Deyimler Sözlüğü-T- |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler Sözlüğü-T-Kaynak:Türkceciler Deyimler Sözlüğü eyimler Sözlüğü-T-[/url] Tabana kuvvet: "Binecek bir şey yok yayan gitmekten başka çare de kalmadı" anlamında kullanılır"Haydi kalkın bakalım tabana kuvvet!" Tabanları kaldırmak: Çok hızlı yürümeye ya da çok hızlı koşarak kaçmaya başlamak"Polislerin geldiğini görünce tabanları kaldırdı" Tabanları yağlamak: 1 Uzak bir yere yayan olarak gitmek için hazırlanmak 2 Hızlıca koşarak kaçmak Taban tabana zıt: Birbirinin tamamen karşıtı olmak birbirine çok aykırı"Taban tabana zıt düşüncelere sahiptiler" Taban tepmek (patlatmak): Yayan olarak çok uzun yol yürümek çok sık gidip gelmek"Kasaba ile köy arasında o iş için az taban tepmedim" Tabanvayla gitmek: Araçla değil de yürüyerek gitmek Taburcu olmak: İyileşen hasta bakıma gerek duymadığından hastaneden çıkmak"Taburcu olan arkadaşlarını karşılamaya gittiler" Tadı damağında kalmak: Tadını lezzetini bir türlü unutamamak"O kebabın tadı damağımda kaldı" Tadına bakmak: Küçük bir parçasını ağzına alarak lezzetini denemek nasıl olduğunu yoklamak"Yemeğin tadına baktın mı?" Tadına varamamak: Bir şeydeki ince güzelliği duyamamak hissedememek ya da kavrayamamak"Şu dostluğumuzun tadına varamadım daha" Tadında bırakmak: Ölçülü olup aşırılığa kaçmamak"Yeter çocuklar! Tadında bırakın havayı bozacaksınız yoksa" Tadını almak: 1 Bir şeyin lezzetini almak 2 Yaptığı işten zevk duymaya başlamak"O işin tadını aldı bir kez daha peşini bırakmaz" Tadını çıkarmak: Bir şeyin sağladığı güzelliklerden ya da imkânlardan istediği gibi yararlanmak"Şu tatilin tadını çıkarmaya çalışacağım" Tadını kaçırmak: Zevkine varılmaya çalışılan bir şeyde aşırılığa kaçarak olumsuz bir durum oluşturmak zevki bozmak Tadı tuzu kalmamak: Eski zevk veren yanı kalmamak yavanlaşmak güzel ve çekici durumu ortadan kalkmak"İşlerimizin artık tadı tuzu kalmadı" Tahtalı köy: Mezarlık Tahtası eksik: Aklı noksan deli"O ne biçim hareketti tahtası eksik galiba!" Takım taklavat: Hepsi parçalarıyla birlikte Takıp takıştırmak: Özenerek süslenmek"Takıp takıştırmış öyle çıkmıştı sokağa" Takke düştü kel göründü: Kusuru kabahati örten şey ortadan kalkınca bütün çirkinlikler hileler ayıplar ortaya çıktı Tam adamını bulmak: 1 En uygun kişiyi seçmek 2 En uygunsuz kişiyi seçmek"Tam adamını bulmuşsunuz hani!" Tam takır kuru bakır: İçinde hiçbir şey yok bomboş"Tam takır kuru bakır bir ev bırakıp gitmişler" Tam üstüne basmak: İstenilen şeyi bulmak fikir ve davranışlarında isabet kaydetmek istenilen sözü söylemek Tanrı misafiri: Eve kendiliğinden gelen konuk"O bir Tanrı misafiridir Nasıl kalk git diyebilirim" Taraf tutmak: Bir yanı desteklemek yan çıkmak"Ben sana taraf tutup da onların düşmanlığını kazanma demedim mi?" Tarihe karışmak: Yalnız adı anılır olmak veya etkisi yok olmak Tası tarağı toplamak: Gitmek üzere bütün eşyasını toplamak"Tası tarağı toplamış arabanın gelmesini bekliyorduk" Taş atmak: Birine dokunacak onu incitecek söz söylemek Taş attı da kolu mu yoruldu?: "Bu kazancı sağlamak için hiç yoruldu mu emek verdi mi para harcadı mı?" anlamında kullanılır Taşa tutmak: Üst üste taş atmak sürekli taşlamak"Çocuklar aşağı yoldan geçen karşı köylüleri taşa tuttular" Taş çatlasa: "Ne yapılsa ne denli zorlansa gerçekleşmesi imkânsız" anlamında kullanılır"Taş çatlasa bu elbise otuz binden fazla etmez" |
