Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
allaha, başlamak, içmekle, vaaz, öğüde

Vaaz Ve Öğüde Allah'a And İçmekle Başlamak:

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vaaz Ve Öğüde Allah'a And İçmekle Başlamak:




Vaaz Ve Öğüde Allah'a And İçmekle Başlamak:


Bu metod daha çok dinleyiciye anlatılacak şeyin çok önemli olduğunu, işlenmesi gereken bir husus ise dinleyicinin ona yönelip işlemesini, sakınılması gereken bir husus ise ondan sür'atle sakınmasını belirtmek içindir

Birkaç örnek verelim:

“Camını kudret elinde tutan zata yemin ederim ki, iman etmedikçe Cennet'e giremezsiniz Birbirinizi sevmedikçe de dosdoğru iman etmiş olmazsınız Size işlediğiniz takdirde birbirinizi seveceğinizi gerçekleştirecek bir şeyden haber vereyim mi? Selam'ı aranızda yaygınlaştırın!” [283]

“Vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz!”

Bunun üzerine soruldu:

“Kim, ya Rasûlallah!?” Cevap verdi:

“Komşusu, şer ve kötülüklerden güven içinde kalmayan kimse” [284]

Bu gibi Allah'a and içilerek başlanılan sözler, Kasûlüllah (sav) efendimizin tevcihlerinde hayli çoktur[285]



Vaaz Ve Öğüde Zarif Anlamda Mizah Karıştırmak:


Bu daha çok dinleyicilerin zihinlerini tahrik edip bıkkınlık ve usanç duygusunu gidermeye ve dinleme arzusunu artırmaya yönelik bir metoddur

Bir misal verelim:

Ashab-ı Kirâm'dan Hz Enes (ra) anlatıyor:

Bir adam, Rasûlüllah (sav) efendimiz'e gelerek evinin eşyasını taşımak için kendisine zekat develerinden birinin verilmesini istedi Rasûlüllah (sav) ona:

“Seni, dişi devenin yavrusuna bindireceğim!” buyurdu Adam:

“Ya Rasûlallah! Ben devenin yavrusunu ne yapacağım?” deyince efendimiz:

“Deve deveden başka şey mi doğurur?” buyurdu

Böylece Rasûlüllah (sav) Efendimiz mizah yollu, erkek deve ne kadar da yaşlansa yine de dişi devenin yavrusu sayılacağınıu anlatmak istemişti

Bu tür zarif mizahlara Rasûlüllah’ın (sav) hadislerinde rastlamak mümkün[286]



Vaazı Bıkkınlık Verir Endişesiyle Uzatmayıp Ortalama Bir Ölçüde Tutmak:


Nitekim Ashab-ı Kirâm'dan Cabir b Semure (ra) diyor ki:

“Rasûlüllah (sav) efendimizle beraber namaz kılıyordum; O'nun namazı ne kısa ne de uzun, ortalama bir ölçüde idi” [287]

Yine aynı ravi şunu söylemiştir:

“Rasûlüllah (sav) efendimiz Cuma günü vaazını pek uzatmazdı Onun bütün konuşması birkaç cümleden ibaretti” [288]

Ashab-ı Kiram'ın bu konuda bize verdikleri bilgilere göre, Rasûlüllah (sav) efendimiz, ashabına hitabta bulunurken ne onu zayıf (te'sirsiz) tutar ne de bıkkınlık verecek şekilde uzatırdı, ortalama bir yol seçerdi[289] Aynı zamanda usanç verir endişesiyle sık sık vaaz etmez, aralıklı konuşurdu[290]



Cemaat Üzerinde Geniş Te'sir Uyandıracak Ölçü Ve Tonda Konuşmak Dinleyenlere Aşk Ve Heyecan Vermek:


Ashab-ı Kirâm'dan İrbad b Sariye (ra) diyor ki:

Rasûlüllah (sav) efendimiz bize öylesine bir konuşma yaptı ki, tüylerimiz ürperdi, gözlerimiz yaş ile doldu, kalblerimiz korkuyla titredi Bunun üzerine dedik ki:

“Ya Rasûlallah! Sanki bu konuşmanız bir veda' konuşmasına benziyor; bize ne gibi ahidde bulunmak istiyorsun?” Efendimiz şöyle buyurdu:

“Allah’tan korkun Benim sünnetime ve benden sonra doğru yolda olup doğru yolu gösteren halifelerin sünnetine uyun Bunun için sıkıntıdan dolayı gerekirse dişlerinizi sıkın (veya kolunuzu ısırın) çünkü gerçekten her bid'at (dinden olmayıp sonradan din adına uydurulan şey) sapıklıktır” [291]

Sahih rivayete göre, İbn Ömer (ra) diyor ki:

Bir gün Rasûlüllah (sav) efendimiz minber üzerinde bulunduğu bir sırada şu ayeti okudu:

“Onlar, Allah'ı (Onun kudret ve yüceliğini) hakkıyle takdir edemediler Oysa yeryüzü, Kıyamet günü O'nun kudret avucundadır Gökler de Onun (kudretini temsil eden) sağ elinde katlanmış olacak O, (inkarcı nankörlerin) ortak koştuklarından yücedir, münezzehtir” Bunu okurken de elini hareket ettiriyor, ileri götürüp geri çekiyor ve diyordu ki: “Rabb kendini ululayıp yüceltiyor, mütekebbir benim, gerçek hükümdar benim, kerem ve ihsan sahibi benim!” buyuruyor Aynı zamanda Rasûlüllah (sav) bunları anlatırken minberle birlikte sallanıyordu, o kadar ki, biz, neredeyse O, minberle birlikte devrilecek sandık” [292]

Şüphesiz ki, vaaiz böylesine bir te'sir ve ilgi uyandırabilmesi için her şeyden önce halis niyetli, ince yürekli, saygı ile korkup ilahi azametkarşısında eğilen, içi tertemiz, ruhu parlak ve berrak olmalıdır Aksi halde alemlerin Rabbinin yanındaki sorumluluğu çok büyüktür

Nitekim mürsel olarak rivayet edilen hadiste, Rasûlüllah (sav) efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Herhangi bir kul, bir hutbe irad ettiği, başkasına hitapta bulunduğu takdirde, mutlaka Allah kıyamet gününde ondan, bu konuşmasıyla neyi arzuladığını soracak

Bunun için Malik b Dinar, bu hadisi nakledince ağladıktan sonra şöyle dedi: “Siz zannediyor musunuz ki, size karşı konuşmamdan dolayı gözlerim aydınlık oluyor? Ben kesinlikle biliyorum ki, Aziz ve Celil olan Allah kıyamet gününde bu konuşmamla neyi arzuladığımı soracaktır Ben de O'na şu cevabı vereceğim: Rabbim! Kalbimin üzerinde şahid olan sensin Eğer konuşmamın senin yanında sevilmediğini bilseydim, herhalde onu hiçbir zaman iki kişiye karşı konuşmaz, susardım!” [293]

Sadece diliyle konuşup dinleyicilerin kalbini çekmek ve te'sir uyandırmak için kendini zorlayıp yaldızlı cümleler kullanan hatible, ihlas sahibi, kalbi İslam'dan yana yaralı Mü’min davetcinin gönlünün bütün damarlarını hareket ettirip konuşması arasında büyük fark vardır Hiç şüphe yok ki ikincisinin te'siri daha yüksek ve anlamlıdır Onun öğütlerine karşı dinleyicilerinin ilgisi ve olumlu yönelişi daha kuvvetlicedir ve söyledikleriyle öğüt alma daha ciddidir

Ömer b Zerr, bir gün babasına sordu:

“Babacığım, nasıl oluyor da konuştuğun zaman insanları ağlatıyorsun? Oysa başkası konuştuğunda kimseyi ağlatamıyorlar

Babası ona şu cevabı verdi:

“Oğulcağızım, evladını kaybeden ananın ağlamasıyla, ücretle tutulan kadının ağlaması bir değildir

Bunun için Rasûlüllah (sav) efendimiz hatipleri uyararak şöyle buyurmuştur:

“Kim, adamların kalbini çekip kendine bağlamak için yaldızlı söz söylemeyi öğrenirse, Allah, kıyamet gününde ondan ne tevbe ne de fidye (veya ne farz ne de nafile) kabul eder”[294]

Misal getirmek suretiyle vaaz etmek:

Rasûlüllah (sav) efendimiz, yaptığı konuşmalarının daha iyianlaşılması ve daha iyi açıklanması için, insanlan kendi gözleriyle şahit oldukları misalleri, duygularının kapsamına giren ve önlerinde duran örnekleri sık sık getirirdi Ta ki, yapılan konuşma ruhlar üzerinde daha te'sirli ve zihinlerde daha derinlemesine köklü olsun diye

Buna ait bir örnek:

“Kur’an okuyan Mü’minin misali utrücce (ağaç kavunu veya portakala benzer nefis bir meyva) ya benzer: Hem kokusu güzeldir, hem de tadı güzeldir Kur'an okumayan Mü’min in misali, hurma gibidir Tadı güzeldir, ama kokusu yoktur Kur'an okuyan facir (ilahi sınırları aşan ahlaksız) in misali, fesleğene benzer: Kokusu güzeldir, ama tadı acıdır Kur'an okumayan facirin misali Hanzale'ye (Kargadöleği ki fazla acı bir bitkidir) benzer: Tadı acıdır, kokusu ise yoktur

“Kötü arkadaşın yanında oturan kimsenin misali, demirci dükkanındaki körükçüye benzer, onun siyahlığından sana dokunmasa bile dumanı rahatsız eder” [295]

Şüphesiz ki, Rasûlüllah'ın (sav) bu benzetmelerinde hayra tahrik ve teşvikin en yüksek ifadesi, kötülükten çekip alıkoymanın en önleyici anlatımı, muhatabların anlayabileceği en açık üslûbu yer almıştır[296]



