Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
armağan, ilahi, meclis

İlahi Armağan -52- Meclis

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -52- Meclis





52 MECLİS


Bu konuşma Cuma sabahı medresede yapıldı
Konuşma tarihi: Hicrî 10 Ramazan 545, Milâdî 1150


Ey cemaat! Allah'a koşunuz Halkı, dünyayı ve O'nun zâtından gayri her şeyi bir yana atınız, O'na koşunuz “Bütün işlerin sonu Allah'a varır (eş-Şûrâ, 42/53) âyet-i kerimesini işitmediniz mi?

* * *


Ey evlat! Halka beka gözü ile bakma Onların yok olacağını dü­şün; öyle bak Onlardan fayda ve zarar bekleme Onları âciz ve zelil olarak bil Hakk'ı tevhid et Ve O'na tevekkül eyle
O'ndan gelen şeyler yüzünden hezeyana kapılma Dünya ve dün­yada zuhura gelenler Hak'tan gelir Yaratılmışlar ve onlarda dönüp duranlar, O'nun tecellisi ile oldu İman sahibinin kalbi, bunların hep­sinden beri durur Çünkü onları Hak'tan memnun ve vazifelerini ya­pan olarak görür Hele o iman sahibi, bir de kalbini sebeplerden te­mizlerse, sebeplerin güçlüğüne ve ayal derdine uğradıkta Hak'tan yardım görür; onların sıkıntılı hâllerine dayanmak için kuvvet bulur İşlerini kendiliğinden görürlerken o kalbini hiçbirine vermez Yaratan'ına bağlar O'ndan bir an dahi ayrı olmaz Hâlinde değişiklik istemez Çünkü verilen bir hüküm var; o değişmez Kısmet biçilmiştir, eksilmez, artmaz Bu yüzden eksilmesini veya artmasını talep etmez Kısmetinin geç kalmasını ve süratle gelmesini de beklemez Çünkü o, her şeyin tayin edilmiş bir vakti olduğunu bilir Bu hâli isteyen kişi­ler, asıl akıl sahibidirler Artma, eksilme, geç kalma ve er gelme gibi şeyleri dileyenler ise akıldan noksan olanlar; delilerdir
Allah'tan hoşnut olan kimse, bütün hâlinde O'na uyar; bu uyar­lığı başkalarına yapılan işlerde de gösterir Allah Teâlâ'dan razı olan anlayışlı olur ve O'nun cümle işlerini sever, ömrünün bir mik­tarı uymaz yolda geçmiş dahi olsa, kalanını O'nunla devam ettirme yolunu arar ve O'nun dilediği yolda geçirerek tüketir
Hak Teâlâ onun anlatılan hâlini sever ve her şaşırdığı an, “Rabb’in benim” der
Aynı kelâm tecellisini, Musa (as) Peygamber’e de yapmıştı Peygamber (sav) Efendimiz’e ve Musa (as) Peygamber’e bu tecelli açıktan oldu İrfan sahiplerinin kalbine de manevî cihetten gelir İr­fan sahibi, o kelâm tecellisini bir rahmet ve lütuf olarak görür Hak Teâlâ, o yüce tecelliyi Peygamberine açıktan bir iyilik ve mucize ola­rak bahşeylemiştir
Peygamberlerin mucizesi aşikârdır Velîlerin kerameti ise çok kere gizli olur Yâni velîlere gelen manevî hâller iç âlemde belirir Peygamberlerinki ise açıktan…
Velîler, peygamberlerin manevî vârisleridir Allah Teâlâ'nın kurduğu yolu korumaya çalışırlar O dini, insanların ve cin tayfası­nın şeytan tiplerinden saklarlar
Sen, Allah'a, peygamberlerine ve velîlerine karşı açık cehalet beslemektesin Bu yüzden sözümüz hoşuna gitmiyor Allah yolcuları sana ne anlattı? Onların içinde bulunduğu hâli ve onlara aykırı şey­leri kimden öğrendin Sen Kur'ân-ı Kerîm’i okumaktasın, fakat ne okuduğunu bilmiyorsun Çalışırsın, fakat tuttuğun işin farkında de­ğilsin Bulunduğun hâl, yalnız dünyadır, âhiret yok Hâl böyle iken o büyük zâtlara gürültü ile hücum edersin
Akıllı ve edepli ol Sus ve tevbe et Hak Teâlâ'ya dair sende bir haber yok Onun peygamberlerinden de bir haberin yok Evliya hak­kında da bir malûmatın yok Hak Teâlâ için bilgi ve O'nun yarattık­ları hakkında toplaman gereken malûmattan da sende bir eser yok
Tevbe ve sükûta sarıl Ölümü düşün; kendini sırta alınmış kabre doğru yol almakta gör Bunları düşün ki, bilgiler elde edesin İşlerim Hak'la göresin ki, O da sana dünya ve âhireti görecek nuru versin


Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -52- Meclis

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -52- Meclis




Sözlerime dönünüz ve içtihadınızı ona göre yürütünüz Geçmişle ilgiyi bırakınız; çünkü o sizi bir heves olarak sarar ve yıkar Ayrıca geçmişe dayanmak tembellere gerekir Geçmişin -kaderin- verdiği hüküm bizim aleyhimize değildir Onu bir yana atalım, vasıtalara iyi sarılalım ve öyle çalışalım Dedi, diyorum, niçin ve nasıl gibi sözleri bir yana atalım Allah Teâlâ'nın ilmine girmeliyiz Bizden çabala­mak Fiil tecellisini O dilediği gibi yapar Hak Teâlâ şöyle ferman eder: “O yaptığından sorumlu tutulamaz, ama öbürleri yaptıkları işlerin hesabım vereceklerdir (el-Enbiyâ, 21/23)
Bir gün işin sona erer Hakk'a yakın olursan kalbin sahih olur Bu hâl senin için dünya ve âhiretin zühdü sayılır Bundan sonra is­min, Hak yakınlığı kapısına yazılır; hem de nasıl, bilir misin; “Falan oğlu falan, Allah'ın azat ettiği erenlerdendir” diye
İşte bu hâl değişmez, artmaz, eksilmez Bu kere senin hayrat iş­lerin artar, şükrün çoğalır O'nun önünde tâat ve ibadet yollarım tu­tarsın
Her şeye rağmen, hâlin ne olursa olsun, korku elini kalbinden çekme Hakk'ın kudretini âciz bilme ve şu âyetlerin mânasını anla: “Allah dilediğini imha eder ve dilediğini bırakır Kitabın aslı O'nun katındadır(er-Ra’d, 13/39) “O yaptığından sorumlu olamaz; öbürleri sorumludur (el-Enbiyâ, 21/23)
Ezelde yazılan yazı üzerinde durma; onu yazan, bozmaya da kadirdir O ki, bir binayı yapmaya kadirdir, yıkar da
Daima korku, ümit, çekinme ve tâat üzere ol Selâmet ayağı ile burayı bırakıp öteye geçinceye kadar böyle kal Ölüm gelinceye dek korkuyu, tâatı ve kötülere karşı çekinmeyi bırakma Ölümü iyi geçirip selâmete erdikten sonra korkma, artık değişme ve tebdil hâli olmaz
Ey cehil nifakı ile sıkışıp kalan adam Dünyayı arayan, onu kapmak için başını her derde sokan ve durmadan haram yiyen kimse Kalp nurunu, gönül sefasını ve hikmetli sözler etmeyi nasıl umuyorsun? Zavallı, onlar sana nasip olur mu?
Allah yolcuları zaruret icabı konuşurlar Uykuları, istiğrak âlemine dalanın hâline benzer Yemeklerini de bir hasta gibi yerler, kitabın hükmü, sona erinceye dek böyle giderler Hak Teâlâ'nın meleklere dair buyurduğu şu âyet-i kerimenin hükmü, sanki o büyükler için de caridir: “Allah'ın emrine karşı gelmezler, emrolunduklarını yaparlar(et-Tahrîm, 66/6)
Onlar meleklere benzerler Hayır, onlardan daha üstündürler, melekler onların hizmetçisi gibidir Dünya ve âhirette, onların içinde oturduğu köşkü melekler taşır

