Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
doğu, türkistan

Doğu Türkistan

Eski 06-27-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Doğu Türkistan




İki bin iki yüz yıllık geçmişi ile Türkistan toprakları, dünyanın en önemli ve köklü medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır Batıda Hazar Denizi ve Ural Dağları'nın güney kısmına, kuzeyde Sibirya'ya, güneyde İran, Afganistan ve Tibet'e, doğuda Çin ve Moğolistan'a sınır olan Türkistan, oldukça geniş bir sahaya sahiptir
Bugün, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın dahil olduğu bölge Batı Türkistan olarak anılmakta, iki asırdır Çin'in esareti altında bulunan bölge ise Doğu Türkistan olarak adlandırılmaktadır Türkistan'ın coğrafi ve stratejik olarak taşıdığı önemi anlamak için ise, öncelikle bölgenin iki dev gücü olan Rusya ve Çin'in bu topraklara olan ilgilerini göz önünde bulundurmak yeterlidir Coğrafi yapının da sebep olduğu siyasi oluşumlar neticesinde bugün Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış olan Türkistan toprakları üzerinde, Rusya'nın ve Çin'in çok önemli planları vardır
Bu iki ülkenin söz konusu bölgeden ne pahasına olursa olsun vazgeçmeme tutkusunun ardında, bölgenin stratejik konumunun yanı sıra, sahip olduğu zengin yeraltı rezervleri de büyük rol oynamaktadır Batı Türkistan'daki Türk devletleri Rusya için, Doğu Türkistan ise Çin için kaybedilmemesi gereken önemli birer hammadde kaynağı niteliğindedir
Rusya, Bolşevik Devrimi sonrasında, farklı Türk boylarından farklı devletlerin kurulduğu Batı Türkistan üzerinde güçlü bir denetim mekanizması oluşturdu Öncelikle, bölgenin asırlardır "Türkistan" olarak bilinen ismi reddedilip, bu topraklar "Sovyet Orta Asyası" olarak adlandırıldı Böylece Türklerin sahip oldukları ortak milli şuurun yok edilmesi hedefleniyordu Rusya'nın bu topraklardaki politikasının öncelikli maddesini ise İslam'ı bu topraklardan silmek oluşturuyordu Bu dönem boyunca bir yandan çeşitli yaptırımlarla Türklerin milli kültürleri yok edilmeye çalışılırken, bir yandan da camiler, mescidler, dini eğitim veren kurumlar kapatıldı ve din sosyal hayattan tamamen çıkarıldı Öte yandan Kırım Türkleri de bir gecede topluca Sibirya'ya sürüldü, evlerine ve topraklarına da Ruslar yerleştirildi Dahası, Orta Asya milletleri arasında suni etnik çatışmalar ve kavgalar oluşturuldu Sovyet rejiminin Türkleri asimile etmeye yönelik bir diğer uygulaması ise, Kafkas ve Orta Asya Müslümanları arasında ana dillerinin yanında ikinci bir dil geliştirmek oldu Bu nedenle, bugün söz konusu toplumlar arasında iletişim kurmak için Türkçe değil, Rusça tercih edilmektedir




Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır
(Hucurat Suresi, 13)

Doğu Türkistan ise, Batı Türkistan'da yaşananlara çok benzer, ancak çok daha şiddetli bir baskı dönemi yaşadı 1700'lerin ortalarında Çin istilasına uğrayan Doğu Türkistan, kısa aralıklarla bağımsızlığını elde etti Ancak dünya ve bölge siyasetinde yaşanan değişimler Doğu Türkistan'ın bağımsızlık özleminin gerçekleşmesine engel oldu Yaklaşık 10 milyon km2 yüz ölçümüne sahip olan Çin, 2 milyon km2'lik yüz ölçümü ile dünyanın dev ülkelerinden biri olan Doğu Türkistan'da uyguladığı baskı ve tecrit politikalarıyla bir halkı toptan imha etmeye çalıştı
Aynı Batı Türkistan'da Rusya'nın yaptığı gibi Doğu Türkistan'da da Çinlilerin ilk icraatı bölgenin adını değiştirmek oldu Çin'in ürettiği yeni isim, "Sincan Uygur Otonom Bölgesi" idi Daha sonra da tüm emperyalist devletlerin izlediği politikaların benzerleri birer birer uygulamaya kondu Halkın inançlarına, gelenek ve adetlerine, dini uygulamalarına karşı acımasız bir savaş yürütüldü, birçok alanda etnik ayrımcılık uygulandı, bağımsızlık talepleri şiddet yoluyla bastırıldı, savunmasız insanlar topraklarından sürüldü, sürülenlerin yerine Çinliler yerleştirildi Tüm bunların üzerine bir de vahşiliği ile tanınan "Çin işkenceleri" ve zulmü eklendi
Dünya kamuoyunda çok az bilinen bu zulmün detaylarına girmeden önce, Doğu Türkistan'ın tarihi, jeo-stratejik ve jeo-politik konumu üzerinde durmak gerekir


