Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Şaşırtıcı / Ürpertici Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dünyada, mevcut, vampir, varmıdır

Dünyada Mevcut Vampir Varmıdır?

Eski 07-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünyada Mevcut Vampir Varmıdır?



Vampir gerçektir Vampirler var ve yaşıyorlar; bu bir düşünce alanı ve alternatif bir realite; öyle bir realite ki günlük yaşamın içine tamamen nüfuz etmiş durumda; zamanınızı rutin işlerle uğraşarak geçiriyorsunuz yani yemek, içmek ve rahatlamak gibi ve komşu dairenizde, yândaki apartmanda ya da evde veya yakın bir kasabada veya kentte çok farklı bir yaşam sürdüren biri olabilir; bu yaşam gizli bir yaşamdır çünkü bir ‘Vampir Realitesi’dir Kimler bu realitenin içindeler? Öncelikle onlar vampir olarak yaşıyorlar; tamamen gerçekler; sizin gibi etten ve kemikten oluşmuşlar ama ölümsüzler, bazıları ölümden geri dönmüş; ruhları vampir; bazıları fantastik, bazıları ise vampiri; aralarında gruplaşıyorlar; kurbanları var; vampir avcıları ve araştırmacıları var Vampir realitesi bir kaleydoskop gibidir; çok yüzlüdür, temelde sabit kalmak şartıyla rengini, şeklini sürekli değiştirir Bakan kişi devamlı değişen desenler görür; bu belki sıradan bir yaşam için de geçerli olabilir, biz her ne kadar kolektif ve tanımlanmış bir evrende yaşıyorsak da, her birimiz kalbimizin derinliklerinde bir tutam gerçek ve inanç taşırız, bu bizim kişisel evrenimizdir, görünümlerin bireylere göre çeşitlenen perspektifleridir Her birey sonuçta gördüğü gerçeğe göre yaşar Vampir Realitesine girerken öncelikle onların eşsiz perspektifini görürüz; işte bu, onların öz gerçeğidir Vampir Realitesi bir başkasının Vampir Realitesinden farklıdır; burada doğru veya yanlış yoktur sadece farklılık vardır Bazıları tüm zamanlarını Vampir Realitesi'ni yaşayarak geçirirler, bazıları rüyalarında, fantezilerinde, o alanda gezinirler ve bilinmeyenle beklenmedik bir anda buluşurlar Vampir Realitesi'ni ziyaret etmek olasıdır Şimdi oraya gidiyoruz ve onların yaşamlarından kesitler göreceğiz Vampirler, vampir kurbanları, avcılar, araştırmacılar ve hayalciler işte oradalar



Bunları ben söylmiyorum Bunları Rosemary Ellen Guiley söylüyor Kendisi belkide dünyanın tek vampir araştırmacısı; neredeyse dünyanın yarısını dolaşarak, yaklaşık bin sayfalık bir dosya oluşturdu Çeşitli ülkelerdeki yüzden fazla vampir derneği ile görüştü, sayısız insanla görüştü Elde ettiği sonuçlar öylesine ilginçti ki, öğrenim kurumları tarafından kullanılmak üzere ciddi ödemeler yapılarak
satın alındı
Vampirler standart değildir!

Webster Sözlüğü'nü açtığınızda Vampir sözcüğünün karşısında şu yazar; “Ölü bir insanın canlanmasına veya geceleri mezardan çıkmasına inanmak; vampirler uyuyan insanların kanlarını emerler

Guiley, sondaki uyuyan insanların kanlarının emilmesi bölümünün saçma olduğunu söylüyor ve ekliyor; “Aslında tümü saçma, herkes vampir tanımını aynen yapamaz, genelde filmlerden ve kitaplardan etkilenilir Ortada hep ölümsüz, fiziksel ve seksüel yönden çok güçlü, yapmacık, geceleri yaşayan ve doğaüstü güçlere sahip bir yaratığın olduğu sanılır Bu saçma inançlara göre bir vampir, kötülük doludur çünkü yaşayan insanların kanlarını emerek yaşamını sürdürür, oysa bu doğaüstülük ve ölümsüzlük için işe yaramaz Sonuç olarak bütün bunlar vampire folklorundan kaynaklanırlar ve gerçekten uzaktırlar

Gerçekten de vampir inancı Slav folklorundan doğmuştur; mezardan çıkan ölüler, kötü ruhlar, şeytani yaratıklar, kan içen doğaüstü güce sahip insanlar, kurt adamlar veya cadılar veya hayvani şekillere dönüşmeler; daha ne ararsanız arayın; tümünü Slav folklorunda bulabilirsiniz Ama Guiley, böyle standart özelliklere sahip iddia edilen biçimde bir vampirin olmadığını söylüyor Aksine vampirler doğal ortama kendilerini uydurmaya muktedirdirler ve gelişimleri sürekli aldatıcı görünüşler halindedir; amaç kolektif insan bilincini yanıltmaktır Bu tanım, aslında Vampir Realitesi'nin arzuladığı tanımlamanın doğrultusundadır ve bilinçlidir

Vampirimsi vampirler!

