Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
‘iman’, edılmesı, fıkre, icın, itıbar, lazım

Fıkre İtıbar Edılmesı İçın ‘İman’ Lazım!

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fıkre İtıbar Edılmesı İçın ‘İman’ Lazım!






Fıkre ıtıbar Edılmesı ıçın ‘ıman’ Lazım!
FIKRE ITIBAR EDILMESI IÇIN

‘IMAN’ LAZIM!

Nida Dergisi – Ekim 2007

Türk toplumunun, genel olarak ‘fikir üretme’ noktasinda çok parlak bir sabikasinin olmadigi söylenegelmistir Bu durumun, bugün böyle oldugu gibi, geçmiste de pek farkli olmadigina dair yaygin bir kanaat vardir Özellikle Arap kavminin gösterdigi performansla yapilan kiyaslamalarda, Türklerin üretkenliginin ‘tali’ boyutta oldugu siklikla dillendirilmektedir Buna göre, temel Islami ilimler de dahil olmak üzere, Türkler, orijinal eserler verememisler; sadece ‘uygulayici’ olabilmislerdir Peki bu yaklasim dogru mudur? Ya da bu degerlendirme ne oranda isabetlidir?
Öncelikle ifade edilmelidir ki, bu konuda, ‘kavim’ bazinda bir degerlendirme yapmaktan kaçinmak gerekir Çünkü eger herhangi bir kavim, düsünce veya eylem noktasinda baska kavimlere göre daha performansli ise, bunun asli nedeni, o kavmin kendine özgü vasiflari degil, ‘performans’i etkileyen faktörlerdir Bunlarin basinda da ‘bilinçli yönelimler’ gelir Inanç sistemleri, ideolojiler, dinler vs bu kapsama girer ‘Altyapi’ olarak ifade edilen faktörler ise, belirleyici degil, etkendirler Ekonomik ve sosyal faktörler bu kapsama girerler Bir baska ifadeyle, kavimlerin performansini, onlarin kavmi özellikleri veya ‘altyapi’ faktörleri degil, bilinçli tercihlerin ürünü olan ‘çalismalari’ (yani sa’yleri) belirler Odaklanilmasi gereken nokta da burasidir
Bu baglamda, Arap kavmi ile Türk kavmi arasinda bir kisa degerlendirme yapmak mümkündür Eger Araplar, Islam’in yayilisi sürecinde iyi bir performans sergilemislerse, bunun basit izahi, hiç kuskusuz Islam’dir Islam’in bu kavmin performansini ‘top’ noktaya çikarmis olmasiyladir ki, Araplar, Islami ilimlerin yani sira, ilmin diger dallarinda da, o dönemin en ‘performansli’ kavmi olmuslardir Fakat bu, onlarin Arap olmasi hasebiyle degil; bu performansi gösteren kavim olmalari nedeniyledir Yani, rahatlikla: “Islam olmasaydi, Araplar o dönemin ‘süper gücü’ olamazlardi” da denilebilir Bu noktada Ibn-i Haldun’un teorisinin (veya benzeri ‘asabiyetçi’ teorilerin) isabetli olmadigini söylemek gerekmektedir Araplar’in performansini, Kureys’in ‘asabiyet’inin belirledigini iddia eden Ibn-i Haldun, aslinda ciddi bir yanilgi içerisindedir Çünkü, bu asabiyet belirleyici olsaydi, Islam’dan önce de Araplar’in ayni performansi göstermesi gerekirdi ki, tarih bunun böyle olmadigini yazmaktadir Dogrusu, Kureyslileri bir araya toplayan seyin, Kureys’in asabiyeti degil, Islam oldugudur Islam sayesinde, daginik Kureys kabileleri birlik olmuslar (Ali Imran: 103) ve daha sonra da birkaç asir süren ‘küresel güç’ pozisyonunu elde edebilmislerdir Fakat yine Islami hassasiyetin giderek zayiflamasi sonucu (Maide: 54), bu pozisyonlarini kaybetmislerdir Araplar’in yerini ise, daha sonralari Türkler almistir Önceleri Mevali statüsünde Araplarin hizmetinde bulunan Türkler, Miladi 10 asirdan sonra sergiledikleri performansla üstünlügü ele geçirmislerdir Fakat bu da, Türklerin Türklüklerinden kaynaklanan bir sey degildir Müslüman olduktan sonra gösterdikleri performans, onlari bu pozisyona tasimistir Ve sanildigi gibi, Türkler, o dönemden sonra, sadece ‘uygulayici’ pozisyonunda olmamislar, ‘fikir üreten’ sahsiyetler de yetistirmislerdir