Tarihi MÖ 200'lü yıllara (Göktürkler ve Hunlar dönemine) kadar dayanan Türkistan toprakları, tarihin ilk dönemlerinden beri Türklerin ana yurdu, bin yıldan beri de İslam toprağıdır Tarih boyunca Türkistan adı ile bir devlet veya hanlık kurulmamış olmasına rağmen, Orta Asya'nın büyük bölümünü oluşturan söz konusu alan, eski çağlardan beri Türklerin yerleşim merkezi olduğu için Türkistan olarak adlandırılmıştır Özellikle de araştırmacılar tarafından tarihin ilk medeniyet merkezlerinden biri olduğu belirtilen Doğu Türkistan, jeo-stratejik konumu itibariyle Batı ve Doğu kültürlerinin kaynaştığı bir alan olmuştur

İbn-i Sina (sağda), Kaşgarlı Mahmut (ortada) ve Farabi ( solda) gibi büyük İslam alimleri, Türkistan topraklarında yetişen değerli isimlerden sadece birkaçıdır


Tarih boyunca büyük imparatorluklara ev sahipliği yapan bu topraklar, Halife Abdülmelik Mervan döneminde Türklerin kendi rızaları ile İslam'ı kabul edişinden sonra İslam aleminin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir Özellikle Hakan Satuk Buğra'nın İslam'ı kabul etmesinin ardından 751-1216 yılları arasındaki dönem Doğu Türkistan'ın altın devri olarak bilinir Medreseleri ve öğretim kurumları ile ünlenen Türkistan, bu dönem boyunca dünyanın dört bir yanından gelen öğrencileri misafir etmiş, tarihe yön veren devlet ve bilim adamları yetiştirmiştir Bu bölgeden dünyanın dört bir yanına göç eden Türkler ise İslam'ı dünyanın çeşitli ülkelerine taşımışlardır

Kutadgu Bilig ve Atebetü'l Hakayık gibi eserler, Türk-İslam tarihinin olduğu kadar dünya tarihinin de en önemli eserleri arasında sayılmaktadır


Bu topraklarda doğan Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Selçuklular, Saidiler İslam'ın bayrağı altında devlet kurup, Türk-İslam uygarlığının en güzel örneklerini vermiş ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşlardır Mahmut Gaznevi, Abdülkerim Satuk Buğra, Timur, Selçuk Bey, Babürşah, Melikşah gibi büyük devlet adamları da bu topraklarda yetişen değerli isimlerdendir İmam Buhari, İmam Tirmizi, İbn-i Sina, Ebunasril Farabi, Fergani, Zimahşeri, Sekkaki gibi eserleri ile İslam kütüphanelerini zenginleştiren, dünya bilim adamlarına yol gösteren bilginler de bu toprakların evlatlarıdır Ayrıca Divan-ı Lügat-it Türk'ün yazarı Kaşgarlı Mahmud, Kutadgu Bilig'in yazarı Yusuf Has Hacib, Atebet'ül Hakayık adlı dev eserin sahibi Ahmed Yüknek gibi dünya tarihine kültür hazineleri ile yazılan isimler de Türk-İslam uygarlığının beşiği olan bu topraklarda yaşamıştır Burada sadece birkaçına yer verdiğimiz bu isimler, Doğu Türkistan'ın İslam ve Türk dünyası için taşıdığı değeri ortaya koymaktadır

DOĞU TÜRKİSTAN ÇİN TOPRAKLARININ BİR PARÇASI DEĞİLDİR

Çin'in, Doğu Türkistan halkına karşı yaptığı insan hakları ihlallerini ve zulmü gizlemek için uluslararası arenada öne sürdüğü iddialardan biri, bu bölgenin "Çin topraklarının bir parçası olduğu", dolayısıyla da Doğu Türkistan'da yaşananların "Çin'in iç meselesi sayılması gerektiği" iddiasıdır Oysa tarihi kaynaklar bu iddiayı yalanlamaktadır Bunların başında Çinlilerin, diğer milletlerden kendilerine karşı yönelen saldırıları engellemek için inşa ettikleri Çin Seddi gelmektedir Tarihte ilk defa Çinliler ile bölgede yaşayan diğer milletler arasındaki resmi sınırı bu set oluşturmuştur Ve Doğu Türkistan Çin'in tarihi sınırları olarak kabul edilen bu setin dışında kalmaktadır5 Ayrıca, Doğu Türkistan'da bol miktarda bulunan yeşim taşının adı ile anılan Yeşim Kapısı'nın çeşitli kaynaklarda Çin'in en batı sınırı olarak kabul edildiği aktarılmaktadır Doğu Türkistan'a açılan bu kapının, Çin'in batıdaki en uç noktası olarak kabul edildiğini dile getiren kaynaklardan birisi 1939 yılında Şanghay'da basılan New China Atlas (Yeni Çin Atlası) isimli bir Çin kaynağıdır6
Öte yandan tarih boyunca Çin Seddi ile Hazar Denizi, Sibirya ile İran, Afganistan, Pakistan, Keşmir ve Tibet sınırları arasında kalan bölgenin adı Türkistan olmuştur Bu durum İslam tarihinin ilk kaynaklarında, tarihi İran ve Hint belgelerinde belirtildiği gibi, pek çok batılı tarihçi de bu konuda hem fikirdir Bilinen en eski Türkologlardan Nikita Biçurin, "Hazar Denizi ile Kuh-ı Nur Dağları arasında bir millet yaşar Bunlar Türkçe konuşurlar ve İslam dinine inanırlar Bu insanlar kendilerini Türk olarak takdim ederler ve onların ülkesi Türkistan olarak anılır" şeklindeki sözleriyle bu tarihi gerçeğin altını çizmiştir7 Çin'in bölgeyi işgalinin ardından bu topraklara, "yeni kazanılan yer" anlamını taşıyan, "Xinjiang" (Sincan) adını koyması ise bu tarihi gerçeği değiştirmemektedir


