Yavuz'la Hasbihal |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Yavuz'la HasbihalHer hafta tarihî bir camiyi ziyaret etmeyi plânlamıştım Bu hafta sıra Yavuz Selim Camii’ndeydi avuz'la Hasbihal[/url] Camiye giderken Yavuz’un dedesi Fatih Sultan Mehmet’in türbesinin yanından geçtim Ona selâm verdim Kendimden utandım Yirmi bir yaşında Efendimiz’in (sas) müjdesine mazhar olan Koca Sultan’ın yanına girmeye utandım “Hangi yüzle geldin?” derse ne diyecektim? “Dünya bir padişaha kifâyet edecek kadar vasî (geniş) değil” meydan okumasında bulunan Hz Yavuz’un huzuruna, Haliç’ten gelen yaz esintileri eşliğinde vardım “Himmet!” dedim “Gayret!” cevabını verdi “Üç asırlık yıkılmışlığımıza bir çare!” deyince; O: “Önce kalbini düzelt!” dedi ve devam etti: “Dünya devletlerinin, bel kırıp boyun bükerek emrine âmâde olmasını istiyorsun; kendine gelip miskinliği üzerinden atmadan, şahlanıp bir Fatih ve Yavuz kesilmeden, bu nasıl olacak ki!” “Yıllarca yağmur düşmeyen bir çölü nasıl geçtin?” sualime; “Önce kalbimdeki çölleri gülzâra çevirdim” diyerek mukabelede bulundu “Efendimiz (sas) çölde sana rehberlik etti mi?” diye sorunca Onun: “Sadece çölde değil; hayatımın her saniyesinde mihmandârımdı” şeklindeki cevabı beni şaşırtmadı Seferden dönerken “Divan Yolu’nu kullanmak yerine, gizlice İstanbul’a girdiğini öğrendim tarih kitaplarından” deyince, “Allah biliyor ya! Biz her dâim Hak’la beraberiz Başkasının bilmesine ne hacet?” dedi Kabri başında hem dua ettim, hem de derin bir tefekküre daldım Asırlar öncesinden günümüze kadar ulaşan çamurlu kaftanın üzerine iki damla gözyaşı akıtmak istedim Elinden tuttuğum kızıma, çamurlu kaftanın hikâyesini anlattım Türbenin mânevî havasından istifade ettim İçimden; “Zenbilli Ali Efendi’nin atının ayağından sıçrayan çamur olsaydım keşke! Hiç olmazsa Yavuz gibi bir padişahın eteklerine yapışmış olurdum” dedim, O: “Bütün âlemlerin Padişahı ve Yaratıcısı’ndan başkasına boyun eğme Öyle bir reisin ismini al ki, hem bu dünyada hem de öbür dünyada sırtın yere gelmesin” dedi “Şiir” dedim; türbenin duvarlarında Hazreti Yavuz’un yazdığı şiirleri görünce “Gönül işi” dedi “O’na âşıksan kalbine ilhamlarını bahşedecektir” “Bu kadar işin arasında, ülkeden ülkeye, fetihten fetihe koşarken şiire nasıl vakit bulabildin?” dedim “Eğer gönül dünyan zengin değilse, içindeki fethi ve derinleşmeyi tamamlayamamışsan nâfile Dışa yapılan fetihlerin içe uzanan kökleri olmazsa tökezlersin” dedi Onun hiddetli ve celâlli yüzünün altında şefkatli, merhametli, yumuşacık bir kalb gördüm Ruhu billurlaşıp incelmemiş, kalbinde aşkın ilhamları olmayanlar şiir yazamazlar çünkü Sonra şu şiiri kulaklarıma fısıldadı: “Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur, Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur, Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur, Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur” Mânevî feyizlerini kalbimde hissettiğimde türbede tuhaf bir utangaçlık, derin bir hürmet, büyük bir iftihar ve hizmet şevki ile dolup taştım Benimkisi bu dünyadan göçüp gidenlerden medet ummak değildi esasen Ancak öyle büyük zâtlar vardır ki, vefat etmiş olsalar bile, geride bıraktıkları eserler ve yaşadıkları hayat ile bizlere mihmandârlık edebilirler Haddizatında mânevî tasarrufları da devam edebilir Hz Yavuz’un tasarrufunun devam ettiğine inananlardanım Ruhuna Fatiha okuyup oradan ayrılmadan evvel “Benim de sana diyeceklerim var” dedim Cihan padişahı söyleyeceklerimi biliyormuşçasına tebessüm etti Ben de bundan cesaret alarak türbenin baş tarafına geçip; “Sen bir zamanlar çölleri gülzâra çevirmiştin Dünyayı iki padişaha çok görmüştün Şimdi yolundan giden, senin ruhunu taşıyan öyle bir nesil yetişti ki; dünyanın dört bir tarafına arkalarına bakmadan dağıldılar İnsanların kalblerindeki çölleri bahara çeviriyorlar Senin bir zamanlar dünyanın her yerinde dalgalandırmak istediğin bayrağı, senden ve senin gibilerden aldıkları ilhamlarla dalgalandırıyorlar Gönlünüz rahat olsun Kabirlerinizde rahat edin” dedim Yüzündeki tebessüm devam ediyordu “Kabrimizdeki cennete açılan pencerelerden sizleri görüyoruz Ruhumuz, gönlümüz sizlerle Yaptığınız işlerden haberimiz var Hepimiz sizin hizmetlerinizi alkışlıyoruz Siz dünyanın dört bir tarafına göç ettikçe, bizim de kabirlerimiz aydınlanıyor Kimseye gönül koymadan, kırılmadan, yollarda dökülmeden hak bildiğiniz yolda yürümeye devam edin” dedi Kalbimde ümit ve hüzün iç içeydi, türbeden ağır adımlarla “Ruhun şâd olsun!” diyerek ayrıldım Niyazi Sanli |
|