İçim Ve Dışım |
07-11-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İçim Ve Dışımİçim ve Dışım - Nail Asarkaya “Önemli olan dış görünüş değil iç güzelliğidir” sözünün kullanımının doğruluğunu merak eder yazar bu sefer… Ve hocalarının emaneti olan kalemine sarılır yine… “Ben kendimi karizmatik bulmuyorum açıkçası Ve aslına bakarsanız dış görünüşüme de; başkalarına kendimi beğendirmek için temizliği olmazsa olmaz bir olgu olarak gördüğüm için önem gösteriyorum…” diyor yazar ve devam ediyor “Herkese bir gün çürüyecek cesedimi beğense ne olur beğenmese ne olur? Az önce de dediğim gibi karizmatik özelliklere önem vermesem de bedenimin kir ve pasak altında kalmasına da izin vermem… O kadar da değil yani…” Yazar bir an durur ve karanlık odadaki lambanın ışığı altında parlayan saat camındaki yüzünün yansımasına bakar… Ve ‘Vay be ne kadarda hızlı geçmiş sanki zaman…’ demek ister ama diline dökülemez kelimeler ve Rabb’dan başka kimse bilemez o kelimelerin dile dökülememe sebebini… Yazar kaldığı yerden devam eder… “Ben dünyanın en yakışlısı olsam ve beynimde bi tümör olduğunu öğrensem acaba cesedimin güzelliği bunu engelleyebilir mi? Beni yeniden hayata döndürüp beynimdeki uru öldürebilir mi…? Hiç sanmıyorum… Şimdi bu yazıyı okuyanların birçoğunun ‘Ne kadar kör bir bakış açısı var…? Canım bu kadar da yüklenilmez ki… Yani güzellik yada yakışlılık suç mu?’gibisinden eleştiriler yapabilme ihtimalinin olacağından eminim… Benim anlatmak istediğim şey çok farklı… Güzelliğinden başka bir şeyi olmayan ve hayatta yalnızca bir gün çürüyecek cesedine çürümeyecek muamelesi yapanlara… Yada cesedi çürümeyecekmiş gibi duran ve diğer fiziki bakımdan yoksun ama gönlü zengin insanları göremeyenlerde… Fark ettiyseniz göremeyen körlerde demedim… Çünkü körlerin hissiyatlarının kuvvetini onlar kadar olmasa da hepimiz az çok biliriz…” Yazar yorulmuştur… Kalemini bırakır ve bi 5 dakika gözlerini kapatır… Bedeninin özelliklerini ve bedeniyle ruhunun bir uyum içinde yaşamaya çalıştığı hayatına kısa bir özet bakış yapar… Aslında kimsenin beğenmediği bu bedeniyle nice işler başarmıştır… Belki de başardığını düşünmek istemiştir… Yazar gözlerini açar, yazıp yazmamak konusunda kararsızken bile bu kelimeleri döker kâğıda… Ve yazar daha fazla uzatmadan konuyu bağlamanın en iyisi olduğuna karar verir… Ve son satırlarına şöyle yazar… “Keşke dilimiz bu cümleyi söyleyip milletin gözünü karaya boyamaktansa doğruyu söylese de biri de arkasından ‘Helal olsun be… Yiğidi öldür ama hakkını ver… Keşke HERKES BÖYLE DÜRÜST olsa…’ diye özgürce haykırabilse…” Nail Asarkaya |
|