Atatürk&Quot;Ün Birkaç Anısı |
07-12-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk&Quot;Ün Birkaç AnısıAtatürk"ün Birkaç Anısı DİNLEMEKTEN ZEVK ALIRIM Neşeli bulunduğu bir zamanı seçerek: "Paşam" demiştim, "şu danıştıklarının içinde bazen öyleleri var ki, şaşırıyorum Bunların mütalaalarına nasıl olsa sonunda iştirak etmeyeceksin Kararını önceden vermiş olduğun da malum O halde, ne diye onları birer birer çağırıp karşısında söyletirsin?" Atatürk, yüzüne alaycı bir eda ile bakıp şu cevabı vermişti: "Bazen hiç umulmadık adamdan ben çok şeyler öğrenmişimdir; hiçbir kanaatı hakir (değersiz) görmemek lazımdır Neticede, kendi fikrimi bile edecek olsam, herkesi ayrı ayrı dinlemekten zevk alırım" ATATÜRK VE ALEMDAR MUSTAFA PAŞA Atatürk, Osmanlı Padişahları arasında Yıldırım Beyazıd, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, IV Muratı beğenirdi Sadrazamlar arasında da Alemdar Mustafa Paşaya kızardı: "Biraz kültürü olsaydı Cumhuriyeti ilan ederdi!" derdi "Büyük Reşit Paşanın kültürü ile Alemdar Mustafa Paşanın kültürü birleşebilseydi, ben tarihe başka bir görevle girerdim" demişti ATATÜRKE BİR KÖYLÜNÜN CEVABI Tarihimiz sayısız savaşlarla doludur Biz bu savaşlardan başkaldırıp ne memleketi imar edebilmişiz, ne de kendimiz refaha kavuşmuşuzdur Bunun sebebi, bizim suçumuzda olduğu kadar düşmanlarımızdadır da Çünkü başta Moskovlar olmak üzere düşmanlarımız hep şöyle düşünürlerdi: "Türklere rahat vermemeli ki, başka sahalarda ilerleyemesinler" Bunun için de sık sık başımıza belalar çıkarırlar, savaşlar açarlar, Balkan milletlerini kışkırtırlardı Biz böyle durmadan savaşırken de o zamanlar askere alınmayan gayrimüslimler durmadan zenginleşirlerdi Onların neden zengin, bizim neden fakir kaldığımızı bir köylü, Atatürke verdiği kısa bir cevap ile gayet veciz olarak izah etmiştir Atatürk, Mersine yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş: "Bu köşk kimin ?" "Kirkorun " "Ya şu koca bina?" "Yargonun" "Ya şu ?" "Salomonun" Atatürk biraz sinirlenerek sormuş: "Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz?" Topl******rın arkalarından bir köylünün sesi duyulur: "Biz mi nerede idik? Biz Yemende, Tuna boylarında, Balkanlarda Arnavutluk dağlarında, Kafkaslarda, Çanakkalede, Sakaryada savaşıyorduk Paşam" Atatürk bu hatırasını naklederken : "Hayatımda cevap veremediğim yegane insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur" der dururdu ATATÜRKÜN AĞZINDAN TÜRK KÖYLÜSÜ Bir gün Akşehir civarında bir köye gittim Çok yağmur yağıyordu ve soğuk vardı Kendimi belli etmeyerek, bir evin önünde duran kadına: "Bacı yağmur var, soğuk var Beni çatın altına kabul eder misin?" dedim Hiç tereddüt etmeyerek "buyrun" dedi ve beni bir odaya aldı, odada ateş olmadığı ve yeni bir ateşin yakılması uzun zamana bağlı olduğu için: "İsterseniz bizim odaya gidelim Orada hazır ateş var" dedi Gittik Müteakiben komşulardan birkaç kadın ve birkaç erkek geldi Beraberce konuşmaya başladık Konuşurken bana en mühim sualleri soranlar kadınlar oldu Askerin vaziyetini, düşmanın halini, en mühim düşmanın hangisi olduğunu sordular ve bunları sorarken hiçbir telaş ve tekayyüde lüzum görmediler İnsanca konuştular Fakat biraz sonra, benim kim olduğumu anlayınca telaş gösterdiler ve söyledikleri, sordukları şeylerden kendilerine bir zarar geleceğini zannederek korktular! Çünkü şimdiye kadar resmi bir adamla açıkça konuşmayı büyük bir kabahat telakki etmişlerdi SAKARYANIN DEĞERİ Yıllar sonra bir ressam, Mustafa Kemale Sakarya Savaşını gösteren bir tablo hediye etti Kendisi, ön planda yağız bir savaş hayvanına binmiş olarak görünüyordu Ressam, tebrik beklerken, birdenbire Mustafa Kemalin "bu tabloyu kimseye göstermeyin" demesi üzerine şaşırıp kaldı Kimse ne söyleyeceğini bilemiyordu Mustafa Kemal açıkladı: "Savaşa katılmış