Ufaklık Ve Genç Kız |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ufaklık Ve Genç KızYaşam Hikayeleri - Arkadaşlıkla İlgili Hikayeler Genç kız ona rastladığında kuru bir ağaca sarılmış haldeydi Yüzü gözü yara bere içindeydi ve mutsuz bir görünümü vardı Hayata küsmüş gibiydi Genç kız ne olduğunu anlamaya çalıştı önce Bir yandan kendini ve ona baktığını belli etmemeye çalışıyor diğer yandan ise göz ucuyla onu süzüyordu Oldukça merak etmişti bu gizemli çocuğu ve ne yaptığını Çünkü bu ağaç onun sırdaşıydı ve bildiği kadarıyla kimseler görünmezdi buralarda Şimdi ise daha önce hiç görmediği biri kendisinden daha samimi bir şekilde ağaca yakındı Çok meraklanmıştı bu durum karşısında genç kız Kimdi bu çocuk ve ne istiyordu ağaçtan? Kafasında dolaşan sorulara cevap bulmakta güçlük çekiyordu ve ne kadar uğraşırsa uğraşsın aradığı cevabı tek başına bulamayacaktı … Genç kız uzun zamandır parktaki o yaşlı ağacın yanına gelir ve konuşurdu onunla Ağaçla mı yoksa kendi kendisiyle mi konuştuğu uzaktan belli olmazdı pek Ağaç cevap ver(e)mesede onu dinlemekteydi ama dinleyen biri daha vardı, genç kızın haberdar olmadığı Ağacın kuru gövdesindeki büyük oyuğu kendine yuva edinen ufaklık Günün büyük bölümünü sokaklarda geçiriyor olsa da bazen denk gelirdi genç kızın konuşmalarına İçtenliği ve anlattıkları bir süre sonra dikkatini çekince artık eskisi kadar erken çıkmamaya başladı sokağa Onun gelmesini, içini dökmesini ve gitmesini bekliyordu sokağa çıkmadan önce Bazen ise dinledikleri karşısında şoka uğruyor ona bir şeyler söylemek istese de neyi nasıl söyleyeceğini bilmediğinden kendi kendine kahroluyor ve günü oyukta kendi kendini yiyerek bitiriyordu O gün ise genç kızın geldiği saatlerden biri değildi henüz Ufaklık genç kızın yaptıklarına öykündü ve yıllardır içinde yaşadığı ağaca nasıl bu kadar uzak olduğunu düşünüp konuşmayı denemek istedi Nereden başlayacağını bilemediğinden sarılmakla başlamıştı işe Ağaca sarılmıştı ama ne diyeceğini, nereden başlayacağını bilemiyordu Bir süre öylece kalakaldı İşte genç kızın ona rastlayışı bu âna denk gelmişti Ne kadar öyle kaldığını bilemedi İçinden bir şey söylemek gelmiyordu bir türlü Kuru bir ağaçla ne konuşacaktı ki? Bunu bir türlü anlayamıyordu, anlamlandıramıyordu O kız nasıl yapıyordu bunu acaba? Bunu ona sorabilmeyi çok isterdi ama bu mümkün değildi Şimdiye kadar bir kızla hiç konuşmamıştı Nasıl konuşulur bilmiyordu Bu düşünceler zihninden geçerken yavaşça ağaçtan geriye doğru çekildi O esnada gözünün yaşardığını fark etti Nasıl olduğunu ise hatırlamıyordu Ağaca sarılırken acaba, yıllardır hasretini çektiği anne sıcaklığını mı hatırlamıştı? Bilemiyordu Sarılırken bunu hissetmemişti Ama işte ayrıldığı sırada gözündeki yaşı fark edebilmişti, nedenini anlayamasa da Genç kız ise kaçamak bakışlarla çocuğu süzmeye devam ediyordu ama fark edilmemek için de oldukça dikkatliydi Son kaçamak bakışı nasıl olduysa çocuğun bakışına denk gelmişti İkisinin de bir anda yüzü kızarmıştı Ne yapacaklardı