İstişare Nasıl Yapılır |
07-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İstişare Nasıl Yapılırİstişare - Ortak Akıl - Meşveret - Müşavir - Kanaat - Fikir Danışma İstişarenin önemini anlamak ve nasıl yapılacağını bilmek için yüce Allah’ın peygamberimiz (sav) ile istişare etmesine ve peygamberimizin (sav) de sahabeleri ile istişare etmesine bakmak gerekir Yüce Allah istişare etmekten tamamen müstağni ve münezzeh olmakla beraber peygamberimize istişareyi öğretmek ve kendisine değer verdiğini göstermek için ümmeti ile ilgili hususlarda peygamberimizin (sav) görüşüne ve düşüncesine müracaat etmiştir Yüce Allah ayrıca Hz Âdem’i yaratmadan önce melekleri ile istişare ettiğini ve onlara “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım Bu konuda sizin görüşünüz nedir?” diye sorduğunu ve meleklerin de buna mukabil “Yeryüzünde fitne çıkaracak ve kan dökecek olanları mı yaratacaksın? İbadet için bizler kâfi değil miyiz?” şeklinde görüş bildirdiklerini bize haber vermektedir (Bakara, 2:30-33) Peygamberimiz (sav) “Rabbim tebareke ve teâla ümmetim hakkında ‘onlara nasıl muamele edeyim?’ diye benimle istişarede bulundu Ben de ‘Ey Rabbim! Ne dilersen onu yap, onlar senin mahlûkun ve kullarındır’ dedim Rabbim ikinci defa benimle istişâre etti Ben yine aynı şeyleri söyledim Bunun üzerine ‘Yâ Muhammed! Ben seni ümmetin hakkında mahzun edip üzmeyeceğim’ buyurdu” (Müsned-i Ahmed, 5:393) Bu hadis bize üç şeyi ders vermektedir Birincisi, peygamberimizin (sav) Allah katındaki değerini, yüce makamını göstermektedir İkincisi de yüce Allah’ın istişareye verdiği önemi belirtmektedir Üçüncüsü de üst makamda olanların astları ile istişare ederek onları yönetime ve kararlara katmaları gerektiğini ders vermektedir 1 Bilmeyenlerin Bilene Sorması: İstişarenin birinci şıkkı ve en basit şekil bilmeyenin bilene sorması, danışması ve fikrini almasıdır Nitekim Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerimde iki ayet-i kerimede “Bilmiyorsanız ilim ve ihtisas sahibi bir bilene sorun” (Nahl, 16:43; Enbiya, 21:7) emreder Bu istişare şekli bireysel olarak bire bir danışma, akıl alma ve öğrenme şeklidir Peygamberimiz (sav) bu ayet-i kerimenin izahında “Akıllılara sorun, doğru yolu bulursunuz Benim bu emrime de karşı çıkmayın ve asi olmayın ki pişman olursunuz” (İbn-i Hacer, Metâlibu’l-Âliye, 3:17) buyurmuşlardır Hz Ali (ra) “Bir gün peygamberimize ‘Ey Allah’ın Resulü! Aramızda bir iş zuhur eder ve bu konuda ne Kur’ânda ve ne de sünnette bize emredilen bir husus bulunmazsa ne yapmamızı emredersin?’ diye sordum Peygamberimiz (sav) de bana ‘İlim ve anlayış sahibi fakihlere ve Allah’tan korkan ibadet ehli müslümanlarla meşveret ediniz, asla hususi birinin içtihadı ile hükme bağlamayınız’ ferman buyurdular” (Heysemi, Zevaid, 178; Kenzu’l-Ummal, 3:441) demiştir Büyüklerimiz ve atalarımız Kur’anın istişare emrinden ve peygamberimizin (sav) ilim ehline sormayı emreden hadislerinden yola çıkarak “Akıl akıldan üstündür” “Bin bilsen de bir bilene danış” “Danışan dağlar aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış” demişlerdir Gerek idareci mevkiinde olanların, gerekse her müslümanın herhangi bir işi yapmadan önce o konuda ehil olanlara danışması ve görüşlerine başvurması gerekir Bu konuda Hz Hasan (ra) insanları üç gruba ayırır “İnsanlar üç sınıftır Sıfır adam, yarım adam ve tam adam Tam