Cesur Yeni Dünya (Brave New World) - Aldous Huxley |
06-25-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Cesur Yeni Dünya (Brave New World) - Aldous HuxleyCesur Yeni Dünya (Brave New World) Yazan: ALDOUS HUXLEY (1894-1963) Başlıca Karakterler:
Londra Tohumculuk ve Fizikî Yeterlilik Merkezi'nin küstahcasına mağrur müdürü, bir grup heyecanlı gence ve talebeye merkezi gezdirmektedir Sene Ford'dan Sonra 632'dir Yeni Dünyada zaman, Ford'un T-modeli otomobilinin kütlevî bir tarzda yapılmasına başlanmasıyla ölçülür Bu merkezde insanlar, sunî ilkah yolu ile kütlevî bir tarzda üretilir ve cemiyetin katı hiyerarşik düzenine uymaları için kimyevî metotlarla, fizikî bünyeleri geliştirilir Müdür, eğer cemiyet hedeflerine -Topluluk, Şahsiyet ve İstikrar- ulaşacaksa, ferdî farklara yer yoktur, der: İnsanlar, cenin hallerinden itibaren, cemiyette alacakları yerlere göre şekillendirilir: Alfa Artı, oldukça zeki liderler, Epsilon Eksi Ahmaklar, pis işleri yapan kötü-şekilli, maymun gibi yaratıklar Müdür, bu ultra-plânlamayı gerçekleştiren büyük icatlardan birinin, bir tek yumurtadan biribi-rinin tamamen benzeri doksan altı ikiz insan çıkarılmasına imkân veren Bokanovsky İşlemi olduğunu söyler Talebeler, dikkatle not alırlarken, müdürün himaye ettiği adamı Henry Foster ve her şeye-kaa-dir on Dünya Deneticisinden biri olan Mustafa Mond, onları, Fizikî Yeterlilik Merkezinde gezdirir Burada, çocuklara, bebeklik yıllarından itibaren, cemiyette, kendileri için önceden tayin edilen mevkilerini nasıl koruyacakları ve benliklerini nasıl baskı altında tutacakları öğretilir Mustafa Mond, talebelere, aşk gibi ferdî duygu ve ihtirasların yerini, topluluk ruhuna ve gelişi güzel sekse bırakan topyekün kontrol altındaki bir cemiyetin avantajlarından bahseder Yeni Dünyadaki en pis kelimeler «anne» ve «baba»dır; çünkü Mustafa Mond'un anlattığına göre, sunî ilkah ve şartlandırma ve komünal çocukluk çağından önceki kötü günlerde, fertler arasında, cemiyeti karma-karışık bir halde tutan yoğun ve özel bir aşk vardı Şimdi her şey plânlanmış ve düzenlenmiştir ve bunun için de, insanların çok daha mutlu olduklarını iddia eder Bu Yeni Dünyada kendisini mutlu hissetmeyen bir kimse, Bernard Marx adında gayet parlak, fakat son derece çekingen ve insanlardan hoşlanmayan bir ilim adamıdır Cemiyet, onun bu hâlini şu teori ile anlatır: Bernard, henüz bir cenin halinde iken, onu kanlandıracak maddeye çok fazla alkol katılmıştır Böylece, diğer Alfa'lar gibi yakışıklı, dışa dönük ve seksüel arzularını, yine onlar gibi gelişi güzel, canı istediği zaman yerine getiren biri halinde yaratılmamış, somurtkan, kendine dönük ve cüceye benzeyen bir insan olmuştur Fakat son derece popüler biri olduğundan, tohumlukta çalışan Mr Foster adlı bir ilimci ile seks ilişkileri olan Lenina Crowne adındaki, sathî, bilhassa etli butlu biri olarak «şişirilen» kadına tutulur Lenina'nın arkadaşı Fanny, bir erkeğe sadık kalmanın iyi karşılanmadığını hatırlatır Bu Yeni Dünya'nm başlıca özelliklerinden biri, seks ilişkilerinin tamamiyle serbest yürütülmesidir Entellektüel zümre içinde yüksek bir mevkii işgal ettiğinden, Bernard, bir iki imtiyaza sahiptir Biri, Avrupa'nın hiper-medeniyetinin dokunmadığı yerlerde vahşiler gibi yaşayabilmek hakkıdır Lenina'ya, onu, bir hafta sonunda New Mexico'ya ***ürmeyi