Tebrikler Size, Ey Ehl-İ Namaz!.. |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tebrikler Size, Ey Ehl-İ Namaz!..Ayşenur Vural Namazda dâim olmayı, huşû ile kılmayı, ilk vaktinde edâ etmeyi, kazaya bırakmamayı başarıyorsunuz mübârek olsun! Abdülkadir Geylânî Hazretleri’nin çilesinin son deminde gâipten bir ses gelir: “–Kulum, artık senden namaz emrini kaldırıyorum” Geylânî Hazretleri aldanmaz, kovar pis şeytanı! Dikkat buyurun “artık namaz kılma” diyor; Âdemoğlunun daha derin zaafı olmasına rağmen “İçki iç, zina et!” demiyor, “Namaz kılma” diyor Mefhum-ı muhâlifinden yola çıkarsak, demek ki, namaz çok önemli bir kale bizim için Onu şeytan ele geçirse, pek çok günaha kapı açılacak yahut namaz öyle kıymetli ki, onu bizden alsa, her şeye bedel, her şeye değer! Tebrikler, “Kör şeytan, git başımdan!” dediniz ve namaz kılmaya karar verdiniz! Her gün, her vakit bu savaşı yaptınız Bazen sabahlara, bazen yatsılara hücum etti, şeytan; bazen öğle ve ikindi namazlarına, bazen akşamlara Tebrikler! Her seferinde üstesinden gelmeyi başardınız Tebrikler! Namazları kazaya bırakmaktan kurtuldunuz Tek tük derken epey fire veriyordunuz namazlardan Şeytan, her seferinde sizi aldatmayı başarıyordu Sabahları kalkmamak âdet oluyordu nerdeyse Nicedir mahrumdunuz kuş sesleri eşliğinde güneşin doğuşunu beklemekten Özlemiştiniz iyiden iyiye, sabah namazını hiç kaçırmamayı Öğle ve ikindiler iyice karmaşıktı; okul, iş, misafir derken bir bakıyordunuz namaz vakti çıkmış! Akşamlar yemek, yolculuk, TV derken gelip geçiyordu Yatsılar uykulara kapılmakla… Hayat gâilesi, “gâile”liğini ortaya koyuyor muydu yoksa, şeytan, güzelim hayatınızın başına çorap mı örüyordu? Biliyordunuz doğrusunu Sonunda “Yeter!” dediniz Tebrikler, gevşeyen her şeyi, büze büze toparladınız Olması gerekenleri Tebrikler, gafleti ve tembelliği yendiniz! Tebrikler, başardınız ezân okununca namazınızı hemen kılmayı! Nasıl derd ediyordunuz bunu Şu, bu derken saate baktığınızda namaz vaktinin son yarım saatinin kaldığını yahut ilk bir saatinin geçiverdiğini görmekten nefret ediyordunuz Hele arkadaşlarla sohbet ederken, hele bilgisayar başındayken bunun olması, rûhunuzu öfkeden deli ediyordu Çok kızıyordunuz kendinize, çok! Nihayet yönetime el koydunuz Atınızın alnının ortasına kurulmuş olan şeytanı bir kırbaç darbesiyle attınız oradan ve yola düştünüz Tebrikler! Zaman disiplini oluşturmayı başardınız Tebrikler! Nihayet seheri, teheccüd vaktini ihyâ etmeyi problem olmaktan çıkardınız, lezzete dönüştürdünüz Akşam erken yatınca oluyormuş Peygamberimiz’in bu çok mühim sünnetini îfâ etmenin huzuru ve tadıyla, arada kaçırsanız da mes’utsunuz, tebrikler! Namaz, yarama ilâç, yanık yerime merhem, Onsuz bütün dünya benim olsa istemem (Necip Fazıl Kısakürek) Tebrikler, anladınız bunu Tebrikler! Ciddiye aldınız namazı Ömrünüz tükenip giderken namaza dört elle sarıldınız, tebrikler Örnek oldunuz namaz hassasiyetinizle… Pek çok insanın namazına vesîle oldunuz, sessiz ve derinden akışınızla… Mübârek olsun Teâlâ dünyada, kabirde de ayırmasın namaz neşesinden Tebrikler! Saâdet-i dâreyn diliyoruz size… Âyet-i kerîmede buyrulur: “Onlar, Rablerinin rızasını dileyerek sabrederler, namazı kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizlice ve açıkça sarf ederler; iyilik yaparak kötülüğü ortadan kaldırırlar; işte onlara bu dünyanın güzel âkıbeti, girecekleri Adn cennetleri vardır; babalarının, eşlerinin, çocuklarının iyi olanları da oraya girerler Melekler, her kapıdan yanlarına girip: سَلَامٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ ۚ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ «Sabretmenize karşılık size selâm olsun; burası dünyanın ne güzel bir neticesidir!» derler” (er-Ra’d, 22-24) Sabır, üç yerdedir, diyor erenler… İlki bildiğimiz sabır; belâ ve musibet ânında kendimizi Allâh’a isyandan korumak Rızâ-yı ilâhîyi kazanmak niyetiyle susmak İkincisi, günahlara karşı sabır Allâh’a karşı gelmek korkusuyla mübah olana bile temkinli yaklaşmak! Sabır gösterilecek üçüncü yer, iyiliklerin devamı hususunda… Nefs-i mülhemenin hâllerindendir ki, “Az da olsa devamlı olan” diye hadîs-i şerîfle tavsiye edilen denge hâli… Sürekli elimizdeki üç-beşi tırtıklayıp duran şeytan ve avenesine sabırdan bir set çekmek dirâyeti… Dirâyet, sabrın