şimdi? Bu durumu nasıl izah edeceklerdi birbirlerine, edebilecekler miydi? İkisi de tedirgindi Zaten o ilk andaki karşılaşma sonrası ikisi de aniden gözlerini çevirmişlerdi Bir daha bakmaya da cesaret edemediler Kendi içlerinde konuşuyorlardı Çocuk, cevabını veremeyeceği soruları zihninde dolaştırıyordu hızla: “Allah Allah nerden çıktı şimdi bu kız? Bu saatte hiç gelmezdi Bir şey mi oldu acaba? Hay Allah burada görmemeliydi beni Gördü mü acaba? Gördü tabii, gözleri ay gibi parlıyordu Nasıl yapsam da kaybolsam, yer yarılır mı ki içine girsem?“ Aynı şekilde genç kızın da zihni kaynıyordu: “Off, nasıl da gördü ona baktığımı! Ne yapacağım şimdi ben? Kalkıp gitsem mi acaba? Yoksa sorsam mı ne yaptığını? Ağaca niye sarılmıştı acaba? Yok yok soramam ben O gelip sorsun; bana niye bakıyorsun diye? Benimki de laf işte Nasıl gelip soracak?” Bir süre bu şekilde durdular İkisi de ne hareket etmeye cesaret edebiliyorlardı ne de birbirlerine tekrar bakmaya Çocuk mahcuptu Genç kızın, kendisinin onun konuştuklarını duyduğundan habersiz olduğunu bilse de yüzünün kızarmasına engel olamıyordu Genç kız ise meraktaydı Bu çocuk bu ağaçla ne yapıyordu Kendi sırdaşıyla Bunu mutlaka öğrenmeliydi Tek yolu ise bunu ona sormaktı Tüm cesaretini toplayarak derin bir nefes aldı ve oturduğu banktan kalktı Çocuk bunu fark ettiğinde önce rahatladı “Gidiyor galiba, oh be kurtuldum” derken birden titremeye başladı O da ne! Kız, kendisine doğru yürüyordu Ne yapacaktı şimdi Artık kaçma imkânı da yoktu Hadi ondan vazgeçti ama vücudunun titremesine engel olmalıydı mutlaka Elleriyle gözlerini kuruladı Üstüne başına çeki-düzen vermeye çalıştı başarısız biçimde Kız kararlı ama ürkek adımlarla yaklaşıyordu Ama içinden “ne yapıyorum ben, deli miyim acaba; hiç tanımadığım birine hesap mı soracağım benim ağacımla ne yapıyorsun?” diye geçiriyordu Nihayet ağacın yanındaydı Çocukla bir kez daha göz göze geldiler o an İkisi de içlerinde bir ılıklık hissettiler ne anlama geldiğini o an bilemeseler de - “Benim adım Zeynep” dedi kız - “Bende Ufaklık, yani bana herkes ufaklık der” - “Pek ufaklık gibi görünmüyorsunuz ama” dedi kız hafifçe gülümseyerek - “Siz yine de bana Ufaklık deyin lütfen” dedi çocuk mahcubiyetini gizleyemeden Genç kız, çocuğu az önce oturmakta olduğu banka davet etti Birlikte ağır adımlarla banka doğru yürüdüler Az sonra bankın yanında idiler Karşılıklı olarak banka oturdular Çocuk beklemeye başladı Acaba ne diyecekti kendisine? Genç kız da ne söyleyeceğini pek bilemiyordu daha doğrusu nasıl söyleyeceğini Orada uzunca bir süre sessizce oturdular Sonra genç kız konuşmaya başladı Ufaklık da ona eşlik etti Bir süre konuştular İkisi de ağlıyordu Uzaktan onlara bakan biri olsa niçin ağladıklarını kestiremezdi Belli ki hikâyeleri birbirine benziyordu yahut aynı yerden yara almışlardı yaşam serüvenlerinde Şairin dediği gibi; “yaraları bir olanlar kardeştir” Genç kızı da Ufaklığı da o günden sonra kimse görmedi bir daha, tıpkı o güne kadar görmedikleri gibi alıntıdır |
|