Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cihadın, fazileti

Cihâdın Fazîleti

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cihâdın Fazîleti






Cihâdın Fazîleti
CİHÂDIN FAZÎLETİ

Âyetler
1 "Allah'a ortak koşan müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa, siz de onlarla topyekûn savaşın Bilesiniz ki, Allah günahlardan korunanlarla beraberdir"
Tevbe sûresi (9), 36

Hangi kesimden ve hangi gruptan olursa olsun, müşrikler, mü'minlere karşı toptan savaşa giriştikleri takdirde, bütün mü'minlerin bir araya gelerek, birlik ve beraberlik içinde onlara karşı topyekûn savaş açmaları gerekir Bu emirde şu ay veya bu ayda gibi herhangi bir kayıt yoktur Bunu belirtmemizin sebebi âyetin başında haram aylardan bahsedilmesidir Bu ayların haramlığının anlamı, Allah için olan cihadın yasaklığı değildir Haksız savaş ise sadece bu aylarda değil, her zaman haramdır Müşriklerin genel karakteri helâl haram tanımamak ve fırsat buldukça mü'minlere saldırmak, kıtâle girişmektir Onlar böyle davrandıkça hiçbir zaman ve mekân farkı gözetilmeksizin müşriklere karşı cihâd etmek, terki ve ertelenmesi caiz olmayan bir farzdır Çünkü bunun terki ve ertelenmesi bir zulüm olur ve daha büyük tehlikelerin doğması sonucunu getirebilir Esasen haram aylar kavramı sadece Arap müşriklerine has bir inanıştı Onlar da bunu sık sık ihlâl etmekteydiler Diğer müşrikler için böyle bir şey de söz konusu değildir Onlar hiçbir haramlık tanımaz, yasak dinlemez, Allah'ın nurunu söndürmek ve boş yere insanların canına kıymaktan, mukaddesata tecâvüzden sakınmazlar İşte bu sebeple onlara karşı daima hazırlıklı olup, böyle bir şeye yeltenirlerse kendilerine haddini bildirmek gerekir Onun için âyet-i kerîmelerde müşriklerle savaşılması emredilirken "onları nerede yakalarsanız" [Bakara sûresi (2), l91 ve Nisâ sûresi (4), 91] ve "onları nerede bulursanız" [Tevbe sûresi (9), 5] buyurulmuştur Çünkü Allah yolunda yapılacak olan cihad, her zaman ve zeminde haklara saygı göstermenin gereği olan en büyük itaattir
Âyetin sonunda "Bilesiniz ki, Allah günahlardan korunanlarla beraberdir" buyurulması, müslümanların sulh zamanlarında olduğu gibi, yapacakları savaşlarda da daima hakkı gözeten, şirk ahlâkından sakınan, keyfî hareketlerden, zulümden, her çeşit haksızlıktan, cihad içinde günah işlemekten, emre itaatsizlikten uzak duran kimseler olması gerektiğini belirleyici ve emredici bir nitelik taşır

2 "Hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı Bazan hoşunuza gitmeyen bir şey sizin hakkınızda daha hayırlı olabilir Hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötü olabilir Siz bilmezsiniz, Allah bilir"
Bakara sûresi (2), 216

Allah yolunda savaşmak bazı kere farz-ı ayn, bazı kere farz-ı kifâye olarak mü'minler üzerine bir zorunluluktur Bir şeyden hoşlanıp hoşlanmamak sadece bir duygudur İyilik ve kötülük, hayır ve şer sadece duygularla değil, bir şeyin gerçeğini bilmekle belirlenir ve ortaya çıkar Bunu en iyi bilen de yegâne yaratıcı olan yüce Allah'tır Allah Teâlâ'nın iyi ve kötü olarak bildirdiği şeyler muhakkak O'nun bildirdiği gibidir Cenâb-ı Hakk'ın hayır olarak bildirdikleri mutlak hayır, şer olarak bildirdikleri mutlak şerdir
Savaş, arzu edilen, istenilen bir şey değildir Fakat bazı kere kaçınılmaz bir zaruret olarak karşımıza çıkar Can, mal, din ve vicdan güvenliğini sağlamanın, zulmü ve fitneleri önlemenin, haksız tecavüzlere son vermenin yegâne çaresi savaş olabilir İşte böyle durumlarda savaşmak, insanlık için bir hayır, bir kurtuluş vesilesi olabilir İslâm'da bu savaşın adı cihaddır Çünkü cihadda zulüm ve haksızlık, tecâvüz, haddi aşma ve yeryüzünü tahrip etme yoktur Bunu daha sonra gelecek âyetler ve hadislerden açıkça anlayacağız

