Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikmeti, kelimesindeki, lut, melkiyye

Lut Kelimesindeki Hikmet-İ Melkiyye

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lut Kelimesindeki Hikmet-İ Melkiyye




LUT KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ MELKİYYE

“Melk” şiddet, güç ve “melîk” şiddetli, sıkı, güçlü [şedid] demektir Hamur iyice yoğrulduğunda, “Hamur sıkıca yoğruldu” diye bir ifade kullanılır (Arapça’da) Kays bin el-Hatîm, savrulan bir mızrağı şöyle betimler: “Mızrağı elimle öylesine sıkı [şedid] tutup sapladım ki, açılan yarığın genişliğinden, karşıda duran kişi arkada olanı görebilir
Ve Allahu Teala, Kur’an’da Lut aleyhisselam’ın şu sözlerini aktarır: “Eğer size karşı gücüm yetseydi veya güçlü bir kaleye sığınsaydım[Hud Suresi, 11/80] Ve Resulallah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allahu Teala kardeşim Lut’a rahmet etsin, ki o güçlü bir kaleye sığındı” Ve Lut aleyhisselam’ın “güçlü bir kale” [rükn-i şedid] derken kastettiği şey “kabile”dir (yani, kavmini cezalandırmak için, mezahir-i kaviyye ve şedidedir); “Eğer size karşı gücüm yetseydi” sözüyle kastettiği de, “karşı koyma”dır ve bu da burada (yani, Lut aleyhisselam’ın söylediği bağlamda) beşere özgü himmettir Ve Resulallah (sav) şöyle buyurdu: “Lut’un, ‘Eğer size karşı gücüm yetseydi veya güçlü bir kaleye sığınsaydım’ dediğinden bu yana gönderilen bütün peygamberler, kendi kavminden bir topluluk içerisinde ve kendisini kollayan bir kabile içerisinde gönderilmiştir” — tıpkı Ebu Talib’in Resulallah’ı (sav) koruyup kollaması gibi
Lut aleyhisselam’ın, “Eğer size karşı gücüm yetseydi” demesi, Allahu Teala’nın, “Allah sizi zaaftan yarattı ve ardından güç verdi” [Rum Suresi, 30/54] sözünü (bulunduğu fenafillah makamında, ilahi nur ile idrak etmek suretiyle) işitmiş olmasından dolayıdır Demek ki, güç, (önceden varolmayıp) yapınımla [ca’l] ortaya çıkmıştır; dolayısıyla da bu, arızi bir güçtür Sonra, gücün ardından zaafı ve ihtiyarlığı ortaya çıkardı; dolayısıyla yapınım, ihtiyarlığa ilişkilendi Zaaf ise, yaratılışın kendi aslına dönmesidir — ve O şöyle buyurmuştur: “Allah sizi zaaftan yarattı” [Rum Suresi, 30/54] Böylece O, insanı kendisinden yarattığı şeye döndürür: “İçinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına dek götürülür, öyle ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez bir hale gelir” [Hac Suresi, 22/5] Burada Allahu Teala, bu kimsenin başlangıçtaki zaafa döndürüldüğüne işaret etmektedir Dolayısıyla, zaaf sözkonusu olduğunda, ihtiyar kişinin durumu –hüküm bakımından– tıpkı bir çocuğunki gibidir
Hiçbir nebi yoktur ki, kırk yaşını doldurmadan gönderilmiş olsun — ve kırkıncı yaş, insanın güçten düşmeye başladığı zamandır Bundandır ki, Lut aleyhisselam, “Eğer size karşı gücüm yetseydi” dedi ve kendisinde zaaf ortaya çıkınca (tabii kuvvet talebinde bulunmayıp) etkide bulunucu olan himmet’i [himmet-i müessire] istedi Eğer sen, “Lut aleyhisselam’ı, etkide bulunucu olan himmetten alıkoyan nedir; tâbi olma durumundaki saliklerde bulunan bu şey nasıl olur da onlardan daha üstün olan resulde bulunmaz?” diye soracak olursan, derim ki: Doğru söylüyorsun, ama bilmediğin