Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anadolu, devleti, selçuklu

Anadolu Selçuklu Devleti

Eski 02-16-2007   #1
Ergenekon
Varsayılan

Anadolu Selçuklu Devleti



ANADOLU SELÇUKLULARI
(1075-1318)
Anadolu’nun Türkleşmesinde Malazgirt galibiyeti, önemli bir dönüm noktası olmakla birlikte, başlangıç değildir Anadolu 1018 den itibaren Türklerle tanışmıştır Örneğin, Alparslan’a başkaldıran Türkmen beyi Afşin, Batı Anadolu içlerine kadar ilerler Selçuklu soyundan (Selçuk’un torunu, Tuğrul’un kuzeni) Er-Basgan (El-Basan), yine Alparslan’dan kaçarak, bazı Türkmen guruplarıyla birlikte, Bizans hizmetine girer “Navekiyye” Türkmenleri, Kutalmış, Kavurd ve Er-Basgan gibi, Selçuklu prenslerinin başkaldırılarına her zaman katılmış, yenilince de Anadolu ve Suriye’ye kaçmışlardır Türkmenler önceleri, Anadolu üzerine yağma akınları düzenleyip, işleri bitince Azerbaycan’a geri dönerlerken, Malazgirt’ten sonra buraya temelli yerleşmeye gelirler 1076-1079 da Ege kıyılarına kadar ulaşırlar Zaman zaman da, Artuk ve Tutak gibi Türkmen şefleri, Anadolu’ya, buradaki Türkmen guruplarını zapt-u-rapt altına almak için görevli olarak yollanmıştır
Türkler’in de gelişiyle, Anadolu tarihi, Bizanslılar, Pontus Rumları, Ermeniler, Kürtler, Haçlılar, Araplar, Nesturiler, Asuriler, Moğollar, Gürcüler gibi, farklı etnik köken ve dinden insanların, karşılıklı etkileşip, yeni Anadolu toplumunun oluştuğu bir sürece girmiştir Bütün bu değişik insan gurupları arasında, düşmanlıklar, dostluklar, büyüklü küçüklü savaşlar, barışlar, ittifaklar, ittifakların bozulup yeni cepheleşmelerin ortaya çıkışı, kız alıp vermeler, karşılıklı din değiştirmeler, çıkar çatışmaları, prenslerin taht kavgaları, zorda kalınca birbirine iltica etmeler ile tam bir kargaşa dönemi yaşanmış ve yeni bir kültür mozayiği ortaya çıkmıştır
KUTALMIŞ OĞLU SÜLEYMAN(1075(?)-1086)
EBU'L-KASIM(1086-1092)
I KILIÇARSLAN (1092-1107)
ŞAHİNŞAH (Melikşah)(1110-1116)
I MESUD(1116-1155)
II KILIÇARSLAN (1155-1192)
I KEYHÜSREV (1 Saltanatı) (1192-1196)
SÜLEYMAN ŞAH(1196-1204)
III KILIÇARSLAN(1204-1205)
I KEYHÜSREV (2 Saltanatı) (1205-1211)
I KEYKAVUS(1211-1220)
I KEYKUBAD(1220-1237)
II KEYHÜSREV (1237-1245)
II KEYKAVUS, IV KILIÇARSLAN ve II KEYKUBAD(Saltanat Mücadeleleri) (1245-1262)
III KEYHÜSREV (1262-1284)
II MESUD (1 Saltanatı) (1284-1296)
III KEYKUBAD (1298-1301/2)
II MESUD (2 Saltanatı) (1301/2-1308)

KUTALMIŞ OĞLU SÜLEYMAN
(1075(?)-1086)
Şimdi yine, olayların gelişimini daha iyi kavrayabilmek için biraz geriye dönecek olursak, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu, Kutalmış oğullarından başlamamız uygun olacaktır Kutalmış, Tuğrul’un kuzeni ve Arslan Yabgu’nun oğludur Tuğrul'un ölümünden sonra Alparslan ile Kutalmış arasında çıkan taht kavgasında, Alparslan kazanır ve çıkan savaşta Kutalmış ölüp, oğulları esir alınır Alparslan ise Kutalmış’ın oğullarını, öldürtmek yerine, Suriye kuzeyine, Bizans sınırlarına sürer Diğer bir tesbite göre de, Kutalmışoğulları Anadolu’ya Alparslan tarafından yollanmamış, aksine, ancak Alparslan’ın ölümünden sonra kaçarak kendileri gelmişlerdir Bunlardan adları bilinenler Alp İlig, Dolat (Devlet), Süleyman ve Mansur’dur Melikşah tarafından hapiste tutulan ve adı bilinmeyen bir kardeş daha vardır Anadolu’da daha çok adı geçenler Süleyman ve Mansur’dur Alp-İlig’in de fırat havzasında bazı mücadelelere katıldığı ve sonradan Urfa’da bir suikasta kurban olduğu bilinmektedir Kutalmış oğlu Süleyman burada Halep ve Antakya üzerine akınlar düzenler Sonra da, Antakya valisi ile, 20000 altın karşılığı, şehri yağmacılardan korumak üzere anlaşır Bu arada Bizanslılar, Normanlar (Latinler) ve Ermeniler arasındaki çekişmelerde de, Artuk, Tutak ve Süleyman gibi Türkmen şeflerine başvurularak, Türkmen gücü ve yardımının kullanılması olağandır
Kuzey Suriye’de beklediklerini bulamayan Kutalmışoğlu Süleyman ve Mansur kardeşler, Konya yönünde ilerlerler Bu sırada Bizans yine karışıklıklar içersindedir Trakya’da, Bizanslı komutan Bryennios, kedisini imparator ilan eder ve İstanbul üzerine yürür Konya bölgesinde de yine bir diğer Bizans komutanı Botaneiates ayaklanır Hıristiyanlığı kabul edip artık bir Bizans soylusu olan Er-Basgan ile Botaniates anlaşarak birlikte Kütahya üzerinden İznik’e doğru yürürler İmparator Michael, para karşılığı, Kutalmış oğulları ile anlaşır Fakat Er-Basgan, daha parlak vaatlerle, amca oğullarını Botaneiates tarafına çeker Botaneiates, Türkmen desteği ile İstanbul üzerine yürür Böylece Türkmenler İznik’e savaşmadan girerler Botaneiates, Üsküdar’da imparator seçilir Rumeli’de, Bryennios yenilir ve tutsak alınır Fakat bu kez de, İstanköylü Melissenos, Ege bölgesinde ayaklanır ve İznik’e girer Botaneiates, İznik’i kuşatır Melissenos ta, Süleyman’dan yardım ister Birlikte Bizans ordusunu püskürtüp 1080 yılında Kadıköy önlerine gelirler Ne var ki Rumeli’deki Aleksius daha becerikli çıkar ve İstanbul’da tahta oturur Balkanlar’da Norman istilası başlar Aleksius I Comnenus ta diğerleri gibi, Süleyman’ın yardımına muhtaç olur ve 1081 de onunla anlaşır Türkmen savaşçıları Rumeli’de başarılı olur Anlaşma gereği Süleyman İznik’e geri çekilir Artık İznik, Süleyman’ın başkentidir Bu sıralarda, Büyük Selçukluların denetimi dışında, Anadolu’da, Artukoğulları, Danişmendoğulları, Mengücekoğulları ve Saltukoğulları gibi, irili ufaklı başka Türkmen beylikleri de kurulur