3 "Gerek hafif gerek ağır silahlı olarak hep birlikte savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihâd edin"
Tevbe sûresi (9), 41

Hafif ve ağır silahlı olarak cihâda çıkmaktan maksat, hangi hal ve hangi şartta olunursa olunsun, Allah'ın dinini yüceltmek için cihâdın meşrû olan her şeklini uygulamaktır Çünkü cihad sadece cephede yapılan savaştan ibaret değildir Fakat cephe savaşı cihadın en zoru olduğu için, öncelikle o akla gelmektedir Burada bahsi geçen de cephedeki cihaddır Gerek kolay gerek zor, gerek binitli gerek yaya, gerek genç gerek ihtiyar, gerek bekâr gerek evli, gerek zengin gerek fakir, gerek hafif gerek ağır silâhlı, kısaca kişinin durumu ne olursa olsun cihâda mutlaka katılmasının gereğine bu âyet kesin delil teşkil eder Ancak aynı surenin daha sonra indirilen 91 âyetiyle zayıflar, hastalar, savaşta harcayacak bir şeyi olmayan fakirler bu hükmün dışında tutulmuştur
Hem mal hem canla katılmaya gücü yetenler her ikisiyle, sadece malla katılabilenler mallarıyla, sadece canla katılabilenler canlarıyla cihada katılırlarÂyetin sonunda işaret edildiği gibi, böyle topyekün cihad mü'minler için daha hayırlıdır İslâm âlimlerinin belirttiğine göre mal ile cihad iki şekilde olur: Biri, savaşa katılacak kişinin kendisine lâzım olacak biniti, silâh ve diğer harp aletlerini, araç gereci kendi parasıyla almasıdır Diğeri ise, savaşa katılacak olan ama maddî olarak araç gereç almaya gücü yetmeyen diğer mücahitlerin ihtiyaçlarının karşılanması için harcama yapmasıdır Bu söylenilenler, özellikle geçmişin savaş şartları düşünüldüğünde ve nizâmî orduların bulunmadığı zamanlarda son derece önemli hizmetlerdi Bugün ise cihadın çeşitleri, nitelikleri ve şartları değişmiştir Bu gelişim ve değişimlerin ışığında, mal ile cihada yönelik hizmetleri günün şartlarına göre her zaman ve zeminde yeniden tanzim etmek, müslümanların en önemli vazife ve sorumluluk alanı olmaya devam etmektedir Çünkü dinimiz her alanda olduğu gibi cihadla ilgili olarak da genel esaslar koymuştur Böylelikle İslâm'ın kıyamete kadar yaşanacak gelişme ve değişmeleri kuşatıcı bir özelliğe sahip olduğunu ve müntesiplerinin her zaman ve mekânda değişen şartlara göre cihadı sürekli kılmalarının zarûrî bulunduğunu değişmez kurallar olarak kanunlaştırmıştır
Nefisle cihadın, yani bizzat yapılacak savaşın pek çok çeşitleri vardır İslâmî tebliğin her çeşidi, bizzat savaşa katılmak, savaşa katılacakların eğitim ve öğretimini yaptırmak, cihad hükümlerini ve bu konudaki ilâhî emirleri mü'minlere öğretmek, önemini ve zorunlu oluşunu anlatmak, komutan olarak savaşı yönetmek, düşmanı tanımak ve onlar hakkında istihbarat bilgileri toplamak, sahip olduğu cihad tecrübelerini başkalarına aktarmak, kısacası müslümanları güçlü kılacak ve düşmanı zayıf düşürecek, mağlûbiyetini sağlayacak her türlü gayret bizzat cihada katılmak sayılır Böylece insan hem nefsini tembellik ve atâletten kurtarmış, rahatına düşkünlükten fedâkârlık yapmış, hem mala mülke karşı ihtirasını önlemiş ve Allah yolunda sarfetme alışkanlığı kazanıp büyük ecir ve sevap kazanma bahtiyarlığına ermiş olur