şey; marifetin, himmet yoluyla tasarrufta bulunmaya engel olduğudur Dolayısıyla arifin marifeti arttıkça, himmet yoluyla (başkaları üzerindeki) tasarrufu azalır Bunun iki sebebi vardır Birincisi, (böylesi bir kimsenin) kulluk makamını gerçeklemiş ve tabii olan yaratılışının [halk] aslını görmüş olmasıdır İkincisi ise, tasarruf-eden ile tasarruf-edilen’in birliğidir — (böylesi bir kimse) himmetini yöneltebileceği bir şey göremez; dolayısıyla bu, onu tasarrufta bulunmaktan alıkoyar Ve bulunduğu müşahede noktasında [meşhed] görür ki, karşısındaki kendisiyle çekişen kimse, yokluk halindeyken [hal-i adem] ayn’ının değişmezliğinde bulunduğu hakikat üzere olup, bundan herhangi bir şekilde sapmış değildir — varlığıyla, yokluk halindeki değişmezliğinde ne üzere bulunuyorsa onu zahir kılar Dolayısıyla, kendi (değişmez) hakikatinin sınırını aşmış ve kendi yolundan şaşmış değildir Bunun, “çekişme” olarak adlandırılması arızi bir şeydir, böyle görülmesi ancak insanların gözlerindeki perdeden dolayıdır ve (gözleri perdeli olan bu kimseler için) Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “İnsanların çoğu bilmezler” [A’raf Suresi, 7/187] yani, “Onlar dünya hayatının zahirini bilirler ama işlerin sonundan gafildirler” [Rum Suresi, 30/7] Bu (‘gafil’ sözcüğü, ‘gılaf’ sözcüğünden), çevrinmiştir Gafil olanlar, şöyle derler: “Bizim kalplerimiz gılaf içindedir” [Bakara Suresi, 2/88] Ve “gılaf,” hakikati ne ise o olarak görmekten alıkoyan perdedir İşte bu ve buna benzer şeyler, arif olan bir kimseyi alemde tasarrufta bulunmaktan alıkoyar
Şeyh Ebu Abdullah Muhammed bin Kâid, Şeyh Ebu Suud bin eş-Şiblî’ye şöyle sordu: “Niçin tasarrufta bulunmuyorsun?” Bunun üzerine eş-Şiblî şöyle cevap verdi: “Ben tasarrufu, Hakk’ın üzerimde dilediğince tasarrufta bulunması için terkettim” Burada, Allahu Teala’nın, “O’nu vekil kıl!” [Müzemmil Suresi, 73/9] emrine göndermede bulunur Ve vekil, tasarrufta bulunandır Ebu Suud, Allahu Teala’nın şu emrini işitmiştir: “Allah’ın sizi üzerine halife kıldığı şeylerden sarfedin!” [Hadîd Suresi, 57/7] Dolayısıyla Ebu Suud ve arifler, ellerinde olanın kendilerine ait olmayıp, kendilerinin bu mülke halife kılındıklarını bilirler Hak, ona şöyle dedi: “Seni halef kıldığım ve sana mülk olarak verdiğim şeyler için Beni vekil kıl!” Böyle olunca, Ebu Suud, Allah’ın emrine uyarak, O’nu vekil kıldı
İmdi, buna benzer şeyleri müşahede eden bir kimsede, başkaları üzerinde tasarrufta bulunabileceği bir himmet nasıl kalabilir ki? Himmet ancak üzerinde tasarruf edilecek şey üzerinde yoğunlaşılıp diğer şeylerin gözardı edilmesiyle etkisini gösterebilir — işte bunun bilgisidir ki, (arif kişiyi) böylesi bir yoğunlaşmadan alıkoyar Dolayısıyla, marifeti eksiksiz olan arif, son derece acz ve zaaf içerisinde zahir olur
Abdallardan biri Abdurrezzak’a şöyle dedi: “Ey Abdurrezzak! Şeyh Ebu Medyen’e selamdan sonra de ki: Ey Ebu Medyen! Nasıl olur da bize hiçbir şey güç gelmediği halde, sana şeyler güç gelir — üstelik de biz senin makamına rağbet edici olup, sen bizim makamımıza rağbet edici olmadığın halde?” Ebu Medyen, Abdallar’ın makamına ve diğer makamlara sahipti Biz, ne var ki, zaaf ve acz makamında Ebu Medyen’den daha ötedeyiz