Vaazda El İle Temsil Getirmek:


Sevgili Peygamberimiz (sav) önemli bir konuyu anlatmak istediği zaman iki eliyle bunun temsilini verir ve bununla anlatılan şeye ilgi duymalarına, önemsemelerine ve imtisal etmelerine işarette bulunurdu

Buna ait bir iki misal:

“Mü’min Mü’mine bir binanın duvarı gibidir ki bir kısmı bir kısmım sağlamlaştırıp pekiştirir” Efendimiz bu hadisi söylerken iki elinin parmaklarını birbirine geçirip kenetlemiş bulunuyordu [297]

“Ben ve yetime kefil olan kimse şu ikisi gibi Cennet'te bir aradayız”[298]

Böyle derken şehadet parmağıyla orta parmağını gösteriyordu

Ashab'dan Abdullah b Mes'ud (ra) anlatıyor:

Rasûlüllah (sav) efendimize dedim ki:

“Bana bir söz söyle ki onunla korunmuş olayım” Buyurdu ki:

“Rabbim Allah'tır de, sonra da dosdoğru ol!” Ben bu defa şunu sordum, dedim ki:

“Benim için korktuğun en korkunç şey nedir?” Efendimiz (sav) kendi dilini tutarak:

“İşte bu!” buyurdu [299]

Tabii ki, bu hususta Sünnette birçok misaller vardır[300]



Şekil Ve İzah İle Vaaz Ve Öğütte Bulunmak:


Rasûlüllah (sav) efendimiz, Ashabının önünde bazı önemli hususları anlatmak ve zihinlerine daha iyi yaklaştırmak için bazı çizgiler çizerdi

Birkaç misal:

Ashab'dan Abdullah b Mes'ud (ra) anlatıyor: Rasûlüllah (sav) bize dört köşe bir çizgi çizdi Bir de onun dışında bir düz çizgi çizdi ve sonra da dörtgen çizginin iç kısmına iki yanlı karşılıklı olarak kısa ve uzun olmak üzere ikişer çizgi çizdi ve şöyle buyurdu:

“Şu insandır Bu da onu kuşatan ecelidir Dıştaki çizgi onun arzu ve emelidir, içindeki çizgiler ise olaylar musibetler ve ansızın gelecek üzüntülerdir Bunlardan biri ona dokunmayıp saparsa mutlaka diğeri ısırıp geçer Şu dokunmayıp saparsa bu ona dokunup ısırır Hiç biri dokunmayıp saparsa, mutlaka yaşlılık onun başına gelir” [301]

Böylece peygamber (sav) efendimiz çizdiği çizgilerle insanla arzu ve emeller arasında ecel denilen ölümün ve diğer kaza ve belaların nasıl girdiğini açıklamıştır Hiçbir musibet dokunmasa bile yaşlılık musibeti mutlaka başına gelecektir Şüphesiz ki, İslam'ın ilk muallimi Hz Muhammed'in (sav) yaptığı bu tasvir, çok güzel ve nefis bir izah tarzıdır

Ashab’tan Hz Cabir (ra) anlatıyor:

Bir gün Rasûlüllah (sav) efendimizin yanında oturuyorduk Eliyle yere önce düz bir çiği çizdi ve “bu Allah'ın dosdoğru yoludur!” buyurdu Sonra bu düz çizginin iki yanına ikişer çizgi daha çizerek, “bunlar da şeytanın yollandır!” buyurduktan sonra elini o düz çizginin üzerine koyarak şu ayeti okudu:

“Şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur; artık o yola uyun, başka yollara uymayın, sonra bu yollar sizi Allah yolundan saptırıp parçalar İşte Allah size bunları emretmektedir, ola ki, sakınırsınız” [302]

Böylece Rasûlüllah (sav) efendimiz yere çizdiği çizgilerle İslam caddesinin doğru bir yol olduğunu, izzet ve Cennet'e ulaştıncı bulunduğunu, ondan başka yol, yöntem, ilke, düzen ve düşüncelerin Şeytan'ın yolları anlamını taşıdığını ve hepsinin de helak ve ateşe götürüp ulaştırıcı olduğunu çok açık şekilde beyan buyurmuştur[303]



Fiili Ve Tatbiki Olarak Öğüt Ve Vaazde Bulunmak:


Peygamber (sav) efendimiz, ashabım öğretim, eğretim ve olumlu yönde oluşturmakta tatbiki anlam ve ölçüde de günlük yaşayışla örnek vaaz ve öğütte bulunurdu Bu hususta birkaç misal verelim:

Amir b Şuayb'ın babasından, o da dedesinden rivayetle şu olayı naklediyor: Bir adam Peygamber (sav) efendimize gelerek dedi ki:

“Ey Allah'ın peygamberi! Abdest nasıl alınır?”