adam, aklı vardır ve başkalarına danışarak onların da akıllarını alır Yarım adam akıllıdır, aklı ile hareket eder Sıfır adam ise ne aklı vardır, ne de başkasının aklına ihtiyaç duyar” demiştir Peygamberimiz (sav) kendisine soru sorulan, akıl danışılan birinin de iyi niyetli ve ihlâslı olması gerektiğini belirtir “Kardeşlerinizde birisi birinize bir şey soracak olursa ona mutlaka yol göstersin” (Ebu Davud, Edeb, 114; Tirmizi, Züht, 39) buyurmuşlardır Ayrıca bu Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarından birisi olduğunu da haber vermiştir “Bir müslümanın diğer Müslüman üzerindeki haklarından birisi de ondan bir öğüt istediği zaman kendisine hayırlı ve iyi olan yolu göstermesi gerekir” (İbnü’l-Hac, el-Medhal, 4:45; Mâverdî, Edebu’d-Din ve’d-Dünya, 239) buyurmuşlardır 2 Heyetlerle ve İhtisas Ehliyle İstişare: İkinci nevi istişare ihtisas sahibi olanlardan oluşan heyetlerle istişare yapmaktır Gerek iş konusunda gerekse yönetim hususunda kurullarla yapılan toplantılar ve kurul kararları genişletilmiş heyetlerle istişarelerdir Daha gelişmişine ise “Şura” adı verilmektedir Peygamberimizin (sav) “Savaşlar” konusunda, namaza davet yani “Ezan” konusunda yaptığı genişletilmiş istişareleri bunların başında gelmektedir Sahabeler Hz peygamberden aldıkları dersle istişareye gereken değeri vermiştir İlk halife Hz Ebubekir’in (ra) seçilmesi bu konuda en güzel bir örnektir (Nizamu’l-Hukm fi’l-İslam, s 68, 432-435) Hz Ebubekir kendisine istişare heyetleri oluşturmuş ve bunlara danışmadan kesinlikle tek başına karar vermemiştir Kur’ân-ı Kerimin bir kitap haline getirilmesinde, (Tirmizi, Tefsir, H No: 3102) zekât vermekten imtina eden Arap kabilelerine savaş açma konusunda (Buhari, Zekât, 1) ve her konuda istişare ile karar vermiştir Hz Ömer (ra) istişare kurumunu daha da genişletmiş ve bir kurum haline gelmesini sağlamıştır Bu nedenle sahabelerin ileri gelenlerinin Medine dışına çıkmasını yasaklamış ve bu sahabeleri “Şura Üyesi” yapmıştır (Heysemi, Zevâid, 5:319) Ayrıca kendisine gelen meseleler ve sorulan sorulara cevap bulmak amacı ile bir “Fetva Kurulu” oluşturmuştur Müslim, Selam, 98; Şafi, Risale, 427) Ayrıca istişare meclisine akıllı ve bilgili gençleri de alarak onlara değer vermiş ve fikirlerini almaktan çekinmemiştir (İ Canan, Çocuk Hakları, 53-55) Valilerin ve askerî komutanların yanında “Müsteşarlar” tayin etmiştir (Heysemi, Zevaid, 9:53) Heyetlerle yapılan geniş katılımlı ve karara konu olan istişare ve şuralarda “hüküm ekseriyete göredir” Şurayı geniş tutmak ve umumileştirmek herkesin her şeyden haberdar olmasını da sağlar Günümüzde dünya bir şehir hükmüne geçmiş ve insanların ilim ve kültürleri artmıştır Böyle bir dünyada insanların huzurunu sağlayacak ve onları memnun edecek olan husus “şuranın bir üyesi olarak” görüşlerinin alınmasıdır Demokrasinin başarısı da bunu insanlara sağlayan bir sistem olmasındandır 3 İstişareye Konu Olan ve Olmayan Hususlar: Peygamberimiz (sav) dünyaya ait hususlarda her konuda istişarelerde bulunmuştur Askerî ve siyasi konular dışında hususi ve umuma ait konularda istişarelerde bulunduğu gibi, Hz Aişe’ye (ra) atılan iftira, yani “İfk Olayı”nda sahabeleri ile istişarelerde bulunduğu sabittir (Suyutî, Hasais-i Kübra, 3:258) Vahyin gelmediği hususlara giren dini meseleler dâhil her konuda istişare eden peygamberimiz (sav) imana ait