teklif eder Çöl ortasında, dik bir tepe üzerinde, yerin düzleştirilerek kurulduğu Malpais'e giderler Buranın Kızılderili halkı, kendilerini bildiklerinden beri, bu sefil kaos ortasında yaşamaktadır Lenina ilkin, yaratıkları huzura kavuşturacak konforun bulunmamasından dehşete düşer Meselâ, İngiltere'de olduğu gibi, cinsî hisleri gıcıklayan sinemalar yoktur Halk temiz değildir, tüketim eşyası yok denecek kadar azdır Bir giysi yırtıldığı zaman, atılmaz, yamanır Daha da kötüsü, Lenina, alkol ve uyuşturucu maddelerin yerini alan soma adındaki yatıştırıcıdan yanına bir miktar almayı unutmuştur Kızılderililerin vahşi ve egzotik bir yağmur dansını seyrederlerken, Bernard ve Lenina, John adındaki bir gençle tanışırlar John, gayet iyi fakat oldukça debdebeli İngilizce konuşur ve sık sık Shakespeare'den de pasajlar verir John'un annesi Linda, kendisine pek bakmayan ve New Mexico'ya senelerce önce Tohumluk Müdürü tarafından getirilen orta yaşlı bir kadındır Bir ân, doğum kontrol metodunu uygulamayı unuttuğundan, bu erkek çocuğunu doğurmuştur Müdür, kendisini terkettiğinden Linda, Kızılderililer tarafından kabul edilir Burada, bir dizi insanla seksüel ilişkiler kurar Bunlardan biri, oğlu John'un hiç sevmediği, Pope adında şimşek gözlü, şehvetli bir Kızılderilidir John'un buradaki mevkiinin ne olduğu iyice anlaşılmaz Ebeveynleri, oldukça medenî beyaz insanlardır Kısmen bir vahşi, kısmen zeki bir insan olarak yetişmiş, kendi kendisini eğitmiştir John, derhal Lenina'ya âşık olur ve saf, «vahşi» ahlâk anlayışından ötürü, bu aşkını gerçekleştirmek için hiç bir şey yapamaz Müdür kendisini sevmediğinden işini her ân kaybedebilecek Bernard, John'u, patronundan intikam almasında mükemmel bir vasıta olarak gördüğü gibi, onunla, fevkalâde bir tecrübe de yapacağını anlar Mustafa Mond'dan müsaade alarak, John ve Linda'yı İngiltere'ye getirir Müdürün bir zamanlar baba olduğunu öğrenen talebeleri onu yuhalarlar Şimdi, Bernard'ı İzlanda'ya sürmeğe hazırlanan Müdürün kendisi ülke dışına sürülür Vahşi diye anılan John, Londra'da büyük bir başarı sağlar Bu şehrin, devirlerini yitirmiş bütün sofistikeleri onunla tanışmak isterler ve bunun için Bernard'a dahi tahammül etmeğe hazırdırlar Lenina da, bu tabiî adamı gayet cazip bulur ve onu ele geçirmek için elinden geleni yapar Gerçi John da onu şehvetli bir kadın olarak görürse de, Lenina'yı, medeniyetin başıboş ahlâkının bir temsilcisi olarak gördüğünden kesinlikle reddeder Londra'nın sosyal hayatında hiç de bir varlık olarak görülmeyen Linda, fazla miktarda soma ile uyuşturularak bu cemiyet dışında tutulur John, medenî dünyanın hedonizmi (zevk düşkünlüğü) karşısında dehşete düşer ve ilkel hayatın daha kesin, daha manâlı ahlâkına dönmeğe can atar Bir gün Bernard, onu, aralarında Büyük Canterbury Topluluğu Şarkıcıları Başkanının da (bu materyalist dünyanın büyük bir dinî lideri) bulunduğu tanınmış kimselere göstermek istediği zaman, John, açıktan açığa reddeder Bernard, kendisini tekrar gayet mahcup bir durumda bulur John'u aniden hastahaneden çağırırlar; fazla miktarda soma verilen annesi ölmek üzeredir John hastahanede, bir grup çocuğun, ölmek üzere bulunan hastaların yatakları başuçlarında, ölüm korkusuna karşı şartlandırılmak üzere koşuştuklarını, oynaştıklarını görerek tiksinir Annesinin ölümünden