Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çeşitleri, nifakın, tehlikesi

Nifakın Çeşitleri Ve Tehlikesi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nifakın Çeşitleri Ve Tehlikesi




NİFAKIN ÇEŞİTLERİ VE TEHLİKESİ

Cenab-ı Hakk (cc) insanı temelde on şeyden yaratmıştır Bunların beşi, mahlukat alemi denilen halk alemindendir Bunlar, toprak, su, hava, ateş ve nefis olup başkanları ve hakimleri nefistir Diğer beş unsur ise, asılları alem-i emirden olan kalp, ruh, sır, hafi ve ahfadır Alem-i emirde bulunan bu beş latifenin lideri, sultanı ve hakimi ruhtur

Kalp, ruhun sarayı hükmündedir Nefis, terbiye edilmezse, zamanla kalbi istila eder, hükmü altını alır ve artık orada nefsin arzuları hakim olur Nefis ve şeytanın hakim olduğu kalp, asıl vazifelerini göremez olur Kalp, günahlar nedeniyle zayıflar, kirlenir, katılaşır ve tedavi edilmezse ölür Üzerine perde çekilir, hak olan şeyleri görmez, işitmez ve anlamaz olur Bu, büyük bir felakettir

Unutulmamalıdır ki,münafıklık, nefsin sıfatlarından birisidir Bu sıfat insanda, vücudun maddî unsurlarından suya bağlı olarak oluşur Çünkü suda, bulunduğu kabın rengini ve şeklini alma özelliği vardır Bu sıfat insana iki yüzlülük ve çok farklı davranma şeklinde yansır

Nefis kalbi tamamen istila ettiği zaman, orada Allah için hiçbir şey kalmaz Bu durumda ruh da , nefsin arzularına bağımlı hâle gelir Artık kalpte güzel sayılacak ve makbul olacak hiçbir güzel huy kalmaz İkisi de ölmüşçesine derin bir gaflete düşerler

İbnu Hacer el-Heytemî(ks):

“Kalple işlenen günahlar, dış azalarla işlenen günahlardan daha tehlikelidir Çünkü onlar,sonuçta imanı zedeler,ibadetin kabul edilmesin engeller, amellerin sevabını yok eder Gizli günahların çoğu insanı şirke sürükler, nifaka bulaştırır, dinden bile çıkarır Ayrıca kalpte yer eden gizli günahlar, devamlıdır, her zaman insanı tehlikeye sokar Zahiri günahlar ise böyle değildir” [106]

Onun içindir ki,insanı zarara sokan işler, kalple olandır Bir kimse kendisinden istenen ibadet, amel veya hizmete içinden itiraz ettiği halde, dışından yapıyor gözükse o kimse Allah katında vebaldedir Çünkü o kimse Allah için amel etmiyor Bu durumda olan birisi ya münafıktır ya da gösterişçidir Nifak da riya da, haramdır Dinde işten ve ibadetten önce kalbe ve niyete bakılır

İşte onun içindir ki Ebu Saîd el-Hudrî(ra),Resulullah (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet edilmiştir:

“Kalpler dört çeşittir:

1- Temiz kalp Orada parlayan bir nur vardır Bu, müminin kalbidir

2- Kararmış ve ters döndürülmüş kalp Bu, kafirin kalbidir

3- Kılıflara konmuş ve ağzı bağlanmış kalp Bu, münafığın kalbidir

4- Kendi haline bırakılmış kalp Onda iman da bulunur, nifak da Bu kalpte iman, temiz suyun besleyip geliştirdiği yeşil bir bakla gibidir Nifak ise, irin ve cerahatın azdırıp artırdığı yara gibidir Bunlardan hangisi diğerinden fazla ise, kalbe o hakim olur ve hüküm ona göre verilir” [107]

Bu hadisin başka bir rivayetinde ise ifade şöyle gelmiştir:

"Hangisi baskın ise, kalp ona göre şekillenir"

