Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
araf, meali, süresi

A'raf Süresi Meali

Eski 07-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

A'raf Süresi Meali






A'raf Süresi Meali Mumine Sitesi
007-el-A'RÂF 7-el-A'RÂFA'râf sûresi Mekke'de inmiş olup, 206 (ikiyüzaltı) âyettir 46 ve 48 âyetlerde A'râf'ta yani cennet ve cehennem ehli arasındaki yüksek bir yerde bulunan insanlardan söz edildiği için sûreye bu ad verilmiştirRahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla1 Elif Lâm Mîm Sâd

Bu harflerin izahi için bak Bakara:2/1
2 (Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın3 Rabbinizden size indirilene (Kur'an'a) uyun O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! 4 Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi

Allah Teala, Lüt Peygamber’in kavmini gece, Şuayb Peygamber’in kavmini de gündüz helak etmiştir
5 Azabımız onlara geldiğinde çağırışları, "Biz gerçekten zalim kişilermişiz" demelerinden başka bir şey olmadı6 Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorguya çekeceğiz!

Ümmetlere peygamberlerine inanarak yolundan gidip gitmedikleri, peygamberlere de tebliğ vazifelererini yapıp yapmadıkları sorulacaktır
7 Ve onlara (olup bitenleri) tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız Biz, onlardan uzak değiliz 8 O gün tartı haktır Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerdir 9 Kimin de tartıları hafif gelirse, işte onlar, âyetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır 10 Doğrusu biz sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik Ne kadar da az şükrediyorsunuz! 11 Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik İblis'in dışındakiler secde ettiler O secde edenlerden olmadı

Ayet-i kerime, “Sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra meleklere, Adem’e secde edin, dedik” ifadesiyle Adem’in birdenbire değil, bir süreç içinde yaratılmış olduğunu hatırlatmaktadır Çünkü önce insanın esas maddesi yaratılmış, sonra ona insan şekli verilmiş, sonra duyularını kazanıp Adem durumuna gelince, meleklere ona boyun eğmeleri emredilmiştir Hz Adem’in, Allah’ın “Kün!” emriyle bir anda yaratılmış olması da Allah’ın kudreti dahilindedir
12 Allah buyurdu: Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir? (İblis): Ben ondan daha üstünüm Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi 13 Allah: Öyle ise, "İn oradan!" Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir Çık! çünkü sen aşağılıklardansın! buyurdu 14 İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi15 Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu 16 İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım17 "Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!" dedi 18 Allah buyurdu: Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!

İblis, Allah’ın emrine karşı gelip Adem’e secde etmeyince, Allah Teala onu cennetten veya meleklerin içindeki yüksek makamından kovdu Bunun üzerine Allah Teala ile İblis arasında yukarıdaki konuşma meydana geldi Neticede Allah ona kıyamete kadar yaşama ve insanları doğru yoldan saptırma fırsatı verdi Fakat kim İblis’e uyarsa, onu da İblis ile beraber cehenneme atacağını haber verdi
19 (Allah buyurdu ki) : Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz 20 Derken şeytan, birbirine kapalı ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladı, dedi21 Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti 22 Böylece onları hile ile aldattı Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti 23 (Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz 24 Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu 25 "Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip) çıkarılacaksınız" dedi 26 Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık Takvâ elbisesi İşte o daha hayırlıdır Bunlar Allah'ın âyetlerindendir Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi)

Takva elbisesi, bazı alimler tarafından haya, salih, amel, yüzdeki hoş çehre, tevazu belirtisi olan sert ve yün elbise, harbte giyilen zırh ve miğfer, Allah korkusu, emrettiği ve yasakladığı konularda Allah’tan sakınmayı şair edinme şekillerinde yorumlanmıştır Buna, takvayı hatırlatan ve takvanın gereği olan elbisedir, yorumunu da ekleyebiliriz
27 Ey Âdem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık

Şeytan da cinlerden olduğu için insanların göremeyeceği bir şekilde insana yaklaşır ve ona vesvese verir Şeytanın insanlara göründüğünü ifade eden bazı rivayetler vardır
28 Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk Allah da bize bunu emretti" derler De ki: Allah kötülüğü emretmez Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?29 De ki: Rabbim adaleti emretti Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın İlkin sizi yarattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz30 O, bir gurubu doğru yola iletti, bir guruba da sapıklık müstehak oldu Çünkü onlar Allah'ı bırakıp şeytanları kendilerine dost edindiler Böyle iken kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar

Allah Teala bir gurup insanı hidayete erdirmiştir; bunlar Allah’ın gösterdiği doğru yoldan ayrılmazlar Fakat bir gurup insan da vardır ki, doğru yolu istemedikleri için Allah da onları kendi hallerine bırakmıştır Bunlar sapık yolda gittikleri halde kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar Asıl yanlışlıkları da burdan gelmektedir
31 Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez

İslam dininde temizlik ve güzelliğe önem verilmiştir İnsanların avret mahallerini örtecek derecede bir elbise giymeleri şarttır Fakat israfa kaçmamak kaydıyla her müslümanın ibadet esnasında en güzel ve temiz elbisesini giymesi ise sünnettir
32 De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz

Ayette, şükrünü eda etme yönüyle dünya nimetlerine esasen müminlerin layık olduğu, ahirette ise tüm nimetlerin yalnız müminlere ait olacağı belirtilmiştir ki, bu durum, Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarının bir sonucudur Bak Fatiha (1)2-3
33 De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır 34 Her ümmetin bir eceli vardır Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler

Her ümmet, her millet ve her devletin Allah tarafından tayin edilmiş bir ömrü vardır O vakit geldiğinde onu ne bir saat ileri ne de bir saat geri alabilirler Milletler ve devletler, fertler gibidir, kurulur, gelişir, duraklar, geriler, nihayet yıkılır ve yok olurlar Bunların uzun ya da kısa ömürlü oluşu, toplumun maddi ve manevi yapısının sağlamlığına bağlıdır Bu durum tayin edilmiş ecele aykırı değildir Zira Yüce Allah toplumun durumuna göre ecelini tayin eder
35 Ey Adem oğulları! Size kendi içinizden âyetlerimi anlatacak peygamberler gelir de kim (onlara karşı gelmekten) sakınır ve kendini ıslah ederse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir36 Ayetlerimizi yalanlayanlar ve büyüklenip onlardan yüz çevirenler var ya, işte onlar ateş ehlidir Onlar orada ebedî kalacaklardır37 Allah'a iftira eden ya da O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Onların kitaptaki nasipleri kendilerine erişecektir Sonunda elçilerimiz (melekler) gelip canlarını alırken "Allah'ı bırakıp da tapmakta olduğunuz tanrılar nerede?" derler (Onlar da) "Bizden sıvışıp gittiler" derler Ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler 38 Allah buyuracak ki: "Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında siz de ateşe girin!" Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lânet edecekler Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, "Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!" diyecekler Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat siz bilmezsiniz, diyecektir

Toplumu yanlış yolda yürüten liderlere hem kendi kafirliklerinden hem de başkalarını doğru yoldan saptırdıklarından ötürü; bunların peşinden gidenlere de hem kafir olduklarından hem de sapık liderleri taklit etmelerinden dolayı iki kat azap edilecektir
39 Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!40 Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!

Bu ayetteki “cemel” kelimesini meşhur olmayan kıraat şekillerine dayanarak Kur’an’daki edebi tasvire uygun düşmediğini, deve ile iğne deliği arasında bir münasebet bulunmadığını ileri sürenler vardır Bunun için kelimenin diğer kıraattaki “kalın ip” yani halat manasını tercih ederler Ancak, umumun kıraatı göz önüne alınarak “deve” manası tercih edilmiştir Devenin iğne deliğinden geçmesi, imkansızlık bildirir Buna göre ayetin manası: “Onlar asla cennete giremezler” veya “Çok zor girerler” demektir
41 Onlar için cehennem ateşinden döşekler, üstlerine de örtüler vardır İşte zalimleri böyle cezalandırırız! 42 İnanıp da iyi işler yapanlara gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- işte onlar, cennet ehlidir Orada onlar ebedî kalacaklar

Ayet-i kerimede Yüce Allah’ın emir ve yasaklarının insan gücü üstünde ve yapılamayacak bir şey olmadığı açıkça ifade edilmekte ve salih amel işleyenlere cennet vadedilmektedir
43 (Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken, kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız Ve onlar derler ki: "Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik Hakikaten Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler" Onlara: İşte size cennet; yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız diye seslenilir 44 Cennet ehli cehennem ehline: Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Rabbinizin size vadettiğini gerçek buldunuz mu? diye seslenir "Evet!" derler Ve aralarından bir çağrıcı, Allah'ın lâneti zalimlerin üzerine olsun! diye bağırır45 Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir Onlar ahireti de inkâr edenlerdir 46 İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: "Selâm size!" diye seslenirler

A’raf: Cennetle cehennem arasında yüksek bir alandır ki, sevapları ile günahları eşit olanlar Allah’ın dilediği bir zamana kadar burada kalacaklar; daha sonra Allah’ın affına nail olarak onlar da cennete gireceklerdir
47 Gözleri cehennem ehli tarafına döndürülünce de: Ey Rabbimiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! derler 48 (Yine) A'râf ehli simalarından tanıdıkları birtakım adamlara seslenerek derler ki: "Ne çokluğunuz ne de taslamakta olduğunuz büyüklük size hiçbir yarar sağlamadı 49 Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?" (ve cennet ehline dönerek): "Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz" (derler) 50 Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin! diye seslenirler Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler 51 O kâfirler ki, dinlerini bir eğlence ve oyun edindiler de dünya hayatı onları aldattı Onlar, bu günleri ile karşılaşacaklarını unuttukları ve âyetlerimizi bile bile inkâr ettikleri gibi biz de bugün onları unuturuz 52 Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik 53 (Fakat onlar), Onun tevilinden başka bir şey beklemiyorlar Tevili geldiği (haber verdiği şeyler ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler Şimdi bizim şefaatçılarımız var mı ki bize şefaat etsinler veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki, yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım? Onlar cidden kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler (putlar) da kendilerinden kaybolup gitti

Tevil: Bir şeyi, varacağı yere vardırmak demektir Ayetin ifadesine göre, dünya hayatına aldanan kafirler, bu Kitab’a iman etmeyip “Bakalım sonu nereye varacak” diyerek sonunu gözetirler, işi ileriye atarlar, ahirete inanmak için kıyametin kopmasını, ahiretin bilfiil gelmesini beklerler Ama o gün geldiğinde onlardan hiçbir amelin kabul olmayacağını unuturlar
54 Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!