Bu noktada, bir parantez açıp, Danişmend Gazi ve Danişmendli Devletinden söz etmemizde yarar vardır Süleyman Şah, Marmara bölgesinde Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurduğu ve Kilikya bölgesini fethettiği sıralarda Danişmend Gazi’de Kızılırmak ve Yeşilırmak bölgelerini Türkler’e açıyor, Sivas, Amasya, Tokat, Niksar, Kayseri ve Çorum gibi merkezlerde hakimiyetini kuruyordu Danişmendli Devletinin bu kuruluş yılları biraz karanlık ve karmaşıktır Konu hakkındaki değişik kaynakların verdiği bilgiler birbirini tutmamakta ve dayanabileceğimiz en büyük kaynak olan Danişmendname de destansı ve masalsı özellikler taşıdığından, bilimsel olarak bize çok yardımcı olmamaktadır Danişmend Gazi’nin Türk mü yoksa Ermeni mi olduğu konusunda bile tartışma vardır Yine de bu çelişkili ve güvenilirliği az kaynaklardan edindiğimiz bilgileri toplamağa çalışırsak şunları söyleyebiliriz Danişmend Gazi ve Danişmendliler, ancak 1 Haçlı seferi sırasındaki etkinlikleri ile bilimsel tarih alanına girmekte, bundan önceki dönem karanlık kalmaktadır Danişmend, bilge kişi anlamına gelmektedir Danişmend lakabı asıl babası Taylu’ya aittir Danişmend Gazi’ye bu lakab babasından kalmıştır Danişmend Gazi ile Kutalmış oğlu Süleyman arasında, derecesini bilmediğimiz bir akrabalık ta vardır Asıl adı Ahmed Gümüştekin’dir (Kümüştigin) Yunanca yazılı Danişmend paralarında adı “Megaly Meliky Ahmed Gazy” olarak geçer Kendisini en doğru biçimde, “Danişmendoğlu Gümüştekin Ahmed Gazi” olarak adlandırabiliriz Fakat oğlu da Gümüştekin adı ile anıldığından karışıklık olmaktadır Biz yine de kendisinden, ençok kullanılan şekliyle “Danişmend Gazi” olarak söz edeceğiz
Danişmenlilerin kurucusu Danişmend ve oğlu Gümüştekin’in, tarih metinlerinde adlandırılması konusunda birlik yoktur Bu kişileri bu şekilde adlandıran Calaude Cahen’dir Doğan Avcıoğlu, Danişmend’den “Danişmend Gazi”, oğlundan ise “Danişmend Emir Gazi” veya sadece “Emir Gazi” olarak bahsetmektedir Osman Turan ise, Danişmend’den “Danişmend”, “Gümüştekin”, “Gümüştekin Ahmed Gazi”, “Gümüştekin Danişmend Gazi” ve “Gümüştekin Danişmend” olarak, oğlundan ise “Emir Gazi” veya “Melik Gazi” olarak bahsetmektedir Bizans, Latin, Süryani ve Ermeni kaynaklarında ise, Danişmend Gazi’nin adı “Tanuşman, Tanışman, Danisman veya Donisman” olarak geçer
Eski bir Selçukname, Malazgirt zaferini müteakip Alparslan’ın, Erzurum bölgesini Saltuk Bey’e, Mardin ve Harput taraflarını Artuk Bey’e, Sivas, Tokat, Amasya, Kayseri civarını Danişmend Gazi’ye, Erzincan, Kemah ve Şebinkarahisar vilayetlerini Mengücek Gazi’ye, Maraş ve Sarus mıntıkasını da Emir Çavuldur Bey’e ikta ettiğini rivayet eder Diğer taraftan, Kutalmış oğulları gibi, Kavurd ve Kutalmış isyanlarına katılıp itibarını kaybettiği için, Danişmend Gazi’nin de, Melikşah tarafından Anadolu’ya sürgün edilmiş olması muhtemeldir Kutalmışoğulları ve Danişmend Gazi ile birlikte sözü edilmesi gereken bir diğer asi de, Sinop fatihi Karatekin’dir
Danişmend Gazi, Anadolu’ya gelmeden önce muhtemelen bir süre Azerbaycan’da kalmış ve takiben de 1080 civarında Sivas’a gelmiş, Tokat, Amasya, Kayseri bölgesinde genişlemiştir Danişmendname’de, Pontus Rumları ile yapılan mücadeleler ve Niksar’ın (Neokaisaraea) fethinden uzun uzun bahsedilmektedir Danişmend Gazi baştan beri Malatya’nın fethini de başlıca hedefleri arasında tutmuştur
Aleksius, 1081 anlaşmasıyla, kaynaklarda açıkça belirtilmese de, Marmara kıyılarından Suriye’ye kadar uzanan belirsiz bir bölümü, vassali saydığı Süleyman’a bırakmıştır Bu arazinin kontrolü zaten Bizans’ın elinde sayılamaz Başkenti İznik olan Anadolu Türk Devleti’nin temelleri böylece atılmış olur Bizans kaynakları Süleyman’dan sultan diye söz etmeye başlarlar Süleyman kendi, çevresinde Şah olarak ta anılır Melikşah bu gelişmelerden hoşnut kalmaz
