Namaz “İlık Bir Anne Sedası Kırık Bir Kız Çocuğu |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Namaz “İlık Bir Anne Sedası Kırık Bir Kız ÇocuğuNamaz “Ilık bir anne sedası kırık bir kız çocuğu edası “ Hatırlar mısın oyuna daldığın solgun ikindileri? Terk edilmiş sokak başlarını süsleyen çocuksu neşelerde yitirirdin kendini Üşüdüğün aklına düşmezdi Toprak kiri ellerini küçük sevinçlerin yumağına sarıp ısıtırdın Gece, kuzgunî bir şal gibi ağır ağır omuzlarına çökerdi; aldırmazdın Oyunun heyecanıyla aydınlatırdın yüzünü, gözlerini Acıktığını fark etmezdin Oyuncak zaferleri kut ve gıda eylerdin kalbine Evi unuturdun Sıcak odalardan uzaklığına yanmazdın Bilmezdin ki sen pencere önü çiçeğisin Derken, ılık bir anne sesi çekerdi kulağını “Hadi oğlum eve gel!” “Bak yemeğin soğuyor!” Ezanı öyle sıcacık bir ana çağırışı say işte! Ardında sakladığı mutlulukları unuttuğun, aydınlığını özle(ye)mediğin ulvî pencerelerin pervâzından salkım saçak taşan ana merhametidir Hasretlerine mukabele edemeyecek, kalbine gıda vermeyecek oyunların telaşını durduran, yumuşak, tatlı, munis, âşina bir sesleniştir ezan… “Akşam oldu; ömür bitiyor, eve dön, varlığını sonsuzlayacağın kapıyı aç… Hava karardı; gönlüne teselli veren renkler çekildi Hüzün ve korkuların ellerinin nereye vardığını göremeyeceğin kadar koyulaştı Yüzüne varacağın, huzura konacağın pencerenin önüne gel Bak, iyice soğudu da hava, üzerin tiril tiril, kaygıların kışında sıkışan göğsünü sarabileceğin bir yakınlık şalın bile yok… Yuvaya dön, sonsuz yumuşaklıkta bir yastığa başını dayar gibi secdeye var; namazın avuçlarına dök eteğinde biriken yetimlikleri, yabanlıkları… Sımsıcak bir çorbayı yudumlar gibi, dudağının arasına al dualarını, damağına değdir suskunluğa zincirli fısıltılarını Çamura bulanmış ellerini, dünyanın kiriyle kararmış yüzünü kara(n)lıkların tozuna bulaşmış gözlerini, abdestin çeşmesinde yu…” Kalbine bir ana bakışıdır namaz De ki: iyi ki geldin sıcak yanım ölümü sol köşede eritti bakışların* Apansız, teklifsiz gözüne girip girip gönlüne asla teselli sunmayan billboard resimleri gibi yolunu kesen, gönlünün mah/pus fısıltılarını duymaktan seni alıkoyan fırsatçı bezirgânlar gibi habire sa/taşan, seni durmaksızın koşturan ama menzil vaad etmeyen yürüyüş bantları gibi yoran “büyük” işlerden çekip alır seni namaz Hırslarının hazlarının yapışkan kuytusuna itip unuttuğun, kentlerin kuru gürültüsünde ninnileyip uyuttuğun, ağzına gündelik telaşlarını kapatıp susturduğun yetim çocuğu hatırlatır sana İçindeki çocuğun elinden yeniden tutar Namaz, küçük bir kız çocuğu yumuşaklığında sokuluverir yanına Küçücük yüzdeki tebessüm içinde saklı kuşları nasıl sonsuz genişlikte bir göğe çağırıyorsa, daracık seccadenin yüzünde saklı vaadler de kalbini sonsuz genişlikte bir göğüse yerleştirir Küçük kız çocukları gibi, gözlerine toplar cümle çığlıklarını Tepeden tırnağa bir bakış olur, gök mavisi gözlerini üzerine yağdırır şefkat kurağı çöllerinin Bir damla gözyaşının seline kapılır; yıkılır, yok olur, silinir sığ haritalarda çizdiğin öncelikli ülkelerin/ilkelerin Bakışına dayanılmaz o meneviş gözlerin Menziline girdiğin dem vuruldu bil yüreğin Küçük ve yumuşak elinin çekimine karşı konulmaz kız çocuğunun Küçük bir gayretle çekip alabilirsin elini elinden gerçi Yüzünü azıcık çevirip gözlerinin hapsinden firar edebilirsin kolayca Ama Kalbini sarıp sarmalayan avuçlar, gönlüne kelepçeler takan bakışlar seni sana sürükler Kendi kıyında bulursun kendini yeniden Hatırla ki, Medineli bir kız çocuğu Peygamber’in [asm] elinden tutacak olursa, kız çocuğu O’nun elini bırakıncaya kadar O elini çekmezdi Namaz, gözleri menevişli, saçları kıvır kıvır bir kız çocuğu gibi, ardı sıra koşturduğun-sözüm ona-büyük işlerden koparır seni Kalbinin yanına çağırır nefesini Hesapsız, kıyısız neşelerin köşesine oturtur sesini/sessizliğini Sonsuz, vedasız baharların renk/ahenk çiçekleri dibinde yatıştırır iç çekişlerini Sade, duru bir tebessümün yanağında durultup süzer cümle gönül kırışıklıklarını/karışıklıklarını Sever seni, sevindirir, sevildiğini bilir, sevildiğine sevinir Cismi şefkatinin yanında pek sönük kalır Bedeni yüreğinin göğünde pek cılız durur Sarılır göğsüne, yüzünü yüzüne değdirir Ama içinde parlattığı incilerin üzerini kapatır, derûnunda beklettiği sözleri senden sakınır Suskundur; yarım ağız konuşur gibidir; lâkin söyleyeceği ne çoktur, ne çoktur… Gözlerine bir kız çocuğu ağ(lay)ışıdır namaz De ki: gözlerin ışık seli senin, al kara(n)lıklarımı gözbebeklerinde yıka |
|