Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harem

Harem Nedir

Eski 07-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Harem Nedir



Osmanı haremleri - haremlerin özellikleri - padişahların haremleri - haremde yaşam - harem sultanları - cariyelerOsmanlı sarayında, pâdişâhın annesinin nezâretinde, sarayın hanım, çocuk ve hizmetçilerinin kaldığı bölüm


Bütün müslüman devlet başkanlarının evlerinde bulunan harem, resûlullah efendimiz ve hulefâ-i râşidîn devirlerinden sonra emevîler, abbâsîler, selçuklular ile diğer islâm devletleri ve nihâyet osmanlı saraylarında daha teferruâtlı ve teşkîlatlı bir hâle geldi Osmanlılarda pâdişâh haremine “harem-i hümâyûn” adı verilmişti Osmanlı devletinin gelişmesine paralel olarak, pâdişâhların oturduğu saraylar da büyümüştü Bursa’daki mütevâzî osmanlı sarayına karşılık, edirne’de daha teşkilâtlı saraylar yapılmıştı Fâtih’in istanbul’u fethinden sonra ise bugünkü bâyezîd’de üniversitenin bulunduğu sâhada bir saray yaptırıldı Daha sonra bu sarayın yerine sarayburnu’nda bugünkü topkapı sarayı îmâr edildi Fetihten sonra harem, üçüncü murâd’a kadar eski sarayda, dolmabahçe sarayı yapılıncaya kadar da topkapı sarayında idi


Saraylarda pâdişâhın yakınlarının bulunduğu ve günlük hayatlarını geçirdiği kısım olan harem, gâyet îtinâlı bir şekilde inşâ, tezyin ve tefriş edilirdiiki bölümden meydana gelen haremin birinci kısmına bâzı görevliler, şehzâdelere ders veren hocalar girip çıkabiliyordu İkinci kısmı sâdece kadınlara mahsustu Buraya pâdişâha haram olan kadınlar giremediği gibi, yabancı hiçbir erkek de giremezdi O yüzden osmanlı haremini kimse girip görememiş, sonradan, yazıp söylenenler ise hayâl mahsulü uydurmalardan ibâret kalmıştır


Topkapı sarayında harem-i hümâyûnun girişkapısı, etrâfı dolaplarla çevrili olan dolaplı kubbeye açılır, buradan fıskiyeli avlu veya fıskiyeli şadırvan denen dikdörtgen avluya çıkılırdı Avlunun sağında kulekapısı, solunda ise perde kapısı vardı Perde kapısından sonra dar sokağa benzeyen bir geçit başlar İki kısımdan meydana gelen haremin birinci bölümü ve haremağalarına mahsus hamam ile kızlarağası köşkü burada idi Daha ileride harem ağalarına mahsus dâireler, şehzâdeler mektebi, baş muhâsip ağa ve baş hazînedâr ağa dâireleri yer alırdı Haremağaları dâiresi bir çok oda ve koğuştan meydana gelirdi


Şehzâdeler mektebinde pâdişâhın çocukları, yeğenleri ve amca oğulları eğitim görürlerdi Burada ders görenler küçük yaştakiler olup, yetişkinlere hocaları dâirelerine giderek özel ders verirlerdi


Şehzâdeler mektebi geçildikten sonra ileride sağda bulunan kuşhâne kapısından girilince, harem ağalarının nöbet tuttukları yere gelinirdi Haremle ilgisi olanlar bu kapıdan girip çıkarlardı Buranın sağ tarafında uzun bir koridor olup, buraya altınyol denilirdi Burası hırka-i saâdet dâiresine kadar uzardı Ortadaki kapı, vâlide sultan taşlığına açılırdı Solda câriyeler dâiresine âid olan üçüncü bir kapı daha vardı Bu alana harem ağalarının nöbet yeri denilirdi Burada harem ağaları sıra ile nöbet tutarlardı Harem-i hümâyûn ağalarının en büyüğü “kızlar ağası” da denilen “dârüssaâde ağası” idi (bkz Dârüssaâde ağası) Haremin dış ile ilgisini bunlar sağlardı Bu bölümden sonra haremin ikinci bölümü başlardı Harem-i hümâyûnun bu iç kesiminde sırasıyla, çeşmeli sofa denilen yer, hünkâr sofası, hünkâr hamamı, vâlide sultan dâiresi, asmabahçe ve daha birkaç tâne pâdişâh odası yer alırdı Harem-i hümâyûnda ayrıca birkaç tâne de mescid vardı


Harem-i hümâyûnda pâdişâh, pâdişâh zevceleri, çocukları, hânedân üyelerinden bâzı akrabâları yanında yüzlerce görevli yaşamaktaydı