Bunun üzerine Rasûlüllah (sav) efendimiz bir kaba su konulup getirilmesini istedi Önce iki elini üç defa yıkadı ve şöyle buyurdu:

“Artık kim bundan fazlasını veya noksanını yaparsa, gerçekten osınırı aşıp haksızlık etmiş olur!”[304]

Yine bu konuda Ashab-ı Kiram şunu anlatmaktadır:

Rasûlüllah (sav) efendimiz, insanlardan oluşan bir cemaat önünde abdest aldıktan sonra şöyle buyurdu:

“Kim benim bu abdest aldığım gibi abdest alır, sonra da içinde kendini dünyalıktan bir şeye kaptırmadan iki rekat namaz kılarsa, (kul hakkı dışında) geçmiş günahları bağışlanır” [305]

Sahih tesbitlere göre, Rasûlüllah (sav) efendimiz birgün cemaate namaz kıldırmak isterken minbere çıktı ve cemaat de ona uyup namaz kıldılar Peygamberimizin bundan maksadı, cemaatten herkesin onun nasıl namaz kıldığım iyice görmelerini ve O'nun fiillerini işlediklerini müşahede edip iyice kavramalarını sağlamaktı Nitekim namazı kıldırdıktan sana cemaate dönerek şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Minber üzerinde durup size imamlık yapmamın sebebi şu idi: Bana uymanızı iyice sağlamak ve nasıl namaz kıldığımı öğrenmenizi kolaylaştırmak istedim” [306]



Vaaz Ve İrşadda Fırsatı Değerlendirmek:


Rasûlüllah (sav) efendimiz vaaz ve irşad hususunda daha tesirli olabilmek için herhangi bir fırsatı değerlendirmeyi ihmal etmezdi Çünkü bu metod anlayışı daha çok kolaylaştırırdı

Birkaç misal:

Ashab-ı Kiram'dan Cabir (ra) anlatıyor:

Rasûlüllah (sav) efendimiz sağında ve solunda bazı kimseler bulunduğu halde çarşıya girdi Bir köşeye atılmış küçük kulaklı ölü bir oğlağa gözü dokundu Ona yaklaşıp kulağından tuttu ve çarşıdaki halka seslenerek sordu: “Sizden kim bu ölü oğlağın bir dirhem karşılığında kendisinin olmasını arzu eder?” Çarşı veya pazar halkı:

“Biz onu ne yapalım bir şeye yaramaz ki” diye cevap verdiler Efendimiz (sav) bu defa onlara:

“Bunun parasız olarak size verilmesini istemez misiniz?” Hepsi de hayret edip dediler ki:

“Eğer bu oğlak diri olsaydı, şu kulaklarının küçüklüğü ve çelimsizliği sebebiyle onun için büyük bir kusur sayılırdı Kaldı ki diri değil ölüdür, ne işimize yarar?”

Bu cevap üzerine efendimiz asıl maksadı anlatmak istedi ve şöyle buyurdu:

“Allah'a yemin ederim ki, Allah yanında dünya bu oğlaktan daha önemsizdir!”[307]

Ashab’tan Hattab oğlu Ömer (ra) anlatıyor:

Rasûlüllah (sav) efendimiz'e elde edilen bazı esirler getirildi Esirler arasında göğüsleri sütle dolup taşan bir kadın da bulunuyordu Kadıncağız esirler arasında süt emen bir çocuk buldu (ya kendi çocuğu idi, ya da başkasının çocuğu idi), onu hemen kucaklayıp bağrına bastı ve emzirdi Bunun üzerine Rasûlüllah (sav) efendimiz, Ashabına sordu:

“Ne dersiniz, bu kadın kendi çocuğunu ateşe atar mı? Oysa kadın ateşe atmayacak bir güç ve imkana sahip bulunuyor” Ashab şu cevabı verdi:

“Hayır, vallahi atmaz” Bunun üzerine Peygamber (sav):

“Şanı Yüce Allah, kullarına karşı, bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha çok merhametlidir!” buyurdu[308]



Daha Önemliye İltifat Ederek Vaaz Ve Öğütte Bulunmak:


Rasûlüllah (sav) efendimizin vaaz ve irşadda uyguladığı usulden biri de, soru soran kişinin sorusunu cevaplandırmadan ona daha önemli bir hususu anlatmak ya da öğretmek için soru sorardı Buna, daha önemli konuya dönme ve dikkati ona çekme metodu denilir

Birkaç misal:

Ashab-ı Kiram'dan Hz Enes (ra) anlatıyor:

Bedevilerden biri Rasûlüllah (sav) efendimiz'den,

“kıyamet ne zaman?” diye sordu Rasûlüllah (sav) efendimz ona:

“Kıyamet için neler hazırladın?” diyerek dikkatini başka hususa çekti Bedevi şu cevabı verdi:

“Allah ve Peygamber sevgisi hazırladım!” Bunun üzerine efendimiz (ra) ona:

“Sen sevdiğinle berabersin” buyurdu [309]

Görüldüğü gibi, Peygamber (sav) efendimiz onun sorusunu cevaplandırmayı bırakıp, adamın daha muhtaç bulunduğu bir konuya dikkatini çekmiştir Çünkü Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi ancak Allah (cc) yanındadır O halde Kıyametin ne zaman kopacağından sormaktansa o gün için ne gibi salih amel hazırladığını düşünmek ve ona göre hayatı düzenlemek daha faydalıdır

