Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
engüllü, suat

Suat Engüllü

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Suat Engüllü



1950 yılında Üsküp'te doğdu İlk ve orta öğrenimini "Vuk Karaciç" ve "Tefeyyüz" okullarında bilirdi 1969 yılında Üsküp "Nikola Karev" Pedagoji Lisesi'nden mezun oldu Ardından "Kliment Ohridski" Pedagoji Akademisi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde Öğrenimine devam etti

Ailesinin sınırlı maddi imkânları yüzünden kısa bir süre sonra okuldan ayrılmak zorunda kaldı


1970 yılında Üsküp Radyosu Türkçe Yayınları'nda gazeteciliğe başladı 1973'te lektörlüğe tayin edildi Üç yıl sonra Makedonya gençlik örgülü başkanlığına üye seçildi Örgütte iki yıl Çocukların Eğitimi Komisyonu, iki yıl da Kültür Komisyonu başkanı görevinde bulundu 1979 yılında Makedonya'da ilk "Gezici Resim Atölyesi"ni kurdu Milliyetçilik damgasını yiyip daha üst görevlere gelebilmesi engellendi 1981 yılında "Birlik" Ga-

zetesi'ne geçti Kültür sayfalarında yazarlık yaptı Bir yıl sonra da "Sesler" Aylık Toplum Sanat Dergisi yayın yönetmenliğine getirildi 1989 yılında Makedonya Anayasası'nda yapılan değişmelere karşı çıklı ve resmi siyasetle uzlaşmaz duruma düştü Aynı yılın kasımında Türkiye'ye göç elli

Genç yaşta edebiyata eğilim gösterdi 1968 yılında "Nikola Karev" Pedagoji Lisesi'nde "Naim Şaban" Edebiyat Kolunu kurdu, 1970 yılında

Üsküp'te "Orhan Veli Kanık" Yazın-Oyun Topluluğu'nun kurulması girişimini başlattı Topluluğun ilk başkanı oldu Türkiye'ye göç edene

kadar da bütün imkânsızlıklara ve topluluğun kapatılmasına yönelik bütün gayretlere rağmen örgütlediği etkinliklerle "Orhan Veli Kanık"ın ayakta kalabilmesini sağladı


Makedonya Türk Edebiyat'ına şiir yazmakla girdi Fakat edebi çalışmalarını şiirle sınırlamadı, öykü, eleştiri, deneme, inceleme-araştırma yazmakla da uğraştı İlk şiir kitabı "Sözgen" 1972 yılında "Birlik" Yaymlarınca yayımlandı Bunu "Zamandışı İçdüşlemeler" ("Birlik" Yayınları, Üsküp 1974), "Bir Sevimle Bir Devrim Üstüne" ("Tan" Yayınlan, Priştine 1980), "Kumrovetslİ Çocuğun Anısına" ("Birlik" Yayınları, Üsküp 1981), "Seve Yorgunu" ("Birlik" Yayınlan, Üsküp 1983), "Let kon

sinevinite" (Mavilere Uçuş, "Ogledalo" yayınlan, Üsküp 1989, Makedonca'ya çeviri) adlı şiir kitapları İzledi 1986 yılında "Açıl Susan Açıl" ("Birlik" Yayınları, Üsküp) Öykü kitabı yayımlandı


Makedonya'daki Türk köylerinin içler acısı durumunu, Türk köylülerinin bitmeyen çilesini dile getirdiği röportajları "Pırnalı'dan Çıktık Yaya"

("Birlik" Yayınları, Üsküp 1989) kitabında bir araya getirildi


1989 yılında İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'nda "4 Boyut" Aylık Toplum, İletişim, Kültür ve Sanat Dergisi'ni çıkardı Dergi yönetimine şahsi işlerin karıştırılması üzerine yayın yönetmenliğinden istifa etti Halen İÜ Basımevi ve Film Merkezi’nde çalışmakladır

1973 yılında Yugoslavya Gazeteciler Cemiyeti, 1975'te Makedonya Yazarlar Birliği üyeliğine alınan Suat Engüllü, TYS ve ÎLESAM üyesidir

Makedonca ve Sirp-Hırvatça'tan Türkçe'ye ve Türkçe'den Makedonca'ya çeviri yapmakla da uğraşmaktadır Makedonca-Türkçe Sözlük çalışmaları devam etmektedir


ŞİİRLERİ


MARTILAR DAHA NELER YAPMAYACAK


bulutlar uçuştu üzerimden beyaz atlılar gibi

yağmur damla damla aktı gözlerimden

bir hafız geçti alaca camisinden iki büklüm

ben helene'i düşledim bir yol

sol memesi altında minnacık yüreği

güneş sarıya boyamak istedi gökyüzünü

yazık olacaktı balıklara

dalgacı Mahmud'u taşıdı kanatlarında martılar

buçin'e yerleşecekti van gogh

ağaçlar toz toprak bir ay

mürüde'nİn acıdığı yok kızlığına

yel olacaktı gece olacaktı sıcak

bir sürü sarı yapraktır seriliverecekti yüreğine

karaağaçlar yabangülleri sarmaşdolaş

ve yarı portakal güneş

en ayıp işlerin görüldüğü korularda,

en mutlu sevi Öyküsünü anlatacaktı bir kız

alıcı çıkmasaydı yininin sıcaklığına

nem kusan kaldırımlarda

ve ben en iyi şiirimi yazacaktım gözbebeğinde

mısır tarlalarında

saz olacaktım tel olacaktım

yanık yanık yakılan türkülerden

akacaktım ellerine

sıcak bir sevi özleminde yini çırılçıplak bir

rahibenin

dudakları toprak kadar sıcak toprak kadar çatlak

bir köylü kızı gibi içli

söylemesini beceremezsin şişova deresi türküsünü

gör ki ellerinde sarısı yok buğday başaklanılın

güneş ala boyamak istedi denizi yazık olacaktı

gökyüzüne ronsard'ın gözyaşlarını taşıdı martılar


1) Üsküp Türklerinin kardelene verdikleri ad


TÜRKÜLEMELER


bayram sabahlan hep başkalaşırdı evimiz/çepeçevre bir ışıltı bir inanç sonra

büyüdün kabardı göğüslerin/gözlerimin bacaklarından aldığı erinç yok

mu/şimdi bütün üzüntüler saçma imbatların getirdiği de düpedüz sevinç

yüreğin bir temiz bir toprak kadar geniş süksene geceleri gözbebekerinden

düşünmemeli artık hidrojen bombalarını korkmamalı sabahları yürek sancılarından

hani hıdırellezde kavak dallarıyla ardından koşu şiarın /ondördünde bir kızdın

dudakların kösnül kösnül istek dolu biry erler in/bayramda öpecektim sen yoktun ve