Hz Ali (ra) şöyle demiştir: "İman, beyaz bir nurdur; mümin, salih ameller işlediği müddetçe gelişip artar ve kalbin tamamı bembeyaz olur Nifak ise siyah bir nokta gibidir; kul, haram işledikçe bu nokta büyüyüp genişler ve kalbi tamamen karartır ve sonunda kalp mühürlenir Kalbin mühürlenmesi işte böyle olur” [108] Hz Ali sonra şu ayet-i kerimeyi okudu:"Hayır,onların işleyip kazandıkları şeyler kalplerinin üzerine pas tutmuştur" [109]

Kalbin bu hallerini bilen Cenâbı Hak, kullarını üç sınıfa ayırır:

“Siz üç sınıf olduğunuz zaman:

1-Amel defterleri sağ tarafından verilen müminler(Ashâb-ı meymene)Ne mutlu onlara…

2-Amel defterleri sol tarafından verilen münafık ve kafirler (Ashab-ı meş‘eme) Ne bahtsızdır onlar

3-Hayırda en ilerde olanlar ki onlar ecirde de en ileride olanlardır (Sâbikûn) Onlar, mukarrebûn (ilâhi huzurda kabul ve yakınlık görmüş) kimselerdir, ve naîm Cennetlerindedir” [110] bu sınıflamada yer alan münafıklar iki kategoride incelenir



AMELİ VE İTİKADİ NİFAK

İbnu Amr İbni'l-As (ranhümâ) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki:

"Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar" [111] Başka bir rivayette: "Sözleşme yaptığında karşısındakini aldatır, zulmeder” buyurmuştur Bu sıfatla münafıklığın alametleri beş olmaktadır Kimde bunlardan biri varsa, onda nifakın bir derecesi mevcut demektir Ta onu terk edene kadar

Yalan yere söz vermek, münafıklık alametidir Eğer söz veren kimse söz verirken içinden onu yerine getirmeyeceğine karar vererek söz verir ve sözüne ters hareket ederse, bu münafıklık alametidir Amma sözünü yerine getirmeye kesin karar verdiği halde, başına gelen bir durmadan dolayı sözünü yerine getirememesi, münafıklık değildir; fakat nifağa benzeyen şeylerden de sakınmak gerekir

Nifak iki çeşittir;birisi itikatta nifak diğeri amelde nifaktır

1-İtikadi Nifak:

İtikatta nifak açıkça inkardan daha kötüdür Asıl münafık bunlardır

Ahlaki ve dini bakımdan insan türünün en aşağılık yaratığı durumunda olan münafık'ın, İslam'ın önüne çıkardığı ilk büyük zorluk, düşünce ve inançlarını içinde tutmakla yetinmesi, bunu uluorta ve her fırsat*la açığa vurmama ihtiyatını göstermesidir Kişi temelden muhalif düşünce ve inançla*rını içinde taşıdığı müddetçe, siz onun dini ve siyasi tercihinin ne olduğunu biliyor ol*sanız bile, ona herhangi bîr hukuki yaptırımda bulunamazsınız Hele herkesçe göz*lenen davranış ve eylemleri zahiren de ol*sa İslam'ı temel davranış ve eylem biçimle*rine aykırı değilse,büsbütün yapabilecek şeylerin sınırları daralmış demektir Bu durumda onun ne düşündüğünü sadece bil*meniz, hukuki bir anlam ifade etmez Nite*kim Peygamber efendimiz (sav) Medine ha*yatında birçok münafık tanıdı, onları yakinen bildi ve zaman zaman liderleri Abdul*lah bin Ubey gibilerinin zararlarım da gör*dü Ancak buna rağmen bazı kimseleri mü*nafık olarak teşhis etmedi, kimseyi açıkça münafıklıkla tanımlamadı

Mü*nafıklar,normal ve alışılagelen zamanlarda, yeraltında, karanlık mahfillerde ve sessizce çalışmayı, Müslüman toplumu iç*ten çökertmeyi tercih ederler Kalplerinde hastalık olması, İslam'ın sunduğu hayat tar*zı, görev ve sorumlulukların onları ya tatmin etmemesi veya kendilerine güç gel*mesinin sonucudur Oysa kolayca itiraf edi*lebileceği gibi ruhsal, zihni ve sosyal an*lamda bir şeyden memnun olmayan kişi, muhalif görüş ve eleştirilerini açıkça ortaya koyar, gerekirse fiili olarak karşı mücadele verir Bu, nispeten tavır koyabilme gücünü gösterebilenlere özgü bir davranıştır Mü*nafık ise bu cesareti ve kişiliği sergileye*mez

