Fuzuli [1480-1556] |
08-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Fuzuli [1480-1556]HAYATI Fuzuli (1480-1556) Gerçek adı Mehmed B Süleymandır Kerbelâda doğdu, doğum yılı kesinlikle bilinmiyorsa da, kimi kaynaklara göre 1480 dolaylarındadır 1556da Kerbelâda öldü Yaşamı, özellikle gençlik dönemi ve öğrenimi konusunda yeterli bilgi yoktur Şiirde "Fuzûlî" adını, kendi şiirlerinin başkalarınınkilerle, başkalarının şiirlerinin de kendisininkilerle karşılaştırılması için aldığını, böyle bir takma adı kimsenin beğenmeyeceğini düşündüğünden kullandığını, Farsça Divanının girişinde açıklar Ama "işe yaramayan", "gereksiz" gibi anlamlara gelen "fuzûlî" sözcüğünün başka bir anlamı da "erdem"dir Onun bu iki kaşıt anlamdan yararlanmak amacını güttüğünü ileri sürenler de vardır Fuzûlînin yaşamı konusunda bilgi veren kaynaklar birbirini tutmamakta, genellikle söylenceyle gerçeği ayırma olanağı bulunmamaktadır Onunla ilgili güvenilir bilgiler, yapıtlarının incelenmesinden, kimi şiirlerinin açıklanışından kaynaklanmaktadır Bunlardan anlaşıldığına göre Fuzûlî iyi bir öğrenim görmüş, özellikle İslam bilimleri, tasavvuf, İran edebiyatı konularında çalışmalar yapmıştır Şiirlerinde görülen kavramlardan simya, gökbilim konularıyla ilgilendiği, İslam ülkelerinde pek yaygın olan ve gelecekteki olayları bildirmeyi amaçlayan "gizli bilimler"le ilişkili bulunduğu anlaşılmaktadır İslam bilimleri içinde hadis, fıkıh, tefsir ve kelam üzerinde durduğu, gene yapıtlarında yer alan kavramların incelenmesinden ortaya çıkmaktadır Türkçe, Arapça, Farsça divanlarında bulunan şiirleri, bu üç dili de çok iyi kullandığını, onların bütün inceliklerini kavradığını göstermektedir Yapıtları incelendiğinde İran şairlerinden Hâfız, Türk şairlerinden de Nesîmî, Nevâî ve Necatiyi izlediği, onların şiir anlayışını, duygu ve düşüncelerini benimsediği görülür İnanç bakımından Fuzûlî, Şii mezhebine bağlıdır On iki İmama karşı derin bir sevgisi vardır Bütün yaşamını Kebelâda, Şiilerce kutsal sayılan topraklar üzerinde geçirmesi, aşağı yukarı bütün şiirlerinde tasavvuftan kaynaklanan bir sevgiyi, bir üzüntüyü işlemesi, Kerbelâ olayıyla ilgili ağıtları, Şeriatın katılığına karşı çıkışı bu nedenlerdir Ancak Aliye bağlılığı, Alinin tanrısal bir varlık olduğu görüşünü savunan ve İslam ülkelerinde Galiye (aşırılık) diye nitelenen inançla ilgili değildir Ona göre Ali erdemli, gönül bilgisiyle dolu, olgun, yetkin bir kişidir ve Peygamberden sonra imam (halife) olması gereken kimsedir Bu görüşü benimsemeye, İslam ülkelerinde, mufaddıla (erdeme bağlı olma) denir Fuzûlî de bu erdemden yana olanlar arasındadır Ona göre Ali erdem bakımından, bütün halifelerden ve Peygamberin yakınlarından (sahabe) üstündür Bu konudaki inancını Hadîkatüs-Süedâ ("Mutluların Bahçesi") adlı yapıtında bütün açıklığıyla ortaya koymuştur Türkçe ve Farsça divanlarında Ali ve onun soyundan gelen imamlara bağlılığını konu edinen birçok şiir vardır |
|