4 "Allah, mü'minlerden mallarını ve canlarını kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler Bu, Tevrat, İncil ve Kur'an'da sabit Allah'ın bir va'didir Allah'tan başka verdiği sözde duran ve yerine getiren kim vardır? Öyleyse O'nunla yapmış olduğunuz bu alışverişe sevinin Gerçekten bu büyük başarıdır"
Tevbe sûresi (9), 111

Mekke'de, İkinci Akabe gecesinde ensardan yetmiş kişi Resûl-i Ekrem Efendimiz'e biat etmişlerdi Onlardan biri olan Abdullah İbni Revâha:
–Yâ Resûlallah! Rabb'in ve kendin için dilediğini bize şart koş, demişti Peygamberimiz:
– Rabb'im için O'na ibadet etmenizi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamanızı, kendim için de canlarınızı ve mallarınızı müdafaa ettiğiniz gibi beni de koruyup savunmanızı şart koşuyorum, buyurdu Bu sözlerden sonra:
–Böyle yapmamız karşılığında bize ne var? diye sordular Resûl-i Ekrem:
Cennet vardır,karşılığını verdi Bunun üzerine biat edenler:
Bu kârlı bir alışveriş! Bundan ne döneriz, ne de dönülmesini isteriz, dediler (Süyûtî, ed-Dürrü'l-mensûr, IV, 294)
Açıklamakta olduğumuz âyet-i kerîme bu olay üzerine nazil oldu
Allah Teâlâ'nın insana verdiği can ve rızık olarak ihsân ettiği mal, tamamen Allah'ın mülküdür Allah'ın satınalma yoluyla onları mülkiyetine geçirmesi tasavvur olunamaz O halde bu hitap, Cenâb-ı Hakk'ın bir lutfu olarak kullarını cihada ve kendisine gerçek anlamda kulluğa davet etmesinden ibarettir Çünkü bizler canımız ve malımızda geçici bir süre tasarruf ve faydalanmaya memur kılınmışız Her can ölümlüdür ve her mal tükenip bitmeye mahkûmdur Şayet biz bunları kendileri gibi fani olan gayeler uğruna tüketirsek, bundan hiçbir kâr ve fayda elde edemeyiz Fakat kalıcı gayeler, ideal hedefler, Allah'ın rızasına uygun olan işler için çalışır çabalar, mallarımızı bu uğurda harcarsak, büyük ecir ve sevap elde eder, ebedî olan cennet hayatını kazanırız Bu yöndeki her gayret ve çaba, harcanan her kuruş servet, cihadın bir unsurudur Allah bu dünyada kendine ait olan bir mülkle âhirette kendine ait olan bir başka mülkü değiştirmekte, bunu da kulun seçim ve iradesine bırakmaktadır İşte bu, sanki gönüllü bir alışverişe benzetilmiştir Çok dikkat çekici olan yönü ise, bir lutuf ve ihsân olan bu alışverişin hukuk diliyle ifade buyurulmuş olmasıdır Âdeta hukûkî muamele ve sözleşmelerin temel özelliklerinin belirlendiği bir örnek ortaya konulmuş, hukûkî muamelelerin din ve dünya işlerinde esas olduğu gösterilmiştir Ayrıca bu âyetten öğrendiğimiz çok önemli bir başka husus, hukûkî sözleşmelere dayanan alışveriş akitleri ile bu yoldan elde edilecek kâr ve kazançların, teberru ve bağış yoluyla elde edilecek gelirlerden daha üstün ve daha hayırlı olduğudur