Guiley, yıllarca süren araştırması sırasında, ne Bram Stoker'ın Dracula'sına, ne de Anne Rice'in Lestat'ına veya Armand'ına rastlamadığını belirtiyor Bunlar gerçekten birer kurgu/fantezi, bu tür tiplemeler aslında arzulanan istenen vampir tiplemeleri yani toplumun bilinçaltı atamaları; güncel sinemada bu daha belirgindir; artık vampirler Klaus Kinski, Christopher Lee veya Bela Lugosi gibi çirkin değil, Gary Oldman, Antonio Banderas veya Tom Cruise gibi yakışıklı ve seksidirler, seyirci onların kazanmasını açık açık ister ve taraflarını tutar Guiley'in ideal vampirin elbette doğaüstü olacağını ama bunun alternatif realite gereği anlamına geldiğini söylüyor; asıl gizem eğer dikkat edilirse buradadır ve vampirin doğaüstülüğü buradadır yani alternatif olmasında Gerçek vampirler her şeyden evvel, genelde kan fetişisti değiller Bireysel olarak bazıları insan veya hayvan kanını şiddetle arzu ediyorlar Bu arzu kan tadını sevmek veya biraz seksüel ya da majikal bir ritüel sonucunda oluşabilir, bazıları sağlık, uzun ömür ve majikal güç sağlamak gibi nedenleri ortaya koyuyorlar Birçok kan içici, basit ve saf insanlar, vampir inançlarıyla ya da doğaüstü güçlerle hiç ilgilenmiyorlar En iyisi, onları "vampir gibi" diye tanımlamak çünkü gerçekten geleneksel veya kurgusal vampir gibiler; kan tüketiyorlar Bazı kan içme olaylarının içeriğinde kurbanların kanını içme faktörü kıskançlıktan veya kinden kaynaklanıyor Bunlar gerçek vampir değiller, sadece vahşi bir biçimde öldürüyorlar Anemi hastalığına tutulmuş olanları hariç tutabiliriz; kan hastalıklarının kan içme tutkusuna neden olduğu görülmüştür ama biz bu olayları vampirlik saymıyoruz

Guiley'in kadın ve erkek vampirleri vampir olduklarını açıkça söylüyorlar ve uzun zamandır bütünüyle insan olmadıkları inancındalar Çoğu, bir başka vampir nedeniyle vampir olduklarını anlatıyor; vampirleşmenin temel nedeni yapılan ayinlerdeki kan değişiminden kaynaklanıyor; yani kan kardeşi olmak gibi Hiçbirisi yüzlerce yaşında olduğunu iddia etmiyor ama çoğu yaşlanmanın yavaşladığını belirtiyorlar ve bunun nedeni kan içmek değil; neden olarak Kolektif Oluşum Alanı'nı yani bilinci koşullandırmayı gösteriyorlar Yine hiçbirisi, havada yarasaya dönüşerek uçtuğunu iddia etmiyor; sahip oldukları tek doğaüstü gücün, Vampirizm inancının oluşturduğu yoğun duyarlılık ve bazen de önceden algılama olduğunu söylüyorlar Bazı açıklamalarda, vampir fobileri yok değil, örneğin sarımsaktan korkanlar, suyun içinden geçemeyenler hatta aynadan ödü patlayanlar bile var ama bunların nedeni klasik vampir folklorundan psikolojik olarak etkilenmekten geliyor Guiley bir örnek veriyor:

“Tanıdığım vampirler kesin ve dürüst inançlılar; bilinç düzeyinde veya altında vampir olduklarından eminler Onlar geceye aitler, gizemi seviyorlar; gün ışığına karşı duyarlılar ve en önemlisi bireysel yaşamı seviyorlar, buna karşın sıradan insanlarla yaşamı paylaşmaktan hoşlanmıyorlar Ancak, kendilerine benzeyenlerle zaman zaman kan içmek için bir arada oluyorlar, yaşamlarındaki değişimin kontrol dışı olduğu inancındalar Vampire dönüşmenin onları insanlardan ve hatta kötülüklerden koruduğu düşüncesindeler Vampir Realitesi'nde yaşayanların bazıları ruhsal çalışmalarla meşguller, bu gruba ‘Ruhsal Vampirler’ diyebiliriz, susuzluklarını kanla değil başkalarının yaşam enerjisini boşaltmakla veya emmekle gideriyorlar, Ruhsal Vampirler daha dışa dönükler çünkü çevrelerinde insanlara ihtiyaçları var, kurbanlarını bu yoldan bulabiliyorlar Onları tanımak daha kolay, aşırı gece tipi olmaları ve musallat oldukları insanların birkaç saat içinde tüm enerjilerini yitirmeleri dikkat edilmesi gereken olaylar