Ancak burada kavimleri yaristirici bir yaklasimdan sakinmak gerekir Yapilmasi gereken, bir dönem Araplar arasindan büyük isimler çikarken, bu isimlerin daha sonra niçin Türkler arasindan (veya baska kavimler arasindan) çiktigi sorusuna cevap bulmaktir Bilindigi gibi ilk dönem ilim merkezleri, Basra, Kufe, Hicaz, Yemen, Bagdat gibi Arap sehirleri iken, daha sonra Dogu illeri (yani Türk illeri) önem kazanmis ve Semerkant, Taskent, Buhara gibi merkezler ilmi performans sergilemislerdir Farabi, Ibni Sina ve Biruni gibi ilim adamlari da bu merkezlerde yetismislerdir Ilim merkezlerinin tarihsel dönemler içerisinde yer degistirmesinin nedeni, yine kavimlerin gösterdikleri ‘performansla’ alakalidir Bu ise öncelikle, ideolojik yönelimin ortaya çikardigi ‘içsel dinamizm’in sonucudur Bir kavim bu dinamizmini kaybetmeye basladiginda, mutlaka o boslugu bir baska kavim doldurur Yeni gelen kavim de, bu yeni pozisyonunu, esas itibariyla, kendi ‘çalismasi’nin sonucu olarak elde eder
‘Çalisma’nin (sa’yin) belirleyiciligi hususunda alti çizilmesi gereken bir diger nokta da, ‘yönelimde istikrar’dir Malum oldugu üzere, medeniyetlerin olusma (ve çöküs) süreçleri insan ömrüyle sinirli degildir Bir medeniyetin mücessem bir varlik olarak ortaya çikisi dahi, birkaç nesil alabilmektedir Bu noktada, “belirli bir hedefe dogru kitlesel yönelim” önemlidir Bu yönelim sonucunda, kavimler içerisinde, ilmin her alaninda önemli ve seçkin sahsiyetler çikacaktir Yönelim kitlesel degil de ‘bireysel’ nitelikte ise, bu, o kavmin performansinin düsük oldugunu gösterir Böylesi kavimler, tarihte iz birakici isler yapamamislardir Peki bu yönelimi saglayacak olan sey nedir? Bu önemli sorunun cevabini, ilmi yetkinlik, örgütlülük, dayanisma bilinci vs gibi kavramlarda aramak mümkündür, ancak daha merkezi bir kavram vardir ki, asil cevap oradadir Bu kavram, ‘iman’dir Hepimizin bildigi “inaniyorsaniz, üstünsünüz” (Ali Imran: 139) ayetini de bu çerçevede anlamak gerekir Ameli ortaya çikaran sey, ‘iman’dir Pratigi, teori belirler Sa’yin kökeninde de, saglam bir inanç vardir Dünya tarihinde, bütün büyük isler basarmis kisiler, yaptiklari ise inanan kisilerdir Ve inanç saglam oldugunda, o inancin insa ettigi bina da saglam olur
Inancin saglamligi ise, elbette ki ‘ilm’ ile baglantilidir Sahih ve saglam bir ‘ilm’ temeline dayali olmayan hiçbir inanç binasi, uzun süre ayakta kalamaz Dogrudur, batil inançlarla da, insan eylemlerini yönlendirmek mümkündür Fakat bu ilanihaye devam edemez Denilebilir ki, Hiristiyanlar, Budistler, Yahudiler (ve tabii ki Modern Seküler Bati Uygarligi) yüzlerce yil batil inançlariyla yasamislar ve devletler (hatta medeniyetler) dahi kurabilmislerdir Evet, bu inançlarin sahipleri de bina yapmislardir; fakat burada önemli olan, bu binalarin, sert rüzgar karsisinda dayanip-dayanamadiklaridir Bu inançlarin hiç biri, ‘ilm’ kriteri karsisinda tutunamamistir “Insanlarin çogunun iman edenlerden olmayisi” vakiasi (Ra’d:1), imanin hakk olusu gerçegini degistirmez Hakk, hakikat oldugunu her yerde ispatlayacak güçtedir Hakk yoksa, batil vardir Fakat “Hakk geldiginde, batil zail olur” (Isra: 81)