5 "İnananlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihâd edenler bir olmaz Allah, mallarıyla canlarıyla cihâd edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır Gerçi Allah hepsine de güzellik vadetmiştir ama mücâhidleri, oturanlardan çok daha büyük ecirle üstün kılmıştır Kendi katından onlara büyük mertebeler, bağış ve rahmet vermiştir Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir"
Nisâ sûresi (4), 95-96

Daha önce de ifade edildiği gibi, Medine'de müşriklerle cihada izin verildiğinde, başlangıçta herhangi bir mazeretten söz edilmeksizin bütün müslümanların topyekün savaşa katılmaları emredilmişti Daha sonra Tevbe sûresi'nin 91 âyetinde de açıkça belirtildiği üzere zayıfların, hastaların, savaşta harcayacak bir şey bulamayanların, yani yiyecek, içecek ve yakacak gibi ihtiyaçlarını, savaş araç ve gereçlerini temin etmekten aciz olanların cihada katılmalarının farz olmadığı ve böylelerin özürlü ve mazeretli sınıfına girdiği açıklığa kavuşmuş oldu İşte âyette anılan özürlülerle kastedilenler bunlardır Dolayısıyla bunların dışında cihaddan geri kalanlar, güçleri ve kudretleri olduğu halde savaşa gitmeyenler, malıyla ve canıyla Allah yolunda cihad edenlerle bir olamaz Daha sonra gelişen şartlar, mücâhidlerin her türlü ihtiyaçlarını devletin veya birtakım kurumların karşılaması sonucunu getirdi ve nizâmî orduların teşekkülünü ortaya çıkardı Bu sayade savaşa katılmak için fertlerin bizzat kendilerinin harcama yapması zorunluluğu ortadan kalkmış oldu Böylece geçici bir mazeret sebebiyle cihada katılamamanın üzüntüsünü yaşayanlar bu fazileti elde etme imkânına kavuştular Çünkü Allah yolunda cihad edenlerin dereceleri sadece bu dünyada değil, ahirette de çok üstün olacaktır Âyet-i kerîmeden cihadın mü'minler üzerine bir farz-ı kifâye olduğunu da anlamaktayız Cihad herkesin mutlaka katılması gereken bir farz olsaydı, gücü ve kuvveti yerinde olduğu halde cihada katılmayıp oturanlara en güzel şey değil, azap vaad edilirdi
Âyette özürlü olanlar bu karşılaştırmanın dışında tutulmuş, özür sahibi olmadıkları halde cihada katılmayanlarla katılanların mukayesesi yapılmıştır Burada özürlü olanların Allah yolunda cihad uğrunda yapacakları herhangi bir şey olup olmadığı sorulabilir Öncelikle şunu belirtelim ki, bu âyette bahsi geçen cihad cephede yapılan savaştır Oysa gerçekte cihadın kapsamının çok geniş olduğuna yukarıda işaret etmiştik Gelecek hadislerde bunları daha etraflı olarak ele alacağız Özürleri ve mazeretleri sebebiyle cephede cihada katılamayanların yapacakları ve cihad kapsamına giren pek çok hayır ve fazilet vardır Cephede cihada katılamayanlar, bir taraftan özür ve ızdıraplarının şiddetine dayanıp sabrederlerken, öte yandan cihadın erdemini takdir ederler Cihad edenlerle beraber bulunamadıklarından dolayı üzüntülerinden göz yaşı dökerler Onların kurtuluş ve zaferleri için dua ve "Allah ve Resûlü'ne sadık kaldıkları takdirde" [Tevbe sûresi (9), 91] âyetinin hükmüne uyarak da Allah ve Resûlü uğrunda hayır dilemek suretiyle manevî açıdan cihad içinde sayılırlar

6 "Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır İşte bu takdirde O, sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar İşte en büyük kurtuluş budur Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih Mü'minleri bunlarla müjdele"
Saf sûresi (61), 10-13