Süleyman, İznik’te yerine komutan olarak, akrabası Ebu’l-Kasım’ı bırakıp, üçbin atlı ile, asi Bizans generali Filaretos’un kontrolunda bulunan Kilikya’nın fethine girişir Filaretos, Malazgirt’ten önce, Malatya-Antakya hattını, Türklere karşı savunmakla görevlendirilmiştir Fakat Malazgirt yenilgisinden sonra, Bizans ordusundan kopan Türkmen ve Frank askerlerinin de kendisine katılmasıyla, bölgede genişler ve Harput, Kilikya, Malatya, Urfa, Maraş, Çukurova ve Antakya’yı içine alan bir bölgede egemenlik kurar Eski imparator Botaneiates ile de işbirliği içersindedir Süleyman,1082-1084 yıllarında, Tarsus, Adana, Masisa, Anazarba ve bütün Kilikya’yı alır Sıkışan Filaretos Müslüman olarak, Melikşah’ın vassalliğini kabul eder Böylece, bir bakıma, Süleyman, Büyük Selçuklu arazisine saldırmış olur 1085 te Antakya kendiliğinden teslim olur Takiben, Melikşah’ın bir diğer vassali, Halep egemeni Müslim’e saldırır Müslim’i öldürür ve Halep’i kuşatır Halep, Melikşah’tan yardım ister Halep’in imdadına, Melikşah’ın Şam’da bulunan kardeşi Tutuş Yetişir Tutuş, Türkmen şefi Artuk ile birlikte, Süleyman’ı bozguna uğratır Süleyman Şah ölür (1086) Süleyman’ın Antakya’daki veziri, Süleyman’ın oğulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan’ı Melikşah’a teslim eder Sultan, Süleyman’ın oğullarını İran’a götürür İznik Devleti sultansız kalır

EBU'L-KASIM
(1086-1092)
Ebu’l-Kasım’ın kardeşi Ebu’l-Gazi Hasan Bey, Kapadokya’da, adını verdiği Hasandağ çevresinde fetihler yapar Kastamonu çevresinde, büyük bir olasılıkla, İznik’ten bağımsız başka bir Türkmen şefi, Karatekin ortaya çıkar Süleyman Antakya’yı alırken, Karatekin de Sinop’u zapteder Ege bölgesinde İzmir ve Efes’te, Çaka ve Tengribirmiş (Tanrıvermiş) adlı şefler bağımsız Türkmen beylikleri kurar Ebu’l-Kasım, Süleyman’ın ölümünden sonra, sultan unvanı alarak Marmara ve boğazlara doğru genişler Gemlik yakınlarında yerli rum gemicilerden yararlanarak bir donanma inşasına girişir Aleksius bu donanmayı yaktırır Tadikios adlı Türk generalini yollayarak İznik’i kuşatır
Bu gelişmelerden rahatsız olan Melikşah, imparator Aleksius’a elçi yollayarak ittifak teklif eder ve İznik üzerine, köle komutan Porsuk (Bursuk) yönetiminde asker yollar Bu, Porsuk’un, Anadolu’ya ikinci gelişidir Daha önce 1079 da, yine Kutalmışoğulları’nı itaate zorlamak üzere gelmiş ve Mansur’u öldürerek geri dönmüştür Ebu’l-Kasım, İstanbul’a giderek Aleksius ile uzlaşır Melikşah, elçisi vasıtasıyla, imparatordan, kızını oğluna istemekte ve ittifak önermektedir Karşılığında Türkmen guruplarını batı Anadolu’dan çekecektir Aleksius, bu öneriden, Karatekin’in zaptettiği Sinop’un geri alınmasında yararlanır, fakat kız vermeye ve ittifaka yanaşmaz Porsuk’a karşı Ebu’l-Kasım’ı destekler Porsuk geri dönmek zorunda kalır
Melikşah bir süre sonra, bu kez Bozan komutasında İznik’i tekrar kuşatır İmparatora da bir elçi yollayarak eski önerilerini tekrarlar Bu kez Aleksius zor durumdadır Karadan Peçeneklerin, denizden ise Çaka’nın tehdidi altındadır Kız vermeye isteksizse de, diğer konularda anlaşmak üzere Melikşah’a elçi yollar Bozan’ın baskısı altında bunalan Ebu’l-Kasım, kardeşi Ebu’l Gazi’yi İznik’te bırakarak, söylentiye göre, kırk katır yükü altınla birlikte, bağışlanmak üzere Melikşah’a gider Melikşah, Ebu’l-Kasım’ı, problemi Bozan ile halletmek üzere geri çevirir Bozan yolda yakalattığı Ebu’l-Kasım’ı öldürtür Fakat bu sırada Melikşah’ın ölümü üzerine Bozan İran’a döner Ebu’l-Kasım’ın ölümü üzerine diğer kardeşi Buldacı, Kapadokya’dan acele gelerek, İznikte onun yerine geçer (1092-1093) Aleksios’un elçisi de ölüm haberi üzerine yoldan geri döner Bundan sonra, Büyük Selçuklu Sultanları, Muhammed Tapar’ın önemsiz bir müdahalesi sayılmazsa, Anadolu işleriyle bir daha ilgilenmezler Anadolu Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Devleti’nden bağımsız olarak ve oldukça farklı bir biçimde gelişir

I KILIÇARSLAN
(1092-1107)

Melikşah’ın ölümü üzerine, çıkan taht kavgalarından yararlanan Kılıç Arslan İran’dan kaçarak İznik’e geri döner ve babasının komutanlarına kendisini kabul ettirerek tahta oturur
Bu sırada İzmir beyi Çaka’nın Ege Bölgesindeki aktiviteleri dikkati çekmektedir Çaka, daha önceki muharebelerde Bizans’a esir düşmüş, soylu ve kapasiteli bir genç olduğu için, İstanbul’da saraya alınarak bir Bizans soylusu gibi yetiştirilmiştir Gayet iyi Rumca konuşmaktadır Botaniates zamanında saraydaki pozisyonu gayet iyi olan Çaka, Aleksius’un imparator olması üzerine onunla anlaşamamış ve İzmir’e kaçmıştır Buradaki Türkmenleri etrafında toplayabilen Çaka, yerli Rum halkının da yardımı ile bir donanma hazırlamış, önce Urla (Klazomenai), Foça ve Sakız’ı ele geçirmiştir İmparatorun üzerine yolladığı kuvvetli bir donanmayı da mağlup etmiştir Böylece Çaka, denizciliğe önem veren ve denizde zafer kazanan ilk Türk lideri olmuştur Amacı İstanbul’u ele geçirmekti ve bunun sadece kara ordusu ile yapılamayacağını biliyordu Bu maksatla Balkanlar’da Peçenekler ve İznik’teki Ebu’l-Kasım ile ittifak aramıştır Bu sırada Ebu’l-Kasım, Porsuk tarafından sıkıştırıldığı için, Bizans ile