konularda münazarayı ve münakaşayı ise yasaklamıştır (Buhari, Bed’ul-Halk, 11; Müslim, İman, 212-217) istişare ortamının tartışma ortamı haline gelmemesi gerektiğini belirtmiş ve “İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır” (Buhari, İtizam, 18) buyurarak tartışmayı ve çekişmeyi yasaklamıştır Bilhassa teslimiyet gerektiren iman ve itikada ait konularda tartışma olmamalıdır Bu itiraz ve kabul etmeme anlamına gelmektedir İstişare rey, yani görüş almak için yapılır Bu da ya bir problemi çözmek veya bir emri ve işi uygulamak ve daha güzel yapmak içindir Bu nedenle Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Medar-ı niza bir mesele varsa meşveret ediniz” (Kastamonu Lâhikası, 181) yani, o konuyu meşveretle çözünüz demiştir Problemi çözüyorum diyerek daha da derinleştirecek şekilde münakaşaya girmek veya kusurlu olanı teşhir ederek tahkir etmek meşveretin ruhuna uymadığı gibi amacına da hizmet etmez Bunun için Bediüzzaman “İhtiyat ve temkinle meşveret etmek lâzımdır” (Şualar, 458) “Mabeyninizde münakaşasız meşveret ediniz; kararınızı kabul ederim” (Şualar, 289) diye talebelerine meşveret usulünü ders vermiştir Kitap ve sünnette hükmü bulunan ve nass ile sabit olan bir konu katiyen istişareye gelmez; ancak uygulama şekli ve uygulamada karşılaşılan problemlerin çözümü istişare ile belirlenebilir Zira uygulama şartlara, zaman ve zemine göre değişebilir Peygamberimiz (sav) fakihlerle ve ilim sahibi olanlarla istişare edilmesini istemiştir Zira onlar Kur’ân ve sünneti bilirler ve buna göre hükmederler Kadı Şüreyh Hz Ömer’in (ra) kendisine “Allah’ın kitabında sana beyan edilen husus ile karar ver Şayet Allah’ın kitabında bulamazsan Resulullah’ın (sav) hükümlerine ve sünnetine müracaat edersin Şayet sünnette de meselene çözüm bulamazsan hidayet üzere olan ümmetin işlerinde daha önce verilmiş kararlara göre amel et Şayet onlarda da bulamazsan kendi fikrinle içtihat et ve salah ve ehl-i ilim ile istişarede bulun” dediğini nakleder Bir kısım gençler hilafeti döneminde Hz Ali’yi (ra) “Bizimle istişare etmiyor” diye tenkit etmeleri üzerine Hz Ali (ra) “Ben şeriatın esaslarından olan Kitap ve Sünnete uyuyorum Kitap ve Sünnetle belirlenmiş ve hüküm verilmiş hususlar istişare edilecek meseleler değildir Neyin istişaresini yapacağım?” demiştir 4 İstişare Üyelerini Vasıfları: Şura üyelerine “ehl-i hal ve’l-akd” denilmiştir Şura üyelerinin nasıl ve ne şekilde seçileceği ise değişmez kurallara bağlanmamıştır Zamanın şartlarına ve durumun nezaketine göre bu husus müslümanların tercihine bırakılmıştır Şurası bir gerçektir ki İslam dinin emirleri ve yasakları her bireyi kapsar “Emaneti ehline vermek” “kötülüğe eliyle, diliyle ve kalbi ile engel olmak” “Allah’ın mescitlerini imar ve tamir etmek” gibi vazifelerin tümü fertlerin/bireylerin görevidir ve her Müslümanın vazife ve sorumluluğundadır “Onlarla istişarede bulun” (Al-i İmran, 3:159) ayeti bütün müslümanları kapsar Günahkârların da istişare üyesi olabileceği ve onlarla istişare edilebileceği mezkur ayetin “onlar için istiğfarda bulun” cümlesi ifade etmektedir Çünkü akıl sahibi her insanın elbette bir görüş ve düşüncesi olacaktır “Bütün ilimleri bütün insanların bileceği” gerçeği ve her ferdin kendisini ilgilendiren konularda o mevzunun ehli olmayan âlimlerden daha çok bilgi ve tecrübe sahibi olduğu, İmam-ı Azam’ın “çoban ile