bugün yammdasın kanın kaynıyor ben yorgunum bitkin/git de çık içinden işin

yüreğin bir temiz bir toprak kadar geniş süksene geceleri gözbebeklerinden

düşünmemeli artık hidrojen bombaların korkmamalı sabahlan yürek sancılarından


BİR DELİNİN ŞİİRLEMELERİ


kelle kullesi'nde diller gürül gürül

gözler on değil yüz değil bili değil

usunu al da geçmişe şöyle bir eğil

ne öldüren suçlu ne ölen suçlu

kelle kullesi'nde taşbaşlar bilir gerçeğin özgüsünü

akın akındır bakışlarım geçmişlere usluca suçlular

suçsuzdur suçsuzlar suçlu davranışça kelle

kullesinde taşbaşlar bilir gerçeğin özgüsünü

düşüncelerini seninle sarmaşdolaş

sensizliğin engelliyor yargılarımı on

defa yüz defa bin defa gel kelle

kullesi'nde taşlar sağır suskun


ZAMANDIŞI İÇ DÜŞLEMELER


baktım herşey çokuzak

dedim artık susmalı konuşmak

anlaşılmak demek değil çömelip bir

gökyüzü germen ilk korkusuz ve

mavi değil

önce herkesi düşündürmeli (bu bir öndevrimdir)

sonra herşey değişebilir

herkes konuşan sendir düşündükçe (artık anlaşılmak gereksiz)

nerde şimdi bu devrimaşmişlık

baktım herşey çokuzak




SUAT ENGÜLLÜ'NÜN DEĞERLENDİRMESİ


Balkanlar’da Türk Şiiri - Balkan Türklerinin Kimlik Destanı

[Sadece kayıtlı kullanıcılar linkleri görebilir ÜCRETSİZ Kayıt olmak için tıklayın]

1 Nisan 2006



İnsanlık tarihinde önemli yeri ve rolü bulunan Türk kültür ve uygarlığı, tarihin uzun bir zaman diliminde son derece geniş bir coğrafyaya yayılmış, bu coğrafyada varlık gösteren kültür ve uygarlıklarla çok eskilerden beri iç içe yaşamış, karşılıklı etkileşim içinde bulunmuştur Bu bağlamda, milâdî 378 yılından bu yana, Orta Asya’dan Karadeniz kıyılarına inen, oradan da Avrupa’ya uzanan Hun, Avar, Bulgar, Vardar, Oğuz, Peçenek, Kuman Türkleri, ayak basıp yerleştikleri bölgelerin kültürlerinde silinmez izler bırakmışlardır Hayatın her alanında mevcut olan bu izlerin, Balkanlar’da, yüzyıllardır neredeyse kesintisiz devam ettiği bilimsel olarak da tespit edilmiştir Fakat Balkanlar coğrafyasında, Türk izlerinin uzun süreli ve kalıcı hâle gelmesi, bu toprakların Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine dahil edilmesi ve buralara yerleşen Türk ahalinin, bu toprakları yurt tutmasıyla olmuştur

Osmanlı idaresinin Balkanlar’a yerleşip güçlenmesiyle birlikte, toplumun ve hayatın her alanında görülen gelişmeler ve yaşanan köklü değişimler, kültür ve sanata da yansımıştır Bu bağlamda, Balkanlar’da boy veren, Osmanlı öncesi dönemde de var olabileceği olasılığının göz ardı edilmemesi gereken Türk edebiyatı, dolayısıyla da konumuz olan Türk şiiri, bu genel kültür ve sanat gelişiminden etkilenmiş, olabildiğince kendine özgü bir gelişim göstermiştir Öyle ki Balkan Savaşları esnasında ve sonrasında, maalesef akıl almaz bir Türk kültür ve sanat mirası kıyımına sahne olan Balkanlar’da, Türk şiiri, Osmanlı İmparatorluğu’nun en erken döneminden itibaren varlık göstermeye başlamıştır


Suat ENGÜLLÜ’nün Yazısı


Balkanlar’da Türk şiirinden söz ederken, bu geniş coğrafyada yaşayan Türklerin toplumsal, ekonomik ve kültürel konumlarından hareket ederek, konuyu üç ayrı dönem içinde ele alıp irdelemek gerekmektedir:


1 Balkanlar’da Osmanlı dönemi Türk şiiri (Osmanlı öncesinde, daha doğrusu XI yüzyıldan başlayarak, 1393 yılında Osmanlı hakimiyetinin kurulmasına kadar, Balkanlar’da, özellikle kalabalık Kuman-Kıpçak ve Peçenek topluluklarının egemen olduklarını; hatta 1087 yılında, merkezi Kumanova olan “Kuman-Peçenek Türk Federasyonu”nun bile kurulduğunu göz önünde bulunduracak olursak, bu topraklarda daha önceleri de Türk şiirinin mevcut olduğunu söyleyebiliriz “Codex Cumanicus” bunun en açık kanıtlarından biridir kuşkusuz);


2 Balkanlar’da 93 Harbi ve Balkan Savaşları sonrası Türk şiiri;


3 Balkanlar’da İkinci Dünya Savaşı sonrası Türk şiiri


Balkanlar’da Osmanlı Dönemi Türk Şiiri


Bölgede yaşayan bütün Türklerin tek bir çatı altında bulundukları ve yaklaşık aynı toplumsal, ekonomik ve kültürel koşulları paylaştıkları Balkanlar’da, Osmanlı dönemi Türk şiirinin aydınlatılmasında çok önemli bir yer tutan şuara tezkirelerinin taranması çalışmalarıyla elde edilen bilgiler, Saraybosna, Belgrad, Üsküp, Manastır, Serez, Vardar Yenicesi, Selânik, Sofya, Filibe gibi önemli kültür merkezlerinde, ilk şairlerin XV yüzyılın sonlarına doğru, II Bayezid döneminde ortaya çıktıklarını açıkça gözler önüne sermektedir