Alıntı Yaparak Cevapla

Lut Kelimesindeki Hikmet-İ Melkiyye

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lut Kelimesindeki Hikmet-İ Melkiyye




Abdal’ın Ebu Medyen’e bu söyledikleri, aynı meseleyle ilgilidir
Ve Resulallah (sav) bu zaaf ve acz makamında, kendisine yönelik ilahi emir doğrultusunda şöyle buyurdu: “Ben, bana ve size ne yapılacağını bilmem Ben ancak bana vahyolunana uyarım” [Ahkaf Suresi, 46/9] Dolayısıyla Resul (sav), kendisine ne vahyolunmuşsa, onun hükmüne uyar ve onun için, ilahi hükme uymaktan başkası sözkonusu değildir Ona açıkça tasarrufta bulunması vahyolunursa, tasarrufta bulunur Ve eğer tasarruftan sakındırılırsa, tasarrufta bulunmaktan kaçınır Ve eğer tasarrufta bulunma konusunda serbest bırakılırsa –marifet’i eksik olmadıkça– tasarrufta bulunmamayı yeğler
Ebu Suud bin Şiblî Bağdadî, müridlerine şöyle dedi: “Onbeş yıl oluyor ki, Allahu Teala bana tasarruf verdi ve ben incelik göstererek tasarrufta bulunmadım” Burada, naz sözkonusudur Ama biz, tasarrufu incelik göstermek için bırakmadık, bizim tasarrufta bulunmayışımız, ancak marifetin kusursuzluğundan dolayıdır; çünkü marifet tasarrufta bulunma işini tercihe bırakmaz Dolayısıyla arif olan kişi, himmetiyle alemde tasarrufta bulunduğunda bunu, kişisel tercihiyle değil, ilahi emirle ve zorunda kalarak yapar Ve hiç kuşkumuz yoktur ki, risaletin (insanlar tarafından) kabulü gerektiğinden dolayı, elbetteki risalet makamı tasarrufu talep eder İmdi, (resulün bu tasarrufu) Allah’ın dininin zahir olması için, ümmeti ve kavminin doğruluğunda şüphe duymayacakları bir şeyle (yani, bir mucizeyle) zahir olur Ne var ki, bu durum (Batın isminin mazharı olan) evliya için böyle değildir
Resul de tasarrufu zahiren talep etmez Çünkü kavmine karşı merhametlidir Dolayısıyla (ilahi) delilin onlara apaçık kılınmasında –bu, onların helak olmasına neden olacağından– aşırıya gitmeyi istemez Böylelikle, onların helak nedenleri olan delilin ortaya çıkmasında aşırıya gitmek istemeyişiyle, onların yaşamlarını sürdürmelerini sağlar
Resul, mucize bir topluluğa apaçık kılındığında bazı kimselerin bu mucizeye inanacaklarını ve bazı kimselerin de –bildikleri halde– bu mucizeyi inkar edeceklerini; gördükleri mucizeyi, zulüm, büyüklenme ve çekememezlik nedeniyle açıktan açığa doğrulamayacaklarını ve (bu inkarcılardan) bir kısmının bu mucizenin sihir ve büyü olduğunu söyleyeceğini bilir Resul, bunu gördüğü ve ancak Allahu Teala’nın, kalbini iman nuruyla aydınlattığı kimsenin mümin olduğunu ve bir kimse iman denilen bu nur ile bakmadıkça, mucizenin bir yarar sağlamadığını gördüğü içindir ki –mucizenin, orada bulunanların kalplerindeki etkisi genel olmadığından– himmetini, mucize göstermekten alıkoydu Nitekim, Allahu Teala, resullerin en