istişaresi” atalarımızın “Bin bilsen de bir bilene danış” sözü ve peygamberimizin (sav) “Sizler dünya işini benden daha iyi bilirsiniz” hadisi ile çoğu zaman kendi görüşünden vazgeçerek sahabelerinin görüşlerine uyması göstermektedir Hz Ömer (ra) kadınlara ait meseleleri bizzat kadınlara sorardı Ayrıca dinimizde “Ehl-i Kitabın” şahitliğinin muteber olması onların da görüşüne itibar edileceği ve meşveretin üyesi olabilecekleri konusunda delil sayılır Meşverette kararlar ekseriyete göre alınır Bu sebeple ekserin Müslüman olması ve “müslümanların ekseriyetinin de yanlışta ittifak etmeyeceği” hadisine göre meşveret kararları tartışılamaz Zaten uygulamada yanlışlığı görülen bir karar da yine meşveretle değiştirilebilir Zira meşveret kararları değişmez nasslar değildir Kimlerle istişare yapılacağı ve istişare kurulu üyelerinin en gibi vasıflara sahip olacağı da peygamberimizin (sav) hadislerinde ve uygulamalarında bulmak mümkündür Her konu her önüne gelen insanla konuşulmaz ve herkesin fikri her konuda alınmaz Bir meselenin müzakeresi ancak o konuda bilgisi olan ve samimi olan kimselerle yapılır Art niyetli ve işin yapılmasını istemeyen, yapanın başarısını kıskanan kimselerden alınan görüşler sağlıklı olmaz Bununla beraber art niyeti olanların bilinmesi halinde yine de görüşlerine başvurulur ve fikri alınır ve bu fikirlere ihtiyatlı yaklaşılır Bazen de tersi yapılarak isabet etmek de mümkün olur Bu ise istişareyi yapanın feraseti ve aklına göre değişir Bütün bunlarla beraber istişare edilecek kişilerde liyakat, güven, Allah korkusu aranmalıdır Ayrıca müşavirin konu ile ilgili olması da gerekir İlgisi ve bilgisi olmayanla yapılan istişarenin elbette hiçbir faydası olmaz; çoğu zaman da başarısızlıkla sonuçlanır ve suçu ilgisiz ve bilgisizde aramak yerine istişare mekanizmasında arayanlar da bu gibi yanlışlardan yola çıkarak sisteme karşı tavır da alabilirler 41 Liyakat: Müsteşar bilgi, akıl ve tecrübe sahibi olmalıdır İstişare eden kişi “aklı olandan fikir almalıdır ki doğruyu bulsun” (İbn-i Hacer, Metalibu’l-Âliye, 13: 17) İnsanın işini bilmesini peygamberimiz (sav) “Akıllı insanları tespit ederek onların fikirlerini alması ve uygulaması” (Aliyyu’l-Muttaki, Kenzu’l-Ummal, 3:110) olduğunu bize haber vermiştir liyakatli ve tecrübeli olan kimse müşrik de olsa fikrine müracaat edilebileceğini peygamberimiz hicret gibi gizli ve stratejik önemi olan bir konuda henüz iman etmemiş olan “isabetli rey ve kuvvetki zekâ” sahibi olan amcası Abbas’la hicret konusunda istişare etmesi bizim için güzel bir örnektir Peygamberimiz (sav) hicret sonrasında Medine’de Medine müşriklerinin, Yahudilerin ileri gelenleri ve müslümanlarla bir araya gelerek Medine’nin ve Medine halkının haklarının korunması hususunda uzlaşarak 47 maddelik bir Anayasa yapması istişarenin boyutunu ve istişarede müslim ve gayr-ı müslim ayırımı yapılmayacağının ve uzlaşmanın en çarpıcı örneğidir (M Hamidullah, İslam Peygamberi, 2:164) İslam bilginleri bu konuda pek çok şey söylemişlerdir Bunların en çarpıcı olanı ise müsteşarın “fikren gam ve kederden salim olmasını” dahi liyakat sebebi saymalarıdır İstişare görüş alışverişinde bulunma ve ortak bir noktada uzlaşma ve anlaşmak içindir Her fikir konuşulur; ama kabul görmeyebilir İstişarede çoğunluğun görüşü ve rızası esastır İstişarenin amacı doğruya isabet etmek, hissilikten