Her ne kadar komünist Çin yönetimi, Doğu Türkistan'ın kendi topraklarının bir parçası olduğu iddiasında bulunsa da, bu toprakların Çin'in doğal sınırları olarak kabul edilen Çin Seddi'nin dışında kalıyor olması, bu iddiayı çürüten etkenlerden biridir

MÖ 206 yılından MS 1759 yılına kadar geçen yaklaşık 2000 yıllık süre içerisinde, Doğu Türkistan 1800 yıldan uzun bir süre bağımsızlığını korumuştur Bu tarihler arasında Hun Türk Hakanlığı'na veya Göktürk Hakanlığı'na bağlı kalınan dönemlerde bile, yerel idare tam anlamı ile Doğu Türkistan halkının elinde olmuştur MS 751'den 1216'ya kadar geçen süre ise Doğu Türkistan'ın tam anlamı ile bağımsız olduğu bir süreçtir Tüm bu dönemler boyunca Çin, tarihi İpek Yolu'nu denetimi altına alabilmek için zaman zaman Doğu Türkistan'ı işgal etmiştir Ancak Çin istilaları hep kısa sürelidir ve Çin hiçbir işgal döneminde Doğu Türkistan üzerinde tam anlamı ile bir hakimiyet kuramamıştır Doğu Türkistan'ın bugüne kadar geçen yaklaşık 2200 yıllık geçmişinde, Çin'in istilası altında geçen yılların toplamı (1934 yılında başlayan ve bugün de devam eden işgal de göz önünde bulundurulduğu takdirde) 570 yıldan biraz fazladır8
Doğu Türkistan'ın Çin toprağı olduğu yönündeki iddiayı geçersiz kılan çok açık demografik gerçekler de vardır Doğu Türkistan nüfus yapısı, dili, dini, sahip olduğu etnik köken, milli ve manevi birikimi açısından da Çin'den tamamen bağımsız bir yapı sergilemektedir MÖ 206 ile MS 220 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen, ünlü Çinli tarihçilerden Pan Ku da bu gerçeği şu sözleri ile dile getirmektedir:
"Giyim, kuşam, yemek ve dil olarak Uygurlar Orta Krallıktan tamamen farklıdırlar Dağlar, ovalar ve büyük çöl bizi onlardan ayırır"9


Doğu Türkistan topraklarından geçen "İpek Yolu" tarih boyunca Çin ekonomisinde önemli bir yer tutmuştur Günümüzde de Çin'in, Doğu Türkistan topraklarını hakimiyeti altında bulundurma isteğinin altında, bu stratejik alanı denetimi altında tutma isteği yatmaktadır

Bu farklılık tarih boyunca korunmuş, Çin işgali altında geçen dönemlerde de herhangi bir asimilasyon yaşanmamıştır Bugün yaklaşık 17 milyon nüfusu olduğu tahmin edilen Doğu Türkistan'ın %54'ünü -%47'si Uygur ve %7'si Kazaklar olmak üzere- Müslüman nüfus oluşturmaktadır (Çin'in 1997 yılında açıkladığı verilere göre belirlenen bu oran, uluslararası organizasyonlar tarafından -Çin'in bu konuda taraflı bir tutum sergilemesinden dolayı- güvenilir bir bilgi olarak kabul edilmemektedir) Müslüman nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Uygurlar ise ne dilleri ne etnik kökenleri ne de dinleri açısından Çinlilerle benzerlik göstermektedir Uygur alfabesi Arapça harflerden oluşan bir alfabedir, Uygurların dini İslam'dır ve bu halk bin yıldan uzun bir süredir Türk-İslam inanç ve örfünü yaşamaktadır


Doğu Türkistan'ın Çin'in bir parçası olduğu iddiasını çürüten unsurlardan birisi de Uygur Tükleri'nin, dilleri, dinleri, gelenekleri, yaşam tarzları ve kültürleri ile Çin halkından tamamen farklı olmalarıdır

Tüm bu tarihi bilgiler, coğrafi ve sosyolojik gerçekler Doğu Türkistan'ın Çin'in bir parçası değil, aksine Çin'in tarih boyunca topraklarına katmayı istediği ayrı bir bölge olduğunu açıkça ortaya koymaktadır Doğu Türkistan halkı en zor ve çetin koşullarda dahi Çin idaresini kabullenmemiş, sık sık bağımsızlık girişimlerinde bulunmuş, gerektiğinde silahlı mücadeleye de başvurmuştur Örneğin Mançu hükümranlığının Doğu Türkistan'ı işgal ettiği 1759'dan 1862 yılına kadar, Müslüman halk 40'dan fazla defa ayaklanmış ve Çin yönetimine başkaldırmıştır
Peki, tüm bunlara rağmen Çin'i Doğu Türkistan konusunda bu kadar ısrarcı kılan nedir? Çin'in yıllardır yaptığı zulüm ve işkencelere geçmeden önce, bu sorunun cevabına kısaca değinmek gerekir