Bu şairlerden biri de, şuara tezkirelerinin tümünde Priştineli olduğu kayıtlı bulunan; çocukluk ve gençlik yıllarını Balkanlar’da geçiren; Arapça’yı, özellikle de Farsça’yı şiir yazabilecek derecede iyi bilen; Prof Dr Hasan Kaleşi’nin, Prizrenli olduğunu ileri sürdüğü Şemi ve Zatî gibi, döneminin ünlü şairleriyle de ilişki içinde bulunduğu belirtilen Priştineli Mesihî’dir Rumeli Beylerbeyi iken kendisini himayesi altına alan Hadım Ali Paşa’nın Şahkulu Ayaklanması’nda şehit edilmesinden sonra, aslında Ahmet Paşa, Necati ve Zatî ile birlikte klâsik Türk şiirinin kurucularından sayılan Mesihî’nin dünyası değişir, yoksulluk içinde yaşamaya başlar İçine düştüğü durumun etkisi altında Hadım Ali Paşa’ya, en değerli şiirlerinden biri olduğu ileri sürülen bir mersiye yazar Kendisine Bosna’da verilen küçük bir tımarla ömrünü tamamlayıp 1512 yılında, perişan bir vaziyette orada ölür Ahmed Paşa’nın, hakkında, "Rum’da şiirin kâşanesini kurduğunu” dediği ileri sürülen, anlatımının özgünlüğü ve düşüncelerinin derinliği ile dikkat çektiği vurgulanan Mesihî’nin üç eserinden biri olan, İran edebiyatında da örneği bulunmayan Şehrengiz’in, edebî tür olarak şairin buluşu olduğu kesindir Edirne için yazılan Şehrengiz’de, Mesihî’nin, mümkün olduğunca Türkçe sözcükler kullanmaya gayret gösterdiği apaçık ortadadır Mesihî divanının en karakteristik örneği kabul edilen “Bahariyye” kasidesi, 1774 yılında Sir Wiliams Jons tarafından yayımlanan “Asya Şiiri Antolojisi”ne alınan tek Türk şiiridir Bundan sonra başka dillere de çevrilmiş olan bu şiirin en başarılı çevirisi hiç kuşkusuz Prof Dr Fehim Bayraktareviç’in yaptığı Boşnakça çevirisidir


Priştine’ye komşu bir şehir olan Prizren’de yetişen ve bu şehirle özdeşleşen bir diğer büyük Türk şairi de Suzi Çelebi’dir Sehi, Lâtifî, Aşık Çelebi, Hasan Çelebi tezkirelerinde adı geçen, J Hammer ve F Babinger gibi yabancı bilim adamlarının ilgisini çeken Suzi Çelebi’nin, 1455-1465 yılları arasında doğmuş olabileceği tahmin edilmektedir Şuara tezkirelerinde, öğrenim görmek için İstanbul’a gittiği ancak öğrenimini tamamlamadan tekrar Rumeli’ye döndüğü; Mihaloğlu Ali Bey’in yanında uzun zaman kalıp savaşlara katıldığı; o döneme ait önemli bir tarihî kaynak da sayılan, 15 bin beyitten oluşan “Gazavât-nâme” adlı eserinde bu savaşları manzum olarak kaleme aldığı bilgisi mevcuttur


Tarih boyunca merkez olma özelliğini hiç kaybetmemiş olan Üsküp’te yetişen divan şairleri arasında en tanınmışı, hiç kuşkusuz XVI yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan âlim ve şair İshak Çelebi’dir Makedonyalı bilim adamı Prof Dr Vanço Boşkov’un kendisi için “şair-âlim” dediği, aralarında Edirne, Serez, Üsküp, Bursa, Sahn gibi merkezlerin de bulunduğu birçok yerde müderrislik yapan İshak Çelebi, “İshak-name” adıyla tanınan “Selim-name” eseriyle de ün kazanmıştır Yine Boşkov’a göre, üslûbu ve tarzı bakımından “divan edebiyatında bir örneği daha bulunmayan” ünlü “Şehr-engiz-i Mahbudan-i Vilâyet-i Üsküb” (Üsküp Kentinin Güzel Delikanlıları İçin Şehrengiz) adlı eseri de yazmıştır Hayatı hakkında bilgi veren kaynaklardan, nüktedan ve zarif biri olduğu; ancak hayatının Şam kadılığına kadarki döneminin tam bir harabatî yaşantısı şeklinde geçtiği bilinen İshak Çelebi’nin yaşayışının şiirlerine de yansımış olması, yaşadığı dönem insanının zevkleri ve alışkanlıkları hakkında bilgi vermektedir


Bugün Yunanistan sınırları içinde yer alan bir Ege Makedonyası şehri olan Vardar Yenicesi’nde yetişen, kişiliğinin oluşmasında yetiştiği ortamın tasavvufî atmosferinin etkili olduğu bilinen Usûlî hakkında, yaşadığı dönemin biyografi yazarlarının verdikleri bilgiler öylesine sınırlıdır ki bu kaynaklardan şair ile ilgili fazla bir şey öğrenebilmek mümkün değildir Öğrenimini tamamladıktan sonra tasavvufa yöneldiği bilinmektedir Mısır’a gidip uzun yıllar İbrahim Gülşenî’nin müridi olan Usûlî, şeyhinin ölümünden sonra, 1533 yılında doğum yeri Vardar Yenicesi’ne dönmüş, Rumeli’de Gülşenîliği yaymaya çalışmıştır


Şuara tezkirelerinin taranmasıyla ulaşılan bilgilere göre, Osmanlı döneminde, bugünkü Bulgaristan sınırları içinde doğmuş olan şairlerin sayısı 85’tir Osmanlı kültür coğrafyasında önemli birer merkez olan Sofya ile Filibe, Türk edebiyatına on altışar şair kazandırmıştır Bunun dışında birçok şairin, çeşitli görevlerle geldikleri Bulgaristan’da, en verimli yıllarını geçirdikleri de unutulmamalıdır 20 yüzyıl Bulgaristan Türk şair ve yazarlarından Mehmet Çavuş’a göre, “Misal-i cennettir evvel baharı / Açılır kırmızı gülü Tuna’nın,” mısralarının müellifi, yeniçeri şairi Öksüz Dede’nin, Niğbolu doğumlu olduğuna kesin gözüyle bakılmaktadır


Özellikle 1992-1996 yılları arasında sahne olduğu Bosna Savaşı nedeniyle ülkemizde uzun süre hep gündemde bulunan Bosna Hersek, Balkanlar Türk şiiri açısından büyük önem taşımaktadır Günümüzde maalesef Türkçe’nin konuşulmadığı; önemli sayılabilecek, Türk varlığını yaşatabilecek güç ve konumda bulunan bir Türk topluluğunun bulunmadığı Bosna Hersek’te, Osmanlı döneminde birçok önemli şair yetişmiştir


1463 yılında, Fatih Sultan Mehmed zamanında fethedilen ve fethin hemen sonrasında kitleler hâlinde İslâmiyet’i kabul ettikleri; Osmanlı döneminde, yönetimsel, askerî, bilimsel ve edebî alanlarda önemli konumlara yükseldikleri; hatta 16 ve 17 yüzyıllarda, Osmanlı Devleti’ne 22 Bosnalı sadrazam verdikleri bilinen Boşnaklar, Balkanlar’da yaratılan Türk şiiri içinde çok özel bir yere sahiptirler


