Afife Jale ( 1902)- (24.07.1941) |
07-31-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Afife Jale ( 1902)- (24.07.1941)sahneye çıkan ilk Türk kadın tiyatrocu -------------------------------------------------------------------------------- 1902 yılında İstanbul'da doğdu Dr Sait Paşa'nın torunudur Türk ve müslüman kadınlarının sahneye çıkmasının yasak olduğu dönemde, Darülbedai'de (Şehir Tiyatroları) açılan sınava girdi Kadıköy'deki Apollon Tiyatrosu'nda sahnelenen, "Yamalar" adlı oyunda, "Emel" karakterini canlandıran, ermeni kökenli Eliza Binemeciyan yurt dışına gitti Onun yerine Afife Jale sahneye çıktı Bu olayla sahneye çıkan ilk Türk ve Müslüman kadın oldu İçişleri Bakanlığı, bu olayı soruşturdu ve yasağı yineleyen bir bildiri yayınladı Ortalık durulunca, birkaç yıl sonra Burhanettin Tepsi Kumpanyası ile Anadolu'da turneye çıktı Yeni tiyatro topluluğuyla Kadıköy'de oynadı Daha sonra da Fikret Şadi'nin Milli Sahne'siyle çeşitli kentlerde temsiller verdi Uyuşturucu bağımlısı oldu Bakırköy Akıl Hastanesi'ne yatırıldı 24 Temmuz 1941 tarihinde öldü HAKKINDA YAZILANLAR Prof Metin And, Türk Tiyatrosu Tarihi kitabında o dönemi "1920 yılında Darülbedayi, Hüseyin Suat'ın "Yamalar" adlı oyununu Kadıköy'deki Apollon Tiyatrosu'nda (şimdiki Reks Sineması) sahneye koyuyordu Bu oyunda Emel adlı kızı oynayan Eliza Benemenciyan topluluktan ayrılıp yurt dışına gittiği için bu rolü yüklenecek bir bayan aranıyordu bu rol için seçilen Afife, "Jale" takma ismiyle Kadıköy'de Apollon Tiyatrosu'nda sahneye çıkar O tarihi geceyi, altı yıl sonra Refik Ahmet Sevengil'e anlatırken "Hayatımda mesut olduğum ilk gece" diyordu; "Sanatın, ruhuma verdiği güzel sarhoşluk içinde idim Opiyekte güzel bir sen (scene:sahne) vardır; ağlama sahnesiOrada taşkın bir saadetle ağladım Sahiden ağladın Alkış,alkış, alkış Perde kapandı; açıldı, bana çiçekler getirdiler Muharrir Hüseyin Suat Bey, kuliste bekliyormuş; ben çıkarken durdurdu; alnımdan öptü: "Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazımdı; sen işte o fedaisin" dedi Daha sonra "Tatlı Sır" ve "Odalık" oyunlarında da polis baskını ile karşılaşır İçişleri Bakanlığı'nın gönderdiği bir genelgeyle müslüman kadınların sahneye çıkmaları yasaklandı Ancak bu işin bir de geçmişi vardı 10 Kasım 1918'de, Behire, Memduha, Beyza, Refika ve Afife stajyer kadrosuna alınmışlar, ötekiler işi bırakmışlardı İkisi de sahneye çıkarılmamışlardı Refika suflör olarak çalışıyordu Tüm baskılara karşın bundan sonra Burhanettin Topluluğunda Seniye, Yeni Sahne’de Şaziye (Moral), Münir (Neyire Neyyir), Bedia (Muvahhit) Milli Sahne'de Huriye ve Hikmet, Ruhat gibi Müslüman Türk kadınları Afife'yi izlediler" diye anlatır Neziha Araz'ın kaleminden Afife şöyle sesleniyor "Beni acıyarak değil, düşünerek severek, kucaklayarak hatırlayın Tiyatro varsa ben varım" inancı ve aşkıyla yaşıyordu Afife, "Olmak ya da olmamak" işte gerçek buydu onun için "Olmak"la sanatını icra etmek eşanlamlıydı, bu eşanlam da tiyatroydu Toplum hayatında ilk olmak; yani onun deyimle "ilk ateşi yakmak"," ilk türküyü söylemek"," ilk aşkı ya da direnişi başlatmak" bir olaydı ve bunun her zaman bir bedeli vardı İlkler yol boyu bu bedeli ödediler" Bu zaptiye baskının ilkinde Afife arkadaşlarınca kaçırılmışsa da daha sonra sokakta polisce yakalanarak karakola götürülür "Dinini, milliyetini unutan sen misin?" diye hırpalanır Aile içinde babası da onun tiyatrocu olmasına karşıdır Babasının gözünde Afife artık fahişedir Evden de ayrı yaşamak zorundadır Bu arada Darülbedai'deki ücretli görevine de son verilir Güvencesiz ve parasızdır Önüne gecilmeyen şiddetli başağrıları başlar Hekimi, morfinle tedavi yoluna giderek, büyük bir yanlışlık yapar Bunun sonucu Afife artık bir morfinmandır Bu nedenle yaşamının son yıllarını Bakırköy Akıl ve Sinir Hastanesinde geçirir 24 Temmuz 1941 günü 39 yaşındayken ölür |
|