Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kitap Dünyası

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aldous, brave, cesur, dünya, huxley, world, yeni

Cesur Yeni Dünya (Brave New World) - Aldous Huxley

Eski 06-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cesur Yeni Dünya (Brave New World) - Aldous Huxley



Cesur Yeni Dünya (Brave New World)



Yazan: ALDOUS HUXLEY (1894-1963)


Başlıca Karakterler:
  • Bernard Marx: Yeni Dünya ile bağdaşamayan yüksek ölçüde ze­ki bir insan; kadınlarla olan ilişkilerinde çekingendir; be­raber çalıştıkları kimseler onu devamlı hırpalarlar
  • Lenina Crowne: Londra Tohumculuk ve Fizikî Yeterlilik Merkezi'nin şehvanî ve «şişirilen» bir işçisi
  • Fanny Crowne: Lenina'nın akrabası olmamakla beraber, yakın bir arkadaşı ve sırdaşıdır
  • Henry Foster: Tohumculuk merkezinde çalışan heyecanlı bir ilim adamı
  • Direktör: Yeni Dünya'nın güçlü ve küstah bir adamı
  • Mustafa Mond: Bilgili ve sofistike ((kültürlü) biri Önceleri bir fizikçi olan bu adam, Dünyanın On Deneticisinden biridir
  • John: Amerika'nın New Mexico bölgesinde yaşayan ve sık sık Shakespeare'den pasajlar veren bir «vahşî»
  • Unda: John'un adi bir kadın olan annesi
  • Pope: Linda'nın Kızılderili âşığı
  • Helmhortz Watson: Bernard ve John'un şair bir arkadaşları
Hikâye
Londra Tohumculuk ve Fizikî Yeterlilik Merkezi'nin küstahcasına mağrur müdürü, bir grup heyecanlı gence ve talebeye merkezi gezdirmektedir Sene Ford'dan Sonra 632'dir Yeni Dünyada zaman, Ford'un T-modeli otomobilinin kütlevî bir tarzda yapılmasına başlanmasıyla ölçülür Bu merkezde in­sanlar, sunî ilkah yolu ile kütlevî bir tarzda üretilir ve cemiyetin katı hiyerarşik düzenine uymaları için kimyevî metotlarla, fizikî bünyeleri geliştirilir
Müdür, eğer cemiyet hedeflerine -Topluluk, Şah­siyet ve İstikrar- ulaşacaksa, ferdî farklara yer yok­tur, der: İnsanlar, cenin hallerinden itibaren, cemi­yette alacakları yerlere göre şekillendirilir: Alfa Ar­tı, oldukça zeki liderler, Epsilon Eksi Ahmaklar, pis işleri yapan kötü-şekilli, maymun gibi yaratıklar
Müdür, bu ultra-plânlamayı gerçekleştiren bü­yük icatlardan birinin, bir tek yumurtadan biribi-rinin tamamen benzeri doksan altı ikiz insan çıkarıl­masına imkân veren Bokanovsky İşlemi olduğunu söyler Talebeler, dikkatle not alırlarken, müdürün himaye ettiği adamı Henry Foster ve her şeye-kaa-dir on Dünya Deneticisinden biri olan Mustafa Mond, onları, Fizikî Yeterlilik Merkezinde gezdirir Bura­da, çocuklara, bebeklik yıllarından itibaren, cemiyet­te, kendileri için önceden tayin edilen mevkilerini nasıl koruyacakları ve benliklerini nasıl baskı altın­da tutacakları öğretilir
Mustafa Mond, talebelere, aşk gibi ferdî duygu ve ihtirasların yerini, topluluk ruhuna ve gelişi güzel sekse bırakan topyekün kontrol altındaki bir cemi­yetin avantajlarından bahseder Yeni Dünyadaki en pis kelimeler «anne» ve «baba»dır; çünkü Mustafa Mond'un anlattığına göre, sunî ilkah ve şartlandırma ve komünal çocukluk çağından önceki kötü günlerde, fertler arasında, cemiyeti karma-karışık bir halde tutan yoğun ve özel bir aşk vardı Şimdi her şey plânlanmış ve düzenlenmiştir ve bunun için de, in­sanların çok daha mutlu olduklarını iddia eder