Yasaklanan haram bir nesneyi kaldırıp göstermek suretiyle yapılan vaaz ve irşad:

Rasûlüllah (sav) efendimiz bazan yasaklanan haram bir nesneyi eline alıp cemaate gösterir ve böylece onlara haram kılınan bir şeyi hem sözlü, hem de fiili olarak göstererek takrir buyururdu, Çünkü böyle yapmak nefsleri daha çok frenlemeye, haram kılınan hükmün daha çok kesinlik arzettiğine yarar

Bir kaç misal:

Hz Alî (ra) anlatıyor: Rasûlüllah (sav) efendimiz sol eline ipekten bir kumaş, sağ eline de bir altın alıp yukarı kaldırdı ve ashabına göstererek şöyle buyurdu:

“Şüphesiz ki, bu ikisi de ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helaldir” [310]

İşte büyükleri iyiye, doğruya faydalıya yönlendirmekte, küçükleri eğitip yetiştirmekte bunlar Rasûlüllah (sav) efendimizin uyguladığı en önemli irşad metodlarıdır İslam'ın ilk muallimi olan efendimiz'e has bir uslûbdur insanlara doğru yolu göstermek, faziletleri tesbit edip işlemek, toplumdaki eğrilikleri doğrultmak için en uygun yol ve yöntem budur!

Sizler ey terbiyeciler! Gördüğünüz gibi, bu metod oldukça çeşitlidir ve farklı vesileler getirmektedir Ama hepsi de aynı amaca yönelik özelliktedir, işaret ettiğimiz gibi, Rasûlüllah (sav) efendimiz, insanları irşad edip doğru yolu gösterirken tek bir uslüba bağlı kalmaz Onları ıslah ve yönlendirmede birçok üslûba başvurup kıssadan karşılıklı konuşmaya, soru sorma ve onu cevaplandırmaya, korkutucu te'sirden zarif mizaha yönelir, intikal eder; birtakım misaller verdikten sonra eliyle bir şeyler çizmek suretiyle açıklamaya geçer Sözlü vaazdan tatbiki öğüde geçer, Kur'an ile öğütte bulunmaktan mevcut fırsatı bir münasebetle değerlendirmeye intikal ederdi Önemli bir sorudan daha önemli bir soruya geçiş sağlar, sözlü yasaklamaktan müşahedeye dayalı bir yasaklamaya dikkatleri çekerdi

Şüphesiz ki, böylesine bol çeşitli bir metod ve uslübla irşadda bulunmanın verilen bilgiyi kafalara daha derinlemesine yerleştirmekte büyük te'siri ve anlayışı harekete geçirmekte belirgin bir etkisi vardır Zekayı tahrik eder, anlatılan öğüdün kabulünü sağlar ve muhatabı, eğitilen çocuğu daha duyarlı kılar

Terbiyeci, çocuklarını ve öğrencilerini eğitip onlara öğüt ve irşadda bulunurken bu metodlan enine boyuna iyice kullanırsa, şüphe yok ki, çocuklar da, öğrenciler de anlatılanı öğrenirler, uygulamaya çalışırlar ve kendilerini hep anlatılanların te'sirinde bulurlar Böylece hayra davetciler, doğru yolu gösteren önderler, risalet askerleri, cihad kahramanları olurlar Bundan da öteye, toplum yapısının faziletli sütunları durumuna gelirler ve İslam Devletini ayakta tutan güçler oluştururlar

O halde terbiyecilere gereken şudur: Çocukları ve talebeyi yönlendirmede Rasûlüllah (sav) efendimizin belirlediği yollardan yürüsünler O'nun vaaz ve irşad metodlarını uygulasınlar Çünkü bu yollar ve metodlar en güzeli ve en yararlı olanlarıdır Çünkü peygamber (sav) kendi hevesine göre konuşmaz Rabbisi onu en güzel şekilde terbiye edip edeplendirmiştir O, ilahi gözetim altında eğitilmiştir ve her zaman için ilahi inayetin kapsamı içinde bulunmaktadır Gerçek bu olunca, O'ndan çıkan her söz, her fiil ve takrir, insanlık için gerçek hükümleri yansıtır, dünya devam ettikçe insanlığa en doğru yolu gösterir

Rasûlüllah (sav) efendimiz için fahır, şeref ve ebedilik olarak Allah'ın şu buyruğu yeter:

“And olsun ki, sizin için, sizden Allah'a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çokça ananlar için Rasûlüllah'da güzel örnekler vardır” [311]

Yine O'na şeref olarak şu ayet yeter:

“Peygamber'e itaat eden, gerçekte Allah'a itaat eder Kim de yüzçevirirse, (üzülme çünkü) seni onlar üzerine koruycu (bir bekçi) göndermedik”[312]

