Çok Ağır Bir Uyku |
07-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Çok Ağır Bir UykuHayvanların hayat süreleri ile büyüklükleri genellikle yakından ilgilidir Büyük hayvanların genelde daha uzun yaşadıkları, mikroskobik canlıların ise daha kısa ömürlü oldukları bilinen bir gerçektir Diaptomus sanguineus isimli kabuklu fakat mikroskobik canlının bütün ömrü sadece bir ay kadardır Fakat bunların dişileri yumurtalarını sert bir kitin kabuk içinde bırakmaktadırlar ve bu dayanıklı kabuk içinde yumurtalar asırlarca canlılıklarını sürdürebilmektedirler Cornell Üniversitesinden ekolog Nelson Hairston ve arkadaşları Rodos adasındaki küçük bir gölcüğün dibindeki çamur tabakasının altındaki toprak birikintisi içinde bol miktarda D sanguineus yumurtaları bulunduğunu keşfettiler Kumun içinden ayıkladıkları mikroskobik yumurtaları laboratuara getiren araştırmacılar, onları sonbahar mevsiminde gölün dibinde olması gereken şartlara uygun şekilde hazırladıkları bir ortama koyduklarında, yaklaşık yarısından yavru çıktığım ve yavru çıkan yumurtaların da dış örtülerinin en iyi durumdakiler olduğunu müşahede ettiler Yumurtaları sonbahar mevsiminin şartlarına uygun ortama koymalarının sebebi, bu hayvanların normalde ilkbaharda yumurtladıkları halde bu mevsimde yavrularını yiyebilecek olan balıkların çok bol ve faal durumda olmalarından dolayı yumurtaların yaz boyunca uyku halinde kalmalarının ve balıkların ortalıktan çekildiği sonbaharda, açılarak yavruları çıkarmalarının genetik olarak programlanmalarıdır Bütün bunlar bilinen ve sürpriz olmayan neticelerdi Fakat asıl sürpriz, gölün dibinden çıkan kum kitlesinin yaşı hesaplandığında ortaya çıktı, zira yumurtaların içinde saklandığı kum havuzunun yaşı tam 350 seneydi! Evet, bu mikroskobik yumurtalar 350 sene önce, tıpkı haşir zamanında ölülerin mezarlarından çıkması gibi bugün dirilmeleri için kuma gömülmüşlerdi Hayrete düşen araştırmacılar bu durumu izah etmek için çeşitli fikirleri tartıştılar Acaba bu durum uygun olmayan şartlarda neslin muhafazası için bir strateji olabilir miydi? Hairston’ a göre yumurtadan çıkan yavruların ölme riskinin yüksek olduğu çok kötü mevsim şartlarında yumurtalar uyku halinde kalarak ertesi sene veya birkaç sene sonra açılabilirlerdi ve bunun örneklerine birçok canlıda rastlanmaktaydı Fakat 350 sene boyunca mevsimin hiç iyileşmediğini söylemek mümkün değildi Ayrıca bu hayvan, yumurtalarını kumun içine gömen bir tür de değildi Bu durumda kabul edilebilecek bir izah tarzı, 350 sene önce çıkan kuvvetli bir fırtınayla yumurtaların üzerinin kum ve çamur tabakalarıyla kaplanarak yavruların çıkışına mani olunmasıydı 350 sene boyunca tortullaşma ile göl dibine dolan kum birikintisi de yumurtaları iyice örtmüştü 350 yıllık ağır bir uykudan sonra kader bu yumurtaları Hairston ve arkadaşlarının önüne çıkarmış ve bir aylık hayatlarını yaşamaları için kumun altından çıkarılmaları gerekmişti Fakat hala meçhul olan noktalar vardı Acaba yumurtalar 500 sene sonra bulunsalardı, içlerinden yine yavrular çıkabilecek miydi? Sadece bir hücreden ibaret olan döllenmiş yumurtaların içinde ne gibi hadiseler olmaktadır ki bozulmadan hayatiyetlerini muhafaza edebilmekteler? Yumurtaların kabuğunun koruyucu özelliği bu durumu sağlamada yeterli midir? Uygun şartlara geldiğinde yumurta içinde bu durum nasıl hissedilmekte ve uykudan uyanına faaliyetleri başlatılmaktadır? Bütün bu özelliklerin kodlanmış olduğu yumurta içindeki DNA molekülü ve hücredeki enzimler 350 yıl boyunca hiçbir reaksiyon göstermeden mi durdular, yoksa asgari de olsa bazı faaliyetler yürütülmekte miydi? Bütün bu ve benzeri soruların ileride araştırılarak çözülmesi için kollarını sıvayan ilim adamlarının gayreti belki haşri de (öldükten sonra dirilmeyi) akla yakınlaştırma hususunda bir adım olabilir Çürüyen cesedimizden kalan bozulmamış bir tek DNA molekülü bile bizim programımızı sakladığından, belki de yeniden dirilmede kalıp olarak kullanılabilir? Veya hiç bilemediğimiz biyoloji ötesi bazı hadiseler de haşirde yeniden vücut bulmamızda iş görebilirler Bu hususlarda herhangi bir şey söylememiz mümkün olmasa bile bu tip çalışmalar bugün için metabiyolojik ve metafizik olan hadiseleri akla yakınlaştırıp tefekkür ufku açmaları bakımından insanlık açısından değerlendirilebilecek hadiseler olamaz mı? ProfDr Arif SARSILMAZ |
|