kurtulmak içindir Liyakat konusunda dikkat edilecek bir diğer konu istişare kararı alınsa da dışarıdan ve liyakatli bir ağızdan geldiği ve daha makul olduğu sürece peygamberimiz (sav) tarafından kabul görmüştür Bedir kuyusu yakınlarına ordu konuşlanacak yer tespiti yapıldığı halde Hubab b Münzir (ra) huzur-u risalete çıkarak şayet bu durum vahiy ile tespit edilmemiş ise konuşlanan yerin uygun olmadığını söylemiş, peygamberimiz (sav) onu haklı bulmuş ve ordunun yerini değiştirmiştir (İbn-i Saad, Tabakat, 2:15) Peygamberimiz (sav) aynı hassasiyeti Hayber, Taif seferleri sırasında da, Benî Nadr ve Benî Kureyza gazvelerinde de göstermiştir (Suyutî, Hasais-i Kübrâ, 3:257-258) 42 Güven: Peygamberimiz (sav) “Müsteşar güvenilir olmalıdır” (İbn-i Mâce, Edeb, 37; Tirmizi, Zühd, 39) buyurur Güven bir anlamda dürüstlüktür Bir başka hadisinde peygamberimiz (sav) “Müsteşar dürüst olmalıdır Kendisine bir şey danışılan kimse kendisine yapılmasını arzu ettiği şeyi tavsiye etmelidir” (Heysemi, Zevaid, 8:96; Kenz, 3:409) buyurmuşlardır Böyle davranmayan bir müsteşar “kardeşine ihanet etmiş olur” (Kenz, 3:411) Müsteşar, yani kendisine istişare edilen adam güvenilir olmalıdır Sorulara dilerse cevap verir, dilerse cevap vermez, sukut eder (Heysemi, Zevaid, 8:97) Ama asla yanlış konuşmamalıdır Normalde gıybet sayılacak olan kusuru söylemek, istişare amacıyla sorulduğu zaman gıybet sayılmaz Çünkü, peygamberimiz (sav) evlenmek için peygamberimize danışmaya gelen Fatıma binti Kays’a şöyle demiştir: “Ebu Cehm sopasını sırtında taşır, Muaviye ise fakir ve malsızdır Sen Üsame b Zeyd ile evlen” (Müslim, Talak, 36) 43 Müslüman ve Dindar Olmak: Müslüman ve dindar olmanın ölçüsü, doğru ve adil olmaktır Şuraya üye olacak ve kendisine fikir danışılacak birisinin zalim ve yalancı olması düşünülemez Peygamberimiz (sav) “kendisine danışılan kişi emin olmalıdır” buyurmuşlardır Samimiyetinden şüphe edilen birisine danışmak ve onunla istişare ederek görüşünü kabul etmek elbette insanı yanıltır Peygamberimiz (sav) “Kim bir işe girilmek isterse Allah korkusunu kalbinde taşıyan Müslüman ve dindar birisi ile müşavere ederse Allah onu işlerin doğrusuna muvaffak kılar” (Kenzu’l-Ummal, 3:409) Bu hadis kendisi ile istişare edilecek olan kimsenin mütedeyyin, müttaki, nâsihatı yapmasını bilen birisi olmalıdır Ayrıca sorulan hususlarda müsteşarın menfaati olmaması gerekir Zira menfaat kişinin görüşünü yanıltır Dindarlık ve takvanın bir ölçüsü de kalbinde Allah korkusu taşıması ve kendisi için neyi sevip istiyorsa Müslüman kardeşi ve diğer insanlar için de onu istemesidir Bir de dikkat edilmesi gereken husus tecrübe sahibi olmadığı halde kendisini beğenen gençlere ve zamanın bedenini ve aklını ihtiyarlattığı kişinin görüşüne de ihtiyatlı yaklaşmaktır Zira her şey akla, akıl da tecrübeye muhtaçtır 44 İlgili Olmak: İlgisi ve bilgisi olmayan konularda birine bir şey sormak yanlıştır Peygamberimiz (sav) Uhut savaşına giderken Münafık Ubey b Selülü de istişare meclisine kabul etmiş ve kendisine bu konudaki görüşünü sormuştu Bunu sebebi Ubey b Selül’ün 300 münafığın lideri olması ve savaşa nifak sokması münasebetiyle olmuştur Kadınları ilgilendiren hususlarda da kadınlarla istişare edilmiştir (İbn-i Kuteybe, Uyunu’l-Ahbar, 1:27) Gerek peygamberimiz (sav) gerekse Hz Ömer (ra) kadınlarla istişare ettiği vakidir Peygamberimiz (sav) “Kızları