ali Efendinin elini öpünce Ali Efendi; "Oğlum Nûreddîn! Safâ geldiniz" diye ismini söyledi Bunun üzerine Nûreddîn Cerrâhî'yi bir muhabbet ve cezbe hâli kapladı Sonra Allahü teâlâyı zikrederken vecde geldi Nûreddîn Cerrâhî, Ali Efendiden kendisini talebeliğe kabûl etmesini ricâ etti Ali Efendi de, onun ricâsını kabûl buyurup; "Oğlum Nûreddîn! Mâsivâdan sıyrılıp, abdestini tâzele" diye uyardı Bunun üzerine kendisine verilen Mısır kâdılığı vazîfesini kabûl etmeyerek, tâyin fermânını şeyhülislâma geri gönderdi Nûreddîn Cerrâhî bütün dünyevî işlerini terk edip, hocası Ali Efendiye tam teslim oldu Bunun üzerine Ali Efendi, Nûreddîn Cerrâhî'yi abdest aldıktan sonra halvete koydu Erbaîni (kırk gün Allahü teâlâya ibâdetini) tamamlayınca, onda büyük bir huzur hâli meydana geldi Ali Efendi ona icâzet vererek, hırka giydirdi Sonra Ali Efendi; "Oğlum Nûreddîn! İstanbul'a git, Karagümrük yakınında ve dört yol ağzında, Kethüdâ Canfedâ'nın yaptırdığı câmi-i şerîfin yanında, Bakkal İsmâil Efendi isminde bir zât senin için bir oda yaptırdı O odada ibâdetle meşgûl ol Umulur ki, senin için o civarda bir dergâh yapılır O zaman insanlara doğru yolu göstermeye çalış Süleymân Veliyyüddîn ve Muhammed Hüsâmeddîn efendiler senin yanında kemâle gelecekler" buyurdu Nûreddîn Efendi, hocasının emri ile, Süleymân Veliyyüddîn ve Muhammed Hüsâmeddîn yanında olduğu halde Karagümrük'e gittiler İsmâil Efendi, hocasının bahsettiği odanın anahtarını Nûreddîn Cerrâhî'ye teslim etti ve odayı Resûl-i ekremin emri ile yaptığını söyledi Nûreddîn Cerrâhî, evinin yanındaki Cerrah Mehmed Paşa Câmiinde Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatırdı Onun sohbetlerinin güzelliği kısa sürede İstanbul'a yayıldı Sultan bile sohbetlerini dinlemeye gelirdi

Kapı kethüdâlarından Bekir Efendinin 1703 (H1115)'de vefât etmesi üzerine, Karagümrük civârında bulunan konağı boş kaldı Dârüsseâde ağası Beşir Ağa, bu konağı alacağı sırada rüyâsında Nûreddîn Efendiyi gördü Konağı satın almamasını söyledi Aynı gece Sultan Ahmed Hana da rüyâsında Nûreddîn Efendinin ihtiyâcını gidermesi emredildi Pâdişâh ertesi gün, boş kalan konağı satın alsınlar diye, Yahyâ Efendiyle Nûreddîn Cerrâhî'ye üç yüz altın gönderdi Nûreddîn Cerrâhî bu altınları kabûl etmedi Bir dergâh yaptırsalar, daha makbûle geçeceğini söyledi Yahyâ Efendi, huzûrundan ayrılırken, Nûreddîn Cerrâhî'nin ellerini öpeceği sırada, Nûreddîn Efendinin Ali Efendiye talebe olması sırasında meydana gelen mânevî hâlin aynısı, Yahyâ Efendide de meydana geldi Bu sırada Yahyâ Efendi, Nûreddîn Efendiden kendisini talebeliğe kabûl etmesini ricâ etti Yahyâ Efendi, getirdiği paraları başka birisi vâsıtasıyla Sultana gönderdi Bunun üzerine Sultan o konağı aldırarak, orayı dergâh hâline getirdi ve Nûreddîn Efendiye tahsis etti Nûreddîn Cerrâhî, burada ibâdet yapmak ve insanlara doğru yolu göstermek için çalıştı