Balkanlar’da yaratılan Türk şiiri bütünlüğü içinde, en çok araştırılmış, en çok incelenmiş olan, Osmanlı döneminde Bosna Hersek’te yaratılan Türk şiiridir Bu alanda sarf ettikleri çaba ve gerçekleştirdikleri değerli çalışmalar dolayısıyla, Prof Dr Fehim Nametak, Dr Lâmia Haciosmanoviç, Cenana Buturoviç, Munib Maglayliç ve adlarını zikredemediğimiz daha birçok Boşnak bilim adamını kutlamak gerekir Yapılan bu bilimsel çalışmalarla, Bosna Hersek’te Türk şiirinin temelinin XV yüzyılda atıldığı, yörede ilk Türkçe eser veren kişinin de II Bayezid’in veziri Derviş Yakup Paşa olduğu saptanmıştır Türkçe şiir yazma geleneğinin, Avusturya dönemine kadar devam ettiği Bosna’da, çok sayıda ve değerli şair yetişmiştir Lâmekânî, Nergisî, Vuslatî, Sabit, Ledünnî, İlhamî, Vehbî, Habibâ Rıdvanbegzade, Hersekli Arif Hikmet, Molla Muhammed, İbrahim Zikrî, bunlardan birkaçıdır sadece


Arnavutluk ve Romanya’da yetişen bazı şairlerden söz edilmesine rağmen, bu alanda daha ciddî çalışmalar yapılmadığından, bu Balkan ülkelerindeki Osmanlı dönemi Türk şiirinin “sır perdesi” bugüne kadar aralanamamıştır


Balkanlar’da 93 Harbi ve Balkan Savaşları Sonrası Türk Şiiri


93 Harbi ve Birinci Balkan Savaşı’nın başlamasına kadar geçen yaklaşık beş yüzyıllık dönemde, Balkanlar’da yaratılan Türk şiiri ve birkaç önde gelen Türk şair hakkında verdiğimiz bu genel ve kısa bilgiler, Osmanlı döneminde, bu topraklarda, aslında köklü bir Türk şiiri geleneğinin söz konusu olduğunu; bu coğrafyada Türkler var oldukça ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın o güzelim dizesinde ululanan “ses bayrağımız Türkçe” bu gök kubbede yankılandığı müddetçe de var olmaya devam edeceğini açıkça göstermektedir


Ancak Osmanlı Devleti’nin hazin sonu, beş yüzyıl içinde kurulan bu yapıyı ciddî şekilde sarsmıştır Bu dönemde görülen kitlesel göçler nedeniyle aydın ve yazarların neredeyse tamamının terk ettikleri Balkanlar, geride kalanların yaşadıkları sosyal sıkıntıların hayatın tüm alanlarına, dolayısıyla tabiî ki edebiyata da yansıması sonucunda, edebî çalışmalar, bu bağlamda şiir de bir süre kaçınılmaz bir suskunluğa gömülmüştür Fakat her şeye rağmen, Türkçe, Balkanlar’da yaşamaya devam etmiştir Yaşayan Türkçe sayesinde, Türkiye’ye göçlerle kan kaybeden Türk şiirinde, yavaştan yavaşa da olsa bir toparlanma başlamıştır


Elbette ki Osmanlı döneminde, Balkanlar’da canlı bir kültür-sanat ve edebiyat faaliyetinin olması, canlı bir şiir geleneğinin yaşatılması, o topraklardaki Türk izleri bakımından, 93 Harbi ve Balkan Savaşları sonrası dönemi ile kıyaslanamayacak kadar büyük önem taşımaktadır Ancak Balkanlar coğrafyasında yaşayan Türk topluluklarının, bundan böyle de kültür ve sanatlarındaki canlılığı idame ettirmelerinin, edebiyatlarını yaşatmalarının, bu çerçevede de şiirlerine yeni soluk kazandırabilmelerinin, bu topraklarda Türk varlığının kalıcılığı için, daha da önemli olduğu kesindir


93 Harbi ve Balkan Savaşları sonrasındaki dönemde, Balkanlar’da yaşayan Türklerin faaliyet gösterdikleri her alanda büyük bir duraksamanın yaşandığı bilinmektedir Bu duraksamadan Türk şiiri de nasibini almıştır Böyle olmakla birlikte, sahip olunan imkânlar ve mevcut şartlar göz önünde bulundurulduğunda, geçen yüzyılın başlarında, başta Yugoslavya, doğrusu Makedonya ve Kosova ile Bulgaristan olmak üzere, Balkan Türklerinin yaşadıkları diyarlarda, şiirin susmaması için henüz yeterince aydınlatılamamış birtakım değerli çabaların harcandığını hiç tereddütsüz ileri sürebiliriz


Makedonya Türk şiirinin, özellikle Balkan Savaşları’ndan sonra, neredeyse tamamen susma noktasına geldiği söylenebilir İlk şiirlerini, ömür boyunca özlemini duyduğu “kaybolan şehir” Üsküp’te kaleme alan ancak çağdaş Türk şiirinin olduğu gibi, yeni bir şiir dilinin de mimarı olan Yahya Kemal Beyatlı, elbette ki Makedonya Türk Şiiri içinde baş tacı edilecek bir şairdir Hatta kısa bir süre önce, Makedonya Türk şair ve yazarları tarafından Yahya Kemal Beyatlı Türkoloji Enstitüsü’nün kurulduğu Makedonya’da, bu büyük şaire sahip çıkılması hususunda çok geç kalındığını bile hiç çekinmeden söyleyebiliriz


Yahya Kemal Beyatlı’nın, sadece 15 yaşındayken eşi Redife Hanım’a aşık olması bağlamında ilişkilendirildiği ; bu büyük şairimizin başarılı şiir serüveninde, ona ilk şiir derslerini vererek oynadığı rolün göz ardı edildiği; 1871-1936 yıllarında yaşamış olan Rifaî Tekkesi’nin bilge şeyhi Üsküplü İkinci Şeyh Sadeddin Efendi hakkında, maalesef çok az şey bilmekteyiz Birçok eser bırakmış olduğunun bilinmesine rağmen, bugüne kadar bu eserlerine ulaşılamamıştır Bu yüzden de şiiri hakkında kesin bir şeyler söyleyebilmemiz mümkün değildir Ancak şiirlerinde tasavvuf şiiri havasının estiğini tahmin edebiliriz