Bütün bunlardan dolayı Kur'an-ı Kerim, münafıkların içinde bulunduktan manevi ve ahlaki kirliliği sergilemeye önem ver*mekle yetinir, ahirette uğrayacakları feci akıbeti tasvir eder Kur'an-ı Kerim'e göre münafık bir insanın en önemli özelliği, onun kalben hasla olmasıdır Münafıklar ile kalplerinde hastalık olanların bir arada zikredilişi “O vakit münâfıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar…” [112] emri ilahiyesi ile ikisi arasında varolan ahlaki özdeşliğe dik*kat çekilmek istenmesindendir Bu da gösteriyor ki, münafık kişiliği zedelenmiş veya tam olarak olgunlaşamamış, kendi zaaflarına karşı yenik, güvensiz, korkak ve her zaman dürüst davranmayı riskli bulan tehlikeli kimsedir

Unutulmamalıdır ki,münafıklar potansiyel kafirlerdir Po*tansiyel bir güç kendini açığa vurmadıkça ona karşı sadece zihnen tedbir alınabilir Ancak hiç kimse potansiyel muhalif olu*şundan dolayı yargılanamaz, ona bir ceza verilemez

Onun içindir ki münafıklar İslam toplumu içinde nifaklarını kalplerinde gizlemişler, nifaklarını açığa vurmaktan dünyevi sebeplerden dolayı hep kaçınmışlardır Bu tür insanlar Allah ve Resulünün zamanında vardı bugün de vardır

Allah’u Teala bu vasıflara sahip olan münafıkları ateşin en alt tabakalarını uygun görür ve: “Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar” [113]

Gerçi müşriklerin, küfrü tercih edenlerin de enin*de sonunda gidecekleri yer ateştir Ne var ki, münafıklar için belli ki özel bir vurgu kullanılmaktadır

Burada önemli bir unsuru belirtmekte fayda vardır Münafığın nifakı kalbinde gizli olduğu içindir ki yeterince kendini olgunlaştıramamış kimi Müslümanlar da, görüş, fi*kir ve anlayışlarına tam uygun olmayan ba*zı samimi Müslümanları münafıklıkla suç*lama hatasına düşebilirler Bu ise kolayca tahmin edilebileceği gibi, son derece tehli*keli sonuçlara yol açabilir Madem ki nifak kalpte gizlenen bir duygu ve düşüncedir ve madem ki bizler başkalarının kalplerinin içini okuma imkanlarına sahip değiliz, şu halde kendini Müslüman takdim eden ve za*hiren öyle görünen herkes hakkında hüsnü niyet beslemek ve onları Müslüman kabul etmek durumundayız



2-Ameli Nifak:

Amelde nifak,Müslümanların amelinden ve sıfatlarından bulunmasıdır

Amelde nifak; yaptığı amel ile Yüce Allah’a değil, O’nun dışındaki kimselere yakın olmayı istemektir

Amelde nifak, amelin sevabını yok eder ve onu Allah’a bir yakınlık vesilesi olmaktan çıkarır; riya(gösteriş) ise, amelin geri çevrilmesini gerektirir

Amelde nifak,kulu İslam dairesinden çıkarmaz ancak imanı eksiltir, imanın gerçek zevkini giderir, onun nurunu söndürür, mümini imanın yüksek derecelerinden mahrum eder, amelleri boşa çıkartır, kula ilahi gazabı çeker ve onu Allah’tan uzaklaştırır

Gösteriş, yağcılık, halka karşı yapmacık tavırlara girmek, kendine hak adamı süsü vermek, dili ile tasdik ettiğine kalbi itiraz etmek, sözü ile işi birbirini tutmamak, kendisine yasak edilen şeylere ters hareket etmek İçi dışı başka olmak, zahirde insanların gördüğü yerlerdeki güzel işleri, tek başına kaldığı anlardakinden daha çok olmak,yalan, sözü tutmama ve emanete ihanet vb gibi alametler nifaktan sayılmıştır