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -52- Meclis

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -52- Meclis




Ey cemaat! Sözlerim hâlinizi değiştirmiyorsa inanarak ve doğruluğuna kani olarak dinleyiniz Sözlerimin kalbe bir yüzü vardır; kal­enizi ve sırrınızı o yüze vererek dinleyiniz Kalbinizle dinlenen sözlerim içinizi ve dışınızı rahata erdirir Nefsin ve kötü arzunun saltanatını kırar Şehvet ateşinizi söndürür Sizin için şehvetin en kötü­sü odur ki: Dünyayı size sevdire; fakir hâli için öfke duyura ve böylece helak çukuruna düşüre
Bazı büyükler şöyle der: “Takvanın (kötülükten sakınmanın) doğrusu odur ki: Kalbinde ne varsa, hepsini bir açık tabağa kovasın; böylece bütün pazarı gezesin, içinde seni utandıran şey bulunmaya
Ey cahil, neyle yetinmektesin? Hâlbuki ittikâ sahibi de değilsin Sana: “Allah'tan kork” dense kızarsın
Hak söylense işitir, fakat tembelce davranırsın Yaptığın bir kö­tülük hatırlatılırca kinin kabarır, öfken açılır Hz Ömer (ra) şöyle buyurur: “Bir kimse Allah'tan korku üzere olursa, onun kini kabarmaz
Hak Teâlâ, peygamberlerine indirdiği bazı kitaplarda şöyle bu­yurdu: “Bana itaat ettiğiniz süre sizi severim; karşı gelmeye başladı­nız mı sevmem
Hak Teâlâ'nın sizi sevmesi, size ihtiyacı olduğu için değil, size rahmeti icabıdır O seni seviyorsa, senin için seviyor; kendisi için de­ğil Tâat üzere olmanı sever, çünkü faydası sana Sana gereken seni senin için sevenle olmak, kendisi için sevenden de uzak durmak
İman sahibi, Mevlâ'sını hatırlar ve her şeyi unutur Bu hatırlama dolayısıyla yakınlık bulur, O'nunla yaşar, hayatı O'nunla devam eder Tevekkülü sahih olur; dünya ve âhiretin darlığı için O'na sığı­nır O da yeterlik sıfatı ile tecelli eder
İman sahibinin tevekkülü sahih -tevhid hâli tam- olursa Hak Teâlâ, İbrahim Peygamber’e yaptığı iyiliği ona da yapar O kula, mâ­nasını, hâlini, hattâ lâkabını verir Varlığı taamından yedirir, zâtından şarap içirir Kendi evinde o kulunu iskân ettirir Sakın burada, aynı makama çıkar mânasını almayasın Hâl böyle olunca, mâna cihetiyle İbrahim Peygamber’e nispeti doğru olur Tabiî bu hâli dış cep­hesi ile beklemek caiz olmaz; manevî bir hâldir, eren bilir

