Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akşam

Akşam

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Akşam



Akşam yazısı - Aynur Engindeniz yazıları


Anne…


Her şey hüzün…


Bahçedeki erik ağaçlarına bakıyorum Ne tuhaf; etrafımdaki her şey ruh halime göre çizilmiş sanki…Ağaçların henüz açmış çiçekleri rüzgarda uçuşuyor Yüzüme, ellerime ve ayaklarıma dolanıyor küçük beyaz yapraklar Karşı apartmanın balkonunda yaşlı bir kadın sigara içiyor Sarı bir kedi, alemin artığında arıyor rızkını …


Gıcırdayan el arabasıyla, mahalleyi inleten eskicinin sesinde bile tuhaf bir burukluk var Kadının eskiciye bakır bir tencere uzatması, eskicinin ona bir çift naylon kap gösteresi bile hatırlı bir hüzün taşıyor Hatta eskicinin kirli şapkasının üzerinden başını kaşıması bile hüzün…


İki gündür kapımda yatan yaralı köpeği arıyor gözlerim Hiçbir iz bırakmadan gitmiş…Teşekkür notu beklemiyordum elbette ama, gidenlere hep üzülmüşümdür ben…Mutlu bir yola düşseler bile…Bırakılmak hüzün…


Oturduğum yerden az da olsa caddeyi görebiliyorum Telaşa giden yolda birbirini çiğniyor insanlar…Hareket edenler umurumda değil anne…Duranlar, evet duranlar canımı acıtıyor…Durmak bile bir hüzün


Akşam oluyor…


Akşam zaten hüzün anne…


Küçük bir çocuk, yerde bulduğu ayna parçasını, apartmanların arasından sızan son güneş kırıntılarına tutuyor Balkonda sigara içen kadının yüzünde bir ışıltı beliriyor birden Heyecanla sigarasını yere atıyor Yere düşüp koru parçalanan sigara cılız bir ışık salıyor Önce parçaları sönüyor sigaranın, sonra koru sönüyor…Bir varmış, bir yokmuş oluyor …Yok oluşlar hüzün anne…


Çocuk, balkondaki kadının ayağa kalktığını görünce, elindeki aynayı yere atıyor ve kaçıyor Aynanın parçalanırken çıkardığı ses, bana top oynarken kırdığım pencereleri anımsatıyor Basma önlüklü bir anne beliriyor gözlerimde Küskün gözleriyle gözlerimi öpüyor…Gülümsüyorum anne


Yalnız bir kadın olan Hayriye Teyzenin evinden, cılız bir melodi yayılıyor sokağa Bir de ağır bir sarımsak kokusu Penceresinin önünden gelip geçenler burnunu tutuyor “Çarşamba’yı sel aldı” diyor o, pencerenin önünden geçenlerden habersiz… “Bir yar sevdim el aldı” Komşulardan biri havlu gününde anlatmıştı: Hayriye Teyze bir subaya aşıkmış Kavuşamayınca bütün erkeklere küsmüş O yüzden kendinden büyük ya da küçük bütün erkeklere “Baba” dermiş Küsülemeyecek tek erkek baba ya…


Yumruk gibi bir sesle “kaderim böyle imiş” diyor ve susuyor Hayriye Teyze…Konuşacak çok şey olduğu halde susmak hüzün anne…


İnsanlar karanlığı beklemeden açıyor lambalarını Bir şey var onları korkutanBir şey… Kap kacak sesi sarıyor sokağı Üst caddede otobüsler duruyor ve yorgun adamlar döküyorlar kenarlara…Sonra ziller ötüyor…Açılan kapılarda bile bin hüzün…Kapısı açılmayanları düşündükçe, ziller bile bir hüzün anne…


Kuytulara bakan dar banyo pencerelerinden azarlar taşıyor Anneler çocuklarının çamurlu ellerini yıkayacak…Minik parmaklardan akıp giden toprak hüzün…


Sokak lambasını yakıyor birisi…Ve birisi, bu sokağın akşamını başlatıyor


Evler, gecenin kara örtüsünden ve şahitsizliğinden kaçanlarla dolarken, sokaklar kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlara kalıyor


Bir de benim gibi kendinden kaçanlara…


Güzel bir kadın ve yakışıklı bir adam çıkıyor apartmanın birinden Adam mantosunun düğmelerini kapatıyor kadının Ve kadın adama gülümsüyor El ele dağılıyorlar -belli ki- misafirliğe…Herkes içeri girerken, onların dışarı çıkması hüzün…Aykırı duran her şey gibi, anne…


