Ruhumdan Uzak |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ruhumdan UzakRuhumdan Uzak Yazısı - Hikaye Örneği - Yaşamdan Hikayeler - Yalnızlık Hikayesi - Aşk Hikayeleri Ruhumdan Uzak Dervişe Güneyyeli Kutlu Sana gelişim, aşkın yüreğimde şahlanışı gibi Kapıyı çalıyorum Giriniz, diyorsun Usulca adım atıyorum İşte, masanın başındasın / Gülümsüyorsun; gülümsüyorum Havadan sudan konuşuyoruz Sen, “Kahve içer misin?” diye soruyorsun “Olur” diyorum Bir telefon ve birkaç dakika içinde gelen iki orta kahve / Bana kahvemi uzatırken ellerimiz çarpışıyor Bir anda derin bir sessizliğin kenarına ilişiyoruz / Yutkunuyorum Aşkımı, kahvemle birlikte içime akıtıyorum Sana gelişim, aşkın yüreğimde şahlanışı gibi Kapıyı çalıyorum Giriniz, diyorsun Usulca adım atıyorum İşte, masanın başındasın Gülümsüyorsun; gülümsüyorum Havadan sudan konuşuyoruz Sen, “Kahve içer misin?” diye soruyorsun “Olur” diyorum Bir telefon ve birkaç dakika içinde gelen iki orta kahve Bana kahvemi uzatırken ellerimiz çarpışıyor Bir anda derin bir sessizliğin kenarına ilişiyoruz Yutkunuyorum Aşkımı, kahvemle birlikte içime akıtıyorum Son yudumun ardından kahve fincanını üç defa çevirip kapatıyorum; dilimde “Neyse halim, çıksın falim” sözü, gözlerimde ‘Hadi, bana katıl’ daveti… Sen de kapatıyorsun Yüzümüzde öylesine bir gülüş Havadan sudan konuşmaya devam ediyoruz Hava ve su, saklamaya çalıştıklarımızı kahve telvelerinin arasına karıştırıyor, oradan da fincana mıhlıyor Ve işte, telvelerin arasında dolaşmaya hazırız Elimde senin kahve fincanın Bakıyorum O da ne! Neler oluyor? Bedenim kaskatı, konuşamıyorum, gözlerimin irileşmesine engel olamıyorum Oturduğum yerde gittikçe senden uzaklaşmaya başlıyorum Kalkıp yanına gelmek istiyorum, olmuyor! Mesafe gittikçe açılıyor Uzaklaşıyorum Oda kayboluyor, her yeri kahve rengi sarıyor Sarsılıyorum; yumuşak bir zemin üzerine düşüyorum; toprak mı yoksa? Hayır! Toprak değil, kahve telveleri! Ben fincanın içinde; gördüklerim karşısında donup kalıyorum: Telveler arasında uçuşan kuşlar, konuşan suratlar, dizi dizi sıralanmış insanlar ve yanlarında beliren bir gelin… Bembeyaz bir gelin Derken sayılar uçuşmaya başlıyor; bir, üç, yedi Eğilmeye çalışırken kendimi yerde buluyorum Kımıldayamıyorum Sayılar başıma üşüşüyor Ellerimle onları savuşturuyorum Gittikçe tepeme çıkıyorlar, kahkahaları beynimi bir makineli tüfek gibi tarıyor Ellerimi başımın üzerine koyuyorum ve yere yumuluyorum - Neyin var? Neyin var? Alkın’ın beni sarsması mı beni uyandıran, elimden düşen fincan mı, emin değilim - Özür dilerim Alkın, bir an dalmışım - Hayır, bu dalıp gitmeden öte bir şeydi Rena Sen bayıldın - Bayıldım mı? - Farkında değil misin? - Yo! - Hadi gel, yüzünü yıkayalım Odadan çıkıyoruz Lavaboya geçiyoruz ve sen büyük bir şefkatle avuçladığın suyla yüzümü yıkıyorsun Ferahlıyorum - Bu hep olur mu? - Bu derken? - Yani kendinden geçme hali - Bilmiyorum, emin değilim Yani ben bayıldığımı anlamadım - Tamam Rena Neyse, şimdi iyi misin? - Merak etme, iyiyim ben - Tamam canım Bak, benim şimdi yeni bir ihale işi için acilen toplantıya gitmem lazım Lütfen bir doktordan randevu al ve sağlık kontrollerini yap En sevdiğim dostumun hasta olmasını istemem Bana bu akşam sağlık haberini ulaştır şekerim - Tamam ya, amma abarttın Seni duyan da çok ciddi bir hastalığa yakalandığımı sanır, diyerek kesik bir kahkaha atıyorum - Olsun, diyorsun Önlem almaktan bir şey olmaz Yanımdan uzaklaşırken yüreğime sırtını dönmüş gibi hissediyorum Yanımda kalsan, elimi sıkıca tutsan, “Randevu al” demek yerine sen benim için doktordan randevu alsan Hatta birlikte gitsek Of Söylenmelerine maruz kalmamak için tanıdığım bir doktoru arıyorum ve randevu alıyorum * En korkunç düşüncelerin, en tehlikeli duyguların suç işleyecekleri bir zaman dilimi Gece, ayı yutmuş; hatta ayın aydınlığını güneşe tükürmek üzere çiğnemeye başlamış bile Beni aramandan kısa bir süre sonra kapı çalıyor ve sen geliyorsun Yanımdasın, canımdasın İkimiz de pencere kenarındaki koltukta ağzımıza miller çekilmişçesine derin bir sükûnet içinde dışarıya bakıyoruz Kulaklarımızda fısıltılar, bilinmezlikler Aniden yerinden