kendisini suçlu hisseden John, çılgıncasına, hastahane işçilerine verilen soma yatıştırıcılarını tahrip etmeğe çalışır Gazaba gelen Deltalara, soma'ya dayanmanın kendilerini nasıl insanlıktan çıkardığı hakkında uzun uzun konuşur John'u hemen yakalayan Deltalar, kendisini nerede ise öldüreceklerken, polisler yetişir ve yatıştırıcı fışkırtan su tabancalanyla isyanı bastırırlar Bernard, John ve bu cemiyette kendisini çaresizlik içinde hisseden Helmholtz adında bir şair arkadaşları tevkif edilir ve Mustafa Mond'un huzuruna çıkarılır Dünya Deneticisi, bu kültürlü adam Bernard ve Helmholtz'u Falkland Adaları'na sürer ve John ile de uzun bir felsefî tartışmaya girişir Mond, John'a, Yeni Dünya'da sanata (şehvet gıcıklayıcıları, Shakespeare'e tercih edilir), ilme (cihazlar teşvik edilir, soyut spekülatif ilme yer yoktur), veya ancak sosyal istikrarsızlıkta ve zaman zaman sefalet içinde yeşeren yıkıcı kuvvetler olan dine de ihtiyaç hissedilmediğini anlatır Mond, tamamiyle mutlu bir hayat süren veya çevresiyle bağdaşan bir kimsenin, Otello gibi bir piyes yazamayacağını veya din uğruna şehit olamayacağını iddia eder Gene Mond John'a, mutluluk, şehvanî zevklerle bir tutulduğundan ve her arzunun meydana çıktığı ânda yerine getirilmesi gerektiğinden, bu Cesur Yeni Dünya'da, mazinin büyük kültür kahramanları olan hayalcilerine, garip fikirli insanlarına ve egoistlere yer bulunmadığını anlatır Fakat Mond'un bütün belagati Vahşi'yi ikna edemez Shakespeare, ızdırap çekmek, annelik ve Allah, onun indinde hâlâ önemli değerlerdir Vahşi John, Surrey sahillerindeki bir deniz fenerine çekilerek herkesten uzak bir hayat sürmeğe karar verir Orada, diğerlerinin, onlarsız yapamadıkları cihazlara ve bütün konfora sırt çevirerek, kimseye bağlı olmaksızın yaşayacaktır John, avlanmak için kendisine ok ve yay yapar, bahçesinde kendi sebzelerini yetiştirir ve zaman zaman da, Lenina'ya hissettiği şehvet hislerini düşündüğü zaman dövünür Fakat John'un bu egzantrik tutumu kısa zamanda çevreye yayılır ve sansasyon peşinde koşan kalabalıklar, helikopterlerle onu görmeğe gelirler Gazeteciler, onunla mülakat yapmak ister John, onlara tekme atar Fakat (aralarında Lenina'nın da bulunduğu) güruh çok ileri gider John'un, hepsinin gözü önünde, kendi kendisini kırbaçlamasını isterler John gazaba gelir, kamçıyı Lenina'ya indirir ve kadını öldürür Güruh, ertesi gün deniz fenerine geldiği zaman, John'un kendisini astığını görür: Vahşi, bu Cesur Yeni Dünyadaki insan hislerinin ağırlığına tahammül edememiş, kendisini öldürmüştür Tenkid Shakespeare'in The Tempest'indeki cazip adada Miranda, şöyle haykırır: «Ah, böylesine insanlarla yaşadığı cesur yeni dünya!» Aldaus Huxley, kendisine hâs sinisizm'i ile, Shakespeare'in bu kahraman kadınının kelimelerini alır ve cesaretten başka her şeyi ihtiva eden yeni dünyayı anlatan romanının adı yapar Acı, ızdırap ve ölüm gibi gerçeklere realistçe dayanmasını bilmeyen bu Cesur Yeni Dünya'sının insanları, kendilerini, sevmedikleri herhangi bir şeye karşı, hiçbir zaman eksik olmayan sopa ile korurlar, ânın zevk ve hisleri için yaşarlar Huxley'ia cesur yeni dünyasının insanları, 1920'lerin «medenî» hayatının grotesk imajlarıdır Plato'nun Cumhuriyet'inden, Orwell'in 1894'üne kadar bütün ütopik kitaplar gibi, Cesur Yeni Dünya da, sadece, şimdiki zamanın