Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aynülkudât, hemedânî

Ayn-Ül-Kudât Hemedânî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayn-Ül-Kudât Hemedânî




AYN-ÜL-KUDÂT HEMEDÂNÎ

Büyük velîlerden ve fıkıh âlimi İsmi Abdullah olup, babasınınki Muhammed'dir Künyesi Ebü'l-Meâlî, nisbeti ise Hemedânî'dir Kâdıların gözbebeği anlamına gelen "Ayn-ül-Kudât" lakabıyla meşhur oldu Doğum târihi ve yeri belli değildir

Ayn-ül-Kudât küçük yaşta ilim öğrenmeye başladı İmâm-ı Gazâlî'nin eserlerini mütâlaa etmeye başlayınca, maksadına kavuştuğunu anladı Tam dört sene İmâm-ı Gazâlî'nin eserlerini okuyup, inceledi Kendi kendine; "Ey gönül! Artık Allahü teâlâya kavuşturan yolu buldun Bundan sonra senin dünyâya meyletmenin sebebi nedir?" diye sordu Bu sırada Hemedan'a İmâm-ı Gazâlî'nin kardeşi Ahmed Gazâlî geldi Onun sohbetine yirmi gün kadar devâm etmekle şereflendi Bu zaman içinde daha önce onda bulunmayan tasavvuf derecelerine kavuştu Öyle bir aşk hâli hâsıl oldu ki, bir an önce bu fâni âlemden çıkıp, Allahü teâlâya kavuşmak istiyordu Kendi kendine şöyle düşünüyordu: "Nûh aleyhisselâmın ömrü kadar yaşasam, yine ölmeyecek miyim? Bu dünyâda kim ebedî kalıp, âhirete göç etmedi?" Bundan sonra aldığı her nefeste âhirete olan arzu ve isteği arttı

Bir gün Ayn-ül-Kudât, Hemedan âlimleri ile sohbet ediyordu Orada bulunanlardan birisi aşka gelip; "Benim ölüme olan arzum çok fazlalaştı" dedi Ayn-ül-Kudât da; "Mâdem ki ölümü çok istiyorsun, öyleyse öl!" dedi O kimse birden tuhaflaşıp, orada öldü Sohbette zamânın müftüsü de vardı Ayn-ül-Kudât'a dönerek; "Diriyi öldürdüğün gibi, ölüyü de diriltebilir misin?" diye sorunca, o da; "Ölen kimdir?" diye sordu Fakîr Mahmûd olduğunu söylediler Ayn-ül-Kudât ellerini açıp; "Yâ Rabbî! Bu fakir Mahmûd kuluna can ver!" deyince, Allahü teâlânın izniyle derhal dirildi

Ayn-ül-Kudât bir sohbetinde şöyle buyurdu: "Kalp, Allahü teâlânın evidir Dâvûd aleyhisselâm; "Yâ Rabbî! Seni nerede arayayım!" deyince, cevap olarak; "Ben, benim için kalpleri kırılmış, benim için kalpleri harâb olmuşların (evliyânın) yanındayım" buyruldu Yine bu mânâdaki hadîs-i kudsîde buyruldu ki: "Yere ve göğe sığmam, ancak mümin kulumun kalbine sığarım"

Hakîkî îmâna kavuşan kimseler, Allahü teâlânın himâyesinde olurlar Hakîkata vâsıl olmuşlardır Bunlar hakkında hadîs-i kudsîde buyruldu ki: "Evliyâm, kubbem (örtüm) altındadır Onları benden başkası tanımaz Bunların hâlleri, halkın anlayışlarına sığmaz Halkın bunlar hakkında bildikleri, benzetme ve temsilden öteye geçmez Bunlar öyle bir kâfiledir ki, Allahü teâlâya verdikleri ahde vefâ gösterirler" Hadîs-i şerîfte buyruldu ki; "Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, kalbleri güneşten daha parlak, fiilleri (amelleri) peygamberlerin amelleri gibidir (yâni kerâmetleri vardır) Onlar, Allah katında şehîdler mertebesindedirler"

Başka bir hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Size bir kavim bildiriyorum ki, onların Allah katında mertebeleri benim gibidir Ancak onlar, peygamberler, şehîdler değildir Enbiyâ ve şühedâ onlara gıbta ederler Onlar birbirine, Allah rızâsı için muhabbet ederler"

Başka bir hadîs-i şerîfte ise; "İnsanlar üç kısımdır Birinci kısım, hayvanlara benzer İkinci kısım, meleklere benzer Üçüncü kısım, Peygamberlere benzer" buyruldu Birinci kısımda olanların maksadı, hayvanlar gibi yiyip içmektir Bunlar hakkında A'râf sûresinin 179 âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki: "Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir Belki daha da aşağıdırlar" İkinci kısımdakilerin maksadı, melekler gibi tesbîh, namaz, oruç gibi ibâdetlerdir Üçüncü kısım insanların hizmeti, maksadı, aşk-ı ilâhî rızâ-yı Bârî, muhabbetullah ve Allahü teâlâya teslim olmaktır