Allah Resûlü (sav) Efendimiz sahabeden bir toplulukla birlikte oturuyordu Sahabe, bir kişiden bahsedip onu övdüler Tam o sırada bahsedilen kişi çıkageldi Adam yeni abdest almıştı, yüzünden abdest suyu damlıyordu Ayakkabılarını eline almış, alnında da secde izi vardı Sahabe: Ey Allah’ın Resûlü! İşte size bahsettiğimiz zat budur! dediler Allah Resûlü (sav) adama baktığında: “Onun yüzünde şeytandan bir karanlık görüyorum” buyurdu Adam selam verip aralarına oturduğu zaman, Allah Resûlü (sav) adama:

“Allah için soruyorum; buraya gelirken, kalbinden: ‘Şu topluluğun içinde benden hayırlı kimse yoktur’ diye geçirdin mi?“diye sordu; adam: “Eve geçirdim!” dedi” [114]

İşte böyle bir sonuç doğuran ameli nifak,nefsin sıfatlarının temizlenmemiş,kendini yeterince terbiye edememiş zaaf sahibi bir Müslüman da, bu hata ve sonuçlar doğurabilir Bu, onun gerçekten münafık olduğu an*lamına gelmez Aksi halde yalan söyleyen herkesi, münafık sayıp onu İslam dairesinin dışına atmak mümkün olur Oysa gerçekte O, mü'min ve Müslüman, ancak amel ve ey*lemleri mü'mince ve müslümanca değildir Yukarıda sayılan alametler, münafıkların amel ve eylemleridir Şu halde her davranışında doğru, dürüst ve tu*tarlı olmak zorunda olan, böyle hatalara dü*şüp münafıkla paralelliğe düşmemeli, ken*dini sakındırmalıdır Ancak bu negatif tu*tumlara rağmen paralellik ile özdeşlik aynı şeyler değildir



Ameli nifak ve tedavileri :

Ebu Salih, Ebu Hureyre yoluyla, Resulullah(sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“Kul, bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur Eğer kendini günahtan alıkor, istiğfar ve tövbe ederse, kalb parlar Ama günaha devam ederse, o siyahlık artar ve sonunda kalbi tamamen kaplar İşte bu, Allahu Teala’nın: “Asla öyle değil, fakat onların yapmış olduğu günahlar kalblerini iyice kaplamıştır” [115] ayetinde anlatılan, kalbin kapanması ve günahla örtülmesidir”[116]

Cafer b Berkan, Meymun b Mihran’ın şöyle dediğini anlatmıştır:

“Kul, bir günah işlediği zaman, bu günah yüzünden kalbinde siyah bir nokta oluşur Eğer hemen tövbe ederse, o silinir yok olur Müminin kalbi, ayna gibi parlaktır; şeytan, hangi yönden ve yoldan gelirse gelsin sahibi onu görür, tanır Günahlara devam eden kimse ise, her günah işleyişinde kalbinde siyah bir nokta oluşur Bu siyah nokta devam ede ede sonunda kalbi kararır Bu durumda şeytanın hangi yönden geldiğini göremez, bilemez, olur

İşte bu günahlarla kaplı olan bir kalp işlemiş olduğu amellerinde nefsin istek ve arzularıyla doludur Bu halle dolu olan bir ameli de Allah’u Teala’nın hoşnut ve razı olmayacağı bir aşikardır Peki ne yapmalıda Allah’u Teala’nın rızasını kazanacak ameller yapmalı deniyorsa?

Denilebilir ki; Allah’u Teala’nın hoşnut olmadığı bu çirkin sıfatları O’nun hoşnut olduğu güzel ahlaka tebdil etmekle olur

Bu sıfatlarda kendi başına kalpten temizlenmez Özel tedavi şarttır

Akıllı kimse kalbini ihmal etmez Kimse kalbinin terbiyesini küçümseyemez Bu iş, insanın en birinci işidir Her mümin, Yüce Allah ile hukukunu ve dostluğunu kontrol etmelidir Kalbinin katılığına üzülmeli, ağlamalı, bir çaresine bakmalıdır Karnı acıkan bir Müslüman, açlığını gidermeden nasıl rahat edemiyorsa, kalbinin ihtiyaç ve hastalıkları için de aynı çabayı göstermelidir Yoksa derdi hiç bitmez Kalbinin ilacına yönelen kimse, ciddi olmalıdır, ilacına ve doktoruna sımsıkı sarılmalıdır

