Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kanuni’nin, muhteşem, portresi

Muhteşem Kanunî’Nin Muhteşem Portresi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muhteşem Kanunî’Nin Muhteşem Portresi




İsmail Çolak - colak38@mynetcom Muhteşem Kanunî’nin muhteşem portresi



Kanuni Sultan Süleyman’ın sadece Türk ya da Osmanlı tarihine değil adını insanlık tarihine yazdırmış muhteşem bir hükümdar olduğuna bizim ve tarihin zerrece tereddüdü yoktur Padişahlık kudreti, cihangirlik ve fütuhatçılıktaki rakipsizliği, adalet ve kanuna riayetteki ciddiyet ve duyarlılığı ile hafızalara ve kalplere taht kurmayı başarmıştır Öyle olmasaydı Osmanlı’ya en muhteşem dönemini idrak ettirmesi, onu dünyanın en süper devleti mevkisine getirebilmesi mümkün olur muydu?
Güçlü dinî-ahlakî çehresi ve koyu mümin tabiatı onun kişiliğinin en baskın taraflarındandı Devlet ve toplum nizamını sağlarken Ebusuud ve Zembilli Ali Efendilerin rehberliğinde dinî hükümleri esas alması en mümeyyiz vasıflarındandı Din-devlet işleri ve seferlerden artan zamanlarını zikir, ibadet, ilim ve tefekkürle geçirecek kadar âlim, fazıl ve kâmil bir hükümdardı Dünyayı sarsmasına rağmen sarayın bahçesindeki elma ağaçlarını saran karıncaları bile incitmeyecek kadar ruh yüceliğine, kadife yüreğe ve hassas bir mizaca sahipti
Onun muhteşem portresinin göz kamaştırıcı çizgilerini, kimi film ve dizilerde yansıtılmaya çalışılan pespaye ve ucube kopyalarından takip etmekten ziyade tarihten yansıyan asıl suretinden tanımak ve öğrenmek daha sağlıklı bir yöntemdir
İşte biz de bu yazıyı takip eden birkaç yazıda muteber kaynaklara dayanarak muhteşem Kanuni’nin muhteşem portresini çizmeye gayret edeceğiz Umarım, çocuklarımızın, gençlerimizin ve umum insanlarımızın kendilerine ideal bir şahsiyet olarak model aldıkları o muhteşem kişiliği manevi şahsiyetine bir halel getirmeden sizlere hakkıyla aktarmaya muvaffak oluruz
UĞURLU DOĞUM VE ŞEHZADELİK

Kanuni, 27 Nisan 1495 tarihinde Trabzon’da hayata merhaba dedi O sırada babası Şehzade Yavuz, Trabzon’da sancakbeyi idi Annesi Hafsa Hatun’du Rivayete göre Şehzade Süleyman doğduğunda ismi için Kuran-ı Kerim açılmış ve "İnnehû min Süleyman" ayeti denk gelmiş Bu durum kendisi için uğur sayılmış, Allah tarafından teyid edildiğine inanılmış ve ismi bundan ötürü Süleyman konulmuş
İlk eğitimini ve terbiyesini annesi ve ninesi Gülbahar Hatun verdi Yedi yaşına gelince babası Yavuz Selim, onu İstanbul’a, dedesi Beyazıd’ın yanına gönderdi Hem dedesini görüp hasret giderecek hem de İstanbul’daki büyük hocalardan dersler alacaktı İyi bir eğitim alması, kendini mükemmel bir şekilde yetiştirmesi gerekiyordu
Dedesi Beyazıd, Şehzade Süleyman’ın eğitimi için Hayreddin Hayreddin Efendi’yi ilk hocası olarak tayin etti Zeyrekzâde Rükneddin (Şemseddin) Ahmed Efendi’den de dersler aldığı rivayet edilmekte Şehzade Süleyman, hocalarından tarih, fen, edebiyat ve din dersleri aldı Özellikle tarihe ilgisi büyüktü Arapça ve Farsça yanında Kefe Sancak Beyliği sırasında Tatarcayı, zayıf bir rivayete göre de Slavcayı öğrendiği kaynaklarda geçmektedir
Bir taraftan da savaş dersleri görüyordu Her türlü savaş taktik ve tekniğini öğrendi Kılıç, ok, mızrak, kalkan gibi her çeşit savaş aletini de ustalıkla kullanıyordu Savaş sanatlarında iyice uzmanlaştı Hem bilgili, kültürlü ve dindar bir hükümdar hem de iyi bir savaşçı ve komutan olmalıydı
Osmanlı’da, şehzadelerin eğitiminde, bir sanat dalıyla ilgilenmesi, el becerisi kazanmasına da büyük önem verilirdi Şehzade Süleyman için de kuyumculuk sanatını öğrenmesi uygun görüldü İstanbul’un en tanınmış kuyumcusundan dersler aldı Zaman zaman atölyede hocasıyla birlikte çalıştı ve mesleğin inceliklerini öğrendi
Çağdaşı hiçbir hükümdarın, Kanunî Süleyman kadar iyi ve çok yönlü bir eğitim almadığında kaynaklar müttefiktir Şehzade Süleyman eğitimini tamamlayıp, temel dersleri alınca kendisine sancağa çıkmanın yolu göründü Şimdi aldığı yüksek eğitimi, sancakta askeri ve idari tecrübelerle daha da pekiştirip geliştirmenin sırasıydı Kenan Hudayî Bey, Sinan Paşa ve Kasım Paşa ona bu konuda rehberlik edecek lalalarıydı 26 yaşına kadar sırasıyla Şarkikarahisar (şimdiki adı Şebinkarahisar), Kefe (Kırım’da) ve Manisa sancak beyliği yaptı Artık “Muhteşem Kanunî” olması için hiçbir engel kalmamıştı
‘KUYUMCU’ SÜLEYMAN!