Jung ve vampirlerin kaynağı

Psikiyatrinin babası Carl Gustav Jung, Kolektif Bilinç Alanı kuramını geliştirirken tüm insanlığın ortak bir ruh alanında veya frekansında bir bütün olduğunu veya iletişimde olduğunu savunuyordu, bu alanda kolektif anılar ve bastırılmış materyal bulunuyordu Kolektif Bilinçaltı zamanın başlangıcından beri, insanlık tarafından paylaşılmakta, bu depoda ilkel anılar ve örnek tavırlar yani Arşetipler bulunuyor, işte bu örnekler, bizleri çeşitli biçimlerde etkiliyorlar; imajinatif olarak rüyalarda, dini inançlarda, mitlerde, sanatta ve folklorda belirginleşiyorlar Jung'a göre, Şeytan kötülüğün arşetipi olarak tanımlanıyor, Toprak Ana inancı, doğumun, ölümün ve yeniden doğumun arşetipi ve vampirler, onlar da kolektif bilinç altında varlar Bu yaklaşım bilimseldir ama hiç kimse tüm bilinmeyenin bireysel veya kollektif bilinçaltından kaynaklandığını kesin iddia edemez Zıt bir teze göre ise, kayda değer olaylar vardır çünkü dışsal ve alternatif olaylar oluşmaktadırlar

Vampirizm de bu çerçevenin içinde yer alır Gerçek ise, herhalde iki kuramın arasında bir yerdedir ikisi de diyoruz çünkü kolektif bilinçaltı kuramı günümüzde reddedilemeyecek bir gelişme içindedir, filmler, kitaplar, reklamcılık ve pop/kültür kıtalararası boyutta büyük bir güç oluşturmaktadır Guiley'in Vampir tiplemeleri içinde görülür ki, aynı ilgi alanı iki vampirin buluşmalarını sağlamaktadır ama bu ilgi buluşması bilinç düzeyinde nadir olur, buluşma daha çok bilinçaltında gerçekleşmektedir Yıldırım aşkı gibi

Buyrun! İşte gerçek bir vampir canlı yayında;