Allah Teâlâ bu âyet-i kerîmede mü'minlere kârlı bir ticaret yolunu gösteriyor Bu ticâret onları acı bir azaptan kurtarıp hürriyete kavuşturacak, günahlarının bağışlanmasına ve zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere oturmalarına vesile olacak ve kendilerini büyük kurtuluşa erdirecektir Bu kârlı ticaretin ilk sermayesi Allah'a ve Resûlü'ne inanmaktır
Bu inanç onların emirlerini tutup, yasaklarından kaçınmayı, verdikleri haberlerin ve müjdelerin doğruluğuna inanmayı gerektirir Kârlı sermayede ikinci önemli unsur da Allah yolunda malla ve canla cihad etmektir Yani imanla cihadı bütünleştirmektir Çünkü İslâm binasının temeli iman, zirvesi ve en yüksek kubbesi ise cihaddır
Nitekim Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:"Cihad amellerin zirvesidir; kubbesidir"(Tirmizî, Fezâilu'l-cihâd 22)ve"İslâm'ın zirvesi, kubbesi cihaddır" (Tirmizî, Îmân 8; İbni Mâce, Fiten 22)buyurmuştur Kitabımızda 1525 numara ile gelecek olan uzun bir hadisin sadece bir cümlesini teşkil eden bu rivayetin tamamını orada ele alacağız
Müşriklerin, kâfirlerin, zâlim ve fâsıkların hükmü altında bir esaret hayatı yaşayıp zillete katlanmaktansa, Allah yolunda, hak ve hakikat uğrunda mal ve canla savaşarak ya şehit ya gazi olmak elbette daha şerefli ve daha faziletlidir Bu üstün inanç ve asil duygu, müslüman toplumları tarih boyunca başı dik ve hür yaşatmış, cihadı onların hayatının vazgeçilmez bir parçası haline getirmiştir İşte büyük kurtuluş, büyük murada eriş budur Cihaddaki diğer bir nimet de Allah'tan bir zafer, düşmanlara karşı bir galibiyet ve yakın bir fetihtir
Kur'an'da cihadla ilgili daha pek çok âyet vardır Burada onlardan sadece bir kaçına işaret edilmekle yetinilmiştir
Hadisler
Cihadın fazileti ve üstünlüğüyle ilgili sayılamayacak kadar çok hadis vardır Onlardan bir kısmına burada yer verilecektir

1288 Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallallahu aleyhi ve sellem'e:
–Hangi amel daha faziletlidir? diye soruldu
–"Allah'a ve Resûlüne inanmak" buyurdu
–Sonra hangisi? denildi
–"Allah yolunda cihad etmek" karşılığını verdi
–Bundan sonra hangisi? denilince:
–"Allah katında makbul olan hactır" buyurdular
Buhârî, Îmân 18, Hac 4, Tevhîd 47; Müslim, Îmân 135 Ayrıca bk Tirmizî, Fezâilü'l-cihâd 22; Nesâî, Hac 4, Cihâd 17
1290 numaralı hadis ile birlikte açıklanacaktır 1276 numara ile de biraz önce geçmişti

1289 İbni Mes'ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
–Yâ Resûlallah! Hangi amel Allah'a daha sevimlidir? dedim,
–"Vaktinde kılınan namaz" buyurdu
–Sonra hangisidir? diye sordum,
–"Ana babaya iyilik etmek" diye cevap verdi
–Ondan sonra hangisidir? dedim,
–"Allah yolunda cihad etmek" buyurdular
Buhârî, Mevâkît 5, Cihâd 1, Edeb 1, Tevhîd 48; Müslim, Îmân 137-139 Ayrıca bk Tirmizî, Salât 14, Birr 2; Nesâî, Mevâkît 51
Bir sonraki hadisle birlikte açıklanacaktır 314 numara ile de geçmişti