İstiva: Lügatte, yükselmek ve karar kılmak demektir Allah’ın bir sıfatı olarak, keyfiyeti bilinmeksizin Allah’ın Arşı istila etmesi demektir

Gökler ve yer yaratılmadan önce gün mefhumu olmadığı için bazı müfessirler ayette geçen altı günü altı vakit veya altı gün kadar bir zaman olarak tefsir ederler Allah’a göre gün, an manasına geldiği gibi uzun devreler manasına da gelir Hac suresi’nin 47 Ayetinde, Allah katında bizim sayımızca bir yıl süren bir günün var olduğu; Mearic suresi’nin 4 Ayetinde de bizim sayımızca elli bin yıl süren bir günün var olduğu ifade edilmektedir Yani Allah katında gün itibaridir Farklı zaman birimlerini ifade etmektedir İşte burada belirtilen gün, semavat ve arzın oluşum devresi anlamındadır Demek ki Allah kainatı altı günde yani altı devirde yaratıp bugünkü duruma getirmiştir Fussilet suresi’nin 9-12 Ayetlerinde bu husus daha teferruatlı anlatılmıştır
55 Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez56 Islah edilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır 57 Rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O'dur Sonunda onlar (o rüzgârlar), ağır bulutları yüklenince onu ölü bir memlekete sevkederiz Orada suyu indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız İşte ölüleri de böyle çıkaracağız Her halde bundan ibret alırsınız 58 Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka birşey çıkmaz İşte biz, şükreden bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz

Allah Teala bu ayette bir teşbih yapmaktadır: Mümin, toprağı verimli olan güzel memlekete benzetilmiştir ki o hak sözü işitince onu kabul ederek faydalanır ve güzel ameller ortaya çıkar Münafık da kötü topraklı yere benzetilmiştir ki o, hak sözü işittiği halde onu kabul etmez ve ondan faydalanmaz
59 Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum60 Kavminden ileri gelenler dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz! 61 Dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yoktur; fakat ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim 62 Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum63 (Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nâil olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?" 64 Onu yalanladılar, biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Çünkü onlar kör bir kavim idiler 65 Ad kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik) O dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur Hâla sakınmayacak mısınız?" 66 Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz 67 "Ey kavmim! dedi, ben beyinsiz değilim; fakat ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim68 Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm 69 Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz" 70 Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir 71 (Hûd) dedi ki: "Üzerinize Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!" 72 Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik 73 Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik) Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar

Semud Kavmi’ne kardeşleri Salih (as) peygamber olarak gönderilince, dediler ki: “Eğer sen hakikaten bir peygamber isen dua et de şu taşın içinden bir dişi deve çıksın O zaman senin peygamber olduğuna inanırız” HzSalih de dua etti, o taşdan istedikleri gibi bir deve çıkıverdi Bu mucizeyi görenlerden bir kısmı ona iman etti, diğerleri ise kafirliklerine devam ettiler HzSalih kavminden, deveye dokunmamalarını, devenin serbestçe yeyip-içip dolaşmasını istediği halde onlar deveyi, ayaklarının keserek öldürdüler Bunun üzerine Salih Peygamber bulunduğu bölgeden hicret etti, kavmi ise şiddetli bir deprem ile helak oldu
74 Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın

Semud kavmi Şam ile Hicaz arasında “Hicr” denilen bölgede yaşamış güçlü bir kavim idi Dağlarda, vadilerde kayaları, mermerleri keser ve biçerlerdi Yontma taşlardan evler, saraylar, havuzlar ve istedikleri binaları yaparlardı Ayet-i kerimede “O’nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz; dağlarında, evler yontuyorsunuz” mealindeki bölüm buna işaret etmektedir Kaya ve mermerleri ilk defa yontanın Semud kavmi olduğu ve bu şekilde bin yediyüz kadar şehir yaptıkları rivayet edilmektedir
75 Kavminin ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görülen inananlara dediler ki: Siz Salih'in, Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse ona inananlarız, dediler 76 Büyüklük taslayanlar dediler ki: "Biz de sizin inandığınızı inkâr edenleriz" 77 Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerdensen bizi tehdit ettiğin azabı bize getir, dediler 78 Bunun üzerine onlarrı o (gürültülü) sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü dona kaldılar79 Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz80 Lût'u da (peygamber gönderdik) Kavmine dedi ki: "Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz? 81 Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz" 82 Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış! demelerinden başka bir şey olmadı83 Biz de onu ve karısından başka aile efradını kurtardık; çünkü karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi 84 Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu!

Hzİbrahim’in kardeşinin torunu olan Hz Lut, Humus’ta bulunan “Sodom” şehri halkına peygamber olarak gönderilmişti Bu şehir halkı başka hiçbir milletin yapmadığı bir fuhuş (homoseksüellik) yapıyorlardı Lut(as)ın nasihatlerini dinlemediler, kötülüklerine devam ettiler Nihayet Lut Peygamber kendine inananlarla beraber geceleyin şehri terketti Kavmi ise zelzele, başlarına yağan müthiş taş ve yağmur ile helak olup gittiler İşte küfrün ve fuhşun sonu böyle neticelendi
85 Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik) Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır

Medyen, İbrahim (as)ın oğlunun adıdır Bunun torunlarına Medyen kabilesi, bu kabilenin ikamet ettiği şehre de Medyen şehri denilmiştir Bu şehir, Filistin ile Hicaz arasında ve Kızıldeniz sahilinde bulunmakta idi
86 Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur! 87 Eğer içinizden bir gurup benimle gönderilene inanır, bir gurup da inanmazsa, Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin O hakimlerin en iyisidir88 Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden kesinlikle çıkaracağız veya dinimize döneceksiniz" (Şuayb): İstemesek de mi? dedi 89 Doğrusu Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz Rabbimiz Allah dilemiş başka, yoksa ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır Biz sadece Allah'a dayanırız Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın

Bu ayette Şuayb (as) kavminin dinlerine geri dönme teklifini reddetmekte, fakat bu işte Allah’ın dilemesini istisna etmektedir Onun bu tutumu, Allah’ın iradesine teslim olmasının bir ifadesidir Çünkü peygamber ve veliler devamlı olarak Allah’ın azabından ve durumlarının değişmesinden korkarlar Bu sebeple Şuayb (as) diyor ki: Allah’ın dinini bırakıp da sizin dininize dönmeniz kabul edilir şey değildir Ancak Allah bizim helakimizi dilemişse bir şey diyeceğimiz yoktur Çünkü bütün işlerimiz onun elindedir O, dilediğini itaat sebebiyle mutlu kılar, dilediğini de günahından ötürü cezalandırır
90 Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Eğer Şuayb'e uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız 91 Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar92 Şuayb'ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb'ı yalanlayanların kendileridir93 (Şuayb), onlardan yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki: "Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim Artık kâfir bir kavme nasıl acırım!"94 Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, ora halkını, (peygambere baş kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır95 Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik Nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı" dediler Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık96 O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik

Yüce Allah insanlığı doğru yola iletmek için zaman zaman onların içinden seçtiği yüksek şahsiyetleri peygamber olarak göndermiştir Fakat bazı memleketlerin halkı, şeytana ve nefislerine uymada son derece ileri gittikleri için peygamberlerin uyarılarını kabul etmemiş ve onları reddetmişlerdir Cenab-ı Allah böyle davrananların kimini hemen cezalandırmış, kimini de bir müddet mühlet verip müreffeh bir hayattan sonra ansızın yakalamış ve helak etmiştir İşte 94-96 Ayetler bu durumu tasvir etmektedir
97 Yoksa o ülkelerin halkı geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular? 98 Ya da o ülkelerin halkı kuşluk vakti eğlenirlerken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular?99 Allah'ın azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın (böyle) mühlet vermesinden emin olamaz100 Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne vâris olanlara hâla şu gerçek belli olmadı mı ki: Eğer biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibetlere uğratırdık! Biz onların kalplerini mühürleriz de onlar (gerçekleri) işitmezler101 İşte o ülkeler Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler 102 Onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulamadık Gerçek şu ki, onların çoğunu yoldan çıkmış bulduk

Bundan sonraki ayetlerde Musa(as) nın Mısır’da Firavun ve kavmini tevhid dinine daveti ve İsrailoğullarını Mısır esaretinden kurtarma mücadelesi anlatılır
103 Sonra onların ardından Musa'yı mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkâr ettiler; ama, bak ki, fesatçıların sonu ne oldu! 104 Musa dedi ki : "Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim 105 Allah hakkında gerçekten başkasını söylememek benim üzerime borçtur Size Rabbinizden açık bir delil getirdim; artık İsrailoğullarını benimle bırak!"

İsrailoğulları, daha önce Yusuf (as) Mısır’da hazine yetkilisi iken babaları Ya’kub Peygamber’le beraber Filistin’den göçüp Mısır’a yerleşmişlerdi Bilahere Mısır firavunları İsrailoğullarını parya sınıfı olarak geri ve ağır işlerde istihdam ettiler, bunlara birçok zulüm ve işkenceyi reva gördüler Şimdi aynı milletten peygamber olarak gelmiş olan Musa (as) kendi kavmini Firavun zulmünden kurtarmak için Mısır’dan çıkarıp tekrar Filistin’e götürmeyi ona teklif etti
106 (Firavun) dedi ki: Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım 107 Bunun üzerine Musa asasını yere attı O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!108 Ve elini (cebinden) çıkardı Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi

Baston ve el beyazlığı Hz Musa’ya verilen iki mucizedir
109 Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: Bu çok bilgili bir sihirbazdır 110 O,sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor Ne buyurursunuz? 111 Dediler ki: Onu da kardeşini de beklet; şehirlere toplayıcılar (memurlar) yolla 112 Bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler

HzMusa’nın kardeşi, Harun(as)dır O da kardeşine yardımcı olarak gönderilmiş bir peygamberdir
113 Sihirbazlar Firavun'a geldi ve: Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükâfat var mı? dediler 114 (Firavun): Evet hem de siz mutlaka yakınlarımdan olacaksınız, dedi 115 (Sihirbazlar), Ey Musa sen mi (önce) atacaksın, yoksa atanlar biz mi olalım? dediler116 "Siz atın" dedi Onlar atınca, insanların gözlerini büyülediler, onları korkuttular ve büyük bir sihir gösterdiler

Sihirbazlar ip ve odun parçalarını ortaya attılar Fakat halkın gözlerini büyüledikleri için bu attıkları şeyler onlara yılan gibi gözüktü
117 Biz de Musa'ya, "Asanı at!" diye vahyettik Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor118 Böylece gerçek ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları yok olup gitti119 İşte Firavun ve kavmi, orada yenildi ve küçük düşerek geri döndüler120 Sihirbazlar ise secdeye kapandılar 121 "Âlemlerin Rabbine iman ettik" dediler 122 "Musa'nın ve Harun'un Rabb'ine " dediler 123 Firavun dedi ki: "Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz! 124 Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım!"