Ayn-ül-Kudât Hemedânî halk arasında çok sevilen, îtibâr edilen bir zât idi Bu sebepten kendisini çekemeyenler, hased edenler çıktı Vezir Ebü'l-Kâsım, bunlardan biriydi Fakat sultanın sevdiği, devletin ileri gelenlerinden olan Azîz ise, Ayn-ül-Kudât'a çok hürmet eder, muhabbetini izhâr ederdi Bir ara Azîz, bir musîbete uğrayıp, bulunduğu mevkîden ayrılınca, vezîr Ebü'l-Kâsım, Abdullah Ayn-ül-Kudât imzâsıyla, dînin emir ve yasaklarına aykırı bir yazı hazırladı Devrin âlimlerini toplayıp, bu yazıyı okuttu ve; "Böyle söyleyen bir kimsenin dînimizdeki yeri nedir?" diye sordu Âlimler de; "Öldürülmesi lâzımdır" diye cevap verdiler Böyle bir iftirâya uğrayan Abdullah Ayn-ül-Kudât, Hemedan'da 1131 (H525) senesinde idâm edilerek şehîd oldu "Abdullah Ayn-ül-Kudât'ın öldürülme zamânı yaklaşıp, asılmak için darağacına getirildiğinde, Şuarâ sûresinin son âyetini, meâlen; "Zâlimler yakında nereye rücû edeceklerini (döneceklerini) bilecekler" okudu"

Ayn-ül-Kudât Hemedânî buyurdu ki:

Biliniz ki, ilim üç kısımdır Birincisi, Âdemoğlunun ilmidir İkincisi, meleklerin ilmidir Üçüncüsü ise, mahlûkâtın ve mevcûdâtın ilmidir Bu kısımlardan başka dördüncü kısım vardır ki, bu da Allahü teâlânın ilmidir Bu ilme, ilm-i meknûn (sır ilmi) de denir Bu ilmi, Allahü teâlâdan başka kimse bilmez Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "İlim Çin'de de olsa alınız" Başka bir hadîs-i şerîfte ise; "Ümmetimin âlimleri, İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir" buyruldu

"Her beldeye tabîb-i hâzık olan bir âlim lâzımdır Bu âlim sebebiyle insanlar tedâvî olup, dertlerine derman bulur Bu âlimi terk edenler, ilacı terk etmişler demektir Böyle kimselere lâyık olan, hastalık içinde bulunmaktır Enfâl sûresi 12 âyet-i kerîmesinde meâlen buyruldu ki: "Eğer Allahü teâlâ, ezelî ilminde onlarda hayır ve saâdet takdîr etmiş olsaydı, onlara hakkı işittirirdi" Yâni Allahü teâlâ onları hayırlı eyleseydi onlara hayrı işittirirdi

Ayn-ül-Kudât Hemedânî'nin; Zübdet-ül-Hakâik (Tasavvuf ehlinin sözlerinin yer aldığı bir eserdir), Medâr-ül-Uyûb fit-Tasavvuf ve Er-Risâlet-ül-Yemîniyye adlı eserleri vardır

ELİNİ GÖĞSÜNE KOY

Bir talebesine şöyle nasîhat etti:

Kalbinin ürperdiği işi yapma! Nefsine uyma! Şüphe ettiğin işlerde kalbine danış! Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Nefse sükûnet ve kalbe ferahlık veren iş, iyi iştir Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş günahtır" Yine hadîs-i şerîfte; "Helâl olan şeyler bellidir Haramlar da bildirilmiştir Şüpheli olanlardan kaçınız Şüphesiz bildiklerinizi yapınız!" buyruldu Bu hadîs-i şerîf gösteriyor ki, şüphe edilen ve kalbi sıkan şeyi yapmamalıdır Şüphe edilmeyeni yapmak câiz olur Şüpheli bir şeyle karşılaşınca, eli kalb üzerine koymalı Kalp çarpması artmazsa, o şeyi yapmalı Eğer fazla çarparsa, yapmamalıdır Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: "Elini göğsüne koy! Helâl şeyde kalp sâkin olur Haram şeyde çarpıntı olur Şüpheye düşersen yapma! Din adamları fetvâ verseler de yapma!"Îmânı olan kimse, büyük günâha düşmemek için, küçük günahtan kaçar

İnsanların söz taşımalarını dinleme Zîrâ hadîs-i şerîfte; "Nemmâm (Koğucu, söz taşıyan) Cennet'e giremez" buyruldu İnsanların ayıplarını görme Hadîs-i şerîfte; "İnsanların ayıplarını araştırmayınız" buyruldu Sonra müşkil bir mesele olursa, ehlini buluncaya kadar sabret Nefsine uyarak sabrı elden bırakma! Zîrâ nefsin senin en büyük düşmanın olup, sabretmene mâni olmaya çalışır Sen her hâlükârda sabrı terketme!

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c5, s132
2) Tabakât-üş-Şâfiiyye; c7, s128
3) Keşf-üz-Zünûn; s901
4) Esmâ-ül-Müellifîn; c1, s455
5) Şezerât-üz-Zeheb; c4, s75
6) Nefehât-ül-Üns, s471
7) Nesâyim-ül-Mehabbe; s260
8) Sefînet-ül-Evliyâ; s168
9) The Sûfi Orders in Islâm; s53
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c6, s127
11) Brockelmann; Gal1, s490, Sup1, s674

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.