Osmanlı’nın son döneminde “konsoloslar kenti” olarak anılan Manastır’da, şair İzzet Basri Efendi, Şeyh Sadeddin Efendi ile hemen hemen aynı yıllarda (1865-1936) yaşamıştır Yanında çalışanların ya da onun sohbetlerine katılanların kaydettikleri şiirlerde insanî değerleri ön plânda tuttuğu belirtilmektedir Günümüze ulaşan şiirlerinin sayısı ile kesinlikle övünemeyeceğimiz, halka gösterdiği yakınlıkla tanınan İzzet Basri Efendi, kişiliğinin bu özelliği sayesinde halkın şairi olarak görülmüştür


40’lı yıllarda ortaya çıkan Abdül Fetah Rauf’un şiir alanındaki çabaları, bu dönem Makedonya Türk şiirine fazla bir hareketlilik getirememiştir Şeyh Sadeddin Efendi’nin son derece zor şartlar altında, büyük imkânsızlıklar içinde bir yere kadar açabildiği “şiir yolundan” yürüyen şairin şiirlerini, konuları itibarıyla dinî şiirler, sosyal şiirler, ulusal-tarihî şiirler ve felsefî şiirler olarak irdeleyebiliriz İkinci Dünya Savaşı sonrasında da şiir yazmayı sürdüren, ne yazık ki bugüne kadar kitaplaştırılamayan Abdül Fettah Rauf’un şiirleri, yeni kurulan Tito Yugoslavyası’nda, ideolojik nedenlerle maalesef yayımlanmamıştır


Bu dönemde Kosova’da Âşık Ferkî ve Hacı Ömer Lütfi ön plâna çıkmaktadır Aydın bir aileden geldiği, Jöntürk hareketine katıldığı, altmış kadar eser verdiği, şiirlerinin bazılarının İstanbul gazetelerinde yayımlandığı söylenen Hacı Ömer Lütfi’nin, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Kosova’daki Sosyalist İşçi Hareketi’ni benimsediği, bu alanda faaliyet gösterdiği iddia edilmektedir Şiirlerinin bazılarında yaşadığı dönemin siyasî olaylarını aydınlatma çabası içinde olduğu, halkı bu olaylarda taraf olmaya davet ettiği de ileri sürülmektedir


Doksanüç Harbi’nden sonra bir duraklama içine giren Bulgaristan Türk şiiri, XX yüzyılın başlarında kendini tazelemeye başlamıştır Bulgaristan Krallığı döneminde Türkçe basının varlığı -yayımlanan 150 civarında gazete ve dergi söz konusudur-, edebiyatın dolayısıyla da şiirin gelişimine olumlu etki yapmıştır Bulgaristan’da Türklere uygulanan baskının yol açtığı ulusal bilincin şahlanması-haksızlıklar karşısında duyulan isyan-eşitlik mücadelesi üçgeni içinde yaşanan duyguları dile getiren Hafız Abdullah Meçik, Mustafa Şerif Alyanak, Mehmet Behçet Perim, Muharrem Yumuk, Hasan Basri Öztürk, İzzet Genç gibi şairler, bu dönem Bulgaristan Türk şiirine damgalarını vurmuşlardır


Osmanlı Devleti’nin çöküşü, bir bakıma Yunanistan’da Türk şiirinin “sonu” anlamına gelmektedir Konu ile ilgili yapılan, ulaşabildiğimiz çalışmalara bakılacak olursa, 1960 yılına kadar, Yunanistan Türk şiiri sahnesinden kayda değer bir gelişme olmamıştır maalesef Bu dönemde, Romanya Türk şiiri ile de durum farklı değildir


93 Harbi ve Balkan Savaşları sonrası dönemde, Balkan Türklerinin şiir alanında önemli bir varlık gösterememelerinin nedenleri değerlendirirken, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Balkanlar’da ortaya çıkan devletlerin tümünün, azınlıklara herhangi bir hak ve özgürlük tanımayan, gelişimlerine zemin hazırlamak gibi bir gayret içinde olmayan dikta-faşist krallık rejimlerle yönetildiğini göz önünde bulundurmanın şart olduğuna dikkat çekmeyi unutmamak da gerekir


Balkanlar’da İkinci Dünya Savaşı Sonrası Türk Şiiri


İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan, Makedonya’yı cumhuriyet, Kosova’yı özerk bölge statüsüyle sınırları içine alan Yugoslavya Federatif Halk Cumhuriyeti’nde, azınlıklara tanınan birtakım haklar sonucu, sosyal ve kültürel hayatın bütün diğer alanlarında olduğu gibi, edebiyat alanında da, kısa sürede bir canlanma görülmeye başlamıştır Krallık Yugoslavya rejiminin, 1929 yılında yasakladığı Türkçe yayın basın faaliyetinin, çok sınırlı da olsa devreye girmesi, bunda büyük rol oynamıştır Öyle ki 23 Kasım 1944 yılında Makedonya’da yayın hayatına başlayan haftalık “Birlik” gazetesi sayesinde, çoğu edebiyata şiirle giren yeni bir yazar kuşağı ortaya çıkmıştır Bu kuşağa mensup Şükrü Ramo, Enver Tuzcu, Necati Zekeriya, Fahri Kaya, İlhami Emin gibi şairlerin eserleriyle, Makedonya Türk şiirinin yeniden hayat bulduğu söylenebilir


Yugoslavya’nın sahne olduğu toplumsal ve kültürel değişim süreçlerinin edebiyatta başlattığı; “sosyalist gerçekçiliğe ve her türlü dogmacılığa karşı” yürütülen mücadele havası içinde geçen; yeni edebî eğilimlerin ortaya çıkışına hız veren; 1952 yılında Lyublyana’da düzenlenen Yugoslavya Yazarlar Birliği Kurultayı’nda ünlü Hırvat şair ve yazarı Miroslav Krleža’nın raporuyla önemli ölçüde yönlendirilen tartışmaların yürütüldüğü ellili yılların başlarında yazdığı toplumsal gerçekçi şiirlerle Makedonya’da şiir serüvenine atılan Necati Zekeriya, 1950 yılında yayımlanan ilk eseri “Şiirler” kitabından sonra, uzun yıllar çocuk şiirinde karar kıldı ve bu alanda başarılı bir grafik çizdi 1965 yılında yayımlanan “Sevgi” kitabıyla lirik şiir dünyasına daldı Sonraki yıllarda yeni tatlar, yeni açılımlar, yeni değerler kazandırma gayreti içinde bulunduğu şiirinin estetik-sanat düzeyini daha üst seviyelere çıkarma kaygısı, ölümüne kadar devam etti


