Prof. Dr. Sinsi
|
Kuma
Kuma Hikayesi - Kuma Elif Şafak - Elif Şafak Yazıları
Çocukluğumun bir kısmı Ankara'da geçti, bir kısmı ise Madrid'de Birinde orta halli, kendi yağında kavrulan, tipik ve geleneksel bir mahalle hayatı gördüm Komşu teyzeler, anneanneler, serçe parmak büyüklüğünde sarılmış zeytin yağlı dolmalar, semaverde dumanı tüten çay, nazar duaları, sokak oyunları, tekerlemeler, masallar  Öbüründe ise diplomasinin ışıltılı dünyasını, gurbette olmanın anlamını, her milletten ve dinden öğrencilerin okuduğu kozmopolit bir okul ortamını, farklı kimlikleri ve kültürlerarası diyalogları tecrübe ettim Birbirinden alabildiğine farklı iki dünyada da ben günbegün içime kapandım, kitaplara sığındım; bir de hayal gücüme  
1970'lerin Ankara'sında duyduğum bir "espri" vardı ki 2010 senesinde bugün varlığını aynen korumakta Çoluk çocuk ailelerin bir araya geldiği ziyaretlerde, sohbetin tam orta yerinde pat diye, kelli felli aile babalarından biri berikine döner, "Eh, üstadım, artık bizim hanım yaşlandı Bir kuma almanın vakti geldi diyorum" derdi Gülüşülürdü Dikkat ederdim, ortamdaki hanımlar da gülerdi bu espriye Bir tek kişi gülmezdi: Konuşan adamın karısı Kızmış gibi yapar, belki de sahiden kızardı
Yedi yaşındaydım Öyle konuşkan, fırlama bir çocuk sayılmazdım Ben genelde izlemeyi severdim; dinlemeyi, gözlemlemeyi Ama işte nasıl olduysa o gün dayanamadım Gene benzer bir ortamda, benzer bir espri patlatan bir erkeğe dönüp, "Muhsin Bey Amca, siz kuma alırsanız, bir tane koca da hanımınız alsın o zaman" deyiverdim Garip bir sessizlik çöktü ortama Gülüşmeler oldu ama temkinli, kısık, kesik kesik "Çocuk işte, cık cık cık " Az önce kahkahalarla gülenler, baktım benim esprimi komik bulmuyorlar
"Olur mu kızım?" dedi Muhsin Bey Amca, alnındaki çizgileri biraz daha derinleştirerek "Hanım kısmı başka, erkek kısmı başka "
Ben de bu kolay ve genel formulü anlamıyorum işte Ne çocukken anladım, ne büyüyünce Bu nasıl bir bencilliktir, ne gafil bir kibirdir ki hanım kısmı başka erkek kısmı başka adı altında nice haksızlıkları, adaletsizlikleri, dengesizlikleri insana reva görür?
Gerek Türkiye'de gerek yurtdışında gazeteciler zaman zaman soruyorlar: "Türbandan rahatsız oluyor musunuz?" Her seferinde aynı cevabı veriyorum: "Olmuyorum " Hiçbir zaman başını örten bir kadının "ezik" veya "geri kafalı" ya da "cahil" olduğunu düşünmedim İnsana birey olarak bakmaktan yanayım Başörtüsü beni zerre kadar rahatsız etmiyor Neden etsin? Tıpkı kimsenin kılık kıyafetinin ve yaşam tarzının ve inancının ve kimliğinin—başkalarının haklarına saygılı olduğu müddetçe—rahatsız etmediği gibi Tüm bu endişeleri, korkuları, önyargıları yersiz buluyorum
Peki hiç mi rahatsız olduğum bir şey yok? Var Adaletsizlik Eşitsizlik İnsanın insan üzerinde kurduğu gizli ya da açık tahakküm Bunlar beni kaygılandırıyor Eğer kadın pencereden burnunu uzattığında dahi bu sorun oluyorsa, ama aynı ailedeki erkek kendine metres alabiliyor yahut kuma bulabiliyorsa, hatta gidip bir müddet bir başka kadınla yaşayıp sonra yeniden yuvaya dönüş yapıyorsa ve herkes de bunu sessizce kabulleniyorsa, bu çifte standart beni rahatsız ediyor Şayet kız çocuklarımızın üzerine baskılar kuruyor, önlerine yasak üstüne yasaklar çıkarıyor ama oğullarımızı şımartıyor, pohpohluyor ve ne yaparlarsa yapsınlar ellerinin kiridir diye bakıyorsak, bu adaletsizlik beni rahatsız ediyor Gene kız evlatlarımıza daha yedi yaşından itibaren yemek yapmayı, sofra kurmayı, sofra toplamayı öğretiyorsak ama oğullarımız bir bardak suyu bile gidip mutfaktan getirmiyorsa, bu eşitsizlik beni rahatsız ediyor
Kadına yönelik pozitif ayrımcılık anayasaya girdi Güncel siyasi tartışmalar arasında bunun yeterince farkında olamasak da Türkiye için muazzam önem taşımakta Diyarbakır'dan gelen haberleri takip ediyor musunuz? Eşleri tarafından ihmal edilen, çocuklarını bir başlarına büyüten ve maddi ya da sosyal güvenceleri olmayan kadınlar anayasal haklarını kullanmaya başladılar Yenişehir Belediye Başkan Yardımcısı kuma alan personelin sosyal haklarını ve kıdem tazminatını ilk eşe vereceklerini ve kadınların haklarını korumak için adımlar atacaklarını söylüyor
Biliyorum ki bazılarımız, solcu ya da sağcı fark etmez, "efendim bunlar tali meseleler" diyecek Öyle ya, daha büyük ve ciddi meseleleri var Türkiye'nin, bunlarla mı uğraşacağız? Bu da 1970'lerden kalma bir söylem Kimi devrimciler kadın-erkek meselelerinin daha sonra konuşulması gerektiğine inanırlardı Zira öncelikle halledilmesi gerek başka sorunlar vardı: Sınıf çatışması, işçi sınıfının özgürlüğü, halkların eşitliği gibi Tüm bunlar hallolacaktı ki, kadınların özgürlüğüne sıra gelsin
Bekle, bekle, bekle   o sıra gelmeyecek Beklemekle, susmakla, sorgulamamakla, kabullenmekle, geçiştirmekle, böyle-gelmiş-böyle-gider demekle kadın-erkek eşitsizliği değişmeyecek Bizim kendi bilincimizi geliştirmemiz gerek Ellerimizle, tırnaklarımızla, kelimelerimizle inşa ederek Pozitif ayrımcılığı hayatın her alanına geçirerek Öyle ki "kuma meselesi" yeni nesillerin hiç duymadıkları arkaik bir kelime, köhnemiş ve bitmiş eski bir âdet haline gelinceye dek
Elif Şafak
|