1290 Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
–Yâ Resûlallah! Hangi amel daha faziletlidir? diye sordum,
"Allah'a iman ve Allah yolunda cihaddır" buyurdular
Buhârî, Itk 2, Keffârât 6; Müslim, Îmân 136 Ayrıca bk İbni Mâce, Itk 4
Açıklamalar
Pek çok hadiste olduğu gibi, yukarıdaki her üç rivayette bir kere daha örneğini gördüğümüz üzere, Peygamber Efendimiz'e çeşitli vesilelerle hangi amellerin, eylemlerin ve işlerin daha faziletli olduğu sorulmuş, Efendimiz de bu sorulara çeşitli şekillerde cevap vermişlerdir Bu cevapların farklılıklar arzetmesinden daha tabiî bir şey olamaz Çünkü Peygamberimiz soruyu soranın halini ve durumunu, o andaki ihtiyacı ve gözetilmesi gereken çeşitli şartları daima dikkate alırdı Bir şeyin işlerin en hayırlısı olduğunu söylemek, o şeyin işlerin en hayırlılarından biri olduğunu belirtmekten ibarettir Falan kimse insanların en akıllısıdır demek, yegane akıllının o kimse olduğunu iddia etmek anlamına gelmez Tam aksine, insanların akıllılarından biridir anlamına gelir Bu sebeple her üç hadisteki faziletli işlerin sıralamasında farklılıklar bulunduğunu görmekteyiz Birinci hadiste ilk sırada Allah'a iman, ikinci hadiste vaktinde kılınan namaz, üçüncüsünde ise yine Allah'a iman yer almıştır Bu durum açıkça göstermektedir ki, faziletli işler ve eylemler mutlak ve değişmez bir sıralamaya tabi tutulmamıştır Fakat sıralaması farklılık arzetse bile cihadın her üç hadiste faziletli eylemler içinde yer alması, üzerinde önemle durulmaya değer biz özellik taşır Çünkü cihad, en son merhalesi Allah yolunda savaşmak olan İslâm'ı tebliğ faaliyetlerinin tamamını kapsayıcı bir nitelik arzeder Din lisanındaki söylenişiyle "i'lâ-i kelimetullâh" dediğimiz, Allah'ın adını yüceltmek için gösterilen her gayret, her çaba cihadın unsurlarından biri kabul edilir Bu sebeple geniş anlamıyla cihad, dinin hayat haline gelmesidir denilebilir Bunun ilk şartı, böyle olması gerektiğine imandır; sonra dinin ilmine ve bilgisine sahip olmak, neticede İslâm'ın prensiplerini hayata hakim kılmak gelir Bunların uygulanmasına karşı çıkanlarla yine dinin koyduğu kurallar içerisinde kalınarak cihad edilir Görüldüğü gibi cihad, İslâmla insan arasındaki bütün engelleri kaldırmanın adıdır Kendi iradeleri ve seçimleriyle, herhangi bir zorlama söz konusu olmaksızın dini kabul etmek isteyenlerin inanmasına imkân sağlamak, inancının gereğini öğrenmenin ve öğrendiğini yaşamanın zeminini hazırlamak cihadın yegane hedefidir
Yukarıda da işaret edildiği gibi, 1288 numaralı hadis biraz önce 1276 numara ile, 1289 numaralı hadis de 314 numara ile geçmiş ve açıklamalarında hadiste anılan cihad dışındaki diğer faziletli işlere temas edilmişti
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1 Peygamber Efendimiz, sahâbîlerin mâkul ve faydalı sorularını bıkıp usanmadan cevaplandırmıştır Onun bu davranışı başta âlimler olmak üzere, ilim sahibi olan herkes için önemli bir örnektir
2 Faziletli işler ve eylemler pek çok ve çeşitlidir Bunların en başta geleni ve Allah'ın kulları üzerindeki en büyük hakkı olanı kendisine iman etmeleridir
3 Allah yolunda cihad, faziletli eylemlerin en önemlilerindendir
4 Vaktinde kılınan namaz, kulluğun başta gelen gereklerinden biridir
5 Günah karıştırılmamış olan hac Allah katında makbul, faziletli bir ibadettir
6 Kişinin yerine getirmesi gereken hakların en büyüğü ve faziletlisi, ana baba hakkı olup, onlara iyilik Allah'a kulluktan sonra ilk sırayı alır
Riyazüs Salihin

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.