Deyimler Sözlüğü-T- |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler Sözlüğü-T-Taş çıkartmak: Biri ötekinden niteliğiyle üstün olmak"Nezaketiyle akranlarına taş çıkartıyor" Taşı gediğine koymak: Zekice bir hareketle gerekli bir sözü tam zamanında ve yerinde söylemek Taşı sıksa suyunu çıkarmak: Bedence çok kuvvetli dinç kimse"Taşı sıksa suyunu çıkarır bir adamdı hastalık onu ne hâle getirmiş!" Taş kesilmek: Çok şaşırıp ne yapacağını ne söyleyeceğini bilemez olmak; sesini çıkaramamak hareket edememek"Çocuk sanki taş kesilmişti" Taş üstünde taş bırakmamak (koymamak): Her şeyi yıkıp yerle bir etmek"Belediye araçları gecekonduları yerle bir ettiler taş üstünde taş koymadılar" Taş yürekli: Hiç acıma hissi taşımayan merhametsiz"Taş yürekli herifler çocukları hiç acımadan kurşuna dizdiler" Tatlı dil: Gönül alıcı hoşa giden kırmayan konuşma biçimi ya da söz"Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır" Tatlı sert: Kırmamakla birlikte yumuşak da olmayan söz ya da davranış Tatlı su firengi: Batılılık taslayan Batılı gibi davranan Doğulu Hristiyan Tatlıya bağlamak: Bir anlaşmazlığı tarafları memnun edecek biçimde bir çözüme ulaştırmak"Nihayet işi tatlıya bağladık" Tava getirmek: Gereği kadar ısıtmak Tavına getirmek: Bir işi en uygun duruma getirmek"Tavına getirip söyle" Tava gelmek: 1 Yumuşamak kanmak 2 Süzülecek duruma gelmek"Söylediğim sözlerle tava geldi; tamam yapalım dedi" Tavır almak (takınmak): Belli bir durum ve davranış almak"Ağabeyim bana niçin karşı tavır aldı bilmiyorum" Tavşana kaç tazıya tut: Birbirine karşı olan tarafları çatışma için kışkırtma davranışlarında yüreklendirme Tavşanın suyunu suyu: İki şey arasında çok uzak bir ilgi olduğunu anlatmak için kullanılır Tavşan yürekli: Korkak ürkek çekingen"Amma da tavşan yürekli bir adammışsın" Tazıya dönmek: 1 Oldukça zayıflamış olmak 2 Sırılsıklam çok ıslanmış olmak Tebelleş olmak: Kancayı takmak musallat olmak istediğini yaptırıncaya kadar yakasını bırakmamak"Başıma iyice tebelleş oldu nereye gitsem oraya geliyor" Tebdil gezmek: Tanınmamak için kılık değiştirerek gezmek Tefe koymak: Biriyle ilgili olarak alaylı dedikodu yapmak"Bunlar adamı tefe koyarlar sakın ağzından bir şey kaçırma" Tekbir getirmek: "-ü ekber" diyerek `ın adını yüceltmek Tekerine çomak sokmak: Birinin yolunda giden işini engellemek aksatmak gibi davranışlarda bulunmak"Adamın tekerine çomak soktular düzenini altüst ettiler" Tekin değil: 1 İçinde cinlerin olduğu kabul edilen bina ya da yer 2 Kendisinde bazı gizli güçlerin olduğu sanılan tehlikeli kabul edilen kimse"O eski ev tekin değil diyorlar" Telâşa düşmek: Heyecanlanmak aceleci olmak Tel çekmek: 1 Telgraf çekmek 2 Telle sınırlandırmak telle çevirmek Telleyif pullanmak: Kimi