Bu doktorda mürşid-i kamillerdir

Bu konuda büyük veli İmam Şarani (ks)şu uyarıda bulunur:

“Sadık müride düşen işlerden birisi de kalbini bir hedefte toplamaktır Allah’u Teala onun önüne kamil bir mürşit koyduktan sonra artık dünyada hiç bir şeye iltifat etmemelidir Çünkü, Allah’u Teala ona kamil bir dostunu nasip etmekle dünya ve ahiret adına nasip edeceği bütün güzellikleri önüne sermiştir Bundan sonra ona bu güzellikten nasibini almak düşer Efendim Ali bin Vefa (ra) derdi ki:

“Eğer hakiki bir mürşit bulursan insanlığının hakikatini bulmuş olursun Hakikatini bulunca, Allah’ı bulursun Allah’ı bulunca da, her şeyi bulmuş olursun Bütün mesele böyle bir mürşidi bulmaktır Bunu anla, ganimet bil, istifade et!” [117]

Allah’u Teala’nın hoşnut ve razı olmadığı amellerin sahibinin kalbinin bu durumu, yukarıda anlatılan terbiyeci olan mürşid-i kamilin elinde eğitilinceye kadar devam eder Mürşid-i kamil, kendisine intisap eden müride önce zikir telkin eder Bu zikrin nuru, ilk olarak kalbe, sonraları diğer letaiflere sirayet eder Önce, kalpten Allah’tan gayri varlıkların sevgisi silinir, kalbin onlarla ilgisi kesilir Kalb, zikre devam ederek kuvvetlenir, Allah tarafından desteklenir, içine feyiz ve nur akıtılır Kalp uyanır, böylece gaflet yok olur Zikir sayesinde insanın sıfatları değişir İnsanda Cenab-ı Hakk’ın sıfatları tecelli etmeye başlar

ASHAB VE NİFAKTAN KORKMALARI



Allah Resûlü’nün bir duası şöyleydi: "Allah’ım! Bildiğim ve bilmediğim kusurlarımdan dolayı senden mağfiret dilerim" [118] Bunun üzerine; Sen de mi korkuyorsun ey Allah'ın Resulü? denilmişti O da(sav)şöyle buyurdu:“Asla emin olamam Kalpler Rahman'ın iki parmağı arasındadır Onları dilediği gibi değiştirir” [119]

Alimlerden bir zat şöyle demiştir: “İnsanların nifaka en yakın olanı, kendisini ondan en uzak görendir

Aynı zat başka bir sefer de şöyle demiştir: “Kendisini nifaktan en fazla emniyette hissedendir

İbnu Ebi Müleyke rahimehullah anlatıyor: "Resulullah (sav)'in ashabından olup da Bedir Gazvesi'ne katılanlardan otuz kadarına yetiştim Hepsi de kendi hesabına nifaktan korkuyorlar ve dinlerinde fitneye düşmekten kendilerini emniyette hissetmiyorlardı" [120]

Hadis, mü'minin iman üzere son nefesini vereceğinden emin olmayıp, "nifaka düşer miyim endişesiyle her an tetikte olması gereğini teyit ediyor

İbnu Hacer, hadisin açıklamasında İbnu Ebi Müleyke'nin karşılaştığı ve dolayısıyla imanından endişe içinde olan, nifaka düşmekten korku duyanları belirtirken, Hz Aişe, kız kardeşi Esma, Ümmü Seleme, Dört Addullahlar, Ebu Hureyre, Ukbe İbnu'l-Haris, Misver İbnu'l-Mahreme vs'nin ismini zikreder Devamla der ki: "Bunların amelde nifaka düşmekten korktuklarını cezmen söylüyor Esasen, başkalarından bunun aksine bir rivayet de mevcut değildir Dolayısıyla sanki burada bir icma mevcuttur Çünkü mü'mine amelinde, her an, ihlasa muhalif birşeyler arız olabilir Onların böyle bir durumdan korkmaları illa da onlardan bunun vukuunu gerektirmez Bu, onların vera ve takvadaki mübalağalarından ileri gelen bir haldir Allah onlardan razı olsun, şefaatçilerimiz kılsın" [121]