direği… “Dâne toprak içre şiddet çektiğiyçün nîce gün Baş çekip harmanlanır ârâyiş-i bûstân olur” (Fuzûlî) Tebrikler! Nicedir yüreğinizde bir tohum gibi sakladığınız sâlih ameller, neşv ü nemâ buldu hayatınızda Çiçek açtı, içinizde ne kadar ağaç varsa, bu bahar… Tebrikler! Teheccüde kaldırmak için çalan saatin alarmını her seferinde erteleyerek ancak sabah namazında kalkabiliyordunuz Her seferinde kınıyordunuz kendinizi… Lâkin, birden bir ışık belirdi zihninizde bir gün Madem nefsiniz geri adım atmıyordu, siz ileri gitmeyi denemeliydiniz Sabah namazı sonrası işrak beklemeye bayılırdınız Günün ilk ışıklarını yüreğinize salmakla beslenirdi rûhunuz… Bu bekleyişe, geceki ertelemeleri eklediniz Âdeta kazâsını yapmaya başladınız Kırk dakikalık kerahat vakti bitip de işrak namazını kılınca, Kur’ân-ı Kerîm okuyor yahut tesbih çekiyordunuz Geçmiş derslerin kazaları “Geceki her erteleme için bir sayfa daha Kur’an okuyayım” diyordunuz yahut “Bir devir daha tesbih çekeyim” diyerek uykuyu erteliyordunuz durmadan Nefsiniz neye uğradığını şaşırdı, bu mukavemeti beklemiyordu sizden Tebrikler! Artık alarmın ilk çalışında fırlıyorsunuz yerinizden Nefsi adam etmenin yollarından birini keşfettiniz, tebrikler |
Tebrikler Size, Ey Ehl-İ Namaz!.. |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tebrikler Size, Ey Ehl-İ Namaz!..Günâha yaklaştığını düşünen Müslüman, daha bir teyakkuzda olur Günahtan uzak olduğunu, emniyette olduğunu düşünen ise, çok çabuk aldanır Bu emniyet hissi, şeytan için kağıttan bir perdedir âdeta Bir tırnak darbesiyle yırtıp açar onu Belki bu yüzden kabz hâlini, bast hâlinden üstün tutmuş bazı âlimler… Bast hâlinde, o bahçe sahibi gibi, “Bunun mahvolacağını sanmam” der de ertesi sabah bahçesini yanmış bir hâlde bulur (Bkz: Kehf, 32-42) Kabz hâlinde ise, Firavun’un sihirbazları gibi duâya durur: “-Ayaklarımızı sâbit kıl, üzerimize sabır yağdır” Firavunlaşan nefse: “-Senin sözün bu dünyada geçer!” der Böyle ümitsizlik ve karamsarlıktan sersemlemişken, böyle tir tir titreyen ellerle bir şeyleri kırıp dökerim diye cam bardakları, kristal bardakları taşımaya kalkmaz, sıcak çorbalara kaşık sallamaz Üstelik içindeki muhabbet eksikliği için ’tan af diler; “–Sen, yâ Rabbe’l-Âlemîn, böylesi bir kulluğu hak etmiyorsun, sen ne güzel kulluklar görmüşsün, ben Sana lâyık kullukta bulunamıyorum, beni bağışla!” diye yalvarır kara gecelerde, ıslak seccadelerde Tebrikler! Kabz hâlinden sağ sâlim çıktınız sahil-i selâmete Yûnus Peygamber gibi sarıldınız bir kabak yaprağına Hasta bünyeniz iyileşti, tazelendi Nasıl da mahvetmiş sizi, balığın midesindeki sular, o hava Tebrikler! Yûnus -aleyhisselam-’ın duâsını hatırladınız da çıktınız o karanlıktan لا إِلَٰهَ إِلَّا أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ “Sen’den başka ilâh yok, Sen sübhânsın, eksiksiz, kusursuz; ben (ise), zâlimlerden oldum” (el-Enbiyâ, 87) “Bayramım imdi, bayramım imdi Bayram ederler, yâr ile şimdi Hamd ü senâlar hamd ü senâlar Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm” (Hacı Bayrâm-ı Velî -ks-) Tebrikler! Âyet-i kerime ile kınanan güruhtan olmadınız Karaya çıkınca, gerisin geri gitmediniz, bast hâlinde de hamd ile şükr ile rağbet ettiniz Rabbinize Emniyet hissine kapılmamak için mâtemlerin civarından ayrılmadınız “İnfak kuşu”nu koydunuz gönül kafesine; size hatırlatıp durdu: “ihtiyaç fazlasını, ihtiyaç fazlasını…” (el-Bakara, 219) diye… Tebrikler kardeşlerim! Kardeşleri olmaktan dolayı mesrur olduğum güzel insanlar, eşref-i mahlûkât olma yoluna baş koydunuz Mesâfe almaya da başladınız Artık o yolda ölseniz de umulur ki, Cenâb-ı Hak, tamamlamış gibi muâmele eder Şimdi tek bir hedefimiz var, değil mi? “Ancak müslüman olarak ölmek” için bulunduğumuz noktada sabır göstermek Yine duâ, hep duâ رَبَّنَا لاتُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ “Ey Rabbimiz, bize hidâyet verdikten sonra kalplerimizi saptırma ve katından bize bir rahmet bağışla! Şüphesiz bağışı bol olan (Vehhab) Sen’sin” (Âl-i İmrân, 8 ) Oruç, özlem çekenlerin gönüllerini, canlarını öyle tazeleştirir ki, zavallı balığı bile su o kadar tazeleştirmez Sen vahdet denizinden ayrı düşmüş bir damla gibisin Sen aslına nasıl ulaşacaksın? İşte oruç, sel gibi, yağmur gibi seni alır, denize ulaştırır |
|