Şehzade Süleyman önceleri kuyumculuğu önemsemiyor, hocasına ve derslere gereken değeri vermiyordu Bir gün hocası dayanamayıp kızdı ve şu yemini etti: “Bir daha bu mesleği öğrenmemekte inat edersen, vallahi sana bin değnek vuracağım!”
Şehzade de durumu hemen annesi Hafsa Hatun’a bildirdi Hocasını şöyle şikâyet etti: “Bu ustayı istemiyorum! Bana bin değnek vuracağına yemin etti Dedeme anlat, beni elinden kurtarsın
Annesi bilginlere, hocalara, usta ve sanatkârlara çok saygılıydı Onları daima destekler, haklarını gözetirdi Şehzadenin hocasını saraya davet etti Oğlunu bağışlamasını ve hoş görmesini istedi Hocasının gönlünü almak için kese kese altın verdi Usta, altınları Şehzade Süleyman’ın kucağına doldurdu Sonra da şöyle dedi: “Bu altınları erit Beş yüz tane ince tel çubuk haline getir
Şehzade bu isteğe bir anlam veremedi Yine de dediğini yaptı Altınları eritip beş yüz tane tel çubuk haline getirdi Fakat ne yaparsa yapsın ustasını bir türlü memnun edemiyordu Bir gün yine hocasından azar işitti: “Hâlâ doğru dürüst çalışmıyorsun Yeminimi yerine getireceğim Sırtüstü uzan ve ayaklarını bana uzat!”
Süleyman korkudan ne yapacağını bilemedi Eli-ayağı titremeye, buram buram soğuk terler dökmeye başladı Ama başka da çaresi yoktu Mecburen denileni yaptı ve ayaklarını uzattı Kuyumcu beş yüz tane tel çubuktan meydana gelen altın değneği iki defa şehzadenin ayaklarının altına yavaşça vurdu Böylece, iki vuruşta bin değnek vurma yeminini yerine getirmiş oldu
O günden sonra Şehzade Süleyman bir daha ustasının sözünden çıkmadı İşinin ve mesleğinin hakkını hep verdi Padişahlığın, komutanlığın, şairliğin yanında bir de iyi bir kuyumcu oluverip çıktı
TAHTA ÇIKIŞI VE BURUK SEVİNÇ

Yavuz Sultan Selim’in vezirleri tez Silahtar Kâhyası Süleyman Ağa’yı çağırtıp, şu emri verdiler: “Şu mektubu al, kuş olup Manisa’ya uç! Manisa Valisi Şehzade Süleyman Efendimize ver Baş sağlığı dile Atına atlayıp hemen İstanbul’a gelsin Taht fazla boş bırakmaya gelmez
Mektubu alan Şehzade Süleyman, gözyaşlarını tutamadı, hıçkırarak ağladı Babası Yavuz Sultan Selim, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu Bir devir daha kapanmıştı Kader ve talih şimdi kendisinin yüzüne gülüyordu Babasının tek erkek çocuğuydu Rakipsizdi Osmanlı’nın en şanslı şehzadelerindendi Hiçbir taht kavgası ve kardeş mücadelesi olmadan kolayca hükümdar olabilecekti Bu nimetin, kendisi ve Osmanlı Devleti çok faydasını görecekti
Çorlu’dan getirilen babasının cenazesini İstanbul dışında karşıladı Çok üzgündü Ağlamamak için kendini zor tutuyordu Atından indi, cenazenin arkasından saatlerce saygıyla yürüdü Sık sık babasına bakıp, ona olan saygı ve sevgisini kelimelere şöyle döküyordu: “Babasız kaldıktan sonra, padişahlık ne ki!”
Bir evladın, babasına olan sevgisini ve verdiği değeri bundan daha iyi ifade edecek bir söz olabilir mi? Yavuz gibi bir babaya sahip olmayı, dünya saltanatına tercih eden bir örnek bir evlat! Böyle evlada can kurban!
30 Eylül 1520’de, 26 yaşındayken tahta oturdu Babası Yavuz’un açtığı fetih yolundan ilerleyecekti Babası, doğunun fethini neredeyse tamamlamıştı Kendisi de batıya yönelecek, Avrupa’yı fethedecekti
ONU MUHTEŞEM YAPAN RUH MİMARLARI