DOĞU TÜRKİSTAN'IN BAĞIMSIZLIK DÖNEMLERİ

Birinci Dönem
MÖ 206'ya kadar geçen dönem

İkinci Dönem
MÖ 206 -108 Hun Türk Hakanlığı'na Bağlı Yerel İdare Üçüncü Dönem
MÖ 86 - 60 Hun Türk Hakanlığı'na Bağlı Yerel İdare

Dördüncü Dönem
MÖ 10 - MS 73 Hun Türk Hakanlığı'na Bağlı Yerel İdare
Beşinci Dönem

Tam Bağımsızlık

Altıncı Dönem

555 - 639 Göktürk Hakanlığı'na Bağlı Yerel İdare

Yedinci Dönem

650 - 660 Göktürk Hakanlığı'na Bağlı Yerel İdare

Sekizinci Dönem

699 - 738 Türgiş Türk Hanlığı'na Bağlı Yerel İdare

Dokuzuncu Dönem

751 - 1216 Tam Bağımsızlık

Onuncu Dönem

1217 - 1352 Moğol İmparatorluğu'na Bağlı Yerel İdare

On Birinci Dönem

Tam Bağımsızlık

On İkinci Dönem

1679 - 1752 Kalmuk Devletine Bağlı Yerel İdare

On Üçüncü Dönem

1756 - 1759 Tam Bağımsızlık


ÇİN'İN DOĞU TÜRKİSTAN'I İSTİLA ETTİĞİ DÖNEMLER





Birinci Dönem

MÖ 108 - 86 Sadece Ülkenin Güney Bölgesi

İkinci Dönem

MÖ 60 -10 Sadece Ülkenin Güney Bölgesi

Üçüncü Dönem

MS 74 - 103 Sadece Ülkenin Güney Bölgesi

Dördüncü Dönem

640 - 649 Ülkenin Tamamı

Beşinci Dönem
660 - 699 Ülkenin Tamamı
Altıncı Dönem

738 - 751 Ülkenin Tamamı ve Batı Türkistan'ın Bir Bölümü

Yedinci Dönem

1753 - 1756 Ülkenin Tamamı

Sekizinci Dönem

1759 - 1861 Ülkenin Tamamı

Dokuzuncu Dönem

1879 - 1931 Ülkenin Tamamı
Onuncu Dönem1934 - Bugün

Tabloda da görüldüğü gibi Doğu Türkistan'ın yaklaşık 2200 yıllık geçmişinde, Çin'in istilası altında geçen yılların toplamı yaklaşık 570 yıldır (Unutulan Vatan Doğu Türkistan, İsa Yusuf Alptekin, Seha Neşriyat ve Ticaret AŞ, 1999, s 90-91)



ÇİN, DOĞU TÜRKİSTAN'DAN NEDEN VAZGEÇMİYOR?

Genel coğrafya bilgisine sahip bir kişi, Çin'in Doğu Türkistan konusundaki ısrarını anlamakta hiç zorlanmayacaktır Bilindiği gibi coğrafi olarak Çin'in Batı ile iletişiminin arasında iki önemli engel vardır: Birincisi 5000 km uzunluğundaki dev Taklamakan Çölü, ikincisi de Çin sınırını boydan boya kaplayan Çin Seddi


Doğu Türkistan sınırlarındaki Taklamakan Çölü'ndeki petrol kaynakları dünyanın en zengin petrol rezervleri arasında yer almaktadır

Doğu Türkistan ise Çin'in, çölün ilerisinde ve setin arkasında kalan tek toprağıdır ve bu yönüyle Çin'in Batıya açılan penceresi konumundadır Coğrafi konumun siyaset üzerindeki etkisi ve coğrafi olarak avantajlı bölgelerin stratejik olarak da avantajlı olmaları gerçeği, Doğu Türkistan'ı Çin için vazgeçilmez hale getirmektedir Bu nedenle Çin, işgal ettiği Doğu Türkistan topraklarından çekilmek ve burada bağımsız bir devlet kurulmasına izin vermek yerine, baskı ve şiddetle yerli halka işgali kabul ettirmeye çalışmaktadır Bir yandan da haber alma ve iletişim özgürlüğü de dahil olmak üzere her türlü özgürlüğü ortadan kaldırıp, Doğu Türkistan'ı kapalı bir kutu haline getirerek, bölgeyi mümkün olduğunca dünya gündeminden uzak tutmaktadır

Doğu Türkistan'ın tüm yer altı kaynakları Çin tarafından sömürülmektedir Bu kaynaklardan elde edilen gelirden Müslüman halk kesinlikle faydalanamamaktadır