Osmanlı hareminin en yüksek makâmı vâlide sultanlıktı Dolayısıyla haremin fahrî başı pâdişâhın annesiydi Haremde hünkâr sofasından sonra en geniş dâire de vâlide sultanınkiydi Vâlide sultanın geniş bir câriye (hizmetçi) kadrosu vardı Haremi, hazînedâr usta vâsıtasıyla idâre ederdi Bütün kadınlar, sultanlar, ustalar ve câriyeler kendisinden çekinirler ve sayarlardı Haremdeki bütün işler onun emriyle yapılırdı


Haremde vâlide sultandan sonra söz sâhibi kadın efendiydi Osmanlı pâdişâhlarının hanımlarına kadın, kadın efendi denilirdi Pâdişâhın ilk hanımına başkadın denirdi Başkadın diğerlerine göre üstündü Dâiresinde hizmet eden câriyeler ve kalfaları diğerlerinden fazla olurdu Pâdişâhın hanımlarına 16 Yüzyıldan îtibâren haseki de denilmeye başlanmıştır


Başlangıcından îtibâren pâdişâhların evlilikleri husûsiyet arz eder İlk osmanlı pâdişâhları, 16 Asır başlarına kadar, etrâfındaki anadolu beylerinin, bizans imparatorunun, sırp ve bulgar krallarının kızlariyle evlendiler Bunlarla evlenmeleri hissî olmayıp, akrabâlık yoluyla kuvvetlenmek veya mîras yoluyla toprak elde etmek gibi siyâsî maksatlıydı Nitekim germiyanoğullarından yıldırım bâyezîd hana gelin gelen devlet hâtun’la bu beylik topraklarından bir kısmı da çeyiz olarak verilmişti Yıldırım’ın ve ikinci murâd’ın sırp prensesi olan zevceleri meşhurdur Bunların sırbistan’daki osmanlı siyâsetinin desteklenmesi husûsunda büyük rolleri olmuştur Hattâ, fâtih sultan mehmed han, vâlidem diye hitâb ettiği sırplı üvey annesinden balkanlardaki siyâsî meselelerde çok faydalanmıştır


Bununla berâber 16 Yüzyıl ortalarına kadar pâdişâhların bu hanımları yanında câriyelerden de zevceleri vardı Ancak kânûnî’den îtibâren etrafta pâdişâhların evleneceği hükümdâr ve krallık âileleri kalmadığı veya lüzum görülmediğinden, bâzı istisnâları dışında artık dâimî olarak câriyelerle evlenme usûlü devâm etti İslâm hukûkuna göre hür kadınlarla olan evlilikteki tahdid, câriyelerle evlilikte konulmamıştır Buna rağmen pâdişâhların câriyelerle evliliği de hep belli sayıdadır Söylendiği gibi pâdişâhların yüzlerce câriye ile evlilik yaptığı doğru değildir Hattâ 16 Yüzyıl sonuna kadar ömürleri seferlerde geçen pâdişâhların, normal hayatlarını yaşayabildikleri bile söylenemez


Bunlardan başka pâdişâhlar, tanınmış ve asîl bir âilenin kızıyla evlenme imkânları olduğu hâlde, bâzı mahzurlarından dolayı bu evliliği tercih etmemişlerdir Pâdişâhın annesi veya zevcesi tarafından istanbul’da veya taşrada akrabâsının bulunması mahzurluydu Zamanla ana tarafından akrabâlar saraya dolacak, şahsî ve siyâsî birtakım isteklerde bulunacaklar, arzûları yerine getirilmeyenler, pâdişâh ile akrabâlığına güvenerek birtakım entrikalara teşebbüs edecekler, netîcede, o devir avrupa devletlerinde olduğu gibi, kanlı hâdiseler yüzünden devlet güvenliği sarsılabilecekti


Pâdişâhların haremdeki diğer âile ferdleri şunlardır:


Sultanlar: osmanlıların ilk devirlerinde, pâdişâh kızlarına selçuklularda olduğu gibi, “hâtun” deniliyordu Fâtih devrinden sonra sultan denildi Osmanlı pâdişâhları kızlarına daha çok ayşe, hadîce, fatma, esmâ, emine gibi isimler veriyorlardı Erkek evlâda sultan tâbiri isimden önce söylendiği hâlde, kızlarda, isimden sonra söyleniyordu Ayşe sultan, fatma sultan gibi Sultan tâbiri yalnız olarak söylendiğinde de kız evlâd anlaşılmaktaydı


Sultanlar doğar doğmaz kendisine bir dâire ayrılır, emrine dadı, sütnine, kalfa ve câriyeler verilirdi Çocuğun eğitimiyle kendi anneleri, dadı ve kalfaları uğraşırdı



alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.