Firavun’un sihirbazları toptan HzMusa’ya iman edince, Firavun bu işin bir komplo olduğunu sandı ve halkın da toptan iman edeceğinden korktu Bunu önlemek maksadıyla sihirbazları tehdit ederek hem onlara, hem de halka gözdağı verdi Ayrıca Hz Musa ve ona inananlara karşı halkı tahrik etmek ve kendi durumunu korumak maksadıyla da halkın yurtlarından çıkarılmak istendiğini ileri sürdü
125 Onlar da : ''Biz zaten Rabbimize döneceğiz"dediler 126 Sen sadece Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, müslüman olarak canımızı al, dediler127 Firavun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: Musa'yı ve kavmini, seni ve tanrılarını bırakıp yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksınız? (Firavun): "Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz" dedi 128 Musa kavmine dedi ki: "Allah'tan yardım isteyin ve sabredin Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır Kullarından dilediğini ona vâris kılar Sonuç (Allah'tan korkup günahtan) sakınanlarındır" 129 Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler (Musa), "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar" dedi

Böylece HzMusa istikbalin, inananların olacağına işaret etti Yüce Allah, Firavun ile kavmini suda boğarak bu vadini yerine getirdi İsrailoğullarını, onların yurtlarına ve mallarına Davud ve Süleyman (as) zamanlarında sahip kıldı Yusa’ b Nun devrinde de Kudüs’ü fethettiler
130 Andolsun ki, biz de Firavun'a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve mahsül kıtlığı ile cezalandırdık131 Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler132 Ve dediler ki: "Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz" 133 Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular

Mısırlılar HzMusa’ya inanmadıkları için Allah Teala onlara yağmur ve sel tufanı gönderdi, bilahare sırasıyla çekirge, haşere, kurbağalar gönderdi ki bu hayvanlar onların ağızlarına ve gözlerine girecek derecede çok idiler Daha sonra gökten kan yağdırdı, bütün sular kan oldu ve kan içtiler Bu belaların kalkması için Hz Musa’ya baş vurdular, o da Allah’a dua etti ve belalar kalktı; fakat onlar, “Ey Musa, sen gerçekten büyük bir sihirbaz imişsin!” diyerek inkar etmekte ısrar ettiler
134 Azap üzerlerine çökünce, "Ey Musa! sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et; eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrailoğullarını seninle göndereceğiz" dediler 135 Biz, ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler 136 Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk 137 Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi (yahudileri) de, içini bereketle doldurduğumuz yerin doğu taraflarına ve batı taraflarına mirasçı kıldık Sabırlarına karşılık Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz yerine geldi Firavun ve kavminin yapmakta olduklarını ve yetiştirdikleri bahçeleri helâk ettik

İsrailoğulları HzMusa’nın yönetiminde Mısır’dan Sina yarımadasına geçtikten sonra uzun müddet burada kaldılar Bilahare Kudüs ve Şam bölgelerini hakimiyetleri altına aldılar Birçok tefsirci ayette geçen “yeryüzünün doğuları ve batıları”nı Şam ve Mısır olarak tefsir etmişlerse de Sina yarımadasının, Filistin ve Şam bölgeleri olması gerçeğe daha yakın görülmektedir Zira tarihte İsrailoğulları Mısır’a değil, adı geçen bölgelere hakim olmuşlardır
138 İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine mahsus birtakım putlara tapan bir kavme rastladılar Bunun üzerine: Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için bir tanrı yap! dediler Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz, dedi

İsrailoğulları denizi geçtikten sonra buzağıya tapan Amalika kavmine rastladılar, kendi peygamberlerinden, onların tanrıları gibi bir tanrı yapmasını istediler Hz Musa onların teklifini reddetti ve onları cehaletle suçladı
139 Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, yapmakta oldukları da bâtıldır140 Musa dedi ki: Allah sizi âlemlere üstün kılmışken ben size Allah'tan başka bir tanrı mı arayayım?

Yüce Allah İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden kurtarıp onları denizden geçirdi ve Sina çölünde onlara bazı nimetler verdi Buna rağmen İsrailoğulları Allah’ı bırakıp Amalika kavminde gördükleri buzağı gibi bir tanrı isteyince Allah Teala onlara verdiği nimetleri hatırlatarak şöyle buyurdu:
141 Hatırlayın ki, size işkencenin en kötüsünü yapan Firavun'un adamlarından sizi kurtardık Onlar oğullarınızı öldürüyorlar, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı İşte bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardır142 (Bana ibadet etmesi için) Musa'ya otuz gece vade verdik ve ona on gece daha ilâve ettik; böylece Rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu Musa, kardeşi Harun'a dedi ki: Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et, bozguncuların yoluna uyma 143 Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca "Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!" dedi (Rabbi): "Sen beni asla göremezsin Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!" buyurdu Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim Ben inananların ilkiyim

HzMusa, Yüce Allah’ın dünyada görülemeyeceğini bildiği halde kendisindeki şiddetli iştiyak sebebiyle Allah’a böyle bir niyazda bulundu Çünkü o, Allah’ın sözlerini duyunca adeta kendinin dünyada olduğunu unutmuş, ahiret ve cennet hayatına kavuştuğunu zannetmişti
144 (Allah) Ey Musa! dedi, ben risaletlerimle (sana verdiğim görevlerle) ve sözlerimle seni insanların başına seçtim Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol 145 Nasihat ve her şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Musa için levhalarda yazdık (Ve dedik ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim

Bu ayette, Tevrat’ın, levhalarda yazılı olarak Allah tarafından HzMusa’ya verildiği ifade edilmektedir Ancak bu levhaların mahiyeti hakkında kesin bilgiye sahip değiliz Muhtevasına gelince, şüphesiz ki bu levhalarda o gün İsrailoğullarının din ile ilgili meseleleri ve toplumun ıslahı için gerekli usul ve furu mevcut idi Ayette anlatılan “en güzelini almak”tan maksat, Tevrat’ın gereği ile amel etmektir Ayette geçen fasıkların yurdundan maksat, putperest Amalika kabilesinin elinde bulunan mukaddes topraklar (Kudüs ve çevresi) ile Şam bölgesidir HzMusa’nın vefatından sonra İsrailoğulları buraları ellerine geçirmiş ve bir müddet hüküm sürmüşlerdir
146 Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri âyetlerimden uzaklaştıracağım Onlar bütün mucizeleri görseler de iman etmezler Doğru yolu görseler onu yol edinmezler Fakat azgınlık yolunu görürlerse, hemen ona saparlar Bu durum, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlardan gafil olmalarından ileri gelmektedir 147 Halbuki âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır Onlar, yapmakta oldukları amellerden başka bir şey için mi cezalandırılırlar! 148 (Tûr'a giden) Musa'nın arkasından kavmi, zinet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (tanrı olarak) benimsediler ve zalimler oldular

HzMusa’nın Tur’da kalma müddeti on gün uzatılınca, İsrailoğullarından Samiri adında bir sanatkar, zinet takımlarını toplayarak bir buzağı heykeli yaptı ve: “Sizin de Musa’nın da tanrısı budur Fakat Musa tanrısını unuttu” dedi Buzağıyı öyle bir ustalıkla yapmıştı ki, içine rüzgar girdiğinde canlı imiş gibi böğürüyordu
149 Pişman olup da kendilerinin gerçekten sapmış olduklarını görünce dediler ki: Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan olacağız! 150 Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine dönünce: "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi Tevrat levhalarını yere attı ve kardeşinin (Harun'un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı (Kardeşi): "Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni öldüreceklerdi Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber tutma!" dedi

HzMusa ile HzHarun ana-baba bir kardeştirler Durum böyle olduğu halde HzHarun’un, kardeşine “anam oğlu” demesinin sebebi, onun merhametini celbetmektir Zira, ananın şefkat ve merhameti baba ve kardeşten daha fazladır Ayrıca analarının Allah’a inanmış biri olması ve ona karşı sevgilerinin daha fazla olması da bu hususta bir sebep olabilir
151 (Musa da) Ey Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kabul et Zira sen merhametlilerin en merhametlisisin! dedi 152 Buzağıyı (tanrı) edinenler var ya, işte onlara mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık erişecektir Biz iftiracıları böyle cezalandırırız 153 Kötülükler yaptıktan sonra ardından tevbe edip de iman edenlere gelince, şüphesiz ki o tevbe ve imandan sonra, Rabbin elbette bağışlayan ve esirgeyendir154 Musa'nın öfkesi dinince levhaları aldı Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet (haberi) vardı

İsrailoğlları buzağıya taptıklarına pişman oldukları için Allah Teala HzMusa’ya kavmini temsilen yetmiş kişi seçerek huzura getirmesini ve hep beraber tevbe etmelerini emremiştir Aşağıdaki ayet bu hususu açıklamaktadır:
155 Musa tayin ettiğimiz vakitte kavminden yetmiş adam seçti Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de daha önce helâk ederdin İçimizden birtakım beyinsizlerin işlediği (günah) yüzünden hepimizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğini de doğru yola iletirsin Sen bizim sahibimizsin, bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin! (Hz Musa'nın, kavmini temsilen seçip Al lah'ın huzuruna getirdiği kimseler, Allah ile kendi arasındaki konuşmayı işitince, onunla yetinmediler ve: ""Ey Musa, Allah'ı açıkca görmedikçe sana asla inanmayacağız"" dediler Bunun üzerine orada şiddetli bir deprem oldu ve bayılıp düştüler Hz Musa, Allah'a yalvardı da bu afet kaldırıldı)

HzMusa’nın, kavmini temsilen seçip Allah’ın huzuruna getirdiği kimseler, Allah ile kendi arasındaki konuşmayı işitince, onunla yetinmediler ve: “Ey Musa, Allah’ı açıkca görmedikçe sana asla inanmayacağız” dediler Bunun üzerine orada şiddetli bir deprem oldu ve bayılıp düştüler HzMusa, Allah’a yalvardı da bu afet kaldırıldı
156 Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de Şüphesiz biz sana döndük" Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım 157 Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır

Ayette geçen “ümmi” kelimesi, okuma yazma bilmeyen karşılığında kullanılmış olup Resulullah’ın bir vasfıdır Allah Teala’nın O’nu bu vasıf ile açıklaması ümmi olduğu halde ilmin bütün kemalatına sahip olmasındandır ki, bu da O’nun hakkında bir mucizedir Resul denilmesi Allah’a izafeten, Nebi denilmesi ise kullara nisbetendir Yani o, Allah’ın elçisi olması bakımından Rasul, insanlara Allah’ın emirlerini ulaştırıp bildirmesi bakımından da Nebi’dir

Ayette geçen ağırlıklar ve zincirlerden maksat, Tevrat’ta bulunan ve günah işleyen azaların kesilmesi, elbisenin pislik değen kesilip atılması gibi uygulanmasında güçlük çekilen hükümlerdir İslam dini bu ağır hükümleri kaldıracak insanları bir tür meşakkat zincirlerinden kurtarmış; kolay ve uygulanabilir hükümler koymuştur
158 De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür Öyle ise Allah`a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız 159 Musa'nın kavminden hak ile doğru yolu bulan ve onun sayesinde âdil davranan bir topluluk vardır