Bu Yeni Dünyada kendisini mutlu hissetmeyen bir kimse, Bernard Marx adında gayet parlak, fakat son derece çekingen ve insanlardan hoşlanmayan bir ilim adamıdır Cemiyet, onun bu hâlini şu teori ile anlatır: Bernard, henüz bir cenin halinde iken, onu kanlandıracak maddeye çok fazla alkol katılmıştır Böylece, diğer Alfa'lar gibi yakışıklı, dışa dönük ve seksüel arzularını, yine onlar gibi gelişi güzel, canı istediği zaman yerine getiren biri halinde yaratıl­mamış, somurtkan, kendine dönük ve cüceye benze­yen bir insan olmuştur Fakat son derece popüler biri olduğundan, tohumlukta çalışan Mr Foster adlı bir ilimci ile seks ilişkileri olan Lenina Crowne adın­daki, sathî, bilhassa etli butlu biri olarak «şişirilen» kadına tutulur Lenina'nın arkadaşı Fanny, bir er­keğe sadık kalmanın iyi karşılanmadığını hatırlatır Bu Yeni Dünya'nm başlıca özelliklerinden biri, seks ilişkilerinin tamamiyle serbest yürütülmesidir
Entellektüel zümre içinde yüksek bir mevkii iş­gal ettiğinden, Bernard, bir iki imtiyaza sahiptir Biri, Avrupa'nın hiper-medeniyetinin dokunmadığı yerler­de vahşiler gibi yaşayabilmek hakkıdır Lenina'ya, onu, bir hafta sonunda New Mexico'ya ***ürmeyi tek­lif eder Çöl ortasında, dik bir tepe üzerinde, yerin düzleştirilerek kurulduğu Malpais'e giderler Buranın Kızılderili halkı, kendilerini bildiklerinden beri, bu sefil kaos ortasında yaşamaktadır
Lenina ilkin, yaratıkları huzura kavuşturacak konforun bulunmamasından dehşete düşer Meselâ, İngiltere'de olduğu gibi, cinsî hisleri gıcıklayan si­nemalar yoktur Halk temiz değildir, tüketim eşyası yok denecek kadar azdır Bir giysi yırtıldığı zaman, atılmaz, yamanır Daha da kötüsü, Lenina, alkol ve uyuşturucu maddelerin yerini alan soma adındaki yatıştırıcıdan yanına bir miktar almayı unutmuştur
Kızılderililerin vahşi ve egzotik bir yağmur dan­sını seyrederlerken, Bernard ve Lenina, John adın­daki bir gençle tanışırlar John, gayet iyi fakat ol­dukça debdebeli İngilizce konuşur ve sık sık Shakespeare'den de pasajlar verir John'un annesi Linda, kendisine pek bakmayan ve New Mexico'ya senelerce önce Tohumluk Müdürü tarafından getirilen orta yaşlı bir kadındır Bir ân, doğum kontrol metodunu uygulamayı unuttuğundan, bu erkek çocuğunu do­ğurmuştur Müdür, kendisini terkettiğinden Linda, Kızılderililer tarafından kabul edilir Burada, bir dizi insanla seksüel ilişkiler kurar Bunlardan biri, oğlu John'un hiç sevmediği, Pope adında şimşek gözlü, şehvetli bir Kızılderilidir