ile ilgili olarak kadınlarla müşavere edin” (Ebu Davud, Nikâh, 24-26) ferman etmişlerdir 5 Yersiz Teklifler ve Saygısız Müdahaleler: Vahiyle belirlenmiş olan dini konulardaki teklifleri telkin ve tavsiyeleri peygamberimiz (sav) dikkate almamıştır Bunları “yersiz” ve “densiz” tekliflerdir Bir seferden oruçlu oldukları halde dönerlerken güneşin batması üzerine peygamberimiz (sav) orucunu açmak için su ister Bilâl-i Habeşi (ra) “Biraz daha beklesek de ortalık kararsa” demesini dikkate almamış ve emri üç defa tekrarlayarak oruçlarını açmış ve akşam namazını kıldırmıştır (Ebu Davud, Savm, 19; Buhari, Savm, 44) İstişarede bir kısım ölçüsüz ve saygısız kimselerin itiraz ve müdahalelerine peygamberimiz (sav) “sabır” ve “müsamaha” ile karşılamışlardır Bunun en çarpıcı örneği Hudeybiye Barışı esnasında Hz Ömer’in itirazı hadisesidir Peygamberimiz (sav) onun bu durumunu sabırla ve hoşgörü ile karşılamıştır Daha sonra Hz Ömer (ra) haksızlığını anlamış ve çok pişman olmuştur İnsanlara muhalefet hakkı tanınmaz ve onlar da muhalefetlerini açıktan izhar etmezlerse bir kısım gizli telakkilerinin gelişmesinin önüne geçilemez Bu nedenle atalarımız “İnsanın yere bakanından ve suyun duru akanından kork” demişlerdir Her zaman gizli muhalefet açık muhalefetten daha tehlikelidir İstişarelerde aykırı fikirlerin hür bir şekilde ifade edilmesi bu bakımdan çok önemlidir İstişarelerde kararlar çoğunluğa ve maslahata göre alındığı ve son söz ve karar genellikle istişareyi yapana ait olduğu için muhalefete ve farklı görüşlere daha çok yer verilmesi ve istişare üyelerinin hürriyetlerinin korunması önemlidir Bu nedenle istişarelerde “konuşma ve fikir beyan etme dokunulmazlığının olması” şarttır İstişarede konuşulanlar orada kalması ve gizliliği, alınan kararların ise sahiplenmesi ve ilan edilmesi istişarenin hem şartı, hem de adabındandır 6 Kararların Alınması: İstişarenin en önemli safhası müzakere edilen mevzularda değişik görüşler serdedildikten sonra karar alınma safhasıdır Hz peygamber (sav) bunu dört şekilde yapmıştır: Birincisi çoğunluğun kararı İkincisi, görüşlerden birinin kabulü, üçüncüsü kararı tehir etmek, dördüncüsü ise bir karara zorlanmak şeklindedir 61 Çoğunluğun Kararına Uymak: Buna örnek peygamberimizin (sav) Uhut Savaşı için yaptığı istişaredir Başta peygamberimiz (sav) olmak üzere seçkin sahabeler düşmanı şehirde karşılama fikrini ileri sürmüşlerdi Münafıkların reisi olan Abdullah b Ubey’in de görüşü bu istikametteydi Ancak istişareye katılan ve Bedir Savaşına katılan ve katılmayan gençlerin düşmanı Uhut’ta karşılama fikrini ileri sürdüler Çoğunluk bu görüşte ittifak edince peygamberimiz (sav) de “Madem çoğunluk savaş istiyor, öyle ise savaşacağız!” buyurarak savaş kararı aldı (Heysemi, Zevaid, 4:328) 62 Ortaya Atılan Görüşlerden Birini Seçmek: Her istişarede oylama yapılarak çoğunluk aranmaz Bazen oylamaya gerek kalmadan görüşlerden biri seçilir ve ona uyulur Peygamberimiz (sav) Bedir esirlerine nasıl muamele edileceği konusunda sahabelerle istişare etmiş, Hz Ebubekir belli bir fidye karşılığında salıvermek fikrini kabul etmiş, Hz Ömer’in (ra) öldürelim fikrine ise sıcak bakmamıştır (Tirmizi, Cihad, 34) 63 Kararı Tehir Etmek: Bazı karmaşık ve belirsiz konularda yapılan istişarelerde hemen karar verilmez Konunun açıklığa kavuşması beklenir ve alınacak kararlar tehir edilir