Ayette anılan topluluktan maksat ya HzMuhammed (sa)e iman bazı yahudilerdir veya HzMusa zamanında halka nasihat ederek onları doğru yola getirmeye çalışanlardır
160 Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye ayırdık Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik Derhal ondan oniki pınar fışkırdı Her kabile içeceği yeri belledi Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik (Onlara dedik ki) "Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin "Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı

Ayette geçen “esbat” kelimesi, torun manasına gelen “sıbt” kelimesinin çoğuludur İsrailoğulları Ya’kub (as)ın oniki oğlundan türeyerek oniki kabile halinde çoğalmışlardır Hepsi de Ya’kub (as)ın torunlarıdır
161 Onlara denildi ki : Şu şehirde (Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yeyin, "bağışlanmak istiyoruz" deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım İyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız 162 Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik

Rivayet edildiğine göre bu azap taun(kolera) hastalığı idi ki, kısa zamanda kitleler halinde ölümlere sebep olmuştur
163 Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir halkının durumunu sor Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk

Allah Teala İsrailoğullarına Cumartesi günü avlanmayı yasaklamış, bu güne tazim etmelerini emretmişti Dolayısıyla balıklar o gün su yüzüne çıkar serbest yüzerlerdi Diğer günler de ise balıklar durumu sezdikleri için su yüzüne çıkmazlardı Bu durum Allah’ın bir imtihanı idi Fakat İsrailoğulları bu imtihanı kazanamadılar ve Cumartesi yasağına saygısızlık gösterip balıkları o gün avlamaya başladılar İşte ayette bildirilen haddi aşma budur
164 İçlerinden bir topluluk: "Allah'ın helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dedi (Öğüt verenler) dediler ki: Rabbinize mazeret beyan edelim diye bir de sakınırlar ümidiyle (öğüt veriyoruz) 165 Onlar kendilerine yapılan uyarıları unutunca, biz de kötülükten men edenleri kurtardık, zulmedenleri de yapmakta oldukları kötülüklerden ötürü şiddetli bir azap ile yakaladık166 Kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara: Aşağılık maymunlar olun! dedik

Yahudi kabilelerinden bir gurup, Cumartesi gününe saygı göstermediği için dejenere edilip domuz ve maymun şekline konulmuşlardır Bir insanın şeklinin değiştirilip hayvan şekline konmasına “mesh” denir Eski milletlerde bu değişme olurdu Bu, insanların bozulması sonucu Allah tarafından verilen bir ceza idi Ancak bunun hakiki olarak insanın biçimine sokulması mı , yoksa ahlaken bozulup maymun gibi taklitçilik ve aç gözlülük durumuna düşürülmesi mi olduğu hakkında görüş ayrılığı vardır Eğer ayet, ahlaki bir bozulmaya işaret ise, bu her zaman her milletle olabilir İnsanlar nefislerinin zebunu oldukları zaman şeklen değil, fakat huy itibariyle herhangi bir hayvanın kılığına girmiş olurlar
167 Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara en kötü eziyeti yapacak kimseler göndereceğini ilân etti Şüphesiz Rabbin cezayı çabuk verendir Ve O çok bağışlayan, pek esirgeyendir 168 Onları (yahudileri) gurup gurup yeryüzüne dağıttık Onlardan iyi kimseler vardır, yine onlardan bundan aşağıda olanları da vardır (Kötülüklerinden) belki dönerler diye onları iyilik ve kötülüklerle imtihan ettik 169 Onların ardından da (âyetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, nasıl olsa bağışlanacağız, diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi Onlara, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar Peki, Kitap'ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap'takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır Hâla aklınız ermiyor mu? 170 Kitab'a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz171 Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar "Size verdiğimi (Kitab'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız" dedik 172 Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler

Bu ayette geçen “kalu bela” ifadesi hakkında, bunun ezelde mi, ana rahminde mi, yoksa büluğ çağında mı olduğu hususunda çeşitli görüşler vardır Bu konuda geniş bilgi için Muhammed Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili adlı eserine (cilt 4, s2323-2333) bakılması tavsiye olunur
173 Yahut "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik) Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?" dememeniz için (böyle yaptık)174 Belki inkârdan dönerler diye âyetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz 175 Onlara (yahudilere), kendisine âyetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku

Müfessirlerin çoğunluğuna göre ayette adı zikredilmeyen bu kişi İsrailoğulları’ndan Bel’am b Baura’dır Önceleri HzMusa’nın dinini kabul etmiş, iyi ve duası makbul bir mümin idi Ancak HzMusa’nın kendilerini yenilgiye uğratmamasından korkan kavminin ısrarına dayanamayıp Musa’nın aleyhine beddua etmiş; kavmine, onu yenebilmeleri için hileler öğretmiş, fakat Allah onun bedduasını kavmine çevirmiş, kendisini de cezalandırmış, sahip olduğu manevi mertebe ve meziyetlerden mahrum bırakmıştır Mutasavvıflar Bel’am b Baura’yı kibir ve dünyevi arzuları sebebiyle sapıklığa düşenlerin bir örneği olarak takdim ederler
Bazı tefsirlerde, ayette bahsedilen bu kişinin Ümeyye b Ebi’s-Salt veya Nu’man b Seyfi er-Rahib olduğuna dair rivayetler de vardır
176 Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir Kıssayı anlat; belki düşünürler 177 Âyetlerimizi yalanlayan ve kendilerine zulmetmiş olan kavmin durumu ne kötüdür! 178 Allah kimi hidayete erdirirse, doğru yolu bulan odur Kimi de şaşırtırsa, işte asıl ziyana uğrayanlar onlardır 179 Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar İşte asıl gafiller onlardır