John'un buradaki mevkiinin ne olduğu iyice an­laşılmaz Ebeveynleri, oldukça medenî beyaz insanlardır Kısmen bir vahşi, kısmen zeki bir insan ola­rak yetişmiş, kendi kendisini eğitmiştir John, der­hal Lenina'ya âşık olur ve saf, «vahşi» ahlâk anla­yışından ötürü, bu aşkını gerçekleştirmek için hiç bir şey yapamaz Müdür kendisini sevmediğinden işini her ân kaybedebilecek Bernard, John'u, patronun­dan intikam almasında mükemmel bir vasıta olarak gördüğü gibi, onunla, fevkalâde bir tecrübe de yapa­cağını anlar Mustafa Mond'dan müsaade alarak, John ve Linda'yı İngiltere'ye getirir
Müdürün bir zamanlar baba olduğunu öğrenen talebeleri onu yuhalarlar Şimdi, Bernard'ı İzlanda'ya sürmeğe hazırlanan Müdürün kendisi ülke dışına sürülür
Vahşi diye anılan John, Londra'da büyük bir ba­şarı sağlar Bu şehrin, devirlerini yitirmiş bütün sofistikeleri onunla tanışmak isterler ve bunun için Bernard'a dahi tahammül etmeğe hazırdırlar Lenina da, bu tabiî adamı gayet cazip bulur ve onu ele geçirmek için elinden geleni yapar Gerçi John da onu şehvetli bir kadın olarak görürse de, Lenina'yı, medeniyetin başıboş ahlâkının bir temsilcisi olarak gördüğünden kesinlikle reddeder Londra'nın sosyal hayatında hiç de bir varlık olarak görülmeyen Linda, fazla miktarda soma ile uyuşturularak bu cemi­yet dışında tutulur
John, medenî dünyanın hedonizmi (zevk düş­künlüğü) karşısında dehşete düşer ve ilkel hayatın daha kesin, daha manâlı ahlâkına dönmeğe can atar Bir gün Bernard, onu, aralarında Büyük Canterbury Topluluğu Şarkıcıları Başkanının da (bu materyalist dünyanın büyük bir dinî lideri) bulunduğu tanın­mış kimselere göstermek istediği zaman, John, açık­tan açığa reddeder Bernard, kendisini tekrar gayet mahcup bir durumda bulur
John'u aniden hastahaneden çağırırlar; fazla miktarda soma verilen annesi ölmek üzeredir John hastahanede, bir grup çocuğun, ölmek üzere bulunan hastaların yatakları başuçlarında, ölüm korkusuna karşı şartlandırılmak üzere koşuştuklarını, oynaştık­larını görerek tiksinir Annesinin ölümünden kendisini suçlu hisseden John, çılgıncasına, hastahane işçi­lerine verilen soma yatıştırıcılarını tahrip etmeğe çalışır Gazaba gelen Deltalara, soma'ya dayanma­nın kendilerini nasıl insanlıktan çıkardığı hakkında uzun uzun konuşur John'u hemen yakalayan Del­talar, kendisini nerede ise öldüreceklerken, polisler yetişir ve yatıştırıcı fışkırtan su tabancalanyla isyanı bastırırlar
Bernard, John ve bu cemiyette kendisini çare­sizlik içinde hisseden Helmholtz adında bir şair arkadaşları tevkif edilir ve Mustafa Mond'un huzuru­na çıkarılır Dünya Deneticisi, bu kültürlü adam Ber­nard ve Helmholtz'u Falkland Adaları'na sürer ve John ile de uzun bir felsefî tartışmaya girişir Mond, John'a, Yeni Dünya'da sanata (şehvet gıcıklayıcıları, Shakespeare'e tercih edilir), ilme (cihazlar teşvik edilir, soyut spekülatif ilme yer yoktur), veya ancak sosyal istikrarsızlıkta ve zaman zaman sefalet içinde yeşeren yıkıcı kuvvetler olan dine de ihtiyaç hissedilmediğini anlatır Mond, tamamiyle mutlu bir hayat süren veya çevresiyle bağdaşan bir kimsenin, Otello gibi bir piyes yazamayacağını veya din uğruna şehit olamayacağını iddia eder Gene Mond John'a, mut­luluk, şehvanî zevklerle bir tutulduğundan ve her arzunun meydana çıktığı ânda yerine getirilmesi gerek­tiğinden, bu Cesur Yeni Dünya'da, mazinin büyük kültür kahramanları olan hayalcilerine, garip fikirli insanlarına ve egoistlere yer bulunmadığını anlatır