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -52- Meclis

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -52- Meclis




Utanmaz mısın, hırsın seni yükledi öyle bir hâle getirdi ki, za­limlere hizmet etmekte ve haram yemektesin Ne zamana kadar ha­ram yiyecek ve şahlara (!) hizmet edeceksin Hizmet etmekte oldu­ğun kimselerin yakında saltanatı yıkılacak Ve sen, Hakk'ın hizme­tine ister istemez gireceksin O'nun mülkü devamlıdır Sonu yoktur
Akıllı ol Dünyanın azıyla yetin; âhiretin çok şeyi gelinceye dek az dünyalıkla yetinmeyi elden bırakma Böyle olursan yediklerini ye­terlik duygusu içinde alırsın Kısmetini, dünyada dünyanın eli ile ve tabiat, hevâ, şeytan, avam, halk ve sultanlarla değil, yüce Mevlâ'nın kapısında durarak, O'nun kudret ve fiil tecellisi, O'nun zâtı ile alır yersin
Dünyalığı alıp yediğin zaman kalbin Rabb'inin kapısında olursa, melekler ve peygamberlerin ruhları etrafında olur Bir grup Hak'la yer, diğeri maddiyata düşkün Bu iki grup arasında ne azîm fark var
Allah yolcuları akıldan ibarettir; onlar şöyle der: “Biz dünyalığımızı, ne sokakta, ne de evimizde yeriz; ancak O'nun katında, yani Hakk'ın indinde yeriz
Zâhidler yemeklerini cennette yer, arifler O'nun katında Hâlbuki onlar dünyada dururlar Muhabbet ehli, ne dünyada yer, ne de âhirette
Onların taamları ve şarapları, Hak yakınlığı ve O'nun rahmet nazarıdır Onlar, dünyayı âhiretle sattılar, Âhireti ise Hak yakınlığı­na verip kurtuldular Bu anlatılan şeyler sevgi ehlinin vasfıdır
Hak sevgisinde doğru olanlar, dünyayı ve âhireti birden O’nun aşkına verip çekildiler Bu hâlde yalnız O'nu dilediler, başkasını değil Bu alış veriş bittikten sonra, Hakk'ın kerem sıfatı onlara galebe etti: Dünya yeniden verildi; âhiret yine önlerine çıktı Bunlar birer mevhibe olarak verildi Hak Teâlâ onlara dünyayı ve âhireti almak emrini verdi Onlar da mücerret emirle doyuncaya ve artırıncaya ka­dar dünyalık aldılar O kadar bol aldılar ki, artık her ikisinden de gına geldi onlara Bunları kadere uyarak aldılar Kadere karşı iti­raz etmemek ve iyi edep sahibi olmak ne iyi
Dünya ve âhirete ait şeyleri alırken şöyle derler: “Biz bunları alıyoruz, ama niyetimizin ne olduğu Sana malûm Bilirsin ki, senin her şeyine razıyız; başkası için bu duyguyu taşımak bize gerekmez Açlığa razıyız; susuz kalmaya, zillete, çıplak kalmaya ve her cins güçlüğe razıyız Yeter ki, kapında olalım; ötesi bize hiç gelir
Vakta ki, o büyükler razı oldular, nefislerini de bu hâle alıştırdı­lar, işte o zaman onlara rahmet nazarı gelir O anda zillet içinde olanlar aziz olur Fakir iseler zengin olurlar Artık, dünya ve âhirette Hak yakınlığı, onlara iyilik olarak verilir
İman sahibi, dünyaya hırsla kapılmaz Onun bu hâli, iç kirini, pisliğini ve kederini giderir Âhiret hâli tecelli eder Kalbi dünyayı bıraktığı için ona çabuk meyleder Sonra Hakk'ın gayret eli gelir; onu da kalpten siler, süpürür; âhireti sevmenin de bir hicap olduğu­nu anlatır, Âhirete bağlı olmanın, Hak yakınlığına zararı olduğunu anlayınca bilcümle yaratılmış şeylerle uğraşmayı bırakır Dinî emir­lerin gereğini yapmaya başlar Avam kullarla, kendi arasında bulunan malûm hududu muhafaza ederek vazifesini yapmaya koyulur Basiret gözleri açılır, o gözle nefsinin ayıplarını görmeye başlar Ya­ratılmışların hatasını görür Rabb’in gayrına bağlanmaz Başkalarından bir şey işitmez Başkalarına aklı ermez Hakk'ın vaadinden gay­risi onu avutamaz ve O'ndan gayri kimsenin tehdidi korkutamaz O’nunla meşgul olur, başkasıyla uğraşmaz Bu hâlleri benliğinde top­layan kimse, hiç bir gözün görmediği, kulağın işitmediği ve beşer kal­binin hatırlamadığı bir varlık olur