Peygamberimiz (sav) namaza davet konusunda Sahabelerin görüşlerine başvurmuş ama hemen karar vermeyerek daha sonraya tehir etmiştir Bir başka gün “Ezan” konusunda Abdullah b Zeyd’in (ra) gördüğü rüyaya ve ezanın kutsal kelimelerine göre kararını vermiştir (Müslim, Salât, 1) 64 İcbâri Karar Alınması: Hudeybiye Barış antlaşmasını peygamberimizin (sav) imzalamasına sahabelerin hemen tamamı memnun değildi (Vakidî, Megâzî, 2:607) “Böyle tezlil edici, müslümanları zillete düşürücü bir anlaşma yapmaktan ise erkekçe savaşmak daha iyidir” diyorlardı Peygamberimiz (sav) sulhun maslahatını anlatmanın durumun nezaketinden ve hissiyatından dolayı faydasız olduğunu görerek sükût ediyordu Daha önce gerçekleşen vaatleri hatırlatarak bunda da hayır olduğunu söyleyerek etrafındakileri ikna etmeye çalışıyordu (Buhari, Fardu’l-Humus, 36) Peygamberimiz (sav) sahabelerini anlaşmaya zorlamak durumunda kaldı “Bu Allah’ın iradesidir” buyurdular Dönüşte sahabelerin ağzını bıçak açmıyordu Yolda “Fetih Suresi” nazil oldu Yüce Allah barışı fetih olarak niteliyor ve gelecek fetihlerin müjdesini veriyordu Hz Ömer (ra) dayanamadı ve “Yani bu bir fetih mi?” diyerek itirazını dile getirmekten kendisini alamadı (Vakidi, Megazi, 2:606) Daha sonra başta Hz Ebubekir (ra) olmak üzere pek çok sahabe ittifakla “Hudeybiye Sulhu İslam’ın en büyük zaferi olduğunu” ifade edeceklerdir Hz Ömer (ra) hatasını affettirmek için bir sene oruç tutmuştur (Vakıdî, Megazi, 2:602-610) 7 İstişarede Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar: İstişare esnasında dikkat edilmesi gereken ve uyulması icap eden kurallar da vardır Bunları şöyle sıralayabiliriz 71 Şahsi Kanaatinde Direnmemek: Peygamberimiz (sav) kendi şahsî kanaatinin benimsenmesi için Hudeybiye Sulhu hariç hiç direnmediği görülür Bedirde seçtiği ilk yeri Hubab’ın teklifi üzerine terk ettiği, Uhut’da savaşın Medine müdafaası kanaatine rağmen gençlerin ve çoğunluğun meydan muharebesi yönünde kanaat belirtmeleri üzerine kendi görüşünü terk ederek çoğunluğa uymuştur Hendek savaşında tam imza aşamasında bir anlaşmayı bozmuştur Bu da savaşın uzaması üzerine düşman cepheyi dağıtmak için bazı bedevi kabilelerle Medine Hurmalığının mahsulünden belli bir yüzdeyi vererek cepheyi terk ettirme fikriydi Mutabakat ve anlaşma tamamlanmıştı ki Medine’li liderlerin “Ey Allah’ın Resulü bu bir vahiyle emredilmemişse hayır! Onlar bizim hurmalarımızı ya satın aldılar veya bizim ikramımız olarak yediler Bu ise bir zillettir Biz bunu kabul edemeyiz” dediler Peygamberimiz (sav) fikrinden vazgeçer ve anlaşma imza edilmeden bozulur (Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 6:132) Peygamberimiz (sav) fitne alameti olarak “Rey sahibinin kendi reyini beğenmesini” zikreder (İbn-i Mâce, Fiten, 21) İnsanın kendi görüşünü beğenmesi ve başka görüşlere değer vermemesi kibir ve gurur alametidir Kibir ve gurur ise en büyük bir kusur ve eksikliktir Büyük günahlardandır Peygamberimiz (sav) “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kişi cennete giremez” buyurmuşlardır 72 Müşavirleri Gücendirmemek: Lider ve yönetici birbirine zıt ve farklı fikirler karşısında birini kabul, diğerini ret ederek fikir sahibini muhalefete sevk ederek gücendirmemelidir Birini ret etmek ve diğerini tahkir etmek asla doğru değildir Peygamberimizin (sav) bu gibi durumlarda takındığı tavır dikkat