anlaşmak zorunda kalmış, Çaka ise Bizans’a karşı cephesini Peçeneklerle oluşturmuştur İmparator, Çaka üzerine tekrar donanmasını yollayarak , bu kez Sakız’ı geri alabilmiştir (1090) Bu arada ittifak gereği, Trakya’dan İstanbul üzerine yürüyen Peçenekler, Bizans ile Kuman’ların (Kıpçaklar) müşterek saldırısı sonucu kötü bir bozguna uğrarlar Bundan yılmayan Çaka, İstanbul fethi hazırlıklarına devam eder Çaka’nın , Çanakkale boğazında Abydos’u kuşatması, imparatorun da kışkırtması ile, buraları kendi etki alanında gören Kılıç Arslan’ı rahatsız eder Çaka, aynı zamanda Kılıç Arslan’ın kayınpederidir Kılıç Arslan-Aleksios yakınlaşmasından sonra Kılıç Arslan, ordusu ile Çanakkale yönüne hareket etmiş, denizden de Bizans donanması Çaka üzerine sevkedilmiştir İki kuvvet arasında sıkışan Çaka damadının yanına gitmiş ve bazı kaynaklara göre, belki de herşeye rağmen, damadı Kılıç Arslan’ın düşmanlığını beklemediği bir ziyafet sırasında, onun tarafından öldürtülmüştür
Kılıç Arslan, Bizans’la anlaşıp batıyı emniyet altına alınca doğuya yöneldi Ermeni Gabriel’in yönetiminde bulunan Malatya’yı uzun süre kuşattı Gabriel, bir ölçüde Büyük Selçuklu vassali idi Fakat, Haçlıların İznik’e geldiklerinin duyulması üzerine geri dönmek zorunda kaldı İmparator Aleksius 1091 de Selçuklular, Çaka ve peçenekler karşısında müşkül durumda kalınca, 1091 de papa Urbain’e müracaat ederek yardım istemişti Fakat bu girişim, İmparatorun da beklentilerini aşarak, İslam ve Avrupa tarihinde önemli sonuçlar doğuracak olan geniş bir Haçlı hareketi ile sonuçlandı Haçlı seferlerinin başlangıcını teşkil eden ilk kitleler, Keşiş Pierre’nin beraberinde başı bozuk ve disiplinsiz bir güruhtan başka bir şey değildi İmparator Aleksius bu yağmacı barbarları, 1096 da Anadolu yakasına geçirdi İzmit yönünde ilerliyen bu haçlılar her yeri talan ediyor ve her çeşit zulmü yapıyorlardı Selçuklu kuvvetleri, bu disiplinsiz kalabalığı, İzmit’e varmadan kılıçtan geçirdiler Bu ilk muvaffakiyet Selçukluların moralini yükseltti ve bundan sonraki Haçlıların da böyle olacaklarını sandılar Fakat asıl büyük ve muntazam Haçlı ordusu, kontların ve düklerin komutasında ve şövalyelerden mürekkep olarak arkadan geliyordu Haçlılar Bizans imparatoru ile anlaştılar Ondan aldıkları yardıma mukabil, Anadolu’da fethettikleri yerleri Bizans’a bırakacaklardı Bizans ve Haçlı kuvvetleri İznik’i kuşattılar Malatya kuşatmasını yarıda bırakıp geri dönen Kılıç Arslan, İznik’i tamamen sarılmış buldu Sultan hayli kayıplar verdikten sonra geri çekilmek zorunda kaldı 1097 de İznik düştü Kılıç Arslan’ın karısı, Çaka’nın kızı ve iki oğlu da esirler arasında bulunuyordu 325 te toplanan ilk konsül ile meşhur olan, İznik’in geri alınışı Hıristiyan aleminde büyük heyecan yarattı Kılıç Arslan Anadolu içlerine geri çekildi Danişmend’i ve Kayseri Emiri Hasan Bey’i yardıma çağırdı Kılıç Arslan kuvvetlerini Eskişehir önlerinde (Dorylaion) toplayarak Haçlıları bekledi Burada Haçlılarla müthiş bir meydan muharebesi cereyan etti İki taraf ta kahramanca savaştılar Kılıç Arslan, bütün ağırlıklarını savaş alanında bırakarak, geri çekilmek zorunda kaldı (4 Temmuz 1097) Haçlılar ilk defa burada deve ile karşılaştılar Eskişehir galibiyetinden sonra Bizans ve Haçlı orduları Konya yönünde Anadolu yürüyüşüne devam ettiler Kılıç Arslan, Danişmend Gazi, Hasan Bey ve diğer beyleriyle birlikte Ereğli’de ikinci bir direniş hattı oluşturmak istediyse de burada da tutunamadı Haçlılar burada ikiye ayrıldılar Bir kolu Gülek boğazı yoluyla Kilikya’ya indi, diğer kolu ise Kayseri üzerine yöneldi Hasan Bey bu gurupla Hasandağ eteklerinde büyük çatışmalar verdi Haçlılar, bundan sonra önemli bir direnişle karşılaşmadan, ve Anadolu’da da kalmayarak hedefleri olan Kudüs yönünde ilerlediler Bu yenilgiden sonra Selçuklular zaaf içersine düştüler Bizanslılar derhal Anadolu’nun sahil bölgelerini işgal ettiler Çaka’nın beyliği ortadan kalktı Ege ve Karadeniz sahilleri Rumların eline geçti Haçlılar geçip gittikten sonra, Selçuklular yavaş yavaş toparlandılar Kılıç Arslan bu kez Konya’ya yerleşerek burasını başkent yaptı Bu arada kargaşadan yararlanan, Trabzon Dükası Gabras, Danişmendliler’e karşı taarruza geçti Danişmend Gazi’nin, İsmail komutasında yolladığı bir ordu, Bayburt’u (Paipert) işgal eden Trabzon Rumlarını mağlup etti ve Gabras öldürüldü Danişmend Gazi, Bayburt’u aldıktan sonra Malatya üzerine yöneldi Bu arada Suriye’deki haçlılar etkinlik alanlarını kuzeye doğru genişletmek istiyorlardı Danişmend Gazi 1098 yılından başlayarak üç yıl boyunca, büyük bir ordu ile, her yaz gelerek Malatya’yı kuşattı Malatya sağlam surlara sahipti ve alınması zordu Sonunda, daha fazla dayanamayacağını anlayan Malatya yöneticisi Gabriel, Antakya prensi Bohemond’dan yardım istedi Şehri, ve güzelliği ile ünlü kızı Morfia’yı kendisine vermeyi teklif etti Bu fırsatı kaçırmak istemeyen Bohemond, birçok Haçlı reisi ve bazı Ermeni prensleri ile Malatya’ya hareket etti Danişmend Gazi bir baskınla Haçlılar’ı bozguna uğrattı (1100) Bohemond ve Richard ile birlikte Frank liderleri de esir alındı Pek az haçlı kurtulup Urfa’ya sığındı Esirler Niksar’da hapse atıldı Bu zafer, Danişmendliler ve Danişmend Gazi’nin şöhretini arttırdı Avrupa’da ise doğaldır ki büyük üzüntülere sebep oldu Danişmend Gazi Bundan sonra Sivas’a döndü Gabriel ise kızını Urfa Kontu Baudouin’e vererek onun himayesine girdi