bezeme teli ve süslerle iyice süslemek"Gelini bir güzel telleyip pulladılar" Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp koymak: Bir meseleyi sürekli anlatmak yeni bir şeymiş gibi birçok defa söz konusu etmek Temel atmak: 1 Bir yapının temellerini yapmaya başlamak 2 Bir işe başlamak ilk davranışta bulunmak girişmek"Evin temelini yarın atacağız inşallah" Temel taşı: 1 Bir yapının temeline konan taş 2 Bir şeye temel olan öğe kişi bir şeyin aslî unsuru en güçlü dayanağı"Bu şiir onun şiir anlayışının temel taşıdır" Temize çekmek: Karalama hâlindeki bir yazıyı yeniden silintisiz ve kazıntısız bir şekilde kâğıda yazmak"Ödevlerinizi temize çekin" Temize çıkmak: Bir kimsenin suçsuz olduğu anlaşılmak"O yapmadı temize çıkacak göreceksin!" Temiz para: 1 Kesintiden sonra elde kalan para miktarı 2 Doğru yoldan kazanılmış para Tencerede pişirip kapağında yemek: Kıt kanat geçinmek olanıyla yetinmek Tencere dibin kara seninki benden kara: "Kötülükte kusur yönünde sen benden daha betersin" anlamında kullanılır Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş: İki değersiz kişi bir araya gelmiş birleşmiş yakışmışlar birbirlerine Tepeden bakmak: Küçümsemek kendini üstün görmek"İnsanlara tepeden bakmayı bırak artık aciz bir varlık olduğunu düşün" Tepeden inme: 1 Beklenmedik şaşırtıcı ansızın gelen 2 Yüksek bir makamdan çıkan buyruk emir"Tepeden inmeyle bir sürü ehliyetsiz adam geçti işin başına" Tepeden tırnağa (kadar): Her yanı baştan aşağı bütün vücudu"Tepeden tırnağa gözden geçirdi ihtiyarı" Tepesi atmak: Çok sinirlenmek birden öfkelenmek"Tepesi atar atmaz salondakileri dışarı çıkardı" Tepesinde havan dövmek: Üst kattakiler gürültü yaparak alt kattakileri rahatsız etmek Tepesinden (başından) kaynar su dökülmek: Hiç ummadığı bir durumla karşılaşıp derin bir üzüntüye kapılmak sıkıntı içinde kalmak"Hayır cevabını alınca tepesinden kaynar su döküldü" Tepesine binmek: 1 Şımarıklığı sebebiyle her istediğini yapmak yaptırmak 2 Kendinden güçsüzleri ezmek onlara kötü davranmak"Düşmanların tepesine binmek boynumuza borç oldu" Tepesi üstü: Tepe taklak başı yere gelmek üzere"Çocuk sandalyeden tepesi üstü düşmüştü" Tepe tepe kullanmak: Yıpranacağını eskiyeceğini düşünmeden sakınmadan istediği gibi kullanmak"Bu kadar istiyorsan al senin olsun tepe tepe kullan!" Terbiyesini vermek: Yaptığı kırıcı hareketler kullandığı kötü sözler için kendisini sertçe uyarmak azarlamak gerekirse dövmek Tercüman olmak: Başkasının duygusunu düşüncesini dile getirmek anlatmak Ter dökmek: 1 Bir işi yapmak için çok zahmet zorluk çekmek 2 Çok terlemek"Bu işi başarmak için az ter dökmedi" Tereciye tere satmak: Birine çok iyi bildiği bir konuda bilgi vermeye çalışmak Tere yağından kıl çeker gibi: Hiç kimseye zarar vermeden çok kolaylıkla kimseye hissettirmeden kimi sorumluluklardan kurtularak"Merak etme sen tereyağından kıl çeker gibi halledecektir işi" Tersi dönmek: Şaşkınlıktan bulunduğu ve gideceği yeri kestirememek Ters tarafından kalkmak: Aksi huysuz ve ters olmak"Ters tarafından kalktın galiba ne dersem tersini yapıyorsun" |