Fakat Mond'un bütün belagati Vahşi'yi ikna ede­mez Shakespeare, ızdırap çekmek, annelik ve Allah, onun indinde hâlâ önemli değerlerdir Vahşi John, Surrey sahillerindeki bir deniz fenerine çekilerek herkesten uzak bir hayat sürmeğe karar verir Orada, diğerlerinin, onlarsız yapamadıkları cihazlara ve bü­tün konfora sırt çevirerek, kimseye bağlı olmaksızın yaşayacaktır
John, avlanmak için kendisine ok ve yay yapar, bahçesinde kendi sebzelerini yetiştirir ve zaman za­man da, Lenina'ya hissettiği şehvet hislerini düşün­düğü zaman dövünür Fakat John'un bu egzantrik tutumu kısa zamanda çevreye yayılır ve sansasyon peşinde koşan kalabalıklar, helikopterlerle onu gör­meğe gelirler Gazeteciler, onunla mülakat yapmak ister John, onlara tekme atar Fakat (aralarında Lenina'nın da bulunduğu) güruh çok ileri gider John'un, hepsinin gözü önünde, kendi kendisini kır­baçlamasını isterler John gazaba gelir, kamçıyı Le­nina'ya indirir ve kadını öldürür
Güruh, ertesi gün deniz fenerine geldiği zaman, John'un kendisini astığını görür: Vahşi, bu Cesur Yeni Dünyadaki insan hislerinin ağırlığına taham­mül edememiş, kendisini öldürmüştür

Tenkid
Shakespeare'in The Tempest'indeki cazip adada Miranda, şöyle haykırır: «Ah, böylesine insanlarla yaşadığı cesur yeni dünya!» Aldaus Huxley, kendi­sine hâs sinisizm'i ile, Shakespeare'in bu kahraman kadınının kelimelerini alır ve cesaretten başka her şeyi ihtiva eden yeni dünyayı anlatan romanının adı yapar Acı, ızdırap ve ölüm gibi gerçeklere realistçe dayanmasını bilmeyen bu Cesur Yeni Dünya'sının insanları, kendilerini, sevmedikleri herhangi bir şe­ye karşı, hiçbir zaman eksik olmayan sopa ile korurlar, ânın zevk ve hisleri için yaşarlar Huxley'ia cesur yeni dünyasının insanları, 1920'lerin «medenî» hayatının grotesk imajlarıdır
Plato'nun Cumhuriyet'inden, Orwell'in 1894'üne kadar bütün ütopik kitaplar gibi, Cesur Yeni Dünya da, sadece, şimdiki zamanın temayüllerini istikbale aksettirir Huxley'i en fazla hayrette bırakan ve tiksindiren şeyler şunlardı: İlmî âlet ve cihazlar (bu­nun içindir ki Henry Ford bu cemiyetin Tanrısıdır); aşk; fedakârlık veya şeref gibi hiç bir kavram tanı­mayan, dizgine alınmamış şehvet; ve gittikçe artan antiseptik sterilizasyon (ayak üstü, çabucak, yemek yenen meşhur lokantalar zincirinden birinin sloganı şu: «Bizim yemeklerimize, insan eli katiyen dokunmaz»)