Nûreddîn Cerrâhî bir gün annesine;
"Anneciğim!Bana izin ver de hacca gideyim Dînin bana farz kıldığı vazîfemi yapayım" dedi
Annesi bu isteğini uygun buldu Nûreddîn Cerrâhî hazırlıklara başlayıp, gerekli parayı tedârik ettikten sonra, annesi ve sevenlerine vedâ etti Onu hacca götürecek kervanın yanına giderken, yolda iki gözü iki çeşme ağlayan bir adam gördü Adam âdetâ kendisinden geçmiş, hem ağlıyor, hem Allahü teâlâya şöyle duâ ediyordu:
"Yâ Rabbî! Ölümden evvel lütfet, bana borçlarımı ödemek nasîb eyle Beni borçlu yatırma yâ Rabbî!"
Nûreddîn Cerrâhî merak edip, adamın koluna girerek;
"Kardeşim ne kadar borcun var?" diye sordu Borçlu adam kendine suâl soran bu nûr yüzlü gence ümitle bakarak, mikdârını söyledi Adamcağızın borcu, Nûreddîn Cerrâhî'nin cebindeki para kadardı Nûreddîn Cerrâhî cebindeki para kesesini çıkarıp adama vererek;
"Bu sana Allahü teâlânın bir ihsânıdır" dedi ve oradan hızla uzaklaştı
Bir süre sonra;
"Ben nereye gidiyorum? Artık param da yok" diye düşündü
Ayakları onu Edirnekapı Sakızağacı kabristanlığındaki namazgâha götürdü Allahü teâlânın izni ile kilometrelerce uzaklıktaki Kâbe'ye giderek hac törenine katıldı Arife günü, binlerce hacıyla birlikte; "Lebbeyk, lebbeyk!" derken, semâya uzattığı elleri, kavurucu güneş altında yanıp kavruldu Hac töreni bitince, Nûreddîn Cerrâhî, Sakızağacı'ndan evine döndü Annesi bu duruma hayret etti Fakat bir şey söylemedi Kervanlar dönünce, İstanbul'da bir kaynaşma başladı Yükünü eve bırakan doğru Nûreddîn Cerrâhî'nin dergâhına gelerek;
"Tebrik ederiz, tebrik ederiz Arafat'ta "Lebbeyk, lebbeyk!" çağırırken ne güzel, ne mübârektin! Hepimiz seni seyrederek nûrlandık Çoğumuz rüyâmızda senin hürmetine haccımızın kabûl olduğunu gördük" dediler
Nûreddîn Cerrâhî buyurdu ki:

"Hakk'ı seven kişi dâimâ Hakk'ı söyler, sonunda âriflerden olup, Hakk'ın lütuf ve ihsânına kavuşur"

"Aba giyinmiş birini görünce küçültücü bir nazarla bakma Kibirle arkadaşlık eden sonunda kahredilmişler safında yer alır"

"Sen dünyâya gönül verme, aşk denizine dalarak lezzete kavuş Hakk'ı tanımayanın, O'ndan uzak olacağını bil"

Nûreddîn Cerrâhî 1720 (H 1133) senesi Eylül ayında İstanbul'da vefât ettiCenâze namazı, Fâtih Câmiinde öğle namazından sonra kalabalık bir cemâat tarafından kılındı Karagümrük'teki dergâhının içine annesi Emine Hâtunun ayak ucuna defnedildi

Nûreddîn Cerrâhî'nin yedi halifesi vardı Bunlar: Şeyh Süleymân Velî, Şeyh Muhammed Hüsâmeddîn, Sertarikzâde Muhammed Emin, Moralı Yahyâ Efendi, Muhammed Ziyâuddîn Çelebi, Serşeyh-i Tekfur Dağı, Seyyid Yûnus Efendi

Nûreddîn Cerrâhî'nin eserlerinden bâzıları şunlardır: 1) Mürşid-i Dervişân Risâlesi, 2) Nutk-ı Şerîf, 3) Nasîhat-ı Âli Ayrıca çok güzel ilâhîleri vardır

Nûreddîn Cerrâhî'nin bir ilâhisi:

Dil beytini pâk eden,
Dervişi ankâ eden,
Âlem-i İlâhîye giden,
Mevlâ zikridir, zikri

Zikreden hâlet olan,
Âşinâ-yı rûh olan,
Ukbâda devlet bulan,
Mevlâ zikridir, zikri

Terk ehline karışan,
Hem zevkine erişen,
Bahr-i ledünle görüşen,
Mevlâ zikridir, zikri

Erenlerin yolunu,
Sürerler hep demîni,
Dervişlerin mu'îni,
Mevlâ zikridir, zikri

Nûreddîn'i diri kılan,
Tevhîd ile çerâğı yanan,
Bi-hamdillâh tevfik olan,
Mevlâ zikridir, zikri


EDEB

Bir talebesine yazdığı mektup şöyledir:

“Ey evlâdım! Bu söyleyeceğim edebler, Allahü teâlâyı sevmek ve O'na yaklaşmak isteyen herkese lâzımdır

Evlâdım! Allahü teâlâyı sevmek ve O’na yakın olmak isteyen herkese lâzım olan edebler şunlardır: Az konuşmalı, az uyumalı, insanlarla lüzumu kadar görüşmeli, elemlere, musîbetlere, acılara, açlığa, insanların sıkıntılarına sabretmeli ve kendisine zulmedeni affetmeli ve ondan intikam, öç almaya kalkmamalı, kendi için sevdiğini herkes için sevmeli ve istemeli, malıyla cömertlik yapmalı, insanlardan bir şey istememeli ve beklememeli, sâdece Allahü teâlâdan beklemeli, her ihtiyâcını Allahü teâlâya ısmarlamalı Yaptığı amellere ve kabûl olduğuna güvenmemeli bilakis “Amellerim ayıplı ve kusurludur” demeli; şahsı ile, ibâdetleri ile, ameli ile sevinmemeli, övünmemelidir Aksine Allahü teâlâya ve Resûlüne ve O’nun şerîatına uymakla sevinmelidir
1) Sefînet-ül-Evliyâ; c5, s40
2) Osmanlı Müellifleri; c1, s178
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c17, s193
4) Gülşen-i Aziz; Abdüllatif Fazlı (Ali Emîri Şer'iyyeBölümü, No: 1099)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.