1956 yılına kadar Makedonca yazan İlhami Emin’in, bu tarihten itibaren Türkçe yazmayı da tercih etmesi, elbette ki Makedonya Türk şiiri için büyük bir kazanç olmuştur Geçmiş ile şimdi arasındaki bütünselliği, insanın gelişiminin genelinde ele alan şair, eskinin eleştirisini yaparken, dünden bugüne uzanan, günümüz şartlarında önem kazanan meseleleri okuyucunun dikkatine sunar, onu düşünmeye sevk etmeyi amaçlar 1971 yılında yayımlanan “Gülkılıç” şiir kitabıyla girdiği bu şiir lâbirentinde, hâlâ, kendini aşmasını sağlayacak yeni değerlerin izini sürmektedir


1950 yılından sonra aylık Sevinç ve Tomurcuk çocuk dergilerinin, Türkçe kitapların da yayımlanmaya başlaması, şiir çalışmalarının hız kazanmasına zemin hazırlamıştır Ancak araya giren 1953 göçü, Makedonya Türk şiirinin bu hızlı gelişimini sekteye uğratmıştır Göçün hız kestiği 60’lı yılların ortalarında, Sesler Aylık Toplum-Sanat Dergisi’nin de yayın hayatına girmesiyle, slogancılıktan uzaklaşma, gerçek şiiri arama çabaları daha da güçlenmiştir Önce, söyleyeceklerini somut bir tarzda iletmek için düşünce ve duygularını gereksiz sözcüklerden arındırarak kurduğu kusursuz dizelerde ortaya koyduğu ince lirizm tonlarıyla dikkatleri çeken , yazdıklarıyla okuru düşünmeye iten Avni Engüllü ile birlikte Mustafa Yaşar, Yusuf Edip, Sabahatiin Sezair, Fahri Ali, Suat Engüllü, İrfan Bellür; daha sonraları da Esat Bayram, Sabit Yusuf gibi şairlerin yer aldığı, Makedonya şiirine güç veren, yeni bir yazar kuşağı ortaya çıkmıştır Makedonya Türk şiirinin yaşatılması misyonuna son katılanlar arasında, Melâhat Engüllü, Biba İsmail, Oktay Ahmed, Rıfat Emin, Tülay İbrahim, Leylâ Süleyman, Meral Kain, Arzu Abdullah gibi değerli genç şairleri de anmak gerekir


Tito Yugoslavyası’nın resmî siyasetî, 1951 yılına kadar Kosova’da Türk varlığını tanımıyordu Bu nedenle Kosova Türkleri, ilk başta Makedonya Türklerine tanınan olanaklardan yararlanamadılar Bu nedenle birçok alanda olduğu gibi, edebiyatta da ortaya çıkan alt yapı eksikliğini, 1969 yılına kadar Makedonya Türklerinin sahip oldukları olanaklardan yararlanarak giderdiler


Bu şartlar altında Kosova Türk şiirinin canlandırılması misyonunu, aslen Makedonyalı olan Süreyya Yusuf üstlenmiştir Onun çabalarıyla Makedonya’ya geçen Naim Şaban, Nusret Dişo ve Nimetullah Hafız’ın, kısa sürede şiirde önemli yol kat ettikleri aşikârdır Tercihini Makedonya Türk şiirinde yer almak yönünde yapan Nusret Dişo Ülkü, şiirlerinde çağdaş bir şiir anlayışı sergilemektedir Buna rağmen ilk şiirlerinden beri toplumsal ve güdümlü konulara yer vermekten vazgeçmemiştir Ancak slogancılığın sularına da kapılmamıştır Somut şiiri tercih etse de, ünlü Bosna Hersek şairi Mak Dizdar’ın etkilerini taşıyan soyut şiir örnekleri de vermiştir Bir süre sonra onlara Hasan Mercan katılmıştır


Makedonya’da yayımlanan Sesler dergisi, 1965 sonrasında Bayram İbrahim Rogovalı, Mürteza Büşra, İskender Muzbeg, Arif Bozacı; geleneksel şiire çağdaş bir boyut kazandırarak insanı değişik yanlarıyla ele alan, insanî unsurları sıfıra indirgeyen zihniyeti, sırıtmayan bir mizahî yaklaşımla eleştiren Agim Rifat Yeşeren; Altay Suroy Recepoğlu, Zeynel Beksaç, gibi Kosova Türk şairlerinin yetişmesinde büyük katkıda bulunmuştur


Ancak Kosova Türk şiirinin en hızlı gelişim dönemi, Priştine’de, haftalık “Tan” gazetesinin yayımlanmaya başladığı 1969 sonrası dönemdir Sadık Tanyol, Fahri Mermer, Raif Kırkul, Burhan Sait, Aziz Serbest, Özcan Micalar, bu dönemde ortaya çıkan şairlerdir


Son Kosova olayları öncesinde, Türkçe olan bütün yayın faaliyetinin durdurulması nedeniyle zor günler yaşayan Kosova Türk şiiri, NATO’nun müdahalesinden sonra Türkiye’nin desteği sayesinde, tekrar toparlanma sürecine girmiş bulunmaktadır


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, Selim Bilâl, Mülâzim Çavuş, Osman Sungur gibi şairler, Bulgaristan Türk şiiri geleneğini sürdürmeye devam etmişlerdir Ancak 1950-51 göçünün, her şeyi alt üst ettiği malûmdur Buna rağmen, Bulgaristan’da kalabalık bir Türk toplumunun olması, kısa sürede yeni şairlerin yetişmesini sağlamıştır Bu genç ve yetenekli şairler, bura Türk şiirinin gelişimine büyük bir hız kazandırmışlardır Selim Bilâl, Mehmet Çavuş, Mefküre Mollova, Lâtif Ali, Hasan Karahüseyin, İsmail Çavuş, Arzu Tahirova bu misyonu gerçekleştiren değerli şairlerden birkaçıdır sadece


Sofya Üniversitesi Filoloji Fakültesi mezunu olan Mefküre Mollova, Bulgaristan Türk şiirinde ilk kadın şair olarak karşımıza çıkmaktadır Şiirleri, uzun süre sadece dergi ve gazetelerde yayımlandı İlk ve tek şiir kitabı “Şiirler”, 1964’te basıldı Siyasî nedenlerle işten atıldı Kendini Türk dili alanında yaptığı çalışmalara verdi


1933 yılında Eskicuma’ya bağlı Turnaovası köyünde dünyaya gelen Mehmet Çavuş, 1947 yılından beri şiir yazmaktadır Bulgaristan Türk şiirinde sosyalist gerçekçiliğin slogancılığından kopmayı büyük ölçüde başaran ve Bulgaristan Türk şiiri içinde kendine has bir üslûp geliştiren, şiir tekniğine vakıf şairlerdendir 1982 yılından beri Türkiye’de yaşamaktadır