Beden ve iman mükemmeliyeti, fikir, ahlak ve mefkûre yüksekliği ile temayüz eden Kanuni Sultan, irfan sahibi, âlim, maddi ve manevi kemalatı şahsında toplamış mümtaz bir padişahtı İlim, tasavvuf, sanat ve edebiyat erbabına büyük hürmet ve alaka gösteriyordu
Ecdadının adet edindiği üzere her seferden önce mutlaka Eyüb Sultan ve Şeyh Ebu'l-Vefa Hazretleri gibi İslam büyüklerinin türbelerini ziyaret ediyor, zafer için dua ve himaye talebinde bulunuyordu
Cihan padişahı olmasına, kendisine “Muhteşem Süleyman” denmesine karşılık ilim irfan ehline son derece nazik, mültefit ve müşfik davranıyordu Bu saygı, sevgi, merhamet ve insanlık, sınıf ve sıfat ayrımı yapmaksızın bütün halkını kucaklıyordu
Bu hususta o kadar ince fikirliydi ki bir defasında sarayın bahçesindeki elma ağaçlarını karıncaların istila etmesi üzerine bunlara dokunamamış ve hocası Zembilli Ali Efendi'den fetva istemeye de utanmıştı Çareyi, bahçedeki bir ağacın üzerine şu beyti yazıp, hocasına okutturulmasında bulmuştu:
Dırahtı (ağacı) eğer sarmış ise karınca
Ne lazım gelir karıncayı kırınca
Beyti, Şeyhülislâm Zembilli Ali Efendi okuyunca aynı incelikteki şu güzel cevabî beyti yazacaktı:
Yarın Hakk'ın divanına (huzuruna) varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca
Hocasının yazdığı bu beyiti okuyan Kanuni Sultan Süleyman bahçedeki karıncaya dokunamamıştı
MUHTEŞEM HUSUSİYETLERİ

Büyük bir şairdi Muhibbî lakabıyla şiirler yazdı Tam 2779 adet şiir yazdı Bu bir rekordu Divan Edebiyatı’nda en fazla şiir yazan Zatî’nin bile toplam şiir sayısı 1825’tir Hastalığı sırasında kaleme aldığı şu şiir yazdığı en meşhur şiirlerdendi:
Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi
Osmanlı’nın en parlak dönemi, onun padişahlığı zamanıdır Fatih zamanında başlayan Yükselme Dönemi onun zamanında zirveye çıktı Osmanlı, dünyanın en süper devleti oldu Devrinde, Osmanlı’nın sınırlarını 6,5 milyon kilometrekareden 14893000 milyon kilometre kareye, bağlı devletlerle birlikte 22 milyon kilometrekareye yükseltti Osmanlı üç kıta, yedi denize hâkim oldu, okyanuslara dayandı
Osmanlı’nın 46 yılla en uzun süre tahtta kalan padişahı odur En çok sefere çıkma rekoru da ona aittir 13 seferde yaklaşık 48 bin kilometre yol kat etmiştir Dünya’nın ekvator çevresi uzunluğu 40 bin kilometreden biraz fazla olduğu hesaba katıldığında aklın havsalanın alamayacağı bir rekordur
Hükümdarlığı boyunca en fazlada Osmanlı’yı tam bir kanun, hukuk, adalet ve düzen sahibi devlet haline getirmek için uğraş verdi Büyük dedesi Fatih’in çıkardığı kanunları daha da geliştirdi Devrinin en mükemmel kanunlarını çıkardı Başta kendisi olmak üzere kanunlara titizlikle uyulmasını sağladı Bu yüzden kendisine yakıştırılan en güzel sıfatlardan biri de “Kanuni” oldu
Tarihçi Prof Feridun Emecen’a göre daha ziyade mevcut yasaları yaygınlaştırdığından dolayı Kanunî sanına layık görüldü Mesela, halka eziyet eden idareci ve askerleri cezalandırması, teftişleri yaygınlaştırması bu kabildendi
Konuya müsaadenizle haftaya devam ettirelim
Kitaplarımızı incelemek ve edinmek için lütfen şu adresi ziyaret ediniz:
Nesil Yaynlar / 0 212 551 32 25 / wwwnesilyayinlaricom

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.