kâmil olanı, yaratılmışların en bilgili ve hal itibarıyla en sadık olanı (yani, Resulallah Efendimiz) için şöyle buyurdu: “Sen sevdiğin kimseye hidayet edecek değilsin; dilediğine hidayet edecek olan Allah’tır” [Kasas Suresi, 28/56] Ve eğer himmetin etkisi genel olsaydı; kendisinden daha kâmil ve himmet itibarıyla kendisinden daha üstün ve yüce bir kimse bulunmayan Resulallah’ın (sav) himmeti (bu şekilde genel bir) etkide bulunurdu Ne var ki, Resulallah’ın himmeti amcası Ebu Talib’e etkide bulunmadı ve yukarıda andığımız ayet, Ebu Talib’e ilişkin olarak indi Bundandır ki Allahu Teala Resul (sav) hakkında şöyle buyurdu: “Onun görevi ancak bildirmektir” [Mâide Suresi, 5/99] Ve Allahu Teala yine şöyle buyurdu: “Onlara hidayet etmek senin işin değildir; Allah’tır dilediğine hidayet eden” [Bakara Suresi, 2/272] Ve Allahu Teala, Kasas Suresi’nde şunu ekledi: “Allah hidayet olunanları bilir” [Kasas Suresi, 28/56] — yani, Allahu Teala, değişmez aynları [ayan-ı sabite] yoluyla yokluk hallerinde hidayet olunmalarına ilişkin ilmi Kendisine verenleri bilir
Bu, ilmin malum’a tabi olduğunu kanıtlar Dolayısıyla, ayn’ının değişmezliğindeki [sübut] yokluk halinde mümin olan bir kimse, varlık halinde de aynı suret üzre zahir olur Ve Allahu Teala, onun böyle olduğunu (yani, mümin olduğunu) ondan (yani, onun bu bilgiyi O’na vermesi yoluyla) bildi Bundandır ki, “Allah hidayet olunanları bilir” [Kasas Suresi, 28/56] buyurdu Ve yine Allahu Teala şöyle buyurdu: “Benim indimde söz değişmez” [Kaf Suresi, 50/29] — çünkü Benim sözüm yaratmış olduklarıma ilişkin ilmimle sınırlıdırVe Ben kullarıma asla zulmedici değilim” [Kaf Suresi, 50/29] — yani, Ben onları şaki kılan küfrü kendi üzerlerine takdir edip de sonradan, onların güç yetiremeyecekleri bir şeyi kendilerinden istiyor değilim; Biz onlara ancak (değişmez aynlarındaki onlara ilişkin) ilmimiz kadarınca muamele ettik; eğer ortada bir zulüm sözkonusuysa, zalim olanlar ancak kendileridir Dolayısıyla, Allahu Teala onlara zulmetmiş değildir: “Onlar kendilerine zulmediyorlar” [Bakara Suresi, 2/57] — ve Biz, Zatımız onlara ne söylemekliğimizi verdiyse onu söyledik; ve Zatımız, Bize malumdur ve böylelikle onlara şunu mu yoksa bunu mu söyleyeceğimizi biliriz; Biz ancak söylemekliğimize ilişkin olarak neyi biliyorsak onu söyleriz; söz Bizden, işittikleri söze uymak veya uymamak ise onlardandır
Her şey Bizden ve her şey onlardandır
Ve ilmin alınması da Bizden ve onlardandır
Bizden olmasalar bile
Hiç kuşkusuz Biz onlardanız
Öyleyse ey dostum, marifetin özü olan bu Lut kelimesindeki melkî hikmeti iyi anla!
Şimdi sır sana açıldı ve iş açıklığa kavuştu:
“Tek” denilenin, çiftin içerisinde yer almasıdır bu

Ahmet Baydar


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.