1969 yılında, Bulgaristan Komünist Partisi’nin “bütünleşme” kararının ardından, Türkçe’nin yasaklanması, Türk kurumlarının kapatılması, Bulgaristan Türklerinin Bulgarlaştırılmasına gidilmesiyle, gelişim açısından iyi bir hava yakalayan Bulgaristan Türk şiirine büyük bir darbe indirilmiş oldu


Jivkov dikta rejiminin son bulduğu 1989 yılından bir süre sonra, Bulgaristan Türk şiiri tekrar bir toparlanma sürecine girmiştir Bu süreçte, Bulgaristan’da kalan Yusuf Kerim, Osman Aziz, İsmail Çavuş, Arzu Tahirova gibi şairlerin çabaları, her türlü takdire lâyıktır Yunanistan Türk şiirinde dikkate değer ilk daha önemli ve umut verici kıpırdanmalar, 1960’lı yıllarda göze çarpmaya başlamıştır Bu da, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde yaşanan “bahar havası” sonrasında, Türkiye’de eğitim gören bir grup Yunanistan Türk gencinin, Batı Trakya’ya dönüşlerinin ardından bir “edebî hareket” başlatmalarıyla olmuştur Bu hareketin önde gelen isimleri Alirıza Saraçoğlu, Hüseyin Mazlum, Rahmi Ali, Hüseyin Alibabaoğlu, Tevfik Hüseyinoğlu’dur


Kızı Nalân Saraçoğlu da kendisi gibi şair olan, Mehmet Akif Ersoy-Mehmet Emin Yurdakul tarzında şiirleriyle Batı Trakya Türklerinin “millî şairi” kabul edilen Gümülcineli Alirıza Saraçoğlu, büyük bir inanç ve azimle sürdürdüğü ulusal ve toplumsal mücadelede, şiiri araç olarak görmüştür Bu nedenle, ölümünden iki yıl önce 1992’de, lirik şiirlerden oluşan “Rodop Yıldızı” şiir kitabının yayımlanmasına kadar, şiirinin ana temasını, Balkanlar’ın bu bölgesinde hiç sönmeyen ulusal heyecanla kimlik mücadelesi veren Türklerin varoluş sorunları oluşturmuştur


Yunanistan Türk şiirinin, her şeyden önce bir türlü son bulmak bilmeyen Yunan baskısı yüzünden çok zor şartlar altında ayakta kalmaya başarmasında, Mustafa Tahsinoğlu, Naim Kâzım, Hüseyin Mahmutoğlu, Salih Halil, İmam Kasım, Mehmet Çolak, Kadir Ali gibi şairlerin de büyük katkıları vardır Ayrıca son yıllarda evrenseli yakalamak kaygısıyla şiirlerinin odağına evrensel insanî değerleri oturtmayı amaç edinen; fakat doğup büyüdükleri topraklara, ulusal değerlerine, gelenek ve göreneklerine bağlılıklarını dile getirmeyi de ihmal etmeyen genç şairler kuşağının şiir sahnesine çıkıp Batı Trakya Türk şiirine yeni bir soluk kazandırması, bu şiirin geleceğine umutla bakılabileceği mesajını vermektedir


1990 yılından sonraki Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin izlemeye çalıştıkları, dış Türklerle ilgili aktif politikanın pozitif bir sonucu olarak, Romanya Türkleri arasında da, bir edebî faaliyetin başlatıldığına şahidiz Ancak kanımızca Mehmet Niyazi, İsmail Ziyaeddin, Acemin Baubek, Ahmet İsmail Daut, Emel Emin gibi şairlerin çalışmalarıyla varlığını sürdüren, henüz emekleme döneminde olan Romanya Türk şiirinin daha hızlı gelişim sürecine girebilmesi için, biraz daha beklememiz gerekecektir Sadece beklememiz değil tabiî Şiire gönül vermiş Romanya Türk aydınlarına etkin destek ve yardımda bulunmamız da


Sözlerimi toparlarken, dikkatinizi bir noktaya çekmek isterdim: Bugüne kadar yeterince araştırılmamış, incelenmemiş, değerlendirilmemiş olan, Balkanlar’da altı yüzyıldır yaratılan Türk şiirinin hak ettiği ilgiyi görebilmesi için, bilimsel çalışmalara yoğunluk kazandırılması doğrultusunda acilen bir şeyler yapılmalı; bu bağlamda da, öncelikle bilimsel toplantıların düzenlenmesine gidilmelidir Ayrıca, bugün Balkanlar’da Türk şiirinin yaşatılmasına yönelik her türlü çaba ve çalışmaya manevî desteğin verilmesi, ciddî maddî yardımın yapılması bu şiirin sürekli gelişim gösterebilmesinin olmazsa olmaz koşuludur


(19-21 Mart 2004 tarihlerinde İzmir’de düzenlenen “1 Karşıyaka Şiir Kurultayı”nda okunmuştur)


Dipnot


1- Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, 5 Cilt, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1979


2- Yahya Kemal Beyatlı, Aziz İstanbul, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1992, s 19-20


3- Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi –Türk Siyasî Tarihi ve Türk Medeniyeti Tarihi–, 12 Cilt, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1977


4- Doç Dr Ahmet Gökbel, Kıpçak Türkleri (Siyasî ve Dinî Tarihi), Ötüken Neşriyat AŞ, İstanbul, 2000, s 83


5- Yazarları ve yazıldığı yer belli olmayan, 11 7 1303 tarihini taşıyan, sözlük ve bazı ilâhi ile bilmeceler içeren metinler bölümünden oluşan, orijinal el yazma metni Venedik’teki Saint-Marcus Kütüphanesi’nde bulunan “Codex Cumanicus”, Kumanlar(Kıpçaklar)’dan günümüze kalan en önemli hatıralardan biri, Türk dilinin “Divan-ı Lügat’it Türk”ten sonra gelen en büyük abidesidir


6- Prof Dr Hasan Kaleşi, Seminari i Kulturës Shqiptare për të huaj, Pristhine, 1976, s 162


7- Dr İrfan Morina, Priştineli Mesihî (Hayatı, Sanatı ve Eserleri), Tan Yayınevi, Priştine, 1987, s 7


8- Joseph von Hammer, Historija Turskog (Osmanskog) Carstva, cilt 1, Zagreb, 1979, s 279


9- Doç Dr Mustafa İsen, Edebiyat Tarihi Açısından Priştine ve Bu Şehir Doğumlu Divan Şairleri (2), Tan Gazetesi, Priştine, sayı 1165, 25 01 1992, s 10