Frankların Malatya civarındaki mağlubiyetleri, meşhur haçlı şeflerinin Niksar’da hapiste oluşları, buna mukabil Kudüs’ün zaptı Avrupa’da heyecanlara ve yeni seferlerin hazırlanmasına sebep oldu Saint Gilles komutasındaki 100000 kişilik bir haçlı ordusu, 1101 yılında, İstanbul’dan Anadolu’ya geçti Bu gurup İznik civarında Kılıç Arslan tarafından hemen tamamen imha edildi Ancak pek az haçlı (rivayete göre 300 kişi) Suriye’ye varabildi Fakat Norman ve Lombardlardan oluşan daha büyük bir gurup arkadan geliyordu Bu ordu, Bizanslılar hariç, 300000 kişiye ulaşıyordu Kılıç Arslan, Danişmend Gazi ve diğer Türk beylerinden yardım istedi Bu kez hedefleri Niksar’daki esirleri kurtarıp oradan Bağdat üzerine yürümekti Haçlılar yaz başlarında İzmit’e geldiler ve buradan Eskişehir, Ankara, Çankırı, Kastamonu üzerinden Niksar’a doğru hareket ettiler Türkler bu kez kalabalık haçlı ordusuna doğrudan taarruz etmeyip yıpratma savaşları verme taktiğini seçtiler Haçlılar yollarda perişan olup aç kalarak bu kez birinci haçlıların aksine yağma ve zulüm yapmaya başladılar Kendilerini karşılayan Hıristiyanları bile öldürdüler Sonunda, bu aç ve disiplinsiz ordu, Amasya civarında Kılıç Arslan ve Danişmend Gazi tarafından tamamen imha edildi (5 Ağustos 1101) Pek çok esir alındı Etiene de Blois ve Toulouse kontu ile birlikte pek az haçlı kurtularak, Sinop üzerinden İstanbul’a ulaşabildiler Haçlılar bu yenilgiden Bizans’ı sorumlu tuttular Danişmend’in Malatya zaferinden sonra bu büyük Haçlı ordusunun yenilmesi ile Anadolu Türkleri tekrar moral ve cesaret bulmuş ve 1 haçlı seferinin de intikamı alınmış olur Bundan sonra gelen başka haçlı orduları da aynı akıbete uğradı
Danişmend Gazi, Haçlı galibiyetinden hemen sonra tekrar Malatya’ya yönelmiş, şehri kuşatmış, bu kez Gabriel’in idaresinden şikayetçi olan önemli bir kısım Malatya halkının da yardımı ile şehri almıştır Danişmenliler tarafından Malatya’nın zaptı, Kılıç Arslan’ı rahatsız etmiş ve iki Türk hükümdarının arası açılmıştır Bu arada bir de, Niksar’da hapiste bulunan haçlıların fidyesi problemi ortaya çıktı Bizans imparatoru Aleksius, Bohemond’u kendisi için tehlikeli buluyor ve 260000 altın karşılığı, Danişmend Gazi’nin, Bohemond’u hapiste tutmasını istiyordu Bohemond ise bu kadar değilse bile bu meblağın yarısını teklif ederek serbest bırakılmasını talep ediyordu Kılıç Arslan ise hem Anadolu Sultanı olması ve hem de Amasya’daki haçlı yenilgisinde Danişmend Gazi ile birlikte savaşması nedeniyle, fidyenin yarısını kendisine istiyordu Danişmend Gazi Bohemond’un teklifini kabul eder Bohemond’un Gaziye teklifi sadece fidye parası değil, aynı zamanda Haçlıların ittifakı idi Gazi, Bohemond’u 1103 Mayısında Malatya’da haçlılara teslim etti Tabi ki Bohemond’un Avrupa’daki akrabaları arasında toplanan fidyeyi de aldı Bu olaylar sonucu, Gazi’nin, Haçlılar ve Kılıç Arslan’ın ise Bizans İmparatoru ile anlaşması sonucu yeni ittifaklar ve cepheler kurulmuş oldu Bu yeni oluşum içersinde Aleksius Antalya sahillerinden, Kilikya’ya, haçlılar üzerine bir ordu gönderip Tarsus, Adana ve Mamistra’yı işgal etti Buna paralel olarak Kılıç Arslan da, 1103 Ağustosunda Danişmenlilere karşı harekete geçerek, Maraş civarında Danişmend Gazi’yi müthiş bir mağlubiyete uğrattı Ermenilerin daveti üzerine Elbistan’ı da haçlılardan geri aldı Danişmend Gazi 1105 yılında öldü Gazinin ölümü üzerine, ortaya çıkan kargaşadan yararlanan Kılıç Arslan Malatya’yı Selçuklu ülkesine kattı
Bu sırada, Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed’e (Tapar) bağlı olan Musul ve Harran emirleri, Muhammed ile aralarının açılması sonucu, Kılıç Arslan’dan yardım istediler Kılıç Arslan bu emirlerin yardımına koştu Musul ve Meyafarikin’i (Silvan) zaptetti ve Hapur’da Çavlı komutasında, Muhammed’in ordusu ile karşılaştı Aleksius’a yardım gönderdiği için kendi ordusu zayıflamıştı Bu meydan savaşı, hem kendisi ve hem de ordusu için felaketle sonuçlandı Kılıç Arslan, savaş sırasında Hapur suyunu geçmeye çalışırken, kendisinin ve atının zırhının ağırlığı nedeniyle nehirde boğuldu Bunun üzerine Anadolu Selçuklu ordusu tamamen dağıldı (Haziran 1107) Çavlı, Musul’u geri aldı