kalkıyorsun, bana doğru dönüp “Sana bir şey söylemem lazım” diyorsun İçimin nasıl titrediğini, ruhumu oracıkta çıkarıp ellerine vermek için nasıl çırpındığımı anlatamıyorum Yerde dolaşan gözlerimi hemen gözlerine çeviriyorum Havai fişekler patlatılmak üzere - Rena - Efendim? - Biliyorum bu çok acele oldu diyeceksin, benim nasıl haberim olmadı diyeceksin, ama oldu işte Bu cümle karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum, sadece “Ne oldu?” sorusu çıkıyor ağzımdan - Ben evleniyorum Kaskatı kesiliyorum! Alkın’ın söyledikleri bir yarasa sürüsüne dönüşüyor, kelimeler havada kaçışıyor * Gözlerimi açmak istiyorum, olmuyor Üzerlerinde çok büyük bir ağırlık varmış gibi bir türlü açamıyorum Bir ses, “Kendinizi zorlamayın, az sonra gözlerinizi açabileceksiniz” diyor Daha fazla savaşmıyorum Göz kapaklarım istedikleri gibi hüküm sürüyor Neler olduğunu hatırlamaya çalışıyorum; olmuyor Son hatırladığım şey Alkın ve onun aklımı başımdan alan buğulu sesi Dakikalar geçtikçe gözlerimin hafiflediğini hissediyorum, yavaşça açıyorum Etraf puslu Kolumda serum, yanı başımda nabzımı kontrol eden bir hemşire Sanırım bir hastane odasındayım “Ne oldu bana?” diye soruyorum “Merak etmeyin, az sonra Doktor Bey size her şeyi açıklayacak” diyor ve odadan çıkıyor Kendimi bir hastane odasında bulmamın anlamı ne olabilir? Pek de hayırlı bir şey olmasa gerek Hatırlamaya başlıyorum Alkın, Alkın’la pencereden dışarıya bakışımız, sesi, söyledikleri Hayır! Olamaz! Doğru hatırlıyor olamam Bu, baygınlığın verdiği bir yanılsama olmalı! Kulağıma kapı sesi geliyor İşte, açılıyor Alkın ve bir doktor içeriye giriyorlar Meraklı bir sükûnete bulanıyor ve bakıyorum - Geçmiş olsun, Rena Hanım Bizi çok korkuttunuz - Evet canım ya, bir anda kendinden geçince sana kötü bir şey oldu diye ödüm koptu Neyse ki Dr Feran Bey hemen imdadımıza yetişti - Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Rena Hanım? - Bilmiyorum Yorgunum biraz - Gayet normal - Ne oldu bana? - Rena Hanım, sizde hipertansiyon, yani yüksek tansiyon varmış Yüksek tansiyona bağlı beyinde damar tıkanıklığı olmuş Sizi birkaç gün burada misafir edecek ve tedavinizi yapacağız Ardından evinize istirahate yollayacağız - Peki iyileşmem için ne yapmam gerekiyor? - Alkın Bey yoğun iş temponuzdan ve düzensiz beslenmelerinizden biraz bahsetti Her şeyden önce düzenli beslenmeli, tuzdan uzak durmalı, sigarayı bırakmalı ve elinizden geldiğince egzersiz yapmaya gayret göstermelisiniz Merak etmeyin, bu söylediklerimi yaparsanız hem sağlığınıza hem de çok daha kaliteli bir yaşama kavuşacaksınız Of, kaliteli bir yaşamı isteyen kim? Ben Alkın’ı istiyorum Oysa söyledikleri hâlâ beynimin içinde dönüyor Doktor Beye teşekkür ediyorum Doktor Bey, dışarıya çıkıyor Alkın, “Sen şimdi rahatına bak, her şey düzelecek benim tatlı dostum” diyor; ve o da gidiyor Ona gülümsemeye çalışıyorum ama dudaklarımın yamuk yumuk durduğunu hissediyorum Gidiyor… Beni terk ediyor Hayatımdan çıkıyormuş gibi gözden kayboluyor… Gözyaşlarımı daha fazla tutamıyorum İçimdeki parçalanmışlığı gözyaşlarımla dışarıya kusuyorum… * Günler ne çabuk geçiyor Durmasını istediğimizde nedense bize inat daha da hızlanıyor Hızlanıyor ve senin beklediğin, benimse kaçtığım o gün geliyor Biraz sonra düğün salonuna gideceğim Gözyaşlarıma nasıl hakim olabileceğimi bilmiyorum Yazılacak yazısı olmayan bomboş bir sayfa gibi hissediyorum kendimi Ah Alkın! Yalvarıyorum! Mürekkep kokunu içime çekmeliyim! Bedenime ilmek ilmek işlemelisin! Ruhumun her ücrasında el yazın dolaşmalı İçim gıdıklanmalı; mutlanmalıyım Ne olursun yok olacakmışım gibi davranma; hiç olmamışım gibi Hiçbir şey yazılamadan yırtılıp atılacakmışım gibi Kabul edemem sendeki hiçliğimi Her şeyin olmalıyım Yüreğinin yazdığı aşk şiiri olmalıyım Yüreğinin yazdığı aşkın en narin sayfası olmalıyım Oysa bomboşum; varlığımı sunamadan kayboluyorum İşte Düğün salonu Misafirler Alkışlar Sen ve O; seçtiğin gelin! Yüreğimin arasından kayıp gidiyorsun Bakışlarına çarpmamak için gözlerimi kaçırıyorum Tenimi ve tenden ötemi acıtan bu seremoninin içinde daha fazla duramıyorum Kalkıp kendi falımdan kaçıyorum |
|