olan herkes bilir ki, hayvanlarımız bir deri, bir kemikten ibaretti, bizim de onlardan arta kalır yanımız yoktu Hepimiz iskelet halindeydik Atları da, savaşçıları da böyle güçlü kuvvetli göstermekle Sakaryanın değerini küçültmüş oluyorsunuz dostum" YANINA ALDIĞI İLK ER O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu O'na sordu: - Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun? Er irkildi, başını kaldırdı Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı - Söyle niçin ağlıyorsun? İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti: - Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti Silahımızı elimizden aldı Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu: - Üzülme çocuğum, dedi Gel benimle! Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu TÜRK ORDULARI BASKOMUTANIYIM Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı - Binbaşı mısınız? - Hayır - Albay mı? - Hayır - Korgeneral mi? - Hayır - Peki nesiniz? - Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi: - Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de! General SHERRIL Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935 ASKERLE GÜREŞ Bir gezisinde, Kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü Çağırdı ve güler yüzle sordu: - Sen güreş bilir misin? Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi Genç asker her zaman üstün geliyordu Çok neşelendi, ayağa fırladı Ceketini çıkarıp Mehmet'e ense tuttu: - Haydi, bir de benimle güreş! Katıksız ve temiz Anadolu çocuğu Ata'sının yüzüne hayranlıkla baktı: - "Atam," dedi "Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi Bir Mehmet mi bu işi başarır?" Gözleri doldu ve ağlamamak için gülmeye çalıştı Tahsin UZER Kaynak: Millet Dergisi, 1946 KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR Bir gece beraber oturuyorduk Yanımızda Siirt milletvekili Mahmut Soydan, şimdiki Macaristan elçimiz Ruşen Eşref Onaydın, bir de Soysallı vardı Atatürk, ertesi günü Büyük Millet Meclisi'nde okuyacağı söylevi hazırlıyordu Mahmut'la Ruşen Eşref not tutuyorlardı Atatürk ara sıra bana da, "Ne dersin?" diye soruyordu Ben ne diyebilirim? Hiç Sonra Atatürk bana döndü ve dedi ki: - Bu memleketin efendisi kimdir? Düşündüm Karşılığı o verdi: - Türk köylüsüdür, dedi Ve devam etti: - Türk köylüsü "Efendi" yerine getirilmedikçe memleket ve millet yükselmez! Prof Mahmut Esat BOZKURT Kaynak: Tan Gazetesi, 10111942 KAHRAMAN TÜRK KADINI 17Mart 1923 Tarsus: Mustafa Kemal İstasyon'dan şehre doğru, bir süre yaya olarak yürüdü O'nu görmek için sabahtan itibaren yolları dolduran Tarsusluların arasından neşe ile selamlar vererek, ilerledi O sırada ansızın bir olayla karşılaştı Milli Mücadele'deki çete giysili bir kadın, Atatürk'ün yolunu keserek ayağına kapandı Gözyaşlarıyla şöyle haykırıyordu: - "Bastığın toprağa kurban olayım Paşam!" Mustafa Kemal onu yerden kaldırmak için eğilirken kulağına bu kadının Kurtuluş Savaşında cephelerde çarpışmış olan (Adile Çavuş) olduğunu fısıldadılar Gözlerinden iki damla yaş düşen Mustafa Kemal, bu güneşten yüzü yanmış kadının elinden tutup ayağa kaldırdı ve ona şöyle seslendi: - "Kahraman Türk kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın" Taha TOROS Birleşmiş Milletler Röportajı Bir İngiliz gazeteci ATATÜRK’le bir röportaj yapar Röportajını Amerikan Büyük Kütüphanesinden bulup getirttim ve bir yerinde Mustafa Kemal’e şöyle sorar gazeteci; ”Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?” Mustafa Kemal’in cevabı aynen şöyle : “Şartlarımızı koyarız Kabullerine bağlı Biz müracaat etmeyiz üye olmak için Eğer davet gelirse düşünürüz” Evet Birleşmiş Milletler sadece Türkiye’yi davet edebilmek için yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke olur Mustafa Kemal’in ülkesi Türkiyesi Birleşmiş Milletlere |
|