10- Fehim Bayraktarević, Jedna turska pesma koja je ušla u svetsku kniževnost, Letopis matice srpske, yıl 131, sayı 378, Novi Sad, 1955


11- Raif Vırmiça, Türk Akıncı ve Şairi Suzi Çelebi (1), Tan Gazetesi, Priştine, sayı 1484, 21 03 1998, s 6


12- Aleksej Olesnički, Suzi Čelebi turski pesnik i istorik XV-XVI veka, Glasnik Skopskog naučnog drustva, cilt 13, Üsküp, 1934


13- Dr Hazim Şabanoviç, On Sekizinci Yüzyıla Kadar Yugoslavya Ülkelerinde Türk-İslâm Kültürü, Sesler Aylık Toplum-Sanat Dergisi, Üsküp, sayı 31, Aralık 1968, s 2835


14- Vanço Boşkov, Üsküplü Türk Şairi İshak Çelebi’nin Hayat ve Eserleri (? – 1537/8), Sesler Aylık Toplum-Sanat Dergisi, Üsküp, sayı 38, Eylül 1969, s 45-52


15- Vanço Boşkov, İshak Çelebi’nin Üsküp İçin Yazdığı Şehr-engiz’i, Sesler Aylık Toplum-Sanat Dergisi, Üsküp, sayı 39-40, Ekim-Kasım 1969, s 58-68


16- Dr Mustafa İsen, Türk Kültür Tarihi’nde Üsküp ve Üsküplü Divan Şairleri, Sesler Aylık Toplum-Sanat Dergisi, Üsküp, sayı 229, Ekim 1988, s 89


17- Yrd Doç Dr Mustafa İsen, Usûli – Hayatı Sanatı ve Divanı, Atatürk Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Yayınları, Erzurum 1988, s IX


18- Mehmet Çavuş, Makedonya’da ve Balkanlar’da Türk Kültür ve Sanatı Panel ve Konferansları - Bulgaristan Türkleri Edebiyatı, İzmir – Makedonya Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları, İzmir, 1999, s 35


19- Prof Dr Mustafa İsen – Suat Engüllü, Makedonya Yugoslavya (Kosova) Türk Edebiyatı, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, cilt 7, TC Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1997, s 18


20- Suat Engüllü, Şiirde Dönüşüm – Dönüşümün Şiiri (Ya da Yeni Bosna-Hersek Şiiri Üstüne Birkaç Söz), Yedi İklim Sanat Kültür Edebiyat Dergisi, İkinci Dönem, İstanbul, sayı 1, Nisen 1992, s 60


21- Mustafa İsen, Reyhan İsen, Ayşe Esra Kireççi, Balkanlar’da Türk Çocuk Şiiri Antolojisi, Grafiker Yayınları, Ankara, 2001, s 27


22- Dr Yaşar Şenler, Kültür ve Edebiyata Dair Görüşleriyle Yahya Kemal, Ötüken Neşriyat AŞ, İstanbul, 1997, s 207


23- Fahri Kaya, Yahya Kemal Beyatlı’nın Şiir Öğretmeni Şeyh Saadettin Sırrı (1), Birlik gazetesi, Üsküp, sayı 5557, 18 Kasım 2000, s 14


24- Gaye, Halka Hakiki Hizmet Vermektir, Birlik gazetesi, Üsküp, sayı 6000, 27 Eylül 2003, s 11


25- Beşir Ayvazoğlu, Yahya Kemal – Eve Dönen Adam, Ötüken Neşriyşat AŞ, İstanbul, 1999, s 117-119


26- Aynur Seyfullah, Büyük Buluşma Geleneksel Olmalı, Birlik gazetesi, Üsküp, sayı 5952, 7 Haziran 2003, s 6


27- M Zihni Üskübî, Üsküp Rifaî Dergâhı’nın Tarihçesi, Yönelişler Aylık Sanat ve Kültür Dergisi, İstanbul, sayı 22, Nisan 1983, s44-45


28- İsmail Tevfik, İzzet Basri Efendi – Manastır’ın Son Ozanlarından Biriydi, Sesler Aylık Toplum-Sanat Dergisi, Üsküp, sayı 27, Haziran 1968, s 61-69


29- Suat Engüllü, Üsküp’te Abdül Fettah Rauf da Yaşadı, Yedi İklim Aylık Sanat-Kültür-Edebiyat Dergisi, İstanbul, sayı 64, s 21-25 30- Prof Dr Nimetullah Hafız, Âşık Ferkî – Hayatı ve Eserleri, Esin Yayınları, Prizren, 1986, 247 sayfa


31- Tacide Hafız, Hacı Ömer Lütfi – Eserlerinden Seçmeler, Tan Yayınevi, Priştine, 1993, 104 sayfa


32- Fahri Kaya, Eski Yugoslavya’da Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, Cem Yayınevi, İstanbul, 1992, 327 sayfa


33- Miodrag Drugovac, Istorija na makedonskata kniževnost – XX vek, Misla, Üsküp, 1990, s 453-454


34- Milan Gurčinov, Nova Makedonska kniževnost (1945-1980), NİO “Studentski Zbor”, Üsküp, 1996, s 218


35- Dr İ Güven Kaya, Yugoslavya Türk Halkı Yazınına Gerçekçi Bir Bakış, Tan Yayınevi, Priştine, 1986, s 62


36- Çiğdem Ülker, Makedonya Türk Öyküsünde Kimlik Sorunu, TC Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998, s 31


37- Süreyya Yusuf, Yugoslavya Türk Şiiri, Tan Yayınevi, Priştine, 1976, s 14


38- Yrd Doç Dr Abdülkadir Hayber, Makedonya ve Kosova Türklerinin Edebiyatı, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 2001, s 290


39- Dr İ Güven Kaya, Yugoslavya’da Türk Halkı Edebiyatı, Boğaziçi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, İstanbul, 1993, s 115


40- Nimetullah Hafız, Bulgaristan’da Çağdaş Türk Halkı Edebiyatı, Çevren Toplum, Bilim, Yazın ve Sanat Dergisi, Priştine, sayı 70, Mart-Nisan 1989, s 24


41- İbrahim Tatarliev, Bulgaristan Türklerinin Edebiyatı (1944 – 1964), Antoloji, Narodna Prosveta, Sofya, 1964, s 185


42- Feyyaz Sağlam, Yunanistan (Batı Trakya) Türkleri Edebiyatı Üzerine İncelemeler, cilt III, Almanya’daki Batı Trakya Türk Federasyonu Yayınları, İzmir, 1994, s 104-112


43- Feyyaz Sağlam, Yunanistan (Batı Trakya) Türkleri Edebiyatı Üzerine İncelemeler, cilt II, İzmir 1993, s 116-137

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.