Deyimler Sözlüğü-T- |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler Sözlüğü-T-Ters yüz etmek: İçini dışına altını üstüne getirmek ya da çevirmek"Gömleğin yakasını ters yüzü edip diktim" Ters yüz geri dönmek: İstediğini elde edemeden eli boş dönmek Teselli etmek: Avundurmak acısını gidermeye onu rahatlatmaya çalışmak"Arkadaşını en iyi şekilde teselli ettiğine eminim" Teselli bulmak: Avunmak Teslim bayrağı çekmek: 1 Yenilgiyi kabullenmek teslim olmak 2 Bir çekişme sonunda karşısındakinin istediğini yapmaya razı olmak"Yakında teslim bayrağını çekerler endişeye kapılmayın" Teslim olmak: 1 Kendinden üstün bir güç karşısında yenilgiyi kabul etmek mücadeleden vazgeçmek 2 Kendini teslim etmek birtakım ellere bırakmak"Teslim olursan kılına dokunulmayacaktır!" Teşrif etmek: Onurlandırmak şereflendirmek Tetikte olmak: Her an uyanık ve hazır bulunmak"Ben size tetikte olun gözünüzü dört açın demedim mi?" Tez canlı: Aceleci sabırsız beklemeye dayanamayan"Bu kadar tez canlı olma!" Tez elden: Çabucak bir an önce çarçabuk"Tez elden hastaneye gitmeli bu yaralı!" Tezgâhı kurmak: İşe başlamak üzere tüm araç ve gereçleri hazırlamak çalışmaya başlamak"Hemen tezgâhı kurup gittiler" Tezkeresini eline vermek: Kovmak işten atmak işine son vermek Tıka basa doldurmak: Doldururken çok bastırıp sıkıştırmak hiç boş yer bırakmamak"Çuvalı tıka basa doldurun ne alırsa kârdır" Tıka basa yemek: Haddinden fazla yemek çok yemek mideyi rahatsız edecek kadar çok yemek"Doymaz çocuk tıka basa doldurdu karnını" Tımarhane kaçkını: Delice işler yapan kimse Tıpış tıpış yürümek: 1 Kısa adımlarla çabuk yürümek 2 İster istemez bir yere gitmek Tıraş etmek: 1 (Saç sakal) benzeri tıraş işini yapmak 2 Bıkkınlık verecek kadar uzun ve gereksiz konuşmak"Yeni berber iyi tıraş yapamıyor" Tırnak göstermek: Gözdağı vermek korkutmak Tırpan atmak: 1 İstemediği kişilerin bir yerdeki görevlerine son vermek 2 Kırıp geçirmek topluca öldürmek kıyıma uğratmak"Genel müdür olunca ilk işi yardımcılarına tırpan atmak oldu" Tohuma kaçmak: Yaşlanmak evlenme çağı geçip kartlaşmak Tok evin aç kedisi: Varlıklı olduğu hâlde doymayan ihtiyacı olmadığı hâlde aç gözlülük eden her gördüğüne sahip olmak isteyen (kimse)"Bu çocuk da tok evin aç kedisi" Tokat aşketmek: Ansızın el içi ile vurmak Tok gözlü: Mala paraya yiyeceğe düşkün olmayan; cömert Tok sözlü: Sözünü esirgemeden çekinmeden hatır gönül dinlemeden söyleyen"Rahmetli tok sözlü bir insandı" Tongaya basmak: Tuzağa düşmek"Çok kötü bastı tongaya" Top atmak: İflas etmek"Bu kadar kısa zamanda top atacağımızı sanmazdım" Topa tutmak: 1 Bir yeri top ateşi altında bulundurmak 2 Bir kimseye kırıcı ağır sözler söylemek Topun ağzında: Tehlikeye saldırıya en yakın yerde olmak Toprağı bol olsun: Müslüman olmayan ölülerin anılması sırasında kullanılır Müslüman ölüler için " rahmet eylesin" denir Topu topu: (Azımsanan şeyler için) olup olacağı yalnızca hepsi"Topu topu beş elma almış" Toz kondurmamak: Bir şeyi kusursuz göstermek onda bir kusurun olabileceğini kabul etmemek"Kızına da hiç toz