ŞAHİNŞAH (Melikşah)
(1110-1116)
Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra, Aleksius Comnenos, Akdeniz Ege Denizi ve Karadeniz sahillerinden Türkleri kovma fırsatını bulur İzmir’de Çaka oğulları, Sinop ve Karadeniz sahillerinde Karatekin, Ceyhan bölgesinde Buldacı sahneden çıkarlar Bilahare Maraş, Ceyhan, Antakya ve Urfa Haçlılar’ın eline geçer Kilikya’nın dağlık bölgelerinde Toroslarda Ermeni muhacirleri prenslik kurar, Filaretos’un yerini alır ve Kilikya Ermeni Krallığı’nın temellerini atarlar Danişmendliler güçlenerek Anadolu Selçukluları’nı geri plana iterler Güney-doğu’da Artukoğulları, Erzurum’da Saltukoğulları ve Ahlat’ta Sökmenoğlları beylikleri teşekkül eder Harput ve Palu taraflarındaki Çubukoğulları beyliği son bulur
I Kılıç Arslan'ın, ölümü ile ortaya çıkan durum biraz karışıktır Geride I Kılıç Arslan'ın oğulları Tuğrul Arslan, Şahinşah (Şehinşah) (Melikşah ?), Mes'ud ve Arap kalır Bazı kaynaklarda, Göksun Meliki olan ve Gök-Arslan adında başka bir oğlundan da bahsedilmektedir Babalarıyla birlikte bulunan Şahinşah ve belki de Mes'ud, Çavlı tarafından tutsak alınarak, İran'a, Sultan Muhammed’e yollanır Arap’ın, Ankara-Çankırı Meliki olduğu sanılmaktadır Kılıç Arslan'ın dul karısı, oğlu Tuğrul Arslan ile Malatya'dadır Müteakip evlilikler yaparak, kocalarının atabeyliğinde, oğlu Tuğrul Arslan'ı Malatya prensi ilan eder Son eşi ve Tuğrul Arslan’ın atabeyi ise Artukoğulları’ndan Belek’tir Bu sırada Konya'da egemen kişi olarak, Hasandağı'nda haçlılara karşı verdiği direnişle ünlenen, Hasan Bey bulunmaktadır Hasan Bey’in, Ege bölgesini işgal eden Bizanslılar’a karşı, Alaşehir, İzmir, Kırkağaç ve Bergama üzerine karşı saldırıları olmuş fakat bir başarı sağlayamamıştır Hasan Bey, Muhammed Tapar'la kurduğu iyi ilişkiler sonucu, Büyük Selçuklu'nun vassali olması koşuluyla, 1110 yılında, Şahinşah'ın Konya'ya dönmesini ve tahta oturmasını sağlar Şahinşah, kardeşi Mes'ud'u hapseder Şahinşah’ın saltanat dönemine ait pek fazla bilgimiz yoktur Bilmediğimiz bir nedenden, bir süre sonra, Şahinşah, Hasan Bey'i öldürtür Kılıç Arslan’ın ölümünden sonra Bizanslılar’a karşı ilk ciddi taarruz 1113 yılında görüldü Emir Monoluğ ve Emir Muhammed komutasında 50000 kişilik bir ordu Bursa üzerinden Çanakkale boğazına doğru yürürler İmparator seferberlik ilan eder Fakat ayaklarından rahatsız olduğu için, Türklerin üzerine İznik valisi Kamitzes’i yolladı Kamitzes yenildi ve Türklere teslim oldu Bunun üzerine İmparator bizzat kendisi bazı harekatta bulunduysa da başarılı olamadı ve İstanbul’a döndü İmparator ertesi yıl yine bir ordu ile Anadoluya geldi ve karşılıklı bazı muharebeler yapıldıysa da önemli bir sonuç ortaya çıkmadı Şahinşah dönemine ait bu bilgileri, İmparatoun kızı Anna Komnena’nın yazdıklarından öğrenmekteyiz
MESUD
(1116-1155)
Bu dönemde Anadolu Tükleri arasında egemen güç Danişmendoğlu Gazi Gümüştekin'dir Mes'ud, Gümüştekin’in damadıdır Hasan Bey'in oğlu Boğa, Gümüştekin’in desteğiyle ayaklanarak, babasını öldürten, Şahinşahı tutsak alır ve gözlerine mil çektirir Hapisten çıkarılan Mes'ud Konya tahtına oturtulur (1116) Mes'ud, kardeşi Şahinşah'ı, kör durumda bile tehlikeli bulup, boğdurur (1117) Kısa bir süre sonra da Bizans imparatoru Aleksius ve Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar ölürler (1118) Aleksius’un yerine oğlu John II Comnenus (Yuannis) geçer Selçuklu ve Bizans savaşları yeniden başlar Bizanslılar 1119 da Denizli, 1120-1121 yıllarında da Uluborlu ve Antalya üzerine seferler yaparlar 1122 de, Balkanlar’da Peçeneklere karşı büyük bir zafer kazanırlar
Bizans’ın Balkanlar’da Peçenekler ve daha sonra da Macarlar’la meşgul olması, Mes’ud ve kayınpederi Gümüştekin’in şark işleri ile ilgilenmesine olanak verdi Bu dönemde yerel devletler, din ve milliyet farkı gözetmeksizin, aktüel politikanın gerektirdiği değişik ittifak politikaları sergilerler 1115 te Sultan Muhammed adına komutanı Porsuk Urfa üzerine yürüdü Artuklu İlgazi ve Belek, Porsuk’u püskürttüler 1116 da Porsuk, Urfa’yı tekrar muhasara ettiği zaman, İlgazi, Şam Emiri Tug-Tekin ile, Urfa kontu Roger yanında yer aldılar, Kudüs Kralı ve Antakya Kontu ile birleştiler 1118 de Muhammed Tapar ölünce durum değişti Kendisini daha serbest hisseden İlgazi Urfa ve Antakya’yı işgal etti Urfa Kontu Roger öldürüldü
Güney-Doğu’da bunlar cereyan ederken, Erzican, Kemah, Divriği yöresinde egemen olan Mengücikoğlu İshak, Malatya Sultanı Tuğrul Arslan’a ait olan Harput ve Dersim bölgesine saldırdı (1118) Bu sırada Belek, Porsuk’a karşı savaştığından, Tuğrul Arslan’a Kont Joscelin yardım etti Ertesi yıl Belek, Mengücikoğlu üzerine yürüyünce, Mengücikoğlu, Trabzon Rum Dükası Konstantin Gabras ile birleşti 1120 de, Gümüşhane’ye bağlı Şiran bölgesindeki bir savaşta, Belek, Gümüştekin ve Mes’ud galip gelerek, Gabras ve Mengücikoğlu’nu esir ettiler Gümüştekin, Mengücikoğlu’nu damadı olduğu için parasız, Gabras’ı ise 30000 dinar fidye karşılığı serbest bıraktı Gümüştekin’in, esirleri Belek’e sormadan serbest bırakması ile aralarındaki ittifak bozuldu