Sahabeden sonra gelen büyükler bu tür nifak işlerden ve durumlardan çok korkarlardı

Sehl (rah) şöyle derdi: Gerçek riyâkar kimse, halkın ve âlimlerin kötü görmeyeceği şekilde dış görünümünü güzelleştirdiği halde, içi harap olan kimsedir

Ariflerden biri şöyle demiştir: “Bir kimsenin elli yıl tevhid üzere olduğunu bilsem de, sonra aramıza bir direk engel çıksa ve o ölse, kalplerin ne derece hızlı döndürüldüğünü bildiğim için, onun tevhid üzere öldüğüne hükmedemem

Seleften biri şu şöyle demiştir: "İnsanların nifaka en yakın olanı kendisini ondan en uzak görendir

Şirk ve nifaktan korkmak, müminin imanın artırır Çünkü bu durumda kul, Allah’tan başka bir şeye bağlanmaz, nefsini temize çıkarmaz, günah ve kusurdan uzak olduğunu söylemez

Serî es Sekatî şöyle demiştir: “Bir kimse, içinde her türlü ağacın ve kuşun bulunduğu bir bahçeye girse; bahçedeki bütün kuşlar, adamın konuştuğu lisan ile ona: “Ey Allah’ın dostu, Allah’ın selamı üzerine olsun!” deseler, adam bu söze yönelip hoşlansa ve kalbi duyduğu ile huzur bulsa, kuşların esiri olmuş olur



[106]-Haytemi,ez-Zevacir,I,49

[107]-Ahmed bHanbel,Müsned,lll,17;Taberanî,el-Mu’cemüs-Sağîr,443,(h no: 1077);Ebu Nuaym,Hilye,I,278

[108]-Günahlarla kalbin kararması ve mühürlenmesi ile ilgili hadisler için bkz: Taberi, Camiu’l-Beyan, XV, 98; Beğavi, Meâlimü’t-Tenzil, VIII, 365; İbnu Mace, Zühd, 29; Ahmed, Müsned, II, 297; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensûr, VIII, 445-447

[109]-Mutaffifîn suresi ayet-14

[110]-Vâkıa suresi ayet-7-12

[111]-Buharî, İman 24, Mezalim 17, Cizye 17; Müslim, İman 106, (58); Ebu Davud, Sünnet 16, (4688); Tirmizî, İman 14, (2634); Nesâî, İman 20,(8, 116);İbrahim Canan,Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,XVI,177

[112]-Enfal suresi ayet 49;Ahzab suresi ayet-12

[113]-Nisa suresi ayet-145

[114]-Zebidi, İthafu’s-Sade, II, 431 Buradaki kayıtta, hadisi İmam Ahmed’in, Bezzar’ın ve Tabarani’nin rivayet ettiği geçmektedir İmam Ahmed’in rivayet ettiği hadis, bu hadisle ilk kısmında benzemektedir Oradaki olay ve şahıslar farklıdır Bkz: Ahmed, Müsned, III, 166

[115]-Mutaffifîn suresi ayet-14

[116]-Müslim,İman,231;Tirmizî,Tefsir,83;İbn Mace,Zühd,29;Muvatta,Kelam,18;Ahmed b Hanbel,Müsned,ll,297

[117]-Şaranî,el-Envaru’l-Kudsiyye,I,190

[118]-Bkz: Tirmizi, Deavat, 23; Nesa’î, Sehv, 61; Ahmed, Müsned, IV, 123, 125

[119]-Müslim, Kader, 17; Tirmizi, Deavat, 89; İbnu Mace, Mukaddime, 13; Ahmed, Müsned, IV, 182; Beyhaki, Şuabu’l-İman, I, 475

[120]-Buharî,İman,36,(Bab başlığında kaydetti)

[121]-İbrahim Canan,Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,XVI,181

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.