Şu hususu açıklamamız gerekir ki, eğer terbiyeci veya eğitimci dediğini kendi nefsinde gerçekleştirmiyorsa, yaptığı öğütleri kendi nefsinde uygulamıyorsa, hiç kimse onun sözünü kabul etmez ve hiç bir insan onun vaaz ve irşadlannın te'siri altında kalmaz Aynı zamanda hiçbir muhatab onun çağrısına olumlu cevap vermez Böylesi halkın tenkidine zemin olur, belirli kişilerin alayına konu olur ve birçok kimseler onu hicvedip durur

Çünkü kalbden çıkmayan bir söz, gönüllere nüfuz etmez Ruh ile imtizaç etmeyen bir öğüt başkalarında te'sir bırakmaz Az yukarıda bir babanın çocuğunun sorusuna verdiği cevabı duydunuz:

“Neden sen konuştuğun zaman insanlan ağlatıyorsun? Ama başkası konuştuğu zaman onları ağlatamıyorlar?” Babası bu soruya şu cevabı vermişti:

“Oğulcağızım! Çocuğunu kaybeden annenin feryadı, ücretle tutulmuş kadının feryadına benzemez

Bundan maksadı ise şudur: “İslam'a davet eden gerçek iman sahibi gönlü yaralı bir davetci, münafık bir vaiz fitne ve fesad çıkaran bir çağrıcı gibi değildir

Geçen bahislerde davranışları sözlerine uymayanlardan söz etmiş; öğütlerinin amelleriyle çelişki halinde bulunduğunu, “önder ve misal olarak terbiye etme” bölümünda açıklamıştık O konuya tekrar dönmenizde yarar vardır Çünkü orada göğsü serinletecek, hastaya şifa verecek bilgiler mevcuttur

Terbiyeci Kardeşim!

Son olarak bu konuda şunu hatırlatmak istiyorum: Kur'an-ı Kerîm'den ölçü ve modelini alan İslam'ın terbiye sistemindeki geniş caddeyi bilip anladıktan; katıksız vaaz ve irşad hususunda tertemiz sünneti Öğrendikten, irşadın yol ve yöntemini kavradıktan sonra sana gereken şudur: Himmet ve gayretini bileyip azmini kat kat artırarakyararlandığın İslam yollarını uygulamaya koyulmalısın ki senin çocuğun veya taleben kalbini senin vaaz ve irşadına açsın ve bütünüyle kendini hidayet yollarına versin, Hakk'a ve İslam'a yönelip yapılan çağrıya olumlu cevapta bulunsun

Her akşam çocuklarıyla birlikte biraraya gelip vakitlerini en güzel ve yapıcı konularla, hikmetli sözlerle, ince ve zarif öğütlerle dolduran terbiyeci anne ve baba ne güzeldirler! Bazan bir nefis kıssa ortaya atarlar, bazan nefis bir öğüt sergilerler, bazan düşündürücü güzel bir şiir okurlar Bir ara Kur'an tilavetinde bulunurlar Bazan yeni bir konu ortaya atarlar Bazan bir yarışma kapısı açıp zekayı çalıştırırlar Böylece çeşitli metodlara başvurup çok renkli vakitler geçirirler Böylece çocukları ruhen oluşturmak için akşam saatlerini yeterince değerlendirirler Çocuklarını ahlak ve fazilet bakımından topluma iyice hazırlarlar Bütün bunlarla beraber çocukların ders çalışmaları için ayrılan saatleri unutmazlar; kendilerine verilen ödevleri vaktinde yapmalarını ihmal etmeyip imkan hazırlarlar Zaten terbiyeci ancak böylece ciddi çalışmayla eğlenceli fakat eğitici, yapıcı ve yönlendirici çalışmayı biraraya getirip asıl amaca ulaşabilir Öğütle yeni yeni zarif meseleleri de birleştirip rahatlıkla gönüllere aktarır Böylece terbiyeci uyguladığı yöntemle hakikatla ferahlatıcı söz arasında denge sağlar O kadar ki, çocuklarının sözünü ettiğimiz vakitlerini faydalı konularda değerlendirdiklerine inanıp kalben huzur duyar, vicdanen rahata kavuşur

Terbiyeci her gün bu tempoyla hareket ederse, çok geçmeden özenle terbiye edip yetiştirdiği çocuklan, doğru yolu bulmuş bahtiyar kişiler, doğru yolu gösteren rehberler olarak Allah'ın salih kullarının zümresinde görür O salih kullar ki, onların faziletleri emel ve arzular frenlenir ve İslam'ın başarı ve zaferi onların elleriyle gerçekleşir!

