Ölüm Ve Hayat |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ölüm Ve HayatÖLÜM VE HAYAT İslâmi telakkide ölüm ile hayat o kadar iç içedir ki, insan adeta ölmek için doğar ve ölümle yepyeni bir hayata başlar İslâm mimarisinin bütünlüğü içinde cami, türbe ve mezarlarla, tekke ve mezarların bir arada bulunması bu iç içeliğin bir uzantısıdır Müslüman cemaatle namaz kılmak için en sevdiği aile ocağından evinden ve akrabalarının yanından çıkarak camiye gittiği zaman cami avlusundaki mezar taşları ona, ölümün yakınlığını haykırırlar Uyanık mümin divan-ı ilahiye buses kulaklarında çınlayarak durur Huşu ile namazını kılar Yine camiden çıkarken, sevdiklerinin yanına dönerken bir kez daha o taşlarla selamlaşarak ölümün soğuk nefesini ve buruk sesini duyar Müminlerin mezarlıklara yapraklarını dökmeyen "Elif" gibi narin, ince servi ağaçları dikmesi ve onunla süslemesi bir tesadüf değildir Servi Elif'e benzeyen endamıyla tevhidi, devamlı yeşil duran yapraklarıyla ebedîliği temsil etmekte ve bakanlara "Son durağın burası" diye seslenmektedir İslâm şehircilik anlayışında mezar ve mezarlıkların şehrin dışında değil, içinde yer alması hep ölüm hazırlığına birer çağrıdır Çünkü, İslâmi telakkide ölüm yok olmak değil, yer değiştirmek bir evden öbürüne nakletmek demektir Bu şekildeki bir anlayış elbette ki ölüm ürkekliğini yenecek ibadet gevşekliğini atacak, ölüm ve ötesine kamçı olarak her nefesi son nefes yapacaktır Ölmek değildir hayatımızın en müşkil işi Müşkil odur ki ölmeden evvel ölür kişi |
|