Guiley, güncel vampirleri tanımlarken, doğaüstü yanları bir yana hemen tümünün entelektüel, gösterişli, ukala ve çok şık olduklarını söylüyor; siyah rengi tercih ediyorlar ve bazıları gecelerini klasik müzik türünden konserlere giderek geçiriyorlar, sosyo/politik olarak bir ırka, bir inanca, bir partiye, bir millete ve hatta dünyaya bağımlı olmaktan hiç hoşlanmıyorlar, kendilerini bunların dışında görüyorlar Bir şey daha var; ne olursa olsun ölümden sonra dirileceklerinden eminler Guiley'in araştırmasını bir örnek alıntıyla bitirmek gerekiyor: Örnek vampir ABD'nin doğu kıyısında yaşıyor ve 30 yaşlarında, takma adı Kevin: “Benim öyküm 8 yaşımda başladı, daha sonraki dönemde lise arkadaşlarımın arasında doğaüstü konularla ilgilenenler vardı Bir tanesi Mike'tı ve vampir olduğunu söylüyordu, yüzü daima makyajlı gibiydi Lisa adlı bir kız arkadaşı vardı ve Usa benimle de seksüel ilişkiye girmişti ama Mike buna aldırmıyordu Lisa onunla seviştiğinde çevrelerinde ışıkların oluştuğunu söylüyordu ama benimleyken böyle olmuyordu Sonra Mike bana yaklaşmaya başladı, cinsel değildi ama onun gücüne hayret ediyordum; çok kuvvetliydi ve beni tek eliyle dakikalarca havada tutabiliyordu Ama onunla her beraberlikten sonra, kendimi çok güçsüz hissediyordum ve bir sabah uyandığımda Mike'ı başucumda buldum Garip bir şekilde gülümseyerek bana dün gece kanla beslenmeye gittiğini anlattı, kıskanmıştım, ben de bunu yapmak istedim Birden gözleri değişti, parlak yeşile dönüşüyordu; bunu hiç unutamıyorum, 'gözlerin' diye bağırdım ve o gülmeye başladı, sonra beni ısırmasına izin verdim O günden sonra beni yönlendirmeye başladı Lisa'da aramızdaydı, üçümüz bir arada yaşamaya başladık, geceleri buluşuyor, bazen birbirimizin kanını emiyor, bazen de hastanelerden çaldığımız insan kanlarını ve küçük hayvanların kanlarını içiyorduk Onlar yokken, kimseyi istemiyordum, gün ışığından nefret ediyordum, dairem daima loş ve sessizdi Bir gün, evden çıktım ve yürümeye başladım, tam üç gün hiç durmadan yürüdüm Bir daha da ne Mike'ı, ne de Lisa'yı gördüm Şimdi burada yaşıyorum Bazen kendimi yitiririm, kimse duygularımı anlayamaz, dış dünya beni hiç ilgilendirmiyor; bana kalan mirasla bu evi aldım, başka bir konuda parayla hiç işim yok Sadece kanla beslenmek bana yetiyor Nasıl mı? Bu bir sır Yalnızlık bir sorun ama kan sayesinde bunu giderebiliyorum Bu uzun yıllardır böyle sürüyor çünkü Mike'ı idealize ediyorum ama benim kişiliğim ondan daha zayıf, bazen onun gibi başkalarının dikkatini çekmek istiyorum ama tam o anda buna niye kalkıştığımı anlayamıyor ve vazgeçiyorum Evet, aslında ben Mike'a benzemiyorum, eminim o bir vampirdi ama farklı deneyimleri vardı ve o daha başarılıydı Şimdi amacım diğer vampirleri bulmak, bu uzun zaman alacak biliyorum ama vaktim çok Korktuğum tek şey var; AİDS; bizim için en tehlikeli şey, bu nedenle kan sağlarken çok dikkatliyim Tek bir dostum var, benim gibi ama ona bir şey açıklayamam, biraz konuşmaya çalıştım ama anlamıyor ve sanırım asla neler olduğunu bilemeyecek

Ve artık Kont Dracula geliyor

Yolunuz Romanya'ya düşerse ve tabii vampirlere meraklıysanız eğer, Wallachia bölgesinde yani ünlü Transilvanya'da, Arges Irmağı'nın kaynağına doğru gidin ve sorun; size tarif edilen yerde bir şato yıkıntısı bulacaksınız; işte orası Kont Dracula'nın ya da asıl adıyla Vlad Tepes'in şatosudur 1456'da Vlad, buraya hakimdi, şatonun stratejik uygunluğu çok işine yarıyordu, sarp kayaların tepesinde ulaşılmaz bir yerdeydi Vlad'ın amacı Boyarlar'ı kölelikten kurtarmaktı O dönemde, Wallachia'da iki sınıf vardı; köleler ve Boyarlar yani aristokrat sınıf Osmanlıların baskısı ve etkisi nefes aldırmıyordu; Osmanlı tahtında Fatih Sultan Mehmet vardı ve Bizans'ı yok eden genç Sultan'ın gözü Balkanlardaydı Boyarların silahlanmasına ve ordu kurmalarına izin vermiyordu

Tepes, bazı Boyarlar'ın Türklerle iyi geçinmelerine kızıyor, gizli gizli örgütleniyordu 1457 yılında Vlad Tepes bir darbe hazırladı, bir gece yarısı Osmanlı taraflısı Boyarların şatolarını tek tek basarak tümünü aileleriyle beraber esir aldı ve vahşet o gece başladı Esirlerini aylar boyunca dolaştırarak birer birer öldürdü, inanılmaz işkenceler yapıyordu, kadın çocuk dinlemiyor; anadan doğma soyuyor, uçurumlardan atıyor, derilerini yüzüyor, açlıktan öldürüyor, buzlu sularda boğduruyordu Sonunda haberler Fatih'e ulaştı, ardından Osmanlı birlikleri bölgeye girdiler

Tepes, önce birkaç çatışmayı kazandı ve esir ettiği Türkleri feci şekilde öldürttü; çoğunun kavuklarını başlarına çiviletmiş ve sonra da kazığa oturtmuştu Tam anlamıyla çıldırmıştı; yağ kazanları kaynatıyor, insanları içine canlı canlı atıyor, kesik başlardan kuleler yapıp karşısında oturup şarap içiyordu, işte Kazıklı Voyvoda unvanını o zaman kazandı çünkü esirlerini canlı canlı yağlanmış kazıklara oturtuyordu Böyle bir ölüm günlerce sürüyordu