Hayriye Teyze’nin üst katında oturan afacan bebek, mutfak balkonundan sarkıyor Elinde salladığı emzik yere düşünce ağlıyor Emziğin yere düşmesi hüzün…Annesi koşarak geliyor balkona ve şükürle bebeğine sarılıyor Belli ki korkmuş Merhametli öpücüklerle susturuyor yavrusunu…Anne…Zaten hüzün…Varlığı da, yokluğu da hep hüzün, anne…


Meydanda bir grup genç, bir birlerinin gömleklerini yırtıyor Ağza alınmayacak sözler giriyor kulaklara…Kulağın reddettiğini, ağzın sarf etmesi hüzün…Fenerli Cimbom’luyu, Beşiktaşlı Bursa’lıyı dövüyor Çok geçmeden yetişiyor imdada Kasap Rasim Elindeki satırla gençleri ayırıyor Hepsi dağılınca, bir tek kopuk düğmeler kalıyor geride Bir de, kızaran yüzler…


Derken, gür bir adam sesi çınlıyor kulaklarımda Hemen bitişikteki apartmandan geliyor Düğmesiz gençlerden birinin girdiği evden “Ben seni serseri olasın diye mi okula yolluyorum!” Sonra bir kadın adama yalvarıyor…Belli ki yine bir kadın kalıyor ateşin ortasında, bir ana cesurca siper ediyor gövdesini yavrusuna…Kadının yalvarışları hüzün anne…


Üst kat komşum Cemal Abi geçiyor bahçe kapımın önünden Konuşmaya bile mecali yok, başıyla selam veriyor Bir tersanede taşeron işçidir o Gece çalışır ve senenin altı ayını hastanede geçirir Kira parasına çalışan çaresiz bir işçinin hasta bakışları, en az çatlamış avuçları kadar hüzündür anne…


Bakkal Cengiz ve Kasap Rasim kol kola geliyorlar sokağın başından Bu ikisinin dükkanları gibi evleri de yan yanadır Yaklaştıkça duyuyorum konuştuklarını Ellerinde etin en iyi yerinden ve en yeni gelen ürünlerden mütevekkil poşetler var “Ekonomik kriz” diyor birisi, öbürü köylü tembel diyor “Kimse hayvan bakmıyor” Duvar dibinde aç bir kedi dudaklarını yalıyor Etin kokusunu alan hayvan, kasaba bakıyor…Kedinin umutsuz bakışları hüzün anne…


Soğuk bir rüzgar değiyor dudaklarıma…Yola atılmış bir poşet uçuyor Duvar dipleri çöplerin son sığınağı oluyor Hayriye Teyze’nin balkonundaki boş damacana devriliyor Bir evin açık kalan penceresinden firar ediyor perde…Gitmek isteyip de kalmak zorunda olanlar geliyor aklıma…Mecburiyet hüzün anne…


Koca bir çuvalı sürüterek yaklaşıyor çöp bidonuna bir kadın Önce serçe bakışlarla etrafa bakıyor Sonra çöpü açıp içindeki cam şişeleri topluyor En son, çöpün kenarına bırakılmış bir çift, eski, erkek ayakkabısını yokluyor elleri…Sonra ayağındaki terliği çıkartıp, ayakkabıları giyiyor…Çuvalı daha bir gayretle sürüklüyor yokuş yukarı, cam şişeler şıngırdıyor


Kahveci Hüseyin küllükleri boşaltıyor bahçesindeki direğin dibine Çırağı sandalyeleri topluyor Kahve kapanıyor…


Çöpçünün ağzında sigara, elinde süpürge…Direk dibine dökülen izmaritlerin sorumlusuna küfürler savuruyor Bir de çöpün kapağını kapatmayanlara, bir de kedilere…


O da gidiyor…


Vakit geç anne…


Yakılan ışıklar bir bir sönüyor Günün son ezanı okunuyor şerefeden…Gündüz melekleri arşa çıkıyor…En son imam geçiyor gözlerimden…Günün bitişi hüzün…


Zaman koşuyor anne…Ben, düşmek üzereyken atının üzengisine takılan bir jokey gibi peşinden sürükleniyorum…


Uyuyor musun?


Beni mi düşünüyorsun?


Birazdan eve girip gözlerimi kapatacağım Gel…Ne olur…Ben bebekken yaptığın gibi tülbendinle ört yüzümü Keder yağar geceleri bu sokağa…Koru beni anne…


Korunaksız uykularım hüzün…


Anne…



ENGİNDENİZ


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.