Bu genel ilkeler çerçevesinden baktigimizda, Türklerin bugünkü performanslarinin niçin ‘düsük’ oldugunu açiklamak da kolaylasmaktadir Demek ki Türkler, bugün ‘geregince’ (yani Ali Imran:139 ayetin istedigi manada) ‘iman’ etmemektedirler Etselerdi, bu iman, onlarin düsünce alaninda da baska alanlarda da performanslarina yansirdi Demek ki bugün Türklerin ‘yönelimi’ baska yerleredir Ve bu yerler, onlari ‘üstün’ kilacak yerler degildir! Daha açik bir ifadeyle, bugün Türkler, tarihte kendilerini ‘seçkin’ bir pozisyona oturtan asil degerlerinden uzaklasmislardir Diger Müslüman kavimler gibi, onlar da, modern degerlerin kurtariciligina inandirilmislardir Osmanli Devleti’nin son yüzyilinda Osmanli aydininin zihni, Batili kavramlarla sekillenmistir Cumhuriyet, bu sekillenmenin üzerine kurulmustur Modern Bati’nin degerleri ise, Türklerin gelenekten getirdikleri degerlerle uyumsuzluk göstermektedir Bu uyumsuzlugu ‘sentez’le gidermenin ise imkani yoktur Burada bir ideolojik (veya ‘dini’) tercih yapilmak durumundadir Ya Modernite tercih edilecek ya da gelenekten tevarüs edilen degerlere baglilik devam edecektir Dönemin bütün (Müslim, gayr-i Müslim) kavimleri gibi, Türklerin seçkinleri/elitleri de, agirlikli olarak moderniteyi tercih etmisler ve böylece modernite, ‘düsünsel üstünlügü’ ele geçirmistir Ardindan da, dogal olarak, modernitenin politik kurumlari, Osmanli bakiyesi topraklarda tesis olunmustur Bu yönelim, kaçinilmaz sonucunu nasil verdiyse, simdi yeniden Islam’a dogru bir yönelim için de ayni yolun izlenmesi gerekmektedir Yani önce ‘zihinlerde bir inkilap’ gerekmektedir Bu inkilabi saglayacak olan sey ise, temelde ‘ilm’dir Yani ‘ilmde yetkinlik’tir Bugün, Müslümanlar olarak bizim asli eksigimiz budur Bu noktadaki eksikliklerimizi giderebilirsek, “nefsinde olani degistiren kavim” (Ra’d:11) olma yolunda temel ve asli adimi atmis oluruz Iste o zaman, ‘kitlesel yönelim’ de tedricen baslayacaktir Çünkü kitleler, temelde ‘güce’ meyillidirler Maddi gücü doguran ise, temelde ‘ideolojik’ güçtür Medeniyetler, güçlerini ‘haklilik’larindan aldiklarini iddia ederler Bu, bosuna degildir Çünkü gücün mesruiyet kaynagi, ‘hak’li olmak, ‘hakikat üzere olmak’tir Digeri, kaba güçtür ve ömrü de pek uzun olmaz Iste bu yüzden, Müslümanlar, bugün ‘hak’ üzere olmayi önemsemelidirler Bunun tek yolu da, ‘ilm’ üzere olmaktir
Türkiye’de fikre deger verilmiyor mu? Bunun nedeni, ekonomik sikintilar, geleneksel etkiler, siyasal baskilar vs degildir Türkiye’de bir ‘yönelim’ eksikligi vardir Insanlar, manipülasyonlarla ‘gafillestirilmistir’ Bu gaflet uykusundan uyanmak için, ‘güçlü’ bir sese ihtiyaç vardir Ve bu ‘güçlülük’ biliniz ki, ‘ilimde derinlesmektir

M Kürsad ATALAR

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.