Artuklu hükümdarı İlgazi’nin 1121 de giriştiği Gürcistan seferi mühim bir olaydır Gürcistan, Alparslan ve Melikşah döneminde itaate alındıktan sonra, Tiflis önemli bir müslüman şehri olmuştu Melikşah’ın ölümünden ve Haçlılar’ın Suriye’ye yerleşmesinden sonra, Gürcü Kralı David (1089-1125), Kuzey komşusu Kıpçak Hanı Karahan’ın kızı ile evlenip, Kıpçak desteği ile güçlendi ve Kafkas Türkmenleri’ni sıkıştırmaya başladı Bunun üzerine Artuklu İlgazi, Selçuklu Sultanı Mahmud’un kardeşi Gence Meliki Tuğrul ile birlikte, Gürcistan üzerine yürüdüler, fakat kötü şekilde yenildiler Tiflis, Gürcüler’e geçti (1121) Hayatı zaferlerle dolu İlgazi, utanç içersinde memleketine döndü Gürcüler, takiben İspir ve Pasinler’e kadar Erzurum bölgesini işgal ettiler Bu sıralarda İlgazi ve amcası Belek, haçlılara karşı bazı savaşlar verdiler, Kont Joscelin ve bazı başka haçlı kontlarını esir aldılar Takiben İlgazi öldü, oğulları Timurtaş ve Süleyman’ı, Belek’e emanet etti İlgazi’nin ölümünden sonra, Belek’in bölgedeki gücü daha da arttı
1123 te Kudüs Kralı Baudouin, hem Belek’ten intikam almak ve hem de esir Frank kontlarını kurtarmak için harekete geçti Belek Haçlı ordusunu, Rab’an’da pusuya düşürerek mağlup etti Baudouin, esirleri kurtarmaya giderken, yeğeni ile birlikte kendisi esir düştü (18 Nisan 1123) Belek, Harran ve Tel-Başer şehirlerini alarak Halep üzerine yürüdü Halep muhasarası sırasında aldığı bir ok yarası ile şehit oldu (6 Mayıs 1124) Evladı olmadığı için, memleketi, Artukoğulları arasında taksim edildi Tuğrul Arslan, üvey babası Belek’e ait Gerger ve Maasara’yı aldı Bu nedenle, Harput Beyi Artukoğlu Süleyman ile arasında anlaşmazlık çıktı Timurtaş, Kral Baudouin’i 100000 dinar karşılığında serbest bıraktı
Malatya, Danişmendliler için daima önemli olmuştu Konya Sultanı Mes’ud zaten kayınpederi Gümüştekin’in güdümünde idi Belek’in ölümü ve Tuğrul Arslan ile Artukoğulları’nın arasının açılması, Danişmendliler’in Malatya’yı zaptı için uygun ortam oluşturdu Gümüştekin, damadı Mes’ud ile birlikte Malatya’yı kuşattı Şehirde kıtlık ve açlık başgösterdi Tuğrul Arslan ve Annesi şehri terketmek zorunda kaldılar Böylece Malatya, tekrar Danişmandliler’e geçti (1124) Artukoğlu Süleyman ölünce, Harput konusunda, Gümüştekin ve Artukoğlu Davud arasında çatışmalar görüldü
Mes’ud’un, kardeşi Tuğrul Arslan’a ait olan Malatya’yı, Gümüştekin’e bırakmasını, Ankara, Kastamonu taraflarında egemen bulunan diğer kardeş Arap kabul etmedi Gümüştekin’in Artuklar’la meşgul bulunmasından da yararlanan Arap, Konya üzerine yürüdü Mes’ud yenildi ve Bizans İmparatoru John Comnenos’a gitti İmparatorun da arası Arap ile iyi olmadığından, Mes’ud’a yardım etti İmparator Kastamonu’yu kuşattı Mes’ud, İmparator’dan aldığı yardım ve Gümüştekin’in de desteği ile, Arap üzerine yürüdü Arap, Kilikya Ermeni Prensi Thoros’a sığındı Arap, Ermeni-Türkmen karışımı ordusu ile müteaddit defalar, Danişmendliler üzerine yürüdü ise de bir sonuç alamadı (1128) Bu sırada Tuğrul Arslan’ın da desteğini gördü
Bu dönemde, Danişmendliler, küçük Konya Sultanlığı hariç, Malatya’dan Sakarya bölgelerine kadar büyük bir alana egemendiler Buradan Karadeniz sahillerine doğru ilerlediler Bölge Rum egemeni Kasiarus, 1129 da, bütün sahil kalelerini Gümüştekin’e teslim etti Aynı yıl, Ermeni Prensi Thoros’un ölümü üzerine, Bohemond komutasında haçlılar, Kilikya’ya girdiler Anazarba’da Danişmenliler’e yenildiler Bohemond da ölenler arasındaydı Gümüştekin, 1131 de, Ermeni Prensi Leon’un tecavüzlerine karşı, tekrar Kilikya’ya girdi ve Leon’u vergiye bağladı Urfa Kontu Joscelin, Türkler’e karşı sefer sırasında yolda öldü
Gümüştekin, Bizanslılar, Ermeniler ve Haçlılar’a karşı kazandığı başarılardan sonra, Anadolu hükümdarları arasında en yüksek mevkii aldı Bunun üzerine Bağdad Halifesi ve Sultan Sancar, kendisine birçok hükümdarlık alametleri ile birlikte “Melik” ünvanı veren bir ferman yolladılar Elçiler Malatya’ya ulaştığında zaten hasta olan Gümüştekin öldü (1134) Bunun üzerine “Melik” ünvanı oğlu Muhammed’e tevdi edildi