Çin'in en batı noktasını oluşturan bu topraklar, Soğuk Savaş döneminde Çin tarafından, Sovyet tehdidine karşı tampon bölge olarak kullanılmıştır Bu yönüyle Çin'in söz konusu topraklar için atacağı her türlü adım, hem kendisinin hem de bölge ülkelerinin güvenliğini ve istikrarını doğrudan ilgilendirmektedir Şu anki konumuyla Rusya, Çin için artık ciddi bir tehlike teşkil etmiyorsa da, Çin, "Halkın Kurtuluş Ordusu" (PLA) olarak adlandırılan silahlı kuvvetlerine bağlı kara ve hava kuvvetlerini bölgede tutmakta ve nükleer füzelerinin büyük kısmını da burada muhafaza etmektedir Elbette PLA birliklerinin Doğu Türkistan'da varlığını devam ettirmesinin diğer bir önemli nedeni de, Müslüman halkı gerektiği gibi kontrol altında tutabilmektir
Ancak Çin'in Doğu Türkistan'a olan ilgisini sırf jeo-stratejik kaygılarla açıklamak mümkün değildir Bu bölge aynı zamanda zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir ve toprakları da çok verimlidir 21 yüzyılın Kuveyt'i olarak da anılan Doğu Türkistan, petrol, doğal gaz, uranyum, kömür, altın ve gümüş madenlerinin bolluğu ile dikkat çekmektedir ve bu yönü ile Çin'in en önemli hammadde kaynaklarından biridir Yetkililer tarafından, 2005 yılında Doğu Türkistan'ın petrol ve doğal gaz üretiminde Çin'in ikinci önemli merkezi haline geleceği bildirilmektedir Özellikle Doğu Türkistan'ın orta bölgesinde yer alan Tarım Havzası'nın geniş petrol rezervlerine sahip olduğu düşünülmekte ve bu yönde araştırmalar devam etmektedir Bu özelliğinden dolayı "Umut Denizi" olarak adlandırılan Tarım Havzası'nın 107 milyar ton petrol kapasitesi olduğu tahmin edilmektedir10 Jeologların şu ana kadar yaptıkları araştırmalar ise 300 milyon ton petrol ve 220 milyar metre küp doğal gaz kapasitesi olan 13 yatak ortaya çıkarmıştır11


Doğu Türkistan'ın altın, petrol gibi madenleri, Çin'e transfer edilmekte ve bu doğal kaynakların kullanımı her yönüyle komünist Çin yönetiminin denetimi altında tutulmaktadır


Çin'in Doğu Türkistan'a enerji konusundaki bağımlılığı Tarım Havzası'ndaki petrol kaynakları ile de sınırlı değildir Çin sanayisi için hayati önem taşıyan, Orta Asya Türk Devletlerinden gelecek herhangi bir boru hattının doğal güzergahı Doğu Türkistan olacaktır




Böyle bir taşıma sisteminin Çin için sağlıklı ve güvenilir olmasının en garantili yolu ise Doğu Türkistan'ın kendi denetimi altında bulunmasıdır
Zengin doğal gaz, kömür ve bakır yatakları da bu bölgeyi Çin ekonomisi için vazgeçilmez kılmaktadır Kızıl Çin topraklarında çıkarılan 148 çeşit madenin 118 çeşidi Doğu Türkistan topraklarında yer almaktadır Bu da Çin'in toplam maden ocaklarının %85'ini oluşturur Bunların arasında kalitesi ve yüksek kalori değeri ile ünlü olan kömürün ayrı bir yeri vardır Çin'in toplam kömür rezervinin yarısını oluşturan Doğu Türkistan kömür madenlerinin rezervi 2 trilyon ton olarak hesaplanmaktadır 2000 yılı sonlarında yapılan bir araştırma ise Çin'in en zengin bakır yataklarının Doğu Türkistan'da olduğunu ortaya çıkarmıştır Çin'in diğer bölgelerinin bakır açısından zayıf olduğu ve Çin'deki tüm bakır yataklarının ülkenin ihtiyacının yarısını bile karşılayamadığı bilinmektedir Doğu Türkistan'daki bakır madenleri, Çin'in gözünde Doğu Türkistan'ı daha da değerli hale getirmektedir12

Tüm bu madenlerin yanısıra Doğu Türkistan'ın Çin'in en büyük pamuk üretim merkezlerinden biri olması bölgenin Çin için taşıdığı önemin bir diğer nedenidir Çin tekstilinin hammaddesini oluşturan pamuk üretimini, Müslüman Uygur halka emanet etmek istemeyen Kızıl Çin yönetimi, Doğu
Türkistan'ı denetim altında tutabilmek için sürekli yeni stratejiler geliştirmektedir Kitabın ilerleyen bölümlerinde detayları ile ele alacağımız bu stratejilerin amacı Doğu Türkistan'ın gelişmesini sağlamak değil, Çin ekonomisinin temel taşlarından biri olan bu bölgeyi tam anlamı ile Pekin'e bağlı hale getirebilmektir
KIZIL ÇİN'İN İSLAM KORKUSU