Çocuklarıyla birlikte Kur'an yolunda yürüyen, vaaz ve nasihatta Kur'an metoduyla hareket eden nice terbiyeciler başarılı olmuşlardır! Çünkü onlar bir ara takvadan söz edip onu kalblere işlerken birara güzel öğüde yönelirler; bir de bakarsın ki, uslubü değiştirip fazilete teşvikte bulunurlar Bazan iyiye, güzele doğruya teşvikte bulunup çocukların heveslerini artırırlar Bazan da ortamı uygun bulup çocukları Allah ve Ahİret korkusuyla uyarırlar Böylece zaman ve durumun gerekleri dikkate alınarak uslub, yani eğitme metodları değişik şekilde kullanılır

Bütün bunlarla birlikte, bir de terbiyecinin ünlem edatıyla çocuklara seslenmesi, “Ey oğul!, Ey yavrum!, Ey çocuğum!” diye çağırması var ki bu, iki yanlı şefkat ve sevgiyi harekete geçiren, vicdanı geliştiren büyük faktörlerden biridir Nitekim Kur'an bu metodu uygulayarak birçok yerlerde ünlem edatiyle seslenmektedir

Bundan başka kıssaları ibretli, öğütlü yanlarıyla anlatma metoduvardır ki, Kur'an bunu çok kullanmıştır!

Ayrıca öğütler ve tavsiyeleri içeren ahlaki yönlendirme vardır ki, Kur'an'da bunlara hayli yer verilmiştir

Ayrıca te'kid edatıyla başlanılan cümlelerle İslâmi yönlendirmeler vardır ki Kur'an bu te'kidleri birçok yerlerde dikkatleri çekecek ölçüde kullanmıştır

Ayrıca inkari anlamda soru edatlarıyla toplumu yönlendirme hususunda cümleler vardır ki, Kur'an birçok yerlerde bu edatları kullanmıştır

Ayrıca akli delillere yer verilip muhatabı ikna etme metodu vardır ki, münasebet düştükçe Kur'an bunları yer yer sıralamıştır

Ayrıca konuyu aydınlatmak için bir takım şahitler getirilerek düşünceleri yönlendirme vardır ki, Kur'an yer yer sesini bununla yükseltip konuyu belirgin duruma getirmiştir

Ayrıca teşri' anlamda kaideler delil getirilerek İslamm açmış olduğu geniş caddeye tevcih etme hususu vardır ki, Kur'an bunu birçok yerlerinde zikretmiştir

Bunlardan başka daha birçok yönlendirme be yeni yeni uslûblar vardır ki, hepsi de Kur'an'dan istifade edilerek ortaya konmuştur

Öğüt, vaaz, uyarı ve irşad yollannda Rasûlüllah (sav) efendimizin açtığı çığırda yürüyen ve tavsiyelerinde O'nun metodunu uygulayan nice başanlı terbiyeciler vardır!

Kıssayı anlatıp gözler önüne serdikten sonra ondaki ibretli safhaları ve öğüt alınacak yerleri çıkarıp dikkatlere arzeden nice başarılı terbiyeci vardır?

Eğittiği çocuklarla birlikte soru sorma, cevap alma veya verme metoduyla hareket eden veya hidayet pınarından içmelerini sağlamak için onlan ikna' edip kesin ve inandıncı deliller getirerek konuyu daha da çekici hale getirmek için ortaya düşündürücü istifham koyan nice başarılı terbiyeci vardır

Vaaz ve irşadına Allah'a and içerek sözüne başlayan ve ara sıra zarif mizahlarda bulunup muhatablarının ilgi ve şevkini arttıran başarılı nice terbiyeciler vardır!

Çocuklarına öğüt verirken şefkat kanatlarını açarak konuşan ve bu hususta bütün gayretini ortaya koyarken ev halkının tamamını te'sir altına almaya çalışan nice başarılı terbiyeciler de vardır!

Vaaz ve irşadını daha iyi açıklayıp anlaşılır ve hafızalarda tutulur düzeye getirmek için temsile başvuran, birtakım şekiller çizen ve geçmişten misaller getiren ve bütün bunlan muhatablannın gözlerinin önüne sermesini, duygulannın kapsamına sokmasını beceren nicebaşarılı terbiyeciler vardır! Çünkü bu metodu uygulamakla anlayışları kolaylaştırmakta ve konunun zihinlerde derinlemesine yer etmesini sağlamaktadırlar

Eğitim ve öğretiminde kendi nefsinden tatbiki anlamda örnekler sergileyen nice başarılı terbiyeci vardır!

Vaaz esnasında bir olayın meydana gelmesini, öğütlerinde bir münasebetin düşmesini fırsat bilip daha te'sirli olmanın ve kuvvetli cevap beklemenin yolunu açan nice başarılı terbiyeciler de vardır!