Ayetin son cümlesi için bk Furkan 25/44
180 En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır O halde O'na o güzel isimlerle dua edin Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır

Bu ayette en güzel isimlerin Allah’a ait olduğu ifade edilmekte ve Allah’a o isimlerle dua etmemiz emrolunmaktadır Hadis-i şerifte “Allah’ın doksan dokuz adı vardır Onları ezberleyen muhakkak cennete girer” buyurulmuştur Ancak hadiste tahdit yoktur Allah’ın isimleri sadece doksan dokuzdan ibaret değildir, başka isimleri de vardır Ayet-i kerimede anlatılan “Allah’ın isimleri hakkında eğri yola gidenler”den maksat, O’nun isimlerini tahrif edenlerdir Müşrikler Allah’ın isimlerini tahrif ederek kendi tanrılarına veriyorlardı “Allah” ismini tahrif edip Lat ve Aziz ismini değiştirerek “Uzza” demişlerdir Halbuki yüce Allah, en güzel isimlerin kendine has olduğunu bildirmiştir
181 Yarattıklarımızdan, daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur 182 Âyetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecekleri yerden yavaş yavaş helâke götüreceğiz

Allah’ın ayetlerini inkar edenlerin rızıkları hemen kesilip helak olmazlar Hatta Allah onların bir kısmına nimetlerini bolca verir de şımarırlar Neticede Allah’ın azabı bilmedikleri bir taraftan ansızın gelir ve helak olurlar İşte bu duruma “istidrac” denilir
183 Onlara mühlet veririm; (ama) benim cezam çetindir 184 Düşünmediler mi ki, arkadaşlarında (Muhammed'de) delilik yoktur? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır 185 Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar? 186 Allah kimi şaşırtırsa, artık onun için yol gösteren yoktur Ve onları azgınlıkları içinde şaşkın olarak bırakır 187 Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar De ki: Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır Onun vaktini O'ndan başkası açıklayamaz O göklere de yere de ağır gelmiştir O size ansızın gelecektir Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar De ki: Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler 188 De ki: "Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim" 189 Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı) Onu bir müddet taşıdı Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler 190 Fakat (Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında (sonradan insanlar) Allah'a ortak koştular Allah ise onların ortak koştuğu şeyden yücedir

Ayette geçen şirk olayı Adem ile Havva’dan değil, onların çocukları olan insanlıktan meydana gelmiştir Mesela Kureyş müşrikleri putlara nisbet ederek çocuklarına “Menat’ın kulu, Uzza’nın kulu” şeklinde isim verirlerdi İşte bu durum hatırlatılmakta ve oğulların işlediği suçtan ötürü babalarının itab edilmesi şeklinde tecelli etmektedir Nitekim, çoğul olarak gelmiş olan “yuşrikun” kelimesi de buna delalet eder
191 Kendileri yaratıldığı halde hiçbir şeyi yaratamayan varlıkları (Allah'a) ortak mı koşuyorlar? 192 Halbuki (putlar) ne onlara bir yardım edebilirler ne de kendilerine bir yardımları olur 193 Onları doğru yola çağırırsanız size uymazlar; onları çağırsanız da, sukût etseniz de sizin için birdir 194 (Ey kâfirler!) Allah'ı bırakıp da taptıklarınız sizler gibi kullardır (Onların tanrılığı hakkında iddianızda) doğru iseniz, onları çağırın da size cevap versinler! 195 Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi var veya görecekleri gözleri mi var yahut işitecekleri kulakları mı var (neleri var)? De ki: "Ortaklarınızı çağırın, sonra bana (istediğiniz) tuzağı kurun ve bana göz bile açtırmayın!" 196 Şüphesiz ki, benim koruyanım Kitab'ı indiren Allah'tır Ve O bütün salih kullarını görüp gözetir 197 Allah'ın dışında taptıklarınızın ne size yardıma güçleri yeter ne de kendilerine yardım edebilirler 198 Onları doğru yola çağırmış olsanız işitmezler Ve onları sana bakar görürsün, oysa onlar görmezler 199 (Resûlüm!) Sen afyolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir

Bu ayette iyilik olarak tercüme edilen “örf” den maksat, şeriatın ve aklın beğendiği şeydir Yoksa cahiliye Araplarının rastgele örfü değildir İslam onların kötü örflerini kaldırmış, iyilerini de kısmen veya tamamen ibka etmiştir
200 Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın Çünkü O, işitendir, bilendir

Yani şeytan emrolunduğun şeylere aykırı düşen, gazap ve benzeri hallere seni sevk ederse hemen Allah’a sığın Bu hitap, görünüşte Resulullah’a olmakla beraber bütün müslümanlara şamildir Bu şekilde şeytandan herhangi bir vesvese geldiğinde onun şerrinden Allah’a sığınmak lazımdır
201 Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler202 (Şeytanların) dostlarına gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler Sonra da yakalarını bırakmazlar 203 Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basîretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir 204 Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin

Gerek namaz içinde, gerekse namaz dışında Kur’an okunurken, onun manalarını iyice anlamak, öğütlerinden faydalanmak ve davranışları ona göre ayarlamak için bütün dikkatleri ona vermek ve sükut etmek gerekir
205 Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an Gafillerden olma206 Kuşkusuz Rabbin katındakiler O'na kulluk etmekten kibirlenmezler, O'nu tesbih eder ve yalnız O'na secde ederler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.