Gümüştekin’in dört oğlu vardı: Muhammed, Yağıbasan, Yağan ve Ayn ud-Devle Babasının yerine Muhammed geçti Muhammed, Kayseri’yi imar ederek başkenti buraya taşıdı Taht kavgaları başladı Muhammed, Yağan’ı öldürttü Çankırı, Bizanslılar tarafından işgal edildi ise de, bir karşı seferle geri alındı Muhammed 1136 da, Ermeniler arasındaki bir savaştan faydalanarak, Maraş ve Göksun üzerine yürüdü Lazkiye’ye kadar ilerledi Kont Baudouin, John Comnenus’tan yardım istedi İmparator 1137 de Kilikya’yı işgal etti Urfa ve Antakya kontları ile burada buluştu ve itaatlerini sağladı Ermeni Prensi Leon’u ailesiyle birlikte İstanbul’a yolladı Muhammed geri çekildi İmparator Antakya üzerinden kuzey Suriye’ye yürüdü Musul Atabeki İmadeddin Zengi (1127-1146), diğer islam hükümdarlardan yardım istedi Mes’ud, Kilikya’ya indi Sonunda İmparator bütün bölge güçlerini karşına aldığı için, bir sonuç alamadan, geri dönmek zorunda kaldı Bu sırada, Muhammed, kardeşi Ayn ud-devle ile mücadele halinde idi Ayn ud-devle önce Diyarbakır’a kaçtı ve sonunda Kont Joscelin’e sığındı
Mes’ud ve Muhammed, Bizans aleyhine genişlemeye başladılar Trabzon Dükası Konstantin Gabras güçlenerek bağımsız hale geldi 1139 da, İmparator bu problemleri halletmek amacıyla yeni bir sefer düzenledi Danişmendliler’in eski başkenti Niksar’ı kuşattı Fakat yine bir sonuç alamadan geri dönmek zorunda kaldı (1141) Ertesi yıl, Mes’ud’un Uluborlu ve Antalya üzerine yürümesi, İmparatoru tekrar sefere çıkardı İmparator bu bölgede, Mes’ud’un idaresini tercih eden yerli Rum halkla uğraşmak zorunda kaldı Takiben Kilikya’ya geçen imparator burada öldü (1143) Yerine Manuel I Comnenus (1143-1180) geçti
Aynı yıl (1143), Danişmendli Muhammed’in de vefatı üzerine, taht kavgaları ortaya çıktı Melik Muhammed’in, Zünnun, Yunus ve İbrahim adında üç oğlu vardı Yerine Zünnun’u bıraktığı halde, dul eşi, Sivas’ta hüküm süren, Muhammed’in kardeşi Yağıbasan ile evlendi Zünnun Kayseri’ye kaçarak orada hükümdarlığını ilan etti Bu arada Malatyalılar, Muhammed’in diğer kardeşi, Ayn ud-Devle’yi başa geçirdiler Böylece Sivas’ta Yağıbasan, Malatya’da Ayn ud-Devle ve Malatya’da Zünnun olmak üzere Danişmenli devleti üçe bölündü Bu durum Mes’ud’un güçlenip genişlemesine yaradı Mes’ud, Danişmendliler’in taht kavgasında Zünnun tarafını tuttu Diğerleri aleyhine Fırat boylarına kadar Danişmendli ülkesini zaptetti Mes’ud’un Bizans aleyhine de genişleme politikası gütmesi nedeniyle, Manuel Comnenus büyük bir ordu ile Akşehir üstünden Konya’ya yürüdü Gariptir ki bu savaşta, bizans ordusundaki önemli komutanlardan birisi, vaktiyle Bizans’a esir düşerek sonradan gerçek bir Bizans’lı olan Akkuş, Türk ordusunun önemli komutanlarından birisi ise, Bizans İmparator soyundan olup, Mes’ud’a sığınan ve sonradan onun damadı olan Yuannis Çelebi idi Manuel, Konya’yı uzun süre muhasara ettikten sonra, Avrupa’da ikinci haçlı hareketinin de başladığı haberinin alınması üzerine geri çekilmeye karar verdi Geri çekiliş sırasında Bizans ordusuna, yapılan baskınlarla, büyük zayiat verdirildi Haçlı tehdidi karşısında Mes’ud ve Manuel, anlaşmak zorunda kaldılar
İmadeddin Zengi’nin, devletini, Musul ve Halep olmak üzere ikiye ayıran, Urfa kontluğunu ortadan kaldırması, Antakya Dukalığı, Trablus Kontluğu ve Kudüs Krallığı’nı da tehlikeye düşürdü Bunun üzerine Avrupa’da yeni bir haçlı ordusu hazırlanmaya başlandı Bu ordunun Alman İmparatoru III Conrad ve Fransız Kralı VII Saint Louis başkanlığında 1400000 kişiyi aştığı söylenir İlk önce Alman İmparatoru İstanbul’a ulaştı ve İznik Eskişehir yönünde ilerledi Bu haçlı seferinde İmparator Manuel haçlılarla iyi işbirliği yapmadı Hatta zaman zaman rumlar haçlılara karşı savaş verdiler Bu haçlıları, Sultan Mes’ud, Eskişehir yakınlarında, babasının 1 haçlıları karşıladığı yerde kaşıladı (1147) Kalabalık olmasına rağmen ağır ve hantal haçlı ordusu, çevik Selçuklu ordusu karşısında tutunamadı ve yenilerek ağır kayıplar verdi Haçlıların ancak onda biri İznik yönünde kaçabildi Kaçarken yerli rumların baskınları ile daha da perişan oldular
Saint Louis komutasındaki ikinci gurup İstanbul’dan geçerek İznik’e geldiğinde III Conrad ile karşılaştı ve felaketi orada öğrendi Bunun üzerine Fransız Kralı Konya üzerine yürümekten vazgeçip, Selçuklular’ın çevresinden dolaşmaya karar verdi Balıkesir, İzmir, Denizli üzerinden Antalya’ya ulaştı Ordusu yolda birçokkez, Türkmen ve yerli rumların taarruzuna uğradı Ordunun baronları dükleri ve zenginleri Antalya’dan gemilerle Suriye’ye geçtiler Antalya’da kalanlar ise Hem Türk ve Hem de Rumların sıkıştırması ile perişan oldular Çoğu müslümanlığa geçmek zorunda kaldı
Sultan Mes’ud, Bizans taaruzlarını Konya önünde kırdıktan ve haçlı ordularını Anadolu’da perişan ettikten sonra güçlendi ve rahat bir nefes aldı Tekrar doğu işlerine yöneldi Damadı Halep Atabek’i Nureddin Mahmud ve Artuklular’la birlikte, Haçlılar’a karşı genel bir taarruza geçtiler Nureddin önce, babasının şahadeti ve Ermeniler’in isyanı üzerine, Jocelin tarafından işgal edilen Urfa’yı ikinci defa fethetti (1148) Ayıntab ve Tel-Başer yönünde haçlılar’ın üzerine yürüdü fakat mağlup oldu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.