temayüllerini istikbale aksettirir Huxley'i en fazla hayrette bırakan ve tiksindiren şeyler şunlardı: İlmî âlet ve cihazlar (bunun içindir ki Henry Ford bu cemiyetin Tanrısıdır); aşk; fedakârlık veya şeref gibi hiç bir kavram tanımayan, dizgine alınmamış şehvet; ve gittikçe artan antiseptik sterilizasyon (ayak üstü, çabucak, yemek yenen meşhur lokantalar zincirinden birinin sloganı şu: «Bizim yemeklerimize, insan eli katiyen dokunmaz») Plato'dan Sir Thomas More'a kadar ütopya üzerinde duran filozoflar, şayet beşer aklı son sınırlarına kadar kullanıldığı takdirde, idealist bir cemiyetin nasıl görüneceği üzerinde durdular Öte yandan, son ütopyalar -ki Cesur Yeni Dünya, bunlar arasında en fazla etkili olanıdır- istikbalin kâbuslu görüntüleri üzerinde durdular Huxley'in yeni dünyasında medeniyet, aşktan, canlılıktan ve irrasyonel aşırılıktan temizlenmiştir Her şey makinelerle yapılır, kütle halinde istihsal edilir ve sterilize edilmiştir Fakat insanların, bu istikrarlı cemiyette mutluluk peşinde gitmeleri gerekirken, onlar kendilerini, hedonistikçe, bir sunî zevkten diğerine bırakırlar, (dinî ayinlerin yerini alan) Topluluk Şarkılarına katılırlar, gıcıklayıcı sinemalara giderler ve fazla miktarda soma (yatıştırıcı) kullanırlar Huxley'in bu alaca karanlık dünyası ile bağdaşamayan iki kişi vardır: soma'laştırılmış insanlarla normal bir ilişki kuramayan Bernard Marx ve medenî kalıtım ile ilkel çevre arasındaki harbin kurbanı Vahşi John Bernard'ı sürgün eden ve Vahşiyi de cinayete ve intihara sevkeden Huxley'in H G Wells'in Zaman Makinesi'nde söylemek istediği gibi, dünyanın bir gün ultra-medenî ve ultra-ilkel olarak ikiye ayrılacağını anlatmak istediği anlaşılıyor Bu iki aşırı arasında sıkışıp kalan bir kimsenin normal, tatmin edici bir hayat sürmesi mümkün olmayacaktır Cesur Yeni Dünya'da, ne Avrupa'nın sterilize olmuş, aşktan yoksun hayatı, ne de New Mexico'daki Kızılderililerin sefil ve hayvani hayatı insanoğlunun önüne tatmin edici bir alternatif sunar Yazar 26 Temmuz 1894'te doğan Aldous Huxley'in ailesi, İngiliz entelleklüel hayatının en tanınmış ailelerinden biri idi Büyük babası Thomas Henry Huxley, Darwin'in önemli müridlerindendi ve Victoria çağının ingiltere'sinde ilmi, geniş halk tabakalarına yaymak için çalıştı Büyük-amcası Matthew Arnold, Victoria çağının en iyi şair ve makalecilerindendi ve kardeşi Sir Julian Huxley, tanınmış bir biyologdur, ilmî konularda yazılar yazar Böylece, uzun boylu, zayıf ve gayet meraklı bir gencin, ilim veya edebiyatta veya her ikisinde, kendisine bir isim yapması mukadderdi Maamafih, Huxley'in bu başarı yolunda, büyük bir engeli aşması gerekti Huxley, onyedi yaşında iken ve tıp tahsili yapmağa hazırlanırken, kendisini hemen hemen kör bırakan bir göz hastalığı geçirdi İki yıl süren tedavi sonunda Huxley, büyüteçle okuyabilecek kadar gözlerini kazanmış oldu Oxford'da eğitim yaptıktan sonra, Londra'da yayınlanan Athenaeum adında edebî bir mecmuanın yazı heyetine dahil oldu ilim tahsil edemediğinden pişmanlık duydu ise de (mikroskopla bakamıyordu), bir gün istihzalı bir ifade ile, gençliğinde geçirdiği göz hastalığının kendisini, «İngiliz mekteplerinin yetiştirdiği tam bir centilmen» olmaktan kurtardığını söyledi Huxley'in bir romancı, makaleci ve filozof olarak hayret uyandırırcasına velûd