Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bekiroğlu, defter, nazan, yanık

Yanık Defter - Nazan Bekiroğlu

Eski 07-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yanık Defter - Nazan Bekiroğlu



nazan bekiroğlu yazıları - yanık defter yazısı - nazan bekiroğlu köşe yazıları
Yaklaşık bir buçuk yıldır 1 Cihan Harbi’ne, yedi iklim-dört bucak-dokuz cephe-yetmiş iki düvel o savaşa, özellikle de Kafkas cephesine dair elime ne geçerse yeni bir dikkatle okuyorum




Kuru, soğuk, resmî tarihler Savaş mecmuaları, krokiler, şemalar, haritalar Tarih önünde mesul paşaların harp bitiminden sonra manidar ya da manasız bir sükûtla kaleme alınmış telâşeli anıları ya da açık kalplilikle anlattıkları Biyografiler Ve saireler Fakat bunların hiçbiri orta direği çoktan çatlamış bir menzil çadırında veya doğrudan yangının ortasında, çamur deryasında günü gününe tutulmuş az sayıdaki ruznameler (günlükler) kadar canlı ve o kadar hazin değil Çünkü o yanık defterin gerçek harfleri bu günlüklerde kayıtlı




Elimin altında şu sıralarda İ Hakkı Sunata’nın Gelibolu’dan Kafkaslara I Dünya Savaşı Anılarım (İş Bankası Yay, 2008) var Bu yazıdaki alıntılar o kitaptan yapılmış olsa da okuduklarımın tamamı aynı bir defter aslında Çünkü bu defterde cepheden cepheye savrulan bir kişide her kişinin serüveni okunurken yazan da aynı isimsiz kişi Aynı “O” öznedir




Bir günlüğü bir tür Kassandra kompleksine kapılarak, onun nasıl biteceğini bilip de hiçbir şey yapamadan okumak acı bir deneyim O henüz başlangıçta Neler yaşayacağına dair hiçbir bilgisi yok Bense her şeyi bilmekteyim Örneğin seferberlik ilânı üzerine “Harp altı ay sürmeden sona erer”, şeklinde adamakıllı yanılgılı bir tahminde bulunmakta Altı ay süreceğini tahmin ettiği harp dört yıl sürecektir oysa




O dört yıl içinde, başlarken ve biterken her şey farklıdır Başlangıçta umutlu, neşeli, iyimser Fakat şartlar günden güne ağırlaşırken neşe yerini karanlığa, ümit bedbinliğe bırakır Henüz İstanbul’daki talim süresince, “sabahları çay, zeytin, ekmek, öğle ve akşamları da yemek”, “tıka basa” doymaktadır yani Erzurum cephesine verileceğini öğrendiğinde sevinir bile Bir gece talimi esnasında “eyvah nezle olurum” diye korkabilir hattâ 18 Mart 1915′i de içine alan haftayı “Sakin Günler” başlığı altında kayda geçirecek kadar iletişimden mahrum, günlüğünün o denli başındadır Hâsılıkelâm: Geceleri rahat uyumaktadır




Fakat çok geçmeden o da görmeye başlar “Osmanlı ordusunda askere verilen kıymeti” Asker cepheye atlarla aynı vagonda taşınmaktadır meselâ “Lüks” bir şikâyettir bu oysa! Onu “bile” bulamayacağı günlerin geleceğinden haberi yok, bu ilk şok dalgalarını dehşetle yadırgar Aylarca taş toprak üzerinde giysileriyle uyumaya çalışacağından bîhaber; taş binada, gecenin ayazında yatmayı, aç mısınız tok musunuz, diye sorulmamayı aklı almaz Ailesinden gelen iki mecidiye üzerine “Kimlere yüzsuyu döktüler acaba?” diye düşünmeden edemez Ve askerlerin yanık türküleri arasında yol alan sevkiyat treninin penceresinden ömrü boyunca unutamayacağı o ana’yı görür Yaşlı kadın köylülere mahsus perişanlıkta, bir eliyle askerleri selâmlamakta, öbür eliyle telgraf direğine sarılmış hıçkırmaktadır “Ağlayışın verdiği acıyı hafifletmek için ayaklarını telgraf direğine sımsıkı sarmıştır” Başka analar da görür yol boyunca Kendileri için sakladıkları siyah ekmeği “ölüme giden” trendeki askerlere atmaktadırlar




Ölüm oysa cepheden çok cephe gerisindedir Sıtma, kolera, verem, tifo, lekeli humma Zayıf, avurtları çökmüş, rengi sapsarı, adım atmaya mecalsiz askerler, oldukları yere yığılmaktadır “Geldikleri zaman taptaze, çevik, atılgan, pire gibi gençlerdi Bu zavallılar ne çabuk zayıfladı, kuvvetten düştüler?” Bir de donma afeti Bir de açlıktan ölme Sebzesi, eti eksik kumanyadan şikâyet ettiği günler çok geride kalmış, nefer başına 100 gram bulgur şimdi Çoğu kez o da yok “Bizi buraya açlıktan öldürmek için göndermediler ya” diye düşündüğü sırada açlıktan ölmeler çoktan başlamıştır “Umumi zâfiyet neticesi tevakkuf-ı kalpten vefat!” Doktor raporu budur




“Hiç de şikâyette bulunmamışlarmış Yalnız takatsızlarmış ve üşüyorlarmış”




(…)




Çok ağır bir defter bu Okunması yürek istiyor Ve insan son sayfayı çevirip de kapağı kapattığında, bir daha açılmasın, diyor Mahşere kadar




26 Aralık 2010, Pazar



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.