çekicidir Peygamberimiz (sav) Bedir esirleri ile ilgili yaptığı istişarede müşavirlerden gelen fikirleri dinledikten sonra Hz Ebubekir’in görüşünü uygun bulmakla beraber Hz Ömer’in fikrine de iltifatla mukabele etmiştir “Ya Ebabekir! Senin misalin Hz İbrahim’e (as) benziyor O Allah’a kavmi hakkında şöyle demişti ‘Rabbim bana uyanlar bendendir, uymayanlara gelince sen af ve mağfiret edicisin’ Ya Ömer senin misalin de Nuh’un (as) durumu gibidir O kavmi için şöyle demişti: ‘Rabbim yeryüzünde kâfirlerden tek canlı bırakma!” Böylece peygamberimiz (sav) her ikisine de iltifat etmiş onların görüşlerine değer verdiğini gösterdikten sonra maslahata uygun olanı tercih etmiştir (Kenz, 10:186-187) Burada dikkat edilmesi gereken husus istişareye katılmadan önce kulis yapılarak istişareye peşin fikirlerle gelinmemesi, müşavirlere baskı ve tehdit uygulanmamasıdır İstişare esnasında müşavirlerin fikirlerini serbestçe söyleme hak ve hürriyetlerinin korunması ve “fikir hürriyetini” sağlamaktır 73 İstişarede Konuşulanların Dışarıya Taşmaması: İstişarelerin güvenliği çok önemlidir İstişarede konuşulan hususlar dışarı taşırılmamalıdır İstişareden dışarıya taşacak olan konuşulanlar değil, alınan kararlardır Said b Müseyyeb “Ömer b Hattab ile Hz Osman (ra) aralarında istişare esnasında öyle münakaşa ederlerdi ki dışarıdan onları görenler ‘Artık bunlar bir araya gelmezler’ düşüncesine kapılırlardı Ancak onlar en güzel ve tatlı bir şekilde ayrılırlardı” (Kenz, 10:186-187) demektedir 8 İstişare Kararlarına Sahip Çıkmak ve Azimle Uygulamak: İstişarede alınan kararların uygulamasında tereddüde yer vermemek gerekir Kur’ân-ı Kerim doğrudan peygamberimize hitaben (sav) “İş konusunda onlarla istişare et Karar alıp azmettiğin zaman artık Allah’a güvenerek uygulamaya bak Allah kendisine dayanıp güvenenleri sever” (Al-i İmran, 3:159) buyurarak istişare kararlarına sahip çıkmasını ve kararlılıkla uygulamasını emretmiştir Uhut savaşı için yapılan istişarede münafıkların görüşü ile peygamberimizin (sav) görüşleri örtüştüğü halde gençlerin ve çoğunluğun görüşü olan “meydan muharebesi” çoğunluğun kararı olarak kabul edildi İstişare sonrasında münafıklar gençleri uyardılar “Siz peygamberin görüşüne karşı nalsı görüş belirtirsiniz Allah’tan korkmaz mısınız?” gibi sözlerle görüşlerinden vazgeçirmeye çalıştılar Bundan etkilenen gençler peygamberimizin evden çıkmasını beklediler ve çıktığı zaman “Ya Resulallah! Bizler size muhalefet ettik Şayet yaptığımız yanlış ise biz görüşümüzden vazgeçtik” demelerine mukabil “Bir peygamber savaş için karar alıp zırhını giydikten sonra asla kararından vazgeçmez Emrettiğim hususlara iyi bakın ve mutlaka uyun Sabrettiğiniz takdirde zafer sizindir” buyurarak kararlılık göstermiştir (Vakidî, Megâzî, 1:214) Nitekim peygamberimiz (sav) Uhut harbinden sonra mağlubiyet yaşandığı halde “meydan muharebesi yapalım” diyen gençlere sahip çıkmış ve onları asla suçlamamış ve sonuçtan onları sorumlu tutmamıştır İstişare ortak akıldır Bir otoritenin dayatması değildir Ortaya çıkan fikir herkesin ortak malıdır İstişarede herkes eşit seviyeye sahiptir Üyeler hürdür ve imtiyaz yoktur Bu nedenle herkesin sahiplenmesi gerekir İstişare ümmetin şahs-ı manevisinin kararı olduğu için peygamberimizin (sav) “Müslümanların güzel gördüğü Allah katında da güzeldir” hadisine uygun olarak Allah katında güzeldir |
|