mesleği, Crome Yellow (1921) ve Antic Hay (1923) adlı romanlarıyle başladı Her iki roman da edebî sansasyon yarattı 1920'ler İngiltere'sinin değerleriyle en ince ve haşlayıcı nüktelerle alay eden bu kitaplar, okuyucuların derhal ilgisini çekti Huxley, 1928'de yayınlanan Ses Sese Karşı adlı romanı ile, cemiyetin keskin bir müşahidi ve fikir romancısı olarak zirveye çıkmıştı Cesur Yeni Dünya (1932) ve Eyeless in Gaza (1936) adlı kitapları ile Huxley'in yazıları keskin hicivlerini kaybetmeğe, mistisizme yaklaşan bir ciddiyet kazanmağa başladı Huxley, 1937'de Amerika'nın California eyaletinde yerleşti; felsefe, tarih ve mistik tecrübeler hakkında kitaplar yazdı Daha sonraki romanları pek başarılı olamadı Bir arkadaşı, bir defasında Huxley'i şöyle tarif etti: «Hiç de gayri-zarif denmeyecek şekilde, ortasından sağa sola sallanan bir söğüt ağacı» Ses Sese Karşı'yı okuyanlar, gayet uzun boylu (183 m) ve zayıf yazarından istihzalı sözler beklerlerken, onun nezaketi karşısında hayrete düştüler Hayatının daha sonraki yıllarında, Görme Sanatı (The Art of Seeing, 1942) adlı kitabında bahsettiği egzersizlerle görme hissini bir ölçüde kazandı Amerikalı Kızılderililerin kullandıkları bazı uyuşturucu maddelerle ilgilendi Bunlardan bazılarını, Cesur Yeni Dünya'da da anlatmıştı Bu uyuşturucu maddelerin, kendi görme hisleri üzerindeki müspet tesirlerini, The Doors of Perception adlı tartışmalı kitabında anlattı İki defa evlenen Huxley (birinci karısı 1955'te ölmüştü), Amerika Cumhurbaşkanı John Kennedy'nin katledildiği gün (22 Kasım 1963), California'da kanserden öldü Gerçi kendisine Nobel Mükâfatının verileceğinden sık sık bahsedildi ise de, Huxley, belki önceki romanlarının yakıcı nihilizminden ötürü bu mükâfata lâyık görülmedi Diğer Eserleri Crome Yellow: Bu ilk romanı için Huxley (Thomas Love Peacock ve Norman Douglas'ın kullandıkları tekniğe başvurarak), bir grup egzantriği kırdaki bir sayfiye evinde toplayarak biribirleriyle tartıştırır Denis adındaki çekingen bir şair (Güney Rüzgân'ndaki adaşına ve Cesur Yeni Dünya'daki Bernard Marx'a benzer) Wimbush'larin yazlık evleri olan Crome'a gelir Denis orada, kendisini, romantik peşin hükümlerinden sıyırmağa çalışan şeytanî rasyonalist Mr Scrogan'la; hayaletlerin resimlerini yapan Ivor Lombart'la ve âşık olduğu Anne Wimbush'la tanışır Bir dizi şaheser nükteli konuşma sahnesi ile Huxley, Anne'yi ele geçiremeyen Denis'in kendisini nasıl ahmak yerine koyduğunu ve nihayet Crome'u hüzünlü fakat daha akıllı bir şair olarak terkettiğini anlatır Antic Hay: İlk romanından daha tam ve daha orijinal olan Antic Hay, 1920'lerin Londra sosyetesindeki yapmacık tavırlı edebiyatçıları ve sanatkârları hicveder Romanın kahramanı, Theodore Gumbril adında güzel sanatlara meraklı bir gençtir Gumbril, kendisinden emin olmayarak Londra'nın Bohem hayatına daldığı zaman, Shearwater gibi unutkan bir ilim adamı ve Casimir Lypiatt gibi kendisini dâhi sanan biri ile de tanışır Ses Sese Karşı'dan daha az zengin materyali ihtiva etmekle beraber, yine de son derece komik bir roman olan bu eser, Evelyn Waugh ve Anthony Powell gibi daha sonraki sosyal hicivcilere zemin hazırladı Huxley, bu eserinde, kültürlü nihìlistik görüşleriyle, çevresindeki entellektüel sahtekârlıkları parçalar ve gayet önemsiz kimselermişcesine fırlatıp atar |
|