kondurmuyor" Toz olmak: Ortadan kaybolmak kaçmak uzaklaşmak"Çabuk toz olun buradan" Toz pembe görmek: Aşırı iyimser olmak; hemen her aksaklığı üzücü durumları iyimserlikle karşılamak"Hayatı hep toz pembe görmüştür" Tozu dumana katmak: 1 Ortalığı altüst etmek karışıklığa yol açmak gürültü patırtı çıkarmak 2 Çok fazla toz kaldırarak koşmak veya kaçmak"Başıboş sığırlar tozu dumana katarak yokuştan aşağı iniyorlardı" Tur atmak: Dolaşmak dolaşıp gelmek"Evin etrafında iki tur atıp yanıma gelsin" Turnayı gözünden vurmak: Hiç beklenmedik bir kazanç sağlama imkânını ele geçirmek Turp gibi: Çok sağlıklı sağlam rahatı yerinde"Merak etme turp gibi o" |
Deyimler Sözlüğü-T- |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Deyimler Sözlüğü-T-Turşu gibi olmak: Çok yorgun bitkin düşmek"Üç gündür çalışıyoruz turşu gibi oldum hiç hâlim kalmadı" Turşusu çıkmak: 1 Çok yorulmak 2 İyice ezilmek parçalanmak"Armutların turşusu çıkmış yenecek hâlleri kalmamış" Turşusunu kurmak: Bir şeyi kullanmak harcamak gerekirken kıyamamak durumunda söylenir"Kullanmadığı sandalyeyi vermiyor turşusunu kuracak sanki" Tut kelin perçeminden: Güç bir durumda çözümün zor olduğunu anlatmak için kullanılır Tuttuğu dal elinde kalmak: Dayandığı güvendiği şey önemini kaybederek işe yaramaz hâle gelmek fayda temin edemez olmak Tuttuğunu koparmak: Her girişiminden başarıyla çıkmak her işi becermek"O tuttuğunu koparır bir delikanlıdır güvenin ona" Tutunacak dalı olmamak: Güveneceği dayanacağı kimse bulunmamak"Küçüktüm tutunacak dalım yoktu tek başımaydım" Tuz biber ekmek: 1 Bir yemeğe tuz ya da biber dökmek 2 Bir üzüntünün acısını bir kusurun ağırlığını daha da artırmak"İyi yaptın sanki o günleri hatırlatarak tuz biber ektin kadının yüreğine" Tuz (la) buz olmak: Kırılıp parçalanmak çok küçük parçalara ayrılmak paramparça olmak"Masadan düşen vazo tuzla buz oldu" Tuzlayayım da kokma: Bilip bilmeden konuşanlar yüksekten atanlar düşüncesinde aldananlar için küçümseme sözü olarak kullanılır Tuzluya mal olmak: Oldukça çok para harcanarak sağlanmış olmak"Arabayı tamir ettirdik ama tuzluya mal oldu" Tuzu kuru: Hiçbir derdi sıkıntısı olmayan; kazancı yerinde olduğu için kaygılanmayan"Sana göre hava hoş gülersin oynarsın tuzun kuru nasıl olsa" Tükürdüğünü yalamak: Verdiği sözden geri dönerek benliğini küçültmek"Ben tükürdüğünü yalayan bir insan değilim gideceğim oraya!" Tümen tümen: Pek çok Türküsünü çağırmak: Birinin hoşuna gidecek davranış ortaya koymak söz söylemek onun tarafını tutmak"Ömrümce onun bunun türküsünü çağırıp durdum yeter artık!" Türkü yakmak: Bir türküye ezgi uydurmak"Sevdiği kıza yanık bir türkü yakmış diyorlar" Tütünü tepesinden çıkmak: Bir acının ateşiyle yanıp tutuşmak çok üzülmek Tüy dikmek: Kötü bir işi ortaya konan bir söz ya da davranışla daha da kötüleştirmek Tüyleri diken diken olmak: Korku heyecan endişe veya üşümekten vücuttaki tüyler kıllar kabarmak dikilmek"Hava buz gibiydi tüylerim diken diken olmuştu" Tüyü düzmek: Önceleri kötü olan kılık kıyafetini düzeltmek iyi yaşama kavuşmuş gibi güzel giyinir olmak |
|