Plato'dan Sir Thomas More'a kadar ütopya üze­rinde duran filozoflar, şayet beşer aklı son sınırları­na kadar kullanıldığı takdirde, idealist bir cemiye­tin nasıl görüneceği üzerinde durdular Öte yandan, son ütopyalar -ki Cesur Yeni Dünya, bunlar arasında en fazla etkili olanıdır- istikbalin kâbuslu görüntüleri üzerinde durdular Huxley'in yeni dünyasında mede­niyet, aşktan, canlılıktan ve irrasyonel aşırılıktan temizlenmiştir Her şey makinelerle yapılır, kütle ha­linde istihsal edilir ve sterilize edilmiştir Fakat insanların, bu istikrarlı cemiyette mutluluk peşinde gitmeleri gerekirken, onlar kendilerini, hedonistikçe, bir sunî zevkten diğerine bırakırlar, (dinî ayinlerin yerini alan) Topluluk Şarkılarına katılırlar, gıcıklayıcı sinemalara giderler ve fazla miktarda soma (ya­tıştırıcı) kullanırlar
Huxley'in bu alaca karanlık dünyası ile bağdaşamayan iki kişi vardır: soma'laştırılmış insanlarla normal bir ilişki kuramayan Bernard Marx ve me­denî kalıtım ile ilkel çevre arasındaki harbin kur­banı Vahşi John Bernard'ı sürgün eden ve Vahşiyi de cinayete ve intihara sevkeden Huxley'in H G Wells'in Zaman Makinesi'nde söylemek istediği gibi, dünyanın bir gün ultra-medenî ve ultra-ilkel olarak ikiye ayrılacağını anlatmak istediği anlaşılıyor Bu iki aşırı arasında sıkışıp kalan bir kimsenin normal, tatmin edici bir hayat sürmesi mümkün olmayacak­tır Cesur Yeni Dünya'da, ne Avrupa'nın sterilize ol­muş, aşktan yoksun hayatı, ne de New Mexico'daki Kızılderililerin sefil ve hayvani hayatı insanoğlunun önüne tatmin edici bir alternatif sunar

Yazar

26 Temmuz 1894'te doğan Aldous Huxley'in ailesi, İngiliz entelleklüel hayatının en tanınmış ailelerinden biri idi Büyük babası Thomas Henry Huxley, Darwin'in önemli müridlerindendi ve Victoria çağının ingiltere'sinde ilmi, geniş halk tabakaları­na yaymak için çalıştı Büyük-amcası Matthew Arnold, Victoria çağının en iyi şair ve makalecilerindendi ve kardeşi Sir Julian Huxley, tanınmış bir biyologdur, ilmî konularda yazılar yazar
Böylece, uzun boylu, zayıf ve gayet meraklı bir gencin, ilim veya edebiyatta veya her ikisinde, kendisine bir isim yapması mukadderdi Maamafih, Huxley'in bu başarı yolunda, büyük bir engeli aşması gerekti Huxley, onyedi yaşında iken ve tıp tah­sili yapmağa hazırlanırken, kendisini hemen hemen kör bırakan bir göz hastalığı geçirdi İki yıl süren tedavi sonunda Huxley, bü­yüteçle okuyabilecek kadar gözlerini kazanmış oldu Oxford'da eğitim yaptıktan sonra, Londra'da yayınlanan Athenaeum adın­da edebî bir mecmuanın yazı heyetine dahil oldu ilim tahsil edemediğinden pişmanlık duydu ise de (mikroskopla bakamı­yordu), bir gün istihzalı bir ifade ile, gençliğinde geçirdiği göz hastalığının kendisini, «İngiliz mekteplerinin yetiştirdiği tam bir centilmen» olmaktan kurtardığını söyledi
Huxley'in bir romancı, makaleci ve filozof olarak hayret uyandırırcasına velûd mesleği, Crome Yellow (1921) ve Antic Hay (1923) adlı romanlarıyle başladı Her iki roman da edebî sansasyon yarattı 1920'ler İngiltere'sinin değerleriyle en ince ve haşlayıcı nüktelerle alay eden bu kitaplar, okuyucuların derhal ilgisini çekti Huxley, 1928'de yayınlanan Ses Sese Karşı adlı romanı ile, cemiyetin keskin bir müşahidi ve fikir romancısı olarak zirveye çıkmıştı Cesur Yeni Dünya (1932) ve Eyeless in Gaza (1936) adlı kitapları ile Huxley'in yazıları keskin hicivlerini kaybetmeğe, mistisizme yaklaşan bir ciddiyet kazanmağa baş­ladı Huxley, 1937'de Amerika'nın California eyaletinde yerleşti; felsefe, tarih ve mistik tecrübeler hakkında kitaplar yazdı Daha sonraki romanları pek başarılı olamadı