Önceki bölümde Doğu Türkistan'ın Çin açısından stratejik ve ekonomik olarak çok büyük bir öneme sahip olduğunun üzerinde durduk Ancak Doğu Türkistan'da dindar Müslümanların sık sık göz altına alınmaları, dinlerini gerektiği gibi yaşamalarına izin verilmemesi ve din adamlarına uygulanan baskı, bu şiddet politikasının çok daha derin bir nedeni olduğunu akıllara getirmektedir Herşeyden önce bu, Kızıl Çin'in Doğu Türkistan'daki İslami varlıktan büyük endişe duyduğu anlamına gelmektedir
Çin'de İslam dinine ve Müslümanlara yönelik saldırıların kökeni eski dönemlere dayansa da, bunun sistemli bir zulüm ve hatta soykırım politikasına dönüşmesi komünist rejimin kurulmasıyla başladı 1949'da Mao'nun Çin Halk Cumhuriyeti'ni kurması ile birlikte, öncelikli hedef her türlü İslami unsur oldu Camilerin, mescidlerin, medreselerin ve dini eğitim veren kurumların kapatılması ile başlayan din düşmanlığı, açık bırakılan ibadethanelere Mao'nun resimlerinin asılması ve Müslümanların bu resme saygı göstermeye zorlanmaları ile iyice doruğa tırmandı Bu dönemde 29 bin cami kapatıldı13 Bundan sonraki aşama ise özellikle din adamlarının, mesnetsiz iddialara ve düzmece suçlamalara dayanılarak gözaltına alınmaları oldu Bu kişilerin bir kısmı hemen idam edilirken, 54 binden fazla din adamı da bir ömür boyu Çin toplama kamplarında, son derece ağır koşullarda zorunlu işçi olarak çalıştırıldı14



Mao'nun iktidara gelişi ile birlikte Doğu Türkistan halkına yönelik baskılar sistemli bir soykırıma dönüştü Mao, Müslüman halka zorla da olsa komünist ideolojiyi benimsetmek istiyordu İlk olarak camiler ve mescidler de dahil olmak üzere Doğu Türkistan'ın dört bir yanı Mao'nun resimleri ile kaplandı


Bu dönem boyunca din adamlarına fiziksel işkencelerin yanı sıra, manevi işkenceler de yapıldı Örneğin din adamları meydanlara toplandı, Mao'nun sözde "ilah" olduğunu kabul ettiklerini ikrara zorlandılar Halktan ölülerini yakmaları gibi İslam anlayışının dışında uygulamalar yapmaları istendi Kapatılan camiler ise askeri kışla, depo veya sinema, tiyatro gibi eğlence yerleri olarak kullanıldı Cuma ve teravih namazları da dahil olmak üzere her türlü toplu ibadet yasaklandı, geride kalan birkaç camide ibadetlerini yerine getirmeye devam eden Müslümanlara ağır vergiler kondu Bu camilerin onarım ve bakımı için kullanılacak bağışlara ve din adamlarının her türlü mal varlıklarına komünist yönetim tarafından el konuldu Kuran öğrenmek ve öğretmek tamamen yasaklandı Dini eserler evlerden toplandı Arapça metinler, pek çok tarihi el yazması kitap da dahil olmak üzere yakıldı15
Bugün de Çin'in Doğu Türkistan Müslümanlarına karşı uyguladığı baskı en yoğun olarak dini alanda hissedilmektedir Din düşmanlığı, tüm komünist rejimlerde olduğu gibi Kızıl Çin'in de resmi ideolojisinin bir parçasıdır Nitekim Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin Mart 1982 tarihinde ülke çapında parti komitelerine göndermiş olduğu "Sosyalist Dönemde Dini Problemlerle İlgili Ana Tutumunuz" adlı gizli bildiri bunu açıkça ifade etmektedir:



Komünist rejimin din düşmanlığının önemli göstergelerinden biri de, bu rejimin başlangıcından itibaren pek çok cami ve mescidin yıkılması, bir çoğunun da kapatılarak depo haline getirilmesidir Yanda, Hoten'de harabeye dönmüş tarihi bir cami görülmektedir


İnsanlık tarihinde din sonunda yok olacaktır Çin'deki bütün dini teşkilatlar önce parti ve hükümetin liderliğine boyun eğecektir Dini okulların esas gayesi, parti yönetimini ve sosyalist sistemi destekleyen profesyonel din görevlileri yetiştirmektir Bu din görevlileri partinin din politikasına sadık olmak zorundadır Din kuruluşlarımızın esas gayesi ülkemizin siyasi tesirini yaymada önemli roller oynamaktır16
Kızıl Çin idaresinin söz konusu bildirideki bu kararlara titizlikle uyduğu, ABD'de 1 Eylül 1986'da Kuzey Amerika İslam Derneği'nin 5 Kurultayına katılan Çin Halk Cumhuriyeti İslam Cemiyeti Üyesi Ali Jing Jiang'ın konuşmasından anlaşılmaktadır:





Yeni Asya 1201



Türkiye, 29697

Tarih Medeniyet

Çin'de 18 yaşından küçüklere dini eğitim gerek evde gerekse okulda kanunen yasaktır İslam ülkelerinin baskısı neticesinde bazı dini okullar açılmışsa da buralarda İslamiyetten çok Marksizm, Leninizm ve Maocu fikirler okutulmaktadır Bu din okullarında görevli öğretmenlerin hepsi komünist ve ateisttir Gençler dini bilgiden mahrum olarak büyütülmektedirler Diğer okullarda ise din sanki unutulması gereken veya Çin halkının alt tabakalarındaki insanlar tarafından benimsenmiş iptidai bir inançmış gibi öğretilmektedir Bu durum gençleri dini inançtan hızla uzaklaştırmaya başlamıştır Hükümet, Müslümanların faaliyetlerini çok sıkı kontrol etmektedir Çin'deki İslam cemiyetinde görev yapanların çoğu komünisttir Komünistler, İslamiyeti, İslam ülkeleriyle olan ilişkisini geliştirebilmek için bir araç olarak kullanmaktadır17



Çin, Doğu Türkistan Müslümanlarına yönelik baskının dozunu sürekli artırmaktadır Müslüman gençler, din adamları, aydınlar, hatta çocuklar dahi anlamsız gerekçelerle gözaltına alınıp tutuklanmakta, çoğu zaman ailelerinin haberi olmadan idam edilmektedir

Burada hemen belirtmek gerekir ki, Çin Komünist Partisi'nin kullandığı din aleyhtarı söylem, yeni bir iddia değil, asırlardır inkarcılar tarafından kullanılan klasik bir alay ve iftira üslubudur Kuran'da Hz Nuh'a karşı çıkan inkarcıların da, " Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz" (Hud Suresi, 27) diyerek, dindarları küçümsemeye çalıştıkları bildirilmiştir Allah inkarcıların kendilerini akıllı sanmalarından bir diğer ayette şöyle söz eder:
Ve kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler (Bakara Suresi, 13)
Çin Komünist Partisi'nin, dindarlığı, "Çin halkının alt tabakalarındaki insanlar tarafından benimsenmiş iptidai bir inanç" gibi göstermek çabası da, aynı "düşük akıllılığın" bir devamıdır
Komünist Parti bir yandan bu gibi propaganda yöntemleri kullanırken, bir yandan da Müslümanlar üzerindeki baskıları sıkılaştırmaktadır 1990'larda gerçekleşen bağımsızlık girişimlerinin (Baren ayaklanması, İl ayaklanması) ardından Müslümanlara yönelik baskı daha da arttı Bu ayaklanmaların tüm Doğu Türkistan sathına yayılması ve resmi görevlerde bulunan Türklerin de bağımsızlık hareketine destek vermesi Kızıl Çin'i fazlasıyla rahatsız etti Ve bu hareketi destekleyen Müslümanlara karşı acımasız bir kampanya daha başladı Yüz binlerce insan tutuklandı, binlercesi idam edilirken on binlercesi de çalışma kamplarına gönderildi Bu dönemde Müslümanlara karşı uygulanan baskıyı, bölgeye girip bir dizi gizli röportaj yapma imkanı bulan nadir gazetecilerden Micheal Winchester, Inside Story China: Beijing vs Islam (Hikayenin İçinden: Pekin İslam'a Karşı) adlı makalesinde şöyle aktarıyordu:


Yaşadıkları her türlü zorluğa, uğradıkları çeşitli işkencelere rağmen Doğu Türkistan halkı dinini yaşamakta ve ibadetlerini yerine getirmekte büyük bir sebat göstermektedir

O günden beri resmi kaydı olmayan camiler kapatıldı, camilerin dışına konulan hoparlörler kaldırıldı, çocuklar ve gençler için Kuran dersleri kaldırıldı, dışarıdan gelen dini bağışlara yasak konuldu, hacca gitmek isteyenlere yaş sınırlaması getirildi, dini yayınların büyük çoğunluğu yasaklandı, Komünist Parti üyeleri camiye gitmeleri durumunda işlerinden atıldı18
Micheal Winchester'ın görüştüğü ve gerçek ismini vermekten kaçınan bir Türkistanlı, devlet dairesinde çalıştığı için asla camiye gidemediğini ve eğer camiye gittiği görülürse işten atılacağını söylüyordu Bu nedenle evde gizli gizli namaz kılıyordu Bunun nedeni ise Çin'in özellikle 1980'lerden sonra dozunu artırdığı İslam düşmanlığı idi 1997 yılında Doğu Türkistan Resmi Gazetesi Xinjiang Daily'de parti üyelerinin dine bakış açılarının nasıl olması gerektiği şöyle ifade edilmekteydi:
Dine samimi olarak inanan ve fikirlerini değiştirmemekte ısrar eden parti üyelerine tabi tutulacakları eğitimden sonra, hatalarını değiştirmeleri için süre verilecektir Partiden ayrılmaya ikna edilecekler ya da durumun ciddiyetine göre partiden ihraç edileceklerdir Son yıllarda 98 dine inanan parti üyesi bu muameleyle karşılaşmıştır19