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -52- Meclis

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -52- Meclis




Ey evlat! Nefsinle uğraş, ona faydalı ol, sonra başkasına Mum gibi olma ki, kendisi yanar, biter, bir fayda alamaz, başkalarına ay­dınlık olur Herhangi bir işe atılırken, nefsinle, şahsî ve bencil iste­ğinle atılma Allah bir şeyi dilerse onu senin için hazırlar Kullara faydalı olacaksan, haberin olmadan onların arasına atar Onlarla uğ­raşmak için sebat verir; kötülüklerine tahammül kudretini kalbine aşılar Kalbin genişler; onlarla iyi geçinirsin Sinen açılır; oraya hik­metler saçılır İç âlemin tatlı mülâhazalarla dolar Sır âlemin sırra kadem basar Ve sen, O olursun, sen olmazsın Hak Teâlâ'nın şu kav­lini işitmedin mi? “Yâ Dâvûd, biz seni yeryüzünde halife yaptık (Sâd, 38/26) Yukarıdaki kelâma dikkat et ki: “Sen kendini halife ettin” denilmiyor
Varlığını Hak varlığına katmış olanlar, irade ve arzu sahibi de­ğillerdir Onlar, Yalnız Hakk'ın emrine tâbi olurlar Onun fiil, idare ve tedbir tecellisine kapılmışlardır
Ey Hak yoldan şaşan ve sapan, herhangi bir şeyi kendine hüccet etme Senin için herhangi bir hüccet mevcut değildir Haram açıktır, helâl ise meydandadır Hakk'a karşı saygısız olmaya seni götüren ne oldu? O'ndan ne kadar az korkar oldun? O'nun seni görmekte ol­duğunu, ne kadar küçümser hâle geldin?
Peygamberimiz şöyle buyurur: “Allah'ı görür gibi kork O'nu görmesen de O seni görür Ayık olan kişiler Hakk'ın tecellisini kalpleri ile görürler Bu gö­rüş ile dağınık hâlleri toplanır, birleşir ve tek şey olur O büyük te­cellinin sahibi ile aralarında perde kalmaz, kalkar Dış yapıları yıkı­lır, iç âlem kalır Ayrılıklar kesilir, putlar temizlenir Ve nihayet on­lar için Hakk'ın gayri kalmaz Bu anlatılan hâl, onlar için tam ol­mayınca hareket etmez, ferah duymazlar Bu hâl ki tamam oldu, on­lar için iç bitmiş sayılır
Onların ilk kurtulduğu şey, dünya ve onun köleliğidir Daha son­ra bilcümle masivâ Hakk'ın gayri sayılan her şey masivâdır
Hakla aralarında geçen cümle işlerinde iptilâ üzere olurlar Bu­nunla Hak Teâlâ onları tecrübe eder; nice iş tuttuklarını seyreder
Bir insanın iç varlığı şahtır, kalp ise onun veziri Nefis, dil ve diğer duygular ise, onların hizmetçisi
Kalbin susuzluğunu sır giderir Mutmainne olan nefis ise, kalpten suyunu alır Dil ise nefis yolundan sulanır Arkada kalan duygu­lar ise, dilden su ihtiyaçlarını alırlar
Dil sağlam ise, kalp de sağlamdır O fasit ise, kalp de öyledir Bu hâlde dilini takva ile gemlemelisin ve hezeyan cinsi kelâmdan, dilini tutmalısın; tevbe etmelisin Hele nifak hâlinden Kalbin iyi olmasını dilemek sureti ile dilin fesahat kazanır Dolayısıyla kalbin Dilin sağlam olunca kalbin sağ demektir Kalp sağlam olunca onun iyilik nuru bütün duyguları sarar
Bundan sonra konuşmalar, Hak yakınlığını kazananların konuş­ması gibi olur O yakınlık hâlinde dil yoktur, dua yoktur, anma yok­tur Dua, zikir, kelâm, uzaklıktadır Yakınlık hâline gelince orada sü­kût ve sessizlik vardır Orada, bir nazar yeter Geçim için o kâfi
Allah'ım, bizi, dünyada varlığını kalp gözü ile görenlerden eyle Âhirette ise baş gözü ile bakanlardan kıl “Dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver Ve bizi ateş azabından koru (el-Bakara, 2/201) Âmin

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.