Sonunda Osmanlı ordusu, Tepes'i şatosunda sıkıştırdı ama şatoyu almak çok zordu; beş kulesi vardı, konumları ve sarp kayalar top ateşini engelliyor, Türkler sürekli çapraz ateş altında kalıyorlardı

Efsaneye göre, şatoda uzaklara açılan gizli geçitler vardı, Osmanlı askerleri canla başla savaşırlarken, çevreden Tepes'in başka yerde olduğu haberlerini alıyorlar ve moralleri bozuluyordu ve sonunda Voyvoda'nın orada olmadığından emin olarak geri çekildiler ama savaş bitmemişti Sürekli Türklerle savaşan Tepes,1462'de kaça kaça gerilediği Poenari'de kuşatıldı, karısı kuleden ırmağa atlayarak intihar etti Ama Tepes yine kaçmayı başararak yeniden örgütlenmeye başlamıştı ki, öldürüldü, söylentilere göre bir suikaste uğramıştı Efsaneye göre, başı kesilerek, bedeni kayalardan aşağı atıldı, cesedi toplayan rahipler bir Snagov Manastırı'nın gizli bir mahzenine gömdüler Ama 1931'de yapılan kazılarda bir şey bulunamadı Türkler sonunda şatoyu da ele geçirerek yakıp, yıktılar, öç alınmıştı Kalıntılar 1940'taki bir depremden sonra iyice kayboldu 1960'a kadar şatonun yeri bilinmiyordu; Raymond T McNally ve Radu RFlorescu şatoyu buldular Sonra restore edildi ve Romanya için önemli bir gelir kaynağı oldu

Bu iki araştırmacı aynı zamanda da, efsanevi Kont Dracula'nın tarihi tiplemesini de yaratmış oldular; Florescu bulduğu bir belgede, Tepes'in kurbanlarının kanını içtiğini ve ölümsüzlük peşinde olduğunun yazılı olduğunu açıkladı Bram Stoker'm Dracula'sı da aynı çizgide olduğu için, artık Dracula efsanesi tamamlanarak sağlam temellere oturtulmuştu Stoker'in Dracula'sı 1897'de yazıldı; ortada kesin kanıtlar olmasa da, Stoker'm Vlad Tepes'le ilgili tarihi kaynakları bir şekilde ele geçirdiği sanılıyor Tepes, Stoker'm Dracula'sının prototipiydi Dracula “Şeytanın Oğlu” veya “Ejderhanın Oğlu” anlamındadır; Tepes'i daha prensken babası “Dracul” adıyla çağırıyordu; vampir ve şeytan tanımları sonradan eşleştirildi; Dracula'nın vampirlerle bağlantısı ise Stoker'ın kitabıyla başladı Stoker, bir vampir romanı yazmak istemişti O dönemde bu tür romanlar yazmak biraz da modaydı Mekan olarak Transilvanya'yı tercih etti; kütüphanelerde yaptığı uzun çalışmalarda Vlad'ın ve Dracula Şatosu'nun tarihini bulmuş ve oradan yola çıkmış olmalı ama Transilvanya'ya hiç gitmemişti ve işin garibi bir sinema ve korku edebiyatı mitosu yaratacağı aklına gelmemişti

515 yıl sonra ısırdı!

1977'de çok garip bir olay oluncaya kadar, Dracula bir korku filmi kahramanı, Vlad Tepes ise, tarihin karanlıklarında kalan bir i-simdi Amerikalı bir gezgin olan Vincent Hillyer, izin alarak bir gece Dracula'nın şatosunda kaldı, o gece saldırıya uğrayarak boynundan ısırılınca bir efsane daha doğdu Guiley bizlere vampirlerin gerçekten var olduklarını kanıtlıyor ama bunlar bildiğimiz beyaz perde vampirlerine hiç benzemiyorlar, aramızdalar ama bizim gibiler fakat farklı yaşıyorlar Dracula Efsanesi'nin temelinde Osmanlıların baş düşmanlarından olan Romanyalı Voyvoda Vlad Tepes var Anlaşılıyor ki, Guiley'in insan vampirleri dışında oluşan vampir efsanesi, ticari bir ana fikirden doğarak başarılı olmuş ama bu sonuç bilinmeyen olayları göz ardı etmeye engel olmuyor Guiley'in anlattıkları, gerçekten de düşündürücü Bir an düşünüyoruz, yukarıdaki tariflere uyan tanıdıklarımızı, ya onların içinde bir vampir varsa


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.