Bir arkadaşı, bir defasında Huxley'i şöyle tarif etti: «Hiç de gayri-zarif denmeyecek şekilde, ortasından sağa sola sallanan bir söğüt ağacı» Ses Sese Karşı'yı okuyanlar, gayet uzun boylu (183 m) ve zayıf yazarından istihzalı sözler beklerlerken, onun nezaketi karşısında hayrete düştüler Hayatının daha sonraki yıl­larında, Görme Sanatı (The Art of Seeing, 1942) adlı kitabında bahsettiği egzersizlerle görme hissini bir ölçüde kazandı Ame­rikalı Kızılderililerin kullandıkları bazı uyuşturucu maddelerle ilgilendi Bunlardan bazılarını, Cesur Yeni Dünya'da da anlat­mıştı Bu uyuşturucu maddelerin, kendi görme hisleri üzerindeki müspet tesirlerini, The Doors of Perception adlı tartışmalı kita­bında anlattı
İki defa evlenen Huxley (birinci karısı 1955'te ölmüştü), Ame­rika Cumhurbaşkanı John Kennedy'nin katledildiği gün (22 Ka­sım 1963), California'da kanserden öldü Gerçi kendisine Nobel Mükâfatının verileceğinden sık sık bahsedildi ise de, Huxley, belki önceki romanlarının yakıcı nihilizminden ötürü bu mükâ­fata lâyık görülmedi
Diğer Eserleri
Crome Yellow: Bu ilk romanı için Huxley (Thomas Love Peacock ve Norman Douglas'ın kullandıkları tekniğe başvura­rak), bir grup egzantriği kırdaki bir sayfiye evinde toplayarak biribirleriyle tartıştırır Denis adındaki çekingen bir şair (Güney Rüzgân'ndaki adaşına ve Cesur Yeni Dünya'daki Bernard Marx'a benzer) Wimbush'larin yazlık evleri olan Crome'a gelir Denis orada, kendisini, romantik peşin hükümlerinden sıyırmağa çalı­şan şeytanî rasyonalist Mr Scrogan'la; hayaletlerin resimlerini yapan Ivor Lombart'la ve âşık olduğu Anne Wimbush'la tanışır Bir dizi şaheser nükteli konuşma sahnesi ile Huxley, Anne'yi ele geçiremeyen Denis'in kendisini nasıl ahmak yerine koyduğunu ve nihayet Crome'u hüzünlü fakat daha akıllı bir şair olarak terkettiğini anlatır
Antic Hay: İlk romanından daha tam ve daha orijinal olan Antic Hay, 1920'lerin Londra sosyetesindeki yapmacık tavırlı edebiyatçıları ve sanatkârları hicveder Romanın kahramanı, Theodore Gumbril adında güzel sanatlara meraklı bir gençtir Gumbril, kendisinden emin olmayarak Londra'nın Bohem haya­tına daldığı zaman, Shearwater gibi unutkan bir ilim adamı ve Casimir Lypiatt gibi kendisini dâhi sanan biri ile de tanışır Ses Sese Karşı'dan daha az zengin materyali ihtiva etmekle beraber, yine de son derece komik bir roman olan bu eser, Evelyn Waugh ve Anthony Powell gibi daha sonraki sosyal hicivcilere zemin ha­zırladı Huxley, bu eserinde, kültürlü nihìlistik görüşleriyle, çev­resindeki entellektüel sahtekârlıkları parçalar ve gayet önemsiz kimselermişcesine fırlatıp atar




Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.