Bunlardan başka daha nice vaaz ve irşad metodları vardır ki, o yollarda yürünür ve hepai de öğrenilmeye çalışılır

Evet, bunların hepsininde Kur'an bahçesinde sergilendiğini, Hadis ağaçlığında inciler gibi dizildiğini bulabilir

O halde terbiyecilere vacib olan şudur ki; insanlara hitab ederken Kur'an-ı Kerîm'deki göz ve gönül dolduran metodları ele almalıdırlar Onları hayra, iyiliğe çağırırken bu metodlardan yararlanmalıdırlar Çünkü o çok güçlü ve çok kudretli Allah'ın kitabına batıl ne önünden, ne de arkasından yanaşamaz O, son derece hikmet sabihi ve övülmeye layık kudretten indirilmedir

Nasıl ki, terbiyecilere, ebediyete uzanan risalet sahibi Hz Muhammed'in (sav) vaaz uslûblarını, irşad metodlarını kendilerine destek ve örnek seçmeleri gerekmektedir Çünkü her türlü günahtan korunmuş olan Hz Peygamber (sav) kendi hevesine göre konuşmaz, O'nun bütün dedikleri vahye dayanır Tabii ki bu durumda hiçbir beşerin O'nun seviyesine ulaşması, O'nun mertebesine erişmesi mümkün değildir Ama O'na uymak, O'nun uyguladığı metodları ve uslûbları örnek ve rehber edinmek gereklidir

Zaman devam ettikçe, günler sürüp gittikçe fahır ve şeref olarak O'na Allah'ın şu ebediyete uzanan hitabı kâfidir:

“Ve sen elbette büyük-yüksek bir ahlak üzeresin!” [313]

“Biz, seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik!” [314]

Büyüklük, alicenaplık, ahlak ve fazilet olarak O'nun kendi hakkında söylediği şu söz yeter:

“Rabbim beni terbiye edip edeplendirdi, terbiye ve edebimi güzelleştirdi”[315]


[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref265] Bakara: 2/177

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref266] Nahl: 16/5

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref267] En'âm: 6/6

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref268] Nisa: 4/58

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref269] Al-i İmrân: 3/159

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref270] Şûra: 42/38

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref271] Hücurat: 49/13

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref272] Sahîh-i Müslim: Temîm bin Evs ed-Dârî (ra) den
Açıklama: Allah'a nâsihat, Onun buyruklarıyla amel etmektir Kitabına nasihat, Ondaki hükümlere inanıp uygulamaktır Peygamberine nasihat, O'nun sünnetiyle yaşamaktır İslâm liderlerine nasihat, yanlış yola girdikleri zaman onları uyarmak ve doğru yolu göstermektir Umum müslümanlara nasihat, onları İslâm esas ve prensipleriyle eğitip yetiştirmektir (Mütercim)

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref273] Buharî-Müslim: Cerîr b Abdillah (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref274] Sahîh-i Müslim: Ebû Mes'ud el-Ansarî (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref275] Sahîh-i Müslim: Ebû Hüreyre (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref276] Buharî-Müslim: Sehl bin Sa'd es-Sâidî (ra) dan

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref277] Buharî-Müslim ve Ashab-ı Siyer Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 123-129

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref278] Sahîh-i Buharî: Ebû Hüreyre (ra) den Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 129-130

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref279] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 130-134

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref280] İmam Ahmed bin Hanbel kendi Müsned'inde

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref281] Sahîh-i Müslim: Ebû Hüreyre (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref282] Buharî-Müslim: Ebû Hüreyre (ra) den Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 134-135

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref283] Müslim-Tirmizî-Ahmed b Hanbel

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref284] Buhari/edeb: 29 Müslim/iman: 73 Tırmizî

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref285] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 135-136

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref286] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 136

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref287] Müslim: Câbir bin Semûre (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref288] Ebû Dâvud: Câbir bin Semûre

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref289] Ahmed bin Hanbel- Taberânî

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref290] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 136-137

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref291] Tirmizî

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref292] Müslim ve diğer Müsnedler

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref293] İbn Ebî Dünya-Beyhaki

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref294] Ebû Dâvud: Ebû Hüreyre (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref295] Nesâî kendi Sünen'inde Hz Enes (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref296] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 137-139

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref297] Buharî-Müslim: Ebû Musa el-A'âri (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref298] Buharî-Müslim: Sehl bin Sa'd es-Sâidî (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref299] Tirmizî: Sûfyan bin Abdullah (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref300] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 139-140

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref301] Buharî: Abdullah bin Mes'ûd (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref302] En'âm: 6/153

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref303] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 140-141

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref304] Ebû Dâvud-Nesâî-İbn Mâce: Amir bin Şuayb'den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref305] Sahîh-i Buharî

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref306] Sahih-i Buharî (Minberin üzerinde namaz kılmaya uygun bir tahta tesbit edilmiştir) Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 141-142

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref307] Sahih-i Müslim: Câbir (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref308] Buharî-Müslim: Ömer bin Hattab (ra) den Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 142-143

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref309] Buharî-Müslim: Enes (ra) den

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref310] Ebû Dâvud-Nesâî-İbn Mâce

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref311] Ahzab: 33/21

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref312] Nisa: 4/80

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref313] Kalem: 68/4

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref314] Enbiyâ: 21/107

[url=http://wwwebediyyenbiz/#_ftnref315] Prof Dr Abdullah Nasıh Ulvan, İslam’da Aile Eğitimi, Evlilik, Evlat Terbiyesi Ve Esasları- 2, Uysal Kitabevi, 10 Baskı, Konya, 1994: 143-148

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.