Çin Komünist Partisi Kuran eğitimini yasaklamıştır

Doğu Türkistan'da, ibadet ettiği veya Kuran öğrendiği fark edilen kişiler -özellikle 18 yaşından küçükse- mutlaka cezalandırılmaktadır Çünkü komünist Çin kanunlarına göre 18 yaşından küçük çocukların Kuran öğrenmeleri kesinlikle yasaktır Örneğin 1999 yılında 12 yaşındaki beş çocuk Kuran okumayı öğrendikleri için tutuklanmıştır Çocuklardan birisi polis merkezinden kaçınca, ailesi polis tarafından göz altına alınıp işkenceye uğramış ve çocukları gelinceye kadar kendilerinin serbest bırakılmayacağı söylenmiştir20 Bu olay, Doğu Türkistan'da sıkça rastlanan örneklerden sadece bir tanesidir Sadece dinlerini yaşadıkları ya da yaşamak isteyen insanlara İslamı öğrettikleri için binlerce insan tutuklanmış ve işkence görmüştür Göz altına alınan din adamlarının suçlandıkları konular ise çok dikkat çekicidir Örneğin 28 Ekim 1999'da göz altına alınan ve ağır para cezasına çarptırılıp görevinden alınan Hotan'daki Oybağ Camisi'nin İmamı Mehmet Ali'nin suçu, dini, Komünist Parti'nin dikte ettirdiği şekilde öğretmemektir İmam Mehmet Ali'nin suç duyurusunda işlediği "suçlar" şu şekilde sıralanmıştır:
Görevi boyunca İmam Mehmet Ali, Komünist Parti'nin kurallarını öğrenmemiş, öğretmemiş ve uygulamamıştır Din İşleri Başkanlığı'nın talimatlarını görür gibi yapmış, ancak Başkanlığın organize ettiği çalışmalara ve eğitsel faaliyetlere katılmamıştır Kimliği belirsiz kişilerin camide kalmasına izin vermiştir21
Benzer gerekçelerle Hotan genelinde tutuklanan diğer altı imamın, "komünist öğretileri öğretmemek" dışında suç listelerine eklenen diğer maddeler de, Kızıl Çin'in Müslümanlar üzerindeki baskısını göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır:
Dualarının sonunda "Allah Müslümanları ateistlerin baskılarından korusun" demişlerdir Komşu bölgelerden ibadet etmek için camiye gelen kişileri geri çevirmemişlerdir Cuma namazları ve vaazları için tanınan 20 dakikalık süreyi aşmışlardır Dini eğitim almak için gelen insanların varlığından hükümeti haberdar etmemişlerdir22
MAO'NUN DİN DÜŞMANLIĞI



Mao da diğer komünist diktatörler gibi kendince bir ilahlık iddiasında bulunmuş ve posterlerinde bu çarpık inancı ön plana çıkarmıştır
Diğer tüm komünist diktatörler gibi Mao da, hem Allah'ı inkar etmiş hem de halkını Allah'a inanmaktan alıkoymaya çalışmıştır Allah'a inanan, dinini yaşamak isteyen ve inançlarını korumaya çalışanlara ise akıl almaz işkenceler yaptırmış, dinlerinden dönmeleri için her türlü zulmü uygulatmıştır Mao'nun bir diğer yönü ise kendisini Çin halkına adeta ilah gibi göstermesidir
İnkarcı diktatörlerin bu ortak yönü, Kuran'da da bildirilmiştir Ayetlerde Firavun'un halkına " Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum"
(Kasas Suresi, 38) şeklinde seslendiği bildirilir Ancak kibirlenen ve kendilerini bir ilah gibi gören bu



inkarcıların acı sonu da Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
"Biz, İsrailoğullarını denizden geçirdik; Firavun ve askerleri azgınlıkla ve düşmanlıkla peşlerine düştü Sular onu boğacak düzeye erişince (Firavun): İsrailoğullarının kendisine inandığı (ilahtan) başka ilah olmadığına inandım ve ben de Müslümanlardanım dedi Şimdi, öyle mi? Oysa sen önceleri isyan etmiştin ve bozgunculuk çıkaranlardandın Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız Gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler" (Yunus Suresi, 90- 92)

5 Owen Lattimore, Studies in Frontier History, London 1962, s 59
6 Herman Albert, Historical and Commercial Atlas of China, Harvard University Press, 1935
7 Alaeddin Yalçınkaya, Sömürgecilik ve Panislamizm Işığında Türkistan, Timaş Yayınları, 1997, İstanbul, s 28
8 İsa Yusuf Alptekin, Unutulan Vatan Doğu Türkistan, Seha Yayıncılık, İstanbul, 1999, s 91
9 Pan Ku, The Account of Hsing-nu, Han-Shu, 91, Bölüm 2, s 32 a-b
10 China Daily, 26 Nisan 1999
11 China Daily, 4 Ocak 1999
12 http://wwwuyghuramericanorg/economeoct62000html
13 The Los Angeles Times, 1 Aralık 1983
14 The Los Angeles Times, 1 Aralık 1983
15 wwwcaccporg/et/etiu1html
16 Peter Morison, Religion in Communist Lands, no 12, 1984
17 Radio Free Europe/RL, 1091986
18 Asiaweek, 24 Ekim 1997
19 Amnesty International Report, 4 Nisan 1999
20 East Turkistan Information Center, 30 Ekim 1999
21 East Turkistan Information Center